"Her yeni gün, içindeki yıldızı keşfetmek için karanlıkta bir yolculuktur."

Bayram Kaya

Muvazaa 9

İnanna’nın "göğü (uzayı) gezmesi" söylemi Niburu gezegeni gibi absürt bir mekân içini gezmesi değildi. Tarımcı Sümerler; yerdeki İnanna’nın karşıtı olan Akatlı İnanna’ya "göğün ineği” diyordu. Göğün ineği olan Akatlı çoban İnanna yere inip Eridu'yu geziyordu. Eridu’lulara göre yukarı topraklarda oturan çoban İnanna yukarı yer toprağını (göğü) çoban olarak

Muvazaa 8

Bir ceylan aslandan aslan olduğu için kaçmaz. Tehdit olduğu için kaçar. Çevresinde en çok karşılaştığı tehdit olmakla aslanın duyulan kokusunda bile kaçar. Üreten mesleklerin gruplar arası giriştirme olmuştu. Gruplar arası bu girişme giriştiren ürün nesne üzerinde anlaşma, ittifak oldu. İttifak edenler benzer kendi totem sosyal anlayışlarını aşmaları gerekiyordu.

Muvazaa 7

Gerçi El irade sahibiydi. Ama tek olduğunu söylemiyordu. Bu nedenle ilk oluşumu esnasında farklı farklı kişilerin farklı farklı El’i olmakla; El’in zengin ettiği kişi sayısı kadarla El birçoktu. El, O kişinin El’i ya da Rabbi olmakla da tekti. Kişiye göre kişi iradesi olmakla birçok tek olan El ya

Muvazaa

İttifaklar, totem mantığı aşıp ittifak içine geçebilmek için karşı gruptan kurban edilen kişilerin canını kanını yiyordu. Böylece karşı grup kişisinin canını kanını içip yiyenler ziyafet veren tarafla aynı candan kandan oluyordu. Bu nedenle ittifakı sosyal mantaliteye uygun bir ritüel yapıyorlardı. Ziyafet veren grubun kendi kanından canından olan kaynamış

Muvazaa 6

Yani bilinç eliniz gibi eliniz de bilinç gibi yansıyordu. El dışarı uzanmış bir beyinin biçim şekli ve beyin biçimlenmesidir. Bencillik meyvesiyle, avıyla verili düzleme göre istek bir sağlamaydı. Yalın iradenin kendi başına bir varlığı yoktu. Yani yalın iradenin nitelikli bir emek gücü yoktu. Sadece kas gücü olan niteliksiz

Muvazaa 5

Çalışmanız üzerinde El sizin karnınızı doyuracak olmakla El size rızk verecekti. El efendiye sahiplik iradesi veriyordu. Sizi de bu iradeyi tanımaya ve onun malı olmaya davet ediyordu. Bu tutum, mülk sahibi El ile mülksüz kölelerin ahit eşmesiydi. Bu ahde göre; kolektif sahipliğiniz El’in mülküydü. Kolektif içinde kolektif sağlatma

Muvazaa 4

Kendisinin bile yadsıyamayacağı sebebiyetinin, nedence gerçekleri karşısında, kendine göre söylem yapacağı durumla nefis sözcüğünü çok kullanacaktı. Neden sel oluşlarda bilgi gidecek, her şey nefis oluş ve tahrik oluşla anlatılacaktı. Kendisi kolektif ortaklığı bozmaya vesile neden olmuştu.

Muvazaa 3

Değilse Ne El, ne Rab doğru olmanın kendisi değildi. Sömürü gibi doğru olmayan bir yol içindeydi. Doğru olmayan yol üzerinde gidiyordu. Gidişi rahat kılmak için biraz doğru uca yönelen belirimler veriyordu.

Muvazaa 2

El zihniyeti içinde kimi kişilerin mal mülk sahipliği vardır. Kurnazlığı, kişisi tapuya çevirme vardır. Kolektifin malını iç etme vardır. İlahi dönemin nesnelliği ve aklı fikri yoktu. Aksine bu mal mülk ilişkisi olan sömürü sorgulanmasın diye zikir vardı. İman vardı. İman sömürü sözleşmesinin köle ve sahiplik mantalitesiydi.

Muvazaa 1

Genel bağıntının, özel bağıntıya oranı; öznel dünya içinde algı değişmesi ve dönüşmesi olmakla oluş; az öncesi ile az sonrası arasındaki farkın algısıydı. Biz çevrede olup biteni buna göre algılıyorduk. Toplumsal üretim hareketi gerçekleşmesi genel bağıntıydı. Genel bağıntıyla gerçekleşen üretimin kişisi emek gücüne göre olan paylaşımı da özel bağıntıydı.

Totem, İlah, El, Neye Göreydi?

Totem doğada sağlama ilişkisi olan bilinçle vardı. İlah üreten ilişki bilinciyle vardı. İlah, toteme neden karşıydı? Totem on binlerce yıldır sosyal grubu çevresinde yalıtmıştı. Totem grubun çevreye açılmasını istemiyordu. Totem grubun dışla temas kurmasını yasaklayan tabulardı.

Çanakkale; Kuruluşun Felsefi Önsözü

İşbirliği demek El mantalitesi dediğimiz sömürgeci köleci, egemenlerden pay almakla; onların sözcülüğünü yapan propagandalarla sömürüye yol açan tutumlardır. El mantalitesi ön ittifaklı, temel toplumsal sözleşmeye aykırı olan mana ya da söylem gücüdür.

Müruru Zaman 6

Artık üretim hareketi zorunlu ve mütekabiliyetle olan girişme değildi. Mal sahiplerinin size acıyıp çalışmanız ve rızkınızı çıkarmanız için size acıyıp lütuf yaptıkları bir durum olmanın kertesine inmişti.

Müruru Zaman 5

Kolektif sahiplikten yoksun kılınan mülksüzler, kolektif olanı zenginlik diye verilen efendilere sorgusuz sualsiz, biat ediyordu. Mülk sahipleri kendisine çalışılan, kendisine, sığınılan kişiydi. Sürecin yeni ekseni; malı, mülkü, sahiplerin takdir hakkı olmakla ortaya koydu.

Müruru Zaman 4

Kişi hep öyle olurlunu, saltığı veren duygusuyla anlar. Sosyo toplumlar saltı kendi olurlunla; kendisinin kendisine etkimesi olan saltıyla anlar. Salt oluş kararlı oluşa en yakın geçiş süreci olmakla mantıksal bir kullanımdır. Mantıksal kısa yoldur.

Müruru Zaman 3

Kısaca doğa, sosyo toplum, kolektif güç; kolektif miras; kolektif sahiplik gibi çevresinde salt olanlar; kimsenin olmamakla var bulunanlardır. Siz bunun içine doğarsınız. Siz kendinizi bu temel zorunluluk içinde bulursunuz. Çevredekiler, ortaklaşma ve ortak yararlanın ilişkisidirler. Toplum sal oluş bir üreten ilişkidir. Ama enerji sağlama, enerji düzenleme ve enerji

Müruru Zaman 2

Mütekabiliyet esası olan denklik totem meslekli “üretim hareketi” ile “grup sektör hareketi içinde” ittifakı belirlemişti. Kolektif lige göre belirleniyordu. Kamusaldı. Kişi sahipliği yine bir grup içi kolektif üretim olan “üretim ilişkisi içinde” kişinin “yeteneğine göre olan kişi emek ve emek gücü” sahipliğiydi.

Hatırlama 1

Yani biz, düşünme yaparken geri beslenim süreçlerine bağıntı kuran düşünce sistemine kapıldığımız halde.; dağarcığı yokladığımız halde bilinçli şekilde anlamaya gelince sanki bunu anlayıp anlatmaya kapalıyızdır. Bu anımsamalar ve bilinç oluş yerine iman konmuştur. Bütün geri bağlanımla meşruiyet yasalarımız, imana çıkar. Bu da yeterli olmaz.

Denge ve Dengesizlik Süreçleri 27

Hayatın, evrenin, var oluşun; bin bir kılığa giren kullanım ve bağıntılı enerji düzey ve düzen ilişkileri olduğunu unutan bilmezlik; böylesi cennetin üreticisi ve tüketicisi olmayı bırakıp; bedava ve sömürü olan cennetin peşine düşer. Sömürüldüğü gibi sömürmek ister. Sömürüyü insan olma ilkesine aykırı olduğu için değil sömüremediği için lanetler.

Başa Dön