..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle deðil, ateþe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Eylem Yurtsever




1 Þubat 2011
O Gün  
Eylem Yurtsever
Ýþte üniversite döneminde yazdýðým bir öykü; ama bana sorarsanýz lisedeki öykülerim bu öykümden çok daha özgündü.


:BBID:

O gün, genç adam garip bir rüya esintisiyle kalkmýþtý yataðýndan.
Üzerini giyinirken, rüyasýný hatýrlamaya çalýþýyordu hala. Güzel bir rüyaydý. Bunu, sabah kalktýðýnda içinin ýpýlýk olmasýndan anlýyordu.
Ama nasýl bir rüya görmüþtü acaba? Merak ediyordu.
Ýçini böylesine ýýþýtan bir rüyayý daha önce hiç görmemiþti genç adam.
Çabuk olmalýydý ama. Ýþine yetiþmeliydi çünkü.
Üzerini giyinmeyi bitirmiþti. Þimdi sýra kahvaltý etmekteydi.
Kahvaltýsý, sýcak bir bardak tarçýnlý sütlü kakaoydu. Onu içtikten sonra, iþine gitmek üzere yalnýz yaþadýðý evinden çýktý.
Ýþine yürüyerek gidiyordu. O’nun tek lüksüydü bu.
Bir vergi dairesinde memur olarak çalýþýyordu. Erkenden uyanýr, iþine yürüyerek, bazen de geç uyandýðý için koþarak gider, iþini yapar, iþ bitince evine döner, yemek yapýp yemeðini yer, sonra da hemen yatardý genç adam. Çok erken yatardý.
Bir çocuðun yatma saatiydi yatma vakti. Buna raðmen bazen geç kalktýðý bile olurdu.
Uyumaktan baþka yapabilecek þeyi olmadýðýný düþünürdü genç adam.
Arkadaþý yoktu.
Bir kafeye gidip bir þeyler içmeyi, ya da bir spor yapmayý, ya da her hangi bir kulübe veya derneðe katýlmayý aklýndan bile geçirmemiþti. Televizyon bile izlemezdi.
Bazen kendisine birkaç saat ayýrýyordu. Bambaþka bir iþ için.


Kýzlarý düþünmemiþti bile. Yani bir kýzla arkadaþ olmayý ya da cinselliði aklýndan bile geçirmemiþti. En azýndan gerçek hayatta.
O, rüyalarýnda yaþýyordu.
Gördüðü her rüyayý aný anýna hatýrladýðý göz önüne alýndýðýnda, bu gün gördüðü rüyayý hatýrlayamamasý ilginçten de öte, acayipti.

Genç adamýn iþe gitmek için geçtiði yol sýradan bir yoldu. Dükkanlarýn yan yana sýralandýðý bir sokak, birkaç aðacýn bulunduðu bir baþka sokak, iþlek iki cadde, bir köprü ve bir ara sokaktan ibaretti.
Ara sokaktan sonra tekrar iþlek bir caddeye çýkýp vergi dairesinin kapýsýndan girebiliyordunuz.
Genç adam, aðaçlý sokaða geldiðinde ansýzýn duruverdi.
Ne oluyordu böyle!
Önce anýmsayamadýðý bir rüya görüyor, þimdiyse, harikuladeden de harikulade bir müzik dolduruyordu kulaklarýný.
Sahi, ne oluyordu bu gün?
Ýlkin çalýnan müziðin ne taraftan geldiðini saptayamadý.
Ayný anda her yerden geliyordu sanki.
     Müziði bir kadýnla bir adam çalýyorlardý.
Büyük bir aðacýn altýna, yan yana oturmuþlardý.
Adam harp, kadýnsa yan flüt çalýyordu.
Genç adam, bilinçsizce ikiliye biraz daha yaklaþýp müziði dinlemeye koyuldu.
Nasýl bir müzikti bu!
Belli bir planý ya da ezgisi yoktu.
Sanki geliþigüzel ilerliyordu.
Bazen yükseliyor, bazen alçalýyor, bazense bir mýrýltýyý andýrýyordu.
Kadýnla adam arasýndaki uyum delikanlýyý þaþýrtýyordu…
Bir orkestra þefine gerek görmeksizin, öyle bir uyumla çalýyorlardý ki!
Ýnsan þaþýyordu bu iþe.
Ama delikanlýya göre müzikteki en harikulade þey, bu müziðin sýrf kendisi için çalýndýðý, hatta belki de bestelendiði sanýsýydý.
Bu bir saný mýydý gerçekten?
Belki de gerçekten sýrf O’nun için bestelenmiþti bu müzik.
Müzik sürdükçe sürüyor, genç adam dinledikçe dinliyordu.
Ýþini, evini, yolu, oturduðu kaldýrýmýn poposuna yaptýðý baskýyý unutmuþtu bile.
O, sadece dinliyordu.

Yirmi beþ yaþýndaydý genç adam.
Annesi ve babasýný hatýrlamýyordu.
Bir yetimhanede büyümüþtü o.
Hayatý hiç de kötü geçmemiþti.
Böyle düþünmüyordu genç adam.
Belki de yaþadýklarýndan daha iyi bir yaþamý yaþamadýðýndan karþýlaþtýramýyordu.
Zýtlýklarý hiç anlayamazdý zaten.
Ýyi neydi?
Kötü neydi?
Bunlar umurunda bile deðildi.
O sadece, hoþuna gideni yapar, gitmeyeniyse yapmazdý.
Sözgelimi, Bir tezgahta ya da dükkanda, yahut da her hangi bir yerde, hoþuna giden bir þey olduysa, önce satýcýdan onu ister, o vermezse de, bir yolunu bulur onu alýrdý.          
Parasý olduðunda istediði þeyi parasýný vererek alýrdý elbette.
Ama parasýzlýk bir engel deðildi O’nun için.
Yalan söylemeyi asla bir tabu olarak belirlememiþti.
Bu, çok yalan söylediði anlamýna gelmiyordu tabii.
Ama güvenebileceðiniz birisi deðildi genç adam.
Sevebilirdiniz, ama güvenemezdiniz.
Eðer O’nun da sizi sevdiðine inandýysanýz, ancak o zaman koþulsuzca güvenebilirdiniz O’na.
Bununla birlikte hayatý boyunca hiç kimseyle birebir bir iliþkiye girmemiþti ki her hangi bir kiþiyi sevsin?
Yetimhaneden çýkar çýkmaz bir iþ aramýþtý kendisine.
Aradýðýnýn ikinci günü bulmuþtu bu iþi.
Yetimhane müdüresi sayesinde tabii.
Hemen bir ev kiralamýþtý.
Küçük bir evdi bu.
Dört kapýsý vardý.
Dýþ kapýyý açtýðýnýzda ilk karþýlaþacaðýnýz þey, mis gibi bir tarçýn kokusu olurdu.
Hemen solda, tertemiz ve düzenli bir mutfaða açýlan ama genelde hep kapalý duran bir kapý vardý.
Onun karþýsýnda bir ayakkabýlýk durmaktaydý.
Bu ayakkabýlýk, tam olarak ayakkabýlýk olarak kullanýlmýyordu aslýnda.
Evet aþaðýdaki bölmede bir çift ayakkabý durmaktaydý.
Doðruydu bu ama, Üst katta genç adamýn parfümleri diziliydi.

Kendi yapýyordu bu parfümleri.
Özel olarak.
Gece için.
Sadece gece yatmadan önce kullanýrdý onlarý.
Aslýnda parfüm denemezdi bu yaptýklarýna.
Kolonya demek daha doðruydu.
Kesinlikle keskin deðildi çünkü kokularý.
Ayakkabýlýðýn yanýndaki kapý, duþ kabininin ve tuvaletin olduðu yere açýlýyordu.
Tertemizdi burasý da.
Ve en uçtaki kapý.
Bu kapý diðerlerinden farklýydý.
En görülür farký, kapýnýn üstüne yapýþtýrýlmýþ garip çizgilerle kaplý bir kartondu.
Aslýnda pek de garip deðildi bu çizgiler genç adam için.
Kapýnýn her tarafýný kaplýyordu karton.
Beyazdý rengi.
Bu çizgi karmaþasý, delikanlýnýn garip bir fikri üzerine oluþmuþtu.
Bir gün, kýrtasiyeden bu kartonu almýþ, onu kapýya yapýþtýrmýþ ve o günden baþlayarak her gün kartona rüyalarýnýn resimlerini yapmaya koyulmuþtu.
Bir önceki yaptýðý resimlerin üzerine yapýyordu bir sonraki resimlerini.
Bu kartonda tek boþ yer kalmasýn istediðinden deðildi bu.
Her iþe baþladýðýnda, bu çizgi karmaþasýndan bir önceki yaptýðý resmi çýkarmaya çalýþmak bir eylenceydi O’nun için.
Ve çýkarýrdý da çoðu zaman.
Daha önceki yaptýðý resimler, o zamanki yaptýðý resmi karartmanýn tersine daha da süslüyor, hatta daha da belirtiyorlardý onu.
Böyle düþünüyordu genç adam.
Bu kapýnýn diðer kapýlardan bir diðer farký, açýldýðýnda duyulan çan sesiydi.
Sanki, “Hoþ geldin!” diyordu bu ses genç adama.
“Rüyalar dünyasýna hoþ geldin!”
Kendi eliyle yapmýþtý delikanlý bu çaný.
Her türlü ses çýkaran malzemeyi, harikulade bir uyumla birbirlerine türlü iplerle tutturmuþ, düzeneðini kendi elleriyle kapýya monte etmiþti.
En ufak bir iticilik yoktu bu çan sesinde.
Bu kapýnýn diðer kapýlardan üçüncü farkýysa, açýldýðý odaydý.
Garip bir odaydý burasý.
Odaya girdiðinde, tanýmlanamaz bir kokuyla karþýlaþýyordu insan.
Güzel miydi bu koku?
Tam bu sýfatla nitelenilemezdi.
Güzelden çok büyüleyiciydi.
Envai çeþit parfümle uyku kokusunun karýþýmýndan oluþuyordu.
Kolonyalarýný, daha doðrusu kokulu sývýlarýný mutfakta yapýyordu.
Odada ilk gözünüze iliþen þey yataktý.
Büyük bir yataktý bu.
Ýki kiþilikti.
Yataðýn baþucunu boydan boya kaplayan, yüksek, sert ve düzgün yüzeyli bir yastýðý vardý genç adamýn.
Yorganýn çevresine küçücük çanlar dikilmiþti.
Yataðýn baþucuna, Kýzýlderili inancýna göre rüyalarda rehberlik yapacaðýna inanýlan dört kuþun tüyleri asýlý bir direk vardý.
Sadece rüyalarda rehberlik yapmýyorlardý bu tüyler.
Ýnsanýn rehberliðe ihtiyacý olan her yerde rehberdiler.
Doðuda, cesaretin sembolü olan kartal, batýda, bilgeliðin sembolü baykuþ, kuzeyde, ilerigörüþlülüðün ve ilerlemenin sembolü olan þahin, güneyde ise ruhaniliðin sembolü olan kuzgun tüyleri durmaktaydý direkte.

Hala büyük bir huþuyla dinlemekteydi müziði genç adam.
Orada oturalý ne kadar olmuþtu bilmiyordu.
Hatta bunu bilmediðinin ayrýmýna bile varmýyordu.
Genç adam, sadece dinliyordu.

Sonunda, adamla kadýn çalmayý bitirmiþlerdi.
Bitirmiþlerdi bitirmelerine de, bu kez de birbirlerinin yüzlerine dalmýþlardý.
Öylece, bitmez tükenmez bir sevgiyle bakýyorlardý birbirlerine.
Genç adamsa hala orada oturmaktaydý.
Müziðin bittiðini bile fark etmemiþti.
Gözleri kapalýydý.
Uykudaydý sanki.
Kadýnla adam, el ele genç adamýn yanýna geldiler.
Derin bir sesin kulaðýnýn dibinde fýsýldamasýyla kendisine geldi delikanlý.
--Gözlerini açýp bize bakmayacak mýsýn Rüyadayaþayan?
Konuþan, harpýný sýrtýndaki kýlýfýnda taþýyan ve kadýnýn elini þefkatle tutan adamdan baþkasý deðildi.
--Rüyalarda yaþadýðýmý nereden biliyorsunuz? Diye sordu adam derin bir uykudan uyandýrýlmýþ insanlarýn sersemliðiyle.
--Müziklerini yapmaya karar verdiðimiz insanlarý izleriz, Dedi, gümüþi ses.
--Nasýl yani? Demekten baþka çýkar yolu yoktu genç adamýn.
Anlam veremiyordu yaþadýklarýna çünkü.
Düþündüklerinin doðru olmasý O’nu þaþýrtmýþtý.
--Bu müzik benim için mi bestelendi gerçekten?
--Tam olarak bestelendi denilemez, dedi derin ses.
--Senin için çalýndý sadece, ama bestelenmedi. Viz beste yapmayýz, dedi gülümseyerek gümüþi ses.
--Müzisyen deðiliz biz.
--Evet! Dedi huþuyla rüyadayaþayan.
Sýradan müzisyenler deðilsiniz siz.
Siz, siz…
--Bizimle gelmelisin, gelecek misin? Diye sordu muzipçe derin ses.
Elbette biliyordu delikanlýnýn geleceðini.
--Tabii gelirim, dedi Rüyadayaþayan.
Bunu derken aklýna bile gelmemiþti gitmesi gereken bir iþi olduðu.
Ve ikilinin peþisýra yürümeye koyuldu.

Ne kadar yürüdüklerini bilmiyordu Rüyadayaþayan.
Yürüyorlardý iþte.
Günlerce yürümüþ bile olabilirlerdi.
Acýkmýþ yada susamýþ deðildi ama.
Yorgun da deðildi.
Sadece beklentinin getirdiði açlýk hüküm sürüyordu zihninde.
Ve yürüyorlardý.
Manzara o kadar çok deðiþmiþti ki!
Þimdi bir koruluktan geçmekteydiler.
Çam aðaçlarý ve ladinlerle doluydu burasý.
Dar bir patikaydý geçtikleri yol.
Önlerinde yýkýk dökük bir bina belirdi.
Büyük bir binaydý bu.
Ama boyalarý dökülmüþtü ve dýþ cephesi derbeder görünüyordu.
Köhne bir binaydý yani.
Kapýsý meþedendi.
Oymalý bir kapýydý.
Binanýn köhneliðine karþýn, kapýnýn oymalarý göz alýyordu.
Aslýna bakýlýrsa, binanýn köhneliði bile göz alýyordu.
Bir de tokmaðý vardý kapýnýn.
               Delikanlý Tokmaða ilk bakýþýnda yanlýþ gördüðünü düþünse de, ikinci bakýþýnda gördüðünün doðru olduðunu anladý.
Kendi yüzüydü tokmak.
Kendi yüzünün taþtan olanýydý.
Taþ mýydý bu?
Hem taþa benziyor hem de benzemiyordu.
Kadýn tokmaðý uzun parmaklarýyla kavrayýp, hafifçe üç kere kapýya vurunca gýcýrtýsýz açýlmýþtý kapý.
Kapýdan girdiler.
Ýçerisi hiç de köhne deðildi.
Hatta tam tersiydi.
Upuzun bir koridordaydýlar þimdi.
Duvarlarda, türlü aðaçlardan yapýlmýþ olan, ancak þekilleri birbirlerine çok benzeyen kapýlar görülmekteydi.
Adamla kadýn hiçbir kapýdan girmeye niyetli deðillerdi galiba.
Çünkü tek yaptýklarý yürümekti.
Rüyadayaþayan, kapýlara bakmaya baþladý.
Aralarýndaki farklar görülmeyecek kadardý.
En azýndan ilk bakýþta görülmeyecek kadar.

Koridorun en ucundaki kapýnýn önüne geldiklerinde, delikanlý hayatýnýn en büyük þaþkýnlýðýný yaþadý.
Nasýl þaþýrmasýndý ki?
Kendi yatak odasýnýn kapýsýnda asýlý olan karton bu kapýda asýlýydý.
Ayný karton!
Ayný çizgiler!
Yanýlmýþ olamazdý.
Çizgilerinin hepsini adý gibi hatýrlýyordu.
Kapýnýn önünde öylece duruyordu Rüyadayaþayan.
Öylece bakýyordu resimlerine.
Tam arkasýnda, kadýnla adam durmaktaydý.
O’nu bekliyor olmalýydýlar.
Þaþkýnlýðýnýn geçmesini.
--Neresi burasý? Diye sorduðunda, sesinde, þaþkýnlýkla veraber en deðerli malýnýn yaðmalandýðýný gören bir adamýn hüznü de vardý.
--Burasý, dedi derin ses,
--Bizim atölyemiz..
--Ne yapýyorsunuz burada?
--Ýçeri girelim, dedi gümüþi ses gülümseyerek.
--Haydi, aç kapýný.
Ve, kapýyý açtý genç adam.
Ýþte kendi elleriyle yaptýðý çan O’na “Hoþ geldin” diyordu gene.
Ama burasý O’nun odasý deðildi ki!
Doðru yer deðildi burasý.
Kapýya yapýþtýrýlmýþ karton ile, kapýya özel bir düzenekle, tamamen delikanlýnýn icat ettiði bir yöntemle asýlmýþ çan, olmasý gereken yerde deðildler.
Burasý orasý deðildi.
Ýçeriye girdiklerinde, ayakkabýlýkta olmasý gereken kokulu sývý dolu þiþeleri yataðýn üstüne özenle dizilmiþ halde gördü genç adam
Ýçi rahatladý.
Huzursuz bir rahatlama olsa da.
Hala anlam veremediði çok þey vardý elbette ama yine de rahatladý.
Bir þey farklýydý iþte.
Bir þey olmasý gereken yerde deðildi.
--Bunlar, dedi genç adam, kollarýyla tüm eþyalarýný kapsayarak.
--Nasýl geldiler buraya?
--Odandakiler deðiller bu gördüklerin, dedi derin ses.
--Ama… Ama onlara çok benziyorlar.
Kapýdaki o kartonun üzerindeki çizgilerin her birini kendi ellerimle çizdim ben.
O çanýn düzeneðini, benden baþkasý yapmýþ olamaz.
--Bu çizgiler benim ellerimle çizildi, dedi gümüþi ses kartonu göstererek.
--O çan da benim ellerimle yapýlýp asýldý kapýya, dedi derin ses.
--O kokulu sývýlar, benim özenli ellerimle yapýldýlar, diye ekledi gümüþi ses.
--O yatak da benim becerikli ellerimle yapýldý, dedi derin ses gururla.
--Ya tüyler? Diye sordu Rüyadayaþayan.
--Baykuþu ben yakaladým, dedi gümüþi ses.
--Kartalý da ben, dedi derin ses.
--Þahini ben yakaladým, diye devam etti gümüþi ses.
--Kuzgunu da ben, dedi derin ses.
--Peki ellerinize kumanda eden zihin kimin zihniydi? Diye sordu Rüyadayaþayan mantýklýca.
--Senin zihnindi, dediler Gümüþi ve derin sesler.
--Nasýl? Diye sordu Rüyadayaþayan.
--Benim zihnim size nasýl kumanda edebilir?
--Çünkü biz istedik, dedi derin ses sakince.
--Neden? Diye sordu hep soran.
--Sana ait olan ezgiyi çalabilmek için, diyerek açýklamaya çalýþtý gümüþi ses.
--Seni her yönünle tanýmalý, kendimizi senin yerine koyabilmeliydik, diye ekledi derin ses.
--Tam yirmi beþ yýl çalýþtýk, dedi gümüþi ses.
--Neden ben? Diye sordu genç adam.
--Koridorun duvarýndaki kapýlarý fark ettin mi? Diye soruya soruyla karþýlýk verdi derin ses.
--Evet, birbirlerine çok benziyordu hepsi.
--Farklý taraflarýnýn olduðu kuþkusuz, dedi gümüþi ses.
--Ama senin de dediðin gibi, birbirlerine çok benziyorlar.
--O kapýlar baþka insanlarýn kapýlarýdýr. Senin kapýn diðerlerinden farklýydý.
Ve bizim de, diðerlerinden farklý olan kapýlara eðilimimiz vardýr, dedi gülümseyerek derin ses.
--Kimsiniz siz?
--Biz, o yolun rehberleriyiz.
--Hangi yolun?
--Sana giden yolun.
--Yani, insanlarýn kendilerine giden yolu bulmalarýna yardým ederiz biz.
--Ya siz?
Siz kendinize giden yollarý buldunuz mu?
--Elbette, dediler gülümseyerek.
--Herkese ayný yolu mu gösterirsiniz?
--Eðer öyle olsaydý, neden herkesle teker teker uðraþma zahmetine katlanýrdýk? Diye sordu hayretle gümüþi ses.
--Herkesin kendisine has deneyimleri vardýr, diye açýkladý derin ses.
--Farklý deneyimleri ve farklý ihtiyaçlarý.
--Bizim birbirimize benzeyen tek yanýmýz, kendimizi aramak isteðimizdir, dedi gümüþi ses.
--Bu istekte olanlara yardým ederiz biz.
--Anlýyorum, dedi Rüyadayaþayan.
Gerçekten de anlýyordu.
Artýk anlýyordu.
Derin sesin sahibi ve gümüþi sesin sahibi, Rüyadayaþayan’a bir kutu uzattýlar törenle.
Kutunun bir ucundan biri, diðer ucundan öteki tutuyordu.
Kutu, delikanlýnýn avcuna aktarýlýnca, delikanlý, kutunun bir müzik kutusu olduðunu gördü.
--Bu kutuda, bizim çaldýðýmýz müzik gizli duruyor, dedi gümüþi ses.
--Onu al ve canýnýn istediðinde dinle.
--Bu müzik sana rehberlik edecektir; lakin, bu kutuya ihtiyacýn kalmadýðýnda,
Yani o kutuda gizlenen müziði tümüyle sindirdiðinde, onu yok et.
Parçala onu, dedi derin ses önemle vurgulayarak.
--Parçala ki, kimse dinlemesin onu senden baþka.
--Dediðinizi yapacaðým, dedi Rüyadayaþayan.
--Her þey için teþekkür ederim size.
Gümüþi sesin sahibiyle derin sesin sahibi gülümsediler genç adama.
Ve, kendisini evinde buldu delikanlý.
Elindeyse, yepyeni, kaliteli ahþaptan bir müzik kutusu vardý.

O gün ve ondan sonraki günler iþe gitmedi Rüyadayaþayan.
O iþe gitmedi.
Kendisine bir parfüm atölyesi açtý ve “Rüyalar” adýnda bir marka yarattý.
Bu marka dünya çapýnda ünlüydü artýk.
Delikanlýnýn en güzel eseri, evleneceði kýzla kendisine yapýp düðünde hediye ettiði, “Tümlenmiþlikten Doðan Huzurun Kokusu” adlý parfümüydü.
Oysa, bu parfümü, ikisinden baþka hiç kimse kullanmadý.
Evleneceði kýza gelince, o da bir heykel yapmýþtý genç adamla ikisine.
Ýkisini, karþý karþýya durup birbirlerine bakarken dondurmuþtu taþta.
Heykele: “Selamlaþan Ýki Yolcu” adýný vermiþti.
Düðünde dört kiþi vardý zaten.
Derin ses, gümüþi ses, Taþcanlandýran ve Rüyadayaþayan.
Baþka yolculara rehberlik edecek olan bir çift daha vardý artýk.
Ancak bu, kendi yollarýnýn sonuna geldiklerini göstermiyordu.

Son.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Birliðin Tapýnaðý
Gölge

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Umutsuz Bekleyiþ
Kiralýk Katil - 2
Ýki Kurt Yoldaþ
Bir Tanrý Yaratmak
Twitter'da Yazmakta Olduðum Bir Tefrika Ýkinci Bölüm
Senaryomsu Öykü
Kiralýk Katil - 1
Zavallý Romantik
Maðarada
Twitter'da Yazmakta Olduðum Bir Tefrika Ýlk Bölüm

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Doðmadan Ölen Bir Bebeðe Aðýt [Þiir]
Tavþan Daðý Sevmiþ, Dað Bilmemiþ: [Þiir]
O Kokuyu Ýstiyorum [Þiir]
Bihaber: [Þiir]
Bir Denizbörülcesi [Þiir]
Kendime Bakmak [Þiir]
Orhan Veli'nin Son Þiirine Bir Nazire [Þiir]
Sürünüyorum [Þiir]
Onlar [Þiir]
Kanlý Bir Güneþ Doðacak [Þiir]


Eylem Yurtsever kimdir?

Evrende, bir toz zerresi kadar küçük, ve bir temel taþý kadar önemli ve vazgeçilmezim ben. Sizler de öyle.

Etkilendiði Yazarlar:
Ýhsan Oktay Anar, R.a.Salvatore, Robert Jordan. Yaþar Kemal, J.R.R Tolkien, Homeros, Jack London, Elif Þafak, Michael Ende, Jose Marura De Vasconcelos, Cengiz Aytmatov, J. K. Rowling, Stephen King, David Eddings, Kanat Gürün, bir yazar olmamasýna raðmen A


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Eylem Yurtsever, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.