..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herşeye imgelem karar verir. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Feray Korkmaz




6 Temmuz 2005
Neden Çekip Gider ki İnsan?  
Hayat kıskanç bir kadın gibi...

Feray Korkmaz


Aklımızı esirgediğimiz gerçek yaşamın üzerinde, gömleğin kolundaki ikinci ütü izi gibi eğreti duruyoruz.


:DBAA:

Her şeyi yarım yaşıyormuşuz gibi geliyor bazen. Mutlulukların tadı hep damağımızda kalıyor. Başımıza gelen tüm felaketleri, iki gecelik gözyaşıyla dindiriyoruz. Çabuk unutuyoruz olup biteni ve bazen, hüznü yaşamayı bile beceremiyoruz.
Oysa hayat, ardımızı toplayan, bıraktığımız yarımlarımızı eteğinin altına saklayan kıskanç bir kadın gibi bekliyor bizi. Eteğinin altındaki mahremi merak edip, kendi açıklarımızla yüzleşmemiz için hep sabrediyor. Biriken pişmanlıklarımıza son bir damla daha ekleniyor bağıra çağıra. O yüzden, en küçük hatalarımızla bile baş edemiyoruz zaman zaman. Hayat yüreğimize öyle bir sevda üflüyor ki boğazından, ciğerimiz, kalbimiz ve bize ait olan her şey ona koşuyor, kusursuz bir teslimiyetin en temel direği oluyor ruhumuz.
Sonra sönüyor ışıklar yavaş yavaş, sevdanın üzerine konduramadığımız tozlar, gittikçe daha da belirginleşen kara lekelere dönüşüyorlar. Geçiyor o ilk hevesler, o ilk öpüşler ve daha kaç ilkimize bulaşmışsa o kıskanç kadının nice eseri. Aklımızı esirgediğimiz gerçek yaşamın üzerinde, gömleğin kolundaki ikinci ütü izi gibi eğreti duruyoruz. Süzgecin altında bıraktığımız yarımlarımız, posasındaysa yaşadıklarımız kalıyor sadece.
Hayat, hasediyle bir bir döküyor eteğinde bize ait ne varsa. İşte tam o anda, aklımızı çeliyor tüm gidişler. Bir sahil kasabası, bir orman, belki beş yüzyıllık bir çınarın yamacı, bir küçük tekne... Kendimizi boğan zincirlerden bir hırsla kurtulup ona varmak istediğimiz en uzak yer!
Sanki giderken, ardımızdaki yol ışıklarını da söndüreceğiz birer birer. Sanki içimizdeki fırtınalar bizimle gelmiyorlar ve o yüzden giderken acıda olsa gülümse diyor içimizdeki şeytan. Ama en büyük aşklar, insanı en sevdiği şehirden kaçırtanlar değil ki, bunu göremiyoruz. Dünyanın en koca yükü bizim omuzlarımızda gibi geliyor, yalnızlık mengenesi bir bizi sıkıştırıyor tüm hırsıyla. Giderken, varacağımız o ıssız, o kimsesiz, o yabancı yerlerde, sadece kendimizin duyacağı çığlıklarımızı hayal ediyoruz.
Bugünlerde herkes, gitmekten bahsediyor. İşlerini öylece bırakanlar, sevgilerine özlem katmaya çabalayanlar, anlatmayanlar, anlaşılmayanlar... herkes... Sevdiğim bir dostum, boğazıma kadar dayandı her şey, diyor. Kendimi Karadeniz’in yaylasına bir atsam, hatta telefonumu da burada bıraksam, sonra o hırçın denizime saatlerce bakarken, birazcık kopya çekip ona benzesem, hem aşkın özü sevdalık değil midir? Ben yine özüme dönsem... Sonra bir of çekiyor ki derinden, benim içim titriyor, ürperiyorum... Başka bir dostum, beni de yanına alıp uzaklaşmak istiyor; sokaklarında tanıdık hiçbir yüzü görmesek, hatta orada sokak bile olmasa. İçtiğimiz sigarayı bile bulamadığımız minik bir kasabada, bisikletin üzerinde ellerimizi kocaman açıp rüzgâra kendimizi bıraksak!
Yüreğimdeki ‘gidecek’ listelerim her gün daha da çoğalıyor. Kendimi o listede görür müyüm diyerek, açıp açıp yüreğime bakıyorum sürekli. Ne zaman karşıma çıkıp eteğini sallasa o kıskanç kadın, kendi kendime bir kez daha soruyorum: gitmeli miyim? Bu bana ait izlerlerle dolu güzel şehrimden, her sabah gülümseyerek selam verdiğim komşularımdan, faturaların arasından bulduğum sürpriz mektuplarımın emanetçisi posta kutumdan, ailemden, her şeyden vazgeçip gitmeli miyim?
Oysa nasılda soğuktur otobüs terminali. Elinizde kahvenizle bir bankın üzerinde bekleşirsiniz. Bir yığın insan geçer önünüzden. Nereye gittiklerini hep merak edersiniz. Kimileri kendilerinden de büyük bavulları çekerler ardı sıra. Kimilerinin minik bir çantası vardır ama yanına kattığı o korkunç ıstırap hemen belli eder yerini. Kimileri, son bir umutla döner arkasına ve bekler gelmeyeceğini bildiği sevdiklerini. Ve otobüsün o ilk adımında kendinizi inandırmak için yinelersiniz ‘gidiyorum’ ‘ben gidiyorum’! Kim bilir kaç kişinin kaderi değişmiştir o ilk adımda. Kim bilir kaç kişi, yol boyunca uzanan o beyaz şeritlere sizinle aynı anda dökmüştür geçmişini.
Bence gidişler, dönüşünüzü ‘ben geldim’ dediğinizde sevinçle boynunuza sarılan sevdiklerinizle şenlendirmedikçe, bir anlam taşımazlar. Hani bana düşmez belki ama, bence artık gitmeyiniz. Belki biraz daha samimiyete ihtiyacımız vardır, belki biraz daha yalandan uzaklaşıp korkmadan yaşamaya, belki herkesin içindeki o şah olma duygusunun yerine birazda piyonluğun karışmasına.

Bugün tekrar yüreğime bakacağım, elvedaların yerini merhabalar almışsa eğer, gitmemek için bir nedenim daha olacak ve ben o nedenden sımsıkı tutunup burada kalacağım. Savaşmadan, hesap sormadan, isyan etmeden... Sadece ve sadece yaşamak için!

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Bence bazen gitmeli insan
Gönderen: Uğur Kemal / İzmir/Türkiye
11 Temmuz 2005
Öncelikle elinize sağlık diyorum. Hayatı kısklanç bir kadına benzetmeniz de hoş olmuş. Bana göre bazen gitmeli insan. Her şeyi ardında bırkmak gerekse bile... Çünkü bazen gurur insanın içindeki şahın piyon olmasına izin vermez.

:: GÜZELDİ
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
11 Temmuz 2005
Sevgili Feray Korkmaz; Ne güzeldi...Keyifle okudum.......Hayat, var gücüyle silkeliyor dallarımızı.Sağlam olan şeyler kalıyor hayatımızda, eğreti olanlar düşüyor dalımızdan.Veya biz düşüyoruz, düşeni tutmak için çaba vermiyoruz.Belki de, bu konuda verdiğimiz çabalar yeterli olmuyor...Dönüşü olan gidişlerimiz olsun hep.Ya da, dönüşü olan yere uğurlayalım sevdiklerimizi......Sevgiyle kalın...Devamını dilerim......Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Değildim Giden
Hoşça Kal Ne Demekti?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bağ-ı İrem'de Sevmek Seni...
Selamın Yoktur Bende
Kal Benimle Sevgili
Nevresim Çiçekleri
Islak Mektuplar
Ruhsal Labirentimde Kayboluyorum
Sende Bedeni Cahil Eden Bir Şey Var
Cam Kırıkları
Hak Değildir Aşk
Bir Vuslat Bağışla Geleceğime

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ben Seni Boş Anımda Sevmedim [Şiir]
Her Şeyim Ol Ama Özlenen Olma [Şiir]
Ferfecir [Şiir]
Sesin Yok Artık [Şiir]
Yarama Tuzdur Deniz [Şiir]
Takvimsiz İklimler [Şiir]
Sepya Adımlar [Şiir]
Tarifi Olmayan Elâm İçin... [Şiir]
Yüzünün Beti Benzi Düşmüş Sazım Üstüne [Şiir]
Hayta Köprüsü [Şiir]


Feray Korkmaz kimdir?

Kelimeler düşüyor ellerimden. Anlatmayı beceremeyen, anlaşılmayı beklemeyen şiirler yazıyor. İçimde küçücük bir sığınak buluyorum da, sığınamayacak kadar büyüdüğümü öğreniyorum. İnsanın, bir gün kendi açıklarını ortalığa salıvermesi ne kadar acı. Kendi acılarımla yüzleşiyorum. Öyle anlarla çarpışıyor ki ruhum, hani o an aynaya gidip baksam, ömrümün baharında saçlarımı bembeyaz bulacağım, gözlerimin ışıksız kahveleri minicik kalacak ve ellerimden düşürdüğüm kelimelerin ne anlama geldiğini o zaman anlayacağım. Çok geç olacak. . .

Etkilendiği Yazarlar:
her insan başka bir dünya ise ve bazı dünyaların içinde kendi gezegeninizin atmosferiyle karşılaşıyorsanız etki alanınıza hoşgeldiniz demektir!


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Feray Korkmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.