"Yazarın özgürlüğü, yazdıklarının okurun aklını karıştırma özgürlüğüdür. Yoksa niye yazsın ki?" – Terry Pratchett"

Yalnızlığı (Mı) Çoğaltıyordun...

...artık yoruldum sevgilim! Beni anlamalısın; her kapı açışımda yalnızlığının kokusunu içime çekmek; inan kahrolmak gibi...

yazı resim

—bugün hayata yarım bir yürekle başladım; toz-duman eşliğinde kalakaldım...
—bugün bütün yağmurlar damarlarımdan geçti... Anladım! Çünkü bir tek sende ıslanıyordum...

“ yalnızlığın felakette olsa; seni sevmenin tarifi cennette gizli... İnanıyorum sana “

...yıpranmalara boyun eğemezdim; yapamazdım... Seni severken; hayır sevgilim! Umutsuzluğu güzel hayalinle barıştıramazdım...

.../ bu yaşadığımız hakedilmiş bir hüzün tortusu değil; en ileri boyutta tutsak olduğumuz bir sevgi yanılsaması hiç değil... Biliyorsun sevmek koşabilmektir; yorulmak sıfatının hissedilmediği... Sevmek sadece sevmektir işte!

“ yüreğini kapatma! Ne olursun; kesilmesin sevgi pınarlarım, sensiz yaşayamam ki...”

...artık yoruldum sevgilim! Beni anlamalısın; her kapı açışımda yalnızlığının kokusunu içime çekmek; inan kahrolmak gibi...

Seni sevmek adına her türlü yokluğa gebe kaldım; batıp-çıkamadığım, çıkıp ta doğrulamadığım çaresizliklerde çareselliği aradım... Kendimi aldatıp, yabancı bakışlarda seni aramalarımdan belliydi; yalnızlığına direnemeyeceğim. Sesini duyumsayıp yitirmek ve kuşlara yem atmayı kesmek gibi bir şey, çaresizliğin... Varlığına hasret çaresellik gibi...

“ amansız bulup-yitirmek... Ve şarkılarda seni üretmek; nasıl da zavallıyım, sensizlikte...”

.../ yalnızlığı(mı) çoğaltıyordun! Seni sevmek böyle bir çelişkide savaşmaktı; varlığınla dirilmek, yokluğunla bedeni toprağa emanet etmek gibiydi... Yalancı düşleri ezberletiyordum beynime, ama inanmıyordum... Zorlu bir savaştı ve kalbim yenilmeyi sevmemek ilan ediyordu; yalan değildi! Sevmek meydan okumaktı...

...pencerem gökyüzü olunca / yakamoz oluyorsun.
Yemyeşil vadiler içerisinde gizemli bir çiçek gibi…
Gülüyorsun, güldükçe açıyorsun… Sen de biliyorsun.
…pencerem gökyüzü olunca / yakamoz oluyorsun.

Sevgilim! Seni sevmek diyorum, işte orada kalıyorum… Yıkıntılar içerisinde söylediğim sözler geliyor aklıma, susuyorum. Biliyorum! Aslında sustukça söylenmemiş sözleri söylüyorum…

…/ sevgilim! Halen bıraktığın yerdeyim, sendeyim… Yalanım yok! Seni yarından daha fazla seveceğim; sen de biliyorsun değil mi?

Unutma ki bugün yaşıyorsam; senin içindir nefes alış-verişlerim… Bunu bil yeter!

( yürek burkulmalarında ki tozlu yazılar–7 )

Emre onbey

KİTAP İZLERİ

Engereğin Gözü

Zülfü Livaneli

İktidarın Göz Kamaştıran Işığı ve Bir Hadımın Gözünden Saray Zülfü Livaneli’nin, okurunu XVII. yüzyıl Topkapı Sarayı'nın loş ve entrika dolu koridorlarına davet eden romanı "Engereğin
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön