Bilim þaþkýnlýkla baþlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
NESKAFEYÝ ÇOK SEVEN ADAM Tanýtým seminerlerinden pek hazetmediðini söylese de hiç kaçýrmamýþtý -özellikle- kafeinler üzerine olanlarý. Gerçi o gün iþlerÝ pek o kadar yoðun deðildi de Ayþe'yi kýrmak en son aklýndan geçen þeydi. Çünkü Ayþe onu hiç kýrmak istemezdi. O'da gereðini yapardý. " Bir kahve daha içmeliyim" düþüncesiyle mutfaða yollanmýþtý bile. Uyumamalý ve yeþil gömleðini ütüleyip saç jölesini bulmalýydý. Birazdan Ayþe gelirdi ve "hala yataktan çýkmadýn mý?" derdi. Hep böyle olmaz mýydý? Ne zaman gelecek olsa bir gece önce mýtlaka çok geç yatmýþ olurdu ve sabah da kalkamamýþ.. Ayþe hiç hoþlanmazdý böyle laubali hareketlerden; hemen kýrýlýverirdi. Ama en çok da öðle saatlerinde hala yatakta olunmasýndan. Bu sebepten bir tartýþmala- rý sýrasýnda Ayþe'ye "kahveyi fazla kaçýrmýþým da o sebeple uykum kaçtý,bunda büyütecek ne var?" demiþti de hayatýnýn en zor sorusunu sorduðunu-cevabý al- dýktan sonra- anlamýþtý. Nereden bilecekti ki Ayþe'nin daha ilkokul sýralarýndayken babasýnýn kan kanse- ri olduðunu ve sürekli yatmak zorundalýðýný. Her okul dönüþü babasý yatýyordu ve sabah herkes yataðýndan çýktýðý halde bir tek o kalkmýyordu. Evet haklý bir gerekçe olarak kabul edebilirdi bu baþta oldukça saçma gelen duyarlýlýðý. Neyse ki kahvesini bitirdiðinde kendine gelmiþti. "Tanrým ne kadar uykusuzum" diye geçirdi saçlarýna jöle sürerken. Bir kahve daha içse bütün aðrýlarýndan kurtulacakmýþ gibi mutfaða yöneldi, kapýyý açýp -Ayþe kapýdaydý çünkü-Ayþe'yi buyur etmeden önce."Bir kahve içermisin?" "Hayýr, sen hazýr deðilmisin hala?" Buyurun yine baþlýyor! Ayþe kimseyi kýrmak taraftarý olmamýþtý ve bunu hissetirirdi üstelik. Ama gelgelelim konuþup ta kýrmadýðý kimse de yok sayýlýrdý.Önce dost gibi baþlar ha- vadan sudan konuþurken, karþýsýndakinin sözlerinden -bir tek kendisinin çýkardýðý- þaþýrtýcý anlamlar bulup, silah olarak doðrulturdu ona. Baþlarda üzülürdük onu kýrdýðýmýza ama bu tekrarlar o kadar tanýdýklaþmaya baþlamýþtý ki bir çeþit oyun oynadýðýný düþünmeye baþlamýþtýk. Bir keresinde üniversiteden ayrýlmadan dýþarda para kazanabileceði bir iþ yapmasýnýn ne kadar iyi olacaðýný söyleyen bir kýz arkadaþýna, "Bana bu kadar güvenmiþ Arif Hoca’yý yalnýz mý býrakmamý istiyorsun, o adama ihanet mi etmeliyim sence" diyebilecek kadar ince ruhlu olabilmiþti. "Dün gece -Olaðan Þüpheliler-i izledin mi?", "Oðuz Atay'ýn günlüðünü bitirdin mi?" gibi arka arkaya sorulmuþ ve tartýþma yaratmaya yönelik soru- lara "Haydi çabuk,sonra konuþuruz" ortak yanýtýný vermesine bakýlýrsa, "kahve içermisin?" i sonraya ertelemek daha mantýklý olacaktý. Ayþe'nin her zaman yapacak çok fazla iþi vardý ve bu iþlerini yalnýz baþýna halletmemeye bayýlýrdý. Kendi kendine kendisine bir kazak dahi almýþlýðý yoktu. Zaten Ayþe "katýlýmcý demokrasi" lerden yana olmuþtu mutlak surette ve bunun önündeki tek engeli de nüfus olarak görürdü. Yol çoktan sona ermiþti ama gözgöze geldiklerinde -daha çok yolumuz var- ifadesini çýkarmýþtý ne yazýkki. Bunun anlamý, Ayþece bakýlýrsa -seminer için yeterince hevesli deðilsin- olmalýydý. "Haydi daha baþlamasýna bir saatten fazla var. Þurada bir yerde oturup kahve içelim" Ayþe pek isteksiz "peki ne yapalým" Seminerin bitiminde Brezilya kökenli Amerikalý uzmanýn herkese kahve daðýt- masý elbette günün en anlamlý hareketiydi. Ýkibuçuk saat boyunca Brezilya'nýn ormanlarýnda yaþayan kakao tadýnda ve kokusunda –Allah vergisi- kelebekler- in beslenme þeklini aktarmýþtý sinevizyon olarak. Esasen ilginç sayýlabilecek bu hayvanlar, yerliler tarafýndan yakalanýp þekerleme muamelesi görüyormuþ. (Ama Ayþe'nin bundan pek keyif aldýðýný söyleyemeyiz elbette) "Günlük tutarmýsýn?" (Evet günün bombasý gelmiþti, ne desek?) "Küçükken babamýn getirdiði eþantiyon mavi deftere yazardým, olduk olmadýk" "Öðle deðil yani gerçekten kimse yanýnda yokmuþ da bir tek aklýndan geçenleri.Ben iki yýldýr elime almadým o defteri, oysa bütün hayatým sadece orada.." Bunu söylerken gözleri dolmuþ gibi baþýný hafif ve yavaþ bir hareketle sola doðru meyillendirmiþti. "Hayýr, böyle bir þey nasýl mümkün olabilir ki. Yani senin baþýna bir þey gelecek ve sen de yanýnda kimse yokmuþ gibi nesnel bir tavýrla olaný yazacaksýn." (Galiba biraz sert olmuþtu, hafif yumuþatmakta yarar var.) "Aslýnda demek istediðim, bir olay anýnda bunun tek kahramaný sen olamazsýn, diðer kahra- manlarýn maruz kaldýðý açýnýn seninle ayný açý olmasý ne kadar mümkün allahaþkýna? Yani sen günlük tutarken sadece senin bulunduðun yerden neler görünür onu anlatýrsýn.Ama bunu yaparken senin yaþadýklarýný anlatmýþ ol- mazsýn." (Yok gene sert) "Ýyi ki bir soru sorduk sana da!! Gayet masum bir þekilde gördüklerimi yazabi- leceðim bir defterim oldu, onu söylemek istedim" "Bak asýl sorun geçmiþi yaz- mak deðil, gelecekte yapacaklarýný da -ve ya istediklerini- yazabilirsin. Ýstersen þurada oturup birer kahve içelim, ne dersin? " Sýradan bir nezaketle, Ayþe'nin tuttuðu notlarý elinden aldý. Bakýþlarýna kýrklý yaþlarýn aðýrlýðý hakimdi. Yazýk, henüz otuzumu bile göremedim. Ayþe oldukça düþünceli görünüyordu. Düþüncesini söyledi söyleyecekken garson iki tane kahveyi çoktan koymuþtu masanýn üzerine.(Teþekkürler ama biraz daha þeker verebilirdiniz. Böyle davranmayý sürdürürseniz, sizi Brezilya kökenli Amerikalý uzmana bildirmek zorunda kalacaðým) Ayþe kahveden bir yudum alýp kafasýný kaldýrdý: "Eðlendin mi?" (Al baþýna katmerli belayý! Seminerde eðlenmek? Eðlenmek için daha cazip platformlar bulabilir insanoðlu.) "Eðlence iþi için biraz fazla bilimseldi sanýrým."(Evet,en güzel cevabý sahada,arkadaþlarýmýzla birlikte verdik.Bizi yýpratmak isteyenler kendi iþlerine baksýnlar artýk. Biz büyük bir camiayýz.) "Hayýr caným, senin için bilimsel boyutu o kadar önemli olmasa gerek.Nede olsa popüler etkinlikler daha cazip gelir insana hatta sana" (Yani bu Ayþe'nin iðneleri de bir tek kendisine batmaz. Kýrmak kadar doðal bir þey varsa Ayþe doðal deðildir.)" Bak Ayþe! Þunu artýk anlamalýsýn ki: Seninle beraber olma hatasýna hasbelkader düþmüþ birisi olarak, bu davranýþlarýnla bizi Avrupa kapýsýna bile yaklaþtýrmayacaklarýný belirtmeliyim." (Bunlarý gerçekten söyledim mi? Ne var ki? Ama þunu bilmelisin ki Ayþe -aslýnda bilmesen daha iyi- sen böyle oldukça,sana maruz kalanlar olarak birleþip sendikal haklarýmýzý kullanacaðýz. Dahasý, iþte o zaman bizi Avrupa'ya alacaklar ama seni hariç tutup..) "Deminki sözlerimden ötürü özür diliyorum. Hatta bana ettiklerini az bile buluyorum. Bunlarý hakket- tim çoktan. Kalkalým mý?" "Tamam, sen beni zan altýnda býrak. Konuþ konuþ, ben kendimi savunmayayým. Ondan sonra bebek kandýrýr gibi -haklýsýn- de. Tamam kalkalým. Zaten paylaþa- cak çok fazla þey de bulamýyoruz baksana." (Bir kere daha haklý çýktýn deðil mi? Ama ona bebek kandýrýr gibi denmez. Kandýrýlsa kandýrýlsa çocuk kandýrýlýr.) Bir kez daha tarihin tekerrürüne boyun eðmek zorunda kalýnmýþtý. Bir kez daha Ayþe'nin tarihsel etkisi tesirini göstermiþti. Fakat tarih konusunda Ayþe pek de baþarýlý bir geçmiþe sahip deðildi.Okul hayatýnýn kabusu olarak gördüðü tarihi, savaþlardan ve zaferlerden ibaret sanýyordu. "Dandanakan 1040, Malazgirt 1071, Osmanlý'nýn kuruluþu 1299, lale devri oniki yýl sürdü, yükselme dönemi, duraklama, en karýþýk dönem de bu duraklama. Deðil bir devlet, bir insan bile bu kadar duraklasa, kronolojisi þaþýrýr. Olaylar birbirine karýþýr .Kaldý ki baþka- larýnýn anlatmasýna dayanarak, insanýn kafasýnda nedensellik kurmadan olaylarý ezberlemek ne kadar saðlýklý olacaktýr? " (Bak bak, sen Ayþe'ye. Þimdi de tarih konusundaki cehaletini, bilimsel palavralarla unutturmaya çalýþýyor.) "Hayýr asýl sorun þu ki: bilimsel metodlar, bütün bilimler için geçerli olmalýdýr. Tarih te modern bir bilim olarak.." (Hayýr ayþe. Özür dilerim ama ismini küçük harflerle yazmak zorundayým. Çünkü sen bunu çoktan hakkettin. Seni cezalandýrmalýyým. Belki biraz utanýrsýn da tarihe müdahale etme terbiyesizliðini býrakýrsýn.) "Bu muameleyi protesto ediyorum ve hareketini bana deðil TDK'ya yapýlmýþ kabul ediyorum." (Sen hiçbirþeyi kabul edemezsin eyþe! Reddetmek için görevlendiril- miþsin. Gelecek nesilleri zehirlemene izin veremem. Bu nedenle artýk adýný bile doðru yazamam.) "Hayýr asýl sen kendi acizliðini hissettirmemek için, benim yargýlarýma katýlmý- yorsun. Üstelik,bu sözler de bana ait deðil......" (Bak gördün mü? Kendi sözle- rini savunacak kadar bile cesaretin yok. Baþkalarýnýn sözleriyle düþünüyorsun, onlarýn düþünceleriyle konuþuyorsun. Üstelik söylediklerime cevap veremediðin için, diðer kýzlar gibi aðlamýyorsun. Bu nedenlerle oyþa, tarih senden bahsetme- yecek, sen de tarihten sözedemeyeceksin) "Biliyormusun, o kadar aptalsýn ki, kendi tereddütlerini baþkalarýna mal ederek günü kurtarmaya çalýþýyorsun. Aslýnda suç senin deðil. O aptal kahve, seni bu hale getiriyor. Alman gereken proteini böyle harcýyorsun. Sana acýyorum." (Sen bana acýyamazsýn. Sadece canýmý acýtabilirsin. Zaten senin misyonun da bundan ibaret. Yýllarca sustum ve doðru zamanýn gelmesini bekledim.Talih bize de gülecekti elbette. Bizim de sýramýz gelecekti. O büyük gün gelince de Ayþe' den baþka kaybedecek birþeyimiz kalmayacaktý. O nedenle susmayý ve herþeyimizi kaybetmeyi bekledik. Büyük gün nihayet geldi; senin için korkulu günler de yaklaþtý. Kaçacak hiçbir yerin kalmadý. Artýk kendi talihinle yüzleþ- me zamanýn geldi. Bakalým kendini, ulusumuza karþý nasýl savunacaksýn?) "Yýllarca sustuðunu sanýp,geceleri rahatlýkla uyudun deðil mi? Sakýn uyuma- dým deme; bunun sebebi o iðrenç kafein hastalýðýndý. Zaten senin hastalýðýn, sadece bundan ibaretti.Yoksa sen kendi halinde, kendine güvensiz bir popülist gençtin. Herþeyi yanlýþ anlama üzerine kuran, üretim fakiri ve iradesiz metro- pol tarzanýydýn. Sürekli diðerlerini suçladýn. Sana yardým etmeðe çalýþanlara, yardýmcý olmadýn. Kendi kavgana, baþkalarýný da ortak etmeðe çalýþtýn.Bunu da sanki çok gizli yapýyormuþ gibi susmuþ görünmeye çalýþarak yapmaya ça- lýþtýn. Ama kusura bakma, sen ve senin gibi düþünen yüzlercesinin devri bit- miþtir. Artýk Ayþeler' in saltanatý baþlamýþtýr. Bu saltanat, binlerce yýl horlan- mýþ halkýmýn uðradýðý haksýzlýðýn karþýlýðýdýr.Yiðitseniz bu saltanatý yýkarsýnýz. Artýk daha da güçlü geliyoruz ve gitmeye de hiç niyetimiz yok" Neskafeyi çok seven adam, bir kez daha yenilgiyi kabul etmiþ göründü.Yine becerememiþti bir darbe yapmayý. Ayþe yine galip taraftý. Ayaða kalkýp bir kahve suyu daha koydu ocaða. Bu kez iki kaþýk yerine altý kaþýk kahve koydu fincana. Su kaynamýþtý.Döktü fincana.Sekiz kaþýk ta tuz koydu sonra. Ýyice karýþtýrdý. Tepsiye güzelce koy- du. Ayþe'ye doðru yürüdü, yavaþ adýmlarla. Yüzüne sahte bir gülücük yerleþ- tirdi. Yumuþak bir ses tonuyla barýþ istedi: "Haydi Ayþeciðim. Barýþ için içelim..."
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © özgür karakoçak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |