Sokaklarında Bir Ruhu Vardır
Sokaklarında bir ruhu vardır / sen göremezsin asla onları ağlarken /
"Edebiyatın acımasız kuralıdır: Okur, yazarın ölüsüyle dans etmekten daha çok zevk alır." – Edgar Allan Poe"
"Edebiyatın acımasız kuralıdır: Okur, yazarın ölüsüyle dans etmekten daha çok zevk alır." – Edgar Allan Poe"
Sokaklarında bir ruhu vardır / sen göremezsin asla onları ağlarken /
Ben yıllardır doğru düzgün ağzıma içki koymam. Geçmişte içmişimdir mutlaka belli ortamlarda. Geçmiş dediğim de on beş yirmi sene öncesi, otuzlu yaşlar diyelim. Bira belki, az miktar rakı, az buçuk şarap, ha bir de likörlü çikolatalar var onları da atlamayalım, darılırlar sonra. Bir ortama girdiğiniz zaman, ortamda içki
Bizim işimiz gücümüzde meslektaş Mehmet ile satranç oynamak. Öyle bir başladık mı bir iki saat sürüyor bir parti. Başımızada anlayan anlamayan herkes toplanır seyreder. Tavlada ki gibi bizde de kızdırmaca var, ancak sinirlerine hakim olan taraf tabi ki her zaman daha avantajlı. Bir de Tuğrul abimiz var o
Farkında mısınız yıllar ve asırlar ilerledikçe her şey nasıl da sıradanlaşıyor? Babası belli olmadan sperm bankasından çocuk sahibi olmak da bunların içinde... Hayır merak ediyorum, bakalım bundan sonra neler neler çıkacak da hayatımıza balıklama dalacak? Anası ne diyecek bu oğlana Babam nerede anne benim? dediği zaman, Seni leylekler
Tam evden çıkarken bütün komşular açık otoparkta bizi yolcu etmek için sıraya dizilmişlerdi. Hepsiyle tokalaşmadan yumruklarımızı birbirine değdirerek selamlaştık. ''Hakkınızı helal edin.'' cümleleri havada uçuşuyordu tabi ki... Aşı da olsak yine hastalığa yakalanma riskimiz az da olsa vardı, bunu da unutmamak lazımdı...
Çocuk salondan ''Annnnnnnne acıktıııııııııııııııııım!'' diye bağırdı mı, evde de garibanlıktan, fakirlikten bir şey yoksa o an da, ne yapsın anneler, ''Az önce salçalı ekmek vermedim mi ben oğlum sana beş dakika da acıkıyorsun sen de otur oturduğun yerde de zıkkımın pekini ye.'' deyiverirler...
Öyle bir devim ki ben hakikatte pireyim / Bir delik gösterinde utancımdan gireyim.
Büyüklerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz, toplumda bir aksilik gördüler mi Huuuuu başımıza taş yağacak kız taş yağacak. diye birbirlerine sitemlerde bulunurlardı. Tabi ki başımıza bir yerlerden taş yağmazdı gerçekte, mecazi bir anlatımdı neticede bu durum...
Kimler ağlatır analarımızı, o mübarek insanlara bu kadar göz yaşı revamı? Ha şunu da unutmayalım tabi ki ''Ağlarsa aman ağlar gerisi yalan ağlar.'' diye de bir özlü sözümüz var. Hiç kimse bizi analarımızı kadar dert etmez, yaralarımıza ilaç olmaya çalışmaz. O zaman biz de şarkıda ki gibi ''İyi
Ulan Rafet bende de akıl yok, ama ben de bilemiyorum bunu bir türlü diyorum, ona, gülüyor sadece... Kimseye zararı yok, bazı akıllılar gibi... Yan gözle bile bakmaz bayanlara...
Sayın pek muhterem Sam Amcanın çocukları Baydın Dayının canından çok sevdiği yavruları... Yavruları derken tabi ki genel anlamda böyle bir cümle kuruyorum, yoksa bir çoklarınız ellili, altmışlı, yetmişli yaşlardasınız... Biliyorum ki sinema sanatının en yoğun olarak icra edildiği bir numaralı ülkesiniz... Holywood denen sinema üretim merkeziniz hiç durmadan
Televizyoncu kardeşlerimizi, Sokak röportajları yaparken izliyoruz. Bir Suriyeli vatandaşa mikrofon uzatıyorlar ''Siz de gidiyor musunuz?'' diye... Ne dese adam hani yıllar yılı bizim ekmeğimizi yemişsin suyumuzu içmişsin, derme çatma da olsa bir evde kalmışsın, komşuların belki yardım etmiş sana... Adamın dediği ''Burada para yok sigorta yok.'' Ne bekliyordun
Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş.
Bazı asansörlerde kapı elle açılıyor, çoğunda ise otomatik, kata geldi mi cırt içindesin. Bazen dalga geçerim asansörün kapısı ile... Elimi bir uzatıyorum şak diye açılıyor... O arada da bekleyenler varsa haliyle sinir oluyorlardır bana...
Ankara'da durup durup dolduğumuz / kimi de / duman soluduğumuz
Vergi bilinci geçmişte çok da gelişmemiş bir toplumuz. Seksenli yılların başında Turgut Özal memlekete KDV yani Katma Değer Vergisi kavramını soktu. Her satılan maldan belli bir miktar KDV devletin kasasına girdi... Her ne kadar baştan halkın sırtına binmiş bir yük olarak görülse de vergi toplanmadan da memlekette belli
Sıkıldım artık bu hazır mama muhabbetinden oysa ki annemin sütü ne güzeldi cokur cokur emip duruyordum, pek bir tatlıydı be! Biraz zaman geçsin yemeklerden de vermeye başlarlar bunlar bana. İyi de her yemeği de sevemem ki ben de minnacık bebeyim...
''Aziz Şehitlerimizin hatırasına'' / Bir gün bu terörü bitiririz de /
Affettiğin zaman / Ayaklarına kapanıp hüngür hüngür ağladım / Başımı
-Birader Orhan Babanın kasetini aldım gel beraber dinleyelim mi?
-Dinleyelim birader biraz acı takılalım Neslihan'da zaten yüz vermediydi, iyi gider şu sıralar acılı arabesk hem de damardan. Ah Neslihan ah! Pazara kadar değil mezara kadar sürer bu aşk bu sevgi diyordun, elimden kirazla, can erik yiyordun...
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,
Sabahattin Ali