"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
DEĞİŞ-TOKUŞ O noktada herşey sessiz... Bireyi tüm mahreminden sıyıran, insanı doğasıyla çeliştiren koşullar hakim şimdi. Adam boşvermişliğin ucunda, önünde bıkkınlık uçurumu, umutsuzluk deniziyle sonlanan. Üstündekilerden kurtuluyor yavaş yavaş. Şimdi sadece iç çamaşırlarıyla orada duruyor. Çokları gibi onu da sonuçsuzluğun beklediğini adı gibi biliyor. Ama bu bir onur eylemi belki , her ne kadar soyunmak onursuzca görünsede. Onun kaçmaya hakkı yok, çünkü kaçan hep işler olmuş hayatında. Kovalayansa da o... Artık yorulmuş belli. Kendini umutsuzluk denizine fırlatmaya da o zaman karar vermiş. Aslında içinde bir ışık var . Hani demiş, köprüden atlayıpta kurtulan olmadı mı? Belki burada da bana bir el uzanır. Tutar karanlık derinliklerden yukarı çeker. Solumasam da olur. Suni olsa da yeter. Bu da olmazsa- bir iş bulmak, biraz insanca yaşamak, kendine yetebilmek, gururlanmak, başını yerden kaldırmak için- adına diploma dedikleri o kağıdın bir anlamı kalmayacak. Son adımı da, geçen akşam televizyonda izlediği diplomasını apartman kapıcısı olarak çalıştığı binanın girişine asan genç adamın izinden atacak. Yırtmaya eli varmayacak. Emeğini, çabasını, bahşedilmiş herşeyi kutsal saydığından bunu yapmayacak. Ama birçok benzeri gibi o da, hayallerini ve hiç gösteremediği yeteneklerini, yeterliliklerini yaşamı sürdürme zorunluluğuyla değiş tokuş edecek. Tıpkı şimdi kendisinin utanma duygusuyla, dikkat çekme umudunu değiş tokuş ettiği gibi. Etrafına bakamayacak kadar yorgun şimdi. Onlar için sadece bir eylem olan bu hareketin anlamını,önemini kavramalarını zaten beklemiyor. İstediği tek bir iş hepsi bu. Çabasını anlamlandıracak, insanlığını yaşatacak bir iş. Yanına gelen, şaşkınlıklarının acımaya dönüştüğünü görebildiği insanların, giysileriyle üzerini kapatmaya çalışmalarına kayıtsız... Hiçbirini duymak istemediğinden, kulaklıkla dinlediği radyonun sesini sonuna dek yükseltiyor. Aramızda o sırada ne dinlediğini düşünenlerin olabileceği fikri o an komik geliyor, çok sonraları bunu hatırlamak isteyeceğinden bir anlık ne çaldığını anlamaya çalışıyor. Sonra polis arabasınının arka koltuğunda, ne yazık ki bu eylemiyle de bir sonuca ulaşamıyacağını farkederken, ayakkabısının tekini o kargaşada geride bıraktığını anlamak –bir çift ayakkabısı olan biri için- sarsıcı oluyor. Geri dönmek istemeyi düşünüyor bir an. Ancak bunun amacını basitleştireceği kaygısıyla vazgeçiyor. Bütün bu akan düşüncelerin arasında, yarım kalmışlığını, şanssızlıklarını, gerçekleşmeyen hayallerini, sorumluluklarını, göze aldıklarını, yaşadıklarını her neyse hepsini boşveriyor. Kimseyi yargılamıyor. Hesabını kimseden soramıyor. O gün polis arabasının arka koltuğunda –deli olduğunu düşünenlerin bakışları üzerinde- kahkahalarla gülüyor haline. Kulağında sözlerini anlamaya çalıştığı şarkı, kucağındaki tek ayakkabısına bakıp zavallılığına dolu dolu gülüyor. Sahi ne dinliyordu acaba ? OGÜL Y. 2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © OGÜL Y., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |