Geç kalýnmýþ ya da çok erken aþk parçalarýndan yap-boz yapmaya çalýþýyorum asi bir mavi yalnýzlýðýnda. Parçalardan biri geliyor, diðeri gidiyor,biri ilkbahar,diðeri ise son. Anlamlar tütünsüz bir izmarit kadar noksan, bayat bir ekmek gevrekliðinde yüce. Sana sus pus hikayeler anlatýyordum kendi kavlimce ama kulaklarýn deðil ki yüreðinin içinde. Nereye gideceði bilinmeyen, hatta gelip gelmeyeceði bile meçhul olan bir gemi oluyordun sonra. Öyle bir bekleyiþti ki bu, o kadar umut dokuydu ki alýyorum oradan bir halatý, baðlýyorum kendimi iskeleye bir filika niyetine. Gemiler gelip geçiyor ama sen meçhulsun. Kafamý kaldýrýp bakýyorum gizlice, yalnýzlýk kokuyor tüm deniz. Ama tek yegane dostum yaþlý halatý saymazsak. Eðilip birþeyler fýsýldýyor kulaðýma oldukça sýkýlgan bir þekilde. Evlat diyor, beni bile eskiten bir geminin þüpheliyim geliceðine... Sonra ben diyorum ki ona, ne çýkar ki beklemekten birkaç binyýl insan ömrünce? Cevabý gecikmiyor, ben o kadar bekledim de ne oldu, ölüm sessizliðinde? Sonradan anlýyorum ki, o da bekliyormuþ eþ ruhunu kendi kavlince. Hiç düþünememiþtim doðrusu,yalnýzlýðýna bir ömür bekleyebileceðini bir halatýn,ölüm sessizliðinde. Sonra göstermeye baþlýyoruz birbirimize ihtiyarlýklarýmýzý, ama benim tek gözüm nedense hep denizde?