..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçý baþarýsýz olamaz; sanatçý olabilmek bir baþarýdýr. -Charles Horton Cooley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Kültür Çatýþmalarý > Ayhan SELÇUK




2 Ocak 2002
Kültürler Arasý Ýletiþimi Engelleyen Bazý Faktörler  
KÜLTÜRLER ARASI ÝLETÝÞÝM

Ayhan SELÇUK


Kültürler arasý iletiþimde baþarýlý olabilmek için söz konusu yabancý dili iyi bilmenin yanýnda, o dili konuþan insanlarýn kültürünü de iyi bilmek gerekir.


:AAJEI:
Ýletiþim kýsaca, insanlarýn birbirlerine duygu ve düþüncelerini aktarmalarý veya daha teknik bir yaklaþýmla, “bilgi üretme, aktarma ve anlamlandýrma süreci” (Dökmen, 1998, S. 19) þeklinde tanýmlanabilir. Kültürler arasý iletiþim ise, kavramýn kendisinden de anlaþýldýðý gibi, farklý kültürlere mensup insanlar arasýnda gerçekleþen bilgi alýþ-veriþi ve deðiþimidir.
Ýki veya daha fazla insan arasýnda iletiþimin gerçekleþebilmesinin öncelikli þartý, gerek konuþmacý, gerekse dinleyici konumunda olan kiþilerin iletiþim aracý olarak ayný dili kullanmalarýdýr. Bu genel bir kabuldür. Ancak, söz konusu kiþilerin bilgi daðarcýklarýnýn, eðitim düzeylerinin, yaþlarýnýn, mesleklerinin, cinsiyetlerinin ve özellikle yetiþmiþ olduklarý kültürel dünyanýn ayný veya farklý olmasýnýn iletiþime olumlu veya olumsuz etki yaptýðý çoðu zaman gözlerden kaçan, en azýndan üzerinde gerektiði gibi durulmayan, bir ayrýntý olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Yani ayný dili konuþmak, özellikle iletiþim yabancý dilde gerçekleþiyorsa, baþarýlý bir iletiþimin kurulabilmesi için her zaman yeterli olmamaktadýr. Çünkü, çocukluktan itibaren edinilen gerek dille ilgili, gerekse dil dýþý sosyo-kültürel davranýþ biçimleri öyle veya böyle iletiþime yansýmakta, kolay kolay devre dýþý býrakýlamamaktadýr. Daha açýk bir ifadeyle; her toplumun kendine özgü deðer yargýlarý, sosyal normlarý, olaylara bakýþ açýlarý, algýlamalarý ve ön kabulleri farklý olduðu gibi, her dilde o dili konuþan toplumun sosyo-kültürel özelliklerini yansýtan, belirli durumlarda kullanýlan spesifik ifadeler, atasözleri, deyimler vs. gibi sadece o toplumda geçerliliði olan ifade kalýplarý mevcuttur. Bununla birlikte, edinilen bu alýþkanlýklarý herkesin bildiði varsayýmýndan hareketle, konuþmacýlar çoðunlukla kendi kültür dünyasýndan herhangi bir davranýþ biçimini yabancý kültüre veya anadilinde belirli bir durum için kullanýlan spesifik bir ifadeyi yabancý dile aktarma, veyahut da hedef kültürdeki herhangi bir dilsel veya dil dýþý davranýþý kendi kültürel normlarýna göre deðerlendirme gibi bir yanýlgýya düþebilmektedir. Böyle bir durumda karþýlýklý yanlýþ anlama veya anlaþýlmalar kaçýnýlmaz olmakta ve arzu edilmeyen ön yargýlar oluþabilmektedir. (bkz. Selçuk, 1994, S. 54)
Sözlü bir ifadenin çoðunlukla iki boyutu vardýr; yani söylenilen kelime veya cümlenin bir sözcük anlamý, bir de toplumsal, sosyo-kültürel anlamý vardýr. (bkz. Oksaar,1993, S. 25) Baþka bir deyiþle bireyler, aslýnda dildeki kodlar vasýtasýyla deðil, onlarýn içerdiði kültürel anlamlar aracýlýðýyla iletiþim kurarlar. Bu nedenle anlama olayý, sadece cümle içinde geçen kelimelerin anlamýný bilmekle gerçekleþmez; önemli olan ne söylenildiðini anlamak deðil, söylenilen þeyin ne anlama geldiðini bilmektir.
Luchtenberg’in de (bkz. 1986, S. 368-369) iþaret ettiði gibi yabancý dili son derece iyi kullananlar bile zaman zaman sosyo-kültürel bariyerlere çarpmakta ve adeta hiçbir þey anlamaz hale gelebilmektedirler. Örneðin, Almanca’yý yabancý dil olarak konuþan bir kimse “Bu yýl çiçek kýz olarak gidiyorum” (Ich gehe dieses Jahr als Blumenmaedchen) þeklindeki basit bir ifadeyi, ancak karnaval gelenekleri hakkýnda bilgi sahibi olursa anlayabilir. Ayný þekilde, Almanlarýn ve Avusturyalýlarýn kullandýðý “Uzun Cumartesi” (langer Samstag), “Uzun Çarþamba” (langer Mittwoch) veya “Uzun Perþembe” (langer Donnerstag) kavramlarý da burada örnek olarak verilebilir. Kelime olarak anlaþýlan bu sözcüklerin Alman veya Avusturyalýlarýn sosyal yaþamýndaki anlamý bilinmediði taktirde, içinde bu kelimelerin geçtiði bir cümleyi kavramak mümkün deðildir. 1
Dilin sosyo-kültürel boyutu öne çýktýðý zaman, yapýlan çeviriler de çoðu kez diller arasý bilgi aktarýmýndan çok, kültürler arasý bilgi aktarýmýna dönüþmektedir. Örneðin,
Afrika’nýn ekvator bölgelerinde yaþayan kabilelerin diline incil tercümesi yapan misyonerler, “Günahlarýnýz kan kýrmýzýsý olsalar bile, kar gibi beyazlaþacaklardýr” þeklindeki bir cümleyi, yerliler karý bilmedikleri için, “Günahlarýnýz kan kýrmýzýsý olsalar bile Hindistan cevizi eti (hindistan cevizinin iç kýsmý) gibi beyazlaþacaklardýr” þeklinde çevirerek, bilinmeyeni bilinenle ifade etme yoluna gitmiþlerdir. (bkz. Carnegie, tarihsiz, S. 87-88)
Yine ayný þekilde, Yeni Gine’de yaþayan bir kabile diline yapýlan incil çevirisinde “Tanrý günahkârlarý baðýþlar” þeklindeki bir cümle “Tanrý çene kemiðini tutmaz” þeklinde aktarýlýyor. Burada da alýþýlmýþýn dýþýnda bir çeviri söz konusudur; yani bilinmeyen bir davranýþ biçimi, hedef kültürde geçerliliði olan bir davranýþ biçimine uyarlanarak aktarýlmaya çalýþýlmýþtýr. Çünkü, söz konusu kabilenin inanç sistemine göre, günahkâr olduðu varsayýlan insanlar öldürüldükten sonra çene kemiklerinden kulübelerine çivilenmektedir. Dolayýsýyla Tanrý’nýn baðýþlamasý, günahkâr birinin çene kemiðinden kulübeye çivilenmekten kurtulmasý anlamýna gelmektedir. (Bkz. Nündel, 1976, S.19-20)
Bu örnekler bize, dilsel veya dil dýþý davranýþ biçimlerinin ancak ait olduðu kültürle veya söz konusu toplumun sosyal normlarýyla birlikte anlaþýlýp, anlamlandýrýlabileceðini ortaya koymaktadýr.
Gerek Almanya’ya 60’lý yýllarda giden ilk kuþak, gerekse onlarýn çocuklarý veya torunlarý konumunda olan ikinci, üçüncü kuþak, dil problemini önemli ölçüde aþmýþ olmalarýna, hatta iletiþim kurma anlamýnda dil sorunu yaþamamalarýna raðmen, mentalite farklýlýðýndan kaynaklanan iletiþim çatýþmalarý bugün hâlâ güncelliðini korumakta ve kültürler arasý iletiþim konulu konferans ve sempozyumlara konu olabilmektedir. Burada özelde iki Türk çocuðunun yaþadýðý, genelde Almanya’daki Türk çocuklarýnýn çoðunluðunun yaþamasý ihtimal dahilinde olan somut iki örnek vermek istiyorum.
ÖRNEK 1: Almanya’da Beden Eðitimi dersleri (özellikle yüzme), Türk çocuklarýnýn bir çoðu için hep bir problem olagelmiþtir. Bu durum zaman zaman basýna da yansýmýþ veya kültürler arasý iletiþim çatýþmalarýný ele alan yayýnlarda da sýkça dile getirilmiþtir. Bir gün Mehmet adýnda bir Türk çocuðu, Beden Eðitimi dersinden sonra arkadaþlarýyla birlikte duþ yapýlan yere gider. Arkadaþlarýnýn hepsi tamamen soyunarak duþ almalarýna raðmen, Mehmet her zaman ki gibi, arkadaþlarýnýn alaycý bakýþlarý arasýnda, þortunu çýkarmadan duþunu alýr, fakat o gün yedek çamaþýr getirmeyi unutmuþtur. Çaresiz, ýslak þortun üzerine pantolonunu giyer ve o þekilde sýnýfa gider, sonuç malûm. Þortun ýslaklýðý hemen pantolonun dýþýna vurduðu için arkadaþlarý onunla alay etmeye baþlar. Bu arada öðretmen sýnýfa girer ve gürültünün, gülüþmelerin nedenini sorar. Çocuklar, Mehmet’in altýný ýslattýðýný söylerler. Mehmet, ne kadar “hayýr ýslatmadým” dese de boþunadýr, çünkü ortada fiili bir durum vardýr ve pantolonu ýslaktýr. Öðretmeni, ona derhal eve gidip üzerini deðiþtirmesini söyler. Aðlayarak sýnýfý terk eden Mehmet, koridorda bir Türk öðretmenle karþýlaþýr. Durumu öðrenen öðretmen, çocuðun elinden tutarak onu sýnýfa götürür ve meslektaþýna olayýn iç yüzünü anlatýr. Alman öðretmen son derece þaþkýndýr, inanmakta güçlük çeker ve aðzýndan þu cümleler dökülür: “Fakat bu çok garip, komik bir þey!, bu nasýl olur?!”
ÖRNEK 2: Bir Türk çocuðu, ders arasýnda okul bahçesinde dolaþýrken yerde bir ekmek parçasý bulur ve ayak altýnda çiðnenmemesi için ekmeði koyabileceði uygun bir yer bulmak amacýyla saða sola bakýnýrken nöbetçi öðretmen çocuða seslenir: “Ayþe o ekmeði yememelisin!, yerde bulduðunu gördüm”. Çocuk kýpkýrmýzý kesilmiþtir. Öðretmene “yemeyecektim” diyerek maksadýný açýklamaya çalýþsa da inandýramaz, üstelik öðretmen tarafýndan yalancýlýkla itham edilir. Çünkü öðretmen, Ayþe’nin etrafýna bakýnmasýný ‘ekmeði yemeyi düþünüyor fakat, kendisini gören birilerinin olup olmadýðýný kontrol etmek için etrafýna bakýnýyor’ þeklinde deðerlendirmiþtir.
Bu olaylarý yaþayan Türk çocuklarýnýn yaþadýðý psikolojik yýkýmý anlamak zor olmasa gerek. Bir Alman’ýn bu durumu veya diðer örnekte olduðu gibi, Türk öðrencinin umumi duþ yapýlan bir ortamda þortunu çýkarmamasýný anlamasý normal þartlarda mümkün deðildir. Onun kültür penceresinden bakýldýðý zaman bu örneklerdeki Türk çocuklarýnýn ortaya koyduðu tavýrlar son derece garip, anlamsýz hatta, komik olabilmektedir.
Hinnenkamp, Türk Toplumu ile ilgili þu tespitleri yapmaktadýr:
“Türkler etnik ve dini açýdan bizden çok farklý; Almanca ile ne genetik, ne de coðrafi olarak bir akrabalýðý, hatta iliþkisi olmayan farklý bir dil konuþuyorlar; cinsiyetler arasýndaki iliþkiler çok farklý; akrabalýk iliþkileri son derece önemli rol oynuyor; yemek alýþkanlýklarý, adetleri veya giyimleri oldukça deðiþik. Ýstenildiði kadar devam edecek bir farklýlýk listesi çýkartýlabilir”.(bkz.1989.S.28)

Gerek yukarýda verdiðimiz örnekler, gerekse Hinnenkamp’ýn tespitleri, yabancý dili iyi bilmenin baþarýlý bir iletiþimi her zaman garanti edemeyeceði þeklindeki tezimizin haklýlýðýný ortaya koymaktadýr. Bir kimsenin yabancý dili iyi bilmemesi, konuþurken telaffuz hatasý yapmasý, artikeli yanlýþ kullanmasý veya kelimeyi yerli yerine oturtamamasý vs. hoþ karþýlanabilmektedir. Fakat toplumsal normlarla, örneðin nezaket kurallarýyla ilgili yapýlan bir hata veya olaylara bakýþ açýlarýndaki farklýlýk, çoðunlukla iletiþim çatýþmalarýna, karþýlýklý yanlýþ anlamalarýn ortaya çýkmasýna, ön yargýlarýn oluþmasýna zemin hazýrlamaktadýr. Sorunsuz bir anlaþma saðlanabilmesi için, taraflarýn ayný dili kullanmalarýnýn yanýnda, birbirlerinin kültürlerini iyi bilmeleri, daha da önemlisi, karþýlýklý olarak empatik bir tavýr sergilemeleri gerekir.
Sonuç olarak, bütün bu olumsuzluklarý ortadan kaldýrmak veya en aza indirebilmek için yabancý dil öðretiminde öðrenciye ilgili dilin lenguistik, yani gramatik, fonolojik veya morfolojik v.b. özelliklerinin yanýnda, söz konusu dili konuþan toplumun sosyal normlarý, bunlara baðlý olarak þekillenen günlük davranýþ biçimleri, nezaket kurallarý gibi konular hakkýnda bilgi verilmesi, bunlarla ilgili sýk kullanýlan ifade kalýplarýnýn öðretilmesi, kýsacasý dil becerisinin yanýnda, dili durumlara göre uygun kullanabilme yeteneðinin de kazandýrýlmasý gerekmektedir.



DÝPNOTLAR:

1 Almanya ve Avusturya’da iþ yerleri hafta içinde saat 7.00-18.00 arasý açýktýr. Cumartesi günleri saat 8.30 – 13.00 arasý açýk olan iþ yerleri, her ayýn ilk Cumartesi günü saat 8.30’dan 16.00’ya kadar açýk kalmaktadýr. Alýþ-veriþ günü olarak kabul edilen bu güne “Uzun Cumartesi” denilmektedir. Almanya’nýn bazý eyaletlerinde ve Avusturya’da (St. Michael’de) iþ yerlerinin özellikle Temmuz- Aðustos aylarýnda saat 8.00’den 22.00’ye kadar açýk olduðu Çarþamba günleri “Uzun Çarþamba”, gerek resmi dairelerin, gerekse iþ yerlerinin saat 8.00- 20.00 arasý açýk olduðu Perþembe günleri ise “Uzun Perþembe” olarak adlandýrýlmaktadýr. Bu durum son iki yýldýr uygulanmaktadýr.


KAYNAKÇA:

Dale Carnegie, Etkili Konuþma Sanatý, Ýstanbul, tarihsiz (Çeviren, Kerem Keskiner)

Dökmen Üstün, Sanatta ve Günlük Yaþamda Ýletiþim Çatýþmalarý ve Empati, Sistem Yay. Ýstanbul, 1998

Hinnenkamp Volker, Interaktionale Soziolinguistik und Interkulturelle Kommunikation, Gespraechmanagement zwischen Deutschen und Türken, Tübingen, 1989

Luchtenberg Sigrid, Verstaendigungsschwierigkeiten im Unterricht mit auslaendischen Schülern und Schülerinnen, Diskussion Deutsch 1986, s. 368-378

Nündel Ernst, Zur Grundlegung einer Didaktik oes sprachlichen Handelns, Literatur+Sprache+Didaktik, Kronberg, 1976

Oksaar Els, “Spracherwerb als Kulturerwerb”, Alexander von Humboldt Stiftung Mitteilungen, Bonn, 1993, s. 23-30

Selçuk Ayhan, “Sprachliche Verhaltensweisen in kontrastiver Sicht: Interkulturelle Kommunikation”, 4. Germanistik Sempozyumu, Türk Eðitim Sisteminde Alman Dili ve Öðretimi-Alman Dili ve Edebiyatý Eðitiminde Uygulamaya Yönelik Dilbilim ve Edebiyat Bilimi Karþýlaþtýrmalý Çalýþmalarý, Yay. Haz. Kýnsýz Mustafa, Ýzmir, 1994, s. 54-61





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hasret [Þiir]
Öyle Bir Gündü [Öykü]


Ayhan SELÇUK kimdir?

Akademisyen


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ayhan SELÇUK, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.