..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yazar yazý yazmayý baþka insanlara göre daha zor yapan insandýr. -Thomas Mann
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Ertuðrul ERDOÐAN




24 Mayýs 2024
Ayaklarýn Nerede Anne?  
Ertuðrul ERDOÐAN
Asuman evin en küçük kýzýydý. Yüzü ay parçasýydý. Saçlarý parlak ve kuzguni renkteydi. Burnu küçük, gözleri badem gibi çekik, kaþlarý ise kavisliydi. Beþ yaþýný yeni bitirmiþti. Hareketli bir çocuktu. Yakýnda okula gideceði için çok sevinçliydi. Birkaç dönümlük tarlalarýnda babasýyla annesi çalýþýrlarken o, iki kýz ve iki erkek kardeþleriyle birlikte yatsý ezanýna kadar oynarlardý. Zaman zaman da anne ve babasýnýn isteklerini yerine getirirdi. Asuman harmanda en çok öküzlerin çektiði dövenden hoþlanýrdý. Altý sivriltilmiþ taþlarla döþenmiþ dövene ayakta binerken, altýn sarýsý baþaklarýn üstünde týpký masallardaki kahramanlar gibi mutluluktan uçtuðunu hayal ederdi.


:GI:
Yozgat’ýn Þefaatli ilçesine baðlý Erkekli Köyü’nün diðer Orta Anadolu köylerinden hiç farký yoktu. Osmanlý mimarisine benzeyen avlunun duvarlarý, taþlarla örülüydü. Odalarý, ahýrý ve fosseptik çukurlu tuvaletin tahta kapýlarý avluya açýlýrdý. Ahýr iki bölmeydi. Kýþ geldiðinde küçük bir bölümünde hayvanlarýn yaydýðý osuruk kokusu ve sýcaklýðýnda kalanlar, zaman zaman hayvanlarla konuþup arkadaþ olurlar, hatta kuyruklarýný çýtýrdatarak çýkan sesle keyiflenirlerdi.
Erkekli köyünün evleri kerpiçten duvarlarý, tavanlarý ahþap kereste ile kaplý çatýlarý ise içinde samanla sertleþtirilmiþ kilden yapýlmýþtý. Bu çorak damlar silindirle düzlendiðinde yaðmur sularýnýn odalara sýzmasý bir nebze önlenirdi. Aðustos ayýnda yýkanmýþ buðdaylar burada kurutulurdu. Kimse çalmasýn diye mi yoksa gelenek midir bilinmez ancak, ailelerin buðdaylarýyla yan yana yattýðý da olurdu çoðu zaman. Nadir bulunan iki katlý evlerin alt katýndaki güneþ almayan bir odasýnda ateþi uzun süre sönmeyen bir ocak bulunurdu. Tezekle yanan bu ocakta siyahlaþmýþ geniþ bir saç ve üstünde bazlama türü ekmek, kete ve cýzlama –akýtma, krep- yapýlýrdý. Pencere önündeki sedir yastýklarýnýn içi saman saplarýyla doldurulmuþ sert ve yýpranmýþtý. Burada buzdolabý olmadýðýndan, mutlaka kapak kýsýmlarý telden bir ahþap dolap bulunurdu. Tuvaletleri ise genelde dýþarýda olurdu. Tuvalete girenler, kurbaðalarýn výraklamalarý arasýnda ihtiyaçlarýný giderirlerdi. Ýki katlý evlerin tuvaletlerinde ise deliklerine yapýlan dýþkýlar birkaç metrelik boþluktan kokusu her tarafa yayýlan fosseptik çukura düþtüðünde “Floop!!” diye ses çýkartýrdý.
Köyün ortasýný yararak geçen derenin etrafýndaki aðaçlar seyrek görünse de çevre yeþildi.
Asuman evin en küçük kýzýydý. Yüzü ay parçasýydý. Saçlarý parlak ve kuzguni renkteydi. Burnu küçük, gözleri badem gibi çekik, kaþlarý ise kavisliydi. Beþ yaþýný yeni bitirmiþti. Hareketli bir çocuktu. Yakýnda okula gideceði için çok sevinçliydi. Birkaç dönümlük tarlalarýnda babasýyla annesi çalýþýrlarken o, iki kýz ve iki erkek kardeþleriyle birlikte yatsý ezanýna kadar oynarlardý. Zaman zaman da anne ve babasýnýn isteklerini yerine getirirdi. Asuman harmanda en çok öküzlerin çektiði dövenden hoþlanýrdý. Altý sivriltilmiþ taþlarla döþenmiþ dövene ayakta binerken, altýn sarýsý baþaklarýn üstünde týpký masallardaki kahramanlar gibi mutluluktan uçtuðunu hayal ederdi. Bu taþlar köylerindeki taþlara hiç benzemiyordu. Nereden geldiðini hep düþünmüþtü. Bir gün babasýna sorduðunda babasý, Þefaatli’de tarým aleti satan bir dükkândan aldýðýný, oraya da Bursa’nýn Harmancýk Ýlçesinin Çakmak köyünden geldiðini söylemiþti.
Avlu kalabalýktý. Komþu kadýnlarýn birçoðu buradaydý. Bir köþede altý harlý yanan ocaðýn üstündeki büyük ve derin siyah kazanýn kulplarý parlaktý. Kadýnlar, boyalý kazana attýklarý iplerin kaynamasýný beklerlerken bir taraftan da tarlada çalýþan erkeklerine gözleme yapmanýn telaþýndaydýlar.
Asuman arkadaþlarýyla birlikte bir köþede oyunlarýndaydý. Erkekler onu çelik-çomak oynatmaya zorlasalar da o, bu oyundan hiç hoþlanmazdý. Evcilik, en sevdiði oyundu. Bu oyunda annesinden gördüklerini yapardý. Oyuncak bebeði olan arkadaþlarý ayaklarýný uzatarak üstünde uyutuyorlardý. Asuman imrenip bebeðini almak için hýzla evlerine koþtu. Odasýna girince nefes nefesiydi. Sandalyeye oturup bir süre uyuyan ninesini seyretti. Elden ayaktan düþen ninesi yataðýnda bir çocuk görünümündeydi. Çevresine sessizce bakýnýp oyuncak bebeðini aradý, bulamadý. Eðilip yataðýnýn altýna baktý, görünce gülümsedi. Minik ellerini ileriye doðru uzattý, yetiþemedi. Yataðýn ayaklarýndan kuvvet alýp ileriye doðru bir asker gibi sürününce, saçý karyolanýn yaylarýna takýldý. Caný yanmýþtý. Ninesi uyanmasýn diye acýsýný diþlerinde sakladý. Bebeðini yavaþça çekip göðsüne sýmsýký yasladý. ‘Ýpek’ adýný verdiði bebeðine baktý, ne kolu ne de bacaklarý vardý. Üstü de çýplaktý. Gözlerine baktý, acýdý. Üþür diye ninesinin sandalye üstündeki yemenisini alýp sarmaladý. Sarmalamadý, sanki gizlemiþti. Göðsüne bastýrýp arkadaþlarýnýn yanýna gelip oturdu. Ayaklarýný onlar gibi uzatýp bebeðini yatýrdý. Yemeniyi çýkartýp üstüne örttü. Sürekli salladý. Arkadaþý Hacer bebeðinin sakat ve tombalak halini görünce alaysý güldü. Asuman üzüldü, dudaklarýný büktü. Gözyaþlarýný yemeninin üstüne býrakýp odasýna tekrar koþtu. Yataðýnýn altýnda bebeðinin ayaklarýyla ellerini aradý, bulamadý. Tekrar bebeðinin yanýna geldi. Bu kez ayaklarýna uzatmadan göðsüne yaslayýp sýrtýný sývazladý.
Kazan fokurdayarak kaynadýkça kýrmýzý renkli sular dýþarý taþýyordu. Asuman’ýn annesi kepçeyle suyu azalttý. Kýzlar evcilik oyununu býrakýp kadýnlarýn bir ara kazan baþýndaki uzaklaþmalarýný fýrsat bilip bebeklerin elbiselerini boyansýn diye kazana attýlar. Dönüþte kadýnlar kaynayan kazana daldýrdýklarý sopalarla boyamak istedikleri ipleri çýkartýrken, sopanýn ucuna takýlan danaca, aþýk, topaç, fýrýldak, talaka tekeri, kemik, bebek giysileri ve tahta oyuncaklarý gördüklerinde þaþkýnlýklarýný gizleyemiyorlardý. Çocuklar baþlarýna gelecekleri bildiklerinden kahkaha atarak oradan usulca uzaklaþýyorlardý.
Köyün çevresi buðday tarlalarýnýn baþaklarýyla doluydu. Köylülerin odun topladýðý meþe koruluðu ise tarlalarýnýn biraz ilerisinde köye yakýndý. Oraya gitmek için bir buçuk kilometrelik patika yolu yalnýzca at veya eþekle gitmek gerekirdi. Bu koruluðun güney batý ucundaki bozkýr alandaki tek kalan alýç aðacýnýn bitiþiðinde yatýr olarak rivayet edilen ‘Taþ Höyük’te köylüler dua ederdi. Asuman’ýn annesi de buraya zaman zaman gelir, evlatlarýnýn muradýný görebilmek için Allah’ýna dualarýyla yalvarýrdý. Burada hastalar üç metre derinliðindeki bir kuyuya kalýn iplerle sarkýtýlýr, çýktýklarýnda ise iyi olacaklarýna inanýlýrdý. Ne ilginç geleneklerdi, bu gelenekler! Böylesi ilginç gelenekler yalnýz ülkemize ait deðildi. Hindistan’ýn Salapur bölgesinde her sene ebeveynler bir araya gelerek bebekleri, yüz elli santimetrelik bir kuleden atarken aþaðýda büyük bir örtüyle bekleyen köylüler bebeði yakaladýklarýnda, bebeðin uzun ve saðlýklý bir ömür süreceðine inanýyordu.
Koruya giden bir köylü, meþe aðacýný kaçak kesip evine getirdikten sonra sabah ölü bulunduðunda, Erkekli köylüleri koruya gitmekten korkmuþlar ve uzun süre buraya uðramamýþlardý. Köylüler, Hýdýrellez zamaný birlikte eðlenirlerdi. Niþanlý erkek aileleri, herkese etli bulgur ikram ederlerdi. Kadýnlarýn yaptýklarý, arabaþý, çalma, mantý, köftür ve kavurmalarýn lezzetindeki eðlencede, gençler salýncak da kurarlardý. Çocuklar ise çeþitli oyunlarýyla bu ortama neþe katarlardý. Pelit denilen palamut toplanýr sonra da soba üstünde közlenip yenirdi. Artanlar ise hayvanlara verilirdi. Asuman, köyün bu gelenekleri arasýnda ilkokul dördüncü sýnýftan ayrýlýp on dört yaþýna geldiðinde, bir akþamüstü istemeye gelen komþularýna kendisine sorulmadan veriliþine kahrolmuþtu. Ancak geleneklerine göre yapacak bir þeyi yoktu. Köydeki düðünlerinden sonra kendisinden on yaþ büyük kocasýyla gerdek gecesinde tanýþmýþtý.
Asuman, bebeðine baktý, üzerinde atacaðý bir þey bulamadý. Ninesinin yemenisini atsa annesi kýzacaktý. Yapmadý, vaz geçti. Erkekler ise çelik- çomak, patlangaç, hot ve congulus oyunlarýnýn neþesiyle oradan oraya koþuþturuyordu. Anneleri ise onlara yavaþ olmalarý için “Sizin okulunuz yok mu?” diye uyarsalar da, çocuklar bu uyarýlara aldýrýþ etmiyorlardý.
     Asuman yaþadýðý ilk günlerini þöyle anlatýyordu.
“Ýlk günler kocam bana bir çocuða gösterilen ilgiyle baktý. Geceleri yataðýma girmeden önce elleri ve kollarý olmayan bebeðimi alýr, ona sýmsýký sarýlarak uyurdum. Çoðu geceler kocam, “Artýk kocaman kadýn oldun, býrak artýk o bebeksi oyuncaklarý... Hem bak karnýnda þiþmeye baþladý. Kendi çocuðun olacak, onunla oynarsýn.” diye dalgasýný geçerdi. Sert görünümlü ve sinirliydi. En küçük bir hatamda bile köpürür, kaynanamýn yanýnda sürekli baðýrýrdý. Çalýþmayý sevmezdi. Kayýnpederim “Oðlum artýk evlisin. Yakýnda kendi evine çýkacaksýn, artýk bir iþ bulman lazým.” diye sürekli uyarýrdý. Konuþulanlar sanki bir kulaðýndan girip diðer kulaðýndan çýkardý. Hiç bir þeyi umursamazdý. Tek yaptýðý, arkadaþlarýyla akþama kadar köyün kahvesinde oyun oynamaktý. Eve gelip yemekten sonra yataða girince, yularýndan kopmuþ vahþi bir hayvan gibi küçücük bedenimin üzerinde debelenmekti.” Ayhan sinirli olduðu bir gün “Kýzým, (sinirli olduðunda kýzým, eðer yatakta bir þey istediði zaman karýcýðým derdi.) sana söylüyorum, sen laftan anlamaz mýsýn?” dediðinde Asuman elindeki çalý süpürgeyi býrakýp kocasýna, ““Ne oldu ki?” diye yanýt verdi. Kocasý, “Bir de karþýma geçmiþ cevap veriyor! Daha ne olacak! ‘Ben evdeyken temizlik yapmayacaksýn’, diye kaç kere söyledim!” diye azarladý. Asuman sinerek yanýt verdi.
“Ama anan ‘Neden temizlik yapmýyorsun?’ diye bana kýzýyor.”
“Ben evden çýkayým, ne bok yersen ye!”
Asuman, köhne masanýn kýrýk dökük sandalyesine oturdu. Baþý önünde kocasýnýn çýkmasýný bekledi.
***
Yýllar Asuman için azar, dayak ve kocasýnýn iþsiz güçsüz bir halde beþ çocuðunu büyütmesiyle geçti. Altýncý çocuðuna da hamileydi. Çocuklar büyüdükçe Ayhan’ýn babasý oðlunun artan nüfusu ile baþ edemiyor, geniþ tarlalarýndan bir bölümünü satarak evini geçindirmek zorunda kalýyordu. Artýk býçak kemiðe dayandýðýnda oðlunu karþýsýna aldý.
“Oðlum sen ne yapýyorsun? Bak beþ çocuk ve biri de yolda. Onlar yemek ister, urba ister, okul ister! Yaþým geldi seksene, artýk elim ayaðým titrese de hâlâ ölesiye çalýþýyorum! Ya sen?”
“Baba, iþ vardý da ben mi gitmedim? Kaç yere müracaat ettim, iþ yok!”
“Artýk sana bakacak takatim kalmadý evlat, kendine bir yol bul…”
“Ama baba...”
“Amasý mamasý yok! Artýk evi boþalt!”
Ayhan kendine ait eþyalarý toplayýp yakýn köyde oturan aðabeyin evine sýðýnmaktan baþka çare bulamadý. Aðabeyi ve yengesi, ilk günler misafirliðin verdiði ikramla ellerinden geleni yaptýlar. Zaman ilerledikçe kavgalarý eksik olmadý. Asuman, kendisini oradan oraya savrulan kum tanesi gibi gördü. Tek yapabildiði, çocuklarýna bakmak ve onlarýn karýnlarýný doyurabilmekti.
Ayhan babasý ölünce tekrar ana evine taþýndý. Tarlalarý bölüþtüreceðiz vaadi ile kardeþlerinden vekâlet alýp parça parça sattý. Kardeþlerine yapacaðý ödemeleri erteledi. Arsalarý sattýðý gün aldýðý paralarla þehre gidip birkaç gün pavyonlarda karýlarla birlikte eðlendi. Havanýn soðuk olduðu bir gün Ayhan çok içmiþti. Kör kütük evine geldiðinde eþinin doðumu yakýndý. Yataða soyunup girdi. Karýsýný bir ineði dürter gibi uyandýrdý. Onun da soyunmasýný istedi, karýsý umarsýzdý. Sýrtýný döndü.
“Doktor iliþkiyi yasakladý.”
“Domuzun karýsý, ne olacak!”
Giyinip dýþarý çýktýðýnda köpekler havlýyorlardý. Sigarasýný derince çekip dumanýný gökyüzüne doðru üfledi. Kaný delicesine kaynýyordu. Toprak yolda ayýþýðýnýn huzmeleri yardýmýyla yürüdü. Çevresine bakýndý, kimseler yoktu. Annesine sýk sýk oturmaya gelen komþularý Emine Teyzenin evinin önünde durdu. Etrafý kolaçan etti. Evin yalnýzca bir odasýnýn ýþýðý yanýyordu. Orada sað eli doðuþtan sakat Ayþe’nin yalnýz kaldýðýný biliyordu. ‘Acaba uyuyor mudur?’ diye düþünürken sigarasý da bitmiþti. Yere atýp üzerini ezdi. Pencereye yaklaþtý. Allý güllü perdenin aralýðýndan baktý, Ayþe yataðýna uzanmýþ bacaklarýnýn bir bölümü görünüyordu. Ayhan’ýn cinsel dürtüleri harekete geçmiþti. Pencereyi hafifçe týklatýnca Ayþe pencerenin önüne geldi. Kafasýný uzatýp baktý, Ayhan’ýn belli-belirsiz yüzünü görünce önce korktu, sonra onun olduðunu anlayýnca sevindi. Yýllardýr Ayhan’a âþýk olduðunu bakýþlarýyla belli ediyordu. Ayþe, “Ne iþin var senin gecenin bir yarýsý? Bubam duyarsa ikimizi de vallah kýtýr kýtýr keser!” dedi. Ayhan, “Pencereyi aç içeri gireceðim.” diye diretti. Ayþe, pencereyi açýp kapamasýyla Ayhan içerideydi. Uzunca seviþtiler. Sabah olduðunda Asuman, kocasýný sýrtý dönük gördü. Sessizce kalkýp sofrayý hazýrladý. Hep birlikte sofraya oturduklarýnda, çocuklar çorbalarýný höpürdeterek içiyorlardý.
Asuman altýncý çocuðunu doðurduðunda Ayþe de hamileydi. Bir akþam kapý hýzla çalýndý. Kapýyý Asuman açtý. Karþýsýndaki yaþlý adamýn suratý kýpkýrmýzý ve burnundan soluyordu,
“Nerde o tecavüzcü?”
“Kimi arýyorsun amca, hangi tecavüzcü?”
“Kim olacak, senin kocan!”
“Ne yapmýþ ki?”
“Daha ne yapacak!”
Ayhan’ýn annesi de kapýnýn önündeydi. Yaþlý adam sinirden köpürüyordu.
“Esma bacý senin oðlan benim kýzý hamile býrakmýþ! Bu namus temizlenecek! Yoksa ben onu temizleyeceðim! Böyle bilene…”
“Dur hele bir soluklan, Allah korusun bir tarafýna inme gelir. Ýçeri geç de sakin sakin halledelim þu konuyu.”
“Ne sakini, ne sakini? Nerde o gâvurun dölü? Bi yakalasam, biliyom ben ona yapcamý!”
Adam söylenerek ayrýldýðýnda gelinle kaynana birbirlerine bakakaldýlar.
Ayhan, eve dönünce ortaya konuþtu,
“Sofra hazýr mý? Kurt gibi açým.”
“…”
Asuman bir köþede sessizce aðlýyordu. Ayhan bir karýsýna bir de annesinin asýk suratýna býktý.
“Ne oldu? Bir sorun mu var?”
“Hem de büyük sorun var evlat. Komþumuz Hýdýr geldi.”
“Ne olmuþ, yoksa karýsý mý ölmüþ?”
“Yok da...”
Anasý uzun süre sustu. Ellerini aðzýna götürüp gözyaþlarýný dökerken bir süre konuþamadý.
“Ana hayýrdýr ne oldu? Çýldýrtmayýn beni ya!”
“Oðlum, Hýdýr’larýn kýzý Ayþe hamileymiþ!”
     “Bana ne hamileyse…”
“Ama senden olduðunu söylüyor. Kýzý, babasýna her þeyi anlatmýþ.”
Ayhan, “Ya...” diyerek kafasýný uzunca kaþýdý. Sonra sandalyeye oturup düþündü. Sigarasýný yaktý. Dumanýný gevþekçe býraktý.
     “Evet ana bir hata ettim. Gelinin olacak avrat bir aydýr ‘çocuða bir þey olacak’, diye yanýna yaklaþtýrmadý. O günde çok sarhoþtum. Olan oldu iþte.”
Esma Ana gelinine dönerek konuþtu,
“Þu kýzcaðýza acýmadýn mý? Bak sana gül gibi evlatlar verdi. Heç öyle þeyler yapýlýr mý?”
“Oldu bir hata...”
“Þimdi nolcak?”
“Merak etme, ben halletcem.
“Nasýl?”
Ayhan, karýsýnýn baþý önündeki haline baktý.
“Boþanýp Ayþe’yle evlenmek zorundayým. Bunu yapmazsam babasý beni vuracaðýný söyledi. Ölürsem çocuklarým babasýz kalmaz mý?”
Asuman kafasýný hafifçe kaldýrýp bir kaç söz mýrýldandý.
“Ölürüm de kabul etmem…”
“Sen yine karým olacaksýn, Ayþe’yle birlikte gül gibi geçinip gideriz. Hem çocuklara da yardýmcý olur, he?”
“Babamlara çocuklarýmla birlikte dönerim. Sen de Ayþe’yle birlikte yaþa!”
Bu sözlere nevri dönen Ayhan ellerini yumruk yaparak babasýnýn öldüðü odaya geçti. Duvarda asýlý pompalý tüfeði alýp karýsýnýn karþýsýna dikildi.
Anasý aralarýna girdi.
“Oðlum sakýn dellenme, sakýn ha!”
“Ana ben ölmüþüm artýk, ölmüþüm…”
Silahýn soðuk demiri Asuman’a karþýydý. Kaynanasý çocuklarý alýp dýþarý çýktý. Dizlerine vurarak komþularýndan yardým istedi. Namlunun ucundaki Asuman ezilmiþliði ve dayak izleriyle þaþkýndý. Ölüme gülümsedi,
“Vur! Hadi vur beni! Korkmuyorum senden! Seninle evliyim kuma filan istemiyorum!”
Ayhan gözlerini küçülttü. Silahý önce Asuman’ýn sað ayaðýnýn eklem yerine sýktý. Sonra sol bacaðýna. Kemikler paramparçaydý. Acýnýn çýðlýðý köyü ayaða kaldýrmýþtý.
Ayhan, cinnet geçirircesine “Beni býrakýrsan gidip baþkasýyla evlenirsin! Seni öldürmeyeceðim, süründüreceðim!” diye baðýrýyordu. Karýsýnýn bacaklarýndan fýþkýran kana aldýrýþ etmedi. Namlunun ucu bu kez kollarýndaydý. Asuman, kollarýný sakladý. “Bacaklarýmý aldýn, kollarýmý bana ver. Onlarla çocuklarýma bakacaðým!” diye yalvarýyordu. Kocasý umursamadý. Kollarýnýn eklem yerlerine tüfeði tekrar ateþlediðinde Asuman kanlardan kaybolmuþtu. Kararan gözlerinin önüne kollarý ve bacaklarý olmayan oyuncak bebeði geldi.
Oda sessizdi...
Komþular odaya doluþtu. Bez parçasýyla kollarla bacaklara boðum yapýldý. Asuman önce kasabaya, sonra da Ankara’daki hastaneye acilen götürüldü. Uzun tedavilerin sonunda bacaklarý kesilmek zorunda kaldý. Artýk kuruyan bir aðaçtan farký yoktu. Kollarý da tehlikedeydi. Saçlarý asker týraþý, yüzünde nohut büyüklüðündeki teriyle hasta yataðýnda devletin koruma altýna aldýðý çocuklarýný çok özlemiþti. Odasýna giren çocuklarýný görünce bacaklarýyla kollarý yeniden filizlenmiþti. Üç yaþýndaki en küçük oðlu Ýsmail,
“Ana bacaklarýn nerde?”
“Bir þey olmadý, öyle iþte… Sen neler yaptýn?” diyerek konuyu deðiþtirip alnýnda biriken terlerini sildi. Asumanýn annesi, “Ben kýzýmla, torunlarýma bakarým.” Asuman, gazetecilerin uzattýðý mikrofona konuþtu, “Beni bu duruma düþürene, ‘Kocam bile demiyorum.’ en aðýr cezanýn verilmesini istiyorum!” Oyuncak bebeði, yataðýn altýnda kollarý ve bacaklarý olmadan çýplak bedeniyle üþüyordu...

Ertuðrul ERDOÐAN



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pavyon Güzeli
Sol El
Kadýn Adamlar

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Maydanoz Hilmi
Gizemli Zarf
Mutfak Penceresindeki Ýri Gözlüm


Ertuðrul ERDOÐAN kimdir?

Ertuðrul Erdoðan, 1958 yýlýnda Ankara’da doðdu. 1968-1980 yýllarý arasýnda babasýnýn kurduðu Doðan Yayýnevi ve matbaalarýnda çalýþtý. 12 Eylül darbesi sonrasý yayýnevlerinin kapanmasýyla Ordu þehrinde 1982-83 yýllarýnda mahalli ve ulusal basýnda gazetecilik yaptý. Çeþitli dergi, gazete ve kitaplarda öyküleri ya¬yýmlandý. Hindistan Kritya ve Kolombiya’da düzenlenen Medellin Uluslararasý Þiir Festivali’ne on-line olarak katýlmýþtýr. Dünya sorunlarýný romanlarýna yansýtan Erdoðan, Türkiye Yazarlar Sendikasý (TYS) üyesidir. Kitaplarý: - Vallahi Öptürmem, Mola Yayýnlarý, Temmuz 2012. - Mor Gözdeki Hüzün, Deha Yayýnlarý, Mart 2014. - Mor Gözdeki Hüzün, Hel Yayýnlarý, Nisan 2015. - Sonrasýz Kadýnlar, Lakin Yayýnlarý, Þubat 2015. - Corona Yalnýzlýðý, Ceren Yayýnlarý, Haziran 2021


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ertuðrul ERDOÐAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.