..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Düþünce dilden, dil düþünceden doðar. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
ÝzEdebiyat - Yazarlar ve Yapýtlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri

Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  

Bayrammý Deðiþti
Orhan Bani
Þiir > Garip

Bayrammý deðiþti, benmi bilmedim, Bayram gelmiþ duydum, bana gelmedi Belki o da sordu, nerdedir diye, demek bulamadý, soran olmadý Hani oruç tutan Bayram ederdi, dost dostunu arar, halin ne derdi Hani kardeþ idik, mümin sorardý, demek eskidenmiþ, soran olmadý Ne þeker isterim, þerbet istemem, hiç sýlam olmadý, gurbettir demem Eðri söyleyene, doðru söylemem, arife aramaz, Bayram sormadý Oruç Hakkýn emri, Hakka uyarým, orucun sonrasý Bay

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
 Devrimci Bir Derviþ: Mehmet Akif  (Osman AKTAÞ)

Akif ismi, anlamýndan mý, yoksa Mehmet Akif duyarlýðýndan mý, çok beðendiðim bir isim. "Ýsmiyle müsemma" denilen deyimin bir adama bu kadar yakýþtýðýna çok rastlamadým. Mehmet; hamdeden, Akif ise, ideallerinden taviz vermeyen, kararlý anlamýnda. Mehmet Akif Ersoy da isminin bütün özelliklerini taþýyor.
 Mevlana'nýn Kimyasý  (Hulki Can)

Roman, dedesi yaþýnda bir adamla evlendirilen, ergenliðini yeni yeni yaþamaya baþlayan, genç bir kýzýn dramatik, kýsacýk yaþamýna yer veriyor. Romandaki en çarpýcý ve saklý öðe bu. Bu öðe dinsellik, kutsallýk ve “ipek dokunuþlu, ayva gülü gibi kokan” müezzin ezanlarýnýn verdiði rehavetin ötesinde kanayan gizli bir yara olarak kendini belli ediyor. Yaranýn çok derinlerde olduðu, yazarýn da nasýl bir baský altýnda olduðu, bir çok þeyi açýkça dile getiremediði seziliyor.
 Yarýn Bekleyebilir Þiir Kitabý Üzerine  (Yûþa Irmak)

Ýlk kitabý “Ýntihar Ýlacý (1985)”ndan bu yana; içe dönüklüðü, alaycýlýðý, daðýnýklýðý ama cebirsel kurgulu þiiriyle kendine has bir üslubu ve dili olan Hüseyin Atlansoy’un “Yarýn Bekleyebilir” þiir kitabýný okudum ve çok beðendim. Aslýnda kitap hakkýnda tek cümlecik özet istense: Atlansoy’un kendi ifadesiyle: “Yarýn bekleyebilir, beklesin!” sözüyle tanýmlayabilirim.
 Dede Korkut'tan Bir Hikaye Ýncelemesi  (yaþar çetinkaya)

Dede korkut'la baþlayan hikayeciliðimizden bir kesit: Dede Korkut'tan Yegenek hikâyesi...
 "Kadýn Þairler Aþktan Bahsettikleri Zaman" Üzerine Birkaç Söz  (Osman AKTAÞ)

Bu þiir Ýsmet Özel kaleminden çýkmýþ bir þiir. Ben okuyunca utandým. Oysa Allah kadýnlarla ilgili ayetlerde, kadýný ötekileþtirici bir tavýr takýnmýyor.
 "Kendini Arayan Adam"da Kendini Kaybeden Yazar: Halit Ertuðrul  (alper seçilir)

Günümüz modern dünyasýnýn temel edimlerinden biri olan yazmak meselesi belirli bir önem dünyasýna hakim olmasýyla birlikte içinde muhtelif sorunlarý da ciddi anlamda tartýþma sahasýna sokmuþtur. Temeli “fi” tarihinde baþlayan “sanat için mi; yoksa toplum için mi yazmalý?” anlayýþýnýn varyasyonlarý þeklen deðiþip nitelik olarak ayný kalarak halen entelektüel kirlilik oluþturmaktadýr. Bu mülahazalarýn çözümü pek mümkün gözükmemekte ve daha da ötesinde bir tefekkür mülahazasýndan öteye geçmeye muvaffak olamayacaðý izlenimi oluþturmaktadýr. Çünkü yazmak, tamamiyle, ne sanat içindir; ne de toplum için. Yazmak bir tarafýyla sanat için olanla; toplum için olaný birleþtirmektir. Peki günümüzde kaç yazar bunu baþarabiliyor? Tabii ki, bu soruya cevap bulmak eleþtirmenlerin baþlýca görevidir. Bu baðlamda, biz de bir bütün olarak düþünülebilecek bu sorunun bir parçasýný yanýtlayabilmek adýna, kitaplarý çok satan bir yazarýmýz olarak Halit Ertuðrul’un “Kendini Arayan Adam” adlý kitabýndan hareketle, bu konuda dikkatimizi celbeden sorunlarý dillendirmeye çalýþacaðýz.
 Metal Fýrtýna'da Anlatým Bozukluklarý  (Yusuf Sadi Eroðlu)

Türkiye’nin gündemine bomba gibi düþtü “Metal Fýrtýna”
 Göðüs Kafesinde Kuþ Yetiþtiren Þair: Þükrü Çanku  (Osman AKTAÞ)

Uzun zamandýr kitap tanýtýmý ve eleþtirisi yapmýyordum. Bunun nedeni de yayýna hazýrladýðým kitaplarýmdý. Önemli ölçüde bu çalýþmalarý azalttým. Önümde iki önemli ser kaldý; biri yeni bir kurgu ve tekniði denediðim öykü kitabým, diðeri is tarihsel süreçte gerek devletler, gerekse kendi toplumumun yaþadýðý maðdurluklar…
 Ýz Edebiyatta Yazanlarýn Dikkatine  (Ýsa Kantarcý)

Diren Yardýmlý nerdesin be kardeþim, kop gel sarýl deðiþime, deðiþim muazzam bir attýr, ona binmelisin!
10 
 Yazar ve Þairlerin Deðiþen Anatomisi ve Sosyal Statüsü  (Osman AKTAÞ)

Ben, "Yazar ve þair kimdir?" sorusu üzerinde durmak, arkasýndan da "Bir ülkenin geliþmesi nelere baðlýdýr? Sorusuna sosyal geliþim sürecinde yanýt aramak istiyorum. Sonra da bu sanatsal çerçevenin geliþimi doðrultusunda ülkenin geldiði ya da getirildiði duruma deðinmek istiyorum.
11 
 Kitap - Sevdalinka - Ayþe Kulin  (Mehmet Sinan Gür)

Barýþçý olmak, barýþý arzulamak yetmez. Barýþ için savaþmalýdýr. Boþnaklar, orada mýsýnýz?
12 
 Atatürk'ü Anlatabilmek  (Kâmuran Esen)

Öðretmenlik yaptýðým yýllarda rahatsýzlýk duyduðum bir konu vardý. O da Atatürk’ü öðrencilerimize anlatabilmek ve tanýtabilmek için giriþtiðimiz yoðun çabalardý. Rahatsýzlýk duymam; Atatürk’ü tanýtmak ve anlatmak için gösterdið
13 
 Cevahir Caþgir’den "100süz Þiirlerim"  (Hakan Yozcu)

Cevahir Caþgir, 2009 yýlýnda Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarý Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Mezun olduktan sonra Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý’na girerek sözleþmeli oyuncu olarak görev yapmaya baþladý. Caþgir, her ne kadar bir tiyatro sanatçýsý ise de onun edebiyat yönü de çok kuvvetlidir. Þiiri çok seven Caþgir, daha ortaokul ve lise yýllarýnda þiir okumaya baþlamýþ, küçük yaþlarda þiirle tanýþmýþ ve þiiri bir tutku haline getirerek þiirler yazmaya baþlamýþtýr.
14 
 Matrix ve Felsefe  (Derya Erdem)

Matrix filmi üzerine William Irwin'in derlediði yirmi felsefi yazýdan oluþan Matrix ve Felsefe kitabý üzerine kaleme alýnmýþ bir kitap eleþtirisi. "Ayný masallarý dinlemelerine raðmen, ötekiler hiç böyle bir þey yaþamadýlar" Novalis
15 
 Sabahattin Ali  (Osman AKTAÞ)

Barýþ Abi ara ara çalýp söylediði, birçok kez de Ayten yengemin eþlik ettiði müzik adeta kafama derin bir iz býraktý ve bir daha da silinmedi. Bunlardan biri de o zamanlar Edip Akbayram’dan, sonralarý da Ahmet Kaya’dan dinlediðim Aldýrma gönül türküsü. Sabahattin Ali ile ilk tanýþmamýz bu vesileyle oldu.
16 
 Cemil Meriç"in Akýl Defteri  (M.NÝHAT MALKOÇ)

Türk milletinin âb-ý hayat hükmünde deðerleri ve deðerlileri vardýr. Bunlardan birisi de Cemil Meriç’tir. Meriç, ömrünü düþüncenin girdabýnda geçirmiþ, Osmanlý’nýn inkýrazýný içinde yaþamýþ ve hissetmiþ bir akýl hocasýdýr. O, fikir namusunu yüreðinin derinliklerinde hissetmiþ, eðilip bükülmeden ve yalpalamadan dimdik ve haysiyetli bir duruþ sergilemiþtir.
17 
 Orhan Pamk'un "Kar" Romaný  (Hakan Yozcu)

Orhan Pamuk’un “Kar” Romaný Orhan Pamuk, Nobel Edebiyatý Ödülü almasýndan sonra okuduðum bir yazar oldu. Daha önce hiçbir romanýný okumamýþtým. Ýlk Önce “Benim Adým Kýrmýzý”yý okudum. Sonra “Kara Kitap” ardýndan “Masumiyet Müzesi” ve son olarak da “Kar” adlý romanýný aldým elime… Orhan Pamuk ile ilk tanýþtýðýmda, yani okuduðum ilk romanýnda çok þaþýrmýþtým. “Benim Adým Kýrmýzý” kitabý o kadar aðýr gelmiþti ki bana, edebiyat fakültesi mezunu olmama ve yýllarca edebiyat öðretmenliði yapmama raðmen bu kitabýný anlamakta çok zorlanmýþtým. Defalarca sözlük karýþtýrmýþtým. Benim anlamadýðým bir kitabý normal bir okuyucu nasýl anlayacaktý? Roman, 1591 yýlýnda Ýstanbul’da karlý kýþ gününde geçiyordu. Þeküre adlý bir kadýnýn 4 yýldýr savaþtan dönmeyen kocasýnýn yerine yeni bir koca aramasýný anlatýyordu. Eve davet edilen nakkaþlar ve Osmanlý padiþahýnýn gizlice yaptýrdýðý bir kitap için Frenk etkisi taþýyan tehlikeli resimler konu ediniyordu. Yazar, o kadar karýþýk, o kadar aðýr bir dil kullanýyordu ki anlamak mümkün deðildi. Hayatýmda belki de daha bu kadar anlaþýlmaz bir roman ile karþýlaþmamýþtým. Kendi kendime “Bu adama nasýl Nobel Ödülü vermiþler?” demekten kendimi alamamýþtým. Tabii böyle bir yazarý sadece tek bir romanla deðerlendirmek doðru olmazdý. Bu nedenle çok zaman geçmeden “Kara Kitap”ý okudum. Bu romanda Galip adlý biri, kayýp karýsý Rüyayý arar. Celal adlý bir gazetecinin köþe yazýlarýný okur. Kýsaca eski Ýstanbul’u anlatan bir romandýr. Ama maalesef bu romaný da okuyunca düþüncem yine deðiþmedi. Ayný sorunlar bu kitapta da vardý. “Artýk elime Orhan Pamuk’u almam” dedim kendi kendime. Bu sözümde duramadým. Birkaç ay sonra “Masumiyet Müzesi” elime geçti. Onu da okudum. Bu roman diðerlerine göre daha temiz bir Türkçe ile yazýlmýþtý. “Masumiyet Müzesi”nde yazar, bir iþ adamýnýn kendisine anlattýðý aþk hikayesini anlatýyor. Yalnýz bu roman, ben de eski Türk filmlerinin etkisini býraktý. Yani eski siyah beyaz Türk Filmleri tadýnda bir romandý. Okurken kendimi hep eski bir Türk filmi izler gibi hissettim… “Kar” adlý romanýný ise daha yeni okudum. Roman hakkýnda söylenecek ve yazýlacak çok þey var. Her þeyden önce romanýn bir aþk romaný mý; yoksa siyasi bir roman mý olduðuna karar vermek lazým. Ýlk ele alýndýðýnda basit bir aþk romaný gibi görünüyor. Ama sayfalar ilerledikçe bunun aslýnda siyasi bir roman olduðuna hükmetmek hiç de zor deðil. Zaten Orhan Pamuk da kitabýn arkasýnda yer alan “Sonsöz” bölümünde “Kar’ý önceki romanlarýma göre, özellikle Kara Kitap ve Benim Adým Kýrmýzý’ya kýyasla çok fazla zorlanmadan, neredeyse kalemimin ucuna geldiði gibi üç yýldan kýsa bir sürede yazdým. Siyaseti ve hayatýn tuhaflýðýný gösteren bir romaný yazmayý gençlik yýllarýmdan beri düþlüyordum.” (Sayfa 395) diyor. Hatta satýr aralarýnda “Ceza almamak ve kitabýn toplatýlmamasý için, çýktýðý her programda, verdiði tüm demeçlerde bunun bir aþk romaný olduðunu söylediðini” belirtiyor. Demek ki roman, siyasi içerikli bir roman. Bunu ilerleyen sayfalarda daha çok anlýyoruz. “Kar” romaný asýl adý Kerim Alakuþoðlu olan fakat bu adý hiç kullanmayan, kýsaca Ka adýný kullanan kahramanýnýn içinde bulunduðu olaylar anlatýlýyor. : “ Yolcunun adýnýn Kerim Alakuþoðlu olduðunu, ama bundan hiç hoþlanmadýðý için kendisine adýnýn ilk harfleriyle Ka denmesini tercih ettiðini, bu kitapta da öyle yapacaðýmý hemen söyleyeyim.” (sayfa 10) Tam yeri gelmiþken burada þunu da belirtmek istiyorum: Orhan Pamuk, “Kar” romanýnda yukarýda görüldüðü gibi yer yer araya girerek okuyucuya bilgiler veriyor ve onlarla adeta konuþuyor. Tanzimat Dönemi’nin ilk yýllarýnda acemi yazarlarýmýzýn bilmeden kullandýðý bu kusurlu yöntemi, Orhan Pamuk gibi Usta bir yazarýn nasýl kullandýðýný anlayabilmiþ deðilim. Öyle ki romanýn birçok bölümünde Pamuk, araya giriyor, düþüncelerini söylüyor ve okuyucuyu adeta yönlendiriyor. Bu da bana göre romanýn akýþýný ve büyüsünü oldukça bozuyor. Büyük bir hata! Ka, uzun yýllar siyasi nedenlerle Türkiye’den kaçmýþ, Almanya’da yaþamýþ bir þair olarak karþýmýza çýkýyor. Çok tanýnmamýþ biri olmamakla birlikte Kars’ta çok önemli bir yazar gibi karþýlanýyor. Bunun sebebini Kars’ýn geri kalmýþlýðýndan dolayý oraya pek kimsenin gitmeyiþinde ve orasýnýn tanýtýlmamasýnda ve buraya hizmet verilmeyiþinde aramak lazým diye düþünüyorum. Zira Karslýlar Ka’yý kendisini gazeteci olarak tanýttýðýndan dolayý, ünlü bir þair ve gazeteci olarak görüyorlar. Amaçlarý da Kars’a gelen bu gazetecinin þehirlerini en iyi þekilde anlatýp tanýtmasý. Belki bu sayede dikkatler çekilir ve Kars þehri geliþir. Oysa Ka’nýn gazeteci olmadýðýný biliyoruz. Ýlerleyen sayfalarda Ka’nýn aslýnda Kars’a geliþ sebebinin üniversite yýllarýnda aþýk olduðu, sevdiði ve fakat ayrý kaldýðý, baþka biriyle evlendiði sevgilisinin Kars’ta yaþadýðýný ve eþinden boþandýðýný öðrenmesi üzerine gittiðini öðreniyoruz. Ama Ka kendisine “Neden Kars’a gidiyorsun?” sorusuna hep: “Belediye seçimleri ve intihar eden kadýnlar için gidiyorum. (Sayfa 11) cevabýný veriyordu. “Bu konuda gazetede bir yazý yazacaðýný” belirtiyordu. Ka, bir otobüsle Erzurum’dan Kars’a gider. Cama dayanarak yolda gördüðü manzarayý izleyerek düþünür. Memleketin fakirliðini, yokluðunu, insanlarýn çekingenliklerini aklýna getirir. Ka, Kars’a geldiðinde üniversiteden eski arkadaþlarýný bulur. Yine bu yýllarda âþýk olduðu ve eski sevgilisi diyebileceðimiz Kars’ta otel çalýþtýran Ýpek’in oteline yerleþir. Birkaç gün burada kalacaktýr. Peki kýzlar neden bu kadar çok intihar ediyordu Kars’ta. Onlarý intihar etmeye iten sebep ne idi? Ka, en çok da bu soruya cevap bulmak istiyordu. Orhan Pamuk, bu soruya cevabý Ka’nýn gözlemlerine dayandýrarak verdirir: “Hikayelerdeki yoksulluk, çaresizlik, anlayýþsýzlýk deðildi Ka’yý bu kadar sarsan. Kýzlarýný sürekli döverek ezen, sokaða çýkmasýna bile izin vermeyen ana babalarýn anlayýþsýzlýðý, kýskanç kocalarýn baskýsý ve parasýzlýk da deðildi. Ka’yý asýl korkutan ve þaþýrtan þey intiharlarýn sýradan günlük hayatýn içine, habersiz, törensiz, birdenbire girivermesiydi. Yaþlý bir çayhane sahibi ile zorla niþanlandýrýlmak üzere olan bir kýz mesela, her akþam yaptýðý gibi annesi, babasý, üç kardeþi ve babaannesiyle birlikte akþam yemeðini yemiþ, kirli tabaklarý kardeþleriyle her zamanki gibi gülüþüp ve çekiþerek topladýktan sonra, tatlý getirmek için mutfaktan bahçeye çýkmýþ, pencereden annesiyle babasýnýn odasýna girip babasýnýn av tüfeði ile kendini vurmuþtu…” ( Sayfa 18) Bu intiharlarýn sebepleri siyasi mi idi? Ana babalarýn kýzlara karþý olan baskýsý mýydý? Yoksa kýzlarýn mutsuzluðu mu idi? Peki kýzlar neden mutsuzdu? Onlarý mutsuzluða iten sebep ne idi? Ýnsanýn kendi hayatýna son verecek kadar insana sýkýntý veren þey ne olabilirdi? Yazar, bu sorunun cevabýný da Vali muavinine söylettirir. Sebebin baþýnda mutsuzluk gelmektedir. Ama tek sebep bu olamaz: “Elbette ki intiharlarýn sebebi bu kýzlarýmýzýn aþýrý mutsuzluðu, bundan þüphe yok,” demiþti Vali Muavini Ka’ya: “Ama mutsuzluk gerçek bir intihar nedeni olsaydý Türkiye’deki kadýnlarýn yarýsý intihar ederdi.” ( Sayfa 20) Ka, þehirde araþtýrmalar yapar. Ýntihar eden kadýnlarla öðrencilerin çoðunun bunalýmda veya aþk acýsýndan kendilerine kýydýklarýný anlar. Ama diðer taraftan da ölen bu kýzlarýn üniversitede okuyan ve baþörtüsü taktýklarý için sýnýflara alýnmayan öðrenciler olduðunu öðrenir. Þehrin her yerine belediye tarafýndan intiharýn dinimizce de yanlýþ olduðunu, yasak ve haram olduðunu hatýrlatan pankartlar asýlmýþtýr: “Ýnsan Allah’ýn bir þaheseridir ve intihar bir küfürdür” Karlarýn aþýrý yaðmasýndan dolayý yollar kapanacak ve þehre giriþ çýkýþlar bir süreliðine yapýlamayacaktýr. Ka da bu süre içinde araþtýrmalar yapar. Ölen kýzlarýn aileleri ile görüþür. Bilgiler alýr. Yazar, karý romanda sembolize etmiþtir. Kar, saflýðýn, temizliðin, berraklýðýn simgesi olarak düþünülmüþtür. Bu haliyle de Kars, saflýðýn ve temizliðin bir þehri olarak verilmiþtir. Kar, þehrin bütün pisliðini, kötülüðünü, çirkinliðini örtmektedir. Bembeyaz görüntüsüyle insana huzur ve rahatlýk vermektedir. Þehir, yaðan kar ile pislikten, çamurdan, tozdan topraktan arýnmýþtýr. Ka’nýn artýk þehirde olduðu herkes tarafýndan duyulmuþtur. Kars’ta yayýn yapan Yerel bir gazete de O’nun tanýnmýþ bir gazeteci ve þair olduðunu, þehirlerini gazetesinde tanýtmak için araþtýrma yaptýðýný ve gece Kars’ta yapýlacak bir törende son þiirini okuyacaðýný yazar. Ama Ka’ya böyle bir davet gitmemiþ ve ondan þiir okunmasý istenmemiþtir. Yerel TV de bu haberi geçer. Ka, davet almadýðý için bu geceye gitmeyi düþünmemiþtir. Roman, ilginç geliþmelerle devam eder. Kars, adeta Rus romanlarýnda veya filmlerinde gördüðümüz ajanlarla dolu olarak gösterilir. Ka’nýn arkasýnda sanki hafiyeler ordusu vardýr. Ajanlar, sivil polisler, askerler hep onu takip etmektedir. Ka’nýn attýðý her adým ve yaptýðý her eylem bilinmektedir. Kiminle konuþursa konuþsun kayýt altýndadýr. Bu durum neredeyse romanýn bütün bölümlerinde böyle verilmiþ ve Kars sanki bambaþka bir ülkenin þehri olarak gösterilmiþ. “Ýnsan, burada nasýl rahat yaþayabilir?” demekten kendini alamýyor okuyucu. Ka, romanda ateist biri olarak veriliyor. Allah’a inanmayan bir kiþi olarak okuyucuya anlatýlýyor. Ýnsan, inansa da inanmasa bazen sorguluyor. Allah gerçekten var mý, yok mu demekten kendini alamýyor. Bazen de böyle düþündüðü için piþmanlýk duyuyor ve tövbe edip Allah’tan özür diliyor. Ka da Almanya’da kaldýðý süre içinde Allah’a inanmayan bir kiþilik. Ama Kars’a geldiðinde adeta bu fikrini deðiþtiriyor. Piþmanlýk duymuþ gibi karýn temizliði, berraklýðý onda farklý duygular uyandýrýyor. Þeyh ile görüþtüðünde þeyhin elini öpüyor. Sanki piþmanlýk duymuþçasýna: “Kar, bana Allah’ý hatýrlatmýþtý” dedi Ka. “Bu alemin ne kadar esrarengiz ve güzel olduðunu, yaþamanýn aslýnda bir mutluluk olduðunu hatýrlatmýþtý kar.” (Sayfa 93) diyor. Burada okuyucu ister istemez bir çeliþkiye düþüyor. Acaba Ka, gerçekten ateist mi? Allah’a inanmýyor mu? Kars’a gelince kendisini öldürürler diye korkusundan mý Þeyhin elini öpüyor? Yoksa gerçekten hidayete erip inançsýzlýðý için piþman mý oluyor? Ka’nýn bir ikilem içinde olmasý okuyucunun gözünden kaçmýyor… Bununla da kalmýyor romanda tanýþtýðý ve çok sevdiði Ýmam Hatip öðrencisi Necip’i de þöyle konuþturuyor: "Allah'ýn terk ettiði kiþi, her akþam kahveye gidip arkadaþlarýyla gülüþüp kâðýt oynasa, her gün sýnýfta arkadaþlarýyla kahkahalarla gülüp eðlense, bütün günlerini dostlarýyla sohbet ederek de geçirse yapayalnýzdýr." (Sayfa 134) Buradan hareket ederek Yazarýn kendi içinde bir çeliþkiye düþtüðünü, inançsýz geçirdiði ömrünü piþmanlýk duyarak Allah’a yöneldiðini söyleyebiliriz. Veya en azýndan yazarýn bu olguya dikkat çekmek istediðini söyleyebiliriz. Öyle ki ileriki sayfalarda çok dindar olan Necip ile Fazýl’ýn dahi ateistlik þüphesi içine düþtüklerini gösterecektir. Ama anýnda bundan piþman olarak tekrar dine sarýldýklarýný anlatacaktýr. Necip, Ýmam Hatip Lisesi’nde okuyan, Ýslam görüþüne sahip bir gençtir. O da Kadife’ye aþýktýr. Akýllý ve zeki olan Necip Ýslamcý bir yazar olmak hevesindedir. Onun bir de Fazýl adýnda bir arkadaþý vardýr. O da týpký Necip gibi hareket etmekte ve Necip gibi düþünmektedir. Öyle ki bu kiþi hiç ayrýlmazlar. Bir bütünmüþ gibi hareket ederler. Burada bu iki isim yan yana gelince bize ister istemez Þair Necip Fazýl Kýsakürek’i hatýrlattý. Orhan Pamuk ile Necip Fazýl arasýndaki iliþkiyi tam olarak anlayamadýk. Acaba Pamuk, bu isimleri özellikle Üstat Necip Fazýl’ý hatýrlatmak için mi verdi? Yoksa bir tesadüf mü? Bu kadar tesadüf olacaðýna aklýmýz ermedi doðrusu… Romanda asýl anlatýlmak istenilen düþüncenin o yýllarda baþ gösteren ve hala günümüzde de devam eden baþ örtüsü sorununa dikkat çekilmek olduðunu söyleyebiliriz. Baþ örtmek Türkiye’de o yýllar hayli sorun olmuþ ve çok büyük bir mesele haline gelmiþti. Öyle ki okullara baþ örtüsü ile gelen öðrenciler sýnýflara alýnmýyor, modern anlayýþa ters düþüyor diye sýnýflardan kovuluyordu. Oysa medeniyetin beþiði olarak addedilen Avrupa’da kýyafet yüzünden kimse kimseye karýþmýyor, herkes birbirine saygý duyuyordu. Örtünmüþ, örtünmemiþ kimse diðerine bir þey söylemiyordu. Giyiminde herkes özgürdü. Demokratik anlayýþ ile hareket edildiðinde de böyle olmasý gerekirdi. Çünkü bu sadece onu yapan kiþinin düþüncesi ile ilgiliydi. Baþ örtüsünü takmakla geri olunamayacaðý gibi takmamakla da ilerici ve aydýn olunamazdý. Bu tamamen kul ile Allah arasýnda bir tercih idi. Dine baðlý olan, dininin gereðini yerine getirmek isteyenlere saygýlý olmak gerekirdi. Tabii takmayanlara da “Neden takmýyorsun?” diye olumsuz gözlerle bakýlamazdý? Gelin görün ki bu mesele Türkiye’de olduðundan fazla abartýlarak büyük bir sorun haline getirilmiþti. Bu nedenle birçok yuvalar yýkýlmýþ, birçok canlar heba olmuþtu. Oysa yapýlmasý gereken tek þey, kiþiye saygý duyulmasý idi. Kimse kimseye karýþmayacaðý için ve kimse kimseyi hor görmeyeceði için sorun da olmayacaktý. Romanda baþýný açmayan kýzlarýn temsilcisi olarak Kadife veriliyor. Kadife ayný zamanda Ýpek’in kýz kardeþidir. Kadife’nin babasý da ablasý Ýpek de aydýn ve ilerici görüþe sahiptir. Kadife ise Kars’ta yaþamanýn etkisiyle dinsel yaþamayý tercih etmiþ ve bu nedenle kapanmýþtýr. Baþýný örtmüþtür. Ailesi de ona saygý duymuþ ve bir þey dememiþlerdir. Kadife, romanda polisler tarafýndan aranan Lacivert adýnda Siyasal Ýslamcý liderine aþýktýr. Lacivert zeki, kültürlü ve gizemli biridir. Þehir þehir gezen, gizli çalýþmalarla gençleri örgütleyen biridir. Siyasal Ýslamcý diye bilinmektedir. Romanda Orhan Pamuk, sýk sýk Siyasal Ýslamcý, Türk Milliyetçisi, Kürt Milliyetçisi gibi terimler kullanmaktadýr. Bana göre ayrýmcýlýða ve bölücülüðe kaçan bu tür terimlerin kullanýlmasý sakýncalýdýr. Neticede hepimiz bu ülkenin bir ferdi, birer vatandaþýyýz. Hep birlikte yaþýyoruz. Geçmiþimiz bir olmuþtur. Geçmiþte birçok zorluða, tehlikeye birlikte karþý koymuþuz. Beraber olmuþuz. En önemlisi Kurtuluþ Savaþý gibi bir var olma yok olma noktasýnda hep birlikte hareket etmiþ ve Türkiye Cumhuriyet’ini kurmuþuz. O nedenle vatandaþlarýmýz arasýnda bu tür ayrýmcý terimlerin kullanýlmasýný doðru bulmadým. Lacivert, Ka ile görüþmek istemiþ ve Necip vasýtasýyla buluþmuþlardýr. Lacivert, Ka’nýn “Almanya’da hangi gazetede çalýþtýðýný orada tanýdýðý bir gazetecinin olup olmadýðýný” sormuþtur. Ka da bir isim vermiþtir. Bunun üzerine Almanya’da yayýnlanmak üzere birkaç kurum, kuruluþ ve dernek yöneticilerinin bir araya gelerek bir bildiri hazýrlanmýþ ve bu bildirinin Ka aracýlýðý ile Almanya’da yayýnlanmasýný istemiþtir. Ka da bunu kabul etmiþ ve kýsa bir süre içinde toplanýlarak bildiri hazýrlanmýþtýr. Lacivert, takipte olduðu için yakalanmýþtýr. Onun kurtulmasý için de þehirde nüfuslu olan, askerle arasý iyi olan bir sanatçý, Kadife’nin oynayacaðý oyunda rol almasýný kabul edip oyunda baþýný açmasýyla Lacivert’in kurtulmasýný saðlayacaðýný söyler. Romanýn 29. Bölümünde Yazar tekrar araya girer. Bu defa baþka bir bölümle böler romaný. Romanýn en heyecanlý yerinde kendisini Almanya’da bulur. Ve Ka’nýn durumunu anlatýr. Neden bu bölüm ile roman arasýna girerek romanýn sonucunu burada verir anlayamadým. Daha okuyucu Ýpek ile Kadife’nin ne olacaðýný bilmeden, Ka ile Ýpek arasýndaki aþkýn sonucunu öðrenmeden Pamuk, Frankfurt’a giderek Ka’nýn eþyalarýný alýyor ve yayýnlayacaðý son þiir kitabýný arýyor. Burada da artýk Ka’ya ne olmuþtur okuyucu öðreniyor. Oysa daha romanýn bitmesine sayfalar vardýr. Bana sanki yazar, eserini yazarken son bölümünü, burada karýþtýrmýþ ve ortaya yanlýþlýkla koymuþ hissini uyandýrdý. Ama Orhan Pamuk böyle hataya düþecek kadar kötü bir yazar deðil. Kendini postmodern anlayýþýyla yazan biri olarak addeddiði için bu tür yöntemlere baþvurmuþtur diyesim geliyor. Biz roman incelemesine devam edelim: Kadife, baþ örtüsü kullanan Ýslamcý genç kýzlarýn romanda temsilcisidir. Onun baþýný açmasýyla gerici kesimlerin direniþinin kýrýlacaðý düþünülmüþtür. Kadife ile Lacivert arasýnda bir aþk yaþanmaktadýr. Kadife bu nedenle Lacivert’in kurtulmasý garanti edilirse rolü kabul edeceðini söyler. Bunun üzerine Lacivert serbest býrakýlýr. Kadife tiyatroda oynamayý kabul eder. Fakat Lacivert serbest kaldýktan sonra rolde oynamamasýný ister. Bu arada Ýpek’e büyük bir aþk duyan Ka’nýn tek amacý bu þehirden sað salim çýkýp Ýpek ile Almanya’ya dönmektir. Bundan sonra Almanya’da mutlu bir yaþam sürmek istemektedir. Ýpek’i buna ikna edip yollar açýlýr açýlmaz ilk vasýta ile Kars’ý terk edeceklerdir. Ýpek de kendisine yeni bir hayat kurmak istediðinden Ka’nýn teklifine sýcak bakmaktadýr. Eðer Ka, aþkýnda samimi ise onunla gitmeyi kabul edecektir. Olaylar, Ka’nýn hiç beklemediði yönde geliþir. Lacivert ile Ýpek’in önceden aþk yaþadýklarýný öðrenir. Ve Ýpek de bunu inkâr etmez. Ama Ka’nýn kendisini mutlu edebileceðine inanýrsa Lacivert’i unutabileceðini düþünmektedir. Burada okuyucu ister istemez “Ýslami düþüncelere sahip biri, iki kýz kardeþle birlikte ayrý ayrý aþk yaþar mý?” diye sormaktadýr. Ama yazar, burada bunu düþünmeden Lacivert’i iki kýz kardeþle aþk yaþayan biri olarak veriyor. Bu düþünce tarzý, Ýslam anlayýþýna ve ahlakýna hiç uygun bir davranýþ deðildir. Bu nedenle de kafalarda soru iþaretleri oluþmaktadýr. Acaba Lacivert Ýslam dinini kullanarak genç ve güzel kýzlarla gönül mü eðlendirmektedir? Ýslamiyet’i bir maske olarak mý kullanmaktadýr? Böyle bir anlayýþ Ýslam dininde olamaz. Ve bu kesimi benimseyen insanlar arasýnda buna kesinlikle izin verilemez. O halde yazar neden böyle bir yola baþ vurdu? Lacivert’in aþklarý sadece bu iki kýz kardeþle bitmiyor. Birçok þehirde gezdiði için baþka sevgilileri de oluyor. Neticede, polis ve asker tarafýndan siyasi suçlu olarak aranan Lacivert, bir baskýn sýrasýnda yine sevgilisi olduðu anlaþýlan Hande ile evinde televizyon seyrederken öldürülüyor. Olaylar akýl almaz bir þekilde geliþiyor. Ölümler, cinayetler roman boyunca devam ediyor. Roman hep Ka etrafýnda geçiyor. Diðer kahramanlar fazla ön plana çýkarýlmýyor. Sadece Ýpek ve biraz da Lacivert ile Kadife geriden geliyor. Romanda az da olsa sanat da ön plana çýkarýlýyor. Özellikle Kars gibi ücra bir þehirde tiyatro sanatýna yer verilerek dünyanýn ünlü yazarlarýndan örnekler sahneleniyor. Tiyatrocu olan iki karý koca burada sanatlarýný konuþturuyorlar. Tabi bunu yaparken de kendi siyasi düþüncelerini üstü kapalý da olsa halka benimsetmeye çalýþýyorlar. Kadife’nin de rol aldýðý bir oyunda baþörtüsü baþtan atýlarak yakýlmýþ ve bunun sonucunda salonda olaylar çýkmýþtýr. Kadife tutuklanýr. Ka, oyun sonrasý otele dahi götürülmeden bir trene bindirilerek Kars’tan ayrýlmýþtýr. Ýpek, bazý geliþmelerden þüphelenerek Ka’yý sorumlu tutmuþtur. Bu nedenle de Almanya’ya gitmekten vazgeçmiþtir. Edebi bir eser olarak pek kayda deðer göremediðim Kar romanýnda yazarýn önceki romanlarýna göre daha basit, daha sade bir dil kullandýðýný söyleyebilirim. Ama ne yalan söyleyeyim Orhan Pamuk’u dördüncü kez okumama raðmen onun hakkýndaki düþüncem ve görüþüm maalesef yine deðiþmedi. Yine karýþýk, amaçlý ve kafa bulandýran bir eserle karþýlaþtým. Gereksiz düþüncelerle okuyucuyu kendi isteði doðrultusunda yönlendirmeye çalýþan biri olarak algýladým. Kar romaný beni üþüttü… Adeta dondurdu… Þunu da unutmamak lazým. Bir eserdeki görüþ sadece onu yazan kiþiye aittir. Bu da ancak kendisini baðlar… Bize de demokratik anlamda düþüncelere saygý duymak düþer. Ama sadece saygý duymak. O kadar… Onu benimsemek zorunda deðiliz…
18 
 "Bitemeyen Proje" Üzerine  (Hakan Yozcu)

“Bitmeyen Proje” romaný üç kiþi tarafýndan yazýlmýþ. Bunlar “Kevin Behr”, “George Spafford” ve “Gene Kim”. Çevirmenliðini ise M.Sinan Alpsoy yapmýþ. Kitap, 2016 yýlýndaTimaþ Yayýnlarý arasýnda roman dizisi olarak yayýnlanmýþ. 512 sayfalýk bir kitap.
19 
 "Bir Fincan Kahve Olsa"  (Osman AKTAÞ)

Kitabý elime tam bir yýl sonra aldým. Kitaptan da, yazarýndan da özür diliyorum. Kiþisel sorunlarýn zihnimi yoðun bir þekilde meþgul etmesi yüzünden saðlýklý deðerlendirmeler yapamayacaðým endiþesi beni bu gecikmeye zorladý.
20 
 Konstantiniye'nin Yitik Günceleri  (Can Macit)

Yazarýmýz Mehmet Coral 1947 Ýzmir doðumlu. Amsterdam Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmýþ; Lahey Uluslararasý Akademisi’nde öðrenim görmüþ. Ýstanbul’un geçmiþi üzerine üç yýllýk kapsamlý bir araþtýrma sonucu, “Bizans’ta Kay

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Devrimci Bir Derviþ: Mehmet Akif
Osman AKTAÞ
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Kitap Tanýtým
Ýsa Kantarcý
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Ýz Edebiyatta Yazanlarýn Dikkatine
Ýsa Kantarcý
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Yarýn Bekleyebilir Þiir Kitabý Üzerine
Yûþa Irmak
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Genç Werther’in Acýlarý
Yûþa Irmak
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Kalemde Yorulur Yürekte Bazen
Ahmet Zeytinci
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Yazan Okuyandan Çok
Ahmet Zeytinci
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Bilgeler ve Balýklar Kitabý Üzerine
Yûþa Irmak
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
"" - Miþ…"li Gelmiþ Zaman
Osman AKTAÞ
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
"Göçer Bir Þehir"
Osman AKTAÞ
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Git ve Yavuz Katrancý - Bozkýrýnoðlu
Ahmet Sargýn
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Orhan Pamk'un "Kar" Romaný
Hakan Yozcu
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
"Bitemeyen Proje" Üzerine
Hakan Yozcu
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar
Cevahir Caþgir’den "100süz Þiirlerim"
Hakan Yozcu
Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © , 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.