..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalýnamayaný anlatýyor. -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




2 Þubat 2010
Memleketimin Delileri - 2  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Mizahtan hoþlananlarýn bir solukta okuyacaklarý romanýn 2. ve son bölümü


:FFFF:

--------2. ve Son Bölüm-----

Borcunu Bana Yatýr Bürosu da iþe çok hýzlý baþlamýþtý.Açýlýþa katýlan davetlilere kendi reklamýný yapan sekiz sayfalýk bir broþür verilmiþti.Broþür:

“Sayýn Memleketim Sakinleri” diye baþlýyor ve
“Fatura kuyruklarýna son…Elektrik,su,telefon,internet faturalarýnýzý,vergi borçlarýnýzý bize yatýrabilirsiniz.” diye devam ediyor ve:
“Sizden aldýðýný gene size verecek olan büromuzun sürprizlerine kendinizi alýþtýrýn.Ýþte sürpriz 1:Her 100 liralýk iþleme bir çekiliþ numarasý verilecek ve yapýlacak olan çekiliþte 10 talihlimiz …..marka sýfýr kilometre otomobil,250 talihlimiz 51 ekran TV,250 talihlimiz buzdolabý,250 talihlimiz çamaþýr makinesi,650 talihlimiz bisiklet,1300 talihlimiz ütü ve burada sayamayacaðýmýz binlerce hediye kazanacaklardýr.Boþ yok!Her katýlým numarasýna bir hediye..”diye bitiyordu.
Broþürde verilecek hediyelerin görüntüleri de vardý.Kimsenin dikkatini çekmeyen bir ayrýntý da burada yer alýyordu:Verileceði söylenen arabalar 23-24 bin lira deðerinde iken broþüre resmi basýlan araba en az 300 bin lira ederdi.
Bu büronun görünen sahibi Melih beydi.Melih bey 25 yaþlarýnda yani oldukça genç bir iþadamýydý.Yüzünden gülümseme hiç eksik olmuyordu.Sýk sýk elemanlarýyla toplantý yapýyor,güvenlik elemanlarýna kapkaççýlara karþý dikkatli olmalarý gerektiði uyarýsýný yaparken,bürodakilere ise müþterilere karþý nazik olmalarýný tembihliyordu.
Büronun duvarlarýnda asgari ücretle ilgili beyan,vergi levhasý gibi yazýlar yer alýyordu.Müþterilerden birisi bu iþlemleri yapabilmek için izinleri olup olmadýðýný sorduðunda büyük bir hata yaptýðýný Melih bey anladý ve hemen ertesi gün Maliye’den alýnmýþ gibi gösterilen sahte bir izin belgesini duvara astý.Neredeyse her þey daha iþin baþýndayken berbat olacaktý.Neyse ki bu olay ucuz atlatýlmýþtý.
Ýki büro sahibi de birbirlerini tanýmýyormuþ gibi davranýyorlardý.Hatta birbirlerini kötülemekten bile geri kalmýyorlardý.En iyi hizmeti kendi bürolarýnýn verdiði iddiasýndaydýlar.
Bankalardaki fatura kuyruklarý bitmiþ,ama Borcunu Bana Yatýr Bürosu’nda kuyruklar oluþmuþtu.Herkes faturasýný bir þeyler kazanýrým umuduyla buraya yatýrýyordu.Öyle ki yatýranlar arasýnda fabrikatör Mikdat Bey bile vardý.Birisi sordu:
-Fabrikatör bey,yoksa beþinci arabayý da buradan mý kazanmayý düþünüyorsun?
-Buradan geçiyordum da!Cebimde ödenmemiþ fatura buldum.Yatýrayým gelmiþken dedim..
Bir çok kiþinin elinde þimdiden7-8 tane çekiliþ kuponu birikmiþti ,araba hayalleri kurulmaya baþlanmýþtý bile.”Televizyon çýkarsa yatak odasýna koyarým.Bisiklet çýkarsa toruna karne hediyesi olur.Buzdolabýný kýzýn çeyizine,çamaþýr makinesi bana,bulaþýk makinesine gelince….”diye konuþmalar sürüp gidiyordu.
Nihayet çekiliþ günü geldi.Memleketimin neredeyse tamamý çekiliþ için futbol sahasýnda toplanmýþtý.Melih bey sýk sýk alkýþla kesilen konuþmasýný þöyle tamamladý:
-Çýkan tüm hediyelerin yasal vergileri büromuza aittir.Biz baþkalarý gibi bu vergileri halkýmýza ödettirmeyiz.Sizden sadece bu hediyelerin nakliye ücretlerini talep ediyoruz. Otomobil için 250 lira,beyaz eþya için 50lira,bisiklet için 25 lira,ütü için 7,5 lira ve diðerleri için sadece 5 lira nakliye ücreti yatýracaksýnýz.Hediyeler 15 gün içinde hak sahiplerine teslim edilecektir.Hediyelerinizi iyi günlerde,güle güle kullanýn.Kullandýkça da bizi hatýrlayýn!
Arabalardan ilki için çekiliþ yapýldý:16238 numaralý talihlimiz.Bu anonsun arkasýndan ilk defa Suratsýz Sevda’nýn kahkahasý ve çýðlýðý duyuldu.Belli ki ilk otomobil talihlisi o idi.
Dertli Yeliþ,Mafolduk Asiye,Taklitçi Avni,Hayat Kýsa Sadýk,Çiþli Remziye, Uyuþuk Hasan, Hoþtunuz Sami,Falcý Recep,Zart Zurt Okan diðer otomobil talihlileriydiler.
Herkes onlarý kutluyordu.Hepsi sevinçten çýlgýna dönmüþlerdi.Keyfekeder Zühtü dayanamadý:
-Arabayý kazandýnýz,ama 250 lira nakliye parasý da vereceksiniz.Hazýrlayýn bakalým paralarý,dedi kýskanarak.
-23 bin liralýk arabanýn yanýnda 250 lira ne ki,olsa olsa keyfekeder olur,diye cevapladý birisi alay ederek.
Çekiliþ bittiðinde tüm katýlanlar evlerine güler yüzle dönmüþlerdi.Söylenenlere bakýlýrsa on tane hediye kazanan bile varmýþ.Çünkü bazýlarý tüm akrabalarýnýn faturalarýný ,çekiliþ kuponu alabilmek için gönüllü yatýrýyorlardý.
Çekiliþten sonra Falcý Recep’in ünü iyice arttý.
-Bak gördün mü,falcý iki okudu üfledi ve arabayý kendine çýkarttý?Keþke önceden gidip yardým isteseydik.Belki þu anda biz de araba sahibi olurduk,diyenler vardý.
O günden sonra büronun iþleri 2-3 kat arttý.Bu artýþta hemen düzenlenen ikinci kampanyanýn rolü vardý.Hediyelerin miktarý iki katýna çýkarýlmýþ,her kazanan numaraya kazandýðý þeyden iki tane hediye verileceði ve bu sistemin ülkede ilk olduðu duyurulmuþtu. Yani bir araba mý kazandýn,al sana bir tane araba daha!
Kuruntulu Soner bile onca þüpheciliðine karþýlýk buna inanmýþtý.Hanýmýna:
-Bak haným!Çýkan arabalarýn biri sana biri bana.Þimdiden anlaþalým,birbirimizin arabasýna karýþmak yok.Beni þuraya götür,beni buraya götür demek yok!Atla arabana anana mý gidersin,kardeþine mi gidersin,canýn nereye istiyorsa oraya git!diyordu.
Fatura ödeyenlerin sayýsýnýn artmasýnýn bir nedeni de civardaki kasaba ve köylerden de ödeme yapmak için gelenler olmasýydý.Akýn akýn Memleketim’e geliyorlardý.Eskiden haftada bir kere Memleketim’e minibüs kaldýran köylerden bile günde 2-3 kez minibüs seferi konmuþtu.Lokantalar,çayhaneler,maðazalar dolup taþýyordu.Nedeni bilinmez ama Memleketim’deki otellerde yer bulmak bile imkansýz olmuþtu.
Melih bey,her geçen gün izdihamýn arttýðýný görünce buna da çözüm bulmakta gecikmedi.Önce on tane gezici eleman aldý,bunlarý üç gün içinde eðitti ve büronun kapýsýna astýðý duyuruda bundan sonra yerli halkýn fatura tahsilatý için büroya gelip kuyrukta beklemesine gerek kalmadýðýný,çünkü hizmeti ayaklarýna götüreceklerini duyurdu.Ertesi gün gezici elemanlar ev ev dolaþýp,para alýp fatura kestiler ve ödeme yapanlara çekiliþ kuponlarýný verdiler.
-Hizmet böyle olur,zaten ayakta duramýyorum.Allah razý olsun bunlardan,diyen yaþlý kimselerin sayýsý oldukça fazlaydý.
Çekiliþten tam on beþ gün sonra herkes Borcunu Bana Öde Bürosu’nun önünü doldurmuþtu.Hepsi alacaklarý hediyelerin ambalajlarý içinde büronun önünde kendilerini beklediðini sanýyordu.Otomobil kazananlar renk seçimini yapmýþlardý bile.Mafolduk Asiye:
-Eðer bir tek kýrmýzý araba varsa,bilin ki o benimdir.Kýrmýzýyý kimseye kaptýrmam!
Uyuþuk Hasan,kendisinden beklenmeyen bir hýzla hemen itirazýný yapýþtýrýyordu:
-Yok öyle yaðma Asiye bacý!Ben de kýrmýzýyý severim.Kura çekilecek kura!Þansa ne çýkarsa…
Büronun önüne gelenler hediyeye benzer bir þey göremeyince hayal kýrýklýðýna uðradýlar,ama belli etmediler.Dakikalar geçtikçe kalabalýk arttý büronun önünde.Bir süre sonra kalabalýk Aþiyan Caddesi’ne taþtý,derken trafik iki taraflý kapandý.Ýnsanlarýn bir kýsmý Belediye bahçesini,bir kýsmý da yanýndaki parký doldurdu.Uzaktan bile büronun önünde bir hareketlilik olduðu görüldü.Mikrofon hazýrlanýyordu .Demek ki bir açýklama yapýlacaktý.Beþ dakika sonra Melih bey mikrofonu eline aldý ve konuþmaya baþladý:
-Sevgili talihliler,sizlerin buraya neden toplandýðýnýzý biliyoruz.Bugün size sözümüz vardý.Ancak bu sözümüzü tutamamanýn mahcubiyeti içersindeyiz.
Topluluktan uðultu þeklinde:
-Ooooo!sesleri yükseldi.
-Bunun nedenini size açýklarsam umarým bizi affedersiniz!Hediyelerinizden on araba iki TIR’a ,diðer hediyeleriniz ise 3 TIR’a yüklenerek yola çýkarýldý.Fakat TIR’larýmýz otobanda zincirleme bir trafik kazasýna karýþtýlar.Tam 138 araç birbirine girmiþ.Bizim TIR’larýmýzýn hepsi bu kazadan dolayý aðýr hasar görmüþ.
Kalabalýktan:
-Aaa,þansa bak!Kahrolsun….sesleri duyulmaya baþlandý.
-Bütün hediyeler bu kazada zarar gördü,ama buradan siz hediyelerinizi alamayacaksýnýz anlamýný çýkarmayýn.Çünkü beþ TIR’ýn beþi de sigortalýydý.Sigorta ile görüþtüm,hemen zararýmýzý karþýlayacaklarýný söylediler.Biz de parayý alýr almaz hediyelerimizi piyasadan temin edip sizlere takdim edeceðiz.Sanýyorum bu iþler yaklaþýk on beþ gün sürer.Bu gecikmeden dolayý sizlerden bürom adýna özür diliyorum.Umarým bu olay nedeniyle sizlerin gözünde kazandýðýmýz itibarý kaybetmeyiz!
-Buna da þükür,geç olsun ama olsun!
-Sigortadan Allah razý olsun.
-On beþ gün daha beklersek,ölmeyiz ya!
-Adamcaðýz bize karþý mahcup olduðu için üzüntüden ölecek,þeklinde konuþmalar duyuldu ve kýsa bir süre içinde kalabalýk daðýldý,yaþam normale döndü,yolun açýlmasý için durmadan korna çalan sürücüler açýlan caddeden söylene söylene araçlarýný sürmeye baþladýlar.
Bu konuþma Melih beye on beþ gün kazandýrmýþtý.Buna raðmen o bu sürenin dolmasýný beklemeyecekti.Gerçi iþler gene ayný yoðunlukta devam ediyordu,ancak birçok müþteri birinci,bazýlarý hem birinci hem de ikinci faturalarýnýn tekrar,üstelik cezalarýyla beraber ödenmesi için uyarý aldýklarýný gelip büroya söylemiþlerdi.Melih bey,olayýn bilgisayardaki bir arýzadan kaynaklandýðýný, kendilerinin parayý yatýrdýklarý halde devlet ve belediyenin hesabýna aktarýlamadýðýný,endiþe etmemelerini,verilecek cezalarý da büronun ödeyeceðini söyleyerek onlarý baþýndan savmýþtý.Mesele anlaþýlmak üzereydi…

X X X

Melih beyin konuþmasýndan on iki gün sonra,o günün gecesi saat 03’te Beraber Kazanalým Bürosu’nun önüne ,bir “evden eve nakliyat “firmasýnýn aracý yanaþmýþ ve on altý tane adam hýzla eþyalarý TIR’ýn içine yüklemeye baþlamýþtý.O sýrada oradan geçmekte olan bir polis arabasý devriye görevi yapýyordu.Eþya yüklendiðini görünce önce bir hýrsýzlýk olayý zannettiler,Fahri beyin de orada olduðunu fark edince rahatladýlar.Bir polis:
-Hayrola Fahri bey,taþýnýyor musunuz?
-Evet memur bey.Hükümet Konaðý’nýn arka tarafýnda geniþ bir yer tuttuk.Burasý artýk yetmiyor da!
-Gecenin bu saatinde niye taþýnýyorsunuz?Gündüzler çuvala mý girdi?
-Gündüz taþýnýrsak hem trafiði engellemiþ olurduk,hem de müþterilerimize bir gün hizmet veremezdik.
-Peki,kolay gelsin!deyip ekip otosu yoluna devam etti.Trafik ýþýklarýna yaklaþmýþlardý ki bir araca Borcunu Bana Öde Bürosu’nun eþyalarýnýn da yüklendiðini fark ettiler.Orada da durdular ve bu sefer Melih beyin de eþya taþýyan adamlara yardým ettiðini gördüler.Ayný polis:
-Ýyi sabahlar Melih bey!Yoksa siz de mi yeni bir bina buldunuz?
-Evet,nereden bildiniz?
-Fahri bey de taþýnýyor da,geniþ bir bina bulmuþlar.Yoksa gene bir rekabet mi var?
-Onlar bizimle rekabet etmeye cesaret bile edemezler.
Bu iddia,gülüþmelere yol açtý.Polis elini sallayarak arabaya bindi.Bu olaylara tam olarak bir anlam verememiþti,ama gene de kötüye yormak istemiyordu.Çünkü o da çekiliþten bir televizyon ve bir de bulaþýk makinesi kazanmýþtý.Mutfakta ve salonda bu beyaz eþyalarýn yerlerini hazýrlamýþlardý bile.Ýkinci çekiliþten de bir araba çýkarsa…

X X X

O günün sabahý büro elemanlarý ve korumalarý mesai saatinde iþe gelmiþlerdi.Gördükleri hepsini þaþýrttý.Bürolarý bomboþtu.Ýçerilerinde tek bir kaðýt parçasý bile kalmamýþtý.Tabii kapýlar da kilitliydi.Sadece birinci büronun dýþýnda bir köþede küçük bir sehpa vardý-belli ki aceleyle unutulmuþ-diðerinin kapýsýnýn yanýnda ise kýrýlmýþ bir kül tablasý…
Donup kalmýþlardý,ne diyeceklerini bilemiyorlardý.Aðýzlarýný býçak açmýyordu.Belli ki içsel bir deprem yaþýyorlardý.
Tam o sýrada cezalý faturaya itiraz için torunu Kepir Osman’ýn koluna girmiþ Fati Bacý söylene söylene geliyordu.
Fati Bacý,seksene yakýn yaþýna raðmen gözleri dýþýnda hiçbir þikayeti olmayan bir bayandý.Hala bazý evlere temizliðe giderdi.O nedenle de Al-Makamlarý, Niyet Müdürlerini, hakimleri,savcýlarý tanýdýðýný,onlarla görüþtüðünü söyler ve bununla övünürdü.Fati Bacý,her konuda konuþmayý severdi. Büyük, küçük, kadýn,erkek ayrýmý yapmaz herkese anlatacak bir þeyler bulurdu.Kýsacasý hiç susmazdý.Bir gün Fati Bacý’yý karþýdan gelirken gören Hip Hop Vahap:
-Fati Bacý,dut yemiþ bülbül gibisin.Ne oldu sana böyle,hasta mýsýn yoksa?diye takýlýnca:
-Oua,ouuu,ouaa ,diye Fati Bacý uzun uzadýya bir þeyler anlatmýþ ama Vahap anlatýlanlardan tek kelime bile anlamamýþtý.Mesele sonradan anlaþýldý ki o gün nasýl olduysa olmuþ ve Fati Bacý’nýn dilini arý sokmuþtu.Bunun nasýl olduðunu öðrenmek için Fati Bacý’nýn iyileþmesini beklemeleri gerekmiþti:Açýkta býraktýðý balýn üzerine arý konmuþ,bu baldan bir kaþýk alýp aðzýna atmýþ ve olan olmuþ.Ýyi görmeyen gözlerine baðlamýþtý bu olayý.
Fati Bacý iyi göremeyen gözleri nedeniyle burada da büronun taþýndýðýný anlamamýþtý. Yakaladýðý görevli kýzlardan birisine derdini anlatmaya baþladý.Torunu Kepir Osman:
-Nene,baksana büro kapanmýþ!dediyse de o konuþmasýný sürdürüyordu:
-Üç fatura da cezalý geldi.Yazýk deðil mi bana?Ben dul bir kadýným,nasýl öderim onca parayý?Bana amirinizi gösterin.Derdimi ona anlatayým.
Kepir Osman:
-Nene,iþ anlaþýldý.Ýstersen sen halini amire deðil de Marko Paþa’ya anlat!dedi.Fati Bacý :
-Paþaya da anlatýrým.Paþanýn huzuruna çýkmaktan mý çekineceðim.Ben hakimlerle, savcýlarla görüþmüþ bir insaným…diye klasik söylevine baþladý...

X X X

Dolandýrýcýlýk olayýnýn þoku,Memleketim’de kýsa sürede atlatýldý.Maddi kayýplarý çoktu ama neþelerinden hiç bir þey kaybetmemiþlerdi.Aksine onlara gýr gýr geçecek yeni konular ortaya çýkmýþtý.
Sözüm ona araba kazanmýþ olan Hoþtunuz Sami ve Hayat Kýsa Sadýk yolda karþýlaþtýlar.Hoþtunuz Sami kadýnsý davranýþlar gösteren,günahý boynuna bazý erkeklerle de iliþki kurduðu söylenen bir bayan kuaförüydü.Sesi oldukça inceydi,çoðu zaman þuh bir kadýnýnkini andýran kahkahalar atardý.Sami yapýsý gereði kibar olmaya çalýþýrdý.Havlayarak üzerine doðru gelen bir köpeðe “Hoþt” demek kabalýk olur diye düþündüðünden “Hoþtunuz!” demiþ ve daha sonra hep bu lakapla anýlmýþtý.
Hayat Kýsa Sadýk ise þehir içi dolmuþ iþleten bir þofördü.Dolmuþa güzel bir kýz bindiðinde yüksek sesle “Hayat kýsa”der gerisini içinden tamamlardý:”Deðmez bir kýza!” Herhalde çok derinlerde bir gönül yarasý vardý.
Hoþtunuz Sami dalga geçmek için:
-Özel otomobilini tamire mi verdin de yayan dolaþýyorsun Hayat Kýsa?dedi.Sadýk hemen cevapladý:
-Hoþtunuz,sen kendine bak.Duyduðuma göre senin arabanýn da motoru su kaynatmýþ.
Etraftakiler gülüþtüler ve onlar da birbirlerine takýlmaya baþladýlar:
-Koçero,þu senin buzdolabýndan bir ayran ver de soðuk soðuk içelim!
-Sen de anana þu benim gömleði götür de kazandýðýnýz çamaþýr makinesinde bizahmet yýkayýversin Çalçal Fikret!
-Murat Can,iyi ki çekiliþten ütü kazandýn.Böylece boru gibi pantolon giymekten kurtuldun.Artýk kýtýr kýtýr ütülü pantolonlarla gezersin.
-Sarhoþ Cemal,senin bulaþýk makinesi de tuz filan istiyor mu,yoksa içine biraz raký dökünce senin gibi su akýtarak mý çalýþýyor?

X X X

Çekiliþte alamayacaðý bir araba kazanan da Falcý Recep’ti.Recep arabayý alamadý ama o günden sonra ününe ün kattý.Evi fal baktýrmak için gelenlerle dolduðu gibi bahçeye taþtýðý da oluyordu.Onun için belediyenin çöpe attýðý birkaç tane oturma bankýný aldý,onardý ve bahçesine koydu.
Falcý Recep,Bulgar zulmüne dayanamayarak oradan kaçmýþ,Memleketim’e yerleþmiþti.Burada becerebileceði,para kazanabileceði bir iþi yoktu.Bir keresinde kendi akrabalarýndan birinin kahve falýna bakmýþ,daha doðrusu aklýna geleni söylemiþ,tesadüfen yüz tane þey söylediyse ikisi üçü çýkmýþtý.Bu ilk deneyim ona ilham vermiþ ve hemen ilk iþ olarak eski yazý ile yazýlmýþ bir kitap bulmuþtu.O kitabý fal bakarken açýyor,ama kendisi tek kelime eski yazý bilmiyordu.Eski yazý okumasýný bilen bir kiþi o kitabý görmüþ ve kapaðýndaki yazýyý okuduðunda kitabýn hayvanlarla ilgili bir eser olduðunu anlamýþ,fakat Recep’in iþi bozulmasýn diye kimseciklere bir þeyler söylememiþti.

Falcý Recep,para istememesi,ne verirsen kabul etmesi,paraya elini sürmeyip minder altýna konulmasýný söylemesi(çünkü yakalanýrsa “Vallahi billahi elime para almadým!”diye yemin edebilecekti.),kara büyü yapmamasý ile tanýnýrdý.
Memleketimde Recep’i gönüllü tanýtan ,reklamýný yapan bir çok kadýn vardý.Recep bir tane þey tutturursa “Her þeyi bildi.Kýzýn anasýnýn adýný bile söyledi(Halbuki az önce sormuþtu),bilmediði hiç bir þey yok” diye saðda solda anlatýrlardý.
Ramazan karýsý Þükran’ýn methi üzerine Falcý Recep’e birlikte gitmeyi kabul etmiþ,Recep ona bahçesinde bir define olduðunu söylemiþ ve eklemiþti:
-Defineye ulaþmadan önce saðlam bir su testisi bulacaksýn.Define ,bulduðun bu testiye yakýndýr.
Eve geldiklerinde Ramazan ve Þükran gecenin olmasýný iple çekmiþlerdi.Komþularýnýn kendilerini define ararken görmelerini istemediklerinden bütün arama faaliyetlerini gece sürdüreceklerdi.Biliyorlardý ki bulamazlarsa komþularý onlarla yýllarca dalga geçerlerdi; bulurlarsa ise hasetliklerinden çatlarlar ve hemen polise haber verirlerdi.Onun için bu iþi gizli yapmalarý gerekiyordu.Gerçi karanlýkta biraz zor olacaktý,ama define için doðrusu bu eziyete deðerdi.
Günlerce her gece geç saatlere kadar bahçeyi kazdýlar.Öyle ki bazý günler sabah ezaný okunurken yatýyorlardý.Onlara kalsa ezandan sonra da devam ederlerdi,fakat sabah namazýna camiye gidenlerden birisi görür diye korkuyorlardý.
Gece çalýþtýklarý için öðlene kadar uyuyorlar;onlarý öðleden önce ziyarete gelen komþularý,her defasýnda uyurken buluyorlardý.Güneþi hiçbir zaman üzerlerine doðdurmayan bu insanlarýn aþýrý uykucu olmalarý komþularýný þaþýrtýyordu.
Günlerce çalýþtýklarý halde býrakýn defineyi, testiye bile ulaþamamýþlardý.Her defasýnda “Bu son olsun.” diyorlarsa da ertesi gece gene kazmaya devam ediyorlardý.
Bir gece Þükran koþarak kocasýnýn yanýna geldi,heyecandan konuþamýyordu.Bir þey söyleyemeyeceðini anladýðý için konuþmaktan vazgeçti ve elindeki ufacýk bir çömlek parçasýný kocasýna uzattý.Ramazan’ýn sevinçten gözleri parladý.
O gece kendilerine ödül verdiler yani çalýþmayý kýsa tutup erkenden yatýp uyudular.Buna raðmen gene ancak öðlen uyanabildiler.Günlerin yorgunluðu bir günde çýkacak gibi deðildi.
Gerçi Ramazan’la Þükran saðlam bir testi deðil de ufacýk bir çömlek parçasý bulmuþlardý.Acaba bu da bir iþaret olabilir miydi?Þükran elindeki parçacýkla Falcý Recep’e koþturdu,olanlarý anlattý.Recep ona “devam!”dedi ve Þükran’dan sonra gelen ilk müþterisine olayý ballandýra ballandýra biraz da övünerek anlattý.Amacý nasýl bildiðini kanýtlamak ve kendi reklamýný yapmaktý.Ýstediði oldu,haber kýsa sürede yayýldý:Çömlek parçasý iki metre boyunda küp oldu,bulunamayan define çil çil altýn dolu bir sandýk oldu.
O gece Recep’ten aldýklarý talimat Ramazan ve Þükran’ý heveslendirdiði için kazmayý daha da hýzlandýrdýlar.Tan yeri aðarýrken yorgun bir þekilde kendilerini yataklarýna attýlar.
Öðlen olmadan gürültüyle uyandýlar.Evlerinin penceresinden baktýklarýnda neredeyse mahallede oturanlarýn tamamýnýn onlarýn bahçesinde olduklarýný gördüler.Küreði,kazmayý,beli kapan gelmiþ,bahçenin altýný üstüne getiriyorlardý. Define iþinin duyulduðunu anladýlar. Ramazan giyinerek dýþarý çýktý,oradakilere seslendi:
-Komþular ne yapýyorsunuz?Orasý benim bahçem,bana ait!
Hiç kimse týnmadý bile.Belki de duymamýþlardý.Herkes hevesle,umutla kazýyordu . Ramazan içlerine girip baðýrdý:
-Durun,býrakýn kazmayý!
Bu sefer herkes duydu ve kazmayý býraktý.Ramazan öylesine yüksek bir sesle baðýrmýþtý ki kendi sesinden kendisi de korktu.Devam etti:
-Burasý tapusu bende olan bir toprak,o yüzden define varsa benimdir.Eðer siz de bana yardým etmek isterseniz,kabul.Ama ben defineyi bulana en fazla onda birini veririm.Þartlarýmý kabul eden kalsýn,etmeyen gitsin!
Giden hiç kimse olmadý,herkes kazmaya kaldýðý yerden devam etti.Bu demekti ki þartlarýný kabul etmeyen yoktu.Öyle ya bir sandýk altýnýn onda biri de bir insana ömrünün sonuna kadar rahat rahat geçinmeye yeterdi.
Bir sürü insanýn günlerce süren çalýþmasý boþa gitmiþ bir tek altýn bile bulunamamýþtý. Ramazan’ýn bahçesinin her tarafý köstebek gibi kazýlmýþtý.Ancak bu köstebekler biraz büyüktü.Bahçeyi tekrar eski haline getirmek aylarý belki de yýllarý bulurdu.
Altýn bulunamadýðý için Falcý Recep’i suçlayan hiç olmadý.Adam onlara bir fýrsat sunmuþtu,bulamadýlarsa bu onlarýn beceriksizliðinden kaynaklanýyordu.


X X X

Cüneyt üniversite birinci sýnýftaydý.Sýnavlarý bitirip eve gelmiþti.Sýnav sonuçlarý daha sonra açýklanacaktý.Annesi Zeynep,falcýnýn müdavimlerindendi.O yüzden Cüneyt’i sýnav sonuçlarýný öðrenmek ve geleceði hakkýnda bilgi almak için falcýya gitme konusunda iknaya çalýþýyordu.Annesinin ýsrarlarýna dayanamayan Cüneyt:
-Tamam,gideceðim.Yalnýz bazý þartlarým var:Senin oðlun olduðumu söylemeyeceksin, hiçbir sorusuna cevap vermeyeceksin,yaptýðý bir yanlýþý düzeltmeyeceksin,sadece orada oturup dinleyeceksin.
-Tamam kabul.Bak göreceksin,nasýl da her þeyi biliyor,dedi annesi.
Bir saat bahçede,bir saat de içeride bekledikten sonra nihayet Falcý Recep’in yanýna girdiler.Recep sordu:
-Hanginize bakacaðýz?
-Bana,dedi Cüneyt.
-Adýnýz,babanýzýn ve annenizin adý?
-Benimki Zafer,annem Leyla babam da Hýdýr.
-Sen kalabalýk insanlarýn olduðu bir yerde çalýþýrsan.
Cüneyt olduðundan birkaç yaþ büyük gösteriyordu.Onun için onun öðrenci deðil de evli barklý,çalýþan bir adam olduðunu sanmýþtý.
-Fabrika mý desem,demiryolu mu desem!
- Demiryolu.
-Tamam iþte,kitap da öyle deyeri.Sen evli misin,bekar mýsýn bakývereyim kitaba.
-Evli,iki çocuklu.
-Tamam buldum,kitap deyeri ki evli ve iki çocuðu vardýr.Küçük olaný biraz yaramaz mý ne?
-Evet,sabaha kadar hiç durmadan aðlýyor,bizi uyutmuyor.
-Ona muska yazmak gerek beyahu!Getir bana yazayým bir muska,bitsin yaramazlýklarý.
Cüneyt “Bizden alacaðý yetmedi,bir de olmayan çocuðuma muska yazarak para kazanacak ve bir müþterisi daha olacak.”diye düþündü ve annesine baktý.
Kadýn alt dudaðýný ýsýrýyor,söyledikleri karþýsýnda hayretle Falcý Recep’e bakýyordu. Dayanamýyordu,konuþacaktý ama niyetini sezen Cüneyt,eliyle bir iþaret yaparak onu susturdu. Recep,tüm söylediklerinin doðru çýktýðýný düþünerek iyice coþmuþtu:
-Karýn haným hanýmcýk bir kýzcaðýz.Yalnýz sizin aranýzý bozan birisi var bre.Sarý saçlý, biraz kilolu;dur eyice bakayým kitaba.Ha göründü iþte sarý deðil saçlarý siyah,siyah…
-Evet,siyah saçlý ve kilolu.
-Kitap da zaten öyle deyere.
-Peki,bu geçimsizliðin çaresi ne?
-Çocuðu nasýl olsa getirecen,onunla beraber haným kýzýmýzý da yani karýný da getir.Ben kötü büyü yapmam ama kötü büyüyü bozarým.Onun yataðýna birisi domuz yaðý sürmüþ, yastýðýnýn içine de dokuz kere düðümlenmiþ bir parça ip koymuþ.Kýsacasý büyü yapmýþlar ona,ben bunu bozarým.
-Tamam,yarýn geliriz.Borcumuz ne?
-Ne verirsen,þu minderin altýna koy.
Cüneyt parayý minder altýna býraktý,annesiyle birlikte kapýya doðru yöneldiler.Kapýya daha gelmemiþlerdi ki annesi kahkahalarla gülmeye baþladý.Annesinin oluþan komik duruma mý yoksa baþka bir þeye mi güldüðünü Cüneyt anlamadý.Her þeyi bilen falcý da bu kadýnýn gülme sebebini bilemedi.Sadece Cüneyt ile annesi kapýdan çýkarken arkalarýndan bakakalmýþtý.

X X X

Memleketim’de amatör iki tane futbol takýmý vardý.Birisi Kaçýkspor,diðeri ise Mantýkspor’du.Kaçýkspor’un sembolü “düþünen adam” iken Mantýkspor’unki Einstein’ýn dilini çýkardýðý görüntüsüydü.Kaçýkspor’un renkleri siyah,mavi,kýrmýzý,yeþilken Mantýkspor’unki sadece beyazdý.
Civar yerleþim yerlerindeki takýmlar bunlarla maç yapmaya yanaþmýyorlardý.Onlara göre bu takýmlarýn ikisinin de oyuncular zýr deliydi.Her ne kadar Mantýkspor aklý temsil edeceði düþüncesiyle Einstein’ýn görüntüsünü seçmiþse de bu onu akýllýlar tarafýnda gösteremezdi. Öyle ya Einstein’ýn seçecek baþka görüntüsünü mü bulamadýlar da dilini çýkardýðý bu görüntüsünü seçtiler?
Bu deðerlendirmeler sonucu Kaçýkspor ve Mantýkspor için tek bir seçenek kalýyordu: Birbirleriyle karþýlaþma yapmak…
Baþkaný Niyet Müdürü olan bir Memleketim Futbol Federasyonu kuruldu.Bu kurulda her karar oylama ile alýnýyor görünüyorsa da son sözü baþkan söylüyordu.
Düzenlenen lig,tam 51 hafta sürüyordu.Futbolcular yýlda sadece bir haftayý maç yapmadan geçiriyorlardý.Bu yýl yapýlan 50 maçýn 18 tanesini Kaçýkspor,18 tanesini de Mantýkspor kazanmýþ,14 maç berabere bitmiþti.Yarýn yapýlacak olan son maçta düðüm çözülecekti.Her iki takýmýn taraftarlarý da heyecanla sonucu bekliyorlar,rakibi halt edebilmek için çeþitli planlar yapýyorlardý.Her taraf takým bayraklarýyla donatýlmýþtý.Maçla yatýlýyor,maçla kalkýlýyordu.
Kaçýkspor’un antrenörü Psikiyatrist Hayati beydi.Hayati bey bu insanlarýn topluma kazandýrýlmasý gerektiðini,bunun da en iyi yolunun spordan geçtiðini söylüyordu.Bazýlarý onun da kaçýk olduðunu iddia ediyor,oyuncular tarafýndan çok sevilmesini bu iddialarýna kanýt olarak gösteriyorlardý.Psikiyatrist Hayati’nin maç sýrasýndaki hareketlerine bakýldýðýnda bu deðerlendirmelere hak vermemek elde deðildi.Takýmý gol yerse ya da bir oyuncusu hatalý pas verirse omuzlarýna kadar uzamýþ olan saçlarýný yolar,bazen de beþ-on dakika olduðu yerde tepinirdi.Defalarca Maç sýrasýnda sahaya dalmýþtý.Bu yüzden hakem tarafýndan sýk sýk uyarýlýrdý.Bu yýl en az beþ kere maç sýrasýnda sahaya girmekle yetinmeyip orta sahaya kadar gitmiþ ve her defasýnda hakem tarafýndan maçtan atýlýp seyirciler arasýna gönderilmiþti.
Bu atýlmalardan birisinde ,yanlýþlýkla kendi seyircileri yerine rakip takýmýn seyircilerinin arasýna girmiþ oturmuþ,yanlýþlýðý fark ettiðinde ise iþ iþten geçmiþti.Rakip seyircilerin kötü davranacaðýndan endiþe duymasýna raðmen umduðu çýkmamýþtý.Hakaret ya da küfür beklerken bu seyirciler tarafýndan sevgi ve sevinçle karþýlanmýþ,hatta omuzlarda taþýnmýþtý.Rakip de olsa seyirci onun iþine olan baðlýlýðýný takdir ediyordu.
Mantýkspor’un antrenörü ise lise Felsefe Öðretmeni Bahattin beydi.Okuttuðu dersler arasýnda Psikoloji,Sosyoloji ve Felsefe’nin yaný sýra Mantýk da bulunmasý göreve getirilme nedeniydi.Ciddi görünümünden baþka pek dikkate deðer bir özelliði yoktu.Ciddiyeti dolayýsýyla oyuncular ondan çok çekinirlerdi.
Yarýnki maç öncesinde Memleketim’in iki tane kaliteli lokantasýnda takýmlar ayrý ayrý yemeklerini yiyorlardý.Bol Kepçe Lokantasý,Aþiyan Caddesi üzerindeydi ve önce açýlan orasýydý.Onun rakibi olan diðeri ise adý dahil Bol Kepçe’nin bir çok þeyini yürütmüþtü.Ufak bir deðiþiklikle adýný Bol Bol Kepçe Lokantasý yapmýþ,bir aþçýsýný ve iki garsonunu transfer etmiþti.Derenin alt tarafýnda,yani merkezden uzak olmasýna raðmen reklamla çok sayýda kiþinin uðrak yeri olmuþtu.

Bol Kepçe’nin sahibi Sakýp bey oldukça kiloluydu.Bol Bol Kepçe’nin sahibi Ýlhan bey onun bu haliyle alay ederdi.Nerede görse:
- Cimrilik etme!Kalan yemekleri ya fakirlere ver,ya da fakir bulamazsan çöpe at.Ziyan olmasýn diye yemeye kalkarsan daha çok þiþersin!diye takýlýrdý.
Söylediklerinde biraz gerçek payý vardý.Çünkü lokantacý Sakýp,boðazýna oldukça düþkündü.Lokantaya girer girmez yemeye baþlar,gece yarýsýna kadar bunu sürdürürdü.O da söylenenlere karþýlýk olarak:
-Sýska,kýskanç þey!Bilmiyor ki atalarýmýz “bir dirhem et bin ayýp örter” demiþlerdir,diye cevap verirdi.
Bol Bol Kepçe Lokantasý’nýn sahibi Ýlhan bey,rakip takým tarafýndan satýn alýnmýþtý.O yüzden Kaçýkspor oyuncularýna bol bol et yedirmeye uðraþýyordu.Yedirdiði et ise taze keçi etiydi.Keçi eti olduðunu belli etmemek için bir sürü baharat kullanmýþtý.Sonunda iki keçi keserek hazýrladýðý yemekleri tüm oyuncu ve teknik adamlara afiyetle yedirmeyi baþarmýþtý.Tabii o gece keçi etinden rahatsýz olan Kaçýksporlu bir çok oyuncu tuvalete taþýnmak zorunda kaldýklarýndan gözlerini bile kýrpmamýþlardý.Gene de hiç birisi lokantacýdan þüphelenmiyor,bu olayý çok yemelerine baðlýyorlardý.
Yýlýn maçýnýn hakemlerinin atanmasý da olay olmuþtu.Bilhassa Mantýksporlular’ýn atanan hakemlere itirazlarý vardý.Niyet Müdürü Federasyon Baþkaný yetkisini kullanarak orta hakem olarak dahiliye uzmaný olduðu halde operatörlük de yapýp,bir çok kiþiyi ameliyat eden “Çatlak” lakaplý Dr.Erdal’ý;yan hakem olarak bilgiseverof Umursamaz Rüþtü ile bilgiseverof Yalaka Hamdi’yi,zaman tutan hakem olarak da sýk sýk saatine baktýðý için bu iþten anladýðý zannedilen,altý sene akýl hastanesinde tedavi gördükten sonra salýverilen Murat Can’ý görevlendirmiþti.Mantýksporlular:
-Bu nasýl iþ?Dört hakemin dördü de Kaçýksporlular’a yakýn kiþiler.Bu maç oynanmadan kaybedildi.Biz bu hakemleri istemiyoruz!diyerek þikayetlerini Federasyon Baþkanýna iletmiþler,ondan:
-Verilen karar deðiþtirilemez.Hakemlik yapan kiþi taraf gibi davranamaz.Tarafsýz olmazlarsa gereken ceza mutlaka verilecektir,cevabýný almýþlardý.
Ýtiraz kabul olmamýþtý.Baþlarý önlerinde giderken “Biz yenildikten sonra ceza alsalar ne olur?Onlara verilecek ceza bile belki bir ödül yerine geçecektir.Mesela,Umursamaz’a ceza versen ne yazar?Adamý hapse atsan çöplükten,açlýktan kurtarmýþ olursun!”diye söyleniyorlardý.

X X X

Saha týklým týklým dolmuþtu.Tezahürat kulaklarý rahatsýz ediyordu.Antrenörler takýmlarýna son talimatlarýný,taktiklerini veriyorlardý.Ancak Mantýkspor’da bir sorun vardý:Henüz kaleyi bekleyecek bir sporcu bulamamýþlardý.Bir oyuncu:
-Tuluk Necip’i alalým,dedi.Diðeri:
-Tuluk kýçýný bile kaldýramaz.Gelene geç,gidene geç der,diye itiraz etti.
Antrenör Felsefe Öðretmeni Bahattin bey tartýþmaya son noktayý koydu:
-Tamam,kalecimiz Tuluk olsun.Hiç olmazsa gövde hacmi bizim için bir avantaj olabilir.
Az sonra Tuluk seyircilerin arasýndan alýnarak kendisine kaleci formasý giydirildi.
Psikiyatrist Hayati bey de Kaçýksporlu oyuncularý motive ediyor,hakemlerle dalaþmamalarýný söylüyor,hakeme karþý çýkaný hemen oyundan alacaðý tehdidini savuruyordu. Özellikle o gün Kaçýkspor’da ilk defa görev alacak olan Yerli Pele lakaplý oyuncunun üzerinde duruyordu.Yerli Pele’den beklentisi fazlaydý.Çok hýzlý,becerikli bir oyuncuydu. Atalarý eski dönemde Afrika’dan buraya getirilmiþlerdi.Onun bunun tarlasýnda,çiftliðinde karýn tokluðuna çalýþan insanlardý.Yerli Pele çok zekiydi,fakat on sekiz yaþýndayken kendisine bir araba çarpmýþ, çarpmanýn etkisiyle baþýný kaldýrým taþlarýna vurmuþ ve o günden sonra da normal dýþý hareketler göstermeye baþlamýþtý.
Kaçýkspor andýný birlikte içtiler:Biz bizim olan bir þeyi kimseye vermeyiz.Top bizimdir,bizim….
Takýmlar sahaya çýktýklarýnda coþku daha da arttý.Ýki takým oyuncularý toplu halde seyircileri selamladýlar.Birbirlerine çiçek yerine kitap verdiler.Verilen kitaplardan birisi Aristo’nun Mantýk Üzerine isimli eseri,diðeri ise Tunkaf Nikolay Gogol’un Bir Delinin Hatýra Defteri isimli eseriydi.
Kitaplar verildiði sýrada beyaz bir bayrakla bir seyirci sahaya atladý ve futbolculara doðru koþmaya baþladý.Bu bir Mantýkspor taraftarýydý.
Futbolcular açýldýlar,seyirciyi aralarýna aldýlar,çemberi kapattýlar ve yirmi ikisi birden ona vurmaya baþladýlar.Hakemler kurtarmasaydý daha da döveceklerdi.Dayak yiyen seyirci iki büklüm oradan uzaklaþtý ve yerine geçti.Bu olayý gören baþka hiçbir seyirci sahaya atlamaya cesaret edemedi.
Kaçýkspor’un kalede Uyanýk Uyur Uður,savunmada Hallederiz Çetin,Doktor Sadi,Pipirikli Bülent,Þopar Hüsnü,Astikli Zifir Ömer;orta sahada Anadýn mý Samet,Sarhoþ Cemal,Pýrpýr Yener,Sorumsuz Bülent;ileride ise tek baþýna Yerli Pele yer alýyordu.
Mantýkspor’un on biri ise,kalede Tuluk Necip;savunmada Çok Öðretir Mahmut,Hayat Kýsa Sadýk,Balýkçý Sadi,Uyuþuk Hasan;orta sahada Kuruntulu Soner,Piþpirik Mehmet,Mirasyedi Cafer,Hanýmcýk Metin;ileride ise Sat Kaç Mümin ve Hoþtunuz Sami’den oluþuyordu.
Küt Küt Seyfeddin,Sarý Cemal,Gýr Gýr Faruk,Falcý Recep yedek soyunmuþlardý,ama hangi takýmdan olduklarý belli deðildi.Hangisi çaðýrýrsa oraya gideceklerdi.
Oyuna alýnmadýklarý için Keyfekeder Zühtü, Boþver Yaþar,Sýska Umut,Sayacý Ahmet ve Sülük Saffet gibi darýlanlar da vardý.
Hakem,kura ile kaleleri ve ilk vuruþu yapacak takýmý saptadý.Ýlk vuruþ Mantýkspor’undu. Topun baþýndaki Hoþtunuz Sami:
-Ayol ,biraz kibar olmak gerek.Ben topa vurmaktan hoþlanmam.Þu Yerli Pele’deki pazulara,bacaktaki adalelere bak!Bu ayaklar topa iyi vurur,diyerek topu rakip takýma attý.
Orta hakem Çatlak Erdal bu konuþmaya sinirlendi ve onu uyardý:
-Ýþi sulandýrmayalým lütfen!Futbol erkek iþidir erkek!Böyle hanýmsý davranýþlar yaparsanýz hiç acýmam çýkarýrým valla kýrmýzý kartý,dedi.Hoþtunuz:
-Ay,bunda alýnacak ne var?Sadece o mu erkek?Sizin de Pele’den aþaðý kalýr tarafýnýz yok yani!dedi.
Kaçýkspor’dan Pipirikli Bülent,Þopar Hüsnü’yü uyardý:
-Bak Þopar,kimi devirirsen devir ama sakýn þu Hoþtunuz’u devirme!Kart görmekle kalmaz,bir de mahkemelerde sürünürsün bir bayaný devirmekten..
-Hadi be,þu konuþtuðuna bak!O kadýn mý,kimi iþletirsin sen?dedi Þopar.
Onlar konuþurken “Gol,gool!” sesleri duyulmaya baþlandý.Yerli Pele daha ikinci dakikada Kaçýkspor’u 1-0 öne geçirmiþti bile.
Golden hemen sonra stadýn hoparlöründen þu anons yapýldý:Sayýn Memleketim sakinleri! Hazýr kefenlerini giymiþken bir buçuk saat sonra Mantýkspor’un cenazesi kaldýrýlacaktýr.Seven,sevmeyen herkes davetlidir.
Mantýkspor’un beyaz formalarý gerçekten zihinlerde “kefen” çaðrýþýmý yapýyordu.Buna raðmen böyle bir anons hiç de hoþ deðildi.Anonsu yapan arandýysa da bulunamadý.
-Tuluk,her þeyi yediðin gibi golleri de ye,çekinme,afiyet olsun!
-Astikli Zifir,bi cigara vereyim mi?
-Kýz Hoþtunuz,yirmi bir tane erkeðin arasýnda ne iþin var?
-Þopar,atýný kesip de sucuk yapmasaydýn þimdi topu onun sýrtýnda oynardýn.
-Len Uyuþuk,biraz canlan!
-Sarhoþ,bir duble versem daha mý iyi koþarsýn?
-Piþpirik,kaðýtlarý çaldýðýn gibi topu da rakiplerinden çalsana!
-Hallederiz Çetin,bu oyunu da halledecen mi?
-Doktor Sadi,adam kesmeye benzemez bu iþ.
-Balýkçý,elinle tutma;o balýk deðil top!
Þeklinde sataþmalarýn ardý arkasý kesilmiyordu.Sataþma vardý fakat tek bir küfür bile yoktu.
Hakemlerin hepsi de canla baþla görevlerini yapmaya çalýþýyorlardý. Bilgiseverof Yalaka Hamdi,Niyet Müdürü kendisine yan hakemlik teklif ettiðinde:
-Beni onurlandýrdýnýz,ömrünüz uzun olsun.Sizin gibi bir müdürümüzün verdiði görevin onuruyla hayatýmýn sonuna kadar övüneceðim.Umarým verdiðiniz görev kadar ödenecek ücrette de cömert davranýrsýnýz,derken Bilgiseverof Umursamaz Rüþtü,para almayý reddetmiþ,kendi hýrpani kýyafeti ile maça çýkmak istediðini söylemiþti.Israrlara raðmen hakem üniformasý giymeyi kabul etmiyordu.Neredeyse bu yüzden maçýn iptal edilme ihtimali ortaya çýkmýþtý.Bu ihtimal birçok kiþinin ýsrara katýlmasýný saðladý ve nasýlsa Umursamaz hakem üniformasý giymeyi kabul etti ve ekledi:
-Oynayacak olan takýmlar amatör olduklarý için,iþin içinde para kazanmak hýrsý bulunmadýðý için kabul ediyorum.Gerçi birçok insaný bu kýyafetle kendime güldüreceðim,ama olsun!
Aksine Umursamaz’ýn kýyafetiyle ilgilenen hiç olmamýþtý.Ona yöneltilen eleþtiriler verdiði kararlarla ilgiliydi.Bir oyuncu orta sahadan topu almýþ gidiyor,dört rakip oyuncuyu geçmiþ,kaleciyle karþý karþýya kalmýþ ;iþte tam o sýrada Umursamaz bayraðýný havaya kaldýrýveriyordu.Seyirci çýldýrmak üzereydi.Yalnýz hakkýný yememek lazým,Umursamaz bir keresinde Mantýkspor’un aleyhine bir karar veriyorsa diðer sefere de Kaçýkspor’un aleyhine bir karar veriyordu.
Maçýn ilk 45 dakikasý tamamlanmak üzereydi ki zamaný tutan hakem olarak görev verilen Murat Can,orta hakeme danýþmadan ýþýklý tabelayý kaldýrdý:Tam 13 dakika eklemiþti ilk yarýya.Tabii orta hakem onun bu kararýna uydu,halbuki oyunda iki dakikalýk bile duraklama olmamýþtý.
Birinci devrenin eklenen 13 dakikasý da bittiðinde sonuç þöyleydi: Kaçýkspor:14, Mantýkspor:1.Kaçýkspor’un tüm gollerini Yerli Pele atarken Mantýspor’un tek golünü penaltýdan Tuluk Necip atmýþtý.Önce penaltýyý Tuluk’a attýrmak istememiþlerdi,ama sanki çok iyi bir kaleciymiþ gibi “Ben atmazsam,oyundan çýkarým” diye arkadaþlarýný tehdit etmiþti.O sýrada Tuluk’un kalesi tam 12 tane gol görmüþtü.

X X X

Devre arasýnda soyunma odalarýnýn birinde panik,diðerinde ise bayram vardý.Mantýkspor’lu oyuncular olanlar karþýsýnda þaþkýndýlar ve ne yapacaklarýný bilemiyorlardý.Çaresizce çözüm arýyorlar ve kendi aralarýnda konuþuyorlardý.
-Arada 13 fark var.Bu farký kapatmalýyýz ama nasýl?
-Yenildiðimize yanmýyorum da maçtan sonra herkes bizimle dalga geçecek,ona yanýyorum.
-Sokaða bile çýkamayacaðýz,rezil olduk rezil!..
-Yerli Pele onlarda iken,biz bir þey yapamayýz.
-Yerli Pele’yi bir þekilde saf dýþý etmeliyiz,fakat nasýl?Ayaðýna bir çelme atýp düþürsem, belki oynayamaz.Ben kýrmýzý kart görürüm,takým da maçý alýr.
-Öyle þey olmaz!Hem sen onun ayaðýna vursan,onun deðil de büyük bir ihtimalle senin ayaðýn kýrýlýr.Adamdaki olaðanüstü gücü görmüyor musun?
Birden Çok Öðretir Mahmut,yerinden fýrladý:
-Buldum!dedi.Mahmut özel ders veren,dersi çok iyi anlatan bir öðretmendi.O kadar çok özel öðrencisi vardý ki bazý günler gece yarýsýna kadar çalýþýrdý.
Antrenörden izin alýp,dýþarý çýktý ve Yerli Pele’yi beklemeye baþladý. Kaçýkspor’lu futbolcular çýkmaya baþladýðýnda ayakkabýsýnýn baðýný baðlýyormuþ gibi yaptý ve tam yanýndan geçerken Yerli Pele’nin koluna girip:
-Merhaba!Aslýnda seninle hemþehriyiz,çünkü benim atalarýmýn da sizin oralardan geldiði söyleniyor.(Halbuki birazcýk esmerliði dýþýnda ona benzeyen hiçbir yaný yoktu.)
-Desene uzaktan da olsa burada benim de bir akrabam var.
-Niye uzaktan olsun?Belki de çok yakýn akrabayýzdýr.O yüzden bizim birbirimizi korumamýz lazým.Senin iyiliðin için þu söyleyeceklerimi iyi dinle!Senin kafanýn þekli nasýl?
-Nasýl olacak,yuvarlak gibi!
-Peki,topun þekli nasýl?
-Yuvarlak.
-Sen ayaðýnla her topa vurduðunda diðer yuvarlak olan kafana da vurmuþ olmuyor musun?
-Oluyorum.
-Kafana gelen bu darbeler,sana zarar vermez mi?
-Vermez olur mu?Araba kazasýnda da kafamý yere vurmuþtum.Top oynarken de bazen baþým aðrýyor.Ben de neden aðrýyor,diye düþünüyordum.
Sorumsuz Bülent yanlarýna yaklaþtý ve Yerli Pele’nin kolundan çekti,sürüklercesine Mahmut’un yanýndan uzaklaþtýrdý.Mahmut’un ona iyi niyetle yaklaþmadýðýndan emindi.
Ýkinci yarýnýn baþlama düdüðünden sonra,topa ilk vuran takým Kaçýkspor’du.Maç baþladýktan kýsa bir süre sonra herkes Yerli Pele’nin kendi on sekizinin içinde bir yere çakýlý kaldýðýný,yerinden hiç kýpýrdamadýðýný gördü.Yerini deðiþtirdiði zaman ise ya birisi ona pas atmýþtýr toptan kaçýyordur,ya da top ona doðru geliyordur.Topa çarpmamak için defalarca yer deðiþtirmek zorunda kaldý.
Beþ dakika içinde iki gol yiyen Kaçýkspor’lu oyuncular,Yerli Pelenin eksikliðini hissetmekte gecikmediler.Neden orada durduðunu,neden oynamadýðýný anlamamýþlardý. Sýrayla neden oynamadýðýný sordular,oynamasý için yalvardýlar, hatta bazýlarý tehdit bile ettiler.O,hepsine ayný cevabý veriyordu:
-Oynayayým da kafama mý vurayým?
Ancak hiç kimse bu cevabýn ne anlama geldiðini bilemiyordu.Antrenör Hayati,durumu fark edince bir ara Yerli Pele’yi çýkarýp Küt Küt Seyfettin’i almayý düþündü ise de:
-Boþ ver þu hayvan katilini,deyip bundan vazgeçti.Küt Küt Seyfettin’in büyük bir kamyonu vardý.Bununla her türlü eþyayý her tarafa taþýma iþi yapýyordu.Bu gidip gelmeleri sýrasýnda önüne çýkan hayvan olursa asla fren yapma zahmetinde bulunmaz,o hayvana çarparak öldürürdü.O yüzden herkes ona “Küt Küt” lakabýný uygun görmüþtü.Seyfettin özellikle kedi,köpek,tavuk gibi hayvanlarý ezerdi.Koyun,keçi ve büyükbaþ hayvanlara pek iliþmezdi.Çünkü onlarý ezdiðini sahipleri görürse bedellerini ödemek zorunda kalabilirdi. Kedi,köpek,tavuk iþi öyle deðildi.Zaten kedilerin ve köpeklerin çoðu sahipsizdi,tavuk için de sahipleri fazla zorluk çýkarmazlardý.Kahvehane önünden geçerken bazýlarý “Küt Küt,bu gün kaç tane?” diye sorarlar, o da bazen “iki” bazen “üç” bazen de “bugün þanssýzdým” diye cevaplandýrýrdý.
Az sonra Mantýkspor’un antrenörü Bahattin bey,meslekdaþýnýn düþüncelerini okumuþçasýna Balýkçý Sadi’yi çýkarýp Küt Küt Seyfettin’i alývermiþti.Bu arada skor Mantýkspor:7 Kaçýkspor:14 olmuþtu.
Kaçýkspor hiç gol atamýyordu.”Her þey bu Pele bozuntusu yüzünden bu hale geldi”diye düþünen Anadýn mý Samet,hakeme görünmeden Yerli Pele’ye öylesine bir tekme attý ki gariban çýðlýk atarak yere yuvarlandý.Olay yerine çok uzak olan hakem çýðlýðý duymasýna karþýlýk Yerli Pele’nin yuvarlandýðýný görmemiþti.Ancak olayý bir gören vardý:Bilgiseverof Umursamaz Rüþtü.Hemen bayraðýný kaldýrdý hakem maçý durdurdu,Rüþtü’nün yanýna gidip meseleyi öðrendi ve Anadýn mý Samet’i oyundan attý.Samet alkýþlar arasýnda küfür ede ede sahayý terk etti.
Kaçýkspor,Samet’in atýlmasýyla daha da zora girdi.Antrenör Psikiyatrist Hayati, saçlarýný,býyýklarýný öfkeden yolmuþ,bu da yetmemiþti,þimdi ise bacaðýndaki kýllarý yoluyordu.Hayati,skor levhasýna bir kez daha baktý:Mantýkspor-12 Kaçýkspor-14
Maçýn bitmesine sadece beþ dakika vardý.Böyle bitmesine de razýydý,ama nerde?Ýþte bir gol daha gelmiþti.Fark bire indi.
Bitiþe bir dakika kala Mantýkspor beraberliði saðladý.Dördüncü hakem ýþýklý zaman göstergesini kaldýrdý.Ýlk devrenin aksine sadece iki dakika eklemiþti.
Psikiyatrist Hayati,son bir gayretle taç çizgisinin yanýna geldi.Adeta çökmüþtü.Bütün gücünü toplayarak baðýrmaya baþladý:
-Bana bak,uyduruk Pele!Seni ben Pele yaptým.Yarýn süründürecek olan da benim.Sen ise bundan sonra kafana vur dur,kafana vur dur “Ben ne yaptým!”diye.
Uzatma dakikalarýnýn da bitmesine saniyeler vardý.Yerli Pele antrenörünün söylediklerinden sadece iki kelime anlamýþtý:”Kafana vur,kafana vur!” Ötekileri duymamýþtý bile.Ayaða kalktý,top ona doðru geliyordu.Baþý aðrýsa da Hayati’nin bu direktifini yerine getirecekti.Çünkü þimdiye kadar onun verdiði hiçbir emri yapmamazlýk etmemiþti.
Yerli Pele,kendi on sekizinin içinden topa öyle vurdu ki,topun rakip kaleye gidip aðlara takýldýðýný gören kiþi sayýsý çok azdý.Gol ile birlikte santra bile yaptýrmadan hakem bitiþ düdüðünü çaldý.Kaçýkspor maçýn galibiydi.
Maçtan sonra,Yerli Pele’yi hareketlendirip maçý kazandýðý için Kaçýksporlu taraftarlar Hayati’nin heykelini dikmeye kalkmýþlar,ancak o bunu engellemiþti. ”Ne de olsa psikiyatrist caným!Bizim gibilerin dilinden anlasa anlasa o anlar” þeklindeki konuþmalar hem futbolcular hem de taraftarlar arasýnda geçiyordu.

X X X X

Al-Makam,46’lýlar koðuþuna getirildi ve bir sandalyenin üzerine oturtuldu.Burasý iç içe geçmiþ iki büyük odadan oluþuyordu.Ýç kýsýmdaki odada altý tane ranza ve elbise dolaplarý vardý.Hem banyo hem de tuvalet için kullanýlan bir yerin kapýsý da buraya açýlýyordu.Dýþarýdaki oda,biraz daha geniþti.On iki tane sandalye ve üç tane masa vardý.Masalarýn birisinin üzerinde bir defter ve iki tane tükenmez kalem göze çarpýyordu.Ýçerideki odanýn da buranýn da tavanla bitiþik,dýþý demir parmaklýlarla örülü bir metre boyunda iki metre uzunluðunda ikiþer tane penceresi vardý. Dýþ odanýn hastane koridoruna açýlan oldukça saðlam görünümlü kocaman bir kapýsý bulunuyordu.
Koðuþun yatak sayýsýndan on iki kiþilik olduðu anlaþýlýyordu.On iki kiþilik yer olmasýna karþýlýk Al-Makam’la birlikte þimdilik sadece altý kiþi bulunuyordu.Kendilerine ya da diðer insanlara zarar verebilecek durumda olan aðýr akýl hastalarý buraya getiriliyordu.Yemek zamanlarý ve bir de doktor geldiði zaman kapý açýlýyor,onun dýþýnda buraya kimse uðramýyordu.Her geliþte en az üç koruma, içeri girene zarar verilmemesi için kapýnýn yanýnda hazýr bekletiliyordu.
Al-Makam en az bir saat, oturtulduðu sandalyede hiç konuþmadan hatta kýpýrdamadan oturdu.Koðuþtaki hastalar bu yeni gelen kiþiye merakla bakýyorlardý. Fazla yanýna yaklaþmadan onu uzaktan izliyorlar,her hareketini takip ediyorlardý.Sonunda birisi yanýna yaklaþtý,yüzüne doðru eðilerek iyice baktý.Tepki gelmediðini görünce omzuna eliyle dokundu.Gene bir tepki gelmeyince:
-Bu bir heykele benziyor,herhalde düþünen adam heykelini buraya getirmiþler.Bir heykelimiz eksikti,o da oldu,dedi.
Diðerleri de tek tek Al-Makam’ýn yanýna geldiler,önce yakýndan bakarak sonra da elleriyle dokunarak onu incelediler.Sonunda onu yalnýz baþýna býrakmaya karar vermiþ olmalýlar ki bir masanýn etrafýnda toplanarak konuþmaya baþladýlar.
Al-Makam,biraz kendisine gelince seslendi:
-Merhaba arkadaþlar,burasý neresi?
-Aaa konuþtu,merhaba!Burasý meþhur 46’lýlar koðuþu.Neyin var,seni neden buraya týkaladýlar?
-Hiçbir þeyim yok!Psikiyatrist Hayati bey beni buraya gönderdi.
-Bizi gönderen de o.Aslýnda bizim yerimize onun burada olmasý gerekir.O dýþarýda geziyor,biz ise burada hapsediliyoruz.
-Adam kafayý yemiþ.Bizi deli gibi görüyor.Ben deliliði kabul etmiyorum.
-Ben de,ben de ,sesleri çoðaldý koðuþta.
-Arkadaþ,sen ne iþ yaparsýn?
-Ben buranýn Al-Makamýyým.
-Bunu Hayati beye de söylediysen buraya atýlmayý hak etmiþsin demektir.
-Ama ben doðru söylüyorum,gerçekten Al-Makamým!
-Tamam biz seni Al-Makam olarak kabul edelim ama sen bunu baþka yerde söyleme, yoksa baþýn daha fazla belaya girer.Bizim de burada hepimizin bir rütbesi var,bunu sadece biz biliriz.Baþkasýna söylemeyiz.Mesela ben Fatih Sultaným.
-Ben de Karýn Deþen Jack’ým.
-Ben Solon’um.Bu koðuþun kanunlarýný ben koyarým.
-Ben de Hasan Sabbah’ým.
-Ben ise Sarý Çizmeli Mehmet Aða’yým.
-Ama ayaðýndaki çizmelerin rengi sarý deðil siyah,diye itiraz etti Al-Makam.
-Sizin sarý olarak tanýmladýðýnýz renk acaba gerçekten sarý mý?Belki de þu benim çizmelerimin rengi gerçekten sarýdýr.Gerçeðin ne olduðunu,nasýl olduðunu bilebilir miyiz?diye itiraz etti Sarý Çizmeli.
Sarý Çizmeli Mehmet Aða’nýn ömrünün yaklaþýk yirmi senesi böyle yerlerde geçmiþti.Gençliðinde sevdiði bir genç kýz vardý.Ýlk baþlarda kýzýn da ona karþý olan sevgisi çok fazlaydý.Zaman geçtikçe ortaya çýkan olumsuz davranýþlarý bu sevgiyi bitirmiþti.Sarý Çizmeli,sevgilisini her þeyden kýskanýyordu.Aþýrý bir kýskançlýk hem kendisine hem de sevdiði kýza zarar vermeye baþlamýþtý.Genç kýz birisiyle konuþsa ya da selamlaþsa bunu hemen büyük bir olay haline getiriyordu.
Bu yüzden defalarca ayrýlmýþlar,bir daha yapmayacaðýna söz verdiði için defalarca barýþmýþlardý.Verilen sözler tutulmamýþ ve iliþki her geçen gün daha da çekilmez bir hale gelmiþti.Sonunda genç kýz bu iliþkiyi bitirmeye karar vermiþ,bu karar da onun yaþamýný noktalamýþtý.
Terk edilmiþ olmak Sarý Çizmeli’yi daha da kýskanç bir hale getiriyor,sokaða adýmýný atar atmaz gizlice genç kýzý takip etmeye baþlýyor,bazý geceler sabaha kadar sokakta kýzýn evini gözetliyordu.
Bir gün alýþ veriþ için girdiði bakkalda genç kýzý birisiyle uzun uzadýya konuþurken görünce ikisine birden saldýrmýþ,adam korkarak kaçmýþ ama genç kýz bunu baþaramamýþtý.Boðarak öldürdüðü genç kýzýn cesedine sarýlarak bekleyen Sarý Çizmeli, olay yerine gelen polislere hiç direnmeden teslim olmuþtu.
Solon,46’lýlar koðuþunun resmi olmayan sorumlusu konumundaki bir emekli polisti .Emekli olduktan sonra Pazaryerine yakýn bir yerden ancak 5-6 metrekare büyüklüðünde bir dükkan tutmuþ,burada sigara,ekmek,þeker,deterjan gibi maddeler satmaya baþlamýþtý. Dükkanda buzdolabý,hatta elektrik bile yoktu.Çoðunlukla karanlýk olmadan dükkaný kapatýrdý.Eðer karanlýða kalýrsa iki tane mum yakarak durumu idare etmeye çalýþýrdý.O tekele sigara almaya gittiðinde hanýmý dükkana bakardý.Para kazandýðý filan yoktu,ancak masraflarý ve vergiyi çýkarabiliyordu.Zaten onun amacý para kazanmaktan ziyade oyalanmaktý.
Bir gün astsubay olan abisi ona ziyarete geldi.Gelirken çocuklarýný ve hanýmýný getirmemiþti.Durum sonradan anlaþýldý:Abisi eþiyle ayrýlmak üzereydi.Araya girip barýþtýrmak istedi.Abisinin hanýmý onun dengesiz davranýþlarýndan býktýðýný o yüzden kesinlikle ayrýlacaðýný söylüyordu.
Solon’un abisinin davranýþlarý eþinden boþandýktan sonra daha da anormalleþti.Her þeyden korkar hale geldi.Bir helikopter ya da uçak sesi duysa ya kapý arkasýna ya karyola altýna saklanýyor,o araçlarýn sesi kaybolana kadar gözlerini ve kulaklarýný kapatýyordu. Solon,onun bu hareketlerini gördüðünde:
-Ne oldu abi,neden korkuyorsun?diye soruyordu.O da:
-Beni arýyorlar,beni almaya geldiler,diye cevap veriyordu.
Solon,abisini bir doktora götürmek yerine:
-Sen hiç korkma,ben tabancamý çeker hepsini buradan kovalarým.Sana onlar hiçbir þey yapamazlar,diye teselli veriyordu.
Bir gün Solon’un abisi,öðlen vakti kardeþinin dükkanýna gelir.Gözleri faltaþý gibi açýlmýþ,yüzü kýpkýrmýzý kesilmiþtir.O sýrada Solon Tekel’e gittiði için hanýmý oradadýr.Onun bu halini gören kadýncaðýz korkuyla sorar:
-Abi neyin var?Gel þuraya otur.
-Kardeþim nerede,çabuk onu bul bana!
-Tekele gitmiþti,belki gelirken þu nalbur arkadaþýna uðramýþtýr.Sen otur,ben bakýp geleyim,der ve dýþarý çýkar.Bakkaldan on metre uzaklaþtýðýnda bir silah sesi duyarak geri döner ve adamcaðýzýn þeker çuvalýnýn üzerine yýðýlmýþ cesedi ile karþýlaþýr.
Bu olay “Acaba orada olsam beni de öldürür müydü?”sorusunun cevabýný arayan Solon’un ruhsal dengesini bozmuþtu.Bir kaç sene sonra hanýmý da ölünce Hayati beyin kapýsýný çalmýþ ve bu hapishane hayatýna gönüllü razý olmuþtu.
Fatih Sultan’ýn,etrafýndaki kiþileri kendi hizmetkarý gibi görmesinin dýþýnda etrafa pek zararý yoktu.Bazen çok kötü koktuðunu düþünüyor bütün gününü banyoda geçiriyor, diðerlerinin o banyoda iken sabun,þampuan ve havlu getirmelerini istiyor,isteði yapýlmazsa çok sinirleniyordu.
Hasan Sabbah,içlerinde tek sigara tiryakisi olan hastaydý.Her nefes çekiþinde kendisinden geçiyor, etrafýndakileri de içmeleri için kandýrmaya çalýþýyordu.Solon onun hatýrý için birkaç gün içmiþ,sonra vazgeçmiþti.Hasan Sabah manik depressiv reaksiyonlar gösteren bir hastaydý.Onun için, bazen son derece neþeli,hareketli bir görüntüsü varken bazen bitmiþ, tükenmiþ,günahkar,zavallý bir insan oluveriyordu.Ne olduðunu kimsenin bilmediði büyük bir günah iþlemiþti.Bu günah nedeniyle o öldükten sonra çok sevdiði oðlu ve karýsý onun yüzünden cezalandýrýlacaktý.Onlarý bu cezadan kurtarmak amacýyla öldürmüþ,tam intihar edeceði sýrada yetiþen komþularý tarafýndan bu eylemi engellenmiþti.
Karýn Deþen Jack,ismi kadar korkunç olmayan aksine çok sempatik bir insandý.Þimdiye kadar hiç kimsenin karnýný deþmiþ deðildi.Onun derdi kasalarla idi.En güvenli kasanýn bile kendi deyimiyle iki dakika içinde karnýný deþerdi.Sýr dolu,bilinmeyen bir yaþam öyküsü vardý.Onun hakkýndaki tüm bilinenler anlattýklarý kadardý ve tabii bunlarýn da ne kadarýnýn doðru olduðu tartýþmalýydý.
Söylediðine göre,uzun yýllar gizli istihbarat teþkilatlarýnda çalýþmýþ,kasa açma üzerine uzmanlaþmýþ,sonunda bu iþten býktýðý için ayrýlmýþtý.Ayrýlmýþtý ayrýlmasýna da,gizli teþkilatlar onun peþini býrakmamýþlardý.Sürekli izleniyordu.Doktor Hayati beyin bile onlarýn adamý olma ihtimali vardý.Ayný kuþkuyu bir ara Al-Makam’a karþý da duymuþ ve bunu yüzüne karþý söylemiþti:
-Al-Makam,sen gizli teþkilatlarýn adamý olmayasýn?Beni izlemek için görevlendirildiysen açýkça söyle!Yoksa bunun sonucunda sen çok zarar görürsün.
-Benim gizli teþkilatlardan tanýdýðým bir tek kiþi bile yok.Hem seni izleyip de ne yapacaðým?Seni izlemekten benim elime ne geçer?Sen benden yana rahat ol.
-Akýllý adama benziyorsun,sana inanmak istiyorum.Buna raðmen ufak da olsa bir kuþkum yok deðil.

Yemekler geldiðinde hepsi çok sevinmiþti.Bu kapalý yerde can sýkýntýsýndan dolayý saatlerce dolaþmalarý çabuk acýkmalarýna neden oluyordu.Bu günkü yemek miktarý biraz fazlaydý,çünkü aralarýna yeni bir hasta yani Al-Makam karýþmýþtý.Yemekler iki masaya üçer kiþilik olarak daðýtýldý.Mercimek,bulgur pilavý ve karpuz bu akþamýn menüsüydü.
Plastik çatal ve kaþýklarla yemeye baþladýlar.Bir yandan da söyleniyorlardý:
-Ýki gün önce de mercimek yemiþtik.Her gün her gün mercimek olur mu?
-Depoda kalanlarý bize veriyor olmalýlar.Ziyan olacaðýna bu deliler yesin diyorlardýr.
-Ben býktým hep ayný þeyleri yemekten.Bu durumu þikayet edeceðim.
-Býktýnsa yeme,tabaðýný benden önce bitiriyorsun.
-Yemeyip de aç mý kalayým?
-Karpuzdan hakkýmýza kaç dilim düþüyor?Ey Solon,gel de þunu paylaþtýr!
-Acele etme,daha pilavýný bile bitirmemiþsin.O bitince gelir,daðýtýrým.
Yarým saat sonra görevliler tekrar geldiler ve boþ tabaklarý toplamaya baþladýlar.Al-Makam buradaki oyalanmalarýný fýrsat bilip onlara derdini anlatmaya çalýþtý:
-Bakar mýsýnýz?Burada büyük bir yanlýþlýk yapýlýyor.Ben hasta filan deðilim ama buraya atýldým.
-Buraya getirilenlerin hepsi ayný þeyi söyler.
-Benim baþhekimle görüþmemi saðlar mýsýnýz?Ona durumu anlatýnca,gerçek ortaya çýkacaktýr.
-Bizim bu konuda yapabileceðimiz bir þey yok.Siz bunlarý Hayati beye anlatýn.
-Ona anlatsam ne olacak,zaten her þeyin müsebbibi o deðil mi?

Boþ kaplarý toplayýp koðuþtan çýktýlar.Solon:
-Boþuna uðraþma,ne söylersen söyle sana inanmazlar.
-Ama ben doðruyu söylüyorum.
-Soralým bakalým buradaki arkadaþlara.Arkadaþlar Al-Makam’ýn doðru söylediðine inanýyor musunuz?
Hepsi bir aðýzdan:
-Hayýr,inanmýyoruz!
-Gördün mü buradakiler bile sana inanmazken,dýþarýdakileri nasýl inandýracaksýn? Ýstersen bunlarý bir kaðýda yaz,camdan aþaðý Zýrva gazetesinde yayýnlanmak üzere atalým.Belki bir okuyan sana inanýr.Hem dýþarý çýksan ne yapacaksýn?Burada rahatýna bak.Üstelik hepimizin sana yavaþ yavaþ kaný ýsýnmaya baþladý.Bir Al-Makamýmýzýn olmasý bizi sevindirir.
-Sað olun,ben de sizleri sevmeye baþladým,ancak dýþarýda yapmam gereken bir sürü iþ var.
- Boþ ver iþi,nasýl olsa her iþi bir yapan bulunuyor.Hem iþ istiyorsan ben banyoda iken sabun ve þampuanýmý getirme iþini yapabilirsin.
-Benim kastettiðim öyle iþ deðil,devlet iþi.Buradan kaçmanýn bir yolu yok mu?
Bu soruya Karýn Deþen cevap verdi:
-Var,olmaz mý?
-Peki,nasýl?
-Açacaksýn kapýyý,çýkýp gideceksin.
-Ýyi de kapý kilitli,nasýl açacaksýn?
-Bunca yýldýr açýlamaz denilen bir çok kasayý açtým da þu kapýyý mý açamayacaðým!
-Sende anahtar mý var,eðer öyle olsaydý þimdiye kadar sizler buradan kaçardýnýz.
-Biz buradan kaçýp da ne yapacaðýz?Dýþarýsý bize yaramaz.Çýksak millet bizimle dalga geçecek,delidir diye kimse iþ vermeyecek,dilencilik yaparak mý karnýmýzý doyuracaðýz? Burada her türlü ihtiyacýmýz karþýlanýyor.Kaçarak bu fýrsatlarý tepmek aptallýktýr.Onun için ajansýn biliyorum, ama gel gene de gitme derim.
-Bana bu kapýyý nasýl açtýðýný gösterir misin?
-Çok kolay,gel de bak!dedi Karýn Deþen ve cebinden çýkardýðý bir maymuncuðu anahtar deliðine sokup iki kere çevirdi.Al-Makam,açýlýp açýlmadýðýný kontrol için kapýnýn koluna hafifçe bastýrdý,kapý gerçekten de açýlmýþtý.Aralýktan koridora baktý ve birkaç insan gördü.Gürültü etmeden hemen kapýyý yavaþça kapattý.Sevinçten Karýn Deþen’in boynuna sarýlmak istiyordu,ama yanlýþ anlar diye çekindiðinden bunu yapamýyordu.Adamýn zaten aþýrý bir þüpheciliði vardý.
O gece ,tüm koðuþtakiler Al-Makam’ý kararýndan döndürmek için çok ýsrar ettiler.Vazgeçmediðini anlayýnca da iþi oluruna býrakmaya hatta ona yardýmcý olmaya karar verdiler.Kaçýþ planý en ince ayrýntýsýna kadar defalarca gözden geçirildi, en uygun kaçýþ zamaný olarak 04 civarý belirlendi.
Al-Makam toplumun itelediði bu insanlara karþý sempati duymaya baþlamýþtý.Onlarýn zannedildiði gibi kötü insanlar olmadýklarýný,diðer insanlardan farklý olarak asla bilerek kötülük yapmayacaklarýný anlamýþtý.Yaptýklarý olumsuz bir davranýþ varsa bu tamamýyla onlarýn iradeleri dýþýnda ortaya çýkan bir durumdu.
Al-Makam onlara kendisinden bir istekleri olup olmadýðýný sordu.Sarý Çizmeli Mehmet Aða:
-Bir mektup yazsam,sevgilime verir misin?dedi.
Al-Makam az kalsýn “Ne sevgilisi,ne mektubu,senin sevgilin ölmedi mi?” diyecekti, kendisini tuttu ve:
-Tabii ki veririm.Baþka istekleriniz varsa onlarý da söyleyin.Çünkü en kýsa zamanda tekrar sizleri görmeye geleceðim.Solon:
-Eðer gücün yeterse bizi bu hapishaneden kurtar.Bahçesi olan bir yere versinler bizi.
-Elimden geleni yapacaðým.
Karýn Deþen Jack:
-Neron Tahir benim çocukluk arkadaþým.Ona selam söyle.Hem ona de ki Karýn Deþen seni çok özlemiþ,bir ara gelsin de görüþelim.
-Olur,söylerim.Fatih Sultan,sen bir þey istemiyor musun?
-Bana sabun,þampuan,jöle ve parfüm getir.Ýyisinden olsun ha!
-Söz,en iyilerinden getireceðim.Hasan Sabbah,sen de sigara mý istersin?
-Evet de,ben seninle konuþmuyorum.
- Neden o?
-Çünkü sen bizi terk ediyorsun.Bir daha da gelmeyeceksin!Biz senin uyduruktan Al-Makamlýðýna bile inanmýþtýk.
-Sizi ziyarete gelince söylediklerimin doðru olduðunu anlayacaksýnýz.Hem gel þu dargýnlýktan vazgeç!Küs ayrýlmak bize yakýþýr mý?
Al-Makam’ýn bu sözü üzerine koðuþtakiler Hasan Sabbah’ýn üstüne atladýlar,çekeleye çekeleye Al-Makam’ýn yanýna getirdiler ve :
-Koskoca Al-Makam’a küslük olur mu,diyerek ikisini de öpüþtürüp barýþtýrdýlar.
Saat 04 olduðunda kapýyý yavaþça aralayýp baktýlar,koridorda alýþýk olunmayan bir hareketlilik olduðunu gördüler.Pansuman odasýna götürülen bir kiþi ve iki tane hemþire vardý.Planý biraz ertelemeleri gerekti.
Bir saat hiç ses çýkarmadan beklediler.Konuþmalarý fýsýltý þeklindeydi.Saat 05’i biraz geçerken Karýn Deþen ortamýn uygun olduðu iþaretini verdi.Al-Makam koðuþtakilere el sallayarak kapýdan süzüldü.
Ayaklarýnýn ucuna basarak otuz metrelik koridoru geçti,saða dönüp merdivenlerden bir kat aþaðýya indi.Bir kat daha kalmýþtý,aþaðýya ulaþabilmesi için.Ortalýkta hiç kimse görünmüyordu.Bu katýn merdivenlerini de yavaþça indi,önünde upuzun bir koridor vardý.Koridorun sonunda çýkýþ kapýsý ve bu kapýnýn yanýnda bir banko ve orada da bir görevli vardý.Bunu görünce durakladý,dikkatli bir þekilde baktý,görevlinin kafasýný ellerinin üzerine koyup uyuduðunu fark etti.Yanýna yaklaþtý, öyle derin uyuyordu ki onun kaçtýðýný anlamasý imkansýzdý.Dýþ kapýyý açtý,hidrolik kapý arkasýndan gürültüyle kapandý.Buna raðmen görevli uyumasýný sürdürüyordu.
Artýk hastanenin bahçesindeydi.Bahçede bu saatte bile insanlar olduðunu gördü.Bu insanlarýn hiç birisinin görevli olmamasý Al-Makam’ý rahatlattý.Erkenden muayene sýrasý almaya gelen hastalar diye düþündü.
Caddeye çýktý,ne yapacaðýný hangi yöne gideceðini bilemiyordu. Þaþkýndý.Rasgele yürümeye baþladý.Burnuna yeni piþmiþ ekmek kokusu geliyordu.Yakýnlarda bir fýrýn olmalýydý.Kokuyu izleyerek fýrýnýn yerini buldu.Fýrýncý çýkardýðý ekmekleri bakkallara gönderilmek üzere sandýklara dolduruyordu.Ýçlerinden iyi olanlarý da ayýrarak fýrýndaki raflara diziyordu. Fýrýncýdan bir ekmek rica etti,fýrýncýnýn verdiði ekmek ellerini yakýnca bir parça gazete istedi ve parasýný verdi.Fýrýncý:
-Para istemez!dedi.Anlamadýðýný görünce açýkladý:
-Ýlk müþterimizden kaç tane ekmek alýrsa alsýn,ücret talep etmeyiz.Onun siftahý bize uður getirsin yeter.Otuz senedir bu geleneði sürdürürüz.Hadi,afiyet olsun!
Sýcacýk ekmeðin ucundan kopardý yiye yiye yürümeye baþladý.Hayatýnda yediði en güzel ekmekti bu.
Memleketim Deresi’ne kadar gelmiþti.Kenardaki demir korkuluklara yaslanýp dereyi seyretti.Derenin bu kesimdeki yataðý oldukça geniþti.Kýrk metre kadar olduðunu tahmin etti.Su burada diðer yerlere göre biraz daha yavaþ akýyordu.Derenin ortasýna þamandýralarla tutturulmuþ bir platform ve onun etrafýnda yüzen elliden fazla kaz gördü.Bazý kazlarýn peþinde yumurtadan çýkalý birkaç gün geçmiþ olan yavrularý da vardý.
Bu yapý Büfeci Nail’in bir buluþuydu.Dere kenarýndaki büfesinin iþlerinden arta kalan zamanýný bu kazlarla ilgilenerek geçiriyordu.Ýlk baþta herkes derenin ortasýndaki platformu kendisine oturmak için yaptýðýný zannetmiþti.Sonradan mesele anlaþýldý.O platform kazlarýn beslenme ve yumurtlama yeriydi.Her sabah erkenden,sahile baðlý þiþme botuna biniyor, platforma yiyecek býrakýyor, yumurtalarý topluyordu.Yumurtalarýn alýcýsý çok olduðundan hatýrlý müþterilerine el altýndan satýyordu.Arada sýrada bir kaz kesip et ihtiyacýný karþýladýðý da oluyordu.
Bazý Memleketimliler buraya “Kaz Adasý” adýný vermiþlerdi.Kazlarý beslemeye ya da seyretmeye gelenler de oluyordu.Çýkardýklarý seslerden yakýnanlar olsa da bunlar azýnlýktaydý.
Al-Makam,elindeki ekmekten bir parça koparýp derenin ortasýna doðru fýrlattý.Bir anda 15-20 kaz ekmeðe doðru hücum etti.Bir lokma daha attý,gene ayný sahne tekrarlandý.Yavru kazlar da ekmek atýlan yere doðru gelmiþlerdi.Oysa ki onlarýn bu yarýþta hiç þanslarý yok gibiydi.Derenin kenarýnda toprak zemine çýkmýþ birkaç yavru gördü.Orada tek baþlarýna topraðý gagalayýp duruyorlardý.Bir kaç kez de onlara doðru ekmek parçalarý attý.Yavrular baþkasýna kaptýrmak korkusuyla aceleyle lokmalarý yutmaya çalýþýyorlardý.Çünkü büyükleri ekmek atýlan tarafa gelmiþlerdi bile.
Elindeki ekmek bitince Al-Makam kaldýðý pansiyona doðru yürümeye baþladý. Pansiyoncu bayaný sabahýn bu erken saatinde uyandýrýp uyandýramayacaðýný düþünüyordu. Gerçi o kadar erken de sayýlmazdý,çünkü saat 06,30’u geçiyordu.
Neyse ki kapýda fazla beklemedi,uykulu gözlerle kendisine þaþkýn þaþkýn bakan pansiyoncu bayana bir þey söylemeden odasýna çýktý ve havanýn kararmasýna az bir zaman kalýncaya kadar deliksiz bir uyku çekti.

X X X

Memleketim’in lisesinin koridorlarýnda çocuklarýnýn kayýtlarýný yaptýrmak için bekleyenlerin arasýnda Dertli Yeliþ,Hayret Bi Þey Tahir, Koçero Hamza,Boþver Yaþar, Þopar Hüsnü,Çal Çal Fikret vardý ve bir an önce sýranýn kendilerine gelmesi için sabýrsýzlanýyorlardý.Kuyruk koridorun içinde birkaç kere dönmüþtü . Beklemekten sýkýlan Koçero Hamza küfürler savururken Çal Çal Fikret oynak bir türkü mýrýldanýyordu. Hayret Bi Þey Tahir Dertli Yeliþ’e sordu:
-Yeliþ teyze hastalýðýn nasýl oldu,iyileþtin mi?
-Ne gezer,buraya gelmeden önce de doktora çýktým,ama deðiþen bir þey yok.Geçen seferki ilaçlarýn aynýsýný yazýverdi doktor.Bunlar benim baþýmý döndürüyor,bütün gün sersem gibi dolaþýyorum,dediysem de dinleyen kim?Aðrýdan sabahlara kadar uyuyamýyorum,þimdi sýrada beklediðime bakma,birazdan burada düþüp bayýlýrsam da sakýn þaþýrma.
Býraksalar Dertli Yeliþ hem kendi hem de sülalesindeki hastalýklarý saatlerce anlatabilirdi.Oradakilerin zaten çoðu bunlarý defalarca dinlemiþlerdi.Dertli Yeliþ’in konuþmasýnýn arasýna Þopar Hüsnü giriverdi.Gerçi Dertli Yeliþ bu saygýsýzlýða kýzdý fakat nedense sesini çýkarmadý.
-Yeliþ teyzem,hastalýk dedin de benim beygir geldi aklýma.
-Amma yaptýn Þopar,Yeliþ teyzenin hastalýðý ile senin beygirin hastalýðý nasýl çaðrýþým yaptýrdý sana?
-Öyle deme hayvancaðýzýn kývranmasýný görseydin,senin de hiç aklýndan gitmezdi.Ýnsan gibi gözlerinden yaþ akýyordu kývranýrken garibin.Dereye arabayý yýkamaya götürdümdü, birden fenalaþtý.Yere düþmeden arabadan koþumlarýný zor çýkardým.Düþtükten sonra üzerine su attým,faydasý olmadý. Yattýðý yerden kalkamadý. Hemen koþarak bu iþten anlayan bir arkadaþ vardý,onu bulmaya gittim. Bir saat sonra arkadaþla beraber dere kenarýna döndüðümüzde benim beygirden sadece dört ayak ve bir de kafa kaldýðýný gördüm.Birisi kesmiþ götürmüþ…
-Kim bilir hangi kasabýn dolabýnda satýlmayý bekliyor.Bir ay aðzýma et met koymam.
-Ne var bunda be aðabeyciðim,hayvan mundar gitmemiþ ki…
-Hadi be,daha fazla konuþup da midemi bulandýrma.Bunlar adamý etten de nefret ettirecekler,dedi yaþlý bir adam.
Konuþmaya verilen aradan yararlanan Dertli Yeliþ hemen lafa karýþtý:
-Size baþka bir hastane hikayesi daha anlatayým da þaþýrýn biraz.Benim oðlumun þu sað elinin baþ parmaðý her geçen gün inceliyor.Normal haline dönebilmesi için ameliyat gerekiyormuþ.Bu konuda oldukça methedilen bir özel hastaneye gittik.Bana bir ameliyat masrafý çýkardýlar tam yedi bin lira…
Bunu duyan Boþver Yaþar kendini tutamadý.
-Yuh be,o kadar da para istenir mi?
-Bu parayý verip ameliyat olmazsa ileride parmaðý kesilmek zorunda kalýnýrmýþ.
-Boþ ver Yeliþ abla,bir parmak için o kadar para verilmez.Ben olsam kestiririm,ne olacak bir parmaktan…
-Parmak senin olmayýnca böyle konuþabilirsin Yaþar,olay senin baþýna gelseydi gene ayný þeyi söyler miydin?
-Söylerdim elbet,on tane parmaktan biri eksilse ne çýkar?
Kuyruk üç dört adým ilerledi.Kuyruðun ilerlediðini fark etmeyen Ayfer hanýmý Banu haným uyardý:
-Lütfen ilerler misiniz þekerim.
-Ay,pardon ,farkýnda deðilim.Dalmýþým,kayýt için para alýyorlar mý diye düþünüyordum. Hazýrlýklý da gelmedim, para isterlerse ne yaparým?
-Bakan açýkladý ya, kayýt parasý yok diye?

Para lafýný duyunca hemen atladý Hayret Bi Þey Tahir:
-Bakan öyle der de okul idaresi gene bildiðini okur.Buralar devletin okulu deðil mi,neden masraflarýný devlet karþýlamaz?Verdiðimiz vergiler nereye gidiyor? Yoksa baðýþ maðýþ deyip bir baþka türlü vergi mi bizden alýyorlar?Hayret bi þey..

Koçero Hamza konuþmalardan etkilenmiþti,o da patladý:
-Bir lira bile vermem,para isterlerse daðýtýrým burayý.Rezillikse rezillik,olaysa olay…Her türlüsünü çýkarýrým.Almasýnlar bu okula benim çocuðu da göreyim!
-Amma attýn be Koçero,hepimizden önce parayý sen bastýrmazsan ben de ne olayým,dedi Þopar Hüsnü.
-Þopar haddini bil,zaten beklemekten caným çýktý ,öfkemi senden çýkarmayayým..

- Fazla konuþma da gir kayýt odasýna sýra sende.

Koçero Hamza içeri girdi ve iki dakika sonra da çýktý.Dertli Yeliþ sordu:
-Ne oldu yaptýramadýn mý kaydý?
-Koruma derneðinden kayýt zarfý almam gerekiyormuþ.
-Yani kayýt parasý ödemen…
-Para mara demedi kaydý yapan öðretmenler.Sadece dosyayý istediler.
Koçero Hamza yandaki Koruma Derneði odasýna girdi.Oradan çýkmasý biraz uzun sürdü.Çýktýðýnda elinde bir dosya ve bir de dernek makbuzu vardý.Dýþarýdakilerden utanarak makbuzu dosyanýn altýna saklamaya çalýþtýysa da herkes ne olduðunu anlamýþtý.Kafasý önünde yeniden kayýt odasýna girdi ve kayýt iþlemlerini yaptýrdý.
Kayýt parasýndan kaçýþ olmadýðýný anlayan Çal Çal Fikret ,son bir umutla gidip okul müdürü ile konuþmaya karar verdi.Yanýndakilere sýrasýný muhafaza etmelerini söyledi.
Okul müdürü Anadýn mý Samet’in odasýnýn dýþýnda öðretmen kuyruðu vardý.O sene kayýtlarla bütünleme sýnavlarý çakýþmýþtý.Kuyruktakiler okuduklarý sýnav kaðýtlarýný müdüre teslim etmek için bekleþen öðretmenlerdi.Bu bekleyiþin uzun süreceðini öðretmenler geçen yýllardaki tecrübelerinden biliyorlardý.Çünkü müdür “sorumluluk bana ait,en son imzayý ben atýyorum” düþüncesiyle yanlýþlýk olmasýn diye verilen puanlarý tek tek yeniden topluyordu.Tabii ki bu iþlem de yüzlerce sýnav kaðýdý olduðu için iþleri bir hayli uzatýyordu.
O sýrada içeride Tarih öðretmeni Zekavet haným vardý.Zekavet haným Bulgaristan göçmenlerindendi.Düzgün konuþmayý beceremiyordu,yaptýðý iþler de genelde pek saðlýklý sayýlmazdý.Müdür odasýnýn kapýsý açýk olduðu için Anadýn mý Samet’in sesi kolaylýkla duyulabiliyordu:

-Allah kahretsin!..Zekavet haným,1.75’le 0.75’i toplarsan kaç eder?
-Üç buçuk eder müdür bey..
-Bak ,hâlâ yanlýþ söylüyorsun.Ýki buçuk eder,iki buçuk…
-Bir yanlýþlýk olmuþ müdür bey,özür dilerim.
-Ne biri,yirmi dört tane sýnav kaðýdýndan yirmi iki tanesindeki not toplamlarý yanlýþ.Bir kere deðil,yirmi iki kere özür dileyeceksin.Bu ne biçim öðretmenlik…
-Peki,müdür bey yirmi iki kere özür dilerim.

-Al bu kalan kaðýtlarý tekrar dikkatlice topla notlarýný ve ondan sonra bana getir.
-Nüfus dairesinde bir iþim var da müdür bey..Yarýn teslim etsem olmaz mý?
-Bu gün teslim edeceksin,bu gün..Bir öðretmen asli görevini yapmadan baþka bir iþle uðraþamaz..
Müdürün sinirli konuþmasý dýþarýdaki öðretmenleri rahatsýz etmiþti.Hiç biri içeri girmek istemiyordu.Çal Çal Fikret onlar için bir kurtarýcý olmuþtu.Hemen yol açýp içeri girmesini saðladýlar.Müdür:
-Buyurun beyefendi,hoþ geldiniz.
-Hoþ bulduk.Benim bir maruzatým var da.
-Söyleyin yardýmcý olalým,yalnýz bir dakika bahçede yabancý bir adam elindeki çapayla topraðý karýþtýrýyor.Kim bu adam?Bu okulun nöbetçi öðretmenleri ve hizmetlileri nerede?Siz oturun,ben þimdi dönerim,dedi ve müdür hýþýmla bahçeye doðru gitti.
Bahçedeki 65 yaþlarýndaki adamýn yanýna yaklaþtýðýnda onu fark etmediðini anladý.Adam kendisini yaptýðý iþe öylesine vermiþti ki…Bir müddet adamýn yanýnda konuþmadan durdu,ne yaptýðýný anlamak istiyordu.Yaþlý adam topraðýn üzerini iyice örtüp iþini bitirince müdürü gördü.
-Beyefendi,elinizdeki çapa ile burada ne yapýyorsunuz?Okulun bahçesine uyuþturucu mu yoksa silah mý gömüyorsunuz?Ben buranýn müdürüyüm.Sizin buraya girmenize kim izin verdi?
-Bahçe kapýsýndaki nöbetçi öðrencilere söylemiþtim.
-Peki,ne yapýyorsunuz o çapa ile?
-Þey..
-Þeyi meyi býrakýn da cevap verin!
-Dün gece bir torunum dünyaya geldi de…
-Torunla burada bulunmanýzýn ne iliþkisi var?
-Onun göbek kordonunu buraya gömdüm.
-Baþka yer mi bulamadýnýz da okulun bahçesine gömdünüz?
-Öyle deðil,bizim inanýþýmýza göre yeni doðan çocuðun göbek kordonu nereye gömülürse çocuk ileride o özelliklere sahip olur.Ben de torunumun okuyup adam olmasýný istediðimden…
-Býrakýn bunlarý da o gömdüðünüz þeyi çýkarýp götürün buradan…
Adam tekrar topraðý kazmaya baþladý ve bir bez içinde sarýlý olarak gömdüðü þeyi alýp oradan uzaklaþtý.

Müdür odasýna geri döndüðünde çok sinirli olduðu hareketlerinden kolaylýkla anlaþýlýyordu.Çal Çal Fikret’e:
-Evet,sizi dinliyorum,dedi.
-Efendim okulunuza çocuðumu kayýt ettirmek istiyorum,ama baðýþ almadan yapmýyorlar.Bu baðýþý yapmak zorunda mýyýz?Hem bakan dedi ki…
-Yapmayýn efendim,baðýþ yapmayýn!Kimsenin baðýþ için boðazýný sýkmýyoruz. Yarýn çocuðunuz oturacak sýra bulamazsa, kýþýn soðukta üþürse,elini yýkayacak su bulamazsa,elektrikler yanmazsa…
-Ama efendim,devlet…
-Evet,devlet her sene ödenek gönderiyor,ama gelen para ancak okulun kýrtasiye ve posta giderlerine yeter.Bu çarký döndürüyoruz,ama nasýl?..
-Anladým müdür bey,kusura bakmayýn rahatsýz ettim.
-Estafurullah,veliler olarak gücünüz oranýnda bize yardýmcý olursanýz bunun yararý bilin ki çocuklarýnýzadýr.
Çal Çal Fikret dýþarý çýkýnca bu sefer müdür odasýna o günkü sýnavýn komisyon üyeleri girdi.Komisyon baþkaný:
-Müdür bey,bu gün saat 14.00’te yapýlacak olan Resim sýnavýna gelen öðrenci olmadýðýndan sýnav yapýlamayacaðý için tutanak tuttuk.Siz de imzalayýp mühürlerseniz komisyon daðýlacak .
-Komisyonda kaç kiþi var.
-Dört efendim.
-Bütün üyeler burada mý?
-Evet burada ve tutanakta da hepsinin imzasý var.
-Tutanak burada deðil,sýnav yerinde tutulur.Komisyonla birlikte sýnav salonuna gideceðiz,gelen olup olmadýðýna birlikte bakacaðýz,gelen yoksa o zaman tutanaðý tutacaðýz.Benimle gelin,dedi müdür ve o önde komisyon arkasýnda,alt kattaki sýnav salonuna inildi.
Müdür:
-Komisyon üyesi arkadaþlar,bakýn bakalým salonda öðrenci var mý?
-Hayýr yok müdür bey.
-Sýra altlarýna ve salondaki sütunlarýn arkalarýna da bakýn.
-Baktýk,yok efendim.
-Tamam þimdi oldu,getirin tutanaðý imzalayýp mühürleyeyim.

X X X

Müdürün azarlamasý Tarihçi Zekavet hanýmýn moralini iyice bozmuþtu.Elindeki sýnav kaðýtlarýyla birlikte Müdür Yardýmcýlarýnýn bulunduðu odaya girdi.Bunu niye yaptýðýný o da bilmiyordu ama belki de burada biraz soluklanmak istiyordu.Müdür Yardýmcýsý Gýr Gýr Faruk,Zekavet hanýmý görünce yaptýðý iþten baþýný kaldýrdý ve:
-Hoca haným,buyurun,hoþ geldiniz.Suratýnýz niye asýk?
-Müdür gene beni haþladý.
-O kimi haþlamýyor ki..Boþ ver moralini bozma.Ne içersiniz?
-Varsa orta bir kahve alayým da belki kendime gelirim.Ben onun annesi yaþýnda,tecrübeli bir öðretmenim.Ufacýk bir hata yüzünden insan böyle azarlanýr mý?
-Konu neydi,gene not hesabý meselesi mi?
-Evet,bana matematik sorusu soruyor.Bilmem kaçla kaçýn toplamý ne imiþ..
-Tamam iþ anlaþýldý,toplamalarý beraber yaparýz,sizin de bu sýkýntýnýz biter.
-Size zahmet olmasýn,iþinizi engellemeyeyim..
-Olur mu caným,hem biz hemþeri sayýlýrýz.Benim atalarým da Osmanlý-Rus savaþý sýrasýnda Bulgaristan’dan gelmiþler.
-Bunu duyduðuma çok sevindim.Demek ki sizi kendime yakýn görmemin nedeni buymuþ.Bana karþý çok iyisiniz.Oysa ciddi ve gizemli bir görünüþünüz var.
Zekavet hanýmýn Gýr Gýr Faruk için yaptýðý “ciddi” benzetmesi hiç de uygun deðildi.Çünkü o yaþamý hep komik tarafýndan görmeye çalýþan bir kiþiydi.Çoðu zaman gülebileceði malzemeyi kendisi üretirdi.Þu an ortam buna çok uygundu:
-Zekavet haným,benim ciddiyetimin nedeni var.Benim gördüðüm özel eðitim böyle davranmamý gerektiriyor.
-Nasýl bir eðitim bu?
-Size güvenebilir miyim?
-Elbette güvenebilirsiniz.Biz birbirimize güvenmezsek…
-O zaman dinleyin,ama bu sýr lütfen aramýzda kalsýn.Ben gizli istihbarat teþkilatýndaným. Herkesi takip ediyorum ve ilgili yerlere raporlar veriyorum. Benim dikkatli ve uyanýk olmam gerekiyor.
-Benim hakkýmda da verdiniz mi?Verdiyseniz ne yazdýnýz rapora?
-Tabii ki sizin ne kadar deðerli bir eðitimci olduðunuzu.Bu övgüyü herkes için yapamam.Sonra,benim bu söylediklerimi unutursanýz sizin için iyi olur.
-Ben sizi çok iyi anlýyorum.Onun için ben de size önemli bir sýr vereceðim.
-Sakýn siz de…
-Evet,ama burada deðil.Bulgaristan’da iken buranýn istihbarat teþkilatýna önemli bilgiler aktardým.Buraya yerleþtikten sonra da iþim bitti.
Faruk ve Zekavet haným sýnav kaðýtlarýndaki notlarý tekrar topladýlar,yanlýþlarý düzelttiler ve birlikte müdürün yanýna gittiler.

X X X

Zekavet haným okulun bahçesinden geçerken yüzü gülüyordu.Her gördüðü öðrenciye gülümseyerek selam verdi.Bir kaç adým ötesinde dalgýn dalgýn yürüyen bir kýz öðrenciye seslendi:
-Aysel yavrum,sýnavdan mý çýktýn?
-Evet öðretmenim.
-Nasýl geçti sýnav?
-Fena deðil,ama çalýþtýðým yerden az soru çýktý.Buna raðmen geçerim sanýyorum.
-Ýstersen beraber yürüyelim.Evin nerede,yakýn mý?
-Biraz ileride.
-Ben de bu gün çok yoruldum.Eve gidecek takatim kalmadý.Bir yorgunluk çayý olsa da içsem!
-Bize buyurun,annem de evde zaten.
-Bilmem olur mu?Rahatsýzlýk vermeyeyim..
-Rahatsýzlýk ne demek öðretmenim.Çok seviniriz.
Zekavet haným ve Aysel’i birlikte gören anne önce þaþýrdý,Aysel’in tanýþtýrmasýyla kendini toparladý.Birlikte içeri girip oturdular.Biraz sonra Aysel,öðretmenine çay ve kek ikramýnda bulundu.Dinlenme biraz uzadý ve akþam yemeði vaktinin geldiðini Aysel’in babasýnýn zili çalmasýyla fark ettiler.O da Zekavet hanýmla tanýþtý ve usulen akþam yemeðine kalmasýný teklif etti.Bu teklif hemen kabul gördü.Yemekten sonra baba çalýþmak için izin isteyip odasýna çekildi.Yarýna yetiþtirmesi gereken iþleri vardý.
Bir ara Zekavet haným:
-Bizim mahallede bir haftadýr sular akmýyor.Bir duþ bile yapamadým,deyince maksadýný anladýlar ve hemen banyonun yolunu gösterdiler.Banyosunu yapýp saçlarýný kuruttuðunda ise gece bir hayli ilerlemiþti.Aysel:
-Öðretmenim eviniz buraya uzak mý?
-Evet,çok uzak.Dolmuþla bile bazen bir saatte gidebiliyorum.Vakit de çok geç oldu.Nasýl giderim bilmem.
-Babamýn iþi olmasaydý arabayla sizi býrakýrdý.
-Olsun,ben korksam da giderim.
Bu saatte bir kadýný tek baþýna göndermenin yanlýþ olacaðýný düþünen anne,Zekavet hanýma gece orada kalmasýný teklif etti ve tabii ki bu teklif de kabul edildi.

X X X

Öðrenci kayýtlarý ve bütünleme sýnavlarý bittikten sonra Eylül ayýnýn ortalarýnda okul yeni öðretim yýlýna baþlamýþtý.Okullar açýlmadan iki hafta önce müdür,her tarafý temizlettirmiþ; sýralarý, yazý tahtalarýný, musluklarý onartmýþ, çatýyý aktartmýþtý.Okuldaki görevli hizmetliler bu çalýþmalar sýrasýnda bir hayli yorulmuþlardý.Çünkü binlerce öðrencisi olan bu okulda iki erkek ve iki bayan olmak üzere toplam dört hizmetli vardý.
Bunlardan Muzaffer en kýdemlisi ve beceriklisiydi.Anlamaz görünürdü ama her iþi bilirdi.Bütün yaþamý tatillerde bile okulda geçerdi.Çünkü en alt katta ona iki çocuðu ve karýsýyla birlikte kalabileceði bir yer verilmiþti. Böylece geceleri güvenlik problemi de çözülmüþ oluyordu.
Diðer erkek hizmetli Ali Osman son derece sessiz,saygýlý bir kiþiydi.Okul içi iþlerinden baþka milli eðitime evrak getirip götürme gibi iþleri de yapardý. Dýþarýda görevi olduðunda hiç oyalanmaz hemen okula dönerdi.
Bayanlardan Çýkýk Çene Raziye 45 yaþlarýndaydý.Konuþtuklarýnýn çoðu anlaþýlmasa da o konuþmaktan vazgeçmezdi. Bir kýþ günü nasýl olduysa çenesi çýkývermiþti.O günden sonra alýþkanlýk haline geldi ve çenesi ikide bir çýkmaya baþladý.Kocasý öleli uzun yýllar olduðundan ve baþka da bir geliri bulunmadýðýndan emekli oluncaya kadar çalýþmak zorundaydý.
Diðer bayan hizmetli Þikayetçi Hatice de onun yaþlarýndaydý ve birbirleriyle iyi anlaþtýklarý söylenemezdi.Bilhassa en ufak bir kusurda Hatice arkadaþýný þikayet etmek için soluðu müdürün yanýnda alýrdý.Müdür erkek hizmetlilere hiç laf etmezken bayanlara aðza alýnmayacak sözler söylerdi.Buna sebep de biraz kendileriydi.
Sýnýflarýn ,koridorlarýn,odalarýn,spor salonunun,tuvaletlerin temizliði ve bahçenin bakýmý iþleri aralarýnda bölüþülmüþtü.Mesela iki katta bulunan kýz tuvaletlerinden birisinin temizliði bir bayan hizmetliye diðeri de ötekine verilmiþti.
Yeni öðretime hazýrlýk çalýþmalarý sonunda Þikayetçi Hatice hastalandýðýndan okullarýn açýldýðýnýn haftasý doktora gitti ve on gün rapor aldý.O raporlu olunca diðer kýzlar tuvaleti ve iþlerinin bir kýsmý Çýkýk Çene Raziye’ye kaldý. Raziye buna çok kýzdý ama hayrettir en ufak bir kýzgýnlýk belirtisi göstermedi.
Raporu bittikten üç gün sonra Þikayetçi Hatice müdürün yanýndaydý:
-Müdür bey,benim kattaki kýzlar tuvaletleri týkandý.Bir damla bile su gitmiyor.
-Hatice haným olur mu öyle þey?Biri týkanýr ikisi týkanýr..Orada dört tane tuvalet var, hepsi birden nasýl týkanýr?Pompa yap,tuz ruhu dök onlar açýlýr.Onlarý korumak senin görevindi.Ýþine sahip çýksaydýn.
-Müdür bey,her dakika tuvalette nöbet mi tutacaktým?
-Ben anlamam!Nasýl týkadýysan öyle aç!
-Ben niye týkayayým müdür bey?Ne olduysa ben raporlu iken olmuþ.
-Belki kýzlar bir þeyler atmýþtýr.Muzaffere söyle sana yardým etsin ..
Ertesi gün ayný konu ile ilgili olarak Muzaffer de müdürün yanýndaydý:
-Ne yapsak açýlmýyor müdürüm o tuvalet.Bunlarýn borularý döküm olduðu için çabuk týkanýyorlar.Okulun tüm tuvaletlerinin borularýný deðiþtirtmemiz gerekiyor.
-O iþi hemen þimdi yapamayýz.Onarým ödeneði geldi,bir tatilde o iþi hallederiz. Þimdi acil bir þekilde bu týkanma iþini çözelim.
-Ýzin verirseniz o tuvaletin alta inen borusunu söküp ne olduðuna bakayým.
-Ne istersen onu yap.Ýster sök ister kýr,ama bu iþ olsun.
-Baþ üstüne,þimdi gidip boruyu sökeceðim, deyip çýktý Muzaffer ve yarým saat sonra tekrar geldi.
-Müdürüm boruyu söktüm.Ne çýktý biliyor musunuz?
-Ne çýktý?
-Eþofman altý,üstü ve bir sürü çorap.
-Bu kýzlar eþyalarýný atacak baþka bir yer bulamamýþ mý?
-Valla,bana kalýrsa bu çocuk iþi deðil.Bir çocuk bu kadar þeyi iteleye iteleye oraya sokamaz.
-Ya,kim peki?
-Bilmem…
Bu olaydan sonra,dini bir bayramla hafta sonu tatilleri birleþtirildiðinden dokuz günlük bir zamandan faydalanýp müdür,tuvaletlerin tamir iþini bir müteahhide verdi.Tamirat tatilin bitimine bir gün kala bitti.Ýþi teslim almak için müdür okula gitti.Müteahhit :
-Müdür bey,iþ bitti.Teslim alma evraklarýný imzalar mýsýnýz?
-Önce iþ tam oldu mu bir kontrolünü yapalým birlikte,dedi ve birlikte en üst kata çýkýp oradaki tuvaletleri hepsinin musluklarýný açtý.Beþ dakika sonra Muzaffer koþarak yanlarýna geldi:
-Müdür bey,en alttaki tuvaletlerden koridora sular fýþkýrýyor,her tarafý su bastý,dedi.
Alt kata indiklerinde söylenenlerin doðru olduðunu gördüler.Ýþçiler en alttaki tuvalet taþlarýný kýrýp altlarýndaki S borularýnýn ters baðlandýðýný görünce müdür:
-Ýþinin baþýnda durmazsan,iþini cahil bir iþçiye emanet edersen olacaðý budur müteahhit bey.Teslim alma evrakýný kontrol etmeden imzalasaydým, ben bir daha seni nerede bulup da bu hataný düzelttirecektim? dedi.
X X X

Önce öðrenci,iki dakika sonra da öðretmen zili çaldý.Öðretmenler isteksiz bir þekilde dýþarý çýkýp sýnýflara doðru yöneldiler.Bazýlarý teneffüste bitiremedikleri sohbetlerini tamamlamak üzere bir-iki merdiven basamaðý çýkýp ,durdular.Bir kaç dakika sonra onlar da derslerine girdiler.
Müdür yardýmcýsý Faruk,dersi boþ geçen sýnýf var mý diye hýzlý adýmlarla koridorlarý dolaþmaya baþladý.En üst kattaki sýnýflarýn hepsinin dersi doluydu.Orta kata indi.Sol taraftaki sýnýf gürültüden yýkýlýyordu.Öðrencilere gürültü etmemelerini söylemek için sinirli bir þekilde kapýyý açtý.Öðrencilerin çoðu ayakta geziniyor,bazýlarý da sýralarýn üzerinde boðuþuyordu. Birbirine tebeþir ve kaðýt atanlar,açýk pencereden dýþarýya sarkanlar,yazý tahtasýna tuttuklarý takýmla ilgili slogan yazanlar…Ve kürsüye ayaklarýný koyup gözlerini kapamýþ olan Coðrafyacý Tekin Bey..
Müdür yardýmcýsýný bir süre sonra fark eden öðrenciler,yerlerine koþuþtular ve suskun bir þekilde beklemeye baþladýlar.Onca gürültüden sonra bu zýt ortamýn oluþmasý öðretmeni uyandýrdý.Gözlerini açýp Müdür Yardýmcýsýný görünce ayaklarýný kürsüden indirip toparlandý.Faruk bey öðretmene acý acý baktý ve hiçbir þey söylemeden sýnýftan çýktý.Orta katta da gelmeyen öðretmen yoktu.En alttaki sýnýflarda da öðretmen devamsýzlýðý olmadýðýný görünce biraz þaþýrdý.Çünkü her gün üç-beþ öðretmen ya raporlu ya da izinli olurdu.
“Bu gün rahatým demektir,bütün sýnýflar dolu olduðuna göre…” diye düþündü ve odasýna geçti,öðrenci devamsýzlýklarýný iþlemeye baþladý.Ýþini bitirdiðinde teneffüs zili çaldý.Bu teneffüs koridorlara çýkmayacak ve dinlenecekti.
O bunlarý düþünürken okulun yangýn alarmý baðýrmaya baþladý.Hemen dýþarý fýrladý, öðrenciler dýþarý doðru kaçýþýyordu,ama ilginci öðretmenler onlardan da önce bahçeye çýkmýþlardý.Okulun merdivenlerinden akan sular yangýn vanalarýnýn da açýldýðýný gösteriyordu.Bazý öðrencileri panik yapmamalarý için uyardý ve tüm öðrencilerin okulu boþalttýðýna emin olduktan sonra bahçeye çýktý.
Bahçede toplanan öðrenci ve öðretmenler birbirlerine sorduklarý sorularla ne olduðunu anlamaya çalýþýyorlardý.Müdür yardýmcýsý okulun arka tarafýndan topallayarak gelen Biyoloji öðretmeni Ömer beyi görünce yanýna koþtu ve sordu:
-Geçmiþ olsun hocam.Okulun arka tarafýnda ne arýyorsunuz,ayaðýnýza ne oldu?
-Sorma,teneffüste öðrenciler soru sorduklarý için öðretmenler odasýna inememiþtim.Olay beni ikinci katta yakaladý.Merdivenlerden inmek imkansýzdý. Ben de koridordaki balkondan aþaðýya atladým.Ayaðým biraz incindi.
-Bu yaptýðýnýzý çocuklar yapsa kýzarýz.Baþka kimse var mýydý sizin gibi atlamaya çalýþan?
-Valla Türkçeci Niyazi bey bir ayaðýný attý balkon demirine vazgeçti,sonra bir daha denedi gene vazgeçti.Baktým o atlamýyor,hiç olmazsa ben kurtulayým dedim.
-Altmýþ yaþýnda adam nasýl atlasýn?Sizin gibi yirmi beþinde deðil ya…
Kýsa sürede olay anlaþýldý.Bazý öðrenciler alarm düðmelerinin camlarýný kýrýp, yangýn vanalarýný da sonuna kadar açmýþlardý.Müdür yapanlarý buldu ve hemen okul disiplin kuruluna sevk etti.
Öðleden sonra okulda altý öðretmen hasta sevk kaðýdý alarak derslere girmediler.”Nazar deðdirdim” diye düþünüyordu Müdür yardýmcýsý.Okul gürültüden yýkýlýyordu.Sabahki yaþanan olay bazý öðrencilerin de sinirini bozmuþ, azgýnlýklarýný artýrmýþtý.Dersi boþ geçen sýnýflarýn baþkanlarý ellerindeki konuþan öðrenci numaralarýyla dolu listelerle Gýr Gýr Faruk’un odasýna geliyorlardý.Faruk baþkanlarýn verdiði listedeki öðrencileri odasýna çaðýrýyor ve uyarýda bulunuyordu.Uyarýdan anlamayýp ikinci kez þikayet edilen dört öðrenciyi karþýsýna aldý:
-Çocuklar yaptýklarýnýzýn suç olduðunu biliyorsunuz deðil mi?
-Biliyoruz öðretmenim.Özür dileriz.
-Özür bir kere kabul edilir.Ýkinci kez ayný þey olduðunda ceza verilir.Sizi disipline vermem gerekir.
-Yapmayýn öðretmenim,özür dileriz.
-Disiplinden alacaðýnýz ceza sicilinize iþlenir.
-Bir daha yapmayacaðýz öðretmenim.
-Disiplin olmazsa dayak cezasý vermek gerekir,ama öðrenciye dayak atmak yasak.Benden sizi dövmemi rica ederseniz disiplinden kurtulursunuz.Þimdi söyleyin:Disiplin mi,dayak mý?Dayaðý seçerseniz “Öðretmenim lütfen beni döver misiniz” diye ricada bulunmanýz gerekir.
-Þey…Öðretmenim lütfen beni döver misiniz?
Hepsi ayný ricada bulunduktan sonra eline bir cetvel aldý ve adeta cetveli avuçlarýna deðdirdi.Canlarýný acýtmamaya özen gösteriyordu.
Müdür yardýmcýsý kantinden bir çay söyledi.Arkasýna yaslanýp keyifle gelen çayý içmeye baþladý.Çayýn yarýsýný bile içmemiþti ki oda kapýsý önce hýzlý hýzlý çalýndý,sonra açýldý ve içeriye üç tane öðrenciyi yaka paça getiren Tarihçi Zekavet haným girdi.
-Faruk bey,ben bu öðrencilerden þikayetçiyim.
-Ne yaptýnýz çocuklar?
-Biz bir þey yapmadýk,öðretmenimiz bir yanlýþlýk yaptý galiba.
-Ben yanlýþ yapmam.Bunlar sýnav kaðýtlarýný vermediler.Sýnýf mevcudu otuz beþ kiþi,verilen sýnav kaðýdý sayýsý otuz iki.Tek tek kontrol ettim,bunlarýn kaðýtlarý yok.
-Öðretmenim biz sýnavýn en baþýnda kaðýtlarýný verenleriz.Baþka bir yere koymuþ olmayasýnýz.
-Susss!Bir de konuþuyor!Sýnýftaki çöp sepetine bile baktým.Yok,yoook! Sanýyorum kaðýtlarý yakýp imha ettiler.Çünkü çöp sepetinde yanýk kaðýt külleri var.
- Peki,birlikte sýnýfa gidip olayý inceleyelim,dedi Faruk bey.
Müdür yardýmcýsý sýnýfta baþkana bu öðrencilerin durumlarýný sorduðunda , hepsinin de çok çalýþkan öðrenciler olduðunu öðrendi.Sorular kolay geldiði için sýnavý önce tamamlayýp kaðýtlarýný vermiþ olabilirlerdi,ama gerçekten de çöp sepetinde yanýk kaðýt külleri de vardý.Zekavet haným’a:
-Hoca haným,öðrencilerin böyle bir þey yapmalarý için bir neden göremiyorum ben.Çantanýza baktýnýz mý?dedi.
-Evet baktým,orada da kaðýt yok,isterseniz siz de bakýn.
-Ben o amaçla söylemedim,ama bakýn çantanýzda kitaplar var.Onlarýn arasýna girmiþ olmasýn.Gelin odama gidelim.Hem biraz dinlenirsiniz hem de ne yapacaðýnýza karar verirsiniz.
-Ben kararýmý verdim.Bunlarý disipline göndereceðim.Odanýza gidelim,orada dilekçeyi de yazarým.
Müdür yardýmcýsý odasýnda Faruk beyin ýsrarý ile tekrar çantasýna bakmayý kabul eden Zekavet haným , Ýnkýlap Tarihi kitabýnýn içinde üç tane sýnav kaðýdý buldu.Gýr Gýr Faruk:
-Eee Zekavet haným,þimdi bu çocuklara karþý bir özür borcunuz var…dedi.

X X X
Okul müdürü Anadýn mý Samet,her gün olduðu gibi bugün de saat 07.00’de okula geldi.Cebindeki anahtarla giriþ kapýsýný açtý,üzerindekileri çýkarmadan tuvaletler dahil okulun bütün birimlerini gezdi.Bazý tuvalet duvarlarýna yazýlan yazýlarý gördü,öðrenciler okula gelmeden bu yazýlarý hizmetlilere sildirecekti.
Odasýna girdiðinde sýrtýndaki paltoyu kapý yanýndaki askýya deðil de makam masasýnýn yanýndakine astý.Bu konuda çok tedbirliydi,odaya giren bir kiþinin kapý yanýnda olursa paltosunun ceplerine bir þeyler koyabileceðinden kuþkulanýyordu.
Anadýn mý Samet görevine çok baðlý bir bürokrattý.Devletin malýna zarar verilmesi affedemeyeceði bir suçtu.Her akþam eve gitmeden önce de bütün okulu dolaþýr,varsa öðrencilerin açýk býraktýðý musluk ve lambalarý mutlaka kapatýrdý.Dört senedir bu lisede görev yapmasýna raðmen yolsuz bir iþ yaptýðýný duyan ya da söyleyen olmamýþtý.Oysa ki bazýlarý “Lisede altý ay müdür olayým,altý yýl hapis yatmaya razýyým!”diyebiliyordu.
Dünden kalan iþlerini tamamladýðýnda önce okul binasýnda kalan hizmetli Muzaffer kapýsýný çalýp bir emri olup olmadýðýný sordu.Biraz sonra da diðer hizmetliler geldi.Hepsi ile kýsa bir toplantý yapýp gerekli direktifleri verdi.Onlar gittikten sonra Müdür Yardýmcýsý ile o gün yapýlacak iþleri gözden geçirdiler.Onlar konuþurken Kimya öðretmenlerinden Yücel bey bir evrak imzalatmaya geldi.O gittikten sonra Faruk bey:
-Müdürüm Yücel beyin kýyafetine dikkat ettiniz mi?dedi.
-Evet,beline baðladýðý kemer at nalýndan da büyüktü ve oldukça da parlaktý.
-Onu deðil de sýrtýndaki gömleði soruyorum.
-Evet o da biraz inceydi.Bu soðukta öyle giyinmesi saðlýðý açýsýndan sakýncalý.
-Gömleðin içindeki bayan kombinezonunu görmediðiniz anlaþýlýyor.
-Evet fark etmedim,ama boþ ver,bize ne?Herkes cinsel tercihinde özgür deðil mi?
-Evet de, bazý öðrenciler model olarak Yücel beyi alýrlarsa…
-Doðru da yapabileceðimiz fazla bir þey yok.Benim sizden bir ricam olacak .
-Buyurun emriniz olur.
-Ben konuþursam yanlýþ anlaþýlýr,þu meþhur bir matematikçi var ya…
-Kim olduðunu anladým.Onunla ilgili ne yapabilirim?
-Hakkýnda kendi öðrencilerine özel ders veriyor diye bir sürü þikayet var.Veli sözlü þikayet ediyor,ama “yazýlý yap þikayetini” deyince hemen çark ediyor. Elimde somut delil olmadan bir þey yapamam ki!
-Bazý sýnýflardaki yazýlý yoklamalarda geçer not alan bir-iki kiþiymiþ ve onlar da ondan özel ders alan öðrencilermiþ.
-Daha neler var da hiç birisini kanýtlayamýyoruz.Koruma derneði baþkaný geldi geçen gün bana.Kýzý bu adamýn sýnýfýndaymýþ.”Karnesine kýzýmýn bu ders zayýf gelirse derneði býrakýrým,kýzým gece gündüz matematik çalýþýyor” dedi.O da býrakýrsa derneðe baþkan olacak adam nereden buluruz?O nedenle,bu öðretmenle bir konuþsanýz …
-Yoksa kendi öðretmeninize rüþvet mi vermemi teklif ediyorsunuz?
-Þu düþtüðümüz hale bir bakýn.Daha açýk konuþamýyorum,ama sanýyorum ne demek istediðimi anladýnýz.
-Anladým ve umarým bu konuda elimden bir þeyler gelir.
Müdür yardýmcýsý gittikten sonra ilk ders giriþ zili de çaldý.Postacýsýndan, zabýtasýna, velisine varýncaya kadar bir çok kiþinin iþini halletmeye çalýþtý müdür.En son gelen ziyaretçi gitmeye pek niyetli görünmeyen emekli bir milli eðitim müfettiþiydi.Daha doðrusu kendisini öyle tanýtmýþtý.Emekli olduktan sonra büyük bir fabrikanýn satýn alma iþlerini yürütüyormuþ. Adam çayýný içtikten sonra konuya girdi:
-Müdür bey,bizim sizden bir ricamýz olacak.
-Elimizden bir þey gelirse yaparýz.
-Çalýþtýðým fabrikanýn sahibinin baþka bir lisede son sýnýfta üç dersten takýntýsý olan bir oðlu var.O okuldaki öðretmenler bu çocuktan hoþlanmadýklarý için kaldýðý dersleri sýnavda verip mezun olmasý mümkün deðil.
-Siz de bilirsiniz,sýnavlarda kullanýlan kaðýtlarda, öðrenci isimlerinin yazýlý olduðu yer yapýþtýrýlarak kapatýlýr.Yani kaðýdýn kime ait olduðunu hiçbir öðretmen bilemez.Üstelik geçer not alacak kadar cevap verdiðine inanýyorsa velisi Ýdare Mahkemesine baþ vurup baþka bir komisyon tarafýndan kaðýdýnýn tekrar okunmasýný saðlayabilir.Bütün bunlara raðmen içinizde bir kuþku kalacaksa bizim okulumuza kaydýný aldýrýn,burada sýnavlara girsin.Madem ki eðitimcisiniz, sizin hatýrýnýza bunu yapalým.
-Sað olun,anlayýþýnýza çok teþekkür ederim.Ama bizim istediðimiz bu üç dersten geçeceðinin garanti edilmesidir.Bunu yaparsanýz okulunuza ve þahsýnýza önemli getiriler saðlarýz.Miktarýn hiç önemi yok.Söyleyeceðiniz her rakam kabulümüzdür.
-Beyefendi þu anda açýkça bana rüþvet teklifinde bulunuyorsunuz.Siz de devlet görevi yapan birisi olarak bu isteðinizin yapýlamayacaðýný ve suç olduðunu biliyorsunuzdur.Çayýnýz bittiyse gidebilirsiniz,tanýþtýðýmýza memnun olduðumu söyleyemeyeceðim.
-Müdür bey,açýkça bir þey söyleyeceðim,ama sakýn kýrýlmayýn:Aptallýðýnýza doymayýn, çünkü ben bunu yaptýracak çok yer bulurum.Hoþça kalýn.
Adam çýktýktan sonra müdür, baþýný ellerinin arasýna alýp biraz düþündü.Þaþkýndý ve yüzü kýpkýrmýzý kesilmiþti.Bu gün þansýna konular hep rüþvetle ilgiliydi.Biraz sonra da bir tabanca olayý yaþayacaðýný bilmiyordu.Nitekim kapýda Zekavet haným ve bir öðrenci belirivermiþti bile.Zekavet haným:
-Müdür bey,ben bu öðrenciden þikayetçiyim.
-Hoca haným,öðrencilerle ilgili þikayetlerinizi müdür yardýmcýlarýna yapýn. Onlar öðrencileri benden daha iyi tanýrlar.
-Müdür bey,bu iþlenen suç onlarýn yetkisini aþar.Onun için size geldim.
-Peki,söyleyin o zaman !
-Bu çocuk,bir haftadýr sýnýfta tabanca gösterip beni tehdit ediyor.Ben Bulgaristan’daki zulüm döneminde hep öldürülme korkusuyla yaþadým.Onun için silahlardan hoþlanmam.
-Oðlum,öðretmeninin söyledikleri doðru mu?Elinizde kitap olmasý gerekirken silah mý var?
-Valla hocam yalan.Bu karý manyak mý ne?
-Sus ,terbiyesizlik etme.Öðretmenine karþý böyle konuþamazsýn!
-Özür dilerim.Öðretmenimiz bir derste silahlardan çok korktuðunu anlatmýþtý.Ben de þaka yapmak için kardeþimin oyuncak tabancasýný getirdim.Ýlk gördüðünde beni teneffüste bir köþeye çekip “Bundan sonra bana o silahý gösterme!Eðer nota ihtiyacýn varsa söyle.Kaç numara istersen vereyim sana” dedi.
-Yalan söylüyor ve de þu anda silah üzerinde.
Müdür öðrencinin üzerini aradýðýnda gerçekten de bir silah buldu,ama bu sadece kapsül atan oyuncak bir tabancaydý.Zekavet hanýma:
-Korkacak bir þey yok hoca haným.Þimdi bu öðrenciyi Faruk beye götürün ve olayý anlatýn.O gereðini yapar,dedi.

X X X

Öðretmenler odasýnda o saat dersi olmayanlar hararetli hararetli tartýþýyorlardý.Felsefe öðretmeni antrenör Bahattin beyin sesi hepsinden yüksek çýkýyordu:
-Öðretmenlik mesleðini övgülerinizle bana sevdiremezsiniz.Yirmi altý senedir ben bu iþi yapýyorum.Ýyi olan,insana mutluluk veren yaný neresi?
-Yetiþtirdiðiniz öðrencileriniz hocam…
-Yolda gördükleri zaman selam vermemek için görmemezlikten gelen öðrencilerim mi?
-Onlara aktardýðýnýz bilgileriniz…
-Onlara aktaracaðým diye her sene tekrarladýðým ayný þeyler mi?Tekrar yapa yapa beynim yaratýcýlýk özelliðini yitirdi.Yaptýðýmýz iþi dýþarýdan bakanlar bir þey zannediyorlar.Biz de bu havaya kendimizi kaptýrýp böbürleniyoruz.Yok tanrý mesleðiymiþ de,þöyle kutsalmýþ da,ýþýk saçarken eriyen bir mummuþ da…Geçin bunlarý,yaptýðýmýz papaðan gibi hep ayný þeyleri söylemek.
-Üniversite sýnavlarýný kazanmalarýndaki katkýnýz.
-Doðrusu kazanýp kazanmamalarý beni pek enterese etmiyor.Ben görevimi yapýyorum dersimi anlatýyorum,sorumluluðumu yerine getirdikten sonra vicdanen rahatlýyorum.Kazanma olayý benim dýþýmda bir olay.
-Bu söyledikleriniz profesyonelce bir yaklaþým.
-Amatörlükten hep korkmuþumdur.Amatörlüðü övenler insanlarý angarya iþlerde kullanmayý amaçlayanlardýr.Profesyonel anlayýþa göre ,her iþin bir bedeli vardýr.
Öðretmenler odasýna yeni gelen resim öðretmeni Ebru haným mantosunu astýktan sonra asýk bir suratla bir sandalye çekip oturdu ve kimse bir þey sormadan konuþmaya baþladý:
-Arkadaþlar,duydunuz mu Ýngilizce öðretmeni Alev haným evinde kendi öðrencilerine özel ders verirken maliyeciler tarafýndan yakalanmýþ.TV kameralarý ve gazeteciler Alev’in evinin etrafýný doldurmuþlar.
Ortalýkta buz gibi bir rüzgar esmeye baþlamýþtý.Kimse tek kelime söylemiyordu.Korku ve sevinç karýþýmý bir duygu içindeydiler.Korkmuþlardý , çünkü o kiþi kendileri de olabilirdi, sevinmiþlerdi çünkü þimdilik böylesi bir olayý yaþamamýþlardý. Sessizliði bozan gene Bahattin bey oldu:
-Ýlahlar bir kurban verilmesini istediler ve emirleri yerine getirildi.Alev haným þansýna küssün.Bu iþi yapanlarýn sayýsý o kadar çok ki.Bunu kimse engelleyemez. Þuna eminim ki birçok maliyeci de çocuðuna bu yolla özel ders aldýrýyordur. Okulda yapýlan özel veli görüþmeleri bu iþi pazarlamak amacýyla kullanýlmýyor mu? Býrakýn fen gibi zor dersleri sosyal gibi kolay derslerden de þakýr þakýr özel dersler verilmeye baþlanmýþ.Bu iþin bir piyasasý var.Ücretler belirlenmiþ,kurallar belirlenmiþ.Sadece bazýlarý vicdanlarýný rahatlatmak için dersine girdiði öðrenciye deðil de paslaþtýðý arkadaþýnýn öðrencisine ders veriyormuþ.
-Siz neler söylüyorsunuz hocam?Öðretmenlik mesleðine,böylesine kutsal bir göreve bu yakýþtýrmalarýnýz çok çirkin…
-Evet,ben herkese iftira ediyorum.Sizlerin kendinize bile itiraf edemediðiniz, ama hepinizin bildiði bu gerçekleri burada itiraf etmenizi elbette beklemiyorum. Birbirimizi kandýrmaca oyununu oynamaya devam edelim.Benim gibi oyun bozan mýzýkçýlarý da oyundan atarsýnýz,olur biter!

X X X


Okul müdürü, kendini þikayet eden bir öðretmenle ilgili ifade almak için gelen müfettiþin karþýsýnda kan-ter içinde kalmýþtý.Ýfade tutanaðýný imzalayýp müfettiþe uzattý.Kapýsý vurulduðunda ikisi de baþlarýný kapýya doðru çevirdiler.Çünkü müdür nöbetçi öðrenciye müfettiþ gitmeden kimseyi odasýna almamasý için sýký sýkýya tembih etmiþti.Demek ki çok acelesi olan birisiydi bu gelen.
Üzerinde eþofmaný ve elinde günlük planýyla Beden Eðitimi öðretmeni Cihan Bey,müdürün masasýna yaklaþýp hiçbir þey söylemeden elindeki kaðýdý býraktý.Müfettiþ,öðretmene dikkatlice baktýðýnda ayaklarýnýn da çýplak olduðunu yani ayakkabý giymediðini gördü.Dýþarýdan birisi zannettiði için o çýkýnca müdüre sordu :
-Müdür bey, bu bey kim böyle?
-Beden Eðitimi öðretmenimiz Cihan bey,efendim.
-Mesele anlaþýlmýþtýr,gönlünüz rahat olsun,bu soruþturma burada kapatýlmýþtýr. Gördüklerim bana yeter.
Bu konuþma kendisini þikayet eden hakkýnda da müdüre ipuçlarý vermiþti. Müfettiþi bahçe kapýsýna kadar uðurlayýp geri döndüðünde alt koridorda çýðlýklar atarak koþan Müzik öðretmeni Esra hanýmý gördü.Gözleri korkudan fal taþý gibi açýlmýþtý.Hemen koluna girip odasýna götürdü,bir bardak su içirdikten sonra elini yüzünü kolonya ile yýkamasýný saðladý. Kendine geldiðini anlayýnca sordu:
-Hoca haným,sakinleþti iseniz meseleyi bana anlatýn.
-Müdür bey,matematikçi Kazým bey benim sýnýfýmda.
-Sizin sýnýfýnýzda onun iþi ne?Hem o uzun süredir raporlu.Heyet raporu almýþtý üç ay.Rapor süresi doldu mu acaba?
Kazým bey öðretmenliðinin ilk yýllarýnda geleceði çok parlak görünen bir kiþiydi. Öðrencileri için olaðanüstü bir çaba harcýyordu.Oldukça da zekiydi.Daha sonra hareketlerinde anormallikler görülmeye baþlandý.Nöbeti sýrasýnda hiç suçu olmayan bir öðrencinin ensesine tokat atýp da çocuðun metrelerce ileriye düþmesi üzerine görev yapamayacaðý anlaþýldý.
Ýncelemeler sýrasýnda babasýnýn evlenmeden önce beyninden yaralandýðý,evlendikten ve üç tane erkek çocuðu olduktan on iki sene sonraki tüm yaþamýný akýl hastanesinde geçirdiði görüldü.Kalýtsal olarak bu hastalýðýn Kazým beye de geçtiðini doktorlar düþünüyorlardý.Önceki okulu bu nedenle bir yolunu bulup buraya gönderilmesini saðlamýþtý.
Öðretmen,yanýndaki su bardaðýndan bir yudum içerek devam etti :
-Dersin ortasýnda kapýyý bile vurmadan sýnýfa girdi.Buyurun, dedim. Öðretmenliði özlediðini oracýkta ve ayakta dersi dinlemek istediðini söyledi.Kabul ettim,ama biraz sonra öðrencilerle konuþmaya,þakalaþmaya baþladý. Hatta bazýlarýna vuruyordu da.Bir ara herkesi istiklal marþýný söyletmek için ayaða kaldýrdý.En az beþ kere bunu tekrarlattý.Hareketleri öðrencileri korkutmaya baþlayýnca koþarak sýnýftan kaçtým. Müdür bey ne olur onu oradan alýn,çocuklara zarar vermesinden korkuyorum.
-Siz endiþelenmeyin,ben þimdi hizmetliyi gönderip buraya çaðýrýrým onu.Siz de çocuklarýn baþýna gidin.

Kazým bey müdürün karþýsýnda ayakta bekliyordu.Oturmasý için ýsrar etmesine raðmen oturmuyordu:
-Aylardýr zaten oturuyorum müdür bey,biraz ayakta dursam ne çýkar?
-Rapor süreniz doldu mu?
-Evet doldu ve ben göreve baþlamak için geldim.Çünkü doktorlar da artýk bana rapor vermiyorlar.
Kapý vuruldu ve nöbetçi öðrenci :
-Müdür bey,bir beyefendi sizinle görüþmek istiyor.Çok önemliymiþ,dedi.
-Al içeri kýzým.
Gelen Kazým beyin aðabeyi idi.Adam hemen söze baþladý:
-Müdür bey çok özür dilerim.Sizi rahatsýz etti mi?
-Þimdilik sorun yok.Doktorlar niye Kazým beye rapor vermiyorlar.Tedavisi varsa bu hastalýðýn uygulasýnlar.Yoksa rapor versinler.Ben Kazým beyi asla çalýþtýramam.Ýsterse yýllarca raporsuz göreve gelmesin.Ben bu sorumluluðu üstlenirim.Çünkü burada binlerce çocuk var,onlarý düþünmek zorundayým.
-Bu hastalýðýn çaresi yok.Babam bundan ölmüþ,geçen sene ayný hastalýktan Kazým’ýn büyüðü olan kardeþimi de kaybettik.Nasýlsa bu dert bir tek bende çýkmadý.
-Bakýn þimdi size bir hasta sevk kaðýdý hazýrlatayým.Onunla ilaçlarýný yazdýrýrsýnýz bir doktora.Bu arada ben de Kazým beyi malûlen emekli etmenin yollarýný araþtýrayým,bulunca sizi haberdar ederim.
-Ama raporsuz nasýl çalýþýyor göstereceksiniz…
-Dedim ya raporu maporu boþ verin!Bu çözüm deðil.Meseleyi kökünden halledelim.
Müdür telefonu çevirip memur Ayla hanýma bir hasta sevk kaðýdý hazýrlamasýný söyledi.Beþ dakika sonra sevk kaðýdý Kazým beyin elindeydi.
Abisi gitmek için ayaða kalktýðý sýrada Kazým bey :
-Müdür bey,gitmeden önce size bir yanlýþýn doðrusunu anlatmak istiyorum.
-Bir an önce gidelim Kazým,müdür beyi yeterince rahatsýz ettik zaten.
-Ellemeyin anlatsýn,yoksa aklýna takýlý kalýr o þey ve daha sonra da anlatmak için gene okula gelir.
-Bakýn bir noktadan sonsuz doðru geçermiþ deniliyor.Bunun yanlýþlýðýný size kanýtlayacaðým,dedi ve cebinden çýkardýðý kalemle sevk kaðýdýnýn arkasýna bir þeyler çizmeye baþladý.
-Kazým bey,sevk kaðýdýnýn arkasýna yazmayýn,o haliyle görünce doktor kýzabilir.Size baþka bir kaðýt vereyim,isterseniz oraya yazýn.
-Müdür bey,burada boþ yer varken baþka kaðýt ziyan edilir mi?dedi ve dakikalarca anlattý.Konuþmasý bitince uysal bir çocuk gibi abisinin elinden tutarak oradan ayrýldý.
Müdür bu iþ için hemen kollarý sývadý,Kazým beyin dosyasýný inceledi,ama yýllar geçmesine raðmen önceki okulundaki dosyasýnýn gelmediðini gördü.Memura bunun nedenini sordu.O da defalarca istediði halde önceki okulun dosyayý göndermediðini söyledi.Önceki çalýþtýðý okulu aradý,telefondaki okul müdürü:
-Müdür bey,sizin de bildiðiniz gibi o arkadaþ biraz dengesiz.Buradaki arþive girip kendi dosyasýný alýp yýrtmýþ olabilir.Çünkü bütün aramalarýmýza raðmen maalesef bu güne kadar bulamadýk,dedi.
Eski okuluyla,milli eðitimle ve hastanelerle olan yazýþma tam altý ay sürecek ve çalýþýyor görünen ama çalýþmayan Kazým bey, en sonunda malûlen emekli edilebilecekti.

X X X

Lisede görev yapan elemanlar arasýnda bekar olanlarýn sayýsý oldukça fazlaydý.Bunlardan memur Gülgeç Ayla ve Müdür Yardýmcýsý Alýngan Mualla baþ baþa sohbet ediyorlardý. Ayla’nýn heyecaný dikkat çekiciydi:
-Ayný adam olduðuna eminim Mualla haným.Üç gündür peþimde.Korkudan düþüp bayýlacaðým neredeyse.Kendimi okula atýncaya kadar heyecandan ölmezsem iyidir. Biliyorsunuz dolmuþtan indikten sonra,okula gelebilmek için uzunca bir yol yürümek zorundayým.Nereden bu adam bana musallat oldu,anlayamadým.Amacýnýn iyi olduðunu bilsem,bu kadar endiþelenmem ama…
-Aylacýðým,meseleyi bir de müdür beye anlatsan.Nasýl bir tedbir alýnmasý gerektiðini o bilir.
-Valla düþünmedim deðil anlatmayý,fakat utandým.Gerçi o benim aðabeyim sayýlýr.Çok þeker bir adam.Ben ona sarýlýp þapur þupur öperim.Kötü bir niyetim yok caným.Tabii ki aðabey niyetine.
-Bunda utanýlacak bir þey yok caným.Bizim düþünemediðimizi o mutlaka düþünür.
-Bu okulu çok seviyorum,ama evime uzak olduðu için milli eðitime gidip tayin istemiþtim.Þimdi bunu çabuklaþtýrmanýn bir yolunu bulmalýyým.Tanýdýðým falan da yok ki…
-Boþuna tayin mayin için koþuþturma!Müdür bey seni býrakmaz.Tayinin çýksa bile,ne yapar eder durdurur.Sonra ona karþý mahcup olursun.”Benden habersiz ne iþler yapmýþsýn!” derse ne cevap verirsin?
-Doðru valla,benim her konuda aðabeyime yani müdürüme danýþmam lazým,deyip oradan ayrýldý ve üstünü baþýný toparlayýp müdürün odasýna girdi. Bunu nasýl yaptýðýna o da þaþmýþtý ama bir cesaret gelmiþ ve yapmýþtý iþte.
Olaný biteni anlattýktan sonra,müdür:
-Her sabah iþe gelirken sizi karþýlamasý için hizmetlilerden birisini görevlendireceðim. Okula duraktan beraber gelirsiniz.Ýsterseniz çýkýþ saatinde de götürsün.
-Çýkýþta istemez müdür bey.Kendim gidebilirim.
-Yalnýz sizden bir isteðim var.
-Buyurun emredin.
-Bu ve bunun gibi olaylarda mutlaka bana bilgi vereceksiniz.Benim haberim olmadan bir þey yapmayacaksýnýz.Söz mü?
-Söz efendim,söz aðabeyciðim.Ayy affedersiniz..Ben yerim böyle aðabeyi..Dur bi kerecik öpeceðim.Benim her sorunumda bana yardým eden bir aðabey…
-Dur deli kýz,napýyorsun?Elalem ne der?
-Elalem beni ilgilendirmez,gerçekten aðabeyim olsaydýnýz sizi ancak bu kadar severdim.
-Sað ol,sað ol.Þimdi lütfen okulumuza atanan öðretmenlerin görevlerine baþlama yazýlarýný yazýver de imzalayayým.Bu gün milli eðitim bu konuda acele etmemizi istedi.
-Derhal efendim,beþ dakika içinde hepsi hazýr,ama önce size kendi ellerimle bir kahve yapmama izin verin.Ýçimden geldi…
-Tamam da,zahmet olmasýn.


X X X

Esrarengiz takipçisi Gülgeç Ayla’nýn yanýnda koruma olduðu için takipten vazgeçti,ama bu sefer sekiz,on gün sonra çýktý okula geldi.Oldukça þýk giyinmiþ ve özenle saç sakal traþý olmuþtu.Davranýþlarýyla kibar ve zengin birisi olduðunu belli ediyordu.Ayla’nýn yüreði kýpýr kýpýrdý.Uzun yýllar beklemenin ödülünü alacaðýný düþünüyordu.Adam:
-Ben Þahin,diye kendisini tanýttý ve devam etti:
-Yaptýðýmdan dolayý öncelikle sizden özür dilerim.Sizi ilk defa milli eðitimde gördüm, baþka bir okula nakil için gelmiþsiniz.Orada müdüründen odacýsýna kadar hepsini tanýrým .Daha önce tanýþmýþ olsaydýk sizin iþinizi hemen hallederdik. Ýnþallah bundan sonra…
-Estafurullah,ama ben gerçekten günlerce çok korktum.Sizin gibi bir beyin böyle bir þey yapacaðý aklýma gelmedi tabii…
-Tekrar çok özür dilerim,ama sizi önceden çok iyi incelemekti amacým.Sizinle ilgili bana bilgi verenler oldu ama bir de ben kendi gözlerimle göreyim istedim. Malûm bu devirde kimseye güven olmuyor.
-Haklýsýnýz da…Þey gene de…
Bir þeyler sezinlemeye baþlayan Ayla’nýn dili dolaþmýþtý.Bu büyük bir þans mýydý acaba?
-Ýnþaat iþleriyle uðraþýyorum.Ýþten güçten bu güne kadar bazý þeylere zaman bulamadým. Ýnþallah bundan sonra…
-Ýnþallah…
-Bakýn ne diyeceðim,gelin bir yemeðe gidelim.Böylelikle hem kendimi size affettirmeye çalýþayým ve hem de birbirimizi daha yakýndan tanýyalým.
-Bilmem ki daha ilk görüþmede yemeðe çýkmak doðru mu?
-Ayla haným,Ayla hanýmmm hangi devirde yaþýyoruz.,dedi Þahin ama farkýna varmadan sesini oldukça yükseltmiþti.Hemen hareketini düzeltti:
-Kusura bakmayýn,biraz heyecanlýyým da…
Az kalsýn “Ben de!” diyecekti Ayla.Kendini zor tuttu ve :
-Mesai henüz dolmadý,onun için müdür beyden izin almam gerekir.
-Caným ,önemli bir iþim falan var,dersiniz.
-Bir deneyeyim.Lütfen bana bir iki dakika izin verin,gidip konuþayým.
Odasýna giren Ayla’nýn yüzünden bir þeyler olduðunu müdür hemen anladý.Yüzü kýpkýrmýzý olmuþtu ve gözleri yere bakýyordu.Müdür:
-Ayla haným,buyurun oturun.
-Oturmasam daha iyi efendim.Acele bir iþim çýktý da,iþten biraz erken ayrýlabilir miyim?Ýzin verirseniz,birazdan çýkmak istiyorum.
-Nasýl bir iþ bu?Çok mu önemli?
-Özel efendim.
-Hani hiçbir þeyi saklamadan anlatacaktýnýz?
-Korkuyorum,o yüzden anlatamýyorum.
-Neden korkuyorsunuz?Doðruyu söyleyin size yardýmcý olayým.
-Utanýyorum da,nasýl söylesem…
-Býrakýn bunlarý da gerçeði anlatýn.
-Hani beni takip eden biri vardý ya,o þimdi burada.Meðerse niyeti iyiymiþ.
-Ne demek niyeti iyiymiþ?
-Yani çok ciddi.Birbirimizi daha iyi tanýmak için beni yemeðe davet etti.Tabii izin verirseniz.
-Neeee,dedi müdür.Öyle baðýrdý ki Ayla korkudan titremeye baþladý.
-Ayla haným,siz çocuk deðilsiniz,tabii size izin vereceðim,ama þu beyi bir de ben görsem…
-Bir görseniz,bir görseniz;tam bana göre.Bu iþ de bozulur diye çok korkuyorum. Ancak sizden bir zarar gelmeyeceðini de biliyorum.Hemen odanýza onu getireceðim.
Biraz sonra üçü müdür odasýnda hem çaylarýný içip hem de sohbet ediyorlardý.Müdür olaný biteni iyi anlamak istiyordu:
-Þahin beydi,deðil mi?
-Evet efendim.
-Ne iþle uðraþýyorsunuz Þahin bey?
-Müteahhidim efendim.Buradaki hastaneyi ben yaptým.Doktor Hayati bey çok yakýn arkadaþýmdýr.
“Deli doktoru” diye düþündü müdür ve gene sordu:
-Baþka tanýdýðýnýz doktor da var mý orada?
-Var,ama adlarýný unuttum.Doktor lazýmsa yardýmcý oluruz müdür bey.Okulun tamiratýyla ilgili de emirlerinizi beklerim.Yanlýþ anlamayýn ama okul sadece sizin deðil hepimizin. Madem ki Ayla haným vasýtasýyla tanýþtýk…
-Ayla hanýmý daha önceden tanýyor musunuz?
-Amann müdür bey,Þahin bey beni nereden tanýyacak?Ýzin verirseniz gideceðimiz yemekte tanýþacaðýz.
-Þahin bey güvenilir bir insana benziyor,ancak az önce milli eðitimden telefon ettiler ,okula teftiþ için müfettiþ göndermiþler.
-Kýrk yýlda bir kere izin istedim,onda da aksilik çýktý müdür bey.Siz bilirsiniz gene de…Acaba bir kolayý yok mu?
-Üzgünüm,ama yok.
Bu laf üzerine Þahin bey,izin isteyip ayaða kalktý,Ayla da onu yolcu etti.Müdür:
-Ayla haným,misafirinizi geçirdikten sonra tekrar gelin de hangi dosyalarý müfettiþe hazýr etmeniz gerektiðini size söyleyeyim.
Ayla,tekrar odaya girdiðinde çok bozulduðunu belli ediyordu:
-Bu müfettiþler de tam gelecek zamaný buldular.Saat kaçta burada olacaklar?
-Hiç olmayacaklar.
-Aþk olsun müdür bey!Demek ki benim iþimi bozmak için böyle söylediniz.Ne kaçýrdýðýmý bir bilseniz.Bunu sizden beklemezdim…
-Ne kaçýrdýðýný bilemem,ama istersen iki dakika otur da Þahin beyin kim olduðunu birlikte araþtýralým.Önce Psikiyatrist Hayati beyle konuþalým.Numarasý þurada benim ajandada vardý.Ah,buldum.
Numarayý çevirdi.Hattýn öteki ucundaki doktora kendisini tanýttý ve :
-Doktorcuðum,bu gün benim yanýma sizin bir arkadaþýnýz geldi.Sizden söz ettik.
-Kimmiþ o?
-Müteahhitmiþ galiba…
-Þahin mi?
-Evet,hastaneyi yapan müteahhit.Sizin de çok samimi bir arkadaþýnýzmýþ.
-Ne samimisi.Diðer delilerle ne kadar samimiysem onunla da o kadar.
-Deli mi?
-Evet deli,hem de kýrk altýlýlar koðuþundan kaçan bir deli…Sizden bir þey istemedi ya..Çok þýk giyinir ve müthiþ ikna yeteneði vardýr.
-Bir þey istedi de biz vermedik.
-Ýyi etmiþsiniz,Allahýn manyaðý her yerde benim adýmý kullanýyor.Üç aydýr ses çýkmýyordu. Çok þükür burayý terk etti diye düþünürken gene ortaya çýktý.Kusura bakmayýn müdür bey,çok sinirlendim.O yüzden baðýrýyorum.
-Önemli deðil doktorcuðum,rahatsýz ettim,görüþürüz.
Bütün konuþmalarý Ayla’ya aktaran müdür:
-Ayla haným gördün mü ne kaçýrdýðýný,daha doðrusu kaçýrmadýðýný…dedi.

X X X

Zýrva Gazetesi’ne eklenen inciler:

“Sayýn veli,bir öðretmenin kendi öðrencisine özel ders vermesi suçtur.” Anadýn mý Samet.
“Sayýn müdürüm,bunu bize deðil de öðretmenlerine söylesen…! “ Koçero Hamza.
“Öðrenci kayýtlarýnda para almak da suç ama,gitti 200 liram.Doktora verecek param da kalmadý.” Dertli Yeliþ.
“Doktoru moktoru boþ ver Yeliþ abla ,kefir iç kefir…Ben denedim,her þeye iyi geliyor. “ Kefirci Esin
“Geç buldum ama çabuk kaybettim.” Gülgeç Ayla.
“Duydunuz mu bir adam Gülgeç Ayla’ya dünür gönderecekmiþ.Ben inanmadým ya! Günahý söyleyenin boynuna. “ Dedikoducu Safiye.
“Sevgili Ayla,inan ki niyetim ciddiydi. “ Müteahhit Þahin.
“Belediye’de her türlü rüþvet alma ve vermeler yasaklanmýþtýr. “Zabýta Amiri Hilmi.
“Vatandaþ yesin diye patlýcaný 1 liraya,ýspanaðý 75 kuruþa,patatesi 50 kuruþa,muzu 2,5 liraya indirdim.Hade taaaaze patlacaaaaan. “Zerzevatçý Deli Çingene.
“Muz mu,nedir o? Gariban Gurbet.
“Yaramazlýk yapan çocuklarýnýz itina ile dövülür,pardon dilim sürçtü,eðitilir diyecektim.” Gýr Gýr Faruk.
“Bulgaristan’a gidiyorum.Lütfen sipariþlerinizi unutmadan yazdýrýn.Örgüt arkadaþým Faruk bey’e sýrrýmýzý sakladýðý için teþekkür ederim.” Tarihçi Zekavet.
“Öylesine zayýfladým ki,darýsý tüm dostlarýma…”Çorba Ye Formda Kal Burcu.
“Def-i haceti gelenler dikkat! Çekinmeden gelin,çünkü ücretlerde yüzde on indirim yaptým. “ Zart Zurt Okan.
“Çenemin çok konuþmaktan çýktýðýný söyleyenler günahlarýmý alýyorlar.” Çýkýk Çene Raziye.
“Çýkmayan falým yok.Küp küp altýn bulanlara sorabilirsiniz. “ Falcý Recep.
“Sevgili hýrsýzým,bundan sonra artýk görüþmesek,diyorum.” Galerici Altan.
“Bu ay iþler kesat gitti,sadece üç küt kütüm var.O yüzden lütfen köpeklerinizi baðlamayýnýz. “ Küt Küt Seyfettin.

X X X

Al-Makam bir þeyler yemek ve bir- iki kadeh içki içmek için dýþarýya çýktý.Etraftaki lokantalara ,meyhanelere bakacak ve hoþuna giden birisine girecekti.Çünkü hangisinin daha iyi olduðu konusunda bir bilgisi yoktu.Yarým saat kadar arandý.Ýyice acýkmýþtý,kararsýzlýðýna sinirlendi.Karþýsýna ilk çýkan yere girecekti,baþka bir seçeneði zaten yoktu.Memleketim deresinin yanýna yaklaþmýþtý.Bulunduðu yerden biraz ileride kapýsýnda “Agopun Yeri” yazan tek katlý,eskice bir bina gördü.Kapýsýný açtý,içeridekilere selam verdi.
Hemen hemen bütün masalar dolmuþtu,ama garson yabancý olduðunu anladýðý için iki kiþinin oturduðu bir masada ona bir yer ayarlayýp sipariþini aldý.Izgara kokusu çok nefisti. Acaba acýktýðý için mi ona öyle geliyordu?Az sonra sipariþler gelip yemeye baþlayýnca bunun acýkmakla bir iliþkisi olmadýðýný anladý.

Agop’un Yeri,on üç tane masasý bulunan,upuzun bir meyhaneydi.Duvarlarý çeþitli firmalarýn verdiði takvimlerle doluydu.Ayrýca duvarlarda hayvan postlarý,tespihler,iþyeri ruhsatý,KDV’nin fiyatlara dahil olduðunu yazan bir levha,gürültü ile ilgili yasal bir uyarý,içkinin fazlasýnýn zararlarýný anlatan birkaç þiir ve eskiden köylerde kullanýlan çeþitli tarým araçlarý asýlýydý.
Neden bu adý aldýðýný bilen yoktu,ama gene de herkes bu adý kullanýrdý.Mezeleri ucuz ve kaliteliydi.Etler porsiyon olarak deðil tartýlarak satýlýrdý.Bilhassa gece bütün masalar dolu olurdu.Her iki tarafa müþterilerin rahatça izlemeleri için televizyonlar konulmuþtu.Yalnýz çoðunlukla televizyonlar açýkken öte taraftan müzik seti de çalýþtýrýlýrdý.Tabii bu þartlarda televizyonlarýn sesini sonuna kadar kýsmak gerekirdi.Bazen televizyondaki görüntüde bir cenaze varken müzik setinden hareketli bir parça duyulabilirdi.
Izgara ocaðýnýn hemen önüne on santim yüksekliðindeki bir platformun üzerine herkesin dilediði zaman çýkýp konuþabileceði bir kürsü konmuþtu.Ancak kürsüde bilgiseveroflardan baþka pek konuþan olmadýðý için ilk baþta serbest kürsü olan adý daha sonra “bilgiseverof kürsüsü” olarak deðiþtirilmiþti.
Kürsüye çýkýp da konuþan olduðu zaman televizyon,müzik seti hatta insanlar susardý.Konulmuþ bir kural olmamasýna raðmen bazen konuþmacýya soru da sorarak anlatýlanlar herkes tarafýndan dinlenirdi. Maçlarýn televizyondan yayýnlandýðý geceler de buna dahildi.En fanatik sporsever bile ,konuþmacýyý susturup maçý izleme arzusunu söylemezdi.
Bu gece ,diðer gecelerin çoðunda olduðu gibi yine kürsüde bilgiseverof Umursamaz Rüþtü vardý.Herkesi selamladý,bu selam bolca alkýþ aldý.Konuþmasýna baþladý:
-Sevgili dostlarým,gerçi bir bilgiseverof “Ey dostlarým,bu dünyada dost yoktur!” demiþ ama…
-Umursamaz,karar ver dost muyuz,deðil miyiz?
-Ýzin verirseniz söyleyeceðim.O demiþ ama her söyleneni doðru olarak kabul edemeyiz. Ben bu düþüncede deðilim.Yani sizler benim dostlarýmsýnýz.
-Dost isek bir kadeh raký ikramýmý kabul etmen gerekir.Birlikte saðlýða,yaþama kadeh kaldýralým.
-Bunu kabul ederdim,eðer þu anda kürsüde olmasaydým.Bu güne kadar bu kürsüde içki içen birine rastladýnýz mý?Buraya çýkan ,dinleyicilere karþý saygýlý davranmak zorundadýr.
-Haklý,haklý… sesleri yükseldi.
-Az önceki arkadaþýmýz yaþama içelim dedi,içelim de acaba biz yaþamýn ne olduðunu biliyor muyuz?
-Rahmetli babam “bir kapýdan girdim,bir kapýdan çýktým.”derdi yaþam hakkýnda.
-Öncelikle yaþam sorgulanmalý,ama acaba yaþamý sorgulamanýn bir anlamý var mý? Herkes yaþam hakkýnda bir þeyler bildiðini söylüyor veya bildiðini zannediyor. Binlerce yýldýr birçok bilgiseverofun da yaptýðý aslýnda ayný þey deðil mi? Ortaya atýlan düþünceler gerçeðin ne kadarýna ýþýk tutuyor? Yoksa insanoðlu bu konuda hâlâ baþlangýç noktasýnda mý duruyor, ileriye gittiðini zannetmesine raðmen yerinde mi sayýyor? Doðrudan yaþamý anlamaya çalýþmak yerine doðaya yani varlýða yönelmek ve onunla ilgili bilinmeyenleri ortaya koymak bizi gerçeðe götürmez mi?
-Umursamaz varlýk dediðin nedir ki?Þimdi varýz,yarýn yokuz…
-Haklýsýn, “Varlýk nedir?” sorusu kolayca sorulabilmesine karþýlýk cevabý belki de sonsuza kadar tartýþýlacak olan bir sorudur. Daha da ileri giderek söylersek cevabý asla verilemeyecek bir soru da olabilir… Bunu bilmiþ olmak insaný bu konuda düþünmekten alýkoyamamýþtýr. Varlýðýn madde, idea(düþünce),oluþ ya da fenomen olduðunu savunanlar vardýr,ama hiçbir sav diðerine karþý bir üstünlük saðlayabilmiþ deðildir.
-Sevgili Umursamaz,aðzýndan bal akýyor,çok güzel konuþuyorsun.Belli ki anlattýklarýn da çok deðerli bilgiler,ama bunlar bizi aþar.Ýdea nedir,fenomen dediðin þey nedir,biz ne bileceðiz?Gel sen bize anlayabileceklerimizi anlat.Sevgiden bahset,acýdan bahset , düþmanlýklardan bahset!
-Sevginin yanýna düþmanlýðý koyamam,çünkü birinin olduðu yerde diðeri bulunamaz,biri mutlaka ötekini yok eder.Gelin birlikte sevginin düþmanlýðý,kini yok etmesine çalýþalým.
-Sen bize düþmanýmýzý sevmeyi mi öðütlüyorsun?Nasýl baþaracaðýz bunu,diyelim ki baþardýk, yaptýklarý düþmanýmýzýn yanýna kâr mý kalacak?
-Bunu baþarmak o kadar da kolay deðil,ben baþardým mý?Hayýr.Size söylerim baþarýn diye ama kendime gelince sözümü geçiremem bir türlü.
Umursamaz bunu söylerken az önce sonradan görme üç zengin adamla meyhaneye gelen ve arkalardaki bir masada oturan bilgiseverof Yalaka Hamdi’ye gözü takýlmýþtý ve onunla olan iliþkisi aklýna gelmiþti.Devam etti:
-Zor bunu yapmak,ama imkansýz deðil.Çünkü baþaranlar var.Eðer sevemiyorsanýz da düþmanlarýnýzý affediniz.O zaman hiç düþmanýnýzýn kalmadýðýný göreceksiniz.Hem buradan çýkacak yarar düþmanýnýza deðil size dönecektir.Duyacaðýnýz gönül rahatlýðý ömrünüzün bir dere gibi huzurlu akmasýný saðlayacaktýr.
-Umursamaz,çok acý çekiyorum.Istýraplarým yaþamýmý zehir ediyor.Acaba benim kadar derdi olan biri var mýdýr bu dünyada?
-Anlatayým da sen karar ver,var mý yok mu?Bir adamcaðýz,çok sevdiði çocuðunu kaybetmiþ.Duyduðu acýdan kurtulmak için bir çok yol denemiþ,ama nafile.Sonunda bilge bir kiþiye gidip,ondan çocuðunu geri getirmesini ve bu acýsýný dindirmesini istemiþ.Bilge, adama boþ bir tas vermiþ,bunu ,içinden ölü çýkmamýþ bir haneden su ile doldurduðu takdirde onun istediðini yapacaðýný söylemiþ.Adamcaðýz sevinçle oradan ayrýlmýþ,ama aylar sonra baþý önünde bilgenin kapýsýný çalmýþ ve boþ tasý iade etmiþ.Onun için acý zaman zaman herkesin yüreðini daðlar.Gerçi baþkalarýnýn acý çektiðini bilmek acýmýzý yok etmez,ama belki biraz teselli verir.Dilerseniz konuþmayý burada keselim,dedi ve alkýþlar arasýnda kürsüden inip çýkýþ kapýsýna doðru yürüdü.
-Söz vermiþtin Umursamaz,birlikte kadeh kaldýracaktýk.Oysa sen kaçýyorsun!
-Hayýr sevdiklerimden kaçmýyorum.Onlarý özlemek için gidiyorum.Mecliste bir tane bile dost olmayan bulunursa o raký insana zehirden farksýz gelir.Onun için gidiyorum.
-Az önce bize demiþtin ki…
-Evet dedim,ama bir de dedim ki, ben de insaným.Her insanda olduðu gibi benim de bir çok zaafým var.Beni baðýþlamak yüceliðini de gösterin bu gece ve kendinizi bir iyilik daha yapmýþ olun.
O giderken kafalarýný çevirip arkalarýna bakan bazý kiþiler Yalaka’yý görünce Umursamaz’ýn ne demek istediðini hemen anladýlar.

X X X

Memleketim’i yasa boðan o acý haberi Al-Makam ,bir çay ocaðýnýn kaldýrýma koyduðu taburesi üzerine oturmuþ çayýný içerken yanýndaki Kuruntulu Soner, Pipirikli Bülent,Mirasyedi Cafer,Kasýntý Rami ve Doymaz Hamit’in konuþmalarýndan öðrendi.
-Pipirikli bu günlerde kendine hastalýk yakýþtýrmaz oldun,yoksa bitti mi hastalýklarýn? Kuruntulu Soner de sana benzemeye baþladý yavaþ yavaþ.dedi Doymaz Hamit.
-Biter mi be Hamit abi?Çok var da dalga geçersiniz diye korkudan söyleyemiyorum.Dünden beri kolum aðrýyor,acaba kalp mi var bende?Bu sabah da midemde ve böbreklerimde bir aðrý ile uyandým.Çok affedersiniz tuvalete gittiðimde idrar yollarýnda bir yanma bir yanma var ki ,anlatamam.Gastrit mi desem,ur mu desem,prostat mý desem bilemiyorum.Doktorlar da býktý benden,iki günde bir gidiyorum çünkü.Teþhis koyacaklarýna beni azarlýyorlar.
-Býrak bu kuruntularý Bülent!Genç adamsýn sen de prostat ne gezer?Diðerleri de yoktur.Paraný doktora ve ilaca vereceðine ,git bir hafta tatil yap gel!Göreceksin ne hastalýk kalýr ne de kuruntu...
Buna alýnan Soner :
-Hep bana laf atarsýn Hamit abi,ama kendi kulaklarýnla duydun. Bak Pipirikli’nin durumu benden de kötü,dedi.
Konuþmayý bir arabanýn ani fren sesi böldü,bir daha, bir daha...Anlaþýlan kendi aralarýndaki deyimiyle bir genç lâstik çektiriyordu.Kasýntý Rami buna sinirlendi:
-Ana baba parasýyla almýþlar altlarýna bir araba,ne rahatsýz olan vardýr ne de baþka insanlara tehlike yaratabilirim diye düþünürler. Terbiyesizler! dedi. Mirasyedi Cafer hemen atýldý:
-Rami bey,böyle konuþuyorsun,ama bunu yapan senin oðlan.Az önce bizim evin önünde gördüm onu.Lastik çektirmekle kalsa iyi, hýzla giden arabayý kendi etrafýnda fýr fýr döndürüyordu.
-Benimki de olsa sözüm yine geçerli.
Konuþmaya tekrar Doymaz Hamit de katýldý:
-Benim aklým þuna ermiyor bir türlü.Rami beyin hanýmý çalýþmaz,kendisi benim gibi bir memur.Alsa alsa bin lira maaþ alýr.Yani yoksulluk sýnýrýnýn bile çok altýnda bir maaþ bu.Neredeyse açlýk sýnýrýnda bir geliri var.Buna raðmen altýnda araba var.Bu maaþ arabanýn yaðýna, benzinine, arýzasýna, kaskosuna, trafik sigortasýna, vergisine bile yetmez.Rami bey,bu iþin sýrrýný bize de öðretsen diyorum.
-Biz senin gibi boðazýmýz için çalýþmýyoruz Doymaz!Ýþin sýrrý az yemek,az ye de senin de olsun...
Mirasyedi Cafer:
-Araba maraba istemem,dökülü param olsa gene almam.Sülük’ün oðlu ve üç arkadaþý dün gece araba yüzünden ölmediler mi?
-Vah,vah yazýk!Hangisi gitti Sülük’ün oðullarýndan?
-Hani safça olan,doktor lakaplý çocuk vardý ya,o.
-O çocuk daha iki gün önce askerden gelmedi mi?Herkes çürük raporu almaya uðraþýr askere gitmemek için ,Saffet de ona torpille saðlam raporu almýþ askere gitsin diye.Çocuk tek baþýna yolda yürüyemiyor,askerlik nasýl yapacak?Ona ehliyet falan da vermezler.Babasý görmeden almýþtýr arabayý.
-Olur mu,kapý gibi ehliyeti varmýþ.Benim yeðenle ayný birlikte askerlik yapmýþlar.Orada göstermiþ ona ehliyetini.Yeðen anlatýyor da aslýnda askerde de tam periþanlýkmýþ hali.Herkes alay edermiþ bazý geceler altýna iþediði için.
-Özürlü olduðundan kýz vermezler diye onu askere gönderdi Sülük.
- Ne oldu þimdi?Gelinim olsun derken ,oðlunu da kaybetti.Ya öteki üç gencin günahý neydi,pisi pisine gittiler.
-Niyet Müdürü kaza yerinde kendisi inceleme yapmýþ.O da tanýdýðý için “bu çocuðun ehliyeti yoktur” diye düþünmüþ ama ölünün ceplerine baktýðýnda ehliyeti görüp küplere binmiþ.Hemen istifa dilekçesini vermiþ Al-makam vekiline .Zaten emekliliði de gelmiþti.
-Müdür ne bilecek kim ehliyet alýyor,nasýl alýyor?Onun bir suçu olmasa gerek.
-Adam bizim gibi düþünmüyor.”Bu olayda benim de ihmalim ve kusurum var.” diyor ve ýsrarlara raðmen istifada diretiyormuþ.
-Cenazeler ne zaman kalkýyor?Öðlen namazýna ise az kaldý.
-Galiba öðlen,hadi kalkalým.
Onlarla birlikte Al-Makam da yerinden kalktý,çünkü o da bu dört gencin son yolculuðunda bulunmak istiyordu.Bu olay onu çok etkilemiþ ve bir yakýnýný kaybetmiþçesine acý ve üzüntü duymuþtu.

X X X


“Bu gün giderim,yarýn giderim” derken Al-Makam otuz sekizinci gününü de Memleketimde geçiriyordu.Dertli Yeliþ’ten Çal Çal Fikret’e ,Uyuþuk Hasan’dan Astikli Zifir Ömer’e kadar birçok kiþi hakkýnda bilgi sahibiydi artýk.Memleketimin nerdeyse ara sokaklarýna varýncaya kadar gezmiþti.Asfaltý kalmamýþ caddelerinde yürümüþ,yaðmur yaðdýðýnda cadde ortasýnda biriken sulara hayretle bakmýþ-çünkü normal bir caddede sular ortada deðil kenarlarda toplanýr ya da akar giderdi- bütün marketlerinden hatta bakkallarýndan , fýrýnlarýndan ,manavlarýndan alýþ veriþ yapmýþ,kimin hangi yolsuzluða bulaþtýðýný öðrenmiþ,kýsacasý bilinmesi gereken tüm bilgilere sahip olmuþtu.
Memleketimi sevmeye baþlamýþ,buraya iyice ýsýnmýþtý.Ýnsanlarýnýn çoðunu tanýyordu,tabii onlar da onu;ama ticaretle uðraþan bir iþ adamý olarak.Güya tencere, tabak, kaþýk vs. gibi ev gereçleri satýyor ve burada da bir maðaza açmak istiyordu.Bu uydurulmuþ hikaye iyice tutmuþtu.Bu iþi için yaptýðý dükkan aramalarý sýrasýnda birçok arkadaþ da edinmiþti.Bu arkadaþlýklarý çayhanelerde ya da Agop’un Yeri’ndeki sohbetlerle iyice pekiþtirmiþlerdi.
Yarýn buradan geçici olarak ayrýlmak ve bir hafta içinde de gerçek kimliði ile dönmek kararýndaydý.Bu gün onun buradaki iþ adamý kimliðiyle son günü idi.Yattýðý yerden tekrar döndüðünde yapacaklarý ile ilgili olarak planlar kuruyordu .
Midesinde bir yanma vardý.Bir aktara gidip bir bitki çayý ve bazen de kalbinde çarpýntý olduðu için bu rahatsýzlýða iyi geldiðini duyduðu alýç meyvesi almak amacýyla dýþarý çýkmaya karar verdi.Saatine baktý,neredeyse öðlen olmak üzereydi.
Ara bir sokaktan ana caddeye geçmek için yürürken gözü bir apartmanýn tabelasýna takýldý.”Hayat Apartmaný,C-Bilok” yazýyordu,yanýndaki bakkalda ise “Bakkal Dükyaný” yazýsýný okuyunca hafifçe gülümsedi ve “herhalde ikisini de ayný kiþi yazmýþ” diye düþündü.
Caddeye çýktýðýnda içinin köy ekmeðinden normal ekmeðe,kepekliden çavdarlýya varýncaya kadar her çeþit ekmekle dolu olduðunu gördüðü bir el arabasý önünden hýzla geçti.Minibüs duraðýnýn yanýnda kendisine boþ bir yer bulup,park etti.On beþ yaþlarýnda bir çocuk:
-Taze çýktý bunlar,sýcak sýcak...diye baðýrarak ekmekleri satmaya baþladý.
Aradýðýný bulmuþtu,çünkü üç dükkan ilerisinde “Bitki ve Baharat Merkezi” yazýsýný gördü.Bu adý aldýðýna göre büyük ve çeþidi bol bir yer olmalýydý.Ýçeri girdiðinde tam tersi ile karþýlaþtý.Ýçeride bir iki küçük çuval kurumuþ bitki,biraz ýhlamur ve biraz da paket bitki çayýndan baþka hiçbir þey yoktu.Ýçerdeki gence “alýç” dediðinde ,anlamamýþ gibi yüzüne baktýðýndan sinirlenip dýþarý çýktý,birkaç dükkan aþaðýsýndaki Mýsýrçarþýsý Baharatçýsýna girdi.Orta yaþlardaki satýcýya:
-Alýç var mý?Yalnýz bitkisini deðil de meyvesini istiyorum.
-Pardon,alýç mý?Ne iþe yarýyor o,söylerseniz biz de öðrenelim.
-Kalbe filan iyi geliyor.
-Onun yerine rezene verelim,hünnap da olabilir.Yoksa sizin alýç dediðiniz þu olmasýn,diyerek bir avuç ardýç alýp gösterdi.
-Hayýr deðil,o elinizdeki ardýç.Oysa alýçýn rengi biraz sarý olmalý.dedi ve oradan da bir þey almadan çýktý.Zaten midesindeki aðrý da geçmiþti.
Bir el arabasý içinde bir þeyler satan satýcý müzik setinin sesini sonuna kadar açmýþken onun yaklaþtýðýný görünce hemen sesi kýstý,çünkü müþteri olduðunu anlamýþtý.
-Buyur abi,dedi.
-Bana bir paket traþ býçaðý verir misiniz?
-Hakikisinden mi,sahtesinden mi?Çünkü fiyat farký var.
-Tabii hakikisinden.Þu el radyosu kaça?
-Onun gerçek fiyatý 50 lira ama size 20’ye býrakýrým.
Radyoyu aldý,düðmesini açtý.Çalýyordu.Antenini çýkardý.O da ne?Anten elinde kalmýþtý,yani kýrýktý.Neden 20’ye býraktýðýný anladý,yerine koydu radyoyu.
-Þu el çantasý kaça,hakiki deri mi ?
-Deðil,ama bir þeyler yaparýz fiyatta.O da size 20 lira olur.
Satýcý baþladý çantanýn fiyatýný indirmeye.En son 13 liraya kadar indi,ama o sadece jileti alýp oradan ayrýldý.
Belediye parkýnda yeþillikler arasýnda oturmak istiyordu.Parkýn kapýsýna yaklaþtýðýnda karþýdan aksayarak yürüyen bir adam gördü.Sol tarafa doðru aksadýðýna göre bu ayaðýnda bir problem olmalýydý.Yüzünün bir yaný öteki yanýyla simetrik deðildi.Sol gözü diðerinden çok küçüktü. Elbiseleri, yüzü ve elleri kir içindeydi.Duvar kenarýndaki çöp konteynerine doðru yöneldi,içine eðildi.Eriþemeyince konteyneri eðdi ve karýþtýrmaya baþladý.Al-Makam bu adama acýmýþtý,elini cebine attý,çýkan yirmi ve on liralýk iki parayý bu adama uzattý.Adam kendisine yaklaþan eli görünce o tarafa baktý,sonra umursamaz bir tavýrla çöpü karýþtýrmaya devam etti.Al-Makam elindeki paralarý, belki almaya utandý düþüncesiyle adamýn cebine koymaya çalýþtý,ancak ummadýðý bir hareketle adam elini iteledi.
-Sana para veriyorum,bir þeyler alýrsýn,dedi.Adam,sinirlenmiþti.
-Ýstemem,ben para mara istemem!Ne yapacam ben parayý?dedi.
Hayret etmiþti bu sözlere,çünkü ilk defa böylesi bir olayla karþýlaþýyordu. ”Neyse” deyip parkýn kapýsýndan içeri girdi.Ýçeri girdiðinde yeþillikler arasýnda oturma isteðini de gerçekleþtiremeyeceðini anladý.Çünkü parkýn her yaný kazýlmýþ,bir sürü iþçi bir þeyler yapmaya çalýþýyorlardý.Sesli bir þekilde söylenmeye baþladý.Karþýsýndan orta boylu,iyi giyimli ,kalýn gözlüklü bir adam geliyordu. Onun yanýndan geçerken:
-Yazýk etmiþler güzelim parka.Ýnsanlarýn biraz nefeslendikleri bir yer vardý, orayý da mahvetmiþler,dedi.Adam:
-Bu geçicidir,çünkü bitince eskisinden de güzel olduðunu göreceksiniz.
-Zannetmem,zaten bu iþ de kolay kolay bitmez.
-Biter,çünkü ben bu iþin sorumlu mühendisiyim,dedi ve adam uzaklaþtý.
Daha önce bir kez gittiði dere kenarýnda bulunan Kuðulu Park aklýna geldi.Oraya gitmeye karar verdi.Buranýn da adý böyleydi ama içinde kuðu muðu yoktu,sadece üç tane uyuz ördek vardý ortasýndaki havuzda.Ýþletmecisine göre ilk açýldýðýnda bu havuz kuðu doluymuþ ama buranýn iklimine uyum saðlayamadýðý için hepsi teker teker ölmüþler.
Kuðulu park eskisinden daha kalabalýktý bu gün.Kendisine bir yer bulup oturdu ve bir çay söyledi.Kalabalýk bir grup dört beþ masayý birleþtirip oturmuþlardý.Ýnce uzun boylu ve sakallý bir adam onlara bir þeyler anlatýyordu:
-Arkadaþlar,Hamit Bey’in Rüyasý isimli dizimizi bayrama kadar yetiþtirmemiz gerekiyor.Onun için çok sýký çalýþmamýz lazým.Herkes rolünü iyice ezberlesin.
-Amca bunlar dizi çekmeye gelmiþler buraya,diyen kýza çevirdi kafasýný.On yaþlarýnda esmer bir kýz kurusuydu.Kafasý anormal denecek derecede uzundu.
-Dizi mi çekecekler?
-Evet,bütün malzemelerini üç tane büyük arabada getirdiler.Dün de bu gördüðün artistler geldi.Bunlarýn bazýlarýný ben baþka dizilerden de tanýyorum.Bu dini bir dizi olacakmýþ.Küçük bir çocuk rüyasýnda ak saçlý ve ak sakallý bir ihtiyar görüyor,ihtiyar ona bir elma veriyor.Elmayý yeyince çocuk ne isterse gerçekleþiyor. Çekim sýrasýnda parlak görünsün diye elmayý zeytinyaðý ile sildiler.
-Bütün bunlarý sen nereden biliyorsun?
-Ben geldiklerinden beri onlarýn yanýndayým.Hem bizim eþek bile dizide oynuyor.Senaryoda küçük çocuðun at üstünde giden bir rolü varmýþ ama at sahipleri çok para istendiklerinden bizim eþeði kiraladýlar. Küçük çocuk bizim eþeðin sýrtýna binip gidecek.
-Desene sizin eþek de oyuncu oldu!Eþeðinizin bir adý var mý?
-Var,kadife.Kemal Sunal’ýn bir filminden aldýk ismini.Bak amca þu sakallý olan yönetmenmiþ,küpeli adam da onun yardýmcýsý.
-Demek hayvan da besliyorsunuz.Baban ne iþ yapýyor senin?
-Serbest meslek.
-Serbest meslek deyince bir sürü iþ girer içine.Nasýl yani?
-At arabamýz var,onunla eþya taþýr.Ama geçende at öldü,þimdi o iþi kadifeyle baþka bir eþeðimiz daha var o yapýyor.Babam bazen de tuvalette durur.Annemse bu parkýn bulaþýklarýný filan yýkar.
-Babanýn adý ne senin?
-Hüsnü,ama Þopar Hüsnü derler.
O sýrada kýzdan küçük bir erkek çocuðu geldi yanlarýna:
-Abla,hadi gidelim.Karným acýktý,dedi.
-Kardeþin mi?
-Evet,bir de abim var lisede okuyor.Bunun adý da Hüseyin.
-Hüseyin,sen okula gidiyor musun?Büyüyünce ne olmak istersin?
-Evet,ikideyim.Garson olacaðým.
-Bazen burada ona da çay filan taþýtýyorlar.Bak amca þu benim yaþýmdaki küçük çocuk da artist.Elmayý yiyen de o,bizim eþeðe binecek olan da o.Adý da Cahit. Cahit!Cahit gelsene biraz.
Geldi yanlarýna,ama Cahit’in yürüyüþü,duruþu bile öteki çocuklardan farklýydý.Daha önce de bir dizide on beþ saniyelik bir rolü olmuþ ve bunun için tam on gün setlerde beklemek zorunda kalmýþtý.
-Cahit merhaba.Rolünü ezberledin mi?
-Kolay ki,eþeðe biniyorum,dua ediyorum,elma yiyorum ,bir dedecik baþýmý okþuyor.Bunun gibi.
-Sen buraya kiminle geldin.Annen baban yok mu?
-Ýkisi de çalýþýyor.Dedemle geldik.dedi ve yetmiþine çoktan merdiven dayamýþ ihtiyar bir adamý eliyle gösterdi ; sonra da çocuklarla birlikte koþarak parkýn içlerine doðru gitti.Artist de olsa sonuçta bir çocuktu ve oynamak ihtiyacý hissediyordu.


X X X


Dertli Yeliþ’e Nazik Raciye,Kaþer Zuhal,Suratsýz Sevda ve Çiþli Remziye misafir olarak gelmiþlerdi.Daha doðrusu kendi aralarýnda düzenledikleri “altýn günü”nde sýra Dertli Yeliþ’te idi.Her hafta birisinin evinde toplanýyorlar ve aralarýnda topladýklarý para ile aldýklarý çeyrek altýný o ev sahibine götürüyorlardý.
Tam keklerini yeyip çaylarýný içtikleri sýrada kapý zili uzun uzun çalmaya baþladý.Yeliþ koþtu,açtý.Kapýda komþularý Kuruntulu Soner vardý.
-Buyur Soner,hayýrdýr!
-Yeliþ abla,sorma be,baþýma bir iþ geldi.Zaten her þey de beni bulur ya!
-Býrak þu kuruntularý da bulmasýn.
-Bak,ayak bileðimin bir karýþ üzerinde kýrmýzý bir yara çýktý.Ne biçim dertse anlayamadým.Hem kaþýnýyor,hem de aðrýyor.
-Yýlancýktýr o.
-Çaresi var mý be Yeliþ abla?Sen bilirsin!
Soner böyle demekte haklýydý,çünkü hastane doktorlarý,özel doktorlar,þifalý bitkiler,okuyup üfleyenlerle ilgili her þey hakkýnda Dertli Yeliþ’in bilgisi vardý.
-Çaresi olmaz mý,var elbette.
-Nedir çaresi?
-Meczup Muammer bir okusun bir þeyin kalmaz.
-Meczup ne bilecek böyle þeyleri.O þarapçý ne anlar bundan?
-Öyle deme,yýlancýðý geçirmede o bir numaradýr.Bir derin hocadan zamanýnda el almýþ.Git ona,bul derdine çare!
-Ben evini tam bilmem be Yeliþ abla,sen de gelsen!
-Ýçeride misafirler var,onlara söyleyeyim,beþ dakikada gider geliriz.

Meczup Muammer, o gece sabaha kadar þarap içmiþti.Ýddiacý Veysel,dört-beþ kiloluk bir damacana þarap almýþ,ucuz diye.Bir bardak içmiþ ,ama aðzý zehir gibi olmuþ.O da damacanayý Meczup’a vermiþ.Meczup da tabii bayram yapmýþ. Uyuduðunda sabah namazý çoktan geçmiþ.
Meczup’un bir kýsmý yýkýlmýþ olan,küçücük bir bahçenin içindeki iki göz oda evine gelip tahta kapýyý uzun uzun çalan Yeliþ ve Soner ,kendilerini Meczup’a duyuramayýnca önce kapýyý yumrukladýlar,sonra da cama vurdular.En sonunda duydu ve kapýyý açtý.Görünüþü korkunçtu,Soner titremeye baþladý.Geldiðine geleceðine piþman olmuþtu.
-Ne var,manyak mýsýnýz siz?Evin geri kalanýný da siz mi yýkacaksýnýz.
-Kusura bakma,bir hastamýz var da,dedi Yeliþ.
-Ben bu gün hastaya mastaya gidemem.
-Gitmen için gelmedik,hasta burada.Yýlancýk çýkmýþ ayaðýnda,deyip Soner’i gösterdi.
-Tamam,dedi Meczup ve bahçesindeki gülden bir küçük dal koparýp Soner’in ayaðýndaki yaranýn üzerine birkaç kere sürttü ve bir þeyler mýrýldandý.Dua filan okuduðu yoktu,aklýna gelen tüm küfürleri içinden sayýyordu.
-Oldu,deyince para vermesi için þaþkýn þaþkýn bakan Soner’i dürtükledi Yeliþ.O da beþ lira parayý Meczup’un eline sýkýþtýrdý.
Oradan ayrýlýp Yeliþ’in evinin önüne geldiklerinde Soner’e sordu:
-Aðrýn azaldý mý?
-Biraz azaldý gibi,kaþýntý da yok,deyip pantolonunu sýyýrdýðýnda ne yara ne de kýzarýklýk vardý.Yeliþ:
-Demedim mi sana,dedi.

X X X

Yeni Al-Makam’ýn bir hafta sonra görevine baþlayacaðý tüm Memleketimliler tarafýndan duyulmuþtu.Sevinenler de vardý bu habere üzülenler de.Kim olduðunu tanýmýyorlardý ama bir çok kiþinin gene de bazý þeyleri kaybetme korkusu uykularýný kaçýrmýþtý.
Herkes kendi çapýnda bu karþýlama için bir þeyler yapma gayreti içine girdi.Ne kadar Al-Makam’ýn geçme ihtimali olan cadde varsa hepsindeki çukurlar kapatýldý,deterjanlý sularla býrakýn caddeleri bazý sokaklar bile yýkandý.Çöp konteynerleri yeniden boyandý,kaldýrýmlara bazýsý doðal bazýsý da yapma çiçekler ekildi.
Karþýlama töreni için yapýlacak masraflarý karþýlama konusunda zengin Memleketimliler oldukça cömerttiler.Bilhassa Fabrikatör Mikdat ve Sülük Saffet kesenin aðzýný iyice açmýþlardý.Karþýlamada kurban edilmek üzere üç tane deveyi de þimdiden hazýrlamýþlardý bile.
Resmi dairelerde iþleri yapýlmayanlar, komþusuyla kavga edenler,çocuðuna zayýf not verilenler,iþten çýkarýlanlar,vergilerden yakýnanlar,yeni park ve oyun alanlarý isteyenler, Kaçýkspor’un þampiyonluðunun iptalini arzu edenler,tren ve otobüs ücretlerinin pahalýlýðýndan yakýnanlar ...gibi birçok kiþi ya dilekçelerini ya da pankartlarýný hazýrlýyorlardý.
Bilgiseverof Yalaka Hamdi, bu gün için, yaðcýlýkla dolu bir þiir yazmýþ, bununla da yetinmeyip Memleketim tarihçilerinden bu önemli günün bir bayram olarak tarihe not düþülmesini istemiþti.
Yeni Al-Makam sayesinde Demirkoparan bol bol kelle yiyebileceðini,Dertli Yeliþ istediði doktora muayene olabileceðini,Hoþtunuz Sami kuaförüne gelenlerin sayýsýnýn artacaðýný,Mirasyedi Cafer kendisine zengin bir kapý bulunabileceðini, Astikli Zifir Ömer fabrika dumanlarýnýn engelleneceðini, Þopar Hüsnü düþük faizli kredi verilip bir at alabileceðini,Hayat Kýsa Sadýk minibüsünü yenileyebileceðini,Çok Öðretir Mahmut özel ders vermenin serbest býrakýlacaðýný,Gülgeç Ayla bir koca bulabileceðini,Ýþbitirici Sait yeni imar alanlarýnýn açýlacaðýný umuyorlardý.
Bu geliþten hiçbir beklentisi olmayanlardan birisi de Bilgiseverof Umursamaz Rüþtü idi:
-Zararý olmasýn da ,faydasýndan zaten vazgeçtim,diyordu.

X X X

Nihayet o gün de geldi çattý.Heyecan doruktaydý.Yapýlanlar tek tek kontrol ediliyor,varsa bir eksik hemen gideriliyordu.Memleketimlilerin çoðu Hükümet Konaðýnýn etrafýndaki yerlerini almýþlardý.Okullar tatil edilmiþ,çocuklar tek sýralar halinde caddelere ellerinde bayraklarla dizilmiþ,bandoya ilaveten davullar zurnalar çalmaya baþlamýþtý.Kurban edilecek develer süslenmiþ bahçede hazýr bekletiliyorlardý.Bunlar arada bir ortalýðý kirlettiðinde bir görevli bu pisliði hemen süpürüyor ardýndan da oraya kovalarca su döküyordu.
Yalnýz önemli bir sorun vardý:Al-Makam nereden ve ne ile gelecekti?Bunu tartýþan karþýlama komitesi, tüm caddelerin giriþlerine “Hoþ geldiniz” pankartlarýnýn asýlmasýna ve buralara ellerinde telsiz olan görevliler konmasýna karar verdi.Bu görevliler resmi bir araba ya da özel lüks bir otomobil gördüklerinde telsizle ilgililere durumu bildireceklerdi.Öyle ya koskocaman Al-Makam trene ya da otobüse binip gelecek deðildi ya!...
Saat 14’ü geçtiðinde bekleyenlerin çoðu söylenmeye baþlamýþlardý.Gelecekse gelsindi bu adam artýk!
Yarým saat sonra birden Hükümet Konaðý’nýn kapýsýnda bir hareketlilik görüldü,evet beklenen mesaj alýnmýþtý:Lüks bir dört çeker Þehit Onbaþý Koray Caddesi’nden giriþ yapmýþtý.Emirler yaðdýrýldý hemen ve çocuklar ellerindeki bayraklarý sallamaya baþladýlar.Yol kenarýndaki vatandaþlar da çýlgýnca alkýþlýyorlardý.Bando sesini yükseltti,davullar patlatýrcasýna dövülmeye baþlandý, zurnacýlar avurtlarýný olabildiðince þiþirdi.Beþer kiþilik üç ayrý grup develeri yatýrýp,ayaklarýný ve gözlerini baðlamaya çalýþýyordu.
Lüks araç çok kýsa sürede Hükümet Konaðý’na ulaþtý,çünkü caddeye baþka arabalarýn giriþine izin verilmiyordu.Hemen önü kesilip Hükümet Konaðýnýn bahçesine girmesi saðlandý.Kasaplar besmele çekip býçaklarý dayamýþlardý develerin boðazlarýna.
Araç içinden inenleri saygýyla karþýladý tören komitesi,bir genç kýz Al-Makam olduðunu düþündüðü en þýk olan adama bir buket çiçek verdi.Adamlar þaþýrmýþa benziyorlardý,bir þeyler anlatmak için uðraþýyorlardý,ancak sesleri duyulamýyordu.Sonunda Memleketimdeki bir arsayý görmek için gelen emlakçýlar olduklarýný anlayan komite baþkaný kasaplara “durun!” anlamýnda bir iþaret yaptý.Bir baþka iþaretle de bandoyu ,davulcularý,zurnacýlarý susturdu.Ortalýða sýkýcý bir sessizlik hakim oldu.Herkesin morali bozulmuþtu.Kasaplardan birisi:
-Bu hayvanlar böyle beklemesin,yazýktýr.Bunlarýn gözlerini ve ayaklarýný çözelim,dedi.Komite baþkaný kafasýyla bu teklife olur verdi.
Otogara giren bir otobüsün yolcularý arasýnda yeni Al-Makam da vardý.En gerekli eþyalarýný koyduðu ufak bir çanta almýþtý eline.Al-Makam’ýn otobüsle geleceði düþünülmediðinden otogarda herhangi bir deðiþiklik ya da hazýrlýk yapýlmamýþtý.Yani orasý eskisi gibiydi.
O nedenle otobüsten inince Al-Makam deðiþikliði fark edemedi.Caddeye çýktýðýnda ellerinde bayraklarla çocuklarý, baþlarýndaki öðretmenleri, çeþitli pankartlarý gördüðünde ise özel bir gün olduðunu anladý.Ancak bu günlerde bir bayram olmadýðýný,bunun olsa olsa Memleketimin kurtuluþ günü olabileceðini düþündü ve biraz da kendisine kýzdý.Çünkü bilseydi ,bir gün önce gelir ve o da bu törenlerde hazýr bulunurdu.
Olan olmuþtu ve þu anda yapacak bir þey yoktu.Yürümeye baþladý.Derenin üzerindeki köprüde daha önce tanýþtýðý bazý kiþilerle selamlaþtý.Hatta birkaç gündür neden ortalýkta görünmediðini soranlara bir iþ için birkaç günlüðüne ayrýlmak zorunda kaldýðýný söyledi.
Köprüyü geçtikten sonra,kalabalýk iyice artmýþtý.Hükümet Konaðý’nýn bahçesine girmek için kalabalýðý yarmak zor olmuþtu,ama bunu baþarmýþtý.Bahçede de bazý tanýdýklara rastladý.Bunlardan birisi Galerici Altan’dý, nam-ý diðer En Keriz,Keriz:
-Özlettiniz kendinizi beyim,nerelerdesiniz?
-Ben de sizleri özledim,sonunda dönebildim iþte.
-Bu gece Agop’a gidelim mi?Yalnýz bir þartým var,bu gece masraflar benden.
-Bu gün yol yorgunuyum.Onu yarýn yaparýz.
-Olur.
-Ha,sahi bu kalabalýk ne?Yoksa bu gün buranýn kurtuluþu mu?
-Deðil,ama inþallah sizi Allah söyletmiþtir de öyle olur.Bu kalabalýk yeni Al-Makam için toplandý.Saatlerdir bekliyoruz,adam bir türlü gelemedi.
-Gelir,gelir.Hoþça kalýn,yarýn buluþuyoruz unutmayýn,dedi ve Hükümet Konaðýnýn önündeki merdivenlere doðru yürüdü,ama bu kýsacýk mesafeyi ancak on beþ dakikada alabildi.Merdivenlerin baþýna geldiðinde bir görevli tarafýndan durduruldu:
-Beyefendi bu gün iþ takibi yapýlamýyor.
-Nedenmiþ o?
-Çünkü tatil,çünkü sizin de bildiðiniz gibi bu gün yeni Al-Makam göreve baþlayacak.
-Bu günü tatil edeceksiniz diye size Al-Makam mý emir verdi?
-Veremez ki,daha henüz gelmedi.Bekliyoruz,onun için siz de ayak altýnda dolaþmasanýz iyi olur.
-Benim içeri girmem gerekiyor.
-Olmaz dedim ya beyefendi.Bizi de zora sokmayýn,derken sesini de yükseltmiþti.Bu komitedekilerin dikkatini çekti.Dikkati çekilenlerden birisi de komitede görev almýþ olan Psikiyatrist Hayati idi.
-Bu manyak þimdi de burada karþýma çýktý.46’lýlar koðuþundan kaçmýþtý. Kendisinin Al-Makam olduðunu iddia ediyor.Hemen zararsýz hale getirelim,yoksa rezil oluruz.Güvenlik elemanlarý yakalayýn bunu! deyince sekiz kiþi birden Al-Makam’ýn üstüne atladý ve kýskývrak yakalayýp içeri götürdüler.

Biraz sonra karþýlama komitesi baþkaný ve Hayati bey tarafýndan sorgulanmaya baþlanmýþtý bile:
-Söyle bakalým,o koðuþtan nasýl kaçtýn?Amacýn ne buraya gelmekte?Sabotaj için mi geldin?Sana yardým edenler kim?
-Dediklerinizin hiç birisi deðil,ben buranýn Al-Makamýyým.Göreve baþlamak için geldim.
-Ayný hikayeyi anlatmaktan býkmadýn mý?Artýk Al-Makam yerine baþka bir þey olsana!
-Olamam ki,çünkü ben Al-Makam’ým.
-Doðruyu söylersen seni içeri attýrmayacaðým.Hastaneye de kapatmayacaðým, hadi söyle doðruyu!
-Peki söyleyeyim!
-Ha þöyle,gördünüz mü baþkan bey,psikoloji bilmenin yararýný?Þimdi bülbül kesilecek ve her þeyi anlatacak.
Al-Makam elini cebine soktuðunda ikisi de ona dikkatli bir þekilde bakýyorlardý.Gerçi güvenlikçiler üzerini iyice aramýþlardý,ama gizli bir yere bir býçak ya da tabanca saklamýþ olabilirdi.Oysa o bir kaðýt çýkarmýþtý.
-Ne o,cezai ehliyetin olmadýðýný gösteren rapor mu?
-Hayýr deðil,önceki görev yerimden ayrýlma yazýsý.
-Ver bakayým!
-Size deðil,baþkana vereceðim.
Baþkan yazýyý okurken renkten renge giriyordu.Okuma bitince bir müddet konuþamadý.Sonra:
-Hayati bey,galiba biraz az okumuþsunuz psikolojiyi...Çünkü söylediklerinin hepsi doðru. Beyefendi önce hoþ geldiniz,sonra da tüm olanlar için sizden özür dilerim.
-Önemli deðil.Kasýtlý yapýlan bir þey yok.Doktor bey de herkes de görevini en iyi þekilde yapmaya çalýþýyor.Bu çabalar sýrasýnda bazý yanlýþlýklarýn da olabilmesi çok doðaldýr. Benim de sizden ricam, önce bana odamý göstermeniz, sonra da dýþarýdaki o rezalete hemen son vermenizdir.
Hayati bey kýpkýrmýzý kesilmiþti utancýndan.Söyleyebilecek tek bir kelime bile bulamýyordu.


X X X

Al-Makam’ýn görevine baþlamasýnýn ikinci günü Týngýrbank,kapýsýna kilidi vurdu.Çünkü batmýþtý.Memleketimde birçok kiþinin aðzýný býçak açmýyordu.Halkýn deyimiyle “Ofu-Sor” hesaplarýnýn dýþýndaki paralarýn tasfiye iþlemleri tamamlanýnca ödeneceði açýklandý ise de bu herkesi rahatlatmadý.Çünkü yüksek faizle bu hesap sayesinde geçinmeye alýþmýþ olanlar her þeylerini kaybetmiþlerdi.Hastalanýp yataklara düþenler,sinir krizleri geçirenler,hatta intihar edenler bile olmuþtu.Evdeki “sen yatýrttýn,sen dedin” kavgalarý da baþlamýþtý bile.Bu kavgalarýn bazýlarý da boþanmalarla sona erecekti.
Yüzlerce insan,sabahýn erken saatlerinde Týngýrbank’ýn önüne geliyor,akþama kadar umutla bekliyor,sonra da baþý önünde evine dönüyordu.Ýki hafta sonra bekleyenlerin sayýsý yarýya düþerken,daha sonraki bir haftada ise tek tük bekleyen kalmýþtý.

X X X


Al-Makam,Memleketimde birçok þeyi deðiþtirmiþti.Yaptýklarýný beðenenler de beðenmeyenler de vardý.Beðenenler ötekilere göre oldukça fazlaydý.Ýddiacý Veysel bile beðenenler safýnda yer almýþtý.Onunla birlikte,Kepir Osman,Balýkçý Sadi,Döviz Rýza,Hayret Bi Þey Tahir,Uyuþuk Hasan Kýlkuyruðun Yerinde oturmuþ bu konuyu tartýþýyorlardý.Kepir Osman:
-Bu yeni Al-Makam burayý adam edeceðe benziyor.Baksanýza çöpler zamanýnda toplanýyor,sular akýyor,elektrikler kesilmiyor,okul önlerinde satýcý kalmadý,caddelerde bir tek çukur yok.Bir de biz gençlere iþ sahasý açsa!Döviz Rýza,hemen karýþtý lafa:
-Hepsi ilk göreve baþladýðýnda böyledir.Karar vermek için erken davranmayýn. Bekleyin bir-iki sene daha geçsin.Hem baksanýza makamlarýn çoðuna kaçýklarý getirmiþ.Anlatýlanlara göre 46’lýlar koðuþundaki arkadaþlarýný bile ileride iþ baþýna getirecekmiþ.Bu kadarý da olmaz ki...Bu sözlere Ýddiacý Veysel hemen itiraz etti:
-Göreve getirdiði adamlarý seçerken tek ölçüsü dürüstlükmüþ.Baksanýza Sülük Saffet’in,Fabrikatör Mikdat’ýn,Yalaka’nýn,Sat Kaç Mümin’in ve onlar gibi birçoðunun artýk esamisi bile okunmuyor.Hepsini uzaklaþtýrmýþ avanta yerlerinden.Görevini hakkýyla yapana ellemiyor.Lise müdürü yerinde,zabýta amiri yerinde,niyet müdürü ile konuþmuþ ve onu da tekrar iþinin baþýna dönmesi için ikna etmiþ.Belediye baþkaný yerinde,ama belediyede alt kademelerde çok deðiþiklik yapmýþ.Tren istasyonunun arkasýndaki bahçe içinde bir bina var,orayý akýl hastanesi olarak düzenliyormuþ ve bu iþin baþýna da Bilgiseverof Umursamaz Rüþtü’yü getirmiþ.Demirkoparan’dan dürüst olacaðýna dair söz alýp onu da kurulacak olan çöp deðerlendirme tesislerinin baþýna getirmiþ.Aslýnda Demirkoparan’ýn o bahçe demiri olayýndan baþka bir suç iþlediðini gören hiç olmadý.Bir kere uymuþ þeytana,inþallah bundan sonra hep dürüst olur.
Uyuþuk Hasan:
-Þu otelleri,lokantalarý,parklarý da bir düzeltsin artýk.
-Onlar da yavaþ yavaþ düzeliyor.Baksanýza belediye parkýnýn düzenleme çalýþmalarý bitti,dýþýnda artýk bir tane bile et kesen,satan yok.Lokantacýlarý denetlemek için de Doymaz Hamit’i görevlendirmiþ diyorlar,ama kesin deðil.Yemek iþinden de doðrusu en iyi Hamit anlar!
Balýkçý Sadi:
-Benim için hava hoþ,giden aðam gelen de paþam.Benim rýzkým ne devlette, ne þurada ne de burada;denizde denizde,dedi.

X X X

Al-Makam,hastanede 46’lýlar koðuþunda yatan arkadaþlarýný da unutmamýþtý.Yeni akýl hastanesinin tadilat iþlerinin bittiði haber verilince önce Sarý Çizmeli Mehmet Aða’nýn sevgilisinin þehir mezarlýðýndaki mezarýný buldurdu,oraya gitti,o kýzcaðýzýn ruhu için dua etti ve mezarýn üzerindeki gülden bir tane dalýyla kopardý.Teleskop Alýþveriþ Merkezinden bir poþete sabun,þampuan,parfüm ve jöleleri,diðer poþete ise sigaralarý doldurdu.46’lýlar koðuþunda verdiði sözü tutacaktý.
Bir tek Neron Tahir’in bulunmasý kalmýþtý.O da çok zordu.Çünkü Neron Tahir,beþ gün önce çok eski olduðu için içinde hiç kimsenin oturmadýðý ahþap bir evi yakmýþ ve sonra da korkudan kayýplara karýþmýþtý.Her yer aranmasýna raðmen bir türlü bulunamamýþtý.Neron Tahir’in arandýðýný duyan Zabýta Amiri Çavuþ Hilmi iki saat içinde onu bulup Al-Makam’ýn yanýna getirmiþti.Korkudan tir titriyordu:
-Valla ben yakmadým,sadece yanarken seyrettim.Benim bir suçum yok,diyordu.
-Korkma,seni o yüzden çaðýrmadým.Sana birisinden selam getirdim.
-Kimden?
-Karýn Deþen’den.
-Sen onu nereden tanýyacaksýn ki Al-Makam bey?Gene de aleykümselam.
-Seni onun yanýna götürsem,ister misin?
-Ýsterim,çok oldu görmeyeli.Özledim de.
-Haydi,yürü o zaman,gidiyoruz.

X X X

Resmi bir aracýn hastaneye girdiðini görenler,bunun Al-Makam aracý olduðunu anlayýnca durumu Baþhekime bildirdiler.Teftiþe gelmiþ olmalýydý.Birkaç dakika içinde doktorlar dahil tüm personel Al-Makam’ý karþýlamaya çýkmýþtý koridorlara.
Baþhekim odasýnda Al-Makam sordu:
-Neden tüm personel koridorlarda idi?Hastalara bu sýrada kim bakýyordu?
-Sizi karþýlamak için çýktýlar efendim.
-Sizden ricam,bundan sonra bu karþýlama törenlerini kaldýralým.Birisini karþýlayacaðýz derken bir insanýmýzý kaybetmeyelim doktorsuzluktan veya hemþiresizlikten.
-Baþ üstüne efendim.
-Tahir’i tanýyor musunuz?
-Evet efendim,daha önce birkaç kez hastanemize gelmiþ,hatta biraz yatmýþtý da.
-46’lýlar koðuþundaki bir arkadaþýný ziyarete gelmiþ.Birlikte oraya gitmek istiyoruz.
-Tahir’i götürürüz de,sizin oraya girmeniz sakýncalý olabilir.
-Bana bir zarar verebileceklerinden çekiniyorsanýz,bu kaygýnýz boþuna.Bana bir þey yapacaklarýný zannetmiyorum.Hem onlara bazý hediyeler de getirdik.
-Hediyeleri þimdi bir görevliye aldýrýrým.Sizin de yanýnýza birkaç koruma vereyim,iyisi mi birlikte oraya gidelim.Ne olur,ne olmaz.
-Ýçiniz böyle rahat edecekse,dediðiniz gibi olsun.

Vakit öðleni biraz geçmiþ olmasýna raðmen Solon hariç öteki hastalar can sýkýntýsýndan uyuyorlardý.Kapý birden açýlýp içerisi insan dolunca Solon hem þaþýrdý hem de korktu.Çünkü boþ yemek kaplarý bile çoktan alýnmýþtý ve genelde bu saatte buraya kimse uðramazdý.Al-Makam’ý görünce þaþkýnlýðý endiþeye dönüþtü ve arkadaþlarýna baðýrmaya baþladý:
-Arkadaþlar,çabuk kalkýn.Bakýn,kim geldi?Bizim Al-Makam gene yakayý ele vermiþ,bizim koðuþa týkalamak üzere getirmiþler.Hem bu sefer Hayati deðil de baþhekim getirmiþ.Kalkýn hadi be,yoksa geberdiniz mi?Aaa,Neron da yakalanmýþ!
-Panik yapma Solon!Birazdan niye geldiðimi anlarsýn,hani size geleceðim diye sözüm vardý ya,iþte geldim!
Konuþmalar diðer hastalarý da uyandýrmýþtý.Onlar da þaþkýnlýk içindeydi.Karýn Deþen Jack,Neron’u görünce boynuna sarýldý,uzun bir süre kollarý boyunlarýndan çözülmedi.Karýn Deþen sordu:
-Gene ne yaptýn da seni yakaladýlar.
-Bir þey yapmadým.Sizi ziyaret etmem için Al-Makam beni buraya getirdi.
-Seni de inandýrdý mý Al-Makam olduðuna?
-Sadece ben deðil,bütün Memleketim inandý.Aylardýr Memleketimi idare ediyor.
Sarý Çizmeli Mehmet Aða hemen sordu Al-Makam’a:
-Benim mektubu verdin mi?Sana ne söyledi?
-Verdim,bak o da sana bu gülü gönderdi.
Hemen gülü aldý,bir köþede gülü göðsüne bastýrýp sessizce beklemeye baþladý.
-Bu poþet sabun,þampuan,parfüm ve jöle dolu.Bunlar da herhalde senindi Fatih Sultan!
-Helal be,sözünün eriymiþ bizim Al-Makam!Bizden olur da sözünü tutmaz mý hiç?
-Saðlýðýna zararlý,biliyorum ama bu poþettekiler de senin Hasan Sabah.
-Sigara mý dolu o poþet.
-Evet,dolu.
-Sað ol! O zaman birer tane yakalým,sen de içeceksin deðil mi?
Solon umutsuzca sordu:
-Benim isteðim olmadý deðil mi Al-Makam?Onu yapmaya gücün yetmedi deðil mi?
-Hiç tasalanma Solonum,o da oldu!
-Býrak eðleþmeyi...
-Hiç öyle bir þey yapar mýyým?Hepiniz hemen hazýrlanýn,çünkü buradan yeni yerinize daha doðrusu þifa evinize gidiyoruz.Baþhekim bey,lütfen emir verin de yeni yerlerine arkadaþlarý nakletmek için bir minibüs,o yoksa bir ambulans hazýrlasýnlar!
-Baþ üstüne Al-Makam bey!

X X X

Ýki saat sonra yeni yerlerine gidebildiler.Çünkü Fatih Sultan yeni evlerine kirli gidemeyeceðini,banyo yapmadan çýkmayacaðýný söylemiþti.Israrlar onu kararýndan vazgeçirememiþ ve herkes mecburen onu beklemiþti.

X X X

Al-Makam yeni þifa yerinin demir bahçe kapýsýna elini koydu,küçük çocuklar gibi çimenlerin üzerinde debelenen ,bazen de birbiriyle boðuþan bu dört hastaya gülümseyerek baktý.”Allaha ýsmarladýk!” anlamýnda elini salladý,ama onlar onun gittiðinin bile farkýnda deðillerdi....







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 31

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.