..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Parça > Anýl Gökpek




12 Mart 2004
Dýþýmýzdaki Þeytan  
Anýl Gökpek
Hayat bir takým oyunu, týpký futbol gibi; insan bu maçta kendisine bir yer edinmeli mutlaka; ister seyirci ister oyuncu olarak.


:DEJI:
     Kaan’ýn topluca öykü yazma fikrini ilk duyduðumda, yalana gerek yok, bunu biraz saçma bulmuþtum. Bir parça çocukça görünmüþtü gözüme, ancak yalnýzca ilk duyduðumda. Sonra bunun üzerine uzun uzun düþündüm ve þu sonuca vardým: Hayat bir takým oyunu, týpký futbol gibi; insan bu maçta kendisine bir yer edinmeli mutlaka; ister seyirci ister oyuncu olarak. Ben de çorbada tuzum bulunsun diye düþünerek takýmda yerimi almaya karar verdim. Böylece, üzerime vazife olmasa da, aldým kalemi ve baþladým anlatmaya.
     Aslýnda her þey tam bir belirsizlik içerisinde. Ben Kerem’im ama ortada bulunan yegane iz bu kaðýdýn üzerindeki cümleler. Demek istediðim þu ki, tüm bu saçmalýklarý benim adýma Kaan kurgulamýþ da olabilir. (Týpký Mete’ye yaptýðýn gibi, deðil mi Kaan?) Beni, Kaan’ý ve diðerlerini bir baþkasý da kurgulamýþ olabilir elbette. Ýyisi mi ben benden isteneni yapýp kendi bildiðimi sizlerle paylaþayým. Biz kendi halinde bir arkadaþ grubuyuz ve bir gün Kaan adýnda bir aklý evvel çýkýp bizden bir öykü yazmamýzý istedi. Biz de kabul ettik. Ben de o gruptakilerden biriyim ve adým da Kerem. Bu belirsizliðin içerisinde sizi teskin etmek için yapabileceðim tek þey ise -adýmý vermenin yerine- bir film repliðini sizlere tekrar etmektir:
     “Bana güvenmek zorundasýnýz.”
     Benden istenen þey basitti aslýnda. Ýnanýlmaz bir biçimde, polis karakolunda biten o günü yazacaktým. Týpký diðerlerinin de yapacaðý gibi. Kimse, mümkün olduðunca, bir baþkasýnýn öyküsünden etkilenmeyecekti; böylece ortaya özgün bir çalýþma çýkmýþ olacaktý. Bu Kaan’ýn fikriydi elbette.
     Herkes bu fikre benim kadar olumlu bakmadý. Aslan bunu beceremeyeceðini söyledi ve öykü yazma iþinden sýyrýldý. Gerçi Kaan’ýn mektubundan öðrendiðim kadarýyla Leyla bir kurnazlýk yapýp Aslan’ýn kalesini içeriden fethetmiþ ve ortaya uzunca bir öykü çýkarmýþ; bu öykü karakolluk olduðumuz günü anlatmýyormuþ ama Kaan bunun yine de kullanýlabilir olduðunu, bir þekilde bu uzun parçayý olaylý güne baðlayabileceðini yazmýþ. (Bu güzel bir cümle oldu sanýrým.) Ayrýca bu uzun öyküyle Leyla da üzerine düþeni yapmýþ oluyor; böylece Kaan ile beni saymazsak geriye altý kiþi kalmýþ oluyor. Selim o günün en önemli kýsýmlarýný uyuyarak geçirdi ve bu þekilde hem karakola gitmekten hem de bir öykü yazmaktan kurtulmuþ oldu. Daha doðrusu bu fikrin ortaya atýldýðý günün ardýndan gelen birkaç hafta boyunca bizim böyle düþünmemizi saðladý. Ancak bir gün bir kýsmýmýzý bir araya toplayýp bize o günle uzaktan yakýndan alakasý olmayan bir öykü okudu.
     Þu ana dek bahsedilenleri bir araya getirdiðimizde Kaan’ýn beklediðinden oldukça farklý bir sonuç ortaya çýkýyordu. Bu sonuç þöyle özetlenebilirdi: Kimsenin o günden bahsetmeye niyeti yok gibiydi.
     Gelelim geriye kalan beþ kiþiye. Kaan fikrini ilk kez açýkladýðýnda ona en hýzlý ve en net cevap kardeþi Gözde’den gelmiþti: “O günden de, komþumuz olacak o cadýdan da, polisten de nefret ediyorum. Yazacaklarýmýn tümü budur, buna öykü derseniz eðer.” Kaan bunun amatör bir merak olduðunu söylese de Gözde’yi ikna edemedi. Diðer taraftan :Mert’in de bahanesi hazýrdý: “O kadar çok içmiþim ki hiçbir þey hatýrlamýyorum. Hayret, içki beni böyle çarpmazdý ama… Çok karýþtýrmýþým, ondan herhalde.” Yaþadýðým karþýlýksýz aþkýn bayan oyuncusu Fatoþ’un ise yazýp yazabileceði tek þey cep telefonu mesajlarýdýr. Onun da bu hali geçerli bir bahane kabul edildi. Kendisi bir ara, birkaç dakikalýðýna, buna yeltendiyse de kýsa sürede yapamayacaðýný kabullendi.
     Sýrada Mete var. Kaan’ýn kimi arkadaþlarýnýn bildiði kimilerinin de hissettiði üzere bu projenin fikir babasý Mete’yi sevmeyi asla baþaramamýþtýr. Aralarýnda tuhaf bir kutuplaþma var. Kaan bunu ve anlayamadýðýmýz birkaç þeyi daha ileri sürerek bu projeye Mete’yi dahil etmemeyi teklif etti. Ve Mete için ne acýdýr ki Kaan’ýn bu teklifi çoðunluk tarafýndan kabul edildi. Ýþin komiði, bu oylamadan iki hafta kadar sonra Kaan Mete’nin merkezinde yer aldýðý bir öykü yazmýþ olduðunu itiraf etti bizlere. Mete’ye karþý beklediðimiz kadar acýmasýz olmayan ve onu tanýyanlar için kýsmen komik olan bir öyküydü bu. Kaan’ýn ‘Ada’ ismini verdiði bu öykünün dinleyenler tarafýndan beðenildiðini söyleyebilirim.
     Son olarak da bu iþte en az Kaan kadar güvendiðim kiþiye geliyoruz. Güvenimi boþa çýkarmayan Can, Kaan’ýn öykü yazma teklifinin hemen ardýndan, sadece iki günlüðüne ortadan kayboldu ve harika bir öyküyle geri döndü. Arkadaþlarýn tümü bu ilginç öyküyü çok beðendiler ve hatta itiraf edeyim, beni bu satýrlarý yazmaya ikna eden de ayný beðeniydi. Daha önceden de söylediðim gibi yazmak pek yapabileceðim bir iþ deðildir ve bu konuda en ufak bir fikrim bile yoktur. Ancak en azýndan Can’ýn yazdýðý öykü üzerine ufak bir yorum yapmama izin vereceðinizi düþünerek (ve affýnýza sýðýnarak) tek kelimeyle fikrimi bildirmek istiyorum: Deðiþik. (Bu arada ufak bir not: Can öyküsünü okuduðunda dinleyenler arasýnda sadece 7 kiþi vardý. Kaan, Selim, Gözde, Mete, Aslan, ben ve öyküyü okuyan Can. Ayný þekilde, Mete için yazdýðý ‘Ada’dan bahsederken de Kaan’ýn yanýnda sýnýrlý sayýda insan vardý. Görünen o ki herkes öykülerinde kimilerinin görmesini istemediði mahrem cümleler bulunduruyordu. Ben de bu modaya uymuþ oluyorum sanýrým ve eðer bu öykü bir yerlerde okunacaksa bundan Fatoþ’un ve Leyla’nýn haberdar olmamasýný istiyorum. Belki benden de gizlenecek öyküler olabilir; buna da saygý duyarým.)
     Böylece iyisiyle kötüsüyle proje sonuna yaklaþmýþtý, tek eksikle. Ben, bütün yaz boyunca maç yapýp yüzdüðüm, sohbet edip kumar oynadýðým için olacak, Ekim ayýna dek öykümü yazacak zaman bulamadým. Kararýmý verebilmemin üç ay sürdüðünü söyleyebilirim. Bu üç aylýk sürenin sonlarýna doðru Kaan’dan bir mektup aldým. Hayatýmda hiç mektup almamýþtým. Tuhaf bir his… Açýp okuduðumda gördüm ki, Kaan öyküyü yazmam için inanýlmaz biçimde sabýrsýzlanýyordu. Ýstediði þeyi ona sunmadan önce onunla ufak bir oyun oynamaya karar verdim. Aralýk ayýnýn ikinci haftasýnda ona yolladýðým bir mektupta, okuyanlarýn çok beðendikleri, müthiþ bir öykü yazdýðýmý ballandýra ballandýra anlattým ve düzeltmeleri tamamladýktan sonra kendisine yollayacaðýmý yazdým. Hemen ayný haftanýn içerisinde Kaan’dan bir mektup daha aldým; öyküyü acilen tamamlamamý istediðini, iþlerin tam da onun istediði gibi gittiðini, yakýnda ortaya, hepimizin ortak çalýþmasý olan güzel bir þeyin çýkacaðýný yazýyordu. Bu son mektuba uzunca bir süre cevap vermedim. Ýyice sabýrsýzlanmasý gerekiyordu. Ocak ayýnýn sonuna doðru yazdýðým mektupta öykümün bir kopyasýný -ki sizin de bildiðiniz gibi henüz ortada bir öykü falan yoktu- kendisine yolladýðýmý ancak ondan herhangi bir cevap ya da ufak bir yorum alamadýðýmý, yazdýðým parçayý beðenmediyse bunu açýkça söylemesini istediðimi belirttim. Aldýðým cevap oldukça kýsa ve þaþýrtýcýydý.
     
          Sevgili Kerem,
     Sana yazamadýðým için çok üzgünüm, ne yazýk ki çok meþguldüm. Öykünü elbette ki çok beðendim. Gerçekten müthiþ bir çalýþma olmuþ. Senden de bunu bekliyordum zaten. Tebrik ediyorum caným kardeþim.
     Baþarýlarýnýn devamýný dileyen,
     Kaan ILGAZ.

     Kaan’ýn blöfüme blöfle karþýlýk vermesi aklýmý baþýma getirdi ve Mayýs ayýnýn ilk haftasý kalemi elime aldýðým gibi yazmaya baþladým. Eh, dördüncü sayfayý da bitirmek üzereyim. Sanýrým artýk öyküye bir giriþ yapsam iyi olacak.
     Bu uzun tanýtým yazýsýndan da rahatça anlaþýldýðý üzere -ve þimdiye dek birkaç kez tekrarladýðým gibi- öykü yazmak pek becerebildiðim bir iþ deðil. Zaten böyle kývranmamýn, lafý dolandýrýp durmamýn sebebi de bu. Birlikte kalkýþtýðýmýz bu iþte benim de bir payým olsun, bir gol de benden gelsin istiyorum. Ancak kendimi ne kadar zorlasam da doðam buna izin vermiyor. Bu yüzden ben de biraz iþin kolayýna kaçýp çocuðu sezaryenle aldýracaðým. Madem Kaan’ýn istediði gibi bir öykü yazamayacaðým ben de bunun yerine o gün baþýmýza gelenleri baþlýklar halinde yazýp ufak açýklamalarla da bu baþlýklarý zenginleþtirir, böylece benden isteneni yerine getirmiþ olurum. Gerisi de Kaan’ýn takdirine kalmýþ olur. Ayrýca olaylý günün dökümünü yapmama çok faydasý dokunacak bir kaynaðým var: Þimdiye kadar kimseye bahsetmediðim günlüðüm. ‘Erkek adam günlük mü yazarmýþ?’ diyorlar; evet, ama ben yazýyorum.
     Þimdi naklen yayýn için günlüðüme baðlanýyoruz.
2 TEMMUZ
     1- Kaan’larda toplanýyoruz. (Benim ne zaman eve geldiðim ya da diðerlerinin ne zaman teþrif ettikleri önemli deðil. Zaten bu ayrýntýlarý hatýrlamýyorum. Bu eve gelmemiz bu güne özel bir durum deðil; hemen hemen her gün geliyoruz buraya. Önceleri bu kadar çok eve kapanmaz, zamanýmýzýn çoðunu dýþarýda geçirirdik. Bir gün anladýk ki dýþarýsý bize göre deðilmiþ. Baþýmýza gelmeyen saçmalýk kalmadý; hatta bir ara oturduðumuz yere salça sürecek kadar düþürdüler kaliteyi. Evde mutluyduk. Þikayet geliyordu yine; ama en azýndan kýz kaçýrmadýðýmýz, tecavüze yeltenmediðimiz biliniyordu. Evde zan altýnda deðildik. En azýndan biz öyle sanýyorduk.)
     2- Yemek yiyoruz. (Aslan bize yemek yapacaðýný söylediðinde evde bir þenlik havasý esmiþti ancak yemeðin ne olduðu ortaya çýktýðýnda bu hava kýsmen duruldu. Çiðköfte kýzlarýn pek de sevdikleri bir þey deðildi ne yazýk ki. Oysa birbirlerine ne kadar raký içebileceklerini ispatlamak için bir araya geldiklerinde, erkekler bu mezeye olmazsa olmaz gözüyle bakarlar. Bizde ikisi de vardý: Bir tarafta çiðköfteye soðuk bakan matmazeller ve bir tarafta da alkol tabanlý testosteron gösterisine hazýr erkekler. Aslýnda bu kaba bir genelleme oldu; çünkü kýzlarýn içinden sadece Fatoþ çiðköfte yemeye yanaþmamýþtý ve erkeklerin içerisinden de yalnýzca Mert alkol komasýn girmeye niyetliydi. Can çayla sarhoþ olmayý tercih ederken benim tercihim de kahveden yanaydý.)
     3- Ýçiyoruz. (Çeþit çeþit içecek tüketildi o gün; kimi alkollü kimi de alkolsüz. Kulaða komik geliyor ama çiðköftenin yanýnda kimsenin önceden tahmin edemeyeceði bir içeceði tercih ettik: Ayran. Yemekten sonra Can çay demlemeye ve bulaþýklarýn ufak bir kýsmýný yýkamaya gitti. Fatoþ ise, içinden gelmiþ olacak, bizlere kahve hazýrlamaya niyetlendi. Hayatýmda içtiðim en lezzetli kahveydi. Ama sonradan biraz sýkýldýðýmý da itiraf edeyim. Fatoþ’un asýl niyetlendiði kahve yapmak deðil Can’ýn ardýndan mutfaða gitmekti. Bu kýz kör sanýrým ve ben de öyleyim. Ýþin aslýný söylemek gerekirse dört kiþilik sapýk bir iliþkimiz olduðunu itiraf edebilirim. Ben -sebebini bir türlü anlayamasam da- Fatoþ’u seviyorum; Fatoþ ise Can’a aþýk. Can Leyla’ya yanýyor ve korkarým ki Leyla da beni sevmekte. Kayýp aþklar diyarýndayýz sanki; herkes yanlýþ sevgiliyi kovalýyor. Ben Fatoþ’un Aslý olmadýðýný göremiyorum, Leyla ise Mecnun’un adýný karýþtýrýyor. Ýþ içinden çýkýlýr gibi deðil.
Neyse, içtiklerimize dönelim: Kahveler içildikten sonra, yediklerimiz sindirilene kadar vakit geçirebilmek için, iskambil destesini alarak balkona oyun oynamaya çýktýk. Kaan, Mert, Mete ve benden oluþan dörtlünün oyunu yaklaþýk 90 dakika kadar sürdü ve oyunun ardýndan içmeye hazýr bir biçimde salona dönüldü. Mert zaten çoktan baþlamýþtý içmeye. Onun ya da diðerlerinin ne içtiklerini hatýrlamýyorum ama ben sadece iki duble raký içtim. Mert’in hali üçüncü kadehi doldurmama engel oldu.)
4- Sohbet diyoruz, sarhoþlar ne kadar edebilirlerse. (Kandaki alkol oraný arttýkça sohbetin gürültüsü de artýyordu. Her kontrolsüz gülüþme seansý duvarlarýn yumruklanmasýyla noktalanýyordu ama yeni gürültüler de pek gecikmiyorlardý. Korkunç bir paranoyaydý: Kim yumrukluyor duvarlarý? Yoksa duvarlara bir þey yapýldýðý yok da bize mi öyle geliyor? Biraz olsun sarhoþ olduysam da bu tedirginlik bana yetmiþti; ilk birkaç yumruktan sonra tümüyle ayýlmýþtým. Diðerleri de güldükçe ayýldýlar. Örneðin Fatoþ’un kimi halleri insanlarý çok güldürüyordu. Can’a hoþ görünmek için uðraþtýkça ve kendisini olmadýðý bir biçimde sunmaya çalýþtýkça boþ yere çýrpýnýyordu; Kaan da bir yandan þakayla karýþýk ona takýlýyor ve foyasýný meydana çýkarýyordu. Bunun karþýsýnda iyice bocalasa da en azýndan bize bozulmuyor, bizimle birlikte gülüyordu. Ben de gülüyordum, yalana gerek yok, gerçekten bu halleri komikti. Ama bazen bu gülmeler inceden yüreðimi burkmuyor da deðildi. Seviyorum, ne yapalým!)
5- Gruplara ayrýlýyoruz: Bir tarafta konuþanlar ve diðer tarafta ise yine konuþanlar. (Sadece Can’ýn bildiði ve Fatoþ’un öðrenmek ve dedikoduya dönüþtürmek istediði ufak bir bilgi, Can’ýn Leyla’yla kurmaya çalýþtýðý sohbetin baltalanmasýna sebep oldu; bu bölünmenin ilk habercisiydi. Ardýndan Can salonda rahat konuþulamadýðýný, Kaan’ýn odasýnda sohbete devam edilebileceðini söyledi ve bu çaðrýya, çaðrýnýn asýl muhatabý Leyla’dan deðil, Fatoþ’tan cevap geldi. Leyla, Can ve Fatoþ’un Kaan’ýn odasýna geçmelerinden hemen sonra ya da bunun hemen öncesinde -emin deðilim bundan- uzun süredir uyumamýþ olan Selim yatak odasýna geçti. Böylece salonda altý kiþi kalmýþ oldu: Kaan, Gözde, Mete, Mert, Aslan ve ben. Kaan arada sýrada ayaklanýyor, bir mutfaða bir tuvalete gidiyor, arada sýrada da yan komþunun rahatsýz olduðu zamanlarda duvara attýðý yumruklara bizim bulunduðumuz tarafýn duvarýndan cevap veriyordu. Bunlarýn arasýnda da salona, yanýmýza gelip sohbetimize katýlýyordu. Gözde’yle beraber Mete’ye bir kaðýt oyunu sundular. Mete, aslýnda öðrenci yurtlarýnda klasikleþmiþ bu basit numarayý, alkolün de etkisiyle, bir türlü çözemedi. Numara tamamen kurbanýn buna inanacak metafizik birikiminin olmasýna baðlý; önce böyle bir kurban seçilir, ardýndan kaðýtlarý kendisine verir, dilediðince karýþtýrmasýný saðlarsýnýz, ardýndan bir tanesini sýrtý size bakacak þekilde kaldýrýr ve rengini tahmin edersiniz. Numaranýn temel noktasý ise þudur: Size kurbanýnýzdan daha yakýn bir noktada oturan ve açýlan kaðýdýn rengini görebilen bir yardýmcýnýz size özel bir sinyal verir; Kaan’ýn yardýmcýsý Gözde’ydi ve her kýrmýzý kaðýt açýldýðýnda, minik bir hareketle, yerde baðdaþ kurmuþ oturan aðabeyinin dizine dokunuyordu. Böylelikle Kaan kaðýtlarý ilgisizce açýyor, dizinde hissettiði her temasýn ardýndan da bakmadan kaðýdý okumuþçasýna ‘Kýrmýzý!’ diye baðýrýyordu. Oyun bittikten sonra sarhoþ Mete kaðýtlarla cebelleþerek bir saat kadar sohbetimizden mahrum kaldý. Akýllýca bir taktik!
Yeniden çay demlendi. Bir ara dinlenecek müzik konusunda anlaþmazlýk çýktý. Çözüm olarak da rasgele bir kaset seçip dinlemek yoluna gidildi.
Tüm bu süre boyunca periyodik olarak duvara atýlan yumruklarýn uðultusu duyuldu.)
6- Sona yaklaþýyoruz. (Sanýrým saat 05.30’a kadar -özetle- hiçbir þey yapmadýk ve sabahýn o saatinde film izlemeye karar verdik. Kimsenin kalkmaya niyeti yoktu, her þey yolundaydý. Ne var ki izlenecek filme karar vermek de pek kolay olmadý. Týpký kaset olayýnda da olduðu gibi. Her kafadan bir ses çýkýyordu. Bu tartýþmayý, teklif edilen filmlerin isimleri ve reddediliþ nedenleriyle beraber, aþaðýdaki listeyle özetledim. Karmaþayý daha net görebilmek için:
-The Matrix (Defalarca izlenildiði için reddedildi.)
     -Yurttaþ Kane (‘Bu ne ya? Renkli bir þeyler yok mu?’ gerekçesiyle reddedildi.)
     -Ýsimsiz Bir Japon Porno Filmi (Mert’in çoðu teklifi refleks olarak reddedilir. Bu da ayný þekilde reddedildi.)
     -Olaðan Þüpheliler (‘Þöyle olaðanüstü bir þeyler izlesek!’ biçimindeki biçimsiz esprinin ardýndan teklif geri çekildi.)
     -Akýl Defteri (Önce teklif kabul edildi ancak filmin 14. dakikasýnda yükselen ‘Biz bundan bir þey anlamadýk!’ çýðlýklarýnýn ardýndan film diskalifiye edildi.)
     -Blair Cadýsý (‘Bizim arkadaþlar izlemiþler, sonu çok salakçaymýþ.’ gerekçesiyle reddedildi.)
     -Ýsimsiz Bir Alman Porno Filmi (Mert’in ikinci teklifi olaðan sebeplere ek olarak Almanca’nýn çok kaba bulunmasý sebebiyle, daha eril bir toplantýya ertelendi.)
     -Bir Jackie Chan Filmi (Birincisi ‘Bize bu saatte dövüþ filmi mi izleteceksiniz?’ ve diðeri de ‘Zaten herifin bütün filmleri ayný deðil mi?’ olmak üzere toplam iki gerekçeyle reddedildi.)
     -Yýldýz Savaþlarý (Kaan’a ait olan ‘Kardeþim, lütfen zýrvalamayalým.’ gerekçesiyle önce teklif reddedildi, ardýndan da Kurul Kararýyla filme ait tüm belgeler imha edildi.)
     -Dövüþ Kulübü (‘Dövüþ filmi olmayacaktý hani!’ itirazýna tepkisiz kalýnmak suretiyle teklif sahibi tarafýndan geri çekildi.)
     -Çakal (‘Komünizm öldüðüne göre hala Komünizmden nefret etmeye ihtiyacýmýz var mý?’ sorusu yerini buldu ve film imha edilecekler listesine eklendi.)
     -Rüzgar Gibi Geçti ya da Titanic? (Film izleme fikrinden bir süre tiksinildi. Ve teklif zaman aþýmýna uðrayarak kendiliðinden diskalifiye oldu.)
     -Ýsmi Ve Uyruðu Bilinmeyen Bir Baþka Porno Filmi (‘Mert, saçmalama lütfen. Baþka zaman kendi baþýna izlersin.’ cevabýnýn etkisiyle teklif, teklifi yapanýn burnundan getirildi.)
     Ve sonunda, Mete hariç hiçbirimizin izlememiþ olduðu bir filmde karar kýlýndý. Bitene dek bunun, Mete’nin kaðýt oyunu için Kaan’dan intikam almak üzere ortaya sürdüðü bir film olduðunu anlayamadýk; çünkü sonuna dek içinizde hep bir açýlamaya kavuþma umudu ve meraký büyüyor, ancak film aniden, sessiz sedasýz sona eriyordu. Sanýrým senarist de olan bitene bir açýklama bulmayý becerememiþti. Biz filmin sonunu düþünmekteyken sokak kapýsý sert bir biçimde çalýndý.
Yönetmen ya da senaristin açýklama yapmak için geldiklerini umuyorduk. Kaan onlarý içeriye buyur etmek, Türk misafirperverliðini göstermek için kapýyý açmaya gitti.)
7- Günün sonu ve sonrasý. (Ne yazýk ki kapýyý çalanlar beklediðimiz kiþiler çýkmadýlar. Oturduðum yerden kapýdaki konuþmalara anlam veremeyip tedirgin olduðum için ayaða kalktým ve salondan çýktým. Sürpriz! Gelenler polis memurlarýydý! Filmin sonuyla ilgili bir þey bilmedikleri ise neredeyse yüzlerinden okunuyordu.
“Çevreye rahatsýzlýk verdiðiniz için hakkýnýzda þikayet var. Bizimle karakola kadar geleceksiniz.”
“Ýyi de yaptýðýmýz gürültünün karakola gelmemizle ne ilgisi var? Karakoldan ayrýldýktan sonra hep fýsýltýyla mý konuþacaðýz? Yoksa bizi tutuklamak yoluyla mý susturmaya karar vereceksiniz?”
“Lütfen bize zorluk çýkarmayýn. Evdeki tüm arkadaþlarýnýzý toparlayýn ve bizimle gelin.”
Kaan inatlaþmaktan ve onlara derdini anlatamamaktan kýpkýrmýzý olmuþtu; polis memuruna arkasýný dönüp Can, Leyla ve Fatoþ’un bulunduklarý odaya girdi. Ben de salona geri dönüp tedirgin olmuþ bir þekilde oturan arkadaþlarýmý olaydan haberdar ettim. Balkon kapýlarýný ve pencereleri kaptýk. Kaan anahtarlarýný aldý, Gözde’ye giymesi için ince bir hýrka verdi ve hala uyumakta olan Selim’in dýþýnda herkesin dýþarý çýkmasýný bekledikten sonra kapýyý kapattý. Uzun koridordan apartmanýn dýþýna çýktýðýmýzda sabahýn ilk ýþýklarý gözlerimi rahatsýz etti. Gözlerim ýþýða alýþtýðýnda etrafta daha rahatsýz edici görüntülerin olduðunu gördüm: Balkonlardaki insanlar. Yazlýklarda yalnýzca yaþlýlar bu saatlerde kahvaltýya kalkarlar. Biz de onlarýn kahvaltý sofralarýna meze olmuþtuk. Sanki fuhuþ yaparken basýlmýþ bir grup gibi görünüyor olmalýydýk. O sýrada yakýn balkonlardan birinde tanýdýk bir yüz gördüm. Fatoþ’a döndüm. O da ayný yüzü görmüþ ve terlemeye baþlamýþtý. 30 saniye kadar sonra Fatoþ’un babasý yanýmýzda belirdi. Hepimize kýsa ve kýzgýn bir bakýþ attý ve Fatoþ’u bileðinden tuttu. Bakýþlarý benimkilerle karþýlaþtýðýnda içimde bir ‘çifte rahatsýzlýk’ hissettim. Sonra Kaan’a dönerek sessizliði bozdu:
“Neler oluyor burada Kaan? Sorun nedir?”
“Gürültü…” Kaan daha fazla konuþamadý. Fatoþ’un babasý polis memurlarýna döndü.
“Çocuklarý biraz baðýrdýlar diye mi götürüyorsunuz?”
“Þikayet var beyim, zabýt tutulmasý için karakola gelmeleri gerekiyor.”
Fatoþ’un ailesi polisler üzerinde ‘Siz benim kim olduðumu biliyor musunuz?’ türünden bir etki býrakmýþtý. Bu da pek anormal sayýlmazdý. Biz minibüse binerken polislerden birinin aðzýndan belli belirsiz bir ses çýktýðýný duydum:
“Kýzýnýz kalabilir beyim.”
Fatoþ, baþý öne eðik, eve doðru ilerlerken ve hala sarhoþ olan Mert sol koluyla gözlerini kapamýþ iki parmaðýyla da zafer iþareti yapmýþ biçimde kikirderken, minibüs harekete geçti. Siteden çýkýp dereye doðru dönerken baþýmýza geleni düþünmeye baþladým. Dýþarýda da içeride de bize rahat yoktu ve bizden bizi þikayet edenlerin geleceði olmamýz bekleniyordu. Ne komik deðil mi? Günün birinde Fatoþ’un dedesi gibi milletvekili olsak, bu gidiþle meclisi bile karýþtýrýrdýk biz.
Kaan ile Komiser arasýnda ilginç, uzun bir diyalog geçtikten ve tutanak hazýrlandýktan sonra karakoldan ayrýldýk.
Sadece Mete’nin yüzünde gülümseme vardý; o da gülümsemeden sayýlabilirse tabii. Mete’nin huyudur. Hiçbir durumun kendisini etkilemediðini, böyle saçmalýklar yüzünden asla endiþeye ya da korkuya kapýlmayacaðýný hareketleriyle belli etmeye çalýþýr mutlaka. Þimdi de yüzünde pek de gerçekçi olmayan bir gülümsemeyle yürüyordu; ama gözleri dalýp gitmiþti ve þakaklarýnda da ter birikmiþti.
Sessizliði ilk bozan Gözde oldu.
“Kahvaltý edelim mi?”
Kaan ve Gözde, yürümeyi pek becerebilecek durumda olmayan Mert’i de alýp, çay bahçelerinde kahvaltýya gittiler. Ben biraz yürümek istediðimi söyledim. Can da Leyla’yý siteye býrakacaktý. Aslan’ýn nereye kaybolduðunu ise hatýrlamýyorum.)
Huzurumuzu bozan gün hakkýnda anlatabileceklerim bu kadar. Kaan’ýn bu öyküyü beðeneceðini, en azýndan kayda deðer bulacaðýný umuyor ve kendisinden tek bir ricada bulunuyorum: Ben bu yazýya uygun bir baþlýk bulamadým, lütfen benim yerime sen buluver.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn parça kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aslan'ýn Hikayesi
Kim Kiminle Nerede Ne Zaman
Ada
Büyük Yazardan Okurlarýna Açýk Mektup
Lukacs

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kaan Ilgaz Bilmecesi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nasýl Zengin Oldum [Öykü]
Metin Þentürk'e Açýk Mektup [Öykü]
Et Suyuna Bulgur Pilavý - II [Öykü]
Belli Olmaz [Öykü]
Et Suyuna Bulgur Pilavý [Öykü]
Her Þey Güllük Gülistanlýk [Öykü]
Müptela [Öykü]
Kapý - 2 - [Öykü]
Kapý - 1 - [Öykü]
Þehrin Ýstenmeyen Tüyleri [Öykü]


Anýl Gökpek kimdir?

Kayýp kuþak gerçek mi? Yoksa sadece bir efsaneden mi ibaret?

Etkilendiði Yazarlar:
Oðuz Atay, James Joyce, Sabahattin Ali


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Anýl Gökpek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.