"Gelecek, eskiden ne güzeldi, şimdi ise sadece bir sonraki teslim tarihi." – Woody Allen"

Banada Bir Şiir Yazarmısın

Sonra ben hep bekledim Bekledim Biten cümleler hiç özletmedi, için de sen geçenler hariç…

yazı resim

— baksana sen hâlâ şiir yazıyor musun?
— ara sıra
— Bana da bir tane yazar mısın?
— olur, bir ara yazarım
— Hayır, hayır şimdi istiyorum ben
— şimdi mi?
— evet, şimdi, şu an bir şiir dinlemeye çok ihtiyacım var
— oldu. Nasıl olsun
— şöyle gün batımını falan hatırlatsın, kuşlar falan olsun, sevgililer falan işte
— Aşk falanda katalım mı içine
— Ne bileyim o kadarını da sen düşün
— sen aklını mı yitirdin, ciddi ciddi bir de şiir ısmarlıyor ya, yemek mi söylüyon sen
— ne yani
— ne yanisi, şiir öyle istendiğinde yazılır mı, hem nerde gördün ısmarlama özelliklerle şiir yazıldığını
— Yani yazamam diyorsun
— hayır, ne alakası var
— bırak şimdi canım, yaza bilen adam her halükarda yazar, nasıl şairsin sen
— Benim öyle bir iddiam yok, ne şairim ne de biri istedi diye o an şiir yazabilirim.
— Aman be tamam, kırk yılda bir şey istedik.
— Şey değil şiir
— Üff anladık ya ukalalıkta da üstüne yok. Sevgilim yetmiyordu bir de sen başladın.
— O kadar benziyoruz yani
— Yok, be o şiirden falan hiç anlamaz, Onun işi gücü arabesk şarkılar, birde halı saha maçları.
— Olacak o kadar ne yapsın çocuk
— Niye, bir gün güzel bir yerde oturup güneşin batışını seyrederken, Elimi tutup bana bir iki dörtlük okusa ya.! , hani şey gibi
— Ney gibi
— Şey gibi işte ya, hani beraber geçirdiğimiz zamanlar gibi
— Sen herkesi ben mi zannediyorsun
— Keşke herkes sen ol…

Keşke herkes sen olsaydı,
Belki bu zindan şehirde bile duyardım çocuk seslerini
Gün batımlarına tekrar tekrar âşık olurdum,
Tutardım ellerinden, sen olan başkasının
Tükenmeyen umutlarıma koşardım…

Bir yağmur sonrası, yalın ayak
Bağırarak, gülerek, düşene kadar koşarak
Çimlerin üstünde
Ve sonra dizlerinin üstünde eski hikâyeler dinlerim.
Yeniden o soğuk, gurbet akşamında
Montunu atıp omuzlarıma
Isıtırdın, üşüyen, ürkek yüreğimi
Ve sarardım kollarımı sana
Sanki hiç çözülmeyecekmiş gibi

Serçe çığlıklarıyla açardık gözlerimizi sabahlara
Uzaklara dalıp sigara içişini seyrederdim sonra
Sonra canım deyip beni alnımdan öpmeni beklerdim
Sonra ben hep bekledim
Bekledim
Biten cümleler hiç özletmedi, için de sen geçenler hariç…

Keşke herkes sen olsaydı….

— Pardon ya, bizimki geldi de kapıya bakmaya gitmiştim, bir şey söyledin mi sonra
— Yoo.
— Eee ne diyordun en son, nerde kalmıştık?
— Hiç gitmediğimiz yerde kalmıştık, hiç gidemediğimiz yerde…

lacivert...

KİTAP İZLERİ

Ayaşlı ile Kiracıları

Memduh Şevket Esendal

Ankara'da Bir Apartman Dairesi: Cumhuriyet'in Mikrokozmosu Memduh Şevket Esendal'ın ilk olarak 1934'te yayımlanan ve adeta bir edebi zaman kapsülü niteliği taşıyan romanı Ayaşlı ile Kiracıları,
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön