..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Ömer Faruk Hüsmüllü




27 Temmuz 2010
Maðaranýn Kamburu  
Ömer Faruk Hüsmüllü
-Bu çalýþma birkaç bölümlük öykü olarak tasarlanmýþ, ancak konunun uygun olmasý nedeniyle okuyuculardan da gelen istek ve teþviklerle bir romana dönüþtürülmüþtür. -Bu sitede öykü olarak 20 bölüm halinde yayýnlanmýþtýr. -Öykü iken takip eden okurlarýn bu romaný tekrar okumalarýna gerek yoktur. Çünkü herhangi bir deðiþiklik yapýlmamýþ, sadece gözden geçirilip birkaç düzeltme yapýlmýþtýr. -Öykü olarak bu sitede ve baþka sitelerde yayýnlandýðýnda yaklaþýk 5-6 bin kere týklandýðý saptanmýþtýr. -Okuma süresi ortalama hýza sahip bir okur için tahmini 3.5-4 saat arasýdýr. -Tavsiye ve eleþtirilerinize açýktýr. -Umarým hoþunuza giden bir çalýþma olmuþtur. -Saygýlarýmla.


:FBDB:
ROMAN HAKKINDA AÇIKLAMA:
-Bu çalýþma birkaç bölümlük öykü olarak tasarlanmýþ, ancak konunun uygun olmasý nedeniyle okuyuculardan da gelen istek ve teþviklerle bir romana dönüþtürülmüþtür.
-Bu sitede öykü olarak 20 bölüm halinde yayýnlanmýþtýr.
-Öykü iken takip eden okurlarýn bu romaný tekrar okumalarýna gerek yoktur. Çünkü herhangi bir deðiþiklik yapýlmamýþ, sadece gözden geçirilip birkaç düzeltme yapýlmýþtýr.
-Öykü olarak bu sitede ve baþka sitelerde yayýnlandýðýnda yaklaþýk 5-6 bin kere týklandýðý saptanmýþtýr.
-Okuma süresi ortalama hýza sahip bir okur için tahmini 3.5-4 saat arasýdýr.
-Tavsiye ve eleþtirilerinize açýktýr.
-Umarým hoþunuza giden bir çalýþma olmuþtur.
-Saygýlarýmla.

******







MAÐARANIN KAMBURU

Ömer Faruk Hüsmüllü
Ýletiþim: ofh1952@gmail.com



-Hoþ geldin evlât, otur oraya!
-Nereye oturayým, bu maðaranýn içinde oturacak yer mi var sanki?
-Galiba, yanýndaki iskemleyi göremedin!
-Bu mu, bu da nesi?...
-Ýskemle. Ee ne yaparsýn, biz de artýk modern çaðýn gereklerine uyuyoruz. Büyücü olmasýna büyücüyüz, ama çaðýn gerisinde de deðiliz. Siz ne diyordunuz buna? Ah, buldum: Çaðdaþlaþmak...
-Ben çaðdan, maðdan söz etmiyorum. Þu tek ayaðý kýrýk, arkalýðý kopuk pis þeyin üzerindekileri soruyorum. Kanla karýþýk tüyler yapýþmýþ üzerine. Bir iðne baþý kadar bile temiz bir yer kalmamýþ.
-O kan ve tüyler kestiðim yarasalardan çýktý. Boþ ver kibarlýðý da, oturup derdini anlat! Dilersen önce biraz dinlen. Nefes nefese kalmýþsýn. Buraya týrmanmak senin için bayaðý zor olmalý.
-Gerçekten de öyle... Üç buçuk, dört saattir bu Allahýn belâsý daðý týrmandým, durdum. Hiç olmazsa senden öðreneceklerim, çektiðim bu eziyete deðse!
-Bundan hiç þüphen olmasýn. Bir an önce baþla anlatmaya, o zaman deðip deðmediðini de öðrenirsin.
-Nereden ve nasýl baþlayacaðýmý da bilemiyorum.
-Öyleyse, bu konuda ben sana yardýmcý olayým: Önce adýný söyle!
-Benim adým...
-Senin adýný sormadým, O’nun adýný sordum.
-Ne yapacaksýn O’nun adýný? Diyelim ki Leyla, Yasemin, Sibel, Eda ya da Hülya... Ne fark eder?
-Çok þey... Söylesen iyi olur, benim iþim de kolaylaþýr böylece.
-Israr etme, O’nun adýný aðzýma almak istemiyorum.
-O’nun adýný ben biliyorum ve þu koyun derisinin üzerine de yazýyorum. Ýstedim ki senin aðzýndan duyayým.
-Bana, bildiðin bir þeyi sorman çok anlamsýz geliyor. Boþa geldim onca yolu... Sende mantýk bile yok. Ey ihtiyar, nedir bu leþ gibi koku? Oradan, maðaranýn en karanlýk yerinden geliyor. Ýðrenç ve aðýr...
-Hiç de deðil! Senin duyduðunun aksine, dünyadaki kokularýn en nefisi. Senin gibi onlarca insana yaþam verdi bu beðenmediðin koku. Sen de onunla ciðerlerini doldur! Önce kollarýný yukarýda açarken, havayý içine çek, sonra...
-Þimdi de jimnastik derslerine baþladýk... Çattýk kaçýðýn birisine! Pöhh, yaþam veriyormuþ, kusmak geliyor içimden. Öðöööö,öðööö...
-Böðürmene bir diyeceðim yok, lakin biraz saygý gerek. Kendi evinin de ortasýna böyle kusup, eder misin? Gene de zararý yok. Sen þimdi, söyle bakalým onu hâlâ seviyor musun?
-Ne, neee?
-Sinirlenme, ya evet ya da hayýr, de.
-O’nu sevmek mi ha? Ben ve O’nu sevmek, öyle mi? Ne sevmesi, nefret ediyorum ondan!
-Ne kadar nefret ediyorsun?
-Senin þu iðrenç havandan ettiðim kadar, deminki çýkardýðým kusmuk kadar...
-Öyleyse, benden tekrar onu sana baðlamamý istemiyorsun. Ben mi öyle sanýyorum? Madem sevmiyorsun, öyleyse niçin geldin? Ýyilik için mi, kötülük için mi?
-Tabii ki kötülük için.Yoksa sende iyilik de mi var?
-Ne yapayým O’nu? Dilersen O’na öyle bir dert vereyim, öyle bir dert vereyim ki ömrünün sonuna kadar acý içinde kývransýn dursun.
-Yetmez! O kadarý O’na az gelir. Daha beterini ver, daha kötüsü olsun büyücüler kralý...
-Az önce pis büyücüydüm, þimdi nasýl birden senin nazarýnda büyücüler kralý oldum? Neyse, bunu boþ verelim. Söyle bakalým, hangi cinleri çaðýrmamý arzu edersin? Kötülük mü, iyilik mi, güzellik mi, çirkinlik mi, sevgi mi, nefret mi?
-Daha anlayamadýn mý hangilerini çaðýrman gerektiðini? Tabii ki kötülük, çirkinlik ve nefret... O da nesi?... Bacanýn içinden gürültüler geliyor, birileri mi var orada? Konuþmalarýmýzý baþkasýnýn duymasýný istemiyorum.
-Korkma konuþtuklarýný kimse duymuyor. Cinler sabýrsýzlanýyorlar. Görev almak için birbirleriyle kavgaya tutuþmuþ olmalýlar. Onlar kavga ede dursun, bizim zamanýmýz bol, tâ sabaha kadar... Yani düþünecek ve fikrini deðiþtirebilecek bol bol vaktin var. Eðer O’nu affedip O’nun için iyilik dilersen söyle! Fikir deðiþtirmek, korkma alçaltmaz insaný. Niceleri ilk baþta senin gibiydi de sabaha karþý tam tersi oldu!... Belki de o güzel günlerin tatlý anýlarýndan bir kýrýntý gizlenmiþtir, yüreðinin bir köþesine... Ya hâlâ seviyorsan...
-Hayýr, hayýr, yüz bin kere hayýr! Bana bak iblis! Az önce sana biraz kaným ýsýnmýþtý, aradýðým adam bu demiþtim, ama bir kere daha O’nu sevdiðimi söylersen bilmiþ ol ki seni öldürürüm. Anlýyor musun, cehennem zebanisi, senin o buruþuk boðazýný böyle sýkar, gebertirim...
-Dur, sinirlenme! Çek ellerini boðazýmdan! Býrak beni! Býrak beni dedim sana! Tamam, senin istediðin gibi olsun. Bütün maharetimi gösterip, kara büyünün en þiddetlisini yapacaðým. Bu büyünün dünyada bir eþi daha yok. O’nu yerlerde kývrandýracaðým, boðazýndan bir yudum su bile geçirtmeyeceðim, gözlerinden yýllarca seller boþalttýracaðým...
-Yetmeeez! Dahasý var mý? Daha beteri, daha kötüsü, daha daha...
-Var, var. Sýrasý gelince hepsini anlatýrým. Ýçlerinden birisini seçersin...
-Senin elindeki ne? Kitap mý o?. Demek ki senin kitabýn da varmýþ. Sayfalarýný neden çevirip duruyorsun gizlice? Yapma, sinirlerim bozuluyor!
-Bu kitap,binlerce sene öncesinden kalma, Ökült bilgilerle dolu. Büyük Sahip tarafýndan önce bir taþ üzerine yazýlmýþ. Orta Sahip papirüs kaðýdýna aktarmýþ ve yüzlerce kuþak önceki dedem, yani Küçük Sahip onu þu gördüðün hale getirmiþ. Geleneklerimize göre bu kitap, aile büyüðü tarafýndan en çok hak eden oðula verilir. Kötülükte ve kötülük yapmada birinci olmak þartýyla... Bu emaneti verecek oðlum yok benim, çünkü geleneklere aykýrý ama ben evlenmedim. O nedenle yýllardýr bu kitabý verecek birisini aradým.
-Ne yazýyor içinde? Her þeyden haber verip, her türlü büyüyü öðretiyor mu?
-Ne istersen bulabilirsin.Yalnýz açýkça deðil de semboller halindedir buradaki bilgi ve gerçekler.Yorumu doðru yapabilirsen sayýsýz ihtimal arasýndan istediðini bulabilirsin.
-Gözlerim yoruldu. Daha aydýnlýk olamaz mý bu maðaranýn içerisi?
-Karanlýk da ýþýk da insanýn ruhundadýr. Gözlerini kapat ve öyle konuþ. Daha rahat edersin. Hem göremeyeceðim diye korkma, eskisinden çok daha iyi göreceksin her þeyi. Tamam iþte öyle... Þimdi geçmiþinden bahset bana, çocukluðunu anlat! Sence o döneme ait önemli bulduðun anýlarýn yok mu hiç?
-Var olmasýna var da, konumuzla ne ilgisi var bunlarýn?
-Ýnsan yaþamý bölünemez bir bütündür, her anýn hangi zaman aralýðýnda olursa olsun diðer anlarýn hepsi ile iliþkisi vardýr. Ýstersen ben senin hatýrlamana biraz yardýmcý olayým: Mesela on yaþýnda iken bir kedinin peþinden koþarken düþüp baþýný yarmýþtýn. Sonra ne oldu?
-Evet hatýrlýyorum.Baþýmdan akan sýcak kanlar yüzümü kýrmýzýya boyamýþtý. Aðlayarak eve gittim, annem benim bu halimi görünce önce bir çýðlýk attý, sonra da yaramýn aðýr olmadýðýný anlayýnca beni bir güzel dövdü. Bir hafta yataktan kalkamadým; fazla kan kaybýndan mý, dayaktan mý, bilemiyorum. Bir hafta sonra okula baþýmda sargýlarla gittiðimde arkadaþlarým beni amma gýrgýra almýþlardý! Ayný kedi iki ay sonra bir baþka çocuðun neredeyse ölümüne neden olacaktý. Çocuðun babasý elinde tüfek, günlerce kediyi aradý; ama bulamadý. Çünkü ben, o kediyi evimizin bodrumunda günlerce gizlice sakladým ve besledim. Kendi yemeðimden bile ona götürdüm. Bir gün o nankör kedi kaçýverdi. Çok üzülmüþtüm ve onu suçlamýþtým. Hepsi bu kadar...
-Anlattýklarýnda yanlýþ ya da yalan taraflar yok mu?
-Neden olsun ki! Ben hatýrladýklarýmý anlattým. Söylediklerim tutarlý deðil mi? Bunlarýn neresinde yalan var?
-Konunun baþý ve sonu doðru ; yalnýz, büyük suç ve büyük yalan ortada gizli.
-Evet, þimdi daha iyi hatýrlýyorum: Bir hafta kafam sarýlý yatýp kalktýktan sonra, ilk iþim düþmeme sebep olan o kediyi arayýp bulmak ve ondan intikam almak oldu. Doðrusu beni peþinden çok koþturdu. Buna raðmen sonunda onu bir köþede kýstýrdým, gözlerinde çaresizliðin yýkýlmýþlýðý vardý. Tuttum ön bacaklarýndan, biraz ilerideki bir kireç kuyusuna fýrlattým ve oradan kaçtým.
-Hayýr, kaçmadýn...
-Tamam kaçmadým. Onun canhýraþ baðýrýþlarýný dinledim, kirecin içine batýp çýkmasýný seyrettim. Bu eðlence tam on ya da on beþ dakika sürdü. Diðer kurtardýðým kedi ise baþka bir kediydi. Öðrendin iþte... Sanýyorsun ki kendimi sana iyi göstermek gibi bir gayret içerisine girdim. Ben iyi bir insan deðilim, ben kötü bir insaným. Kötülük peþinde olmasaydým senin yanýnda ne iþim vardý?
-Sanmýyorum evlât, biliyorum. Ne yazýk ki biliyorum! Ýnsanlarýn tümü iþledikleri kötülükleri, hayali bir iyilikle süslemek isterler; çocuðu da, büyüðü de böyledir. Senin yaþýn kaç?
-Kýrk bir.
-Ya O’nun?
-O’nunkini sorma! Hem kesin olarak kaç yaþýnda olduðunu bilmiyorum.
-Ben söyleyeyim: On sekiz. O’nun nesine aþýk oldun veya hayran kaldýn? Bacaklarýna, göðüslerine, bakýþýna, ruhuna, namusuna... O kýz sana karþý dürüst mü davranmadý? Sen herkese karþý dürüst mü davranýyorsun?
-Elimden geldiðince... Ben riyakarlýðý beceremem, bununla da övünürüm.
-Güldürme beni. Ýkiyüzlülük olmadan insanlar kandýrýlamaz. Ýnsanlar kandýrýlamazsa iliþkiler sürdürülemez. Hele bir de aile reisiysen, kocaysan, bunu yapman kaçýnýlmazdýr.
-Nereye varmak istediðini anlamadým.
-Ýki sene önceye dönelim: Karýnla birlikte, bir plajýn sýcacýk kumlarý üzerine serdiðiniz rafyanýzda güneþleniyorsunuz. Karýn sana bir soru sormuþ, sen de sýrtýn ona dönük olduðu için çok rahat cevap verebilmiþtin. O sýrada baþka neler oldu dersin? Þimdi diyeceksin ki “onu memnun eden, mutlu kýlan bir yalaný “ bu kadar büyütmenin ne alemi var? Bu tartýþýlabilir bir görüþtür, ama þunu unutma her yalan, her riyakarlýk ya bir piþmanlýða ya da bir özleme açýlan yeni ve baþka bir kapýdýr.
-Güneþin sýcaklýðý beni serseme çevirmiþti, tam o sýrada karým; ”beni hâlâ çekici buluyor musun?” diye o birçok kadýnýn klasik sorusunu sordu. Kat kat göbeðine, buruþuk kalçalarýna, güneþ yanýðý nedeniyle kabuklarý kopmuþ, yarýsý esmer yarýsý beyaz cildine bakmadan “Tabii yavrucuðum, sen her zaman taze ve güzelsin!” dedim.
-Bu iltifatýn karýna mýydý?
-Öff, sýktýn amma! Ona deðildi, on metre kadar ötede bikinili, nefis bir kýz vardý ve ben bunlarý söylerken gözlerim onun üzerindeydi. Sen de baþýma yargýç kesilip çýktýn! Ona mýydý, kýza mýydý yorumunu sen yap yargýç hazretleri...
-Sanýyordum ki ikimiz de yorumun deðil, gerçeðin peþindeyiz! Bana hakaret etmek yerine, gerçekleri görmene yardým ettiðim için teþekkür etmelisin.
-Hak ettiðinde, teþekkür de alýrsýn benden. Tavandaki pöstekiyi ne ile baðladýn oraya?
-Baðlý deðil, týpký yalanlar gibi havada duruyor. Baðlý olan ise þu yanýmdaki aðýr örstür, zincirinin halkalarý da oldukça kalýndýr ha...
-Neden ?
-Çünkü gerçeði simgeliyor, kaçýrýlmamasý gerek...
-Babalýk senin burnun bir uzuyor bir kýsalýyor. Ha,ha,ha... Yoksa karþýmda çaðdaþ Pinokyo mu var?
-Ýnsanlarýn dilleri de öyle deðil midir? Dilleri uzunken sesleri gür çýkar, kýsalýnca ise süt dökmüþ kedi gibidirler. Hatýrlasana, sen de gözleri iyi göremediði için aldýðýn kavuna ödediðin paranýn üstünü beþ kuruþ eksik veren ihtiyara karþý aslan kesilmiþtin de gece yolunu kesip silahýný göðsüne dayayan soyguncuya binlerce lirayý teþekkürler ederek avucuna saymamýþ mýydýn?
-Ama sonra o soyguncudan paramý geri almýþtým.
-Doðru almýþtýn, hatta elleri kelepçeliyken üzerine atlamýþ, aðzýný, burnunu o muhteþem yumruklarýnla daðýtmýþtýn bile... Daha önce onun, þimdi ise senin dilin uzundu...
-Bana yaptýklarýný yanýna mý býraksaydým?
-Onunla nasýl tanýþtýnýz? Ýlk görüþmenizde neler söylediniz birbirinize?
-Kapýsýnda “Personel Müdürü” yazan odamda oturmuþ, o günkü bazý iþleri yapýyordum. Moralim bozuktu, çünkü o gece pek de hoþ geçmemiþti. Üstelik çocuklarýmýn ve karýmýn bazý sorunlarý da vardý. Karým o gece, yine her zamanki gibi olaylarý abarta abarta anlatýyor, her þeyden þikayet edip, yakýnýyordu. Aradýðýný bulamadýðýný, her þeyin çok daha iyisine lâyýk olduðu halde bu koþullar altýnda yaþamak zorunda býrakýldýðýný, elalemin kaknem karýlarýnýn lüks içinde yüzdüklerini filan söyleyip duruyordu. Tabii bu konuþmalarda bana laf dokundurduðu için daha fazla susamazdým. O nedenle ben de patladým ve bir þeyler söyledim. Çocuklarýn gözü önünde kýyasýya bir kavgaya baþladýk. Karýmý o sýrada öldürmeyi bile düþündüm. Sehpanýn üzerindeki meyve tabaðýnýn içinde bulunan býçaða gözüm takýldý. Hayalimde karýmý bu býçakla delik deþik ettim. Bu da bana yetmedi, televizyonun anteniyle onu boðdum. Boðazýný zevkle sýkarken yalvarmalarý bu zevkimi daha da artýrýyordu. Bir yandan da kahkahalar atýyordum, bunu yaparken. Çocuklar korkup panik içersinde kaçmaya baþlamýþlardý. Az önce de dedim ya, bunlarýn hepsi hayaldi.Ya çýldýracaktým, ya da bu kadýný gerçekten gebertecektim. Bu düþünceler nedeniyle bakýþlarým korkunç bir hal almýþ olmalý ki karým önce sesini yavaþlattý, sonra da sustu.
-O gece, karýný ilk öldürmek isteyiþin miydi?
-Deðildi. Daha önce de ayný þeyleri birkaç kere düþünmüþtüm.
-Sonra ne yaptýn?
-Kalktým yataðýma gittim, ama o gece bir saða bir sola dönmekten sabaha kadar gözümü bile kýrpmadým. Karým da uyumamýþ olmalý ki birkaç kere yataktan kalktý, sonunda uyudu. Sabahleyin iþe gitmek için evden çýkarken ne ben onu öptüm, ne de o bana “güle, güle” dedi. Ýþte büromda bunlarý düþünürken baþladý her þey...
-En sonunda asýl konuya gelebildin.
-Bunlarý da anlatmam gerekiyordu, çünkü O’na doðru yönelmemde rol oynayan tüm etkenleri bilmeni istedim.
-Neyse, fazla uzatmadan konuya gir.
-Çok acelecisin deve kýlýklý herif! Senin sýrtýndaki kamburlarýn seni küçük bir deve gibi gösteriyor. O yüzden çok da komiksin... Tek kamburu olan çok insan gördüm ama senin gibi çift hörgüçlü deveye benzeyen iki kamburlusuna ilk defa tanýk oluyorum.
-Benim kamburlarým senin ilgini çektiyse ileride onlardan da söz ederiz, ama þimdi fazla zamanýmýz kalmadý. Ýstersen oyalanmayý býrak da esas konuyu anlat.
-Tamam. Evet, büromda bunlarý düþünürken sekreterim telefonla bir bayanýn beni görmek istediðini haber verdi. Ýçeri almasýný söyledim. Çok þýk giyinmiþ, neþeli, 18 yaþlarýnda bir kýz vardý karþýmda benden iþ isteyen. Çok da etkileyici konuþuyordu. Paraya pek ihtiyacý olduðunu sanmýyorum, çünkü kendisi de bunu açýkça söylüyordu: ”Hayat hakkýnda deneyim sahibi olmak için size baþ vurdum.” derken, bir yandan da bacak bacak üstüne atýp bir sigara yakýyor, çekinmeden kalkýyor, odanýn içerisinde geziniyor, sonra yerine oturuyor; vücudunu, güzelliðini sergilemek için elinden geleni yapýyordu. Ýþe alýndýðýný söylediðim zaman, bu onun için deðil de sanki benim için bir lûtufmuþcasýna beni yukarýdan aþaðýya süzerek elini uzattý, tuttum, ama yüreðimin atýþýný duyacak diye de korktum. Bu kadar kýsa sürede bir kadýndan böylesine etkileneceðimi düþünemezdim. Sertçe elini çekti: ”Yarýn görüþmek üzere, þimdilik hoþça kalýn!” deyip gitti. Ýþte esaret denilen o eziyet o andan itibaren baþladý. Bana çok çektirdi çok... Ben de onu mahvetmenin bir yolunu bulmalýyým, bana yaptýklarý yanýna kalmamalý. Onu periþan etmenin mutlaka bir yolu olmalý. Ne olur, benim için ne yapabileceðini söyle ey, kötülüklerin büyücüsü!
-Elimden gelen her þeyi; yalnýz hikayenin sonunu getirmelisin!
-Bu kýz iþe baþladýktan sonra ne bir tek satýr yazý yazdý ne de baþka bir iþ yaptý. Ýþi gücü beni çýldýrtmak, kendisine hayran býrakmaktý. Bir hafta geçmeden beni evine davet etti, yaþ günü partisi veriyormuþ. Kabul ettim. Cumartesi günü sabahleyin erkenden kalktým. Neþeden, keyiften yerimde duramýyordum. Islýk çalýyor, þarký söylüyor, espriler yapýyordum. Karým da çocuklar da benim bu halime þaþýrmýþ görünüyorlardý. Banyomu yaptým, traþýmý oldum, en güzel kokan traþ losyonumdan süründüm. Saçýmý ayna karþýsýnda defalarca taradým. Aynada kendime göz kýrptým, gülümsedim; hatta karþýmdaki bu yüzü oldukça da yakýþýklý buldum. Onu etkilemeli, kendime hayran býrakmalýydým; kýsacasý O’nun üzerinde iyi bir hava yaratmalýydým. Evden karýma ve çocuklarýma öpücükler vererek çýktým. Verdiði adrese geldiðimde kapýnýn ziline bastým. Heyecaným doruktaydý. Evde yalnýz baþýna, beni beklediðini, bu yaþ günü hikayesini de uydurduðunu düþünüyordum. Üzerinde ince bir elbise, yüzünde gülücüklerle kapýyý açacaðýný ve beni içeriye davet edeceðini umuyordum. Kapýyý kýzlý, erkekli bir grubun açtýðýný görünce þaþýrdýysam da bozuntuya vermeden içeri girdim....
-Yoruldun mu? Biraz dinlenip devam edersin. Hikayen oldukça ilginç! Buna azgýnlýk dersem, bana kýzmazsýn deðil mi dostum? Kýrkýnýn üzerinde, iki çocuk babasý bir erkeðin, üstelik toplumda seçkin bir statüsü olan bir insanýn bu çýlgýnca davranýþlarýný baþka türlü deðerlendirmek mümkün deðil!
-Hemen yargýlýyorsun, üstelik insafsýzca. Ahlâk kahramanlýðý sana yakýþmýyor. Hem ben toplumsal deðerlerin mutlak deðil, göreceli olduðuna inanýyorum. Ben aile reisi olarak sorumluluklarýmý en iyi þekilde yapmaya çalýþtým. O yaþýma kadar onlarý rahat yaþatmak için uðraþtým. Benim de bazý þeylere hakkým olmalýydý, ileride hatýrladýðýmda mutluluk duyabileceðim anlar bulunmalýydý yaþantýmda. Bu kaný, yaþamýmýn geri kalanýný deðerlendirme konusunda beni uyardý.
-Haklýsýn, galiba ben ileri gittim. Seni suçladýðým için özür dilerim. Ýstersen bana ve konuþmalarýma aldýrmadan sen devam et...
-Ben O’nun ve arkadaþý gençlerin arasýnda bulunmakla çok þey öðrendim. Benim yaptýklarým baþkalarýna göre belki çýlgýnlýktý, azgýnlýktý, delilikti, manyaklýktý; ancak her þeye deðerdi. O çýlgýn gençlerin arasýndayken zamanýn nasýl geçtiðini anlamýyor, her fýrsatta kendimi onlarýn yanýna atmak istiyordum. Aslýnda bunlar bana kaybettiðim güvenimi de kazandýrýyordu. Kadýn, uyuþturucu, içki ve aklýna gelebilecek her türlü sapýklýk vardý. Gençlik iksirinin sýrrýný orada öðrendim; yüzünde ergenlik sivilceleri çýkmaya baþlamýþ, býyýklarý henüz terlemiþ bir delikanlý gibiydim. 20-25 sene geriye dönmenin ne demek olduðunu, ne kadar çabalasam da sana anlatamam. Yaþamadýðým gençliðimi yaþadým...
-Gençliðimi yaþayacaðým derken bu gününü ve yarýnýný kaybettiðini fark etmedin mi? Zamaný sunî bir þekilde uzattýðýný zannedebilirsin, fakat dostum bu maalesef mümkün deðildir. Her canlýnýn dünyadaki yaþam süresi ve yoðunluðu önceden belirlenmiþtir. Bir an uzamadýðý gibi, bir an da kýsalmaz. Her canlý önceden hazýrlanan plan gereðince o yaþamý sürdürmek zorundadýr.
-Sen açýkça bir fatalistsin... Üstelik bu fatalist anlayýþ seni çeliþkiye de düþürüyor.
-Nasýl?
-Bir yandan her þey planlanmýþtýr, bunun dýþýna çýkýlamaz derken, az önce de insan yaþamýnda sayýsýz ihtimal ve sayýsýz yol olduðundan söz ediyordun. Eðer bizim için belli bir yol önceden çizilmiþ ise, senin sayýsýz dediðin kadar yol olmayýp, sadece bir tane yol var ve de biz bunu yaþamak zorundayýz demektir. O halde yol sayýsý ha bir tane, ha sayýsýz olmuþ, bunun ne önemi var ki....
-Burada bir çeliþki var gibi görünüyor, ama iyice düþünürsen olmadýðýný anlarsýn. Düzenleyiciler her insan için sayýsýz yol ve yaþam biçimi hazýrlamýþlardýr. Bunlardan insanýn bir tanesini seçmesi, ya da þöyle ifade edeyim, bu duygusal kanallardan birisinde titreþimde bulunmasý kiþinin kendisine býrakýlmýþtýr. Ýrade, bilgi, istek ve sezgi sayesinde her insan kendi yolunu seçmekte özgürdür. Bu konuda kiþiye sýnýrsýz özgürlük verilmiþtir. Eðer özgürlük olmasaydý insanlara sorumluluk da yüklenemezdi ve herkes davranýþlarýnýn olumsuz sonuçlarýný bir þeye yükleyiverirdi.. Belki bir mýsýr tarlasýna giren ineðin sorumluluðu inekte olmayýp sahibinde aranýr, lâkin kendi özgür iradesiyle yaþamýný zindana çeviren bir insanýn sorumluluðunu yüce planlayýcý üstlenemez. O zaman insan deðil de kurulmuþ robotlar yaratýrdý.
-Tanrý’dan mý söz ediyorsun?
-Evet.
-Senin cinlerini, kötü ruhlarýný da mý Tanrý yarattý? Bunlarý yaratmadaki amaç ne olabilir?
-Zýtlýklar; evrenin ve dolayýsýyla yaþamýn kaçýnýlmaz olgularýdýr. Soðuk-sýcak, güzel-çirkin, hareket-sûkunet, ýstýrap-neþe, iyilik-kötülük... Bunlarý dilediðince çoðaltabilirsin. Cennetle cehennem de zýtlýklarýn son duraðýdýr... Yaþadýðýn aþkýn yanýnda hemencecik beliren acýlar, ýstýraplar söylediklerimin doðruluðunu kanýtlamýyor mu?
-Ben acý çekmek deðil, aþýk olmak istemiþtim.
-Aþýk olmak için ilk þart onu istemektir, hoþ baþka da þartý zaten yok ya! Aþkýn çaldýðý kapýyý açmamak için çok büyük ve katý bir yürek ister. Senin reddedemeyiþinin nedeni yüreðindir.
-Aþký tam olarak anladýðýmý ya da tanýmlayabildiðimi söyleyemem. Bu konuda benim için bir çok nokta hâlâ meçhul...
-Aþkýn tanýmýný yapabilecek bir dil henüz bulunmadý, yaptýðýný iddia edenlerinki ise sadece bir yorumdur. Üstelik bu yorumlarýn çoðu da aptalcadýr. Çünkü aþk ile ilgili konuþanlar aþký yaþamýþ olan aptallardýr.
-Peki aklýn rolü ne bu konuda?
-Akýl aþk karþýsýnda acizdir; onun için aþýk olan kiþiden mantýklý düþünmesini ya da toplumsal kurallara uygun davranmasýný bekleme. Eðer bunun tersi olduðunu savunuyorsan, o zaman aþk uðruna kendilerini rezil eden, ya da sahip olduklarý her þeyi kaybetmeyi göze alan insanlarýn davranýþlarýný nasýl açýklayacaksýn? Sen de onlardan birisi deðil misin? Ýþyerinde yaptýklarýný hangi akýlla ya da mantýkla açýklayacaksýn?
-Olanlar umurumda deðildi ki!
-Neden umurunda deðildi? Çünkü aþýk kördür; kendisi baþkalarýný görmediði için, baþkalarýnýn da onu görmediðini sanýr.
-Çok acý çektirdi bana bu aþk, yoksa bu bir hastalýk mý?
-Aþk mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalýktýr, ancak bu güne kadar tedavi edilip de iyileþen görülmemiþtir. Aþk yarasý asla tamamýyla iyileþmez; sadece kabuk baðlar.Yoksa yaþadýklarýndan piþmanlýk mý duymaya baþladýn? Acýlar bazen piþmanlýk da getirir.
-Buna nasýl cevap vereceðimi bilmiyorum!
-Aþkýndan piþmanlýk duyan, ömrünün geri kalan kýsmýný utanç içerisinde geçirmek zorundadýr. Istýrap çekmeyi, rezil olmayý göze alamýyorsan aþýk da olma! Gerçek ve büyük aþklarý , þimdi takdirle hiç olmazsa hoþgörü ile anmamýza bakma; ilk anlaþýldýklarýnda onlar için verilen yargýlar þimdikinden çok farklý ve acýmasýzdý.
-Bu aþk sence bitti mi?
-Biten aþklar patlamýþ volkanlar gibidir; ateþ kaybolmuþtur, ama küller hâlâ durmaktadýr. Oysa sendeki yanan ateþi görmemek için kör olmak gerek.
-Aklýma binlerce soru yýðýldý seninle konuþurken. Oysa cevaptý benim senden beklediðim. O’na karþý neden böylesine kin doluyum? Ýçinde bulunduðum yaþýn beni bu aþk denen illetten korumasý gerekmez miydi?
-Seven bir insanýn intikamýndan kendimizi sakýnmalýyýz. Çünkü onun zulmü yanýnda düþmanýnki bir hiç sayýlýr. Orta ya da çok yaþlý insanlarýn aþýk olmalarýna þaþarýz; sanýrýz ki yaþ aþka karþý bir sigortadýr. O sigortanýn poliçelerini düzgün bir þekilde ödesen de aþk felaketinden kurtulamazsýn! Aþkla ilgili sýradan sözlere de aldýrma. Aþký kötüleyenlere inanma, çünkü kendileri de ilk fýrsatta aþýk olmaya hazýrdýrlar.
-Oldu olacak bir çare de deyiver bari...
-Aþkýn güçlenmesini istiyorsan araya ayrýlýk sok! Yalnýz þunu unutma ki ayrýlýk aþký güçlendirmesinin yaný sýra bazen sonlandýrabilir de. Asýl sorun bittikten sonra baþlar, þimdiyi mumla ararsýn. Biten aþklar doðurgandýr, ama nedense hep kin ve intikam doðururlar.
-Bunu baþarmak benim için çok zor. Ben O’nu çýlgýnca severken, O’nun da beni sevmesini isterim.
-Sevip de sevilmeyi bekleyenler tüccar zihniyetli kiþilerdir. Aþýklarýn açgözlülüðü olmasaydý, hiç aþklar biter miydi? Hem az önce bana sevmekten bahsetme diyen sen deðil miydin? Sabah yaklaþtýkça düþüncelerin de deðiþmeye baþladý galiba.
-Biraz fark olduðunu söyleyebilirim, ama ona acý çektirme isteðim yok olmadý.
-Birazdan ortalýk aydýnlanýnca, ben kaybolacaðým. Beni bulmak için boþuna baðýrýp durma burada. Baðýrýrsan maðaranýn esas sahiplerini rahatsýz etmekten baþka bir þey yapmýþ olmazsýn. Haftaya hava kararýnca gene gel! Gitmeden söyle bana, O’na ne yapmamý istersin?
-O’na öyle bir bela ver ki, benim elime düþsün,bana muhtaç olsun!
-Tamam, istediðin zaten kendiliðinden olmuþtu bile, gidince görürsün.
-Dur, gitme! Daha konuþacaklarým var. Lanet þey, nereye kayboldun? Hangi deliðe girdiysen çabuk çýk ortaya! Eyyy, pis kambur neredesin?...



***

-Merhaba, ben geldim. Hava henüz kararmadý, ama bekleyemedim. Sana anlatacaklarým var. Haydi, çýk ortaya da konuþalým! Kambur, sana sesleniyorum gel artýk! Tek baþýma bu korkunç maðarada bulunmaktan korkuyorum. Burasý yýlanla çýyanla, börtü böcekle doludur. Ýþte, der demez bir tanesi süzülerek bana doðru geliyor yýlanýn. Saldýrýya geçmek üzere melun hayvan! Defol, pis yaratýk, soðuk þey! Ýmdaaat, saldýrýyor! Kurtar beni ne olursun büyük büyücü! Ohhh, þükürler olsun, hedefi ben deðilmiþim! Küçük bir fare yakalamýþ, onu yutmaya çalýþýyor. Sen gelinceye kadar ben de maðaranýn içini biraz dolaþayým.Yukarýdan damlayan sular rahatsýz edici, her taraf sarkýt ve dikitlerle dolu. Bunlarýn oluþmasý kim bilir ne kadar sene sürdü? Görüntü harika, bir de þu soðuk hava ve ürkütücü sessizlik olmasa....
-Orada dur, daha ileriye gitme dostum! Belki daha sonra, ama þimdi asla bulunduðun noktadan daha ileri gitme! Bir hafta sonra gelecektin, iki hafta oldu. Verilen randevulara sadýk kalmalýsýn, aksi takdirde beni burada bulamayabilirsin.
-En sonunda gelebildin. Görünmen de kaybolman da bir anda gerçekleþiyor. Geç gelmemin nedeni var. O’nu o durumda býrakýp gelemezdim. Biraz iyileþmesini bekledim.
-Hasta mý olmuþ?
-Bilmiyormuþ gibi sorma, senin sayende tekrar bana döndü. Çektiði acýlar O’nu bana baðladý. Buradan eve gittiðimde cep telefonumda saatler öncesi O’ndan gelen bir mesaj olduðunu gördüm. Bir hastanede yattýðýný ve beni görmek istediðini yazýyordu. ”Belki de bu son görüþmemizdir” diye de eklemiþti. Uzatmadan anlatayým; bir trafik kazasý geçirmiþ benim burada seninle beraber olduðumuz saatlerde. Annesini maalesef ayný kazada kaybetmiþ. Arabayý kullanan O olduðu için annesinin kaybýndan kendisini sorumlu tutuyor. Hem annesinin hem de kýrýk ve yaralarýnýn acýsýný çekiyordu. Göz yaþlarý günlerce dinmedi. Bir kolunda, iki bacaðýnda ve kaburgalarýnda kýrýklar, bazý organlarýnda da ezilme ve kanamalar vardý. Bana fazla yaþamaz gibi geldi.
-Üzülme, çünkü bir düþünür diyor ki: Bir kedinin dokuz caný, bir kadýnýn da dokuz kedi kadar caný vardýr.
-Haklýsýn, geçen iki hafta içinde tamamýyla olmasa da önemli ölçüde iyileþti. Gündüzleri yanýnda fazla kalamadým, ama geceleri sabahlara kadar onu bekledim. Uykusuzluktan þiþmiþ gözlerle, sersem gibi iþlerimi de yapmaya çalýþtým.
-Sen bunlarý yaparken, evdekiler bir þeyden þüphelenmediler mi?
-Sanýyorum her þey anlaþýldý, ama nedense karým bana bu konuda bir þey sormuyor, ya da söylemiyor. Susmayý tercih etmesi benim de iþimi kolaylaþtýrýyor.
-Sen gene de dikkatli ol, unutma ki durgun sular derin bile olmasalar bir tehlike iþaretidirler. Durgun insanlar için de ayný þey geçerlidir. Karýnýn senin hakkýnda iyi düþünmesini herhalde bekleyemezsin. Uygun bir zamanda bir þeyler yapabilir.
-Geçmiþteki davranýþlarýnýn aksine bana karþý karým çok iyi. Onun bu deðiþikliði beni de kuþkulandýrmýyor deðil. Geçen gün hastaneye gitmeden önce eve akþam yemeði yemek ve elbiselerimi deðiþtirmek için gelmiþtim. Karým da mutfakta yemek hazýrlýyordu. Su içmek istedim. Masanýn üzerindeki sürahide su vardý, ama soðuk olsun diye dolaptan almak için mutfaða girdim. Daima yemekleri masada daðýtan karým, o gün mutfak tezgahýnýn üzerinde tabaklara daðýtýyordu. Dört tane tabaktan bir tanesi desen olarak farklýydý. Benim girdiðimi görmedi, farklý tabaða bir poþetten bir þeyler serpiþtirdi. Tuz ya da baharat deðildi döktüðü; çünkü onlarý özel kaplarýndan kullanýrdýk. Dolabýn kapaðýný açýnca sesi duydu, bana baktý. En ufak bir telaþ belirtisi yoktu, aksine hafifçe gülümsüyordu. Sofraya oturduðumuzda farklý tabaðý ýsrarla önüme doðru sürmesi, içime kurt düþürdü. Bir þey almak için mutfaða gittiðinde onun tabaðý ile benimkini deðiþtirdim. Çocuklar bir þey söylemeden beni izliyorlardý. Tabii karým tabaðýn deðiþtiðini hemen anladý ve bir bahane uydurarak bir tek lokma bile o tabaktan almadý. Kanýtlayamam ama galiba karým beni zehirlemeye çalýþýyordu. Oysa yýllar önce bana çýlgýnca aþýk olduðunu söylüyordu.
-Unutma, sen de onu öldürmek istemiþtin ya... Bazýlarýna göre, zaman ve evlilik aþkýn en baþta gelen katilleridir. Bana göre ise, aþký yeyip bitiren kýskançlýk ve þüphedir; alýþkanlýk deðil.
-Evden aceleyle çýkýp gene O’nun yanýna gittim. Sabaha kadar ellerini tuttum. O hep aðladý. Aðladýkça güzelleþiyor, belki de insani özellikler kazanýyordu.
- Aðlamak ruhumuzdaki gökkuþaðýnýn ressamýdýr.
-Sevgimle onu deðiþtirebileceðimi düþünmeye baþlamýþtým. Çektiðim sýkýntýlara raðmen yaþamýmdan çok memnundum. Mutlu olduðumu herkese haykýrmak istiyordum.
- Gerçekten mutlu olan kiþi onu uluorta dillendirmekten utanýr; ikide bir mutlu olduklarýný ilan edenlere bir bak, yaptýklarý mutluluk yamasý ile acaba neyi kapatmaya çalýþýyorlar?
-Bu sözünde bana da dokundurma var.
-Evet var. Mutluluðu yaþamak için önce onu var etmek; var etmek içinse uzun süre ciddi ve yoðun bir çalýþma gerekir. Bu konuda sen nasýl bir çaba sergilediðini düþünüyorsun? Ýki günlük hastabakýcýlýðýný kanýt olarak önüme sürme sakýn!
-Gene insafsýzca eleþtirmeye baþladýn. Yoksa diðerleri gibi sen de mi benim mutluluðumu kýskanýyorsun?
-Benimle ilgili deðerlendirmelerin için bir þey söylemem, ama bil ki baþkalarýyla paylaþýlmayan mutluluðun ömrü de kýsadýr. Mutluluðumuzu kýskanan insanlar önünde sonunda onu yok edeceklerdir.
-Ýþ yerindeki haset bakýþlarýn artmasýnýn nedeni bu mu?
-En tehlikeli insan organý gözdür; en tehlikeli insan davranýþý da bakýþtýr. Bunlardan kendini sakýnan yýðýnla kötülükten de korunmuþ olur. Ayný zamanda göz en güzel þeyleri de anlatmanýn aracýdýr. Mesela, duygular sözcüklerle anlatýlamaz, bunu baþardýðýný düþünenler ise sadece bir kaç þair bozuntusudur. Sevdiðin insanlara karþý da dudaklarýnla konuþamýyorsan, bir de gözlerinle dene! Yalnýz sevdiðin kiþi de olsa iyilikte fazla cömert olma, yoksa düþmanlarýný çoðaltmaktan baþka bir þey yapmamýþ olursun.
-Bunu benden isteyemezsin. O’na karþý böylesi hesaplý bir davranýþ sergileyemem. Ben O’nun yanýnda ruhumun köleleþtiðini hatta köpekleþtiðini anlýyorum.
-Köle köleliðinin farkýnda olsa idi hiç köle olur muydu? Nitekim fark eden, zaten hemen kýrmaya baþlýyor zincirlerini. Bu fark edemeyiþin güzel bir tarafý da var: Çoðunlukla kölenin mutluluðu efendisinden daha yoðundur da nedense hep aksi zannederiz. Bu dünyadaki efendiler hiç bitmez; köle olmaya gönüllü bu kadar insan varken...
-O’nun için þu son iki haftadýr yaptýklarým, beni kötüler safýndan alýp iyiler safýna koymuþtur diye düþünüyorum.
- Dünyanýn tek sahibi sadece iyiler deðildir, onda kötülerin de yaþamaya hakký vardýr. Ahlâklý insanlarýn olduðu yerde ahlâksýz insanlarýn da olmasý çok doðaldýr. Tüm insanlarý ahlâklý ya da ahlâksýz olan bir topluma hiç rastlanmamýþtýr. Ýhtiraslar bizim için her açýdan önemlidir.Çünkü ihtiraslarýmýzýn esiri olduðumuz andan itibaren ahlâkýn yanýndan uzaklaþýrýz.
-Bu gün, buradan erken ayrýlmak istiyorum. Onun bana ihtiyacý var. Þimdilik hoþça kal!
-Sen bilirsin, güle güle! Son kez hatýrlatýyorum: Randevularýný unutma, hatta þöyle söyleyeyim: Randevularýna asla zamanýnda gitme, mümkün olduðu kadar erken git; bundan kazancýnýn büyük olduðunu göreceksin. Randevusuna gecikene de fazla güvenme; çünkü iþi, dostluðu, parayý v.s. de geciktirecek demektir.

***

-Geldin mi? Ne oldu? Yüzün oldukça asýk.
-Sorma, iþimi kaybettim. Doðrusu iþimden kovuldum. Zamanýmýn çoðunu hastanede geçirmem, iþe yorgun ve uykusuz gelmem verimimi düþürdü, hatta çalýþtýðým kurumu zarara uðratan çok önemli hatalar yaptým. Paraya en çok ihtiyacým olduðu bir sýrada bunun baþýma gelmesi hiç de hoþ olmadý. Para ve iþ konusunda dostlarýma güvendiysem de hiç birisi umduðum gibi çýkmadý.
- Karþýlaþtýðýn felaketten sonra etrafýndakilere bir bak, bakalým kaç kiþi sayabileceksin? Hiç kimse yoksa sayabileceðin, sakýn üzülme; belki onlar da daha önce senin yaptýðýn gibi davrandýlar... Dostlarýnýn yararýndan vazgeç, zararlarý olmasýn da... Dostun kini ve intikamý düþmanýnkinden daha büyük olur; çünkü açýðýmýzý ve vuracaðý yeri herkesten daha iyi bilir.
-Onlara karþý bir yanlýþým olmadý, ama olsa bile dostluðumuz bitmemeliydi. Dostlarýmýz neden bizi affetmezler, oysaki düþmanlarýmýz bile bazen affedicidir.
- Dostun bir gün amansýz bir düþmanýn olursa, þaþýrma; düþün: onu eleþtirdin mi, borç para verdin mi, bir sýrrýný açýkladýn mý? Þimdiki dostlarýn seni terk ettilerse yenilerini bulmalýsýn.
-Nasýl?
- Dost kazanmak için ilk adýmý atan sen olmalýsýn, karþýdan atýlmasýný beklediðin adým hiç gelmeyebilir. Karþýndaki insana konuþma fýrsatý verirsen, bil ki o kiþi yakýnda seni dost listesine ekleyebilir. Seninle de dost olmak isteyen yýðýnla insan vardýr. Hiç olmazsa bundan sonrakileri kaybetmemek için dikkatli ol. O kiþiye anlatmaktan çekindiðin en ufak bir þey bile varsa, bil ki o kiþi senin dostun deðildir. Dostun bencillik yapýyorsa, onunla dostluðunu bitir. Çünkü yakýnda sen de bencil olacaksýn ve bencilliðin nedeniyle zaten o senden vazgeçecek. Bir dostunu kaybetmek istiyorsan ya da bir düþman kazanmak istiyorsan kiþilerin kusurlarýný uluorta söyle. Eðer dertlerini anlatmak için dost arýyorsan, bir tane ses alma cihazý temin et, daha iyi.
-Doðrusu çok iyi moral veriyorsun! Umutsuzluðumu iyice artýrdýn.
- Hepimiz arýnýn kuyruðundaki iðneyi deðil de aðzýndaki balý isteriz. Oysa bazý durumlarda arýnýn iðnesi balýndan daha gereklidir. Umudu olmayan insan potansiyel bir tehlikedir; baþkalarýnýn umutlarýný yok etmek için. Umut bir okyanus iken bir çok kiþi onun ufacýk bir göl olduðunu düþünür. Kavgalarýn çoðu bu ufacýk göle sahip olma isteðinden çýkar. Ýþini kaybetmek sana umutsuzluk vermesin; inmesini bilmeyen, çýkmayý hiç beceremez. Ýyi þans da kötü þans da kimi bulacaðýný çok iyi bilir.
-Senin konuþmalarýnda bir bilgelik seziyorum, oysa ilk baþlarda seni sadece kötülük yapan bir büyücü olarak algýlamýþtým. Belki de seni anlamakta zorlanýyorum.
- Ömer Hayam diyor ki: Bir elde kadeh, bir elde Kur'an - Bir helaldir iþimiz, bir haram - Þu yarým yamalak dünyada - Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman. Senin tarafýndan hemen anlaþýlmak için çalýþmýyorum. Eðer beni kolayca anlarsan aramýzda hiç bir fark kalmaz.
-Ben de senin gibi felsefe yapabilmeyi isterdim. Gerçi o tip kiþiler biraz uçuk oluyor, ama...
-Her felsefe yapan insan baþkalarýna biraz uçukmuþ gibi görünebilir. Bunun nedeni biraz da o insanlarýn felsefeye yaklaþmaktan, hatta düþünmekten korkmalarýndan kaynaklanýr. Felsefe yapmak için zamanýn bol olmasý gerekir; çoluk çocuðunu geçindirmek için gece gündüz çalýþmak zorunda olan birisi için elbetteki felsefe bir lükstür. Felsefe, düþüncedeki dünyamýzý bize gösterir. Dünyanýn büyüklüðü ya da küçüklüðü kiþilere göre deðiþir. Kör bir insanýn dünyasý ellerini dokundurabildiði kadardýr. Ona dünyanýn çok büyük olduðunu anlatsanýz da kabul ettiremezsiniz. Býrakalým insanlar istedikleri büyüklükteki bir dünyada ya da evrende yaþasýnlar. O dünyanýn büyüklüðünün veya küçüklüðünün fazla bir önemi de yoktur.
-Bu söylediklerine katýlýyorum. Benim dünyam da O’nun etrafýnda döndüðüm kadar. Bana yaptýklarýnýn hepsini unuttum ve onu affettim. Her þeye yeniden baþlayabileceðimizi düþünüyorum. Bir an önce onun iyileþmesi için dua ediyorum.
-Önce kendini affet, kendisini affetmesini bilmeyen bir kiþi baþkalarýný affetmeyi hiç bilmez. Sýk sýk da olsa kendimizi affetmeliyiz.
-Kendimi nasýl affedeceðimi bilemiyorum. Çocuk ya da genç olsaydým belki.. Nedense çocukluk ve gençlik döneminde iþlenen günahlarý daha kolay affederiz.
- Yaþlandýðýmýzda bir çok þeyi farklý düþünürüz, bir çok gerçeði görmeye baþlarýz; ama onlarý uygulamayý bir türlü beceremeyiz. Mazeretimiz de hazýrdýr: Artýk zamaným kalmadý! Dolayýsýyla döneriz tekrar geçmiþe, geçmiþteki yanlýþlara... Oysa ki yanlýþlarýmýzýn ýþýðý doðrularý aydýnlatmaya yeterlidir. Bir bardak deniz suyunun aðzýmýzda býraktýðý tuz tadýný yok etmek için bir sürahi tatlý su içmek zorunda kalýrýz. Tecrübelerden ders almasýný bilseydik, yeryüzündeki tüm olumsuzluklar yok olurdu. Ayný hatalarýn yüz yýllardýr yapýlýyor olmasý tecrübelerin bize fazla bir þey kazandýrmadýðýný gösteriyor. Yaptýðýn kötülükleri biliyorsan, tövbe etmesini de bilirsin. Þimdiki yenilgiler gelecekteki zaferlerin ilk adýmlarý olabilir. Biraz da iþinden atýlmandan bahsedelim mi? Tabii moralin bozulmayacaksa!
-Benim iþten atýlmama biraz da sebep, benim yerimde gözü olan astlarýmdýr. Bire bin katarak anlatmýþlardýr olumsuzluklarý patrona. Vedalaþýrken hemen hepsinin gözlerinin içi gülüyordu sevinçten. Boþa sevindiklerini anladýklarýnda da yüzlerini görmek isterdim; çünkü boþalan yer bir kiþilik, talip ise bir sürü... Hangi birisi geçecek acaba benim yerime? Bu davranýþlarý doðrusu bana çok koydu, oysa ben onlara karþý hep dürüst ve adil davranmýþtým.
-Adil olmak, alkýþlanmayý gerektirmez. Baþkalarýndan övgü almak için mi adil davranýyorsun? Senin yerine geçmek isteyenleri neden suçluyorsun? Baþka insanlarýn akýlsýzlýðýndan bize fýrsatlar doðar, bu fýrsatlarý deðerlendiremezsek bizim akýlsýzlýðýmýz ortaya çýkar. Üstelik yalan da söylüyorsun bu konuda. Çünkü yerini alýr korkusuyla þef yapmadýðýnýn yerine bir aptalý getirmiþtin oraya. Yalan, asla gerçeðin üzerini örtemez.Yalanla gerçeði kapattýðýný sananlar, uyanýk geçinen aptallardýr. Vicdan sahibi insan cesurdur, vicdansýz ise korkak. Korku ile yalan arasýnda bir pozitif korelasyon vardýr. Yani biri azalýrken öteki de azalýr, artarken de artar. Yoksa dalkavuk olduðu için mi o adamý seçmiþtin?
-Doðrusu beni övmesi hoþuma gitmiyor deðildi.
-Dalkavuklar olmasaydý, bazýlarýnýn büyük adam(!) olduðunu nasýl öðrenecektik? Dalkavuklarý eleþtiririz, hatta kýnarýz. Bazen onlarla dalga da geçeriz.Ama nedense gene de onlarsýz edemeyiz. Dalkavuklar annelerimizin okþamadýðý baþýmýzý okþarlar, aþaðýlarda sürünen kiþiliðimizi yukarýlara çýkarýrlar, olmayan özelliklerimizi bize kabul ettirirler. Celladýn kestiði gözleri pörtlemiþ baþýmýzýn bile Zeus’tan daha çekici olduðuna bizi inandýrýrlar. Çoðunlukla halkýn tutumuyla dalkavuklarýn davranýþlarý arasýnda bir benzerlik vardýr. Nitekim halkýn alkýþlarý birçok lideri sehpaya yollamýþtýr. Alkýþlara bakýp da kendimize bir deðer biçemeyiz.
-Patronlarýn bana karþý yaptýklarý da büyük bir haksýzlýk deðil mi? Ben o iþletmeye onlarca yýlýmý verdim, karþýlýðý bu mu olmalýydý?
-Onlarla ilgili olarak da hüküm vermekte acele etme, zamanýn ne getireceðini bilemezsin. Her kapý hem çýkmak hem de girmek içindir. Çýktýðýn bir kapýdan tekrar girmeyeceðini sakýn düþünme. Belki bugün girmezsin, ama ya yarýn... Sonra, çalýþan ile çalýþtýran arasýndaki iliþkiye biraz dikkat et! Ýliþkiyi yönlendiren çýkarsa, o ortadan kalkýnca iliþkinin sonlanmasý da doðaldýr. Bunda þaþýlacak bir durum yok. Ýliþkinin tekrar sürmesini istiyorsan birinciden daha etkili bir çýkar bulmalýsýn. Karýnla aran nasýl, hâlâ seni öldürmek istediðini sanýyor musun?
-Sanmak da ne ki, biliyorum. Eminim öyle olduðundan. Sadece bildiðimi belli etmiyorum. Bir þey olmamýþ gibi davranýyorum. Hatta en ufak bir davranýþýnda ona övgüler düzüyorum.
- Haksýz övgü, küfürden de beterdir. Karýn bunu anlamýyor mu?
-Sanmam. Bana kalýrsa bu sözlerime inanýyor da. Ýltifatlarýmý ise hiç esirgemiyorum.
-Erkekler iltifatlarýný harcarken paralarýný harcadýklarýndan daha cömerttirler. Gerçekleri söylemekten kaçýnan yalanlara ortak olmuþ demektir. Karýnýn inanýp inanmadýðýný kolayca öðrenebilirsin: Ýnsanlarý anlamak ya da tanýmak istiyorsan gözlerine bak. Ýyilik de kötülük de, doðru da yalan da, sevgi de nefret de dilde saklanabilir; ama gözlerde asla...
-Davranýþlarýmýn gerisinde ölüm korkusu olduðunu da düþünmüyor deðilim. Yaþamýmda ölümü en az isteyeceðim günler bunlar.
- Ölüme kafa tutmak kahramanlýk gibi algýlanýrsa da aslýnda þuursuzca bir baþ kaldýrýdýr. Ölümü düþünerek ya da düþünmeyerek ölümden kurtulamazsýn. O seni bulduðunda ya onu düþünüyor ya da düþünmüyor olacaksýn! Yaþamý deðerli kýlan ölümün varlýðý mýdýr? Ölüm olmasaydý yaþam önemini yitirir miydi? Sorularý kadar saçma soru olamaz. Çünkü bunlar birbirinin varlýðýný zorunlu kýlan þeylerdir. Biri yoksa ötekinden de söz edilemez. Hep iyi yaþayýp yaþamadýðýmýzý düþünürüz, iyi ölüp ölmeyeceðimiz hiç aklýmýza gelmez. O nedenle yaþamýn için deðil ölümün için hayýrlýsýný dile...
-Bazen tüm cesaretimi toplayýp her þeyi karýma itiraf etmek istiyorum.
-Aptalca bir cesaret, büyük bir felaketin ilk habercisidir. Karýnýn her þeyi bilmesi de mümkün. Çünkü, seninle ilgili bir þeyi bir kiþi bile biliyorsa o artýk sýr olmaktan çýkmýþtýr. Ýnsanlarýn çoðu ”Ýtiraf ettiklerimiz hep küçük günahlarýmýzdýr; büyüklerini daima kendimizde saklý tutarýz.” düþüncesine sahiptirler. Olmayan itiraflarýný daha doðrusu olup da olmadýðýný varsaydýðýmýz itiraflarýný nasýl yapacaksýn?
-Olmayýp da olan nedir? Ben beni affetmesi için böylesi bir þey düþünmüþtüm. Belki dostça iliþkimizi bitirebilirdik.
-Olmayýp da olan itiraf karýný parçalamayý düþünmen... Karýnýn seni affetmesine gelince; bir kadýn erkeði affettiðini söylese de inanma; bu yeni bir strateji belirlemek için zaman kazanmaya yönelik bir þaþýrtmacadýr.
-Peki, þimdi ben ne yapacaðým? Kendimi çaresiz hissediyorum.
- Yolun bozuk ya da sarp olmasýndan yakýnma, hiç olmazsa yol var; ya o da olmasaydý! Hayal gücümüzü olumlu düþüncelerle doldurmalýyýz. O zaman kötümser düþünceler kaçacak bir delik arayacaklardýr. Olmasý gerekeni arzulayýp da ulaþamama en önemli mutsuzluk nedenidir. Olanla yetinen bir insan mutsuzluðun ne olduðunu bilmez. Ýnsanlarýn en çok mutsuz olduklarý anlarda bile mutluluk kýrýntýlarý vardýr; bütün mesele onlarý fark edebilmektedir. Bir sepet yumurtan kýrýldý ise geriye sepetin kaldýðý için sevinebilirsin. Kendimize verdiðimiz kadar büyük bir kötülüðü, bize baþka hiç kimse veremez. Kazalarýn en büyükleri hep otoban gibi düz yollarda meydana gelmiþtir. Dümdüz yolda aheste aheste giderken aniden “aþk” direðine toslamanýn ne gereði vardý?
-Sana kýzmaya baþladým bunak! Durmadan öðüt veriyorsun. Öðüt para yerine geçseydi senin gibi bazý insanlar acaba gene de verirler miydi? Ben aþktan, sevgiden söz ediyorum. Sevginin miktarý, derecesi, metresi, gramý, karýþý olmaz; olsaydý marketlerin en çok sattýðý ürünler arasýnda hep birinci sýrayý alýrdý. Ben mi anlatamýyorum, yoksa karþýmdakiler mi anlamýyor; ya da ikisi birden mi? Çoðunlukla sonuncusudur ve bu tür konuþmalar sanki anlamýþ ve anlatmýþ gibi karþýlýklý kafa sallamalarla sonuçlanýr. Seninle aramýzdaki diyalog da þimdi buna benzedi. Seni anlamýþ gibi kafa sallarsam mesele yok, itiraz edersem baþlýyorsun eleþtirmeye. Gazete köþelerinde ahkâm kesen eleþtirmenlere benzedin. Eleþtirmenler bir eseri beðenirlerse onun hakkýnda konuþacak bir þeyleri kalmayacaðýný sanýrlar.
- Düz yolda freni küçümseyen sürücü, eðri yolda ondan medet umar. Önyargýlarý yok etmeye uðraþacak kadar aptal deðilim; çünkü yok edilebilselerdi zaten önyargý olmazlardý. Sana tavsiyem öfkene hakim olmandýr. Öfke saðlýklý düþünmeyi öldürür, neþe ise ona hayat verir. Söylediklerim seni rahatsýz edebilir. Zira bilgenin ýþýðý bilge olmayanlarý yakar. Oysa bazýlarýnýn ateþi bile býrak yakmayý aydýnlýk dahi vermez. Iþýðýmý kendi yolumu görmek için tutarým, bu arada baþkalarý da bu ýþýktan yararlanýrlarsa ne âlâ! Üstelik ben, aptallara kýzmam, çünkü onlar aptaldýr.
-Ýþi hakarete kadar vardýrdýn. Ne umdum, ne buldum?
-Git artýk! Bu günlük bu kadar yeter. Bundan sonrasýnýn sana bir yararý da olmaz zaten.
-Pekâlâ gidiyorum, ama bir daha gelmemek üzere...

****
-Gelmeyeceðini söylemiþtin giderken, ama gene buradasýn. Son görüþmemizden bu yana iki aydan fazla bir zaman geçti. Neler yaptýðýný bilmek isterim.
-Gelmemek için çok direndim, ancak senden baþka bana yardým edebilecek birisini bulamadým. Yani anlayacaðýn gene sana muhtaç oldum. Benim iþlerim hep kötüye gidiyor. Bana ihtiyacý varken beni sevdiðini söyleyen O kadýn, iyileþince deðiþiverdi. Kadýnlarý anlayamaz oldum.
- Bir atasözünde der ki:kadýn gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasýndan koþar.
-Doðru, ona olan düþkünlüðümü gösterdikçe, benden kaçar oldu. Bazen bu aþka da, her þeye de lanet ediyorum.
-Aþk kapý çalmaz; ona tüm kapýlar açýktýr. Aþk hem kendisini hem de aþýðý yer bitirir. Aþk bir kalbin bir baþka kalpte gönüllü hapis yatmasýdýr; mahkûmun mahkûmiyetinde hem eza hem de ceza vardýr. Mahkûmiyet süresi ise bir andan onlarca yýla kadar deðiþebilir. Yakýnmayý býrakýp O’nu kendine baðlamanýn yollarýný aramalýsýn.
-Kendimi çaresiz ve yalnýz hissediyorum.
-Yalnýzlýktan kurtulmak için aþýk oluruz, aþýk olduktan sonra ise yalnýzlýðýmýzýn arttýðýný görerek þaþýrýrýz. Rüzgarýn sesini dinle, onun konuþmasýný kendi diline tercüme et. Daðlarýn vefasýzlýðýndan, denizin ihanetinden, aðaçlarýn cilvesinden bahsettiðini göreceksin. Söndürmesini bilmiyorsan, ateþi hiç yakma.
-O da karým gibi bu ara çok konuþur oldu. Bazý laflarý sinirimi bozuyor. Geçen gün o kadar ileri gitti ki ancak suratýna bir tokat atarak susturabildim.
-Kadýnýn dýrdýra baþlamasý kopacak fýrtýnanýn ilk belirtisidir, erkeðin de susmasý ayný tehlikeye iþarettir. Erkekler kadýnlarý önce kravat gibi boyunlarýna takýyorlar ya da þapka gibi baþlarýna koyuyorlar; sonra ise ayakkabý gibi ayaklarýna giymeye çalýþýyorlar. Sevdiðin insanda kusur görmeye baþladýðýn anda, sevgini de sorgulamaya baþlamýþsýn demektir.
-O’nun isteklerini yapabilmem mümkün deðil; zaten ekonomik yönden zorluklar içerisindeyim.
-Her kadýnýn erkeðinden maddi bazý taleplerinin olmasý çok doðal. Ekonomi ve ekonomik mallar üzerinde kadýnýn etkisi oldukça önemlidir. Mesela kadýnlar olmasaydý, ayna diye bir nesne de icat edilemezdi. Birçok buluþun gerisinde bir kadýnýn ihtiyaçlarý vardýr. Bu ihtiyaçlarý karþýlamaya çalýþmalýsýn. Nasýl olursa olsun, bir iþ bulup çalýþmaya baþlamalýsýn.
-Arýyorum, ama bana uygun bir iþ bulamýyorum. Kendime olan güvenimi de kaybetmek üzereyim.
-Baþarýsýz kimse zorlukla karþýlaþýnca býrakan kiþidir. Baþarýlý kimse ise onun vazgeçtiði noktada çabalarýný ýsrarla sürdüren kiþidir. Tekrar dene, tekrar dene… Asla vazgeçme!
-Endiþeliyim, baþaramayacaðýmdan korkuyorum.. Ýþimi kaybetmeme neden olanlara da lanetler yaðdýrýyorum.
-Endiþe baþarýnýn frenidir, ama bozuk bir fren... Baþarýsýzlýklarýmýz bizimdir. Baþkalarýný suçlayarak, bahaneler bularak bunlardan kurtulamayýz. Baþaramam deyip de baþaraný hiç görmedim, ama baþaracaðým deyip de baþaraný çok gördüm.
-Basmakalýp güzel sözlerle gerçek yaþam ayný þey deðil. Sen burada oturduðun yerden her þeye ne güzel çareler öneriyorsun. Benim yerimde sen olsaydýn da seni de görseydik.
- Çuvallar dolusu parayý ve öðüdü bir yere döküp, insanlara “istediðinizi alabilirsiniz” denseydi, çöpçülerin öðüt süpürmekten canlarý çýkardý. Denemekten korkmak, bir þey yapmak istememenin mazeretidir. Korkular öðrenmeye dayanýr. Öðrenmeler yaþantýlarýmýzdýr.Yani olumsuz yaþantýlarýn izlerinden baþka bir þey deðildir korkularýmýz. Gerçeklerden korkanlar, bir gün mutlaka kafalarýný onun taþtan kapýsýna vuracaklardýr. Ayrýca her gerilemede bir ilerleme umudu da vardýr.
-Aslýnda bir iþ teklifi aldým. Beyaz eþya ticareti yapan bir firmanýn muhasebe iþi. Eski iþimden daha düþük bir mevki, ama galiba kabul etmek zorundayým.
-Yüksek makamlara çýkmak deðil, orada kalabilmek meseledir. Mutlu bir yaþam süren nice insan bir makamý kabul edince mutluluklarýný da öldürmüþlerdir. Yükseklerde olmanýn nimetleri yaný sýra zorluklarý da vardýr. En önde giden sen olursan arkandakilerin de tüm yükü senin sýrtýna biner. Göðe hýzla yükselen füze, yere de hýzla iner.
-Bir iþe girersem ondan ayrý kalmam gerekecek, hiç deðilse günün belli saatlerinde. O’na öylesine aþýkým ki bir an bile ayrý kalmayý göze alamýyorum. Bu galiba benim ilk ve gerçek aþkým!
-Ýlk aþk narkoz gibidir, çünkü bedenimizin yavaþ yavaþ uyuþtuðunu hissederiz. Her aþýk için kendi aþký en büyüktür. Ýnançlarý en kuvvetli insanlar aþýklardýr; çünkü sevdiklerine kayýtsýz þartsýz inanýrlar.
-Geçen gece karanlýkta balkonda saatlerce el ele oturduk. Hep onu seyrettim, onun harikulade güzelliði beni kendimden geçiriyor.
-Gecenin güzel göstermediði ne var ki!... Sevilen kadýn mý güzeldir, yoksa güzel kadýn mý sevilir? Sorusunu bazen kendine sor. Aþýk olan kadýndan daha güzel bir kadýn yoktur. Aþýk olan erkek ise, en güçlü erkektir. Aþkta sadakat da önemlidir, her iki taraf için.
-Benim aðzýmý arayacaðýna doðrudan sorabilir veya söyleyebilirsin. Evet, O iyileþir iyileþmez beni aldattý. Ýþ aramak için birkaç saatliðine evden ayrýlmýþtým. Döndüðümde dakikalarca zili çalmama raðmen kapý bana açýlmadý. Bir köþede yarým saat kadar evi gözetledim. Apartmandan çýkan bir genç adama camdan el salladýðýný görünce her þeyi anladým. Nasýl, sevindin mi öðrenince?
-Her þeyi öfkelenmeden de anlatabilirsin. Öfkenin getirisi vardýr, ama götürüsünün yanýnda bir hiçtir. Olanlar seni incitmiþ, gururuna dokunmuþ. Öfke gururdan, gurur da öfkeden beslenir. Bazý yazarlar o kadar yalancýdýr ki, kendi yüzleri deðil, ama yazýlarý kýzarýr. Þimdi senin de kýzarmýþ sözlerin bazý ifadelerini yalanlýyor. Ondan gene intikam almak ister gibisin.
-Ýntikam peþinde deðilim, çünkü oturup meseleyi tartýþtýk. Bana bir daha olmayacaðý konusunda söz verdi ve ben de O’nu affettim.
- Suçlularýn affýný isteyenler genellikle kendileri de suç iþleme eðiliminde olanlardýr. Bir suçluyu affetmek iþlenecek bin suçu þimdiden kabul etmektir.
-Olanlarý unuttum desem belki daha uygun olurdu.
-Keþke unutabilsen! Bazý kiþiler unutmaktan yakýnýrlar, ama unutmaktan þikayet etmemeli! Ya bazý þeyler hiç unutulmasaydý, o zaman halimiz nice olurdu?
-Benim þimdiki halim gibi olurdu.
- Kendisini aldatmayý beceremeyen, baþkalarýný nasýl aldatacak? Onun için sahtekarlar bu iþin provasýný kendi üzerlerinde yaparlar. Kendin ol, kendin olamadýysan kendini ara; baþkasýnýn maskesini takmak tefeciden faizle para almak gibidir.
-Sana yaranmak ya da kendimi iyi birisi gibi göstermek için böyle konuþmuyorum. Çeliþkili de olsa tüm söylediklerim bana aittir.
-Hiçbir insan tek kiþi deðildir. Ne kadar maskesi varsa o kadar kiþidir. Senden ayrýlmamasý için her þeye razý görünüyorsun, hiç olmazsa þimdilik. Bu gün boyun eðenler, yarýn ona boynunu eðdirenlerin, boynunu kesmeye adaydýrlar.
-Benim ona yaptýklarýmýn karþýlýðý bu mu olmalýydý?
-Yaptýðýn iyiliðin karþýlýðý olarak kötülük gördüysen hayýflanma; çünkü nankör nankörlüðünü yapmýþtýr.
-Bazen kötü kaderin bana bu oyunu hazýrladýðýný da düþünüyorum. Mutlu ya da mutsuz akýp giden yaþamýmý alt üst eden bu fýrtýnanýn baþka bir nedeni olamaz ki...
-Beceriksizliði, tembelliði, akýlsýzlýðý ve ahmaklýðý kader olarak yorumlamak, sorumluluklarýmýzý yükleyecek yeni bir sýrt bulduðumuza iþarettir. Akýl; hep iyi, güzel, doðru ve yararlý olaný bulmaz, bunlarýn tersi de aklýn ürünüdür.
-Yaþamý anlamayý çok isterdim. Yaþamý sorgulamaya çalýþtým, bula bula kötülük, mutsuzluk ve çirkinlik buldum.
-Yaþamý anladýysan belki çok büyük bir adam olamazsýn, ama en mutlu kiþi olursun. Yaþamýn her aný ayrý bir noktadýr. Ayrýldýðýmýz noktaya hiçbir zaman geri dönemeyeceðiz. Bir sonrakine belki gidebiliriz, ama bir önceki noktaya dönüþ yapmak ne mümkün? Belki de budur yaþamý önemli kýlan. Önceye dönebilseydik yap-bozlarýmýzla yaþamýn da suyunu çýkarýrdýk. Gene de yaþamý anlatmayý deneyebilirsin.
-Yaþamý nasýl anlatabilirim? Gerçek anlamda hiç yaþamadým ki... Zamanla beraber, yaþam da akýp gitti.
-Zamanýn ufacýk bir kýrýntýsý yaþamla ilgilidir, oysa biz onun hepsini yaþam olarak algýlama yanlýþlýðýna düþeriz. Yaþam; tekrarý olmayan, bir defa sahnelenen komik bir tiyatro eseridir. Seyrettin, bitti. Gülmediysen kabahat kimin? Baksana gelecek atýný kýrbaçlayarak hýzla geliyor, geçmiþ de atýný kýrbaçlayarak hýzla gidiyor. Yaþamayý bilmeyen ölmeyi de bilemez. Yaþamýn her aný haz doludur; ölümün de öyle...
-Bunlar senin uydurduðun birkaç felsefi zýrvadan baþka bir þey deðil. Yaþam düþünceden ibaret deðildir, öyle olsaydý en iyi düþünenler en rahat yaþayanlar olurdu.
-Düþündüðün kadar varsýn, düþündüðün kadar yaþarsýn; düþüncelerin kadar zenginsin ve düþüncelerin kadar mutlu olabilirsin. Düþüncelerin sözlerinin; sözlerin de eylemlerinin kaynaðýdýr. Her derdin dermanýný önce düþüncende ara, düþüncen sana derman olamýyorsa baþka þeylerden boþa medet umma! Düþünmek çok yorucu bir iþtir; o nedenle de böylesi bir iþi yapmayý isteyen az çýkar.
-Biraz da benden bahsetsek! O’nun ihaneti hiç aklýmdan çýkmýyor.
-Hani O’nu affetmiþtin?
-Öyle dedim ama, dediðime ben de inanmadým.
-Bir gönüle binlerce yoldan gidilebilirken, sadece bir yoldan çýkýlýr: Ýhanet. Ýhanet eden bir dostun bile affý çok zordur. Yüreðimizi daðlayan aldatýlmýþlýk ateþi bize hiç sönmeyecekmiþ gibi gelir. Ýntikamýn kendisi deðil, düþüncesidir bizi etkileyen. Sen de intikam almak ister gibisin!
-Bir yanda sevgi, diðer yanda aldatýlmýþlýk ve öte yanda da intikam arzusu. Bunlarýn arasýnda gidip geliyorum. Yorulduðumun farkýndayým, ama içimi acýtan þey, asýl beni etkileyendir. Ne olur O’na da bu acýyý tattýrmamý saðla.
-Dönüp dolaþýp ayný yere geldik. Ýlk günkü gibi nefret dolusun, kötülük istiyorsun. O’nun yaþadýklarý sence yetmedi mi? Çok ciddi bir kaza geçirdi, annesini kaybetti. Daha kötüsü ne olabilir ki?
-Senin de hangi tarafta durduðun belli deðil. Bir gün etrafa kötülükler saçýyorsun, bir baþka gün ise iyilik meleði gibi öðütler veriyorsun.
-Hiç kimse herkesi memnun ya da mutlu edebileceðini düþünmesin! Tabii çýlgýn ya da aptal deðilse... Ýyi’nin en iyi tanýmýný yapan en iyi insan demek deðildir. Þu anda çok öfkelisin, böyle olman gayet doðal. Kendinin dýþýna çýkarak olaylara bakmaya çalýþsan. Mesela öfkelenirken kendini bir aynada seyret, sonra da öfken geçince aynadaki görüntünü hatýrla. Çok güleceksin!
-Her þeyi, herkesi affedebilirim, mutluluðumu çalan hariç... Beni bir ahmak yerine koydu, belki de gerçekten öyleyim.
-Çelmelere raðmen gidebiliyorsan, yürüyorsun demektir. Sorunsuz bir mutluluk da mutsuzluktur. Ahmaklar olmasaydý, hata yapýnca neye ya da kime bakýp teselli bulacaktýk! Ahmaklar hatalarýmýzýn silgisidir...
-Ne güzel teselli veriyorsun! Ahmaklýðýmý da onayladýn!
-Hep kendimizi arar dururuz, bulduðumuzda ise hayal kýrýklýðýna uðrarýz. Çünkü hayalimizde yarattýðýmýz kendimiz ile bulunan arasýnda daðlar kadar fark vardýr. Kusurlarýný söyleyenlere kýzacaðýn yerde onlarý dinle! Saydýklarý kusurlar arasýnda iftira varsa, konuþmasýnýn sonunda onlarý yüzüne vurursun. Eleþtirilmekten korkanlar, eleþtirmeyi de bilmezler. Üzülme, her problem bir tanedir; ama o problemin birçok çözümü vardýr.
-Beni bana anlatma, çünkü beni en iyi ben bilirim. Baþkasý ise sadece bildiðini sanýr. Ben sevgi ve aþk istiyorum, onlarý elde edemezsem kötülük ve intikam peþine düþüyorum. Tanrý’ya çok yalvardým, artýk o da beni umursamýyor.
-Eðer bir þeyin gerçekten olmasýný Tanrýdan dilersen, o þey mutlaka gerçekleþir. Diledin ve olmadýysa, ya zamaný ya da kalbini kontrol et! Sevilmeyi isteyenler en çok sevilmeme ihtimali olanlardýr. Mutsuz insanlar bir mýknatýs gibi birbirlerini çekerler. Ýkinizin de birbirinizi bulmanýzýn nedeni mutsuzluklarýnýz olsa gerek.
-Söylediklerine katýlmýyorum, çünkü ben onun yanýnda iken çoðunlukla mutluyum. Hatta bazen ne kadar mutlu olduðumu tüm insanlara haykýrmak istiyorum
-Mutlu olduklarýný anlatanlara inanmam, çünkü gerçek mutluluk anlatýlmaz, sadece yaþanýr. Mutluluk bir fren deðil, gazdýr. O nedenle mutlu olunca durulmaz, yeni mutluluklar aranmaya baþlanýr. Ne kadar çok mutlu olursan, o kadar da çok onu çalmak için etrafýnda hýrsýz toplaþýr.
-Uzun yýllar çocuk esirgeme kurumlarýnda yaþamak zorunda kaldým. Þefkat ve korunma duygularýndan yoksundum. O yurttan öteki yurda defalarca yer deðiþtirdim. Orada yapýlan haksýzlýklarý, atýlan dayaklarý, zorla uygulanmak istenen disiplin kurallarýný hatýrladýkça çýldýracak gibi oluyorum. Sanýyorum ki gene birileri beni yakalayacak ve o hapishane gibi yere kapatacak.
-Anlaþýlan oralarla ilgili çok olumsuz anýn var. Bazýlarýný anlatmak ister misin?
-Hangisi anlatayým ki...
-Mesela bir hýrsýzlýk olayý vardý yaþadýðýn.
-Bir arkadaþýn para ve eþyalarý çalýnmýþtý da suçu bana atmýþlardý. Onu mu?
-Evet, ama doðrusunu... Çünkü olay, senin söylediðin gibi olmamýþtý. Yalan söylemekten bir türlü vazgeçemiyorsun.
-Tamam, doðrusunu anlatayým. Yurttaki bazý arkadaþlarýn kendilerini ziyarete gelen yakýnlarý olduðu için durumlarý benden iyiydi. Akrabalarý ufak tefek hediyeler getirdikleri gibi üç-beþ harçlýk da verirlerdi onlara. Beni ne arayan ne de soran vardý. Onlardan bir tanesinin bir miktar parasýný ve kalemlerini çaldým. Çocuk bu yüzden ortalýðý ayaða kaldýrdý. Yakalanacaðýmý anlayýnca kalemleri bir baþka arkadaþýn dolabýnýn içine attým. Paralar bende kaldý, çünkü onlarý saklamak daha kolaydý. Nöbetçi öðretmen, hepimizi aþaðýdaki salona dizdi, kendisi yukarý çýkýp dolaplarýmýzý aradý. Çalýnan kalemleri bulunca o arkadaþýmýza hepimizin gözü önünde bir meydan dayaðý çekti.
-Baþkasýna iftira etmek, seni etkilemedi mi, vicdanen rahatsýzlýk duymadýn mý?
-Hayýr, kendimi kurtarabildiðim için sevindim bile.
-Yetiþtirme yurdunda ne iþin var, oraya neden gittin?
-On bir yaþýndaydým. Bir gece cama vuran yaðmurun çýkardýðý sesle uyandým. Bir kamçý gibi çarpýyordu cama. Gök, yarýlýrcasýna gümbürdüyordu. Rüzgarýn uðultusu da korkunçtu. Yataðýmda doðrulup oturdum, tir tir titriyordum. Anneme seslenmek istedim, ama kýzacaðýndan çekindim. Biraz ses çýkarmadan öylece bekledim. Derken annemin çýðlýðýný iþittim. Onun da gök gürültüsünden korktuðunu düþündüm. Çýðlýðý baðrýþmalar izledi. Yataktan aceleyle aþaðý indim, odanýn içi karanlýk olduðundan bir þey göremiyordum. Karanlýkta ayaðýmý bir cisme çarptým, çok acýttý; ama gene de odamýn kapýsýna yöneldim. El yordamýyla kapýnýn kolunu buldum, dýþarý çýktým. Yatak odasýndan ýþýk ve sesler geliyordu.Yatak odasýnýn kapýsýný açmaya çalýþtým, beceremedim. Galiba kilitliydi. Annemin “Yapma, yapma! Sana her þeyi anlatacaðým!” dediðini duydum. Bunlar ayný zamanda onun son sözleriydi. Bir tabanca sesi ile kendimi yere attým. Tabanca bir daha patladý, bir daha... Baðýrmak istiyordum, ama sesim çýkmýyordu. Aslýnda ne olduðunun da tam bilincinde deðildim o sýra. Derken kapý açýldý, babam hýþýmla dýþarý çýktý. ”Baba!” diyebildim ancak. O ise beni eliyle itip hýzla oradan uzaklaþtý. Annem yataðýn üzerinde kýmýldamadan yatýyordu. Bir damla bile kan görmedim. Uyuyor gibiydi. Yanýna yaklaþtým. Öldüðü düþüncesi aklýma gelince duraladým. Biraz sonra da evin içi insan doldu. Sonuçta ben de kendimi bir yetiþtirme yurdunda buldum.
-Yaþadýklarýnýn seni etkilememesi mümkün deðil.
-Ýlk defa bir insan ölüsü görmüþtüm ve o da annemdi. O güne kadar babamla aralarýnda ciddi bir tartýþmaya bile tanýk olmamýþtým. Zaten birbirleriyle pek fazla konuþmazlardý. Babam iþten gelince yemekten sonra ya gazete okur ya da televizyon izlerdi. Annem ise mutfakta veya baþka bir odada kendisine yapacak bir iþ bulurdu, adeta babamla birlikte bulunmaktan kaçýnýr gibiydi. Olayýn nedeni olarak ihanet gösterildi, ancak bunun doðru olup olmadýðýný bilemiyorum.
-Senin de ihanete karþý gösterdiðin aþýrý tepkinin altýnda bu olay yatmasýn?
-Olabilir. Yaþadýðým o kötü gece, hep benimle beraber. Düþünmediðim, hatýrlamadýðým gün yok.
-Acýlar kolay unutulur; kiþi canlandýrmasa...
-Ölüm bana korku vermiyor, onu istemiyorum da. Artýk ona karþý kayýtsýz kalabiliyorum.
-Her an evrende milyarlarca doðum ve ölüm oluyor. Bunlarýn hangisinin farkýndayýz, ya da bunlardan hangisi bizi ilgilendiriyor? Dünün büyük adamlarý, güzel hatunlarý, bu günün sadece bir avuç topraðý ve kaldýysa birkaç tane de kemiðidir. Bu dünyaya gelirken getirdiklerine ve bu dünyadan giderken götürdüklerine bir bak!
-Ölümü sorgulamak istemiyorum, sorgulasam da anlayabileceðimi sanmýyorum. Tek endiþem O’nsuz ölmek.
-Bize acý veren ölümün kendisi deðil de tek baþýmýza ölecek olmamýzdýr. Bir insanýn yaþamdan bekledikleri ne kadar çoksa ömrü de o kadar uzun olur. Yapacaðý iþi olanýn ölmeye zamaný yoktur. Ama bir gün, o anýn içinde buluveririz kendimizi: Meyve olgunlaþtýðýna sevinsin mi üzülsün mü? Artýk daldan ve aðaçtan ayrýlmak zamaný gelmiþtir. Bu günlük de bu kadar. Sana güle güle...

*****

-Kambur merhaba .Gene ben geldim. Bakalým beni tanýyabilecek misin ? Öyle ya, aradan altý aydan fazla bir süre geçti…
-Tanýmasýna tanýdým da, çok deðiþmiþsin tabii ki. Kýyafetin, saç þeklin, sakalýn eskisinden oldukça farklý. Süreyi niçin bu kadar uzattýn?
-Anlatacaðým hepsini. Neden gelemediðimi açýklayacaðým. O zaman sen de bana hak vereceksin.
-Ýstersen fazla vakit geçirmeden anlatmaya baþla! Biliyorsun süremiz ortalýk aðarýncaya kadardýr.
-Þu süre sýnýrlamasýna da bozuluyorum! Ortalýk aðardý mý sözümü bile tamamlamama izin vermeden sonlandýrýveriyorsun görüþmeyi. Acelen ne? Yoksa buradaki iþlerin bittikten sonra, baþka bir yere daha çalýþmaya mý gidiyorsun? Yani ek iþ falan…
-Boþ laflarý geçelim… En son, yanlýþ hatýrlamýyorsam O’nun sana ihanetinden söz etmiþtin. Olanlarý unuttun mu, O’nu affettin mi?
-Evet, çünkü ya affedecektim ya da…
-Evet ya da?
-O ihtimali söyleyerek yaþadýðým güzellikleri gölgelemek istemiyorum. Býrakalým böyle kalsýn. Ýlk gördüðüm günden beri bana, O’nun bir bakýþý yetiyor .
-Büyük-küçük her yangýný baþlatan ufacýk bir ateþtir; her aþký baþlatan da masum bir bakýþtýr.
-Aynen öyle!
-Sen bilirsin, ama kendini aldatýyor olmayasýn! Bak, bir düþünür “en kolay þeyin bir insanýn kendini aldatmasý” olduðunu söylüyor; oysa ben aksi kanaatteyim. Çünkü kiþi kendini aldatmýþ gibi görünse bile aldatamadýðýnýn farkýndadýr.
-Orasýný karýþtýrma kambur! Benim de sabrýmý taþýrma! Gelir gelmez bir kýlçýk attýn gene…
-Tamam, özür dilerim. Ben hatalýyým. Sen konuþ.
-Yeni bir iþe girmek üzere olduðumu söylemiþtim. Girdim. Gece gündüz demeden çalýþýyorum ve de eski iþimden çok fazla da para kazanýyorum. Beyaz eþya üzerine faaliyet gösteren bir þirket. Baþbayii durumunda. Muhasebe iþlerinde onlarca eleman çalýþýyor. Avantasý da bol.
-Yolsuzluk yani.
-Nasýl kabul edersen. Bizim büroda olanlarýn hepsi bu avantadan payýný alýyor. Ýlk girdiðimde hiçbir þeyin farkýnda deðildim, ama bir ay sonra durumu kavradým. Avantalardan bana da pay vermek zorunda kaldýlar. Bir araba ve bir ev aldým bile. Gerçi biraz borç var, ama önemli deðil.
-Yeni evinize taþýndýnýz mý? Karýn sevinmiþtir.
-Evi O’na aldým, karýma deðil. Karýmla da karþýlýklý oturduk ve boþanma konusunda onu ikna etmek için saatlerce konuþtum. “Hayýr”dan baþka söz çýkmýyor aðzýndan.
-Karýndan boþanýp O’nunla mý evleneceksin?
-Evet. Çünkü O da haklý olarak benimle evlenip, geleceðini garanti altýna almak istiyor. Þu anda karým buna razý olacak gibi görünmüyor. Hele arada baþka bir kadýnýn olduðunu bilmesi bu kararlýlýðýný daha da artýrýyor. Ben de bu yüzden zaman zaman umutsuzluða kapýlýyorum.
-Umutsuzluk çürük bir meyvedir. Sakýn yeme, çöpe at gitsin.
-Bu tavsiyeni tutacaðým. O nedenle de karýmdan kurtulmak için düþünce safhasýnda olan bir planýmý uygulamaya koyacaðým.
-Neymiþ bu plan?
-Karýmý ortadan kaldýrmak… Bütün ayrýntýlarýný düþündüm. Öldürme iþini evde yapacaðým. Dýþarýya göre daha az riskli çünkü.
-Öldürmekten ne kadar da rahat söz ediyorsun!
-Doðmak ne kadar doðalsa ölmek de o kadar doðal. Her canlý sonunda bir þekilde ölecek. Binlerce ölüm çeþidi var ve karýmýnki de benim düþündüðüm gibi olacak.
-Nasýl olacak?
-Uyurken kafasýna sert bir cisimle vurup bayýltacaðým. Ellerini ve ayaklarýný baðlayýp, aðzýný bantlayacaðým. Banyoya götürüp öldüreceðim, cesedini parçalara ayýrýp kimsenin bulamayacaðý bir yere gömeceðim.
-Sanýrým son günlerdeki parçalamalý cinayet haberleri sana bu ilhamý verdi.
-Ýlgisi yok. Akýllýca, hatasýz bir plan olmalý diye bu yöntemi düþündüm. Kararlý ve cesur davranmalýyým.
-Gerçekten böyle bir þey yapar mýsýn, karýna hiç acýmaz mýsýn? Unutma, cesaret akýlla birlikte deðilse, her an felakete dönüþebilme ihtimali vardýr.
-Anlattýðýma göre, yapacaðým demektir. Acýmaya gelince, tam tersine onu gebertirken zevk bile alacaðým.
-Demek ki; “her insan güzellikleri yýkma, var olanlarý yok etme potansiyeline sahiptir” sözü boþuna söylenmemiþ!
-Karýmdan nefret ediyorum.
-Nefret kiþinin metabolizmasýný allak bullak eder; ruhunu ise öldürür. Nefret eden insandan da her þey beklenir.
-Kambur susadým, bana bir bardak su ver!
-Bende bardak yok. Ama her taraf su dolu. Biraz ileriye git ve avuçlarýnla bu derecikten aldýðýn suyu iç.
-Baþka da çare yok, galiba öyle yapacaðým. Burada iki tane merdiven var: Biri aþaðýya, diðeri yukarýya doðru. Ne var merdivenlerle çýkýlan ve inilen yerlerde?
-Ýnilen tarafda daha burasý gibi dört kat var. Çýkýlan tarafý ise sormamýþ ol.
-Bu maðara beþ katlý mý?
-Daha da fazla olabilir, ama kullanýlabilir durumda olanlar beþ kat.
-Aþaðýya inebilir miyim? Ne olduðunu merak ediyorum. Ýzin verir misin?
-Veririm de, korkabilirsin. Benimle birlikte inmeni tavsiye ederim.
-Ben mi korkacaðým? Ýþte tek baþýma iniyorum. Sadece biraz karanlýk. Sesler duyuyorum. Ýndikçe sesler artýyor. Burada birkaç tane oda var ve her odada bir insan. Ýniltiler, çýðlýklar, baðýrmalar, küfürler…
-Bir an önce yukarý gelmelisin.
-Sözünü dinleyip geliyorum. Burasý korkunç bir yer.
-Uyarmýþtým seni.
-Aþaðýdakiler kim? O insanlarý hapise mi attýn, onlar senin esirin mi, yoksa onlara iþkence mi yapýyorsun? Bu inde baþka insanlar da var mý?
-Bu maðarada þu anda sen ve benden baþka insan olarak hiç kimse yok.
-Yalancý. Sana mý inanayým, gördüklerime ve duyduklarýma mý? Aþaðýsý insan dolu, insan…
-Zamaný gelince doðru söylediðimi anlarsýn. Zamanýmýz azalýyor. Anlatacaklarýn bitmemiþtir. Tamamla istersen.
-Anlatayým. Karýmý öldürüp parçaladýktan sonra cesedi bulunamayacak bir yere gömüp, kayboldu diye polise haber verecektim. Geçen gün iþten çýktýktan sonra cesedi gömebileceðim en uygun yeri bulmak için bir araþtýrma yaptým.
-Sen bu konuda kararlý görünüyorsun. En ince detayý bile düþünmüþsün.
-Kararlýyým tabii. Arabamla þehir dýþýna çýktým. Hava hafif yaðmurluydu. Issýz bir yer aradým. Saatlerce dolaþtýktan sonra hava karardýðýnda bir orman kenarýna geldim. Ýn cin top oynuyordu. Asfalt yoldan bir toprak yola saptým. 30-40 metre ilerde durdum, torpido gözündeki el fenerini alýp arabadan indim. Yaðmur þiddetini artýrdýðý için yerler çamur içindeydi. Fenerin ýþýðý karanlýðý delmeye yetmiyordu. Feneri söndürüp etrafý dinledim. Yaðmur damlalarýnýn sesinden baþka bir þey duyulmuyordu. Gökyüzündeki koyu yaðmur bulutlarý ortalýðý simsiyah yapmýþtý. Buranýn en uygun yer olduðunu düþünüyordum ki birden korkunç bir þey oldu. Sanki binlerce flaþ ýþýðý ortalýðý aydýnlattý. Çatala benzeyen yüzlerce ýþýk vardý gökyüzünde. Bu ýþýklar biraz sonra yeryüzünde görüntüsüne hiç rastlamadýðým kocaman yaratýklara dönüþtü. Bu yaratýklarýn bazýlarý benim etrafýmý kuþatýrken bazýlarý da üzerime doðru hücum ediyordu. Bir çýðlýk attým, çýðlýðýmý korkunç bir gök gürültüsü izledi. Arka arkaya dört-beþ patlama sesi duydum. Kulaklarým saðýr olmuþtu adeta. Derken ortalýk derin bir sessizliðe büründü, ama þimdi de gözlerim görmüyordu. Tir tir titremeye baþladým. Diþlerim birbirine vuruyordu.
-Biraz ara ver istersen. Çünkü þu anda da iyi görünmüyorsun. Olayý yaþar gibisin. Git su iç, gel.
-Tamam.
-Nasýl oldun? Anlatabilecek misin?
-Evet, çünkü en kötü tarafýný geride býraktýk. Gözlerimin açýk olup olmadýðýný kontrol için elimle gözkapaklarýmý kaldýrdým, açýktý ama göremiyordum. Neden sonra feneri yakmak aklýma geldiyse de elimde fener yoktu. Düþürmüþüm. Eðilip çamurlu suyun içinde ellerimle bir süre aradým. Bu arayýþ fazla sürmedi, yani þansým varmýþ hemencecik buldum. Feneri yakýp arabanýn yanýna gittim, içine oturup kendime gelmek için bir müddet bekledim. Arabada oturma sürem ne kadar, doðrusu bilmiyorum. Ormanlýk arazideki sarý çamur ayakkabý ve pantolonumun paçalarýný kirletmiþti. Buna hiç aldýrýþ etmeden eve gittim. Karým ve çocuklar uyuyordu. Yani ne halde olduðumu kimse görmemiþti.
-Bitti sanýrým.
-Bitmedi daha var, hem de çok var anlatacaklarým.
-Ama þimdi anlatamayacaksýn dostum. Kusura bakma, birazdan güneþ doðacak. Sana güle güle.
-Kambur, yani kibarca beni kovuyorsun! Öyle olsun. Hoþça kal…

****



-Gene mi sen?
-N’oldu kambur, beni gördüðüne pek memnun olmamýþ gibisin!
-Bu kadar çabuk geleceðini ummamýþtým. Sen buradan gideli sadece iki gün oldu da…
-Ýþle ilgili bir pürüz çýkmasaydý dün bile gelebilirdim.
-Acelen ne? Merak ettim doðrusu.
-Birincisi anlatacaklarým bitmedi, ikincisi ise aþaðýdaki gördüklerim beni merak içinde býraktý.
-Baþla öyleyse anlatmaya.
-Ormandaki korkunç geceden bahsetmiþtim. Hayatýmda en çok korktuðum iki olaydan birisi oydu.
-Diðeri?
-Diðeri de annemin babam tarafýndan öldürüldüðü gece. Ýkisinde de karanlýk, gök gürültüsü ve çaresizliðim vardý.
-Korkularýný fazla düþünme. Çünkü korku, ondan korktuðunu anlarsa, korkutmaya devam eder.
-Doðru. Defalarca yaþadým o geceleri düþüncelerimde ve gerçekmiþler gibi de korktum. Neyse, bunlarý bir kenara býrakayým da bilmediðin olaylarý anlatayým: O geceki baþarýsýz yer keþfimden sonra, birkaç günlük düþünme süresi koydum araya. Karýmla son bir kez daha konuþmayý denedim. Kararýnda bir deðiþiklik olmadýðýný anlayýnca, onun cesedini gömebileceðim yeni bir yer aramaya baþladým. Bu sefer gece deðil de gündüz arama iþine koyuldum. Þehirden oldukça uzak bir yerde küçük bir köyün yanýndan geçerken dikkatimi yýkýlmýþ bazý evler çekti. Zaten topu topu 15-20 ev vardý ve bunlardan çoðu yýkýlmýþtý. Saðlam kalan 2-3 tane kadardý. Belki de burasý köy de deðil, mezra gibi bir yerdi.
-Bu yerleþim yeri ile, planýn arasýnda bir iliþki kuramadým.
-Hem de esaslý bir iliþki var. Burada yaþayanlarýn ölülerini gömdükleri bir yer olmalýydý. Nitekim kýsa bir araþtýrmadan sonra mezarlýðý buldum. Bir tepenin yamacýnda, gözden ýrak bir yerdeydi. Tam istediðim gibi. Pek sýk ziyaret edilmeyen, terkedilmiþ bir mezarlýða benziyordu. Az sayýda mezar vardý ve hemen hemen hepsi de çok eskiydi. Hatta iki-üç tanesi hariç diðerlerinde mezar taþý bile yoktu. Dahasýný da söyleyeyim, biraz eþelenip býrakýlmýþ boþ bir mezar yeri bile buldum. Þanslý olduðumu düþündüm. Hemen geri dönüp bir nalburdan bir kazma ve bir de kürek alýp geldim. Toprak hafif ýslaktý, ama bu tür iþlere pek alýþýk olmadýðým için gene de kazarken oldukça zorlandým. Yorulunca býraktým, kürek ve kazmayý arabanýn bagajýna yerleþtirip eve gittim. Daha sonra kazý iþine devam edebilirdim. Nasýl olsa zamaným vardý. Çünkü karýmý öldüreceðim gün, evde çocuklarýn bulunmamasý gerekirdi ve böyle bir ortamýn da ne zaman gerçekleþebileceðini o sýrada kestiremiyordum.
-Kararlý görünüyorsun, yoksa onca zahmete neden katlanasýn.
-Tabii kararlýyým. Ancak anlatmaya daha sonra devam ederim, aþaðýsýný görmek istiyorum. Gidebilir miyiz? Beraber gitsek diyorum.
-Gördüklerin seni olumsuz etkilemeyecekse gidebiliriz.
-Nasýl etkiler bilemem, merak daha aðýr basýyor da.
-Öyleyse beni takip et. Gaz lambalarýnýn ýþýklarý yetersiz olabilir, bastýðýn yere dikkat et.
-Tamam, seni izliyorum.
-Son basamak biraz kaygandýr, zeminde ise tehlike yaratacak bir durum söz konusu deðildir.
-Bu sesler çok rahatsýz edici. Burada olup da baðýrmayan insan yok gibi.
-Olmaz mý? Aðýzlarýndan tek kelime bile çýkmayanlar da var.
-Bu adam ne yapýyor öyle? Bir yýlana sarýlmýþ, hüngür hüngür aðlýyor.
-Senin gibi bir mecnun. Hayatýný bir kadýn uðruna heba etmiþ, belki de piþmanlýðýný bu þekilde ifade ediyor.
-Yan odadaki Ýsa gibi çarmýða çivilenmiþ sanki…
-O tam bir mazoþist.Yani kendisine acý çektirilmesinden zevk alan birisi. Üstelik bunu yaptýrdýðý kiþilere para da veriyor.
-Bu feryatlara yürek dayanmaz. Sen bu duyduklarýndan ve gördüklerinden etkilenmiyor musun kambur? Sende acýma duygusu yok mu?
-Bunu bana söyleyene bak hele! Az önce anlattýklarýný bir düþünsene.
-Burada bir kadýn var. Çýrýl çýplak bir buz kalýbýnýn üzerinde yatýyor. Attýðý kahkaha mý, çýðlýk mý belli deðil.
-Seks manyaðý bir kadýn. Sevgilisiyle bir olup, beraberliklerine engel olduðunu düþündüðü üç yaþýndaki oðlunu vahþice öldürmüþ.
-Saçlarý bembeyaz bu delikanlýnýn, ellerini açmýþ, sanki dua eder gibi.
-Bir tavuk bile kesemeyecek birisi, ancak bir miras kavgasý sýrasýnda akrabalarýndan dört kiþiyi öldürmüþ.
-Bu adam niçin boynuna ucu yerde olan bir ilmek geçirmiþ? Biraz da küfürbaz galiba.
-O mu? Onun gerçekde iþlediði hiç bir suç yok, fakat kendisini çok büyük bir günahkar olarak görüyor ve asarak cezalandýrýyor. Onun yanýndaki odada gördüðün çocuk, buraya geldiðinde henüz 15 yaþýndaydý. Þimdi yirmiyi geçmiþtir. Daha o yaþta bile çok iyi bir hýrsýzdý. Girilemez denilen yerlere giriyor, açýlamaz denilen kapýlarý açýyordu. Bu gün kim bilir ne oldu?
-Kambur sen suç iþlediðinin farkýnda deðil misin? Hadi onca insaný buraya neden kapattýðýný açýklayacak mazeretlerin var diyelim. Peki bu ufacýk çocuða çektirdiklerini nasýl izah edeceksin? Cezan çok aðýr olacak,çook..
-Yargýçlýðý býrak da iþimizi tamamlayalým. Þurada saçý baþý daðýnýk, feryat eden kadýn bir anne. Çocuðu öleli aylar olmuþ, fakat o buna inanmýyor ve ýsrarla bir gün çocuðunun geleceðini söylüyor. Ýnkarcýlýðýndan onu vaz geçirmek mümkün olmadý. Yan odadaki bir polis memuru. Yýllarca dürüstlüðüne halel getirmemiþ, sonunda o da þeytana uyup rüþvet yemiþ. Çok piþman. Þu iki kadýn lezbiyen. Birlikte geldiler. Aralarýnda büyük bir aþk var. Toplumsal baský ve az da olsa duyduklarý suçluluk duygusu onlarý buraya getirmiþ.
-En son odadaki þu adam ne yapýyor öyle? El kol haraketleriyle bir þeyler anlatýyor, arada sýrada da önündeki masa gibi þeyi yumrukluyor. Baðýrmaktan sesi kýsýlmýþ.
-O, sýradan bir insan görünümünde, ancak tam anlamýyla negativist bir kiþiliðe sahip. Yani her þeye karþý çýkan, itiraz eden bir tip. Çevresindeki insanlar tarafýndan sevilmediði, dýþlandýðý düþüncesinde.
-Bak kambur, bu insanlarý derhal serbest býrakmalýsýn. Yoksa baþýn belaya girer.
-Ben hiç kimseyi zorla tutmuyorum ki. Dikkat ettiysen her odanýn kapýsý da, penceresi de açýk. Zorla alýkonmuþ olsalar her taraf kilitlenirdi.
-Bu kadar çok insana kim bakýyor? Yemeleri, içmeleri ve diðer ihtiyaçlarý vardýr? Nasýl karþýlanýyor? Tek baþýna bu kadar iþle uðraþamýyacaðýna göre, burada baþka çalýþanlar da olmalý. Hani maðarada senden baþka insan yoktu?
-Evet yok!
-Yalancý, pis yalancý…
-Onlarýn bakýmý için insan gerekmiyor, çünkü gördüklerinin hepsi sadece bir görüntü.
-Nasýl yani?
-Çok basit. Sorunlarý için buraya gelenler giderken cisimlerini götürüyorlar, görüntülerini ise býrakýyorlar. Söylediklerimin doðru olduðunu hemen kanýtlayabilirim. Odalarýn birine camdan ya da kapýdan gir bakalým ne olacak?
-Girmeye çekinirim. Bana bir zarar verebilirler.
-Hiç biri zarar veremez. Mesela, þu hýrsýz delikanlýnýn yanýna gitmeyi bir dene. Herhalde ondan da korkacak deðilsin.
-Tamam, giriyorum odaya.
-Ne oldu?
-Adýmýmý atar atmaz sert bir cisime çarptým ayaðýmý.
-Yani duvara. Ýnandýn mý?
-Evet. O zaman, bu gördüklerim bir hallüsinasyon mu?
-Evet, öyle sayýlabilir.
-Bunun altýndaki kata ve diðerlerine de inecek miyiz?
-Bilemem. Belki diyeyim. Bu günlük de bu kadar. Þimdi gitme zamaný.
-Hayýr gitmek istemiyorum. Daha konuþmamýz gerekiyor.
-Ýstersen sen kal, ben gidiyorum. Yalnýz baþýna burada kalmaya cesaretin varsa tabii.
-Bekle, ben de geliyorum. Burada býrakma beni.
-Tamam bekliyorum. Unutmadan söyleyeyim: Bir sonraki buluþmamýzý ancak bir ay sonra yapabiliriz.
-O kadar uzun mu?
-Evet.

***

-Hoþ geldin.
-Hoþ bulduk da, ben sana kýzgýným.
-Neden?
-Dört gün önce buraya geldim, sana seslendim, fakat cevap alamadým. Bir saat kadar bekledim gelirsin diye, gelmeyince de geri döndüm.
-Bunda benim suçum yok. Sana ne zaman gelmen gerektiðini söylemiþtim. Erken gelmemeliydin.
-Geldiðim gün, maðarada olduðuna eminim. Ýnadýndan benimle görüþmedin. Sen her zaman prensiplerine böyle sýký sýkýya baðlý mýsýn?
-Seninle en uygun görüþme zamanýmýz þimdiki zamandý. Bir aydýr neler yaptýn? Günlerin nasýl geçti?
-Bazen iyi, bazen kötü. Güzellikler de oldu yaþamýmda çirkinlikler de.
-Nasýl þeyler onlar?
-Mesela geçen gün çalýþma ortamýnýn verdiði sýkýntýdan çok bunaldým. Bedenimi dýþarýya attým. Geliþi güzel yürüdüm. Biraz sonra bir parkýn içinde buldum kendimi. Orada neþeli, güleryüzlü hatta mutlu görünen çok sayýda insan vardý ve de çocuklarýn olmasý daha da canlý bir ortam yaratýyordu. Biraz sonra elindeki sopasýyla saða sola dokunarak ilerleyen kör bir adam gördüm. Bu kör adam, diðer eliyle de sattýðý kaðýt mendil kutusunu tutuyordu ve de hayatýndan memnun görünüyordu.
-Bilimsel olarak kanýtlayamam, ama ben körlerin gördüklerine inanýyorum. Ýleride bilim bu konuda mutlaka bir açýklama getirecektir. Çünkü iþlevini yerine getiremeyen bir duyu organýnýn görevini bir baþka duyu organý üstlenir ve kendine özgü bir algýlama yaratýr.
-Saçma bir görüþ.
-O zaman sana bu konuda daha da saçma bulacaðýn bir þey söyleyeyim: Iþýðý duyduðun, sesi gördüðün zaman bir aþama kaydettiðinin farkýna varacaksýn.
-Aklýmý karýþtýrma. Zaten o parkta yaþadýklarým bana yeterince ýztýrap verdi. Mesela, bir bankýn üzerinde oturmuþ iki sevgili gördüm. Birbirlerine adeta bakmaya kýyamýyorlardý. Konuþurken kelimeleri sanki uçuþuyordu. Ellerini tutmuþlar birbirlerinin, ama incitmekten çekinir gibiydiler. Ýçimi kaplayan kýskançlýk, oradan hemen ayrýlmama neden oldu. Mutlu insan görmeye tahammülüm yoktu.
-Ýnsanlarýn çoðu senin gibidir. Diðer insanlarýn mutluluklarýný çekemezler, mutsuzluklarýndan ise haz duyarlar. O yüzden baþkalarýnýn mutlu olmasýný istemiyorsan, sakýn kendi mutsuzluðundan bahsetme!
-Sýkýntýmý atarým diye o parka kadar sürüklenmiþtim, aksi oldu. Döndüm iþe. Bu arada iþde de önemli deðiþikler oldu. Patron beni Muhasebe Müdürü yaptý. Bütün muhasebeciler bana baðlý çalýþýyor. Yükselmemi kýskananlar oldu; tabii bu kiþiler birkaç gün içinde iþlerini kaybettiler.
-Yani onlarý iþten kovdun ya da patrona kovdurdun.
-Evet aynen öyle oldu. Yalnýz içlerinden bir tanesi ayrýlýrken bunu bana ödettireceði tehdidini savurdu. Maddi yönden çok zor duruma düþtüðünü biliyorum, ancak ona “bana karþý daha saygýlý davransaydýn da iþinden olmasaydýn” dedim.
-O kiþinin tehdidini ciddiye almalýsýn. Çünkü, ahlâklýyý ahlâksýz, suçsuzu suçlu, dostu düþman yapmak istiyorsan o kiþiyi aç býrakman yeterlidir!
-Bunda haklýsýn, ben de, beni tehdit eden o adamý, üç gün sonra tekrar iþe almak zorunda kaldým. Çünkü elinde þirkette yapýlan yolsuzluklarýn delillerini içeren kalýn bir dosya ile odama geldi. Kendisini, arkadaþlarýný ve tabii bu arada beni de yakabileceðini söyledi. Uzatmayayým, onunla uzlaþmayý daha akýllýca buldum.
-Neyse, iþ hayatýnýn sorunlarý bitmez. O nedenle sen asýl konudan bahset biraz.
-Ha, o konu mu?
-Ne o, sanki hiç önmsemiyormuþ gibi bir hava içindesin. Çok rahat görünüyorsun bu konuda.
-Önemsemediðim düþüncesi yanlýþ, ama çok rahat olduðum doðru. Çünkü olay tarafýmdan ayrýntýlý bir þekilde planlandý, aksilikler çýkmýyor deðil, ama aksilikleri de bir þekilde aþmanýn yolunu bulacaðým.
-Mezar kazma iþini çoktan tamamlamýþ olman lazým.
-Tam dört gün uðraþtým o iþle. Gerçi çok derin bir mezar olmadý, fakat gene de idare eder. Kazma iþi bittikten sonra, sýra geldi çocuklarý bir þekilde evden göndermeye.
-Çocuklarý evden nasýl savmayý düþünüyorsun?
-On gün sonra okullar tatile girecek. Kayýnpederler her yaz tatilinde çocuklarý yazlýklarýna götürürler birkaç haftalýðýna. Bu sene de aynýsý olacaðý umudundayým. O nedenle ben þimdiden en son hazýrlýðýmý da yaptým.
-En son hazýrlýk mý?
-Evet. Bunun için iþ sýrasýnda kullanacaðým diðer malzemeleri temin ettim. Hepsi çok gerekli þeyler.
-Ne gerekecek ki…
-Bir küçük balta, iki tane keskin býçak, çamaþýr ipi, birkaç tane koli bandý ve çokça kalýn siyah poþet aldým. Hepsi arabanýn bagajýnda hazýr, duruyor. Ýþi þansa ya da tesadüflere býrakamam.
-Planýndan baþka kimseye bahsettin mi? Sevgilinin, neydi adý? Yani O’nun haberi var mý bunlardan?
-Adý batsýn! Söylemeyeceðim, söyletemiyeceksin bana onun adýný! Detaylý deðil, ama kýsaca anlattým.
-Gene kýzmýþsýn O’na. Aranýz bozuldu mu?
-Biraz. Çünkü bir iþe girdi. Bu yüzden kavga ettik. Ben onun her ihtiyacýný karþýlarken iþe girmesi beni çileden çýkardý. Üstelik çalýþtýðý yer erkek dolu.
-Yapacaðý her þeyden önce senden izin mi almasý gerekiyor? O, özgür bir insan, çalýþmak istiyorsa kimseye sormadan gider iþ bulur ve çalýþýr. Ýnsanlarýn bazýlarý köle olmak istemiyor, ama kölesi olmasýný istiyor.
-Bu laflar bana mý?
-Evet sana! Onu kýskanýyor musun?
-Sorduðun soruya da bak! Evet. Hem de nasýl… Bu kýskançlýk nedeniyle O’nu öldürebilirim. Bazen diyorum ki, karýmdan sonra O’nu da… Ha bir ha bilmem kaç, ne fark eder?
-Anlattýklarýn beni hayretler içinde býrakýyor. Böyle biriyle ilk defa karþýlaþýyorum.
- “Böyle biriyle ilk defa karþýlaþýyorum” diyerek yalan söyleme. Buraya kim bilir neler geldi? Aþaðýdakilerin içinde neler vardýr neler? Böyle yalanlar söyleyerek kýzdýrma beni, yoksa listeye seni de eklerim.
-Senden beklenir.
-Kötü mü olur, memleket senin gibi bir pislikten temizlenmiþ olur.
-Bu halinle çekilmez oluyorsun dostum. Ýstersen bu günlük görüþmemizi de burada keselim.
-Bakýyorum da korkudan “dostum” demeye baþladýn bunak. Korkma benim seninle bir meselem yok; tabii þimdilik. Bir dahaki görüþmemiz ne zaman?
-On beþ gün sonra. Çünkü ancak o zamana kadar bazý konularda geliþmeler olacaðýný tahmin ediyorum. Güle güle.

****




-Merhaba. Çok beklettim mi?
-Fazla deðil.
-Kusura bakma, aþaðýda biraz iþim vardý, geciktim.
-Önemli deðil. Aslýnda bu gün gelmem için bir neden de yoktu, çünkü durumda deðiþen bir þey olmadý. Buna raðmen biraz rahatlamak ve maðaranýn alt katlarýný gezmek için geldim. Tabii gelmemde senin bu güne randevu vermiþ olmanýn da etkisi var.
-Burada kendini rahat hissetmene sevindim. Planýný yürürlüðe koyamadýn mý?
-Evet, maalesef beklediðim gibi cereyan etmedi olaylar. Kayýnpederler henüz geldiler ve daha birkaç gün kalacaða benzerler. Ne zaman gideceklerini bilmiyorum, soramam da… Tesadüfen bir geliþme olur belki diye umutlanýyorum.
-Tesadüflere fazla bel baðlama. Tesadüf dediðini de bir etmen ortaya çýkarýyor. Kurallar ve sistemler içinde bir yaþam sürdürüyoruz. Kurallarýn olduðu bir yerde de tesadüften bahsedilemez. Evrende tek bir toz taneciðinin bile tesadüfen havalandýðýný gösteremezsin.
-Buraya ilk geldiðim gün, kötülükde en baþarýlý olduðunu söylemiþtin, buna karþýlýk zaman zaman iyilikle ilgili açýklamalar da duydum senden.
-Senin istediðin kötülükdü. Ben de bu yönümü gösterdim. Aslýnda bizim öðretimiz iyilik ve kötülükde taraf deðildir. Ýyilik ve kötülük ayný terazide bulunurlar. Sadece kefeleri farklýdýr. Ziyaretçilerin eðilimlerine göre ikisinden de düþünceler sunarýz. Ýyi olanlarý övüp yüceltmediðimiz gibi kötüleri de yargýlamayýz. Kiþiler adýna karar vermeyiz, seçenekleri gösteririz. Seçim de sorumluluk da kiþinin kendisine aittir.
-Bir öðretiden bahsetmiþtin ve bunun okült bir ilim olduðunu da söylemiþtin. Gizli bazý bilgiler varmýþ galiba. Bunu bana da açýklar mýsýn, daha doðrusu öðretir misin?
-Açýklamaya evet, ancak öðretmeye hayýr. Sadece okült bilgi ile ilgili ansiklopedik açýklamalar yapabilirim. Özünü ise öðretemem.
-Neden? Bazý sýrlar varsa bunlarý insanlarla paylaþman gerekmez mi?
-Okült bilgi; saklanmýþ, gizlenmiþ olan bilgidir. Ona herkes eriþemez, sahip olamaz. Bu bilgi kiþiye ancak bir üstat tarafýndan öðretilebilir. Her önüne gelene açýklanýrsa o zaman gizliliðinden bahsedemeyiz. Üstelik sýr dolu olduðu için de her insan tarafýndan kolayca hazmedilemez.
-Bu bilginin özüne sahip olmak için ne yapmalýyým?
-Senin karakterindeki bir insan ne yaparsa yapsýn, bu bilginin özüne sahip olamaz. Bunu sana aktarabilecek bir üstat da bulamazsýn.
-Çok açýk sözlüsün. Ne varmýþ benim karakterimde? Bana hakaret ettiðinin farkýnda deðilsin galiba. Biraz ileri gitmedin mi kambur felek?
-Etik açýdan ciddi sorunlar görüyorum sende. Bu bilgi için kiþiler önceden seçilir. Seçilmiþ kiþileri bir önder, üstat ya da mürþit yani yol gösterici sýnar, denetler ve yetiþtirir. Ciddi bir eðitimden, terbiyeden geçirilen kiþilere bu bilgiler aktarýlabilir. Buna üstü örtülü bilgi de diyebilirsin. Alýnan terbiye sonucu o örtüyü kaldýrabilme becerisi kazanýlýr. Bu beceri kazanýlmadan bilgi aktarma iþlemi yapýlmaz, yapýlamaz.
-Bu gizli dediðin bilgilere her insan eriþse bunun ne zararý olacak ki?
-Gizli bilgilere ehil olmayan, o bilgileri kaldýracak kapasitesi bulunmayan kiþiler sahip olurlarsa kötü amaçlý kullanabilirler; kendilerine ve diðer insanlara hatta doðaya bile zarar verebilirler. O nedenle bu silaha dönüþebilecek bilgilerin titizlikle saklanmasý gerekir.
-Bunlar bana uydurma gibi geliyor. Astrologlar yani falcýlar gibi palavra sýkýyorsun.
-Astrolojide de gizli bilgiler vardýr. Astroloji göksel cisimlerin insanýn kaderini ve karakterini nasýl etkilediðini araþtýrýr. Günümüzde falcýlýk olarak anlaþýlmakta ise de, falcýlýkla ilgisi yoktur.
-Aklý baþýnda adamlar bu gibi iþlerle uðraþmaz.
-Öyle deme, nice yazar, sanatçý, filozof hatta bilim adamý bu konu ile uðraþmýþtýr. Mesela Pythagoras(Pisagor) bu öðretiye sahip bilgelerden birisiydi. Pisagor gibi büyük bir felsefeci, matematikçi aklý baþýnda bir adam deðil miydi?
-Simyacýlar da bu gruba girer mi? Altýn yapan çýkmýþ mý içlerinde?
-Altýn yapan oldu mu bilemem, sadece bu iþin binlerce yýldýr insanlarýn ilgisini fazlasýyla çektiðini ve iþtahýný kabarttýðýný biliyorum. Simyacýlýk deðeri olmayan metalleri altýna dönüþtürmeye çalýþma olarak bilinse de, bundan baþka tüm hastalýklara çare bulma, ölümsüzlük iksirini keþfetme de faaliyet alaný içindedir.
-“Ölümsüzlük iksiri” kulaða çok hoþ geliyor. Keþke bulunabilse!
-Ölümsüz olma, o kadar iyi bir þey mi? Bazen insan ölümü de arar, ölüme de razý olur. Ölümsüzlük ýstýraba dönüþürse ne yapacaksýn?
-Ölüm dedin de aklýma geldi. Gene ilk geldiðim gün kestiðin yarasalardan söz etmiþtin. Öldürmek sana zevk veriyor mu? Ben tanýmlayamayacaðým bir haz duyuyorum öldürmekten.
-O benim hoþlanarak yaptýðým bir iþ deðil. Bazen kan akmasýn diye kan akýtmak gerekebiliyor. Bu maðaradaki dengeleri korumak için yapmak zorundayým. Yoksa burada yaþayan mahlukat arasýnda bir savaþ çýkmasý kaçýnýlmaz olabilir.
-Aþaðýdaki diðer katlarý da gezelim. Bu gün bütün katlarý dolaþalým.
-Katlarýn hepsi olmaz, ama geçen gün gördüðünün altýndaki katý sana gezdiririm. Elini uzat ve yanýndaki duvara asýlý lambayý bana ver.
-Tamam. Aydýnlýðýný biraz artýrmak için fitilini yukarýya çýkarayým mý?
-Olur. Aþaðýda daha fazla ýþýða gereksinim duyabiliriz. Beni takip et. Basamaklara dikkat ediyorsun. Kaygan olabilir.
-Hatýrlýyorum uyarýlarýný: Son basamak kýrýktýr. Zemin ise iyi. Bu katý hýzla geçelim. Rahatsýz edici çünkü. Feryatlar gene var.
-Bu kattaki basamaklarý indikten sonra bir tünel içinde on beþ metre kadar ilerleyeceðiz. Kafaný eðerek yürümelisin.
-Dikkat ederim. Tünelin sonuna geldik galiba. Tünel bitiyor oldukça geniþ bir salon çýkýyor karþýmýza.
-Bu salona açýlan üç tane oda var. En soldaki odanýn içine girelim birlikte.
-Kemik dolu burasý. Bunlar insanlara mý ait? Yoksa gelenleri öldürüp öldürüp buraya mý attýn?
-Ýnsan deðil, hayvan kemikleri. Benden iki önceki üstat biriktirmiþ onlarý. Onlarca hayvana ait. Önceleri düzgün iskeletler þeklindeydiler, ama buraya gelen bir kaçýk hepsini karman çorman etti. Bunu yapmaktaki amacý neydi, hâlâ çözebilmiþ deðilim.
-Yandaki odaya girebilir miyim?
-Tabii. Burasý inzivaya çekilmek isteyen ziyaretçilerimiz için ayrýlmýþtýr. En son oda da ayný amaçla kullanýlýyordu.
-Çilehane mi?
-Benzeri, ama çilehaneye göre oldukça lüks sayýlýr. Bir kere çok geniþ, yatmak ve dinlenmek için bir sedir bile var.
-Kapýnýn arkasýndaki bu yuvarlak kocaman taþ ne iþe yarýyor?
-Ýçerideki kiþi tarafýndan o taþ itelenerek kapý kapatýlýyor. Kapandýktan sonra dýþarýdan açýlmasý imkansýzdýr. Ýçerideki dilediði zaman taþý tekrar iteleyerek açar ve dýþarý çýkar.
-Kapadokya’daki maðaralarda görmüþtüm benzerini. Düþmanlarýndan korunmak için yapmýþlar. Tehlike sezerlerse hemen oraya sýðýnýrlarmýþ. Yukarýda el kadar ve pencereye benzer bir þey var.
-Evet orasý bir pencere. Odanýn havalanmasý için gerekli. Dikkatli bakarsan sadece gökyüzünden küçücük bir parça görürsün ve oradan günde birkaç dakika güneþ de girer içeriye.
-Tuvalet ihtiyacý filan.
-Köþede, yerde küçük bir yarýk var. Oradan dýþkýlar maðaranýn derinliklerine doðru atýlýr.
-Buradaki kiþi ne yer ne içer?
-Kiþinin tahmini kalacaðý bir süre vardýr. Onun için sadece yetecek kadar su ve biraz da ekmek alýr yanýna.
-Burada kalmanýn kiþiye ne yararý var?
-Rahatladýklarýný, bazý sorunlarýna çözümler bulduklarýný, bakýþ açýlarýnýn deðiþtiðini söyleyen kýsacasý çok memnun ayrýlan insanlar oldu. Ýstersen sen de deneyebilirsin.
-Ýstemem eksik kalsýn. En sondaki odaya da bakalým da gidelim buradan.
-Bakamayýz.
-Neden, oranýn da burasý gibi olduðunu söylemiþtin. Yoksa orada bir þeyler mi gizliyorsun?
-Hayýr. O odanýn kapýsýný açmamýz mümkün deðil de ondan. Ýçerideki kiþi dokuz senedir dýþarýya çýkmadý.
-Yani öldü, deðil mi? Bir parça ekmek ve bir yudum su ile bu kadar sene yaþamasý mümkün deðil.
-Ölüp ölmediðini bilmiyorum. Eðer öldüyse orada daha yüzlerce belki de binlerce sene kalacak demektir. Yavaþ yavaþ yukarýya çýkalým artýk. Seni yolcu etmenin zamaný geldi. Gitmeden okült bilgilere ve maðaraya karþý duyduðun bu ilginin sebebini öðrenebilir miyim?
-Belki bir gün benim de böyle bir maðaram olur. Onun alt yapýsýný þimdiden oluþturuyorum. Ýyi planlama yaptýðýmý fark etmiþsindir.
-Maðaran olsa bile okült bilgilerin olmayacak. Sana onlarý kimse vermez.
-Sen ne güne duruyorsun? Neden teleþlandýn? Maðaraný elinden alýrým diye mi korkuyorsun? Korkma, senin pis maðarana kalmadým. Gerçek yaþamda beni bekleyen baþarý ve zevkler dolu. Ben de gitmeden bir þey söyleyeyim: Bir müteahhitle tanýþtým. Çok tanýnmýþ bir firmasý var. Biraz sallantýda kriz nedeniyle. Bana iþ, daha doðrusu ortaklýk teklif etti. Ayrýntýlarý önümüzdeki günlerde konuþacaðýz.
-Hayýrlý olsun. Geldiðimiz yoldan geri dönelim. Unutma tünelde kafana, basamaklarda da bastýðýn yere dikkat ediyorsun.
-Anladýk, ayný þeyleri tekrar edip durma!

***
-Merhaba.
-Merhaba da, araya o kadar çok zaman girdi ki neredeyse seni tanýyamayacaktým. Altý aydan bile fazla oldu görüþmeyeli.
-Böyle gerekti. Bazý problemlerimi halletmeden gelemedim.
-Karýný öldürme planlarýn vardý. Uygulayabildin mi?
-Hepsini anlatacaðým. Önce geçen defaki konuþmamýzda sözünü ettiðin okült bilgilerle ilgili cevabýný almak istediðim sorular var. Bu konuda biraz çalýþma da yaptým. Konuþmamýz gereken çok konu var. O nedenle bu güne mahsus burada kalma süremi uzatabilir misin?
-Hayýr, olmaz. Süre belli, ortalýk aðarana kadar. Ben anlatýrken okült bilgileri küçümsüyor gibiydin, þimdi ise bu konuda bazý þeyler öðrenmek niyetindesin. Yoksa kendi maðaraný kurma fikri mi seni bu yola sevk etti? Sor bakalým!
- Ýnatçý bunak! Biraz fazla zaman ayýracaksýn diye ödün kopuyor.
-Hakareti býrak ve konuya gel.
-Peki, soruyorum: Hipnoz, psikokinezi, parapsikoloji (psikoloji ötesi) gibi kavramlar da bu konu ile mi ilgili?
-Öyle sayýlabilir. Çünkü onlar da bazý gizli bilgiler içermektedir. Ayrýca bunlara duyum ötesi algý’yý, Taoculuk’u, yogayý da ekleyebilirsin.
-Peki, bütün mürþitler ayný gizli bilgilere mi sahiptirler. Müritlerine aktardýklarý birbirinin benzeri bilgiler midir?
-Bir tane öðreti yok ki, aktarýlan sabit, belli bir bilgi olsun. Çok sayýda öðreti var; bu geçmiþte de böyle idi bu gün de… Müritlere aktarýlan bilgi, diðer insanlardan gizlenen bilgi ya da ezoterizm dediðimiz zaman daha kapsamlý bir konunun içinde buluruz kendimizi. O takdirde mesela bir Yahudi gizemciliði olaral kabul edilen Kabbala’yý , Eski Türkler’deki Þamanizm inancýný hatta Masonluk’u bile bu kapsamda düþünebiliriz.
-Ya büyü?
- Evet, büyü veya sihir; diðer deyiþle maji de okült bilgidir. Kahinler, medyumlar bu bilgileri kullanmýþlardýr.
-Hangi amaçla kullanýyorlar ve uyguladýklarý yöntem nedir?
-Sorunu sondan baþlayarak cevaplayayým: Anlaþýlmasý kolay, ama uygulanmasý çok zor; daha doðrusu bazý koþullara baðlý bir yöntem var burada: Birtakým araçlar kullanarak deðil, düþünce yolu ile evrendeki olaylara müdahale edebilme amaçlanýyor.
-Yani esas amaç evrendeki olaylara müdahale edebilmek mi?
-Evet.
-Bu mümkün mü? Hani her þey bir düzen içinde ve kurallara uygun olarak gerçekleþiyordu? O zaman bir baldýrý çýplak büyücü, kahin ya da mürþit nasýl oluyor da evrendeki olaylara müdahale edebiliyor?
-O insanlarý küçümseme, bir gün bu yaptýðýndan piþmanlýk duyabilirsin. Buradaki müdahale mesela, yaydan çýkmýþ olan bir okun varacaðý yer, hedefin tam ortasý ise; oku hedefin dýþýna yönlendirme þeklinde anlaþýlmamalý. Bu gerçekleþmemiþ, baþlamamýþ eylemlerle ilgili bir yönlendirme. Ýlahi düzenin bazý gerçeklerini görebilme yetisi.
-Anlamadým, ama dediðin gibi olsun.
-O zaman doða ile konuþmayý bir dene. Bakalým sana neler anlatacak? Gerçek dost doða’dýr; bize her þeyi karþýlýk beklemeden verir. Bilgi de bunlardan bir tanesidir.
-Doðayý inceleyecek zamaným mý var? Senin gibi bu maðaraya kurulup, ahkâm kesmiyorum; iþim gücüm var benim.
-Öyleyse zaman bulduðunda otur bilgisayarýn baþýna Mistisizm, Panteizm, Metafizik, Spritualizm, Teofizi, Antropozofi, Ufoloji konularýný bir incele. Okült bilgiyi kavramak, anlamak istiyorsan tabii. Çünkü bunlar da ezoterizm ile benzeþen yanlarý olan ama ayný olmayan kavramlardýr. Ýstersen bu konuyu burada kapatalým ve gündelik yaþam olaylarýna dönelim.
-Evet, kayýnpederlerin bizde olduðunu söylemiþtim son görüþmemizde. Misafirlikleri biraz uzun sürdü. Gitmeden önceki gece yemekte, her sene yaptýklarý gibi çocuklarý götürmeyi teklif ettiler. Her defasýnda olumlu görüþ bildiren karým bu sefer karþý çýktý. Ben ne olumlu ne de olumsuz bir görüþ beyan etmedim. Bu konuda en akýllýca davraniþ susmaktý. Öyle de yaptým. Çocuklar da gitme konusunda ýsrarcý davranýnca karým, sonunda kabul etmek zorunda kaldý.
-Beklediðin ortam gerçekleþti demek ki.
-Öyle oldu. Ertesi gün kayýnpederleri ve çocuklarý araba ile otobüs terminaline götürüp yolcu ettim. Sevinç içindeydim. Ýþteki arkadaþlarýn bile bu sevinçli halim dikkatlerini çekmiþti. Hatta espri olsun diye bir arkadaþ “Kaynanasýnýn gitmesine bu kadar sevinen bir damada da ilk defa rastlýyorum.” dedi. Ben iþte iken planýmý bir kez daha gözden geçirdim: Karým uyuduðunda arabadaki malzemeleri eve çýkaracaktým. Odasýna girecek, baþýna balta ile vurup bayýlttýktan sonra ellerini ve ayaklarýný baðlayýp, aðzýný sýký sýkýya bantlayacaktým. Bu iþlem bittikten sonra bedenini sürükleyerek banyo küvetinin içine taþýyacak, býçakla kafasýný kesecek ve bedenini parçalayýp siyah, kalýn, büyük çöp poþetlerinin içine dolduracaktým. Geriye bu poþetleri aþaðýya arabaya taþýyýp gömmek kalýyordu. Tam burada, daha önce kazdýðým mezar aklýma geldi. Oraya birisi gömülmüþ veya baþka bir nedenle mezar kapanmýþ olabilirdi. Bu düþünce ile hemen iþten çýkýp mezar yerine gidip kontrolümü yaptým. Herhangi bir deðiþiklik yoktu.
-Her iþinde böyle saðlamcý mýsýndýr?
-Her iþimde olmayabilirim, ancak bunda en ufak bir yanlýþlýk yapma þansýna sahip olmadýðýmý biliyordum. Eve geldim. Karým bana karþý son derece iyi davrandý.Yemek yedik. Ben de ona kýrýcý bir davranýþda bulunmadým. Televizyon izledik. Derken onun yatma saati geldi, “iyi geceler” dileyip odasýna gitti. Ýyice uykuya dalmasýný bekledim. Ýki saat sonra kapýsýna gidip içerdeki sesleri dinledim. Horlamasýný duyunca, hemen aþaðýya inip arabadaki malzemeleri getirdim. Baltayý alýp kapýsýnýn koluna abandým.
-Ýstersen teferruatý anlatma. Çünkü eylemin oluþ þeklini az önce de senden dinlemiþtim. Hem böylece zamandan da kazanmýþ oluruz.
-Sen ne diyorsun aptal bunak! Bir þey olduðu filan yok ki sana teferruatý anlatayým! Çünkü kapý kilitliydi. Baþýmdan aþaðýya kaynar sular döküldü, sinirden kýpkýrmýzý kesildi yüzüm, elim ayaðým titremeye baþladý. Þok, þok, þok… Ýþte budur þok! Bu þaþkýnlýðým ne kadar sürdü bilemiyorum. Kendi kendime olumlu telkinler vermeye çalýþtým. Bir yandan da içimden bir ses “kýr kapýyý, gir içeri ve gebert mendebur karýyý!” diyordu. Zor tuttum kendimi. Ýyi ki öyle yapmýþým; yoksa her þey mahvolabilirdi. Kendimi toparladýktan sonra ilk iþim malzemeleri tekrar arabaya götürmek oldu.
-Geçmiþi defalarca yaþamak zorunda deðilsin. Biraz sakin ol. Sesin çok rahatsýz edici.
-Kýsa ve iyi bir yol seçmiþtim. Olmadý.
-Hedefe götürmeyen yol, kýsa olsa ne yazar?
-Zekama güvenir, kendimi çok zeki bulurdum.
-Çok zeki olman bütün problemleri çözeceðin, bütün sorunlarýn üstesinden geleceðin garantisini vermez.
-Nerede yanlýþ yaptýðýmý düþünmeliydim. Bu yüzden kendime öfkeleniyordum.
-Üzülme, her insanýn yanlýþlarýnýn sayýsý, doðrularýnýn sayýsýnýn karesi kadardýr. Planda deðiþiklikler yaparak gene istediðin sonuca ulaþabilirsin.
-Ben de zaten öyle yaptým. Bundan sonra da odasýný kilitleyerek yatacaðý ihtimalinden hareketle, baþka yollar aramaya baþladým. Bunun için çok düþünmem gerekmedi; buluverdim: Karýmý çýldýrtacaktým.
-Bu da önceki planýna benzemesin!
-Fýrsat bu fýrsat, vur sen de kambur! Laflarýn kýrbaç gibi.
-Uyarmaktý amacým.
-Bu olaydan üç-dört gün sonra karým mutfakta iþ yaparken odasýna girip yorganýnýn altýna bir kertenkele koydum. Uzatmayayým, yatmaya gittikten beþ dakika sonra faltaþý gibi açýlmýþ gözlerle dýþarý fýrladý. Bu sýrada baðýrmak istemesine raðmen, sesi hiç çýkmýyordu, yani baðýramýyordu. Birkaç dakika sonra attýðý çýðlýkla zaten bunu telafi etmiþti. Sesini apartmanda duymayan kalmadý, herkes camlara kapýlara fýrladý. Sakinleþtikten bir saat kadar sonra yatmak için odama giderken o, salondaki kanepede oturmuþ, þaþkýn þaþkýn bakýnýyordu. Sabahleyin kalktýðýmda da ayný yerdeydi. Demek ki bütün gece uyumayýp orada pineklemiþti. Bu olaydan on gün sonra araba ile birlikte alýþveriþten dönerken onun bulunduðu taraftan bir sokak lambasýna bindirdim.
-Kaza oldu yani. Dalgýnlýktan mý?
-Hayýr, bilerek çarptým. Fazla hýzlý olmadýðým için bu çarpmadan bana bir zarar gelmeyeceðini tahmin ediyordum. Gene bastý çýðlýðý… Tabii titremeler, aðlamalar v.s.. Kaza nedeniyle alnýnda da küçük bir yara oluþtu. Ön cama kafasýný vurmuþ olmalý. O günden beri benimle birlikte arabaya binmiyor. Þansa bak ki, daha sonra da kendiliðinden bir olay meydana geldi. Bunda benim herhangi bir katkým olmadý. Evin sokaðýnda bir gaspçý çantasýný almak için saldýrmýþ. Karým çantayý vermemek için direnmiþ, gaspçý da almak için bütün gücüyle çekelemiþ. Sonuçta metrelerce sürüklenmiþ, çanta da gaspçýda kalmýþ. Vucudu yara bere içindeydi.
-Özetlersen iyi olur.
-Kýsa kes mi demek istiyorsun? Tamam özetliyorum, þu anda bir psikiyatristin tedavisi altýnda. Bir torba sinir ilacý var. Robot gibi dolaþýyor evde. Konuþmuyor bile. Bu arada önemli bir noktayý unutmadan söyleyeyim: Tedavisini yapan doktor, benimle de ayrýca konuþtu ve bana “Çok dikkatli olmalýsýnýz. Çünkü eþiniz çok aðýr bir hastalýk geçiriyor. Týpta psikoz olarak tanýmladýðýmýz bir ruhsal bozukluk. Bu tip hastalar hem kendilerine hem de etraflarýndaki insanlara zarar verebilirler. Açýkçasý intihar edebilirler ya da birisini öldürebilirler. Tehlike sezdiðinizde lütfen, derhal bizi haberdar edin.” dedi.
-Bir cümle ile ortaklýk iþinden de bahset de görüþmeyi bununla noktalayalým.
-O iþ tamam. Yeni iþimde çalýþmaya baþladým bile. Þimdiden büyük paralar kazanýyorum. Bu iþin kýymetini bileceðim. Nereden nereye geldim? Geçmiþte yaþadýðým maddi sýkýntýlarý düþünerek inþaat iþine dört elle sarýlýyorum.
-Çiviyi diþinle söktüysen kerpetenin deðerini daha iyi anlarsýn.
-Doðru. Arada sýrada senden de güzel bir söz duymak ne güzel! Yarýn gelebilir miyim?
-Yarýn olmaz. Öbür gün gel. Güle güle.
-Hoþça kal.
****

-Nasýlsýn?
-Ýyi sayýlmam. Geceleri rahat uyuyamýyorum. Birkaç gecedir ayný rüyayý görüyorum. Yüksek bir yerdeyim, aþaðýsý derin bir uçurum. Aniden bir fýrtýna çýkýyor, beni uçuruma doðru iteliyor. Bir þeye tutunuyorum; aðaç mý kaya mý bilmem. Fýrtýna bir cadýya dönüþüyor, bu cadý tutunduðum nesneden koparabilmek için ayaðý ile ellerimi tekmeliyor. Direniyorum. Sonunda býrakmak zorunda kalýyorum. Uçurumdan aþaðýya doðru sürükleniyorum, yuvarlanýyorum; yuvarlanma az sonra uçmaya dönüþüyor. “Ýþim bitti artýk” diye düþündüðüm, hýzla dibe çakýlacaðýmý sandýðým sýrada aðzýný açmýþ beni bekleyen bir ejderha görüyorum. Ejderha da papaz kýlýklý üç-dört metre boyunda bir adam oluveriyor ve bu adam güçlü elleriyle beni yakalýyor.
-Kâbuslar oldukça rahatsýz edici görüntülerdir. Fizyolojik ya da psikolojik bir olumsuz durum buna neden olabilýr. Bitti mi?
-Bitmedi. Ýri, papaz kýlýklý adam beni kucaðýnda biraz taþýyor ve tarihi bir yapýnýn kapýsýnýn önündeki bir taþýn üzerine yatýrýyor. Burasýnýn neresi olduðunu sorduðumda; tek bir kelime çýkýyor aðzýndan: “sunak”.
-Yani tanrýlara adak sunulan yer.
-Öyle olmalý. Gözlerimi, ellerimi, ayaklarýmý baðlýyor. Göremiyorum, fakat çýkarýlan gürültüden etrafýmda bir kalabalýðýn olduðunu anlýyorum. Derken ortalýðý bir sessizlik kaplýyor. Çýt çýkmýyor. Öldüðümü, öteki dünyaya gittiðimi düþünüyorum. Nasýl olduðunu bilmiyorum, ama kurban durumunda iken seyirci durumuna geçtiðimi fark ediyorum. Bu sefer sunak yerindeki taþýn üzerinde 17-18 yaþlarýnda oldukça güzel bir kýz var. Ellerinde býçak olan üç adam, kýzýn elbiselerini çýkarýyorlar, bunu yaparken çok nazikler. Kýz baðýrmýyor, debelenmiyor, sessizce olacaklarý bekliyor. Derken renkler, seslere; sesler görüntülere karýþýyor. Sunaktaki kýz kayboluyor, onun yattýðý yerde tek baþýna bir kalp duruyor. Bu kalp çalýþýyor, sunakýn altýndaki oyuktan incecik bir kan dereciði akýyor. Uyanýyorum. Tabii kan-ter içinde kalmýþým.
-Aylardýr kesme-biçme iþlerini düþünen bir insandan baþka türlü rüya görmesi de beklenemezdi.
-Sað ol be bunak! Teþhisi de koydun hemencecik. Tedaviyi de söyle bari.
-Tedavi iþine ben deðil, bir ruh hekimi bakmalý. Yeni iþinden bahsediyorduk iki gün önce…
-Bir inþaat firmasý olduðunu söyledim sanýrým. Þirkete önemli oranda ortak oldum. Proje üzerinden konut satýyoruz, bir taraftan da daha önce satýlan dairelerin inþaatýný bitirmeye çalýþýyoruz. Ortaðýmla kafa kafaya verirsek çok büyük iþler yapabiliriz.
-Ateþ tek baþýna olursa sadece düþtüðü yeri; rüzgardan yardým alýrsa her tarafý yakar. Anladýðým kadarýyla biriniz ateþ, diðeriniz de rüzgar gibisiniz. O þirkette iþlerin biraz bozuk olduðunu söylemiþtin.
-Kriz dolayýsýyla biraz sýkýntý var, ama aþacaðýz. Bir bankadan yüklü miktarda kredi almak üzereyiz. Ýþlemler sonuçlandýktan sonra önemli ölçüde rahatlayacaðýmýzý sanýyorum. Gerçi þimdi de iyi kazanýyoruz. Mesela arabamý deðiþtirdim. Biraz eskimiþti ve kazadan sonra saða doðru da çekiyordu. Bir dört çeker aldým. Malûm devir “ye kürküm ye” devri. En kýsa zamanda bir villaya taþýnmayý da düþünüyorum. Görüþmeleri, partileri, toplantýlarý lüks yerde yapmak kiþiye ve firmaya prestij kazandýrýr. Çok çalýþýyorum ve daha da çok çalýþacaðým; çünkü o kadar fazla þeye ihtiyacým var ki.
-Tebrikler. Bu kadar kýsa sürede böylesi bir sonuca ulaþmak herkesin baþarabileceði bir iþ deðil.Yalnýz þunu da unutma: Ýhtiyaçlarýný azaltýrsan ancak o zaman esaretten kurtulup, özgürlüðe kavuþursun. Yoksa sen kendini efendi zannedip avuturken, köleliliðin bir ömür boyu sürer gider. Para her þey demek deðildir. Bu husutaki son sözüm de þu: Daða týrmanýrken, ineceðini de düþünmelisin.
-Önce tebrik için teþekkürler. Sen de þunu bil ki; evet para her þey deðildir; her þeyin her þeyidir. Konu daðýlmadan anlatmaya çalýþayým , çünkü bu gün sana söylemek istediklerim asýl O’nunla ilgili þeyler.
-Yani sevgilinle. Sahi çok ender bahseder oldun O’ndan.
-Acele etme, anlatýyorum iþte. Az kalsýn o þýllýk beni öldürecekti. Belki fark etmiþsindir boynumu hep sol tarafa doðru eðik tutuyorum.
-Geçen geldiðinde dikkatimi çekti, ancak sormadým. Nasýl olsa kendi anlatýr diye düþündüm. Geçmiþ olsun, boynuna sert bir darbe mi aldýn?
-Tahminime göre yaklaþýk iki ay olmuþtur. Eski iþyerimdeydim. O, oraya çýkageldi. Tam O geldiði sýrada odamda sekreterime bir mektup yazdýrýyordum. O, odaya girer girmez kýzýn üzerine saldýrdý. Araya girip kýzý kurtardým ve dýþarý çýkmasýný söyledim. Kýz gitti. Meðerse bizimki kýzý kýskanmýþ. Çok güzel bir kýzmýþ da, ben odada onunla ne yapýyormuþum da, beni daha önce uyarmýþ da… Burasý doðru, yani uyarmýþtý, hatýrlýyorum: ”Karýn dahil, bir baþkasýyla yattýðýný öðrenirsem yemin ederim ki seni öldürürüm.”, demiþti. Baðýrýp duruyor, benim söylediklerimi dinlemiyordu. Kýzý sekreter olarak benim almadýðýmý, daha önce burada çalýþan bir memur olduðunu ve ben Muhasebe Müdürü olduktan sonra patronun onu benim sekreterim olarak görevlendirdiðini anlattým.
-Kiþi kendini nasýl bilirse baþkalarýný da öyle sanýrmýþ. O senin sekreterindi ve sevgilin oldu. Þimdiki sekreter niye yeni sevgilin olmasýndý ki…
-Evet, O da öyle düþünmüþ olabilir. Koltuða oturtup elini yüzünü kolonya ile ovdum. Ýyileþtiðini düþünürken, bir aðlama krizine girdi. Sustaramýyordum. “Aðlayabildiði kadar aðlasýn” diye düþünerek býraktým. Sustuðunda yanýna gidip, saçlarýný okþayýp güzel sözler söyledim. Ýyi görünüyordu. Çantasýný açtý, parfüme benzeyen bir þey çýkardý. Daha doðrusu ben öyle zannettim. Çýkardýðý parfüm deðil biber gazýymýþ. Gözlerime doðru elindeki þeyi sýktý. Hiç bir þey göremiyordum. Gözlerim yanýyordu, ovuþturdum; ancak fayda etmedi. Ben gözlerimle uðraþýrken karnýmdan ve boðazýmýn sol tarafýndan beni býçakladý. Sesim çýktýðý kadar baðýrmaya baþladým. Daha doðrusu acýdan böðürdüm. Gürültü bürodakilerin dikkatini çekmiþ olmalý ki güvenlik elemanlarý içeriye doluþtu. Gerçi ben, o sýrada güvenlik elemanlarýný görmedim, ama kapýnýn hýzla açýlmasýndan onlarýn geldiklerini anladým. Öncelikle gözlerimi yýkamalarýný istedim. Gözlerim yýkanýnca, biraz daha iyiydim eskiye oranla. Bu sefer de boynumun ve karnýmýn acýsý dayanýlmaz bir hal almýþtý.
-Geçmiþ olsun. Bir anlýk öfke ile yapýlmýþ bir davranýþa benzemiyor.
-Bilemem. Güvenlik elemanlarý O’nu yakalamýþlar, biber gazýna ve sustalý býçaðýna da el koymuþlar tabii. O’nu ne yapacaklarýný sordular. Bir odaya hapsetmelerini, odanýn içine ve dýþýna nöbetçiler koyup ben gelene kadar beklemelerini, bu arada odadaki kanlarý derhal temizletmelerini ve beni de özel bir hastaneye götürmelerini söyledim. Hastane tedaviye hemen baþladý, fakat bu arada býçakla yaralanma olduðu için polise haber vermeyi de ihmal etmemiþler. Tedavi bittikten sonra polis gelip ifademi aldý. O’nu polise teslim etmedim. Kýyamadým. Çünkü aylarca karakollarda, mahkemelerde sürünecekti. Belki de hapse bile girecekti.
-Öyleyse polise yanlýþ ifade verdin.
-Evet, iþyerinden biraz uzak bir sokakta bir gaspçý tarafýndan saldýrýya uðradýðýmý ve cebimdeki bir miktar paranýn da alýndýðýný söyledim. Saldýran kiþi ile ilgili bir eþkâl de uydurdum. Polis tahkikatý benim verdiðim bilgiler doðrultusunda sürdürüyordur sanýrým. Boynum ve karným bantlý bir þekilde iþyerine döndüm. Çalýþanlarý bu olaydan kimseye bahsetmemeleri konusunda uyarýp, O’nun gözetim altýnda tutulduðu odaya girdim. Önce yüzüme hiç bakmadý, hastane ve polisle ilgili yaþadýðým olaylarý anlatýnca boynuma sarýlýp özür diledi ve gene aðladý. Sevgim baþkalarýnýn O’na zarar vermesini engellememi saðlamýþtý.
-Baþkalarýnýn zarar vermesini engelliyor da senin zarar vermeni engelleyemiyor.
-Bunlar farklý þeyler. Sen anlayamazsýn.
-Öyle olsun. Seni o halde gören karýna ve çocuklarýna durumu nasýl anlattýn?
-Karým pek ilgilenmedi. Çocuklara da polise anlattýklarýmý söyledim; ama inanmýþa benzemiyorlardý. O nedenle çocuklarýmýn yüzüne utancýmdan uzunca bir süre, daha doðrusu günlerce bakamadým.
-Karýnýn durumu nasýl? Senin yaþadýðýn olayý bile tam olarak algýyamadýðýna göre, durumu aðýr olmalý.
-Çok kötü. Çýldýrmak üzere. Yaþadýðý olaylara bir ay önce bir ekleme daha oldu. Bu da kendiliðinden. Erkek kardeþini kaybetti. 30-35 yaþlarýnda idi, kalp krizi aldý, götürdü.
-Aksilikler üst üste geliyor.
-Bir profesör demiþ ya “aksilikler belediye otobüsleri gibidir. Gelmez gelmez, sonra hepsi ard arda geliverir” diye.
-Doðru. Karýna bu zor günlerinde destek oluyor musun? Ne de olsa yýllardýr sürmüþ olan bir bereberliðiniz var ve de çocuklarýnýn annesi. Vefalý insan bu gibi durumlarda yardýmlarýný esirgememeli.
-Kambur, sen beni dinlemiyor da dinliyor gibi mi yapýyorsun? Defalarca söyledim. Ben ondan kurtulmak istiyorum. O benim ayaðýma bulaþmýþ bir çamur. Çamuru bir þekilde temizlemek istiyorum. Kararýmý çoktan verdim ve sen de bunu bir kez daha duy: Onu çýldýrtarak hayatýmdan çýkaracaðým.
-Karýna yaptýðýn psikolojik bir iþkence. Bence bedene yapýlan iþkence ruha yapýlanýn yanýnda çok hafif kalýr.
-Bu gece ahlâk budalalýlýðýn üzerinde. Ýyisi mi, seninle kavga etmeden ve de kovulmadan kendim gideyim. Haydi, hoþça kal iyilik timsali bilge kambur!
-Güle,güle.

***

-N’oldu evlat? Nefes nefese kalmýþsýn, yüzün de bembeyaz. Bir þeyden mi korktun? Otur, dinlen istersen. Daha sonra da anlatabilirsin.
-Bana evlat ya da dostum diye hitap etme. Gýcýk kapýyorum bu tarz konuþmalarýndan. Sanki benimle dalga geçiyormuþsun gibi geliyor. Hem de ne olduðunu bilmiyormuþ gibi davranma. Burada korkulacak o kadar çok þey var ki.
-Ne varmýþ?
-Daha ne olsun? Maðaranýn giriþinde onlarca kuþ ölüsü, yerde kýrýlmýþ yüzlerce kuþ yumurtasý. Öyle ki yumurtalar zemini sanki cilalanmýþ gibi yapmýþ. Ayaðým kayar da düþerim diye oldukça dikkatli davranmak zorunda kaldým.
-Maðaranýn giriþinde, kuþlarýn çok sayýda yuvasý vardý. Oradaki kuþlarýn yumurtalarý yere düþmüþ olmalý.
-Hadi orasýný anladýk diyelim. Peki giriþten beþ-altý metre ilerideki boz bir ayý leþi de neyin nesi? O ayý hep burada mý yaþýyordu? Neden öldü, ya da kim öldürdü o hayvaný? Ayý olduðunu bilseydim bu lanet yere adýmýmý bile atmazdým. Yoksa burada ondan baþka da ayý var mý?
-Burada baþka ayý yok. Ölüsünü gördüðün ayý da oldukça zararsýz bir hayvandý. Buraya gelip giden insanlarýn hiç birisine bir zararý dokunmamýþtýr. Zaten ininden pek dýþarý çýkmazdý. Ara sýra çýkarsa da sessizce tekrar yuvasýna dönerdi.
-Neden öldü?
-Bilmiyorum.
-Ayý leþinin az ötesinde ölü yýlanlar da gördüm. Yol boyunca kertenkele, sümüklüböcek, örümcek, kurbaða, yarasa ölüleri doluydu. Hatta küçük küçük ölü balýklar bile vardý. Ya o yüzlerce ölü fare, ne kadar iðrençti!... Ne oldu burada? Bana anlat! Yoksa bu hayvan katliamýný sen mi yaptýn, zalim bunak?
-Bana zalim diyene de bak! Benim bu iþte herhangi bir rolüm yok.
-Lafý eveleyip gevelemeden anlat öyleyse. Ne olduðunu öðrenmek istiyorum.
-Geçen gün maðaranýn içinde her þey normal gibi görünüyordu. Ýlk iþaret rüzgarla geldi, çünkü esinti azaldý ve az sonra da tamamen kesildi. Derken karanlýk daha da koyulaþtý. Nefes almakta zorlandýðýmý hissettim. Demek ki içerinin nem oranýnda deðiþme olmuþtu. Derken yüzlerce kurbaða birden baðýrmaya baþladýlar, sanýrsýn ki diri diri etlerini koparýyorlar. Kurbaða çýðlýklarýnýn arkasýndan binlece sinek ortaya çýktý, sinekleri çok sayýda çýlgýn gibi uçuþan, bazen de duvarlara çarparak yere düþen bir yarasa sürüsü izledi. Nereden çýktýðýný göremediðim solucanlarla ve sümüklüböceklerle doldu yerler. Onlara hücum eden bir sürü de fare… Hayvanlarýn bazýlarý kaçýyor, bazýlarý kovalýyor, bazýlarý savaþýyor, bazýlarý bir yere saklanmaya çalýþýyordu. Kýsacasý tam bir kaos hakimdi maðaraya. Gelirken leþini gördüðün ayý bir ara yanýma geldi. bir metre kadar yaklaþtý ve gitti. Aradan fazla bir zaman geçmeden gene geldi. Bu sefer iyice yanýma sokuldu. Aramýzda birkaç santimetre mesafe ya var ya da yoktu. Gözleri kanlý ve yaþlýydý. Acý çektiðini anladým bakýþlarýndan, ama onun için bir þey yapmak gelmedi elimden. Demek ki hayvancaðýz, bir veda ziyareti için gelmiþti …
-Bütün bunlar olurken sen ne yapýyordun? Korkmadýn mý? Hayvanlar saldýrgan haldeyken sana da zarar verebilirlerdi.
-Þimdiki durduðum yerde oturmuþ olanlarý izliyordum. Korkmadým.Yýllardýr bu maðaradaki hiç bir canlý bana zarar vermedi ki korkayým. Ben de onlara zarar vermekten hep kaçýndým. Aç kalsam bile bir kuþu kesip yemeyi ya da bir balýðý yakalayýp kýzartmayý düþünmedim. Bu maðaranýn gerçek sahibi olan hayvanlarýn bazýlarý ile aramýzda saygý ve sevgi, bazýlarý ile ise sadece saygý vardýr. Yani bazý hayvanlar beni hem sayarlar hem de severler. Tabii ben de onlarý. Bazýlarý ise sevmeseler de saygý duyduklarý için bana zarar vermezler. Mesela yýlanlarla olan iliþkimiz sadece saygýya dayanýr ve birbirimizi sevmesek de zarar vermekten kaçýnýrýz.
-Hadi caným sen de! Hayvan saygýdan ne anlar?
-Sen öyle zannet.
-Sonra ne oldu?
-Evet korkmadým, ancak þaþýrdým. Halbuki biraz farklý olmasýna raðmen benzeri durumla daha önce de karþýlaþmýþtým. Bu kargaþa hali ne kadar sürdü tam olarak bilemem. Belki yarým saat, belki de bir saat… Bitmesi de baþlamasý gibi birden oldu. Ortalýðý aniden bir sessizlik sardý, sanki zaman durdu. Bu tahmininde güçlük çektiðim zaman sürecinde birbirinin tam zýttý iki ortama tanýk oldum. Önce gürültü, patýrtý ve olabildiðince kargaþa; sonra ise suskunluk, durgunluk… Ve en nihayet yavaþ yavaþ normale dönme iþaretleri. Birkaç saat sonra ise ortaya sürpriz bir olay çýktý.
-Sürpriz olan nedir?
-“Tamam bu iþ bitti”, derken her taraf sallanmaya baþladý. Yani deprem oldu. Bu deprem maðarada, biraz yýkýntýya yol açtý. Gördüðün balýk ölüleri deprem nedeniyle dereciðin dýþýna fýrlayanlardýr. Bazýlarý tekrar suya döndü, dönemeyenler ise tabii ki öldü.
-Deprem olalý üç gün oldu. Demek ki yoldaki molozlar deprem sýrasýnda düþmüþ.
-Benim anlattýklarým da zaten üç gün önceki olaylar. Daha önce de benzeri bir olay olduðunu, bunun biraz farklý olduðunu söylemiþtim. Ýþte farký bu depremdi…
-Bazý bilim adamlarý hayvanlarýn depremi önceden sezdiklerini ve bu nedenle de anormal davranýþlar yapabildiklerini iddia ediyorlar. Bu sence de doðru mu?
-Bilemem. Belki öyledir.
-Hani sen her þeyi bilirdin Kambur? Sorduklarýma “bilmem, bilemem, belki, olabilir” deyip duruyorsun.
-Ben her þeyi bildiðim iddiasýnda deðilim. Zaten her þeyi bilmek de istemem. Hele olacaklarý önceden bilmeyi asla istemem. Buna raðmen bazý olacaklarý önceden bildiðimde ise çok rahatsýzlýk duyarým. Ben, sadece bilmem gereken kadarýný bilirim. Bilmem gereken kadarýný da bana öðreten üstadlarýmdýr. Daha fazlasýný bilmem gerekseydi üstadlarým bunu yaparlardý. Onlar, ne takdir ettilerse o. Daha fazlasý peþinde koþmam, koþamam.
-Buna raðmen olanlarla ilgili bir açýklaman olmalý.
-Tabii var. Burasý, bu kocaman dünyanýn içinde küçücük bir dünyadýr. Bu þekilde insan ve hayvanlara ait yeryüzünde çok sayýda küçücük dünyalar var. Bu küçücük dünyalarda zaman zaman insan ve hayvanlarýn; bireysel ve toplumsal yapýlarýndan ya da doða olaylarýndan kaynaklanan kaoslar meydana gelir. Kaos bir süre devam eder, sonra biter ve yerini bir dengelenmeye býrakýr. Hiçbir kaos sürekli deðildir, eðer sürekli olursa bu kýyamet demektir. Ayný durumu bütün halindeki dünya için hatta evren için de söyleyebiliriz.
-Dengelenmeden kastýn eski halin saðlanmasý mýdýr?
-Hayýr, hiç bir dengelenme eskinin aynýsý deðildir. Her dengelenme yeni bir oluþumdur. Eski ile benzeþen durumlar olabilir, ancak kesinlikle týpatýp aynýlýk söz konusu deðildir.
-Ortalýk leþ dolu ve iðrenç bir koku var. Rahat nefes almak neredeyse imkansýz. Bu iðrenç koku beni çok rahatsýz ediyor. Buralarý neden temizlemedin?
-Kokuya zamanla alýþýrsýn. Öyle ki alýþýnca koku var mý yok mu, farkýna bile varmazsýn. Buralarý temizleme iþine gelince, benim buna niyetim olmadýðý gibi; hakkým ve yetkim de yok. Her þey doðal ortamýnda kalmalýdýr. Yani ben burada olmasaydým, nasýl kalacaksa öyle. Neyse bu konuyu artýk kapatalým. Çünkü bu konuya daldýk, senin sorunlarýný unuttuk. Sende ne var ne yok? Anlat bakalým. Aylardýr görüþemedik. Önemli geliþmeler olmalý.
-Var tabii. Mesela karýmýn durumu.
-Karýn iyi mi?
-Hayýr. Tam tersi. Þimdi bir týmarhanede yatýyor.
-Ýstersen oraya akýl hastanesi diyelim de bir çok hasta insaný gücendirmeyelim. Durumu aðýrlaþtýðý için mi hastaneye yatýrdý doktorlar?
-Öyle olsun, hadi hatýrýn için hastane diyelim. Acayip hareketler yapmaya baþlamýþtý. Durmadan yerleri süpürüyor, eþyalarýn tozlarýný alýyor, cam siliyor ve sürekli ellerini yýkýyordu. Bizler onun yüzünden lavaboya giremez olduk. Toplu ulaþým araçlarýna binerken mevsim isterse yaz olsun, mutlaka ellerine eldiven takýyordu. Eve gelince de ellerini defalarca yýkadýðý gibi ayný iþlemi eldivenlerine de uyguluyordu. Anormallikleri sadece bunlarla sýnýrlý deðildi. Sýk sýk oturduðu yerden kalkýyor, eline bir terlik alýyor, kapýnýn arkasýna üç kere vuruyor ve yerine oturuyordu. Birkaç dakika sonra gene ayný hareketi yapýyordu. Ýkide bir de yatak odasýndan dev örümcekler, yýlanlar ya da böcekler gördüðünü haykýrarak, çýðlýk çýðlýða fýrlýyordu. Anlayacaðýn evde ne rahat ne de huzur kalmýþtý.
-Ýlginç. Kapýnýn arkasýna terlikle neden vurduðunu sormadýnýz mý?
-Sorduk. Eðer o hareketi yapmazsa kendisinin ve çocuklarýnýn baþýna büyük bir felaket gelebilirmiþ.
-Anlaþýlan, çocuklarýný çok sevdiði için, onlarýn kötü bir þeyle karþýlaþmalarýna tedbir olmak üzere yapýyor .
-Ýyi de çocuklarýný çok sevdiðini düþündüðümüz bu anne, sebepsiz yere onlarý hastanelik edinceye kadar neden dövdü dersin? Neredeyse öldürecekmiþ. Zaten bu olaydan sonra doktorlar mutlaka hastanede gözetim altýnda tutulmasýna karar verdiler. Dilerim oradan ölüsü çýkar…
-Baþka neler oldu?
-Maddi yönden durumum çok iyileþti. Karýmý hastaneye yatýrdýktan bir ay kadar sonra bir villaya taþýndým. Þimdilik kiralýk, yakýn bir zamanda satýn da alabilirim. Bu arada O’nu da iþten ayrýlmaya ikna edebildim. Ýkna iþi oldukça zor oldu ama.
-Zor da olsa baþarmýþsýn.
-Spor bir araba hediye etmeseydim baþaramazdým.
-Bu deðirmenin suyu nereden geliyor?
-Beklediðimiz yüklü krediyi aldýk. Hemen üç arsa alýp yapmayý planladýðýmýz site þeklindeki konutlarýn temellerini attýk. Beþ ayrý yerde satýþ ofisi açtýk. Maket üzerinden konutlarýn satýþýna baþladýk. Satýþlar umduðumuzdan da iyi gidiyor. Yarýþtýðýmýz firmalarýn bazýlarýný geride býraktýk, ama henüz geçemediklerimiz de var.
-Baþkalarýyla kendini kýyaslarsan, onlar gibi olmaya çalýþýrsan mutsuz olabilirsin; kendin ol ve kendini gör. Her þeye raðmen bu kriz ortamýnda büyük bir baþarý elde etmiþsiniz.
-Evet, öyle. Birkaç kere yurt dýþýna seyahat ettim. Tabii yanýmda O da vardý. Hep dört-beþ yýldýzlý otellerde kaldýk. En lüks lokantalarda yemek yiyoruz. Biraz býktýrýcý bile olmaya baþladý bu lüks yaþantý. Mesela tanýnmýþ birçok lokantanýn yemeklerinin bana fakirlik günlerimde yediðim bir ekmek arasý dönerin lezzetini vermemeye baþladýðýný fark ettim.
-Her þeyin fazlasý býkkýnlýk yaratýr, daha da aþýrýya gidilerse tiksinti bile doðurabilir.
-Bunda haklýsýn. Çektiðim onca sýkýntýdan ve acýdan sonra þimdi ekonomik yönden oldukça iyi hissediyorum kendimi.
-Acý insanýn ruhsal baðýþýklýk sistemini güçlendiren bir ilaçtýr.
-Bu arada çevrem de çok deðiþti tabii ki. Son derece kaliteli ve zengin insanlarla tanýþtým. Bambaþka bir arkadaþ-dost çevresi oluþtu kendiliðinden. Çok güzel bayanlar da var aralarýnda. Hele yeni tanýþtýðým bir bayan var ki, nasýl anlatsam! Mükemmel bir yaratýk. Otuziki yaþýnda, kocasý öleli iki sene olmuþ. Adam ölünce kadýna yüklü bir miras kalmýþ, ama o gene de çalýþýyor. Bir bankada müdüre. Bizim kredide çok faydasý oldu. Bana karþý ilgisi de var. Tabii benim de ona karþý…
-Boynundan ve karnýndan býçaklandýðýný çabuk unutmuþa benziyorsun. Ortada hiç bir þey yokken bunu yapan birisi böyle bir durum karþýsýnda ne yapmaz! Bu sefer hayatýný sonlandýrýcý bir silah kullanacaðýndan emin olabilirsin. Yanýlmýyorsam bu gerçeklere raðmen sen, “Kovandan bal almak isteyen arýlarýn sokmasý ihtimalini göze almalýdýr.” diye düþünüyorsun.
- O kötü olayý hatýrlatma. Korksam böyle bir iliþkiye giremezdim.
-O’na ihanet mi edeceksin?
-Evet. O bana ihanet ediyor ya! Hem öncekini affetmiþ olmama raðmen…
-Bir þeylerden mi þüphelendin?
-Þüphe olsaydý keþke.Elimde somut deliller var. Bunun bedelini ona ödettireceðim. Detayýný anlatmýyorum olayýn, çünkü çok uzun sürebilir.
-Bir dahaki görüþmeye býrakalým öyleyse. Arayý fazla uzatma.
-Uzatmak zorundayým, zira yurtdýþýnda bazý iþlerim var. Burada da toplantýlar, görüþmeler, tapu ve belediye iþleri v.s gibi bir sürü zaman harcamam gereken iþ beni bekliyor.
-O zaman sana kolay gelsin diyeyim..
-Hoþça kal.
-Güle güle.



****


-Merhaba.
-Merhaba hoþ geldin. Geçen zaman seni oldukça deðiþtirmiþ. Zayýflamýþsýn, gençleþmiþsin. Bir ara kestirmiþtin, ama þimdi tekrar sakal býraktýðýný görüyorum.
-Evet, çünkü artýk biraz entel takýlýyorum. Deðiþmem normal, zira görüþmeyeli neredeyse onüç-ondört ay oldu.
-Evet hatýrlýyorum. Depremden birkaç gün sonra idi.
-Burayý hayvan leþleri ile doldurmuþtun, kabahati de depreme atmýþtýn.
-Kabahat filan atmadým, sadece hayvanlarýn neden öldüklerini bilmediðimi söylemiþtim. Zaman uzayýnca artýk buraya gelmekten vaz geçtiðini bile düþündüm.
-Seni býrakacaðýmý sanýyorsan yanýlýyorsun Kambur. Þunu sakýn unutma: Sana, benden kurtuluþ yok.
-Karýn iyileþti mi? En son hastanede olduðunu hatýrlýyorum.
-Ne gezeeer! Ne iyileþmesi? Ha,ha,ha…
-Neden güldün?
-Güldüm çünkü çok neþeliyim bu günlerde. Neden neþeli olduðumu sormayacak mýsýn? Ýstersen sorma! Ama ben, söyleyeyim: Karým sizlere ömür…
-Ne? Yani öldü mü?
-“Sizlere ömürün” ne anlama geldiðini bilmiyor musun? Bu inde yaþamak sana bazý þeyleri unutturdu mu?
-Oldukça keyiflisin. Yoksa karýný sen mi öldürdün?
-Maalesef ben öldüremedim. O zevki ben deðil de bir tren tattý. Bir baþka þekilde söylersem: Ýntihar etti.
-Olayý düzgün bir þekilde anlatýr mýsýn? Karýn hastanede gözetim altýndaydý. Nasýl olur da trenin altýnda kalarak intihar eder? Hastaneden mi kaçmýþ?
-Hayýr kaçmadý. Hastaneye yatýrdýktan sonra ben onu ziyarete hiç gitmedim. Aradan on ay geçti sanýyorum, beni uygulanan tedavi hakkýnda bilgi vermek amacýyla hastane yetkilileri çaðýrdýlar. Gittim. Týbbi kavramlarla dolu bir konuþma yaptýlar. Doðrusu konuþmalarýndan pek bir þey anlamadým; buna raðmen bir þeyler söylemek için onlara güvendiðimi ifade ettim.
-Oraya kadar gitmiþken karýný ziyaret de etmiþsindir.
-Benim böyle bir niyetim yoktu, fakat doktorlardan birisi beni görmesinin iyi olacaðýný anlatarak, karýmýn yanýna götürdü. Sonra da, bizi baþbaþa býrakýp odadan ayrýldý. Karýmýn oldukça iyileþmiþ olduðunu fark ettim. “Nasýlsýn?” diye sorunca, artýk iyileþtiðini ve eve dönmek istediðini söyledi. Hatta bir ara onu hastaneden çýkarmam için elime ayaðýma sarýlýp yalvarmaya baþladý. Doktorlarýn buna izin vermeyeceklerini belirtip görüþmeyi kýsa tuttum ve oradan ayrýldým.
-Bu konuyu doktorlarla görüþebilirdin.
-O sýrada onu eve götürmek gibi bir niyetim olmadýðý için, bu konuyu doktorlarla görüþmedim. Ancak, eve gelince düþündüm ki, karýmýn hastanede geçirdiði her gün onu biraz daha iyileþtirecekti. Halbuki bu benim arzu ettiðim bir sonuç deðildi. Kararýmý verdim: Karýmý eve getirecektim. Bir hafta sonra tekrar doktorlarýn karþýsýndaydým. Önce itiraz ettiler. Israr edince gönülsüz bir þekilde kabul ettiler. Karýmý aldým ve eve döndüm.
-Annelerinin dönmesine çocuklar nasýl bir tepki verdi?
-Çocuklar, üzerinden neredeyse birbuçuk sene geçmiþ olan o kötü anýyý unutamamýþ gibiydiler. Annelerine korkarak yaklaþtýlar. Oysa karýmýn o sýradaki hareketleri, konuþmalarý normal gibiydi. Eve geldiði için de oldukça mutluydu.
-Ailece oturup uzun uzadýya konuþabiliyor muydunuz?
-Çocuklar suskun kalýyorlardý. Ben de havadan sudan bazý þeylerden bahsediyordum; o kadar. Esas karýmla konuþmayý çocuklar evde yokken yapýyordum. Bir keresinde karým bana, hastaneye yatmadan önce gözlerinden kan, aðzýndan da salyalar akýtan bir hortlaðýn kendisini devamlý rahatsýz ettiðini, þimdi ise artýk görünmediðini söyledi. Nedir bu hortlak denen þey Kambur? Bu konularý en iyi sen bilirsin.
-Hortlak, bir ölünün dirilmiþidir.
-Yani ölü mezardan çýkýp, hortlak mý oluyor?
-Evet. Hortlaklar sað iken kötü olan insanlardýr. Kýzdýklarý kiþiye musallat olurlar ve onu rahatsýz ederler. Kefenle dolaþtýklarý için de oldukça korkutucu bir görüntüleri vardýr. Çoðunlukla ýssýz, tenha, izbe yerlerde ya da mezarlýklarda görülürler. Nadiren de olsa karýna olduðu gibi evlerde de görünebilirler.
-Hayalet gibi bir þey mi?
-Her hortlak ayný zamanda bir hayalettir, fakat her hayalet hortlak deðildir. Bunlar paranormal hadiselerdir.
-Parapisikoloji denilen bir daldan bahsedildiðini duymuþtum. Bu konularla uðraþýrmýþ. Çok saçma bir iþ olarak gelmiþti bana. Hayalet ya da hortlaklar herkese görünmüyorlar da bazý kiþilere neden görünüyorlar?
-Göründükleri kiþilerle bir sorunlarý, bir iliþkileri olabilir. Tabii bunda kiþinin hastalýklý ruh halinin rolünü de unutmamak gerekir.
-Her tarafý kapalý bir odada bulunan kiþinin yanýna nasýl gelebiliyor hayaletler?
-Hayaletler kapalý kapýlardan, duvarlardan kýsacasý her yerden geçebilirler. Maddi þeyler onlarýn geçiþini engelleyemez. Hayalet kiþiyi gölge gibi izleyen tinsel bir varlýktýr.
-Ben bu tür þeylere pek inanmam; aslýnda senin cinlerine de inanmamýþtým. Ýnanmam da eðlenceli bulurum. O nedenle bazý sorular soruyorum. Peki bu hayaletler ölülere mi aittir?
-Ölülerin hayaletleri olduðu gibi diri insanlarýn da olabilir. Mesela bazý insanlar sað iken astral seyahatler yaparlar. Yani bulunduklarý yerden bir baþka yere anýnda gidiverirler ve o gittikleri yerde olanlarý görebilirler ya da diðer insanlara görünebilirler. Ýþin esasý hayalet bir enerjidir. Ruhun bedenden ayrýlmasýyla ortaya çýkan bir enerji.
-Cinlerin bunlardan farký ne?
-Cinlerin varlýðý kutsal kitaplarda da kabul edilmiþtir. Onlar ateþten yaratýlmýþ ruhani yaratýklardýr. Görünmezler, ama insan gibi ruhlarý olan fiziksel varlýklardýr. Ýnsandan daha çok yaþamalarýna raðmen, fanidirler. Her fani gibi beslenirler, evlenirler, çoðalýrlar ve tabii ki ölürler. Cinler bir çok þeyi bilmelerine raðmen geleceði ve gaybý bilmezler. Ýyileri de vardýr, kötüleri de.
-Sen galiba son zamanlarda iyi cinlerle daha fazla görüþmeye baþladýn.
-Bu kanaate nasýl vardýn?
-Ýlk görüþmemizde “kötülükler kralý” olmaktan bahsederken, þimdilerde iyilik meleði kesildin de…
-Hiç bir insan ne tamamen iyidir ne de tamamen kötü. Cennetle cehennem bile yan yanadýr. Dedem Küçük Sahib, bana iyi cinlerle de irtibat halinde olmamý öðütlemiþti.
-Bir yerde okumuþtum: Büyücüler hayalete dönüþebiliyorlarmýþ. Bu doðru mu? Doðru ise sen nasýl hayalete dönüþtüðünü bana göstersene!
-Buraya büyücü gösterisi izlemeye gelmedin herhalde! Ýstersen kaldýðýn yerden devam et.
-Tamam. Karým hortlaklardan bahsedince ben de bu konuyu onu daha da çok korkutacak bir þekilde iyice iþledim. Kötü ruhlardan söz ettim. Onlarýn bazý insanlarý devamlý izlediklerini, yanlýþ iþler yaptýrdýklarýný ve yaþamlarýný zindan ettiklerini anlattým.
-Maksadýný anlar gibi oldum!..
-Günaydýn! Ben onu iyileþsin diye eve getirecek kadar aptal mýyým? Onu yönlendirmeye çalýþtým tabii ki.
-Nasýl bir yönlendirme veya neye yönlendirme?
-Ýntihar. Kötü ruhlardan kurtulmanýn bir yolu olup olmadýðýný bana sordu. “Kötü ruhlar insaný öldükten sonra bile rahat býrakmazlar. Kötü ruhlardan kurtulmanýn tek yolu, onlardan daha kötü olduðunu kanýtlamaktýr. Ancak o zaman seni rahat býrakýrlar.”, dedim. “Bu yolu bana anlatýr mýsýn?”, diye sordu. Anlattým: En büyük kötülük, kiþinin kendine yaptýðýdýr. Kiþi intihar ederse kötü ruhlar, “bu kiþi bizim kötülüklerimizden daha fazlasýný yaptý” diye düþünerek bir daha onu asla rahatsýz etmezler.
-Bir de karýmý ben öldürmedim diyorsun. Bu yaptýðýn ne?
-Ben ona sadece bazý telkinlerde bulundum. O da benim söylediklerime kanýp intihar etmeseydi.
-Ýntihar ettiðini duyduðunda neler hissettin?
-Beni cep telefonumdan aradýlar. Sanýrým karýmýn telefonundan numarama ulaþmýþlar. Karýmýn bir kaza geçirdiðini ve durumunun ciddi olduðunu söylediler. Götürdükleri hastanenin adresini verdiler. Benim iþyerime çok yakýndý. Önce gidip gitmeme konusunda tereddüt ettim. Sonra her þeyi kendi gözlerimle görmek için gitmeye karar verdim. Hastanenin acil servisindeydi, henüz ameliyata almamýþlardý. Durumu aðýrdý, fakat þuuru yerindeydi. Beni tanýdý ve ancak çok kýsýk bir sesle “Artýk rahatsýz etmezler, deðil mi?” diyebildi. Zaten sonra da ameliyata aldýlar ve ameliyatdan sað çýkamadý. Yetkililerden öðrendiðime göre istasyona girmekte olan bir banliyö treni tarafýndan çiðnenmiþti. Yetkililer ayaðý kaydýðý için mi trenin önüne düþtüðünü, yoksa intihar mý ettiðini bilemediklerini de söylediler.
-Karýnýn ölümü seni memnun etmiþe benziyor. Gerçekten hiç üzülmedin mi?
-Üzüldüm, ama daha önce de söylediðim gibi ölümünün benim elimden olmayýþýna…
-Bu olay yaþantýnda çok deðiþikliðe yol açmýþ olmalý.
-Evet çocuklarýmla baþbaþa kaldým. Bir-iki ay sonra kayýnpederler geldiler, çocuklarla benim yeterince ilgilenemeyeceðimi söyleyip onlarý sürekli yanlarýnda kalmak üzere alýp götürdüler. Çocuklar gidince beraber oturmak için O’nu çaðýrdým. Ölü çýkan bir evde oturamayacaðýný ve o kadýnýn eþyalarýný kullanmak istemediðini söylediði için zaten kira olan yerden çýkýp yeni bir villa satýn aldým. Eþyalarý yeniledim. O da kendisine daha önce aldýðým evin kapýsýný kilitleyip yanýma geldi.
-O’nun ihanet ettiðini düþünüyor, hatta elinde somut deliller olduðunu söylüyordun.
-Evet, düþüncem deðiþmiþ deðil. Bir kere karým ölmeden önce kendisiyle evlenmem için beni durmadan sýkýþtýran bu kadýn, þimdi evlilikten hiç bahsetmez oldu. Bu dikkat çekici deðil mi? Sonra, seninle en son görüþmemizden bir hafta önce yaðmurlu bir günde O’nu bir adamla bir alýþveriþ merkezinin otoparkýnda gördüm. O da beni gördü, tanýnmamak için þemsiyesini yüzüne doðru indirdi. Ben ne o gün, ne de daha sonra O’nu bir baþkasýyla gördüðümden O’na bahsetmedim. Bahsetsem bundan sonra daha tedbirli davranýrdý.
-Doðru.
-Özel bir dedektiflik bürosu ile O’nu takip ettirmek için anlaþtým. Takip için fotoðraflarýný, adýný soyadýný, benimle oturduðu evin ve kendi evinin adresini büroya verdim. Uzun bir süredir devam eden çalýþmanýn sonucunda bazý bilgiler elde edildi.
-Ne gibi bilgiler?
-Ýliþki kurduðu adam, otuzbeþ yaþlarýnda; evli ve bir çocuðu var. Oto kiralama firmasý sahibi. Kaldýklarý oteller tesbit edildiði gibi, arada sýrada O’nun evinde de buluþuyorlarmýþ. Son günlerde kendi evine toz alma ve kontrol bahanesiyle çok sýk gitmesinin nedenini de böylece anlamýþ oldum.
-Çok sayýda delil elde etmiþsin. Daha ne bulmaya çalýþýyorsun? Dedektiflik bürosunun çalýþmasý hâlâ devam ediyor mu?
-Evet ediyor. Büro çok önemli bir delil peþinde. Yani görüntülerle de bu iliþki kanýtlanacak. O’nun evinin anahtarý bende de olduðu için büronun talimatlarý doðrultusunda evinin yatak odasýna gizli bir kamera yerleþtirdim. Sanýrým sonucu yakýnda alýrýz.
-Banka müdüresi ile olan iliþkiden ne haber?
-Ara uzayýnca, tabii anlatacak konu da çoðalýyor ve her þeyi konuþamýyoruz. O iliþki tam bir aþka dönüþtü. Gerçek aþk, iþte bu Kanbur. Çok seviyorum ve çok seviliyorum. Þiirlerdeki, romanlardaki gibi bir aþk…
-Þiirlerdeki, öykülerdeki, romanlardaki aþký bulup da yaþayan gerçekten var mý? Sanmýyorum. Hem, býrak bu laflarý. Çünkü O’nunla olan iliþkinde de ayný þeyleri söylemiþtin. Þunu da unutma dostum: Baþýn ne göðe deðsin, ne de topraðýn altýna girsin.

-Gene bir þeyler saçmalýyorsun. Seni ikna etmek oldukça zor, inatçý ihtiyar bunak!
-Baðýrmadan konuþ! Sesini yükseltmen seni haklý çýkarýyor zannetme. Hadi sana güle güle.
-Hoþça kal.




***



-Merhaba.
-Merhaba hoþ geldin. Neden suratýn bozuk ?
-Az önce bu pis yerin tavanýndan yine enseme buz gibi sular damladý. Ýrkildim. Belki de suratýmdaki bozukluðun nedeni budur.
-Bu gün seni görmediðin katlardan bir tanesine daha götüreceðim. Sen yanýndaki lambayý al, ben de þuradakini alayým.
-Önce biraz konuþsak. Buna tahmin edemeyeceðin kadar ihtiyacým var. Hem iki lambaya ne gerek var? Bir tanesi yeterdi.
-Konuþmak için de zamanýmýzýn kalacaðýný umuyorum. Aþaðý katlarý görmeyi isteyen sendin. Lamba meselesine gelince, senin aþaðýda vereceðin karara göre iki tanesinin gerekip gerekmeyeceði belli olacak.
-Hiç bir þey anlamadým, ama öyle olsun; alayým.
-Gidiyoruz. Her zamanki gibi merdivenle…
-Kesss! Her defasýnda ayný þeyleri tekrarlayýp duruyorsun. Biliyorum.
-Gene de fazla acele etmeden, dikkatli olmaný tavsiye edeceðim.
-Bu görüntülerin olduðu katý çabuk geçelim. Ne zaman buraya gelsek rahatsýz oluyorum.
-Çabuk geçemeyeceðiz; biraz oyalanmamýz gerekecek. Görmeni istediðim iki tane yeni görüntü var. Birisi bu. Söylemeden edemeyeceðim: Fazla yaklaþýrsan görüntü bozulur, iyice yaklaþtýðýnda ise kaybolur ve o zaman sadece gördüðün bir duvardýr. O nedenle biraz uzaklaþ.
-Anladým. Bakýyorum. Yere diz çökmüþ bir genç kýz var, yanýnda da elinde silah olan 15-16 yaþlarýnda bir çocuk. Biraz ileride ise ayaðýnda þalvarý ve baþýnda baþörtüsü bulunan bir kadýn görüyorum. Kýz çocuða bir þeyler anlatýyor, çocuk kafasýný sallayarak itiraz ediyor, kadýn ise konuþmalarý kayýtsýz bir þekilde dinliyor. Ne olduðunu tam anlamýþ deðilim. O nedenle bu görüntüde olanlarý sen anlatsana bana!
-O genç kýz, törelerin etkisinin yasalarýn da üzerinde olduðu bir yerde yaþýyordu. Bir sevgilisi vardý. Aralarýnda evlenmeye karar vermiþlerdi. Bu arada iliþkileri fazla ileriye gitmiþ ve kýz hamile kalmýþ. Bu durumdan önceleri, ne kýz ne de sevgilisi haberdar. Bir aksilik olmuþ: Kýzýn sevgilisi bir trafik kazasý geçirmiþ ve ölmüþ. Neden sonra kýz hamile olduðunu fark etmiþ. Ailesine durumu anlatamamýþ, ama sonunda her þey anlaþýlmýþ. Aile meclisi toplanmýþ, ama aslýnda toplantý þeklen yapýlýyor. Çünkü bu yörede bu gibi durumlarda alýnacak karar bellidir: Namusu temizlemek… Nasýl? Tabii ki öldürerek. Toplantýda bu iþi kimin yapacaðýnýn kararý alýnýyor ve yaþý küçük olduðu için daha az ceza yiyeceði düþünülen kardeþine bu görev veriliyor.
-Anladým. Demek ki kýz öldürmemesi için kardeþine yalvarýyor.
-Evet yalvarýyor ve “Beni de kendini de yakma kardeþim; kýyma bana! Hani sen beni çok severdin? ” diyor, çocuk da “Gene seviyorum abla, ama bu namus meselesi ve töreye göre de bunu benim temizlemem gerekir.”, diye cevap veriyor. Sonra da elindeki tabancadaki mermileri ablasýnýn üzerine boþaltýyor. Çok yakýn mesafeden ateþ etmesine raðmen eli titrediði için, mermilerin 3-4 tanesi kýza isabet etmiyor, fakat isabet edenlerin etkisiyle kanlar içinde yere yýðýlýyor. Hemen ölmüyor, bir saatten fazla can çekiþiyor. Belki ilk vurulduðu sýrada bir hastaneye götürülse kurtulabilirdi de, ama tabii ki kimsenin böyle bir þey yapmaya cesareti de niyeti de yok. Derken kýzcaðýz kan kaybýndan ölüyor. Ailenin diðer üyelerinin, bahçenin bir köþesinde kazdýklarý mezara ceset gömülüyor, hatta üzerine beton dökülüyor. Beton da toprakla kapatýlýyor ve oraya bir þeyler ekiliyor. Birkaç gün sonra da karakola kýzýn kaybolduðu ihbarý yapýlýyor.
-Gören, duyan, bilen yok muymuþ?
-Varmýþ ki, olay ortaya çýkarýlmýþ ve failleri yargýlanmýþ. Bu çocuk buraya geldiðinde yirmiyedi yaþýndaydý. Cinayeti iþlediði sýrada yaþýnýn küçük olmasý, iyi hal, af v.s’den dolayý hapishaneden çýkmýþ; ancak azmettirenler hâlâ içerideymiþ. Çok piþmandý, vicdan azabý çekiyordu. Cezasýný çekmiþ olmasýna raðmen, bir türlü vicdanýný rahatlatamýyordu. Buraya her geldiðinde konuþmaya aðlayarak baþladý, aðlayarak da bitirdi. Oldukça uzun bir hikayesi var aslýnda, ama istersen detaya girmeyelim.
-Peki, öyle olsun da; aklýma takýlan bir soru var: Bu adamýn hikayesi nasýl son buldu? Görüntü katýnda izlediðimize göre bu hikaye sonlanmýþ olmalý.
-Evet sonlandý. O adam labirentde kayboldu gitti.
-Ne demek “labirentde kayboldu gitti” ?
-Acele etme biraz sonra her þeyi anlayacaksýn. Hýzla ilerleyebilirsin; çünkü bu görüntüleri daha önce izlemiþtin. En sondakine kadar yürümeye devam et. Tamam, orada dur ve bak!
-Bana bunu da mý yapacaktýn, mendebur bunak? Oradaki benim karým. Demek ki ölmemiþ ve sen de onu alýp buraya getirmiþsin. Bu yaptýðýný affetmeyeceðim. Boðazýný sýkýp geberteceðim þimdi seni!
-Kendine gel, sakin ol ve boðazýmý da býrak! Býrak diyorum sana, býrak! Hem elindeki lambaya da dikkat et, düþüreceksin. Ýkimizi de yakmak mý istiyorsun? Buradakilerin gerçek olmadýðýný, sadece görüntü olduðunu unuttun mu?
-Evet, evet görüntüydü… Gerçek olamaz; çünkü o kadýn ölmüþtü. Öyleyse sen bana psikolojik iþkence yapmak için bu görüntüleri gösteriyor olmalýsýn. Bu da büyük bir alçaklýktýr.
-Öyle bir amacým yok. Bunlar yaþanmýþ anlarýn yansýmalarýdýr. Neyin ne zaman ve ne kadar yansýyacaðýna karar veren de ben deðilim. Bak, ölen karýn eline kalemi almýþ bir þeyler yazýyor, bu bir günlük olabilir. Neler yazdýðýný merak etmiyor musun?
-Etmiyorum. Ne yazarsa yazsýn; ona ait bütün anýlarý unutmak istiyorum. Gidelim buradan.
-Öyle olsun. Belki bir gün yazýlanlarý okumak istersin. O zaman tekrar geliriz. Þimdi aþaðýya inelim.
-Bu kat inzivaya çekilenlere aitti ve bolca da kemik vardý. Þuradaki iskeleti tanýdým.
-Evet, deprem günü ölen ayýnýn iskeleti. Ondan bir hatýra olur düþüncesiyle buraya getirip koydum. Bir kat daha iniyoruz aþaðýya.
-Tamam inelim. Ne var orada?
-Ýþte geldik. Sorma, bak ve kendi gözlerinle gör.
-Görüyorum. Ýki tane tünel aðzý var. Hepsi bu. Açýkla ki ne olduðunu anlayabileyim!..
-Orada bir labirent var. Tünel aðýzlarýndan saðdaki labirente giriþtir, soldaki ise labirentden çýkýþtýr. Labirente her giren mutlaka çýkacak diye bir þey söz konusu deðil. Yani girip de çýkamamak da var.
-Çýkamayanlara ne oluyor? Labirentde kayboluyorlar mý, bir çukura mý düþüyorlar? Yoksa açlýktan, susuzluktan ölüyorlar mý?
-Ýnan ki çýkamayanlara ne olduðunu ben de bilmiyorum. Belki ölüyorlar, belki bilinmeyen bir yere çýkýyorlar, belki de bir þekilde labirentin içinde yaþamlarýný sürdürüyorlar… Bilemem. Kesin olarak bir þey söylemem mümkün deðil.
-Ne olduðunu bilmiyorsun da, niçin insanlarý ölüme gönderiyorsun?
-Ben kimseyi zorla labirente sokmuyorum. Dileyen giriyor. Buraya giren kiþinin iyi taraflarý kötü taraflarýndan fazla ise çýkýþý buluyor; tersi ise bulamýyor.
-Sen labirente girdin mi? Ne var içeride?
-Ýyi’nin bende fazla olduðuna inanmadýðýmdan girmedim. O nedenle içeriye ait bir bilgim de yok. Buraya gelenlere bana üstadlarýn söylediði kadarýný anlatýyorum, girmeyi isterse de eline bir lamba veriyorum. En üst kattan iki lamba almamýzýn nedeni iþte bu. Lambanýn birisi labirente giren için, diðeri de geri dönerken benim için.
-Ablasýný öldüren burada mý kaybolup gitti?
-Evet.
-Neden girmesine izin verdin?
-Girmemesi için ben onu uyardým, ancak girmekte ýsrar etti. Sadece onu deðil, buraya her geleni uyarýyorum. Hele öyleleri var ki, çýkma ihtimali sýfýr. Çünkü baþtan aþaðý kötülük dolu, fakat kendisini iyilik timsali olarak görüyor ve elinde lamba dalýyor içeriye. Bir müddet bekliyorum gelen olursa birlikte yukarýya çýkýyoruz, olmazsa tek baþýma… Sen de girmek ister misin? Yanlýþ anlama, sormak benim görevim. Uyarayým da: Sende iyinin aðýrlýklý olduðuna inanmýyorsan sakýn girmeyi deneme. Ne dersin?
-Benim alnýmda “salak” mý yazýyor? Geç bunlarý bunak, geç! Çok istiyorsan kendin gir ve geber içeride.
-Anlaþýldý. O zaman gel þuraya oturup bu günkü konuþmamýzý tamamlayalým. O’nu izlemek için dedektif tutmuþtun, hatta evine kamera yerleþtirmiþtin.
-Evet, öyle idi. Dedektifler sürekli evi gözetlemiþler. Ama nedense O, uzunca bir süre sevgilisiyle eve uðramamýþ. Bir þeylerden mi þüphelendi nedir? Nihayet bir gün geldikleri haberi bana ulaþtý. Adamlar uzaktan kumanda ile kamera sistemini hemen çalýþtýrmýþlar. Evi terk ettiklerinde beni aradýlar. Ben de gidip kemeradan bandý aldým.
-Bandý izledin mi?
-Evet, hem de defalarca. Bilhassa sevgilisine çok dikkat ettim. Görüntüsünü hafýzama iyice yerleþtirdim. Nerede görsem artýk tanýrým.
-Kasedi defalarca izleyebildiðine göre, demek ki içinde seni rahatsýz edecek görüntüler yok. Belki de bir tanýdýðý, ya da arkadaþýdýr.
-Hadi caným sen de! Ne tanýdýðý, ne arkadaþý… Rahatsýz edecek görüntü olmaz mý? Baþtan sona rezalet. Bu görüntüler porno filmlere taþ çýkartýr.
-Eve gidince O’na kasetten bahsettin mi?
-Eve akþam her zamanki saatde gittim.Villanýn önüne arabayý park ederken camdan bana gülerek el salladýðýný gördüm. Ben de el salladým. O gün, bana karþý oldukça mültefitti. Akþam yemeðini yedikten sonra banyoya girdi. O banyoda iken sehpa üzerinde unuttuðu cep telefonunu karýþtýrdým. Halbuki cep telefonunu pek ortalýk yerlerde býrakmazdý. Konuþtuktan sonra hemen çantasýna koyardý. Telefonun mesajlar kýsmýnda içeriðinden sevgilisinden geldiði belli olan onlarca mesaj vardý. Birkaç tanesini okuyup, telefonu aldýðým yere býraktým. Oldukça sakin görünmeye çalýþýyordum. O’na bir þeyler belli etmemek için çok dikkatli davranýyordum. Saçlarýný da kurttuktan sonra geldi kanepede yanýma oturdu. Sað elini omuzuma atýp sevgi dolu sözler fýsýldadý. Ben de ayný þekilde mukabelede bulundum ve “Sevgilim, bu gün çok güzel, zevkli bir gece geçireceðiz. Ölünceye kadar unutamayacaðýn bir gece olacak inan! Bir arkadaþtan oldukça güzel bir film aldým. Önce istersen filmi izleyelim. Senin de beðeneceðini umuyorum.”, dedim.
-Kaseti O’na izletmeyi mi planlamýþtýn?
-Evet. Bu konuþmamdan sonra yüzü güldü ve bana biraz daha yaklaþtý. Ben kumanda ile filmi oynatmaya baþladým. Filmin baþlangýç kýsmýnda yatak odasýnda soyunan bir erkek ile bir kadýn görüntüsü vardý ve arkalarý dönüktü. Ýlk seviþme sahnelerinde de kim olduklarý pek seçilemiyordu. Ancak biraz sonra filmin kahramanlarýnýn kim olduðu açýkça anlaþýlmaya baþlanmýþtý. Kendi görüntüsünü fark edince hiddetle ayaða kalktý ve “Bana tuzak mý kurdun? Utanmadan film montajý mý yaptýrdýn?” diyerek baðýrdý. Öfkeyle yerimden fýrladým ve yüzüne þiddetli bir tokat attým. Çok sert vurmuþ olmalýyým ki aðzýndan burnundan kan gelmeye baþladý. Aðlayarak lavaboya koþtu. Sinirden tir tir titriyordum. O sýrada, O’na bir þeyler yapabileceðimden korktum ve biraz sakinleþmek için yatak odasýna geçtim. Galiba O’nu hâlâ çok seviyordum, yoksa vurduðum için sevgim azalmýþ mý demektir?
--Sevginin azý, çoðu olur mu? Olursa sevgiyi tartan kantar nerede?
-Sen de hiçbir soruya doðru dürüst bir cevap vermezsin. Ýnadýna yapýyorsun galiba!
-Beni boþ ver de anlatmana devam et!
-Yarým saat kadar oturup sakinleþtiðime kanaat getirdikten sonra salona girdim. Girdim de O, salonda yoktu. Tabii evin diðer bölümlerinde de…
-Kaçmýþ mý?
-Evet, evi terk etmiþ. Kaçarken telefonu almayý bile ihmal etmemiþ. O’nu kaçýrdýðým için kendime çok kýzdým. Bu aptallýðý nasýl yaptýðýma hâlâ þaþýyorum.
-Aramadýn mý?
-Aradým, hem de aramaya o gece hemen baþladým. Evine gittim, arkadaþlarýna telefon edip sordum. Hatta gitme ihtimali olan bazý yerleri dolaþtým. Yok, yok, yok… Tam onüç gündür kayýp. Bir türlü bulamýyorum. Nasýl bulacaðýmý da bilmiyorum.
-Aklýný kullan, çünkü balýðý yakalayan oltadýr , ama yakalatan da yemdir.
-Bu önerini beðendim. Uygulayacaðým.
-Umarým; ancak sanmam. Zira zahmetsiz elde edilen bilgi, emanet alýnmýþ bir elbise gibidir.
-Attýðýn taþ kafamý yardý! Seninle uðraþmayacaðým, benim derdim bana yetiyor. O’nsuzluk çok zor geliyor.
-Hani bir baþkasý daha vardý ve onu da seviyordun?
-Zihinsel bir kargaþa ve çatýþma hali yaþýyorum. O’na karþý olan aþkýma mantýksal bir çözüm üretemiyorum. Bu durum çok acý veriyor bana, çok…
-Akýl, aþk acýsýna çare bulmakta yetersizdir. Çözüm arýyorsan O’nu býrak gitsin! Hazýr böylesi bir fýrsat da çýkmýþken…
-Býrakýr mýyým? Bana yaptýklarýnýn hesabýný versin önce.
-Hem sevgiden, aþktan hem de hesap vermekten bahsediyorsun. Yoksa onu da mý öldürmeyi düþünüyorsun?
-Baþka kimi öldürdüm de bana “onu da mý” diye soruyorsun, pis bunak!
-Hemen sinirlenme. Bu konuþmanýn tadý kaçtý gene. Zaten sabah da olmak üzere, haydi sana güle güle.
-Sen gene sinirlendirdin beni; o nedenle hoþça kal demeyeceðim.

***
-Kambur merhaba, kambur neredesin? Çýk ortaya. Benimle oyun oynama! Zaten kafam bozuk. Bir an önce gelmezsen öfkemi senden çýkartýrým. Kambuuur!
-Geldim iþte; baðýrmayý kes artýk.
-Benimle dalga mý geçiyorsun, niçin hemen gelmiyorsun?
-Dalga geçmek gibi bir huyum yoktur. Bunu bu güne kadar öðrenmiþ olmalýydýn! Asýl sen, neden bu kadar agressif davranýyorsun?
-Sorma! Periþan bir vaziyetteyim. Beni teselli edecek bir dosta ihtiyacým var.
-Ýhtiyacýn var fakat, ben kendimi senin bir dostun olarak görmüyorum.
-Ben gerçek bir dost bulamayacak mýyým?
-Bana tek bir tane gerçek dostluk örneði göstereni, “dünyanýn en saf insaný” olarak ilan edeceðim ve heykelini dikeceðim.
-Tamam, dostum deðilsin; ama herhalde düþmaným da deðilsin!
-Doðru.
-Bu kadarý yeter bana. Düþmaným olmayan bir kiþinin beni dinlemesine bile razýyým.
-Olanlarý anlat, öyleyse.
-Olanlarý anlatamam; çünkü ayný þeyleri, düþüncede bile olsa, tekrar tekrar yaþayabilecek gücü kendimde görmüyorum.
-Seni anlamakta gene zorluk çekmeye baþladým. Periþan bir vaziyette olduðunu, yardýma ihtiyacýn bulunduðunu söylüyorsun; fakat herhangi bir þey anlatmaya yanaþmýyorsun! Sabaha kadar birbirimizin yüzüne bakarak oturmaya mý geldin?
-Tabii ki hayýr. Eskiye, çok eskilere dönmek istiyorum. Beni geçmiþe götürebilir misin?
-Böyle bir yeteneðim yok. Ama gene de söyle: Ne kadar eskiye dönmek istiyorsun?
-Babamýn annemi öldürdüðü gecenin birkaç gün öncesine…
-O zaman dilimine dönüp, yaþamýný tekrar ama baþka bir biçimde baþlatmayý mý düþünüyorsun?
-Evet.
-Hep kendinden memnun görünürdün. Þimdi ise deðilsin gibi.
-Bazen kendimden nefret ediyorum, kendimden iðreniyorum.
-Kendini sevmeye ve saygý duymaya çalýþmalýsýn. Sen kendine karþý saygý duymuyorsan, baþkalarý sana karþý neden saygý duysunlar? Sen kendini sevmiyorsan, baþkalarý niye seni sevsinler? Yoksa, bu güne kadar yaþadýklarýndan piþmanlýk mý duyuyorsun?
-Hem de çok. Bana bu þansý verirsen, bambaþka bir insan olarak karþýna çýkabilirim.
-Keþke bu konuda elimden bir þey gelseydi! Üzgünüm.
-O gece, þimdiki beni “ben” yapan lanet gece… Hiç yaþanmasaydý ne olurdu sanki! Babam olacak o adam, annemi öldürmeseydi…
-Olanlarýn tüm suçunu babana yýkmak ister gibisin.
-Yýkarým elbet, çünkü her þeyin müsebibi o adam. O adamý hiç affetmedim, affetmeyeceðim. Bir de utanmadan bana görüþmek için haber göndermiþ.
-Hapisten çýktý demek ki.
-Evet çýkmýþ. Aslýnda daha önce çýkardý dýþarý ama hapishanede bir ayaklanmaya elebaþlýk etmekten ve birkaç adam yaralamadan yediði cezalar yüzünden tahliyesi gecikmiþ. Beni ne yapýp edip bulmuþ. Kendi yüzü olmadýðý için araya adamlar koyup benimle görüþmek istediðini belirtmiþ. Çok hasta olduðunu, hatta bir-iki günlük ömrü kaldýðýný da eklemiþ.
-Gittin mi ziyaretine?
-Önce aracý olarak gönderdiði kiþiye “Onun yüzünü þeytan görsün. Ýnþallah en kýsa zamanda geberir. Benim, annemin ve kendinin hayatýný mahveden bu pislikle görüþmem!” dedim ve o adamý kovdum. Sonra, kararýmý deðiþtirdim. Gidecektim. Ýçimdeki nefreti haykýrmak için, yüzüne tükürmek için gidecektim.
- Kusurlarý, günahlarý ne kadar büyük olursa olsun insanlarý, affetmeyi denemeli. Hiç olmazsa affetmek için çaba sarfetmeli. Kestirip atmak, acaba doðru mu?
-Bana göre doðru. Hele çektiklerim o insan yüzündense, asla affedemem.
-Babanla konuþtun mu?
-Sadece birkaç cümle.
-Görür görmez babaný tanýdýn mý?
-Oradaki insanlar, “ Bu adam senin baban!” demeseydiler tanýyamazdým. Çok yaþlý görünüyordu.
-Kim yaþlý kim genç? Ýnsanlar da dahil, evrende var olan her þey ayný yaþtadýr. Dede torunuyla ayný yaþta, sen de Sokrat’la …
-Baþladýn felsefeye…
-Kesiyorum. Sen devam et!
-Hastanede dört kiþilik bir odada kalýyordu. Bitikti. Adeta kemik yýðýný. Gözleri ufacýk kalmýþtý. Beni tanýmadý tabii ki. Oradakiler “oðlun geldi, oðlun geldi, bak!” dediler. Bu uyarý üzerine gözlerini iyice açmaya, kafasýný kaldýrmaya, hatta ellerini oynatmaya çalýþtý, ama pek baþaramadý. “Oðlum, ben kötü bir adamým, kötü bir babayým; ama sen bir büyüklük göster ve ne olur beni affet. Ne olur oðlum affet!” dedi çok cýlýz bir sesle. Kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle elini uzattý elimi tutmak için. Ben bunu fark edince âni bir reflekse geriye doðru çekildim. Eli birkaç saniye havada kaldýktan sonra yataða düþtü sertçe. Biraz sonra da son nefesini verdi. Tabii ben de, gelirken aklýmdan geçirdiklerimin hiç birisini söyleyecek zamaný bulamadým.
-Babanýn ölümü seni etkiledi mi? Neler hissettin?
-Bir kiþi, gazetede tanýmadýðý bir insanýn ölüm ilanýný okuduðunda ne hissederse, ben de onu hissettim.
-Öyleyse, bu geceki sinirli halinin nedeni baþka bir þey.
-Evet, baþka. Bu olayla uzaktan yakýndan ilgisi yok. Ancak, daha önce de söyledim, anlatabilecek durumda deðilim. Zorlama.
-Seni zorla konuþturmak gibi bir niyetim olamaz. Ýstersen anlatýrsýn.
-Belki daha sonra… Bu ara bir de hortlamýþ karýmla uðraþýyorum. Hortlak hikayelerine hiç inanmazdým. Gene inanmayacaðým da kendi gözlerimle gördüm.
-Bu hortlak sana ne yapýyor?
-Ne yapmýyor ki… Bir kere sürekli takip ediyor, yani hep peþimde. Kafamý nereye çevirsem bu hortlaðý görüyorum. Pis pis gülüyor, kulaðýmýn dibinde çýðlýklar atýyor. Baðýrýþlarýyla irkiliyorum sýk sýk. Bazen kafama ya da kulaðýma dokunduðunu hissediyorum. Bu dokunuþ bir elin dokunuþu gibi deðil, sert bir rüzgara benziyor. Sinir bozucu bir þey.
-Bazý ruhlar bu tür davranýþlarda bulunabilirler. Karýn da benzeri durumlarý yaþamýþtý. Sanýrým onun intihar ediþini þimdi daha iyi anlamýþýndýr.
-Karýmla ilgili bir þey anlama peþinde deðilim. Ben, bu beladan kurtulma peþindeyim. Bana yardým et. Kurtar bu beladan beni. Emrin altýndaki cinlere emir ver, onlarla irtibata geç.
-Bazý yanlýþlarý önce düzelteyim: Birincisi cinler, her istenileni yapan emir kullarý deðildir. Ýstenilenlerin bazýlarýný yaparlar, ancak yapmadýklarý yaptýklarýndan daha fazladýr. Onlarla irtibata geçmeye gelince. Bu iþ o kadar kolay deðil; yani bunu, iki insanýn karþýlýklý konuþmasý gibi zannetme. Cinlerle iliþki kurabilmek için maddi alemden sýyrýlýp madde ötesi aleme geçmek gerekiyor. Bunu yaparken de vücut belli oranda bir güç kaybýna uðruyor. Ben artýk yaþlandýðým için bu irtibat kurmayý gerçekleþtirirken oldukça zorlanýyorum, bitkin düþüyorum. Ancak gene de sana söz veriyorum, seni bu sýkýntýdan kurtaracaðým. Yalnýz biraz daha sabretmen gerekiyor.
-Þimdiden teþekkür ederim. Ben, cinlerin, olan þeyleri kendiliklerinden sana bildirdiklerini sanýyordum.
-Kendiliklerinden bildirdikleri de oluyor, fakat çok nadiren… Mesela, az önce görüntü salonunda bazý deðiþiklikler olduðu mesajýný verdikleri gibi.
-Ne deðiþikliði imiþ bu?
-Gidince birlikte görürüz. Lambalarý alýp aþaðýya inelim istersen.
-Ýnelim, ama orada fazla oyalanmayalým.
-Tamam. Beni takip et.
-Geliyorum.
-Bunlar eski görüntüler. Þu yeni sanýrým. Görebiliyor musun?
-Evet. Galiba bir trafik kazasý. Ölüler var. Birisi direksiyon baþýnda ölmüþ. Bazý cesetler etrafa savrulmuþ. Binek aracý bir tankere kafadan bindirmiþ. Sýradan bir kaza iþte…
-Sýradan bir kaza gibi görünse de deðil. Direksiyondaki adam, üç çocuk sahibi oldukça varlýklý bir kiþi. Otuzbeþ yaþýnda. Yanýndaki karýsý. Yirmibeþ yaþýnda. Bir, üç ve beþ yaþlarýnda üç tane çocuklarý var. Etrafa savrulan cesetler çocuklara ait olmalý.
-Sen bunlarý nasýl biliyorsun?
-Buraya birkaç kere geldi. Karýsýnýn kendisini aldattýðýný düþünüyordu. Bu düþünce, ileri derecede bir ruhsal bozukluða neden olmuþtu. Aslýnda karýsýnýn onu aldattýðý filan da yoktu; ancak o buna inanmýþtý. Karýsýný ve kendisini öldürmeyi planlýyordu, lakin çocuklarýný çok sevdiði için bunu yapamadýðýný söylüyordu. Çünkü onlar ölürse çocuklarý periþan olacaktý. Demek ki onlardan sonra zorda kalmasýnlar diye çocuklarý da ölüme götürmüþtü. Bu adamýn durumu basit bir þüphe ya da basit bir psikolojik rahatsýzlýk deðil; delilik derecesinde çok aðýr bir ruhsal bozukluktu.
-Sen bunlarý biliyordun da neden engel olmadýn? Yoksa insanlarýn zayýf taraflarýndan kendine malzeme mi çýkarýyorsun? Ne biçim insansýn sen?
-Benim bu olayý engelleyebilecek gücüm yoktu. Ýleriye doðru gidelim. En sona…
-Oraya gitmeyelim. Orada o lanet kadýnýn olduðunu biliyoruz. Onu görmek istemiyorum.
-Gitmemiz gerek. Orada da önemli bir deðiþiklik olmuþ. Zaten geldik sayýlýr. Bak bakalým, ne var orada?
-Karým masada oturmuþ bir þeyler yazýyor.
-Baþka? Baþka bir þey görmüyor musun? Bir kiþi daha yok mu ayný odada?
-Evet var. Sýrtý karýma dönük olan baþka bir kadýn daha görüyorum ve o da bir þeyler yazýyor.
-O odadaki iki bayan, ayný olayýn kahramanlarý. Birbirlerinin varlýklarýndan haberdarlar, fakat tanýþmýyorlar. Birbirlerini tanýmadýklarý için de sýrtlarý dönük oturuyorlar. Yeni gelen bayana dikkatlice bak! Tanýdýn mý?
-Alçak, pis rezil, kalleþ… Buraya her geliþde yeni bir numaranla karþýlaþýyorum. O’nu nasýl buraya getirebildin?
-O’nu yani sevgilini nihayet tanýyabildin. O’nun görüntüsünün burada olmasýnda benim herhangi bir katkýmýn olmadýðýný biliyorsun, fakat suç bastýrmak için bana saldýrýyor ve hakaret ediyorsun. Sevgilin de günlük yazýyor. Karýnýn günlüðünü okumak istememiþtin, sevgilininkini okumak ister misin?
-Hayýr, ne okumak isterim ne de bu konuda konuþmak isterim. Bana bu bayat numaralarla bazý þeyleri anlattýramazsýn.
-Sen anlatmasan da ben zaten korkunç gerçeðin ne olduðunu bu görüntüden sonra anladým. Git artýk buradan! Süre doldu. Bir an önce git.
-Tamam, baðýrma! Gidiyorum. Ýnin baþýna yýkýlýr inþallah, pis kambur…
****


-Hoþ geldin. Oldukça iyi görünüyorsun.
-Teþekkür ederim. Tatil dönüþü ayaðýmýn tozu ile hemen buraya geldim. Onbeþ gün çok iyi bir tesiste yorgunluk attým. Demek ki bu, görüntüme de yansýmýþ.
-Tatillerde dolaþtýðýna göre, iþler iyi olmalý.
-Tam aksi desem! Umulmadýk sürprizlerle karþýlaþtýk. Piyasa oldukça oynak ve durgun; üstüne üstlük ekonomik kriz de iþin tuzu biberi oldu. Anlayacaðýn iþler oldukça kötü. Batmamak için çýrpýnýyoruz. Protesto olan çeklerimizin sayýsý giderek artýyor.
-Bir çýkýþ yolu bulacaðýna eminim. Çünkü daha önceleri de birkaç ekonomik badire atlatmýþtýn.
-Bu seferki biraz farklý. Ýþimiz zor. Bu konuda konuþacak çok þey var da…
-Neyse, onlarý sonraya býrakalým. Önce hortlaktan ne haber, onu sorayým.
-Sayende peþimi býraktý. Çok sýk deðil, ama arada sýrada rahatsýzlýk veren bazý þeyler de olmuyor deðil. Þey diyorum, çünkü bunlarýn ne olduðunu tam olarak bilemiyorum. Sanki kafamýn içinde benden baþka birkaç kiþi daha var gibi.
-Onu da geçelim. Asýl öðrenmek istediðim konu: O’nun, yani sevgilinin ölümü. Bu konuda konuþabilecek durumda mýsýn? Daha önce konuþmak istememiþtin de…
-Evet, konuþabiliriz. Benim de ihtiyacým var birisiyle dertleþmeye. Çok doluyum, o yüzden zaman yeter mi bilmiyorum. Görüþme süresini uzun tutmaya yanaþmayacaðýndan da eminim. Halbuki bu maðaraya geldiðim ilk gün oldukça uzun konuþmuþtuk.
-Evet öyle olmuþtu. Çünkü, o geldiðinde yýlýn gecesi en uzun olan günüydü.
-Demek ki Aralýk ayýnda gelmiþim.
-Evet. Söyler misin bana sevgilin nasýl öldü? Ýntihar mý etti; sen mi öldürdün?
-Þöyle ya da böyle olmasý O’nun öldüðü gerçeðini deðiþtirecek mi ki soruyorsun? Diyelim ki ben öldürdüm…
-Kaçmýþtý ve sen O’nu arýyordun.
-Aramaya devam ettim. Bu yolla bulamayacaðýmý sonunda anladým ve sakin bir kafa ile düþündüm. Düþünürken senin “Aklýný kullan, çünkü balýðý yakalayan oltadýr, ama yakalatan da yemdir.” sözünü hatýrladým.
-Evet, “Bu önerini beðendim. Uygulayacaðým.” demiþtin.
-Öðüdünü tuttum ve ortaya bir yem attým.
-Nasýl bir yem?
-O’nun kargo þirketinde çalýþan çok samimi bir kýz arkadaþý vardý. Bu kýz O’nun yerini mutlaka biliyordu, fakat ne yapsam bana söylemezdi. Gidip o kýzla konuþacaktým. Yem olarak bir senaryo hazýrladým. Saat 18 civarýnda kýzýn iþyerine gittim. Kapýdan girdiðimi görünce panikledi. Görmemezlikten gelmeye çalýþtý. Heyecandan titrediðini fark ettim. Yanýna iyice yaklaþýnca kafasýný kaldýrýp yüzüme bakmak zorunda kaldý. “Ýyi günler. Sizi rahatsýz ettiðim için özür dilerim, ama çok önemli bir konu var. Birkaç dakikanýzý alabilir miyim?” dedim. “Estafurullah, buyurun.” diye cevap verdi. O’nun evden kaçtýðýný, günlerdir aramama raðmen bulamadýðýmý, biraz önce bir umutla evine gittiðimi, ancak içeri girince salonu darmadaðýnýk gördüðümü, balkon kapýsýnýn açýk bulunduðunu, muhtemelen bir hýrsýz girmiþ olabileceðini , fakat benim polise haber vermeye zamanýmýn bulunmadýðýný, çünkü Fransa’ya bir iþ seyahati yapacaðýmý, o nedenle iki saat sonra uçaðýmýn kalkacaðýný, O’nun aramasý durumunda konu hakkýnda bilgi vermesini rica ettiðimi, söyledim ve kanýt olarak da, eski tarihli bir uçak biletini içini açmadan gösterip, oradan ayrýldým.
-Ýyi bir plana benziyor. Balýk yeme atladý mý?
-Elbette. Doðru O’nun evine gittim. Ýlk iþim telefonumu kapatmak oldu. Bilinmeyen bir numaradan arayýp gidip gitmediðimi kontrol edebilirdi. Telefon kapalýyken arar da “ulaþýlamýyor” uyarýsýný alýrsa, uçakta olduðumu düþünüp oldukça rahat davranabilirdi. Ýkinci iþ olarak, salondaki ve yatak odasýndaki eþyalarý geliþi güzel daðýtýp balkon kapýsýný açtým, eve hýrsýz girmiþ süsü verdim. Sonra da oturup beklemeye devam ettim. Saat 20.00’yi biraz geçince hava yavaþ yavaþ kararmaya baþladý. Bir ara lambalarý yakmak için ayaða kalktým, son anda yaptýðým yanlýþýn farkýna varýp tekrar yerime oturdum.
-Dýþarýdan evde ýþýk yandýðý görülebiliyor mu?
-Hem de çok kolay bir þekilde görülüyor. Bunu niçin önceden düþünemediðim için kendime kýzdým. Karanlýkta beklerken sýkýlmadým deðil, ama baþka çarem de yoktu. Bir saatten fazla bir süre daha beklemek zorunda kaldým. Derken kapýnýn dýþýnda bir topuklu ayakkabý sesi duydum. Bunu anahtarýn çevirdiði kilit sesi takip etti. Açýlan kapý, çarpýlarak kapatýldý, koridorun ýþýklarý yandý. Küçük odaya çekildim ve oradan O’nun nerede olduðunu izlemeye en azýndan tahmin etmeye çalýþtým. Salondaki ýþýklarý yaktý, balkon kapýsýný da çarparak kapattý. Salonda en az onbeþ dakika oyalandý. Daðýlan eþyalarý toplamýþ olmalý.
-Kötü bir sürprizle karþýlaþmasý an meselesi.
-Evet öyle. Adeta fark edilmemek için nefes bile almýyordum. Yatak odasý tarafýna doðru giden ayak sesleri kulaðýma geldi. Burada da biraz oyalandý. Sonrasýnda birkaç kapý daha açýlýp kapandý. Muhtemelen banyo ve mutfak kapýlarýydý. En sonunda benim bulunduðum odaya doðru yaklaþmaya baþladý. Kapýyý açtý. Elektrik düðmesine dokundu. Iþýðýn yanmasýyla birlikte karþýsýnda beni gördü.
-Seni görünce heyecenlandý mý?
-Sanýrým daha doðrusu bilmiyorum. Çünkü bir heykel gibi, bir put gibi hareketsiz bir þekilde karþýmda duruyordu. Sanki bulunduðu yere çivilenmiþti. Yüzüne baktým, fakat hangi duygular içinde olduðunu çýkaramadým. Bakýþlarý boþ ve anlamsýzdý. Yanýna yaklaþtým, hiç kýpýrdamadý. Elini tuttum, soðuk ve hissizdi.
-Konuþmayý deneseydin.
-Denedim. Konuþarak her þeyi halledebileceðimizi, onu çok sevdiðimi, bana döndüðü takdirde olanlarý unutabileceðimi söyledim. Elini çekti ve çýkýþ kapýsýna doðru kaçmaya baþladý. Bu ihtimali daha önceden düþündüðüm için tetikteydim ve fazla uzaða gidemeden yakaladým. Salona gelmesini söyledim; direnince de sürükleyerek götürdüm.
-Baðýrmadý mý, ya da bir þeyler söylemedi mi?
-Hayýr. Belli bir süre hiç sesi çýkmadý. Salonda da ayný þeyleri tekrarladým. Beni dinlemiyor gibiydi. Yüzüme bakmamak için kafasýný yana çeviriyordu. Tekrar kaçmak için bir hamle yaptý, bu sefer ancak mutfakta yakalayabildim; ama elinde bir býçak vardý ve konuþmaya baþladý: “Üstüme gelme, yoksa seni öldürürüm. Biliyorsun bunu daha önce de denemiþtim. Býrak benim peþimi. Seni istemiyorum. Düþ yakamdan. Ben baþkasýný seviyorum, çekil aradan!” dedi. Üzerine doðru yürüyüp býçaklý elini yakaladým ve büktüm. Býçak ondan tarafa dönmüþtü. Bir kere daha denememiz gerektiðini, bana bir þans daha vermesini söyledim. Bu sözlerim O’nu çileden çýkardý.
-Demek ki, O’nu ikna etmeyi baþaramamýþsýn.
-Maalesef. Açtý aðzýný, yumdu gözünü. Ne magandalýðým kaldý, ne adiliðim kaldý, ne de serseriliðim… Bu hakaretlere raðmen O’na karþý kaba davranmaktan kaçýndým. Ama “Senin gibi cinsel yönden yetersiz birisiyle benim iþim olmaz. Ben erkek istiyorum, erkek gibi erkek!” deyince bir anlýk öfke ile, büktüðüm bileðini biraz ileriye doðru iteledim. Bu itelememin sonucunda elindeki býçak boðazýna saplanmýþ olmalý ki boþ bir çuval gibi yere düþtü. Ne bir çýðlýk attý, ne de debelendi. Yýðýlýp öylece kaldý. Önce numara yapýyor sandým, eðilip baktým. Hareketsizdi ve yerler kan içindeydi. Nabzýný kontrol ettim. Ölmüþtü.
-Yazýk! Pisi pisine bir ölüm.
-Evet öyle. Ýnan ki Kambur, O’nu öldürmek niyetim yoktu.
-Nasýl yoktu? Kaç defa O’na yaptýklarýný ödettireceðini, bunlarýn hesabýný soracaðýný söyleyen sen deðil misin?
-Benim. Doðru söylüyorsun, ancak yapamazdým. Kýzgýnlýkla o sözler aðzýmdan çýkmýþ olabilir, fakat O’nu öldüremezdim.
-Öldürdün iþte…
-Her þey birkaç saniye içinde oldu bitti. Nasýl hemencecik öldü, anlayamadým. Baþýna çömeldim ve aðlamaya baþladým. Çok üzgündüm ve çok acý çekiyordum. Yüreðimden, içimden bir þeyler koparýlmýþtý sanki. Hayatýmda bu kadar aðladýðýmý hatýrlamýyorum. Yarým saat sürdü sanýrým aðlamam.
-Bu bir cinayet ve polis de katilin yani senin peþindedir.
-Benim peþimde polis filan yok. Çünkü katil yakalandý.
-Hani sen öldürmüþtün, bir de katil yakalandý diyorsun!
-Senin bunak kafan bu tür þeyleri anlamada yetersiz. Anlatayým da öðren!
-Ýyi olur.
-Çocukluðumdan beri zor bir durumla karþýlaþtýðýmda bir kurtuluþ yolu bulmada oldukça becerikliyimdir. Aðlamam bitince çareler düþünmeye baþladým ve gene bir senaryo hazýrladým. Bu senaryo gereði önce O’nun çantasýndan telefonunu aldým, sevgilisine “Aþkým, yarým saate kadar gel. Seni bekliyorum. Kapýyý anahtarýnla aç. Sana sürprizim var. Þaþýracaksýn!” diye bir mesaj yazýp gönderdim. Telefonu, kapý kollarýný ve evde dokunma ihtimalim olan yerleri bir bez ile sildim. Tabii telefonu tekrar O’nun çantasýna koydum. Son bir defa daha O’nu seyrettim, diz çöküp af diledim. Duydu mu duymadý mý bilemem. Sonra evin ýþýklarýný yanýk býrakýp oradan ayrýldým.
-Ne yapmak istediðini anlar gibiyim.
-En nihayet anladýn… Evin bulunduðu caddenin karþýsýnda bir kafeye oturdum. Buradan evin etrafýnda olup bitenleri rahatlýkla izleyebilecektim. Dedektiflik bürosu, sevgilisi ile ilgili her türlü bilgiyi bana vermiþti. Fotoðraflarýna, arabasýnýn rengine varýncaya kadar. Nitekim yarým saat bile dolmadan Ýngiliz yeþili bir araba evin önünde durdu. O adamýn arabasýydý bu. Elinde çiçeklerle arabadan çýkan adam apartmana girince biraz ilerideki ankesörlü telefona gittim ve önce acil servisi arayýp bir hasta olduðunu, acele ambulans göndermelerini istedim ve adresi verdim. Birkaç dakika oyalandýktan sonra, polisi de arayýp bir cinayet ihbarýnda bulunacaðýmý söyledim. Onlara da adresi yazdýrýp kafeye döndüm.
-Polisi çaðýrmaný anladým, fakat ambulans neden istedin?
-Ambulansýn daha önce geleceðini ve adamýn ambulans nedeniyle polis gelene kadar oyalanacaðýný düþündüm. Nitekim öyle de oldu. Önce ambulansýn siren sesi duyuldu, apartmanýn önüne yanaþtý. Ambulansýn geldiðini gören meraklý birkaç kiþi oraya üþüþtü. Derken polis arabasý da geldi. Apartmanýn önündeki kalabalýk daha da çoðaldý. Kýrkbeþ dakika sonra resmi plakalý bir araç daha yanaþtý evin önüne. Kýravatlý iki adam indi, birisinin elinde daktiloya benzer bir þey vardý.
-Hakim olmalý. Olayla ilgili zabýt tutmak için gelmiþtir.
-Kafeye hýzlý adýmlarla, söylene söylene bir adam girdi, yan masadaki iki kiþinin yanýna oturdu. Konuþmasýndan kalabalýðýn arasýndan geldiði anlaþýlýyordu. “Gencecik kadýný öldürmüþler. Katil polis tarafýndan suçüstü yakalanmýþ. Yazýk olmuþ, yazýk…” diyordu. Daha ne kadar zaman geçti tam hatýrlamýyorum. Önce ambulans görevlileri bir ceset torbasýyla evden çýktýlar. Sonra polislerin arasýnda elleri kelepçeli o adam göründü. En sonunda da resmi plakalý araba getirdiði yolcularýný alarak oradan ayrýldý. Tabii seyredecek bir þey kalmayýnca, birikmiþ kalabalýk da daðýldý. Her þey eski haline döndü.
-Böylece sen de bu iþten kendini sýyýrmýþ oldun.
-Tam deðil. Çünkü polis benim de ifademe baþvurdu. Hatta iki kere sorguya alýndým. Ancak, ellerinde beni suçlayabilecekleri bir delil olmadýðýndan, serbest býrakmak zorunda kaldýlar. Buna raðmen bunda sonra hareketlerime dikkat etmeli, yani temkinli davranmalýyým. En ufak bir açýk bile vermek, benim sonum olur.
-Bir cinayet iþledin. Sen bir katilsin. Anlattýklarýna bakýlýrsa çok da soðukkanlýsýn. Neler hissettiðini öðrenebilir miyim?
-Ne o bunak, büyücülük müyücülük derken þimdi bir de psikologluða mý soyunuyorsun? El atmadýðýn bir tek o alan kalmýþtý. Ne hissettiðimden sana ne? Ruhsal analiz mi yapacaksýn? Hem ben sana olayla ilgili bilmen gerekenleri anlattým.
-Benim bu soruyu sormaktan maksadým, konuþman sýrasýnda sanki piþman olmuþ gibi bir izlenim edinmiþ olmamdýr.
-Ýzlenimin doðru. Hayatýmda hiç duymadýðým bir piþmanlýk yaþýyorum. O’nun yokluðu beni kahrediyor. O’na kýydýðým için kendimi lanetliyorum. Ýnan ki böyle olmasýný asla istemedim. Bir anlýk öfke, basit bir refleks ve acý bir son… O’nu geri getirebilsem, bu yaþadýklarým bir rüya olsa… Bunun için neler vermezdim! O’nu geri getirmenin bir yolu yok mu Kambur? Yardým et n’olur!
-Saçmalama! Böyle bir þey mümkün olabilir mi? Bak sana kýsaca bu konuda bir hikaye anlatayým: Adamýn birinin çok sevdiði oðlu ölür. Acýsý her geçen gün katlanarak artar. Her konuda bilgi sahibi bir bilgeye gidip, oðlunu geri getirmesini ister. Bilge ona boþ bir tas verir ve der ki : “Bu tasa içinden ölü çýkmamýþ bir haneden su doldur getir, ben de seni oðluna kavuþturayým.” Adamcaðýz sevinçle oradan ayrýlýr. Aradan günler, haftalar geçer ve baba bir gün boynu bükük bir þekilde bilgenin yanýna gelir, elindeki boþ tasý utanarak iade eder. Yani ölüm her zaman, her yerde ve herkes için var..
-Haklýsýn. Ne desek, ne yapsak boþ…
-Çok yoruldun ve de üzüldün. Bu olayý bir kez daha yaþamanýn senin için hiç de kolay olmadýðýný görüyorum. Ýstersen görüþmeyi burada sonlandýralým.
-Ýyi olur. Hoþça kal!
-Güle güle.
****
-Merhaba Kambur.
-Merhaba. Nasýlsýn?
-Ýyi olmaya çalýþýyorum. O’nu kaybedeli altý ayý aþkýn bir süre oldu. Geçen zaman acýmý azaltmadý, aksine artýrdý. Her yerde O’nu görür oldum. Alçak ölüm, O’nu benden kopardý. Bu aralar, ölüm üzerine çok düþündüm. Galiba ölüm her þeyin sonu ve ben ondan korkmaya baþladým.
-Ölümün “bitiþ” olduðunu düþündüðümüz sürece ona karþý olan korkumuz katlanarak artacaktýr. Gel, ölümü kýsa bir süre unutup daha rahat konulardan bahsedelim.
-Ne gibi?
-Mesela, iliþki kurduðun bankacý bir haným vardý. Uzun bir süredir ondan söz etmedin. Unuttun mu, iliþkiniz mi bitti?
-Ýkisi de deðil. Bu ara olaylar öylesine hýzlý geliþti ki o konuya sýra gelmedi. Bu bayan gerçekten dört dörtlük. Çok iyi anlaþýyoruz. O bana oldukça sýcak davranýyor, yaþadýklarýmýn etkisi ile ben ona karþý biraz mesafeli duruyorum. Daha doðrusu bu iliþkinin ona ya da bana zarar vermesinden çekiniyorum.
-Gülü istiyorsun, ama koparýrken eline dikenlerin batacaðýndan korkuyorsun. Bir kere daha düþün! Çünkü, galiba sen o gülü gerçekten istemiyorsun.
-Hayýr, hayýr.Yanýlýyorsun. Ben onu gerçekten istiyorum. Böylesine mükemmel, çekici bir kadýn istenmez mi?
-Ýnsanlarý övmekte aþýrýya gitme. Çünkü gerçek zannedip hemen benimserler ve de seni beðenmemeye baþlarlar. Bugünün yaðcýlarýnýn, yarýnýn aþaðýlýk adamlarý olarak görülmesinin nedeni budur.
-O, her türlü övgüyü hak ediyor. Yüzü güzel, konuþmasý güzel…
-Her yüzü güzel olan ya da aðzýndan güzel sözler dökülen güzel insan deðildir; güzel insan, aklý ve eylemleri güzel olandýr.
-Bu gün gene, senin aksiliðin üzerinde. Her söylediðime muhalefet ediyorsun. Hani rahat rahat konuþacaktýk? Gereksiz yere gerginlik yaratýyorsun.
-Bazen kendimi tutamayýp hoþ olmayan davranýþlarda bulunabilirim veya hoþa gitmeyen sözler söyleyebilirim. Üstelik bu davranýþ ve sözlerim yanlýþ da olabilir. Çünkü sonuçta ben de bir insaným.
-Kambur, bu tür konuþtuðuna göre, galiba bulunduðumuz statüleri deðiþtirdik. Yoksa kendi yerine beni mi hazýrlamaya karar verdin.
-Ne münasebet. Sadece benim de yanlýþ yapabilme hakkým bulunduðunu anlatmak istedim. Yerimi sana vermek gibi bir niyetim olmadý, olamaz da. Çünkü henüz çýldýrmadým!
-Hakaret ediyorsun. Hem ne demiþler, “büyük lokma ye, ama büyük konuþma”. Zamanýn ne getireceði belli olmaz.
-Konuþmayý bu þartlarda sürdürmemiz çok zor olacak. O nedenle gel, alttaki görüntü katýna gidelim.
-Ne yapacaðýz orada?
-O’nun ve karýnýn günlüklerinden bazý parçalar okumaný istiyorum. Ayrýca bir kiþinin görüntüsü daha eklenmiþ. Seni ilgilendiren bir kiþinin…
-Tamam, gidelim. Lambayý alayým mý?
-Evet al!
-Görüntü nereye eklenmiþ?
-En son odaya.
-Kimin görüntüsü acaba?
-Geldik iþte. Kendi gözlerinle gör.
-Bu O’nun sevgilisi. Demek ki en sonunda cezasýný buldu alçak. Bir de utanmadan O’nun yanýna oturmuþ. Kaldýr oradan onu Kanbur!
-Bunu yapamayacaðýmý biliyorsun.
-Öyleyse dur da þuna bir tekme atayým!
-Sakýn yapma! Bir faydasý olmaz. Ayaðýný duvara vurmakla kalýrsýn.
-Ahhh, ayaðým!
-Sana söylemiþtim.
-Ne oldu, O’nun sevgilisinin görüntüsü neden buraya geldi?
-Çünkü adam olanlarý bir türlü hazmedememiþ. O’nunla olan iliþkisini herkes öðrendiði gibi bir de cinayetle suçlanmasý nedeniyle ailesinin, akrabalarýnýn, hatta dostlarýnýn yüzüne bakamaz olmuþ. Davada onu savunmak için arkadaþlarýnýn avukat tutma teþebbüslerini bile reddetmiþ. Sonunda da hapishanedeki koðuþta kendini asarak intihar etmiþ.
-Ýyi olmuþ. Cezasýný bulmuþ.
-Bu ceza biraz fazla olmadý mý?
-Az bile.
-Tabii böylece mahkemedeki cinayet ile ilgili dosya da kapanmýþ oldu. Artýk rahat olabilirsin. Þans bir kere daha sana güldü.
-Göreceðimizi gördük. Artýk gidelim buradan.
-Günlüklerden parçalar okuyacaktýk.
-Buradan benim yazýlanlarý okumam imkansýz.
-Öyle ise ben okuyayým, sen de dinle.
-Olur.
-Baþlýyorum okumaya. Karýn ilk tanýþmanýzda günlüðüne þu notu düþmüþ: ”Bu gün vereceðim karar hayatýmýn tamamýný þu veya bu þekilde etkileyebilir. O nedenle önce zihnimin biraz dinlenmeye ihtiyacý var. Ýyi düþünmeliyim. Kolay deðil, bir ömür geçirmek zorundasýn seçeceðin kiþi ile. Bir genç ile tanýþtýrdýlar beni. Uzun uzadýya sohbet ettik. Üç saat konuþmuþuz, ancak bana üç dakika gibi geldi. Güleryüzlü, zeki, kibar birisine benziyor. Biraz iddiacý, fakat bu özelliði artý hanesine yazýlabilir; çünkü iddiacý tipler daha baþarýlý olabiliyorlar. Ondan etkilendim mi? Ýtiraf ediyorum: Evet. Bu nedenle büyük bir ihtimalle de kararým olumlu olacaktýr. Ya sevgi, ya aþk? Onlardan bahsetmek için çok erken. Belki ileride…”
-Karýmla ilk tanýþmamýzý hatýrlýyorum. Ona üç dakika gibi gelen görüþme süresi, benim için çok uzundu.. Hem o söylediði aþk ve sevgi de hiç olmadý ki…
-Evliliðinizin ilk zamanlarý: “Evleneli iki aydan fazla olmuþ. Zaman akýp gitmiþ. Buluþmalarýmýz, istemeye gelme, niþan, düðün derken sonunda evimin kadýný oldum. Mutluyum, kocamý çok seviyorum; hislerim yanýltmýyorsa, o da beni. Evet demekle ne kadar isabetli bir karar verdiðimi þimdi anlýyorum. Dilerim bundan dolayý ömrümün sonuna kadar hiç piþmanlýk duymam. Her þey bir rüya gibi. Allahým ne olur bu rüya hiç bitmesin!”
-Karýmýn gördüðü o güzel rüyayý nedense ben hiç görmedim.
-Birkaç yýl sonra: ”Dün oðlumun birinci yaþ gününü kutladýk. Anlayacaðýnýz telaþ vardý. Çok istememe raðmen zaman bulup da bu önemli günde sana bir þeyler yazamadým sevgili günlüðüm. Azýcýk bir gecikme oldu iþte… Oðlum daha çok küçük, ama gene de yüzü babasýna çok benziyor. Çocuðumu aþýrý denebilecek bir tutku ile sevmemin nedeni acaba bu benzerlik mi? Oðlumla ilgili hayallerim ve hedeflerim var. Yatýp kalkýp oðlum için neler yapabileceðimi düþünüyorum. Bunlarý düþünmek bana zevk veriyor. Yapacaklarýmýn hayallerine dalýp gittiðim çok oluyor. O yüzden kocam bir þey söylediðinde bazen duymayabiliyorum. Çünkü ben o sýrada baþka bir dünyada yaþýyorum.”
-Benim yaþadýðým dünya da onunkinden baþka bir dünya idi.
-Yýllar yýllar sonra: ”Bu adama verdiklerim için çok piþmaným. Yýllardýr bana çektiriyor. Çektirmek ne kelime iþkence ediyor. Yaptýklarý yetmezmiþ gibi bir de sevgili bulmuþ. Ne evle, ne benimle, ne çocuklarla ilgileniyor. Suçlu olduðu için kendisine bir þey yapacaðýmdan þüpheleniyor. Yaptýðým yemekleri bile yerken dikkatli. Ben ve çocuklar yemeðe baþlamadan tek bir lokma bile aðzýna koymuyor. Oysa benim bir kötülük yapma niyetim asla yok. Asýl korkmasý gereken benim; artýk ondan her þeyi bekleyebilirim. Aklým çok karýþýk. Uyuyamýyorum, saðlýklý düþünemiyorum, garip garip þeyler görüyorum. Tanrým çok zordayým ve çaresizim!”
-Bahsettiði olaylar, onu öldürmeyi planladýðým günlerle ilgili.
-Akýl hastanesinden döndükten sonra: “Beni hastaneden çýkardýðý için kocama minnettarým. Üstelik bana karþý eskisinden çok daha iyi davranýyor ve sorunlarýmla da ilgileniyor. Çocuklarým benden uzaklaþtýlar; bu yüzden çok üzülüyorum. Onlarý tekrar kazanmak için ne yapmam gerektiðini ise bilmiyorum. Ýyiyim diyorum ama çok ciddi ruhsal sorunlar yaþadýðýmýn farkýndayým. Hortlaklar, kötü ruhlar hep peþimdeler. Biliyorum, çok kötü þeyler olacak. Olmasýný bekliyorum. Bu kötü þeyleri engellemenin çarelerini düþünüyorum. Ya çocuklarýma bir þey olursa? Çocuklarým yaralanýr, sakat kalýr ya da ölürlerse… Bu kötülüklere ben neden olduysam! Offf Tanrým…”
-Çocuklar annelerinin deli olmasýný bir türlü kabullenememiþlerdi.
-Ýntihar etmeden kýsa bir süre önce: “Aylardýr bende bir deðiþiklik yok. Belki de her þey eskisinden daha kötü. Istýrap çekiyorum. Aptal gibi dolaþýyorum. Kötü ruhlar iþi iyice azýttý. Üzerime üzerime geliyorlar bazen. Bu dünyamý zehir ettiler. Öyle ki bunlar insanýn peþini öteki dünyada bile býrakmazlarmýþ. Onlardan hiç olmazsa öteki dünyada kurtulmanýn yolunu kocam bana anlattý. Deneyebileceðim tek yolu gösterdi. Bu iyiliði bana neden yaptý anlayamadým, ama belki de acýmýþ, merhamete gelmiþtir. Evet ben bu yolu denemeye karar verdim. Beni affedin sevdiklerim! Elveda…”
-Hayatýna son vererek acý ve korkularýný da sonlandýrmýþ oldu.
-Karýnýn günlüðünden çok az bir kýsmýný sana okudum. Detayýný da öðrenmek istersen, baþka bir gün okuyabilirim.
-Aman detayý eksik kalsýn.
-Sen bilirsin. Þimdi de O’nun günlüðünden biraz okuyalým.
-Olur.
-Seninle tanýþmadan önce yazdýklarýndan bir bölüm: ”…artýk karanlýklarý sever oldum; halbuki önceleri nefret ederdim. Saklamak istediklerimi gömebileceðim ve görüþmek istemediklerimden kaçabileceðim en güvenli yer… Sessiz, dinlendirici, sorgusuz… Ben, baharýn kýzýydým, bahar gibi canlýydým… Þimdi ise karanlýklarýn kýzýyým. Halimden yakýnmýyorum, piþmanlýk ise hiç duymuyorum. Umutsuzluðumu öfkeye dönüþtürmesini becerdim. Baharýmý karanlýk yapanlarla alay ediyorum, onlarla adeta oynuyorum. Onbeþ yaþýmda iken bana felaketi yaþatan erkeðin hemcinslerinden hesap soruyorum. Uzaktan akrabamýzdý. Ondokuz yaþýndaydý, yani benden büyüktü. O nedenle abi derdim ona. Zaman zaman arabasýyla beni gezdirirdi. Gene bir gün birlikte gezmeye çýktýk. Bir piknik alaný gibi yerde arabayý park etti. Ýndik ve çimenlerin üzerine oturduk. Bizden baþka etrafta hiç kimse görünmüyordu. El þakasý yapýyorduk birbirimize. Elimi tuttu, beni kendisine çekip kucaðýna oturttu. Dakikalarca böyle durduk. Bu durum hoþuma gitmedi deðil, ama ya sonra ben istemediðim halde bana sahip olmasý?... Baðýramadým bile, her þey kýsa bir sürede olup bitti. Benimle yaþým tuttuðunda mutlaka evleneceðini söyledi. Bir sene sonra askere gitti. Askerden döndüðünde ben onsekizime girmiþtim. Babasý ona bir market açtý. Burayý iþletmeye baþladý. Defalarca bana evlenme teklif etti; kabul etmedim. O yaptýðý þey dolayýsýyla kendimi devamlý aþaðýlanmýþ hissediyordum ve bunu bana yapan bir insanla artýk beraber olamazdým.”
-Bu olaydan benim haberim yok. Çünkü bana bu konuda hiçbir þey anlatmadý.
-Sana iþ için geldiði günden sonra yazýlanlardan bir bölüm: “Bir iþe girdim. Ýþ görüþmesi için gittiðim yerdeki müdür beni görünce adeta çarpýldý. Hayran hayran beni seyretti durdu. Bu erkekler ne kadar da aptal þeyler…”
-Demek ki ona olan hayranlýðýmý daha ilk günden fark etmiþ. Tabii sonra da benim aptallýðýmdan faydalanmýþ.
-Ýliþkiniz devam ederken: “Müdürle iþi ilerlettik. Birkaç kere birlikte olduk. Beni sevdiðine eminim. Ben mi? Ben ona karþý ayný duygular içinde deðilim. Çok kýskanç bir adam. Sanki ben onun tapulu malýymýþým gibi davranýyor. Bazen çok da sýkýcý olabiliyor.”
-Evet, onun da fark ettiði gibi sevmiþtim, hem de çok. Hâlâ da seviyorum…
-En son sevgilisi ile tanýþtýktan sonra: “Sevemem diyordum, erkeklerden nefret ettiðimi düþünüyordum, onlarý bir oyuncak gibi görüyordum; ancak yanýlmýþým. Bu adamý gerçekten sevdim. Evli olmasý bile benim için sorun teþkil etmiyor. Bir otomobil kiralama þirketi var, ekonomik durumu iyi sayýlýr. Gerçi kötü de olsa ona karþý hissettiklerim deðiþmezdi. O lanet herif ise, þimdilerde para içinde yüzüyor, ne istersem yapmaya hazýr; fakat ben ondan tiksiniyorum. Ondan bir kurtulabilsem…”
-“Lanet herif” dediði herhalde ben oluyorum!
-Sanýrým. Son olarak bir de ölmeden bir gün önce yazdýklarýndan okuyayým: “Kaçýyorum, kaçýyorum, kaçýyorum… Nereye kadar, ne zamana kadar kaçacaðýmý bilmiyorum. Kurtulmak istiyorum o adi adamdan! Gözümle görmedim, fakat peþimde olduðunu hissediyorum. Birden bire karþýmda dikiliverecek sanýyorum. Katil ruhlu bir alçak o. Ondan korkuyorum, hem de çok! Çýldýracaðým. Son günlerimi yaþýyormuþum gibi bir his var içimde. Dilerim hislerim beni yanýltmýþ olsun. Ölümüm onun elinden olmaz inþallah…”
-Yeter artýk, yeter, yeter!.. Çizmeyi aþýyorsun pis bunak. Beni aþaðýlayan cümleleri okurken zevkten dört köþe oluyordun. Sen þeytanýn ta kendisisin alçak Kambur!...
-Benim için söylediklerin doðru olabilir. Ya sen? Sen de benden bir gömlek üstünsün! Bu günlük de bu kadar. Git artýk!
-Sen demesen de zaten gidecektim.

***
-Merhaba.
-Merhaba Kambur.
-Gene çok zaman oldu görüþmeyeli.
-Birkaç ay olmuþtur.
-Birkaç ay dediðin, nereden baksan altý aydan fazla bir süredir.
-Galiba öyle…
-Keyifsizsin bu gün. Panik halindeki bir insan görüntüsü veriyorsun. Yüzün zayýflamýþ, gözlerin kançanaðý gibi. Ne oldu sana?
-Sorma! Günlerdir uykusuzum. Ne zaman gözlerimi kapatsam korkuyla fýrlýyorum yataktan.
-Neler olduðunu anlatsana.
-Neler olmadý ki… Battýk. Alacaklýlar ve mahkemeler peþimde. Ben de son çare olarak buraya sýðýndým.
-Ýþlerindede bazý olumsuzluklar olduðundan bahsetmiþtin; ama söylediðin nedenler, böyle bir sonuç doðuracak þeyler deðildi.
-Krizi iyi yönetemedik. Müþterilerimize verdiðimiz sözleri tutamadýk. Bizim alacaðýmýz borcumuzdan çoktu, fakat alacaklarýmýzý tahsil edemedik. Para gelmeyince konutlarý bitiremedik. Hatta temel attýðýmýz iki arsada iki tuðlayý bile üst üste koyamadýk. Yanýmýzda çalýþanlarýn maaþlarýný ödeyemedik. Günü dolduðunda evlerini teslim almak için gelenler sývasý bile yapýlmamýþ kaba inþaatlarý görünce önce hayal kýrýklýðýna uðradýlar; sonra da sözlü ve fiili saldýrýya geçtiler. Tabii bu durum kýsa sürede duyuldu ve biraz da dedikodu eklenerek etrafa yayýldý. Duyan müþteri ödemelerini durdurdu. Kasaya para girmeyince de ne malzeme alabildik, ne de giderleri karþýlayabildik. Senetler ve çeklerin geri dönmesi ile de yasal süreç baþladý ve mahkemeler peþimize düþtü.
-Ortaðýn vardý, o ne oldu?
-Ne olacak, kýyýda köþede ve yurt dýþýndaki bankalarda biraz paramýz vardý, onlarý alýp kayýplara karýþtý.
-Sana bir þey kalmadý yani!
-Bana da biraz kaldý. Hatta uzun yýllar yeter bana kalan para, ama alacaklýlar ve mahkemeler bu parayý bana rahat yedirmezler. Yanýmda nakit olarak oldukça çok para var. Harcayamadýktan sonra çok olsa ne olur, az olsa ne olur?
-Bundan sonra ne yapmayý düþünüyorsun?
-Ýlk aklýma gelen yurtdýþýna kaçmaktý. Sonra bundan vazgeçtim. Kaçýþ sýrasýnda yakalanma ihtimali çok yüksekti. Ben de o nedenle buraya geldim iþte.
-Zor bir durumda daima kendini kurtarabilmekle övünürdün.
-Bu sefer kurtulmak galiba zor, hatta imkansýz. Ne yapacaðým, nasýl yapacaðým konusunda bir karar alamýyorum. Dahasý, düþünemiyorum bile. Aklým durdu. Düþüncelerimi yönetemiyorum. Bir çare düþünmeye baþlasam, aklýma öfkeli alacaklýlar ve asýk suratlý hakimler geliveriyor.
-Banka müdiresi bir bayan vardý. O, sana yardým etmedi mi?
-O, artýk beni tanýmýyor bile. Bankadan kredi alýrken bize yardýmcý olmuþtu. Tabii bu yardýmlarýnýn karþýlýðý olarak biz de ona yüklü bir komisyon vermiþtik. Sonra, aramýzda duygusal bir iliþki baþlamýþtý ve güzel de gidiyordu. Tâ ki iþler bozuluna kadar… Ýþler bozulunca ne iliþki kaldý, ne dostluk, ne arkadaþlýk. Telefonlarýma bile cevap vermez oldu.
-Halbuki sen onun hakkýnda çok farklý þeyler düþünüyordun.
-Evet. Onu çok baþka birisi olarak görmüþ ve deðer vermiþtim. Hatta sen bana “Ýnsanlarý övmekte aþýrýya gitme.” dediðinde için için sana kýzmýþtým.
-Ne için için kýzmasý! Bana olan öfkeni açýkça belli etmiþtin.
-Peki, öyle olsun. Tamam sen haklý çýktýn. Sevindin mi?
-Benim sevinmem veya sevinmemem neyi deðiþtirecek ki…
-Onu bir sevgili, hatta bir dost zannetmiþtim. O da diðerlerinden farklý deðilmiþ.
-Felaket zamanlarýnda dost aramak, çölde su aramak gibidir. O nedenle bunlarý býrak ve asýl zamana bak.
-Neden?
-Çünkü, dostluðuna gerçekten ihtiyaç duyabileceðim tek þey zamandýr.
-Çok da tatlý dilliydi. Bu özelliði etkilemiþ olmasýn beni?
-Tatlý dil çoðunlukla övülür, ama sahtekarlarýn da tatlý dilli olduklarýný unutmayalým.
-Hep iyiden, iyilikten söz ederdi. Ancak yaptýklarý iyi bir insan olmadýðýný kanýtladý.
-Ýyinin ne olduðunu bilmek “iyi insan” olmanýn göstergesi deðildir.
-Sonuçta her þeyimi kaybettim iþte.
-Kaybettiklerin için sýzlanmayý býrak da tekrardan kazanabileceklerinin hesabýný yap.
-Tekrardan kazanabileceðim ne kaldý da hesabýný yapayým? Kazandýklarým ve baþarýlarým bir anda yok olup gitti.
-Uçurtmayý yapan sen olabilirsin, ama uçuran sen deðilsin, rüzgardýr. Rüzgar kesilince uçurtman tepetaklak yere çakýlýnca “uçuruyorum” diye böbürlenmemen gerektiðini anlarsýn.
-Tekrar dünyaya gelseydim…
-Tekrar dünyaya gelme ihtimalin olsaydý, nasýl baþlardýn, ne yapardýn? “Þöyle baþlardým, þunu yapardým” mý diyorsun. Öyleyse tekrar dünyaya geldiðini varsayýp dediklerini uygula.
-Benimki laf olsun diye söylenmiþ bir söz. Gerçekte dünyaya tekrar gelseydim, inan ki ne yapardým bilemiyorum.
-Feneri cebinde olan, karanlýða kafa tutar. Fener cesarettir. Kaygýlanmayý da býrak. Adeta bitip tükenmiþsin. Çünkü en fazla enerji tüketen aygýtlarýn baþýnda kaygý gelir.
-Baþlamak ve baþarýya ulaþmak mümkün mü?
-Evet mümkün. Her baþarýnýn baþlangýcýnda mutlaka bir adým atýlýr. Bu adým büyüktür ya da küçüktür… Bunun fazla bir önemi yoktur; önemli olan o ilk adýmý atmaktýr. Bir de baþarýnýn önündeki o engeli aþmalýsýn.
-Baþarýyý engelleyen nedir?
-Baþarýnýn en büyük engeli diðer etmenler deðil; kiþinin kendisidir.
-Hayatta hep kazanacaðýmý umuyordum, kaybedene kadar.
-Maddi kazanç ve kayýptan daha önemli olan, zamandan kayýp ve kazançtýr. Bu güne kadar geçen ömründe boþa giden zamanlarýný bir topla; yararlý iþlerde harcadýðýn zamanlarýný da topla. Fazla olandan az olaný çýkar. Kârda mýsýn, zararda mý?
-Kambur, ahkâm kesmeyi býrak da benim sorunuma somut bir çözüm söyle!
-Somut çözümden kasdýn maddi sýkýntýlarýný ortadan kaldýrmaksa, bu konuda benim yapabileceðim bir þey yok maalesef. Bir çözüm varsa onu bulacak olan sensin.
-Desene senden bana bir fayda yok.
-Öyle.
-Senin gene de benim için yapabileceðin bir þeylerin hâlâ var olduðunu düþünüyorum.
-Ne gibi.
-Mesela, bir süre burada saklanmamý saðlayabilirsin.
-Bu isteðini kabul edemem.
-Burada kalmamýn senin açýndan ne gibi bir sakýncasý olabilir ki? Hem sadece birkaç gün…
-Olmaz.
-Sana bir zararým dokunmaz. Maðaranýn bir köþesinde yatar kalkarým. Ortalýk sakinleþince de çeker giderim.
-Olmaz dedim, ýsrar etme.
-Bu iyiliðini karþýlýksýz da býrakmam. Bedelini hemen öderim. Söylemiþtim, yanýmda oldukça çok para var. Ne kadar istersen veririm.
-Para dediðin þey benim ne iþime yarayacak? Hayatým boyunca ben o nesneyi elime bile almadým. O nedenle paran sende kalsýn. Ortalýk aðardýðýnda lütfen burayý terket.
-Ocaðýna düþtüm Kambur. Lütfen beni yüzüstü býrakma, yardým et. Þu inadý býrak, birkaç gün burada kalmaktan ne çýkar ki.
-Dediðin olmaz, ancak iþine yarayacak baþka bir yol bulabiliriz.
-Nasýl?
-Daha önce beraber gezmiþtik,aþaðýda çilehaneye benzeyen bir oda vardý. Hatýrladýn mý?
-Evet de, konu ile ilgisini anlayamadým.
-O odada birkaç gün kalabilirsin. Böylelikle hem saklanmýþ olursun hem de vicdan muhasebesi yapýp bol bol düþünürsün. Hatalarýný görme, baþarýya ulaþma, plân yapma açýsýndan senin için bir fýrsat iþte.
-O odada günlerce tek baþýma kalabileceðimi sanmýyorum. Korkarým. Ya tekrar dýþarýya çýkamazsam, içeride kalýrsam? Orasý karanlýk ve rutubetli bir yer. Gün geçer mi öyle yerde?
-Kabul etmekten baþka çaren yok.
-Haklýsýn. Ne zaman odaya gitmem gerekiyor?
-Hemen þimdi. Kaç gün kalmayý düþünüyorsun?
-Neden sordun?
-Ona göre yanýna ekmek ve su vereceðim.
-Sanýrým dört-beþ gün.
-Sen lambayý al ve aþaðýya inip odanýn önünde beni bekle. Ben ekmek ve su alýp yanýna geleceðim. Sendeki lambayý aþaðýda söndürüp dýþarýda býrakacaðým, çýktýðýnda yakýp kullanasýn diye. Yuvarlak taþý iyice iteleyip kapýyý tam olarak kapatmalýsýn.Böylece dýþarýdan girebilecek davetsiz misafirleri engellemiþ olursun.
-Anladým. Ben gidiyorum.
****

-Kambur ben geliyorum. Yukarýda mýsýn?
-Evet buradayým. Gel.
-Merhaba. Lambayý ve su kabýný nereye býrakayým?
-Merhaba, hoþ geldin. Lambayý ver bana, su kabýný da yan tarafa koyabilirsin.
-O izbe yerden sonra buralar gözüme aydýnlýk ve sevimli göründü.
-Ama beðenmediðin o yerde, tam sekiz gün kaldýn. Dört-beþ gün demiþtin girmeden önce. Yiyeceðini ve suyunu idareli kullanmýþ olmalýsýn.
-Son günde ekmek tükenmiþ, suyum ise sadece bir yudum kalmýþtý. Ekmek ve su olsaydý daha çok da kalabilirdim. O odada geçmez zannettiðim zaman aksine su gibi akýp gitti.
-Kendini nasýl hissediyorsun?
-Bedenen biraz bitkin, ruhen ise oldukça iyi. Azýcýk mutlu, oldukça da umutlu.
-Nefes alabiliyorsan, uyuyabiliyorsan, yemek yiyebiliyorsan, hissedebiliyorsan, düþünebiliyorsan ne mutlu sana!

-Haklýsýn.

-Þu yiyeceklerle karnýný doyurup, derecikten de suyunu içebilirsin. Bir yandan da konuþmamýzý sürdürürüz.
-Sað ol. Çok acýkmýþtým.
-Ýçeride neler düþündün, ne kararlar aldýn?
-Ýçine düþtüðüm kötü durumdan beni kurtaracak bazý planlar yaptým, çözümler ürettim. Yani bir kez daha kendimi bu zor durumdan kurtaracaðým. Sýfýrdan baþlayacaðým ve baþaracaðým. Günün birinde büyük bir servetin de sahibi olacaðým.
-Buna sevindim. Bozulan moralin düzelmiþ. Ancak þunu unutma, saðlam bir kiþilik sahip olabileceðin en büyük servettir.
-Kiþiliði kurcalama. Hem buna senin sevinmen gerekmez; belki de üzülmelisin!
-Söylediklerinden pek bir þey anlamadým. Daha açýk konuþ benimle.
-Zamaný gelince anlarsýn. Acele etme, çok da meraklý olma sevgili kamburum!
-Lâubalilikten hoþlanmýyorum.
-Tamam, tamam kýzma, biliyorum. Özür dilerim. Geleceði düþündüm ve gördüm ki ileride kazanacaðým zaferler beni bekliyor.
-Bunun için geçmiþi iyi incele.
-Neden?
-Çünkü gelecekteki zaferlerimizi, geçmiþten çýkardýðýmýz derslere borçluyuz.
-Geçmiþten en iyi ders çýkarabilecek kiþilerden birisiyim.
-Öyleyse, içeride kendini de sorgulamýþ olmalýsýn.
-Evet, sorguladým. Ameliyata hazýrlanan bir operatör titizliði ile kendimi masaya yatýrdým. Bütün özelliklerimi tek tek inceledim. Bu güne kadar fark etmediðim bazý eksikliklerimin ve bazý üstün taraflarýmýn bulunduðunu gördüm. Mesela ben çok korkak bir insaným.
-Bunu ititraf etmen de bir aþama sayýlýr.
-Evet korkuyorum, hem de birçok þeyden. Yaptýklarýmýn altýnda yatan temel duygu bu. Korkaklýðýmý bir kusur olarak düþündüðümü zannetme. Korku, çoðunlukla benim can simidim olmuþtur. Yýllar önce iþlediði bir cinayetten sonra uzunca bir süre hapis yatýp çýkan bir katille konuþmuþtum. Bana “bakma böyle hava atýp dolaþtýðýma, aslýnda çok korkuyorum. O adamý da korktuðum için öldürdüm.” demiþti. O koþullarda ne demek istediðini tam anlamamýþtým, fakat þimdi anladýðýmý fark ettim.
-Baþka?
-Kimi insanlarýn deðerlendirmelerine göre ben bir nankörüm. Doðru olabilir. Çünkü, bana yapýlan iyilikleri hiçbir zaman iyilik olarak görmedim. Hep karþýmdakilerin bir ödevi olarak düþündüm.
-Nankör insanýn en temel gýdasý kötülüktür.

-Aynen öyle. Ben de bana iyilik yapanlara kötülükle karþýlýk vermekten çekinmedim. Ýþin doðrusu, iyi de kötü de bana göreydi.

-Bu deðerler tabii ki görecelidir, ama bir toplumda çoðunluðun kabul ettiði bir tanýmlarý da mutlaka vardýr. Hatta evrensel olarak bu deðerleri ifade etmeye çalýþan düþünürler de olmuþtur.

-Burasý beni enterese etmiyor. Ben kendi açýmdan bakýyorum iyi ve kötüye.

-Ýyi, ahlâki açýdan yapýlmasý zorunlu olan eylemlerdir. Ýnsanlýðýn mayasý da ahlâktýr. Bu mayaya sahip olmayanlarý insan sayamayýz.

-Baþkalarý tarafýndan insan sayýlýp sayýlmamak da benim umurumda deðil. Ben kendi iþime bakarým. Bir þey bana yarar saðlýyorsa iyidir, saðlamýyorsa kötüdür. Ya da bana haz veren iyidir, acý veren ise kötüdür.

-Seninki de bir görüþ; tartýþmalý da olsa sonuçta bir iddiadýr. Ýçeride vicdan muhasebesi yaptýn mý?

-Vicdan dediðin hani insanýn içinden gelen bir ses varmýþ, kiþiyi uyarýrmýþ; o mu?

-Evet.

-Öyleyse bende vicdan yok. Öyle bir uyarý almýyorum. Zaten alsam da o sesi hemen boðarým.

-Ýlginç bir insan, incelenmesi gereken bir varlýksýn.

-Varlýk diyerek bana hakaret etme!

-Baðýrma! Sözlerimde hakaret yok. Var olan her þey varlýktýr.

-Var olanlar varlýk ise, var olmayanlar nedir?

-Saçma bir soru? Varolmayan deyip onun ne olduðunu nasýl sorgulayacaksýn. Bu mümkün mü? Var olmayan “hiç”tir.

-Varlýk olacaðýma, keþke “hiç” olsaydým.

-Ýþin içinden çýkamayacaðýmýz bir tartýþmaya girdik. Bu konuyu burada kapatalým ve ben sana görmediðin en alt katý gezdireyim. Bunun için en uygun gecelerden birindeyiz.

-En uygun gece ne demek?

-Ay’ýn ýþýðýný en çok gösterdiði gecelerden birisi.

-Maðarada, sözünü ettiðin bu kattan sonra, görmediðim yer kalacak mý?

-Hayýr kalmayacak. Unutmuþ olmalýsýn, daha önce söylemiþtim. Maðarada bildiklerimizden daha çok kat var, ama bunlarýn bir kýsmý kullanýlamýyor.

-Gidelim öyleyse.

-Ýkimiz de birer lamba alalým. Sen gene beni takip ediyorsun.

-Görüntülerin bulunduðu katta duruyor muyuz.

-Hayýr, yürümeye devam et.

-Kemikler, labirent ve derken en alt kata geldik galiba.

-Evet geldik. Acele etme. Çünkü bu katýn bir duvarý tamamen yýkýktýr ve aþaðýsý da uçurumdur. Bana doðru yavaþça yaklaþ. Ayýn ne kadar büyük ve parlak olduðunu görüyor musun?

-Evet. Ortalýðý adeta gündüze çevirmiþ. Aþaðýda harika bir manzara var. Su sesleri duyuyorum.

-Duyduðun su sesleri karþýdaki þelalelerden geliyor. Dikkatli bak sað tarafýna doðru, biraz daha dön…

-Tamam gördüm. Ayný hizada üç þelale var. Daðýn orta yerinden fýþkýrmýþlar. Hava da serinledi gibi.

-Bunda þelalelerin etkisi büyüktür.

-Biraz daha yaklaþýp bakmak istiyorum. Aþaðýsý sivri kayalarla, çiçek ve aðaçlarla dolu. Çiçek kokularýndan bir kokteyl hazýrlanmýþ gibi. Burnumun duyduðu en güzel koku bu. Vahþi doða dedikleri bu mu? Cennet böyle bir yer olmalý.

-Sanýrým. Burada sadece doðal güzellik yok. Ayný zamanda doðanýn baþkaldýrýsý da var. Bu baþkaldýrý , özgürlük abidesini de kendi taþlarý ile dikmiþ. Ne kadar görkemli bir abide, deðil mi?

-Buraya hiç insan eli deðmemiþ ve insan ayaðý basmamýþ olmalý.

-Bence de öyle . Yoksa bu güzellikler de çoktan çirkinliðe dönüþmüþ olurdu.

-Maðaranýn iç taraflarýndan geldiðini zannettiðim bir baþka koku daha algýlýyorum. Bu çiçek kokusu deðil. Mest edici bir þey.

-O kokuyu ciðerlerine iyice çek ve sonra karþýndaki manzaraya bir kere daha bak.

-Çekiyorum. Nedir bu? Nereden yayýlýyor?

-Orasýný boþ ver, aný yaþamaya bak. Hoþuna gitti mi?

-Sarhoþ gibi oldum. Kendimi bir kuþ gibi hafif hissediyorum. Her þey baþkalaþtý.

-Öncekinden farklý mý gördüklerin?

-Evet, hem de çok. Baksana, þelaleler gökkuþaðý oluþturmuþlar, aþaðýdaki kayalýklarýn üzerine sanki altýn yaldýz sürülmüþ, aðaçlarýn yeþili ise bir baþka yeþil olmuþ…Böyle bir güzellik olabilir mi? Buna yol açan nedir?

-Güzel, güzel olduðu için güzeldir. Baþka bir neden arama!

-Her þey çok etkileyici.

-Seni bile etkilediðine göre…
-Seni bile ne demek?Aðzýmýn tadýný bozmada çok ustasýn!

-Benimle dalaþacaðýna güzelliði yaþasan!..

-Evet harika, harika bir þey… Buradan atlayýp bir kuþ gibi uçmak istiyorum. Bu güzelliklere doðru uçmak istiyorum.

-Ýstersen deneyebilirsin.

-Denerim de, ya… Evet ya…

-Ya, ya demeyi býrak. Ýstiyorsan dene, istemiyorsan deneme.

-Ne yapýyorsun Kambur? Neden beni elinle uçuruma doðru itiyorsun?

-Benim bir þey yaptýðým yok. Bak, ben senden ne kadar uzaktayým? Benim metrelerce kolum mu var da seni bu kadar uzaktan iteleyebileceðim?

-Yalancý, alçak Kambur! Þimdi de inkar ediyorsun. Her þeyi anlar gibi oluyorum. Maðaranýn içinden gelen kokunun uyuþturucu özelliði vardý demek ki. Beni kendimden geçirip ya kendi isteðimle aþaðýya atlamamý saðlayacaktýn, ya da zorla. Kýsacasý beni öldürmeyi amaçlýyordun. Benden önce de baþka insanlarý bu uçurumdan ölüme gönderdin mi?

-Neden bunu yapayým ki?

-Büyücülük müyücülük derken þimdi de Hasan Sabbah olmaya mý karar verdin? Ýnsanlarý uçurumlardan atýp, ya da atlatýp seyrediyor musun? Seni pis cani, seni alçak sadist…

-Yanýlýyorsun. Neden bir insanýn hayatýný kaybetmesini isteyeyim?

-Cevabýný sen ver, ben deðil. Neden?

-Yanýndaki kayanýn üzerine otur da sakin sakin konuþalým. Elindeki taþý da býrak.

-Bak Kambur, içeride düþündüm ve ikimizi de ilgilendiren bir karar aldým.

-Nasýl bir karar?

-Bu maðarada ikimizden biri fazla.

-Fazla olan belli, yani sensin. Ben yýllarýmý burada geçirdim.

-O senin görüþün. Ben farklý düþünüyorum. Daha doðrusu iyilikle bu maðaradan çekip gitmeni istiyorum.

-Burasý senin iþine yaramaz. Kýsa sürede býkarsýn.

-Orasý belli olmaz. Burasý bir süre saklanmam için bana gerekli. Þimdi sen bana söyle bakayým: Kendi rýzanla buradan ayrýlacak mýsýn, yoksa…

-Yoksa ne?

-Yoksa seni öldürmek zorunda kalabilirim. Mesela þu taþla kafaný ezebilirim.

-Bana doðru gelme. Otur yerine!

-Söyle, gidiyor musun?

-Hayýr gitmiyorum. Ölürüm de gitmem…

-Zaten sonuç söylediðin gibi olacak.

-Bunu yaparak, alçaklýðýna, kalleþliðine, egoistliðine ve nankörlüðüne caniliði de mi ekleyeceksin?

-Boþ laflarla oyalama beni. Son defa soruyorum: Gidiyor musun?

-Hayýr, hayýr, hayýr!

-Al öyleyse pis þeytan!...

-Ahhh, kafam, ahhh!..

-Al sana, al sana…Ne kadar da kalýn kafan varmýþ! Al, al…

-Vurma, yeter,yeter! Ahhh!..

-Öldüreceðim seni, ölüm karþýsýnda titremeye baþladýn bilge kýlýklý bunak! Haydi, o palavralarýn, ahkâmlarýn þimdi kurtarsýn seni.

-Evet, beni gerçekten öldüreceðini anladým. Ahhh, offf! Aslýnda bu benim açýmdan büyük bir sürpriz de olmadý. Ahhh, dur vurma, sözümü bitireyim.

-Daha konuþuyor musun sen?

-Her canlý gibi ben de bir gün ölecektim. O gün gelmiþ. Ahhh! Evet, ben hiç olmazsa senin gibi yaþantýsý ölümden beter birisi olmayacaðým. Ahhhhh!

-Gebertinceye kadar vuracaðým, gebertinceye kadar… Bir daha, bir daha… Al, al… Sesin çýkmaz oldu solucan kýlýklý herif. Öldün mü? Her taraf kan içinde kalmýþ. Bu pislik herif hareketsiz bir þekilde yatýyor. Gebermiþ olmalý, nefes almýyor, nabzý da atmýyor. Ama gene de iþi garantiye almalý. Al sana adi kambur, al sana,al sana…

****

-Kamburun ziyaretçilerle görüþürken oturduðu yer burasýydý. Ýki büyük taþýn üzerine konulmuþ geniþ bir tahtadan ibaret. Pislik içinde, ama oturup biraz prova yapayým. Konuþurken sayfalarýný çevirdiði kitabý da burada. Bakayým! Bir þey anlamam mümkün deðil. Sembol dolu. Bunlarýn ne anlama geldiðini ben nereden bileceðim. Ama gene de bir ziyaretçi geldiðinde kitaptan bir þeyler görüyormuþ gibi yapmalýyým. Acaba Kambur’a benzemeyi becerebilecek miyim? Artýk buralar benden sorulur. Eyy! Eyy! Maðara mahlûkatý duyun sesimi: Bundan sonra artýk sizin efendiniz benim. Kurallarý koyan da uygulayan da benim. Ben ne dersem o olacak! Her þey suskun bu gün. Sözlerime tepki veren tek bir canlý bile yok. Güneþ doðmuþ olmalý. Ýyisi mi, önce, o mendeburun benden ýsrarla gizlediði þu yeri, yan taraftaki basamaklardan çýkýp kendi gözlerimle göreyim.. Basamaklar bitti ve karþýma tahta bir kapý çýktý. Aðýr bir þey… Zorla da olsa açýlýyor. Bakalým arkasýnda ne var? Ooo, bir oda! Ýçeride bir yatak, bir soba, birkaç kap-kacak, biraz ekmek ve sebze… Penceresi bile var. Bakayým! Yeþillikler içinde bir bahçe. Þimdi her þeyi daha iyi anlayabiliyorum. Demek ki Kambur’un bütün hayatý maðarada geçmiyormuþ. Sabah olduðunda görüþmeyi mutlaka bitirmek istemesi de boþuna deðilmiþ. Gece maðarada, gündüz odasýnda ve bahçede devam eden bir hayat… Neyse, daha detaylý incelemeyi sonra da yapabilirim. Biraz uyusam iyi olacak. Kambur’un þu kir içindeki yataðýna uzanývereyim.
***
-Ohhh be, kendime geldim. Bu birkaç saatlik uyku her þeye deðdi doðrusu. Dýþarý çýkýp etrafý kolaçan edeyim. Maðaraya açýlandan baþka bir de bahçeye açýlan kapý var. Ama bu kapý açýlmýyor, nasýl çýkacaðým? Buldum, buldum. Arkadan sürgüsü takýlýymýþ. Çekeyim. Açýldý. Bahçe sebze dolu. Yan tarafta bir de kümes var. Tavuk sesleri geliyor. Galiba kümesin birkaç metre solundaki küçük yapý da tuvalettir. Ýleride çokca ev görüyorum. Bir köye benziyor. Buraya uzaklýðý 2-3 kilometre olabilir. Bahçenin alt tarafýndan bir adam geçiyor. Bana doðru bakýyor. Tanýyamadý. O yüzden tereddüt ediyor. Galiba selam verecek.
-Selamünaleyküm.
-Aleykümselam. Buyurun.
-Dedeye baktým. Bir ihtiyacý var mý diye soracaktým. Ama artýk sormama gerek kalmadý herhalde. Çünkü siz varsýnýz ve bir ihtiyacý olursa karþýlarsýnýz. Dede içeride mi?
-Hayýr yok. O gitti.
-Nereye gitti? Siz onun akrabasý mý oluyorsunuz?
-Evet yeðeniyim. Memlekete gitti. “Yaþlandým, artýk yapamýyorum. Gel burada sen otur.” diye bana haber gönderdi. Ben de hemen yola çýkýp geldim. Ben gelince de buradan ayrýldý.
-Daha dün görüþmüþtük. Böyle bir niyeti olduðundan bahsetmemiþti.
-Unutmuþ olmalý. Yaþlýlýk iþte.
-Vedalaþmadan gitmesine üzüldüm. Ona çok alýþmýþtým. Yýllardýr hemen hemen her gün onu görürdüm. Selamlaþýrdýk, konuþurduk, bana güzel þeyler anlatýrdý, bazen de ihtiyaçlarýný karþýlardým. Öðlene kadar evinden çýkmazdý. Öðleden sonra ise akþam gün batýncaya kadar bahçe ve tavuklarýyla uðraþýrdý.
-Bu tür iþleri yapmaktan hoþlanýrdý.
-Ýyi bir insandý. Tek bir dalý kýrmamýþ ya da kesmemiþtir. Soðuk havalarda, yerdeki aðaç parçalarýný, çalýyý çýrpýyý toplayýp yakardý. Tavuklarla, sebzelerle, aðaçlarla, kuþlarla konuþurdu. Onlar da sanki söylediklerini anlýyormuþ gibi sakin sakin durup dinlerdi.
-Öyleydi, öyle. Amcam iyi bir insandý. Ona yardým ettiðin için teþekkür ederim.
-Önemli deðil. Bahçesinden çýkardýðý sebzeleri ve biriktirdiði yumurtalarý bana verirdi. Ben de onlarý kasabadaki pazarda satýp yað, un, sabun, gaz, tuz gibi ihtiyaç duyduðu þeyleri alýp getirirdim. Bazen üç-beþ kuruþ para üstü artardý. Kalan parayý ona vermek istediðimde katiyen almazdý. “O þey benim iþime yaramaz!” derdi biraz kýzgýnca.
-Benim de ihtiyaçlarýmý karþýlamama yardým eder misin?
-Tabii ederim. Siz sebze ve yumurtalarý hazýrlayýn. Beni beklemenize de gerek yok. Bahçeye býrakýn, ben oradan alýp kasabaya götürürüm.
-Öyle deðil! Ben sebze ve yumurta iþi ile uðraþamam. Yeterince param var. Parayla alýrsýn. Tabii ben de sana emeðinin karþýlýðýný öderim.
-Karþýlýk beklemem. Allah rýzasý için yaparým.
-Olmaz. Kabul edemem. Önce þu yüz lirayý al. Bu senin.
-Hayýr , para almam.
-Alacaksýn, yoksa sana bir þey ýsmarlayamam. Þu üçyüz lirayý da al.
-Peki. Ne getirmemi istiyorsunuz?
-Yiyecek, içecek ve bir evde ihtiyaç duyulacak þeylerden al iþte. Kendi evine ne alýyorsan, onlarý.
-Tamam.
-Bir ara da þu kümesteki tavuklarýn hepsini al götür, senin olsun.
-Hepsini mi? Orada en az onbeþ tane tavuk var. Dursunlar. Taze taze yumurta yersiniz.
-Ben tavuk bakamam. Caným yumurta isterse parayla alýrým.
-Siz bilirsiniz…
-Aldýklarýný getirdiðinde ben bahçede olmazsam, kapýnýn yanýna býrakýr mýsýn?
-Olur. Ben kaçayým. Hoþça kalýn.
-Güle, güle.

***
-Maðaranýn katlarýný dolaþmam iyi oldu. Artýk her yeri ezbere biliyorum. Ýleride bu bilgiler iþime çok yarayabilir. Mesela, gelen ziyaretçiler arasýnda zenginler olursa onlarý labirentde kaybedebilirim ya da uçurumdan atabilirim. Uçurum deyince aklýma geldi: En son kata da bir bakayým ve inmiþken o Kambur’un leþini de aþaðýya atayým.. Ýþte geldim bile en alt kata. Neredeydi ceset? Biraz daha ilerideydi galiba. Ama burada da yok. Þurada? Yok. Uçurumun hemen baþýnda mý? Yok, yok… Ceset yok! Yerlerde kan izi de yok. Ne oldu? Bu mendeburun ölüsü buharlaþýp uçmadý ya? Yoksa ölmedi mi? Ölmedi de numara mý yaptý ve ben gittikten sonra da kaçtý mý? Yok caným, beyni bile dýþarýya fýrlamýþtý. Yaþamasý imkansýz… Öldüðüne yüzde yüz eminim. Öyleyse ceset nerede? Yabani hayvanlar götürüp yemiþ olmasýn? Ama buraya yýlan ve kartalýn dýþýnda hangi yabani hayvan çýkabilir ki? Neyse, boþ ver!.. Ne olduysa oldu. Gelmiþken þu cennet gibi yerden biraz manzara seyredeyim. Cennet mi, cennet mi? Ne cenneti? Dýþarýda tam bir felaket görüntüsü var. Gündüz olmasýna raðmen ortalýk gece karanlýðýnda. Mavi, siyah, kirli beyaz karýþýmý kalýn bulutlar ortalýðý zindan gibi yapmýþlar. Ýri yaðmur taneleri bazen bilye büyüklüðünde doluya dönüþüyor. Fýrtýna ortalýðý kasýp kavuruyor. Aðaçlar çatýrdýyor, bazýsý da kökleri sökülmüþ olarak metrelerce uzaða fýrlýyor. Kayalar gümbürdeyerek uçurumun dibine doðru yuvarlanýyor; yuvarlanýrken de altlarýndan çýkan toz ve parçacýklar yaðmurla birleþerek koyu çamur gibi bir þeye dönüþüyor. Bu çamur gibi þey de o güzelim çiçeklerin üzerini örtüyor. Korkunç bir görüntü. Dizlerimin baðý çözüldü. Nedir bu? Yoksa Kambur’un ölümüne duyulan bir öfke mi? En iyisi buradan uzaklaþmak. Aksi takdirde fýrtýna beni maðaranýn içinden bile alýp kayalara çarpabilir. Belki de niyeti bu!...
***
-Bu gece Kambur’un ziyaretçilerinden gelen olabilir. Oturup beklemeliyim. Gelen kiþiye karþý açýk vermemek de gerekiyor tabii. Yoksa her þey tersine dönüverir birdenbire. Soðukkanlý ve dikkatli olmalýyým. Heyecan yok, kýzmak yok … Bir ses duyar gibiyim. Birisi geliyor.
-Hayýrlý akþamlar büyük bilge…
-Hayýrlý akþamlar, hoþ geldin.
-Hoþ bulduk, ancak sen bilge deðilsin. Çünkü sesin farklý.
-Otur oraya evlat. Kambur buradan gitti. Yerine de beni býraktý.
-Þimdi seni iyice görüyorum. Evet sen o deðilsin.
-Heyecanlanma evlat. Otur, otur oraya da konuþalým.
-Bana evlat diyorsun, oysa senin yaþýn benden büyük deðil. Ben o deðerli bilge kiþi için geldim. Ona Kambur denmesi de hoþuma gitmedi.
-Ben ona hep öyle hitap ettim. Kendisi bundan hiç þikayetçi deðildi.
-Onun gibi tevazu sahibi bir insan kolay kolay þikayette bulunmaz. Yýllardýr buraya gelir giderim, ancak onun sýrtýndaki kambur pek dikkatimi çekmezdi. Tâ ki þu ana kadar… Evet düþünüyorum da onun sýrtýnda kambur vardý, hem de iki tane. Ben onun kamburlarýna deðil, aðzýndan çýkan hikmet dolu sözlere bakardým.
-Evet, konuþtu mu güzel konuþurdu.
-Bana çok büyük yardýmlarý oldu.
-Problem ne? Anlatýrsan ben de yardýmcý olurum.
-Sanmam. Bazý þeylerin sonu daha baþýnda bellidir. Üstelik artýk benim sorunum da kalmadý.
-Öyleyse burada iþin ne?
-O bilge kiþiye teþekkür etmek ve sohbetinden feyz almak için geldim. O iyilik timsali insanýn tek bir cümlesi için neresi olursa olsun, giderim. Nerede olduðunu bana söyler misin? Oraya gidip, görmek istiyorum onu.
-Nerede olduðunu bilmiyorum. Söylemedi. Çekti gitti. Burasýný da bana emanet etti. Kambur’un iyilik timsali olduðunu söylüyorsun, ama bana kötülükde üstün olduðu için üstadlarý tarafýndan bu göreve seçildiðini söylemiþti.
-Bana anlattýðý ise tam tersiydi. Nedenini de galiba biliyorum. Sanýrým o, kötü bir insan karþýsýnda iyi bir insan görüntüsü verirse, karþýsýndakini incitmiþ olabileceðini düþündüðünden böyle söylemiþtir. O gerçekten de tevazu sahibi bir kiþiydi. Kendisini kötü olarak tanýtmasý onun deðerinden bir þey kaybettirmezdi. Altýn çamura da düþse gene altýndýr.
-Vay uyanýk vay… Demek ki nabza göre þerbet veriyormuþ!
-Ne dediðini anlamadým. Yüksek sesle konuþur musun?
-Onunla ilgili bir aný aklýma geldi de… Saçma sapan bir þey caným. Duymadýðýn daha iyi.
-Ne zaman dönecek?
-Dönmemek üzere gitti. Eðer gerçekten bir sorununuz var da söylemekten çekiniyorsanýz…
-Vardý. Bilge kiþi sayesinde bitti. Bana verdiði telkin ve öðütlere borçluyum bu günümü. Ýþ hayatýmla, eþimle, etrafýmdaki bazý insanlarla, hatta cinsel konularla ilgili ciddi sorunlar yaþadým. Ekonomik sýkýntý içinde, küçük bir memurdum. Kompleksli, insanlarla saðlýklý diyaloglar kuramayan, bazen bir zavallý görünümünde bir insandým. Hepsi bitti, hepsi bitti… Þimdi param da var, kendime güvenim de. Küçük memurluk dönemi geride kaldý, üst düzeyde bir bürokratým artýk. Ýnsanlarla aram iyi, eþimle adeta ikinci daha doðrusu gerçek balayýný yaþýyoruz.
-Bu sana pahalýya mal olmuþtur.
-Benden para ya da baþka bir þey mi talep ettiðini düþünüyorsun?
-Evet. Bu devirde hayrýna kim kime yardým eder ki?
-Onu tanýmadýðýnýz þu sözlerinizden de anlaþýlýyor. Senin gibi bir insana burayý emanet etmiþ olmasýna bir türlü inanamýyorum. Býrak parayý, bir keresinde “bu maðarada ne yer ne içer?” diye düþündüðümden ufak tefek bir þeyler alýp gelmiþtim. Ýþte o gün onun en öfkeli anýna da tanýk olmuþtum. Yaptýðýmdan öylesine utandým ki… Defalarca özür diledim.
-“Senin gibi bir insan…” ifadesinde bana bir hakaret sezinledim. Çizmeyi aþmasan iyi edersin.
-Onun hatýrýmda kalan son sözlerinden birisi þöyleydi: “Ýnsan olarak doðmak bir ayrýcalýktýr; ama insan olarak kalmak en büyük meziyettir ve oldukça da zordur.”
-Yeter, yeter! Kapat çeneni!
-Aha, aha…
-Ne gülüyorsun?
-Kambura gülüyorum.
-Hani nerede? Kambur mu geldi? Olamaz…
-Hayýr, senin anladýðýn kambur deðil bu. Sýrtýnda çýkmaya baþlayan kambura gülüyorum. Hayret, o bilge kiþinin kamburu yýllarca hiç dikkatimi çekmemiþti, ama seninkini anýnda, hem de çýkarken gördüm. Hatta bir deðil iki taneymiþ çýkan kamburlar! Aha, aha…
-Kes þu pis pis gülmeyi. Defol buradan!
-Gidiyorum çift hörgüçlü deve kýlýklý herif. Gidiyorum ve sana da kamburlarýn hayýrlý olsun diyorum....




***

---BÝTTÝ---



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3
Maðaranýn Kamburu P - Kitap Yayýnlarýndan Çýktý
Usta Bir Kalemden Maðaranýn Kamburu Eleþtirisi

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.