Mayıs ayının ilk günlerinde iki tane mini mini güzel güvercin tellerin üzerinde salına salına güneşleniyorlardı... Uçmak ne güzeldi, kanatlarıyla rüzgarı tokatlamak, güneşe göz kırpmak, baharı ciğerlerine çekmek...
Biri diğerine dönerek...
- 
Bak dostum bu tellerde kedilerin bizi yakalaması zor. 
- 
Aynen öyle, ne çekiyoruz bu kedilerden... 
- 
Sade kediler mi? İnsanları da unutma... 
- 
Haklısın 
- 
Onlarda bize taş atıyorlar hele de çocuklar... 
- 
Bunların anaları babaları da hiç uyarmıyor mu onları? 
- 
Sevgi merhamet olsa yüreklerinde herhalde uyarırlar... 
- 
Haklısın dostum... 
Güvercinler tellerin üzerinde mutludurlar...
- 
Ne garip şu insanlar... 
- 
Nasıl garip anlamadım? 
- 
Bak şimdi bu tellerin altından geçen insanların kafasına ben şaapsam sence ne yaparlar? 
- 
Ne yapacaklar gider kafalarını yıkarlar... 
- 
Sen öyle san. 
- 
Ya ne olacaktı ki? 
- 
Sana söylesem ondan sonra yaptıklarını inanamazsın... 
- 
Söyle o zaman... 
- 
Gidip milli piyango bileti alıyorlar. 
- 
Hadi ya! 
- 
Çok da safmış bunlar... 
- 
Oradan da kendilerine para çıkacağını zannediyorlar. 
Güneş güvercinlerin kanatlarını yalayıp geçmektedir...
- 
Kim bilir bir günde kaç tane güvercin kardeşimiz istemeden de olsa insanların kafasına bir şeyler bırakmaktadır... 
- 
Oooooh bütün dünyayı düşünürsen her gün binlerce kere oluyordur bu kafalara şaaapma işi... 
- 
Piyangoya da talih kuşu, İkramiye kazandı mı da başına talih kuşu kondu diyorlar. 
- 
Milli piyangoların bizlere ödül mödül vermesi lazım aslında... 
- 
Değil mi ama biz olmasak belki de iflas eder bütün piyangocular... 
- 
O zaman ne yapıyoruz? 
- 
Ne yapıyoruz dostum? 
- 
Bütün insanların kafasına şaaaapmaya son hızla devammmmm! 
 
				 
			 
	 
							
 
									 
							 
							 
							 
							 
							