Yedi iklim dört köþeyi dolandým / Meðer dünya her tarafta bir imiþ. -Dadaloðlu |
|
||||||||||
|
Çanakkale Zaferi, aklý erenler için yere göðe sýðdýrýlamayacak deðerde bir zafer. Çanakkale’yi emsalsiz bir kahramanlýk destaný görmenin yaný sýra, bu kahramanlýk sýrasýnda çekilen sýkýntýlarý da bilmek gerekiyor. Bir kez daha yad ettiðim kahraman bir topçu askerinin Çanakkale Savaþlarý-deniz ve kara- sýrasýnda yaþadýklarýndan bir aktarým bu yazý. Çanakkale þehitlerini, gazilerini ve zaferde emeði geçenleri minnet ve saygýyla anýyorum… * Aðustos ayýndaki çarpýþmalarda da binlerce asker kýrýldý. Düþmanda daha çokmuþ, bizde azmýþ gibi züðürt tesellisi gerçeði yansýtmýyordu. Dað taþ, insan kanýyla sulandý yine. Cansýz beden tümsekleri oluþtu. Sinekler daha da arttý. Berbat kokularla mideler bulandý. Þiþen cesetlerin patlamalarýna þahit olduk. Bataryamýz sekiz þehit verdi. Hastaneye giden on aðýr yaralýnýn akýbetinden haberimiz olmadý. Balkan Savaþ’ýnda daha çok hastalýklardan ölenleri görmüþtüm. Burada ise, ta On Sekiz Mart’tan bu yana pek çok askerin bomba ve kurþunlarla ölümünü yakýndan gördüm. Ölü tarlalarýyla karþýlaþtým. Can veren askerlere ilk baþlarda yüreðin yanýyor. Boðazýn düðümlenip gözlerin yaþarýyor. Bir süre sonra askerin can vermesi, göz, kol, bacak heba etmesi ve kan akýtmasý sýradan olay oluyor. Bunlara alýþýyor, dert etmiyorsun. Ýlk günlerde þehit olanlara, “Þehadet þerbetini içtiler,” yaralananlara da “Gazi payesi edindiler,” diyerek teselli bulurken, ölüm ve yaralanmalar arttýkça bu deðerleri söylemeyi bile üþeniyorsun. Öyle ki, sadece karþýndakini öldürmeye þartlanýyorsun. Hiçbir asker “þehit olayým “diye düþmanýn üzerine gitmiyordu. Öldürmeye gidiyordu. Onlarý öldürdüðünde kendisinin sað kalacaðýna inanýyordu. Bir de, kimi zaman en önde ve yan yana çarpýþan komutanýnýn verdiði emre kayýtsýz þartsýz itaat ederek düþmanýn üzerine atýlýyordu. Savaþýn içinde uzun müddet yoðrulunca pek beter savaþ yorgunu oluyorsun. Bunun etkisiyle can vermek istediðin vatani ve dini deðerlerine önceki kadar duyarlý olamýyorsun. Aylarca süren çok þiddetli savaþta ruhen ve bedenen güçlü kalmak zordu. Bazen, durduk yerde korkup titriyorsun. Uykusunda çýðlýk atanlarý duyunca, “Ben de uykuda öyle çýðlýk atýyor muyum?” diye kendine soruyorsun. Seninle maytap geçerler diye soramýyorsun. Bazen de cesaretini kanýtlamak istercesine düþmana duyduðun öfkeyi belli ederek yiðitlik taslýyorsun. Onlarca ölü gördüðünde; “Bu savaþtan sað çýkmam,” kaygýsýna kapýlýyorsun… “Yeter artýk. Bitsin artýk bu kanlý çile ya…” diyorsun. Yýlgýnlýða düþtüðünde de vicdanýn sýzlýyor. “Canlar yok yere heder edilmemiþ olsun. Feda edilen bunca kol ve bacaklara yazýk olmasýn. Kanlarýmýz boþu boþuna akmýþ olmasýn. Emeklerimiz boþa gitmesin,” diyerek öz deðerlerine tutunarak kendine sahip olmaya çalýþýyorsun. Nereye ve ne zamana kadar? Ýþte bu belli deðildi. * Düþmaný yenip köyüne gitmeyi, sevdiklerine kavuþmayý özlemle beklerken umutsuzluða kapýlýyor, kendini bazen bitmiþ hissediyorsun… Eski bir asker olarak, benim de savaþ yýlgýnlýðýna düþerek çýkýþ yolu bulamadýðým zamanlar oluyordu. Görüþtüðüm her sýnýftaki askerde vardý bu savaþ yorgunluðu ve býkkýnlýðý. Bunu bildiklerinden olsa gerek komutanlar, alay ve tabur imamlarýyla askerin maneviyatýný yükselterek savaþma iradesini güçlendirmek üzere sýk sýk vaaz verdiriyorlardý. Yararý elbette oluyordu ama, sadece inançlý olmakla kazanýlmýyordu savaþ. Dirayetli komutanlara ve yeterli silaha ve saðlam iradeye sahip olmak gerekiyordu. Düþman da bizim gibi insanlardan ibaretti. Onlarýn da savaþ bezginliði içinde olduklarý anlaþýlýyordu. Ýlk günlerdeki gibi ataklýklarý yoktu. Sert bir direniþle karþýlaþtýklarýnda hemen siper ediniyorlardý. Önceleri, yaralý domuz gibi üzerimize gelirlerken son zamanlarda siper gerisinden savaþmaya yönelmiþlerdi. Denilene göre son saldýrýlarý yapanlar, düþmanýn yeni çaylak ve maceracý askerleriymiþ. Önceden savaþanlar, bu defa kaytarýyorlarmýþ. Savaþ yorgunluðu, yaralanma hatta ölüm bile sýradan bir olay olurken, düþmaný mevzilerinden atmak daha önemliydi. Böyle baþarýlarda göðsün kabarýyordu. Üstün mücadele gösterenler çok makbul sayýlýyordu. Hayranlýklar, dilden dile akýyordu. Ramazan Bayramý’nýn ikinci günüydü. Duyduklarýmýzla, kazanýlan zaferler kadar sevinip duygulandýk. On aðustostaki muharebeyle ilgiliydi bu dilden dile akmalar. Anafartalar’dan gece yarýsý dönen Albay Mustafa Kemal, sabahýn alacakaranlýðýnda süngülerini takarak saldýrý emrini bekleyen piyadelerimizin hýrsýný yay gibi geren ve savaþma kudretini arþa yükselten sözler ediyor. Düþmanýn keskin niþancýlarýna aldýrmadan en önde gidiyor ve salladýðý kýrbacýyla hedefi göstererek baþlatýyor saldýrýyý. Daðý taþý inleten “Allah! Allah!” haykýrýþlarý o sýrada baþlamýþ. Bunlarý duyduðumda, epey komutan tanýmýþ eski asker olarak; “Komutan iþte budur,” derken göðsüm kabardý. Yalnýz ben deðilmiþim öyle diyen… Bir askerin, komutanýyla iftihar etmesi harika bir duygu… Þu da bir savaþ gerçeði idi. Yiðitlik ve zafer, ölümlerin çok çok üstünde bir deðerdi… * Kasým ayýnýn son haftasýnda kýþ diþini gösterince düþmanýn çekilmesi aksadý. Fýrtýnalý felaket bir yaðmur. Ufacýk derelerde bile büyük seller oluþtu. Siperler, korunaklar suyla doldu. Ýki gün süren þiddetli yaðmurun yerini tipi þeklindeki kar yaðýþý aldý. Umulmayan dondurucu bir soðukla karþýlaþýlýnca afalladý herkes. En yakýndaki birliklerle baðlantýmýz koptu. Demir aksama dokunmak mümkün deðildi. Yapýþýp kalýyordu el. Kurtarayým derken deri yüzülüyordu. Nöbet tutarlarken soðuk ýsýrýðýna* yakalanan iki askerin el ve ayak parmaklarýný çok zor canlandýrdýk. O yüzden nöbetler yarým saate indirilip üçer dörder askerle tutulmaya baþlandý. Çadýrlarda bile tenekeler içinde ateþ yakýldý. Hayvanlarýn barakamsý damlarýný közlerle ýsýtmaya çalýþtýk. Öyleyken bile soðuktan ötürük* oldular. Yakacak sýkýntýsý çekince top mermisi sandýklarýný yaktýk. Kýþ etkisini yitirince, duyduklarýmýzla yüreðimiz yine yandý kavruldu. Sel sularýndan epey askerimiz boðulmuþ. Nöbetlerinde donarak ölenler olmuþ. “Bini geçiyormuþ” duyumuyla içimiz acýdý. Bu felaket yaðmur, sel ve soðuktan düþmanýnda bir hayli kayýp verdiði öðrenilmiþ. Ortak felaket iki düþmaný yakýnlaþtýrmýþ. Kasým ayýnda böyle bir fýrtýnayý kabullenemiyorsun. Kafanda bazý þeyler kuruyorsun. Sular seller gibi akan kanlarýn temizlenmesi yönünde Allah’ýn bir gazabý mýydý bu yaðmur ve kar fýrtýnasý?.. Bir ben deðilmiþim böyle fikir yürüten. Pek çok asker kötü havayý buna yormuþ. Bu kýyamet benzeri savaþý biz baþlatmadýk ki?.. Neden bize de gazap?.. Not: Zavallý Kahramanlar adlý romanýmdan alýntý. Soðuk ýsýrýðý: Soðuktan deri ve bazý uzuvlarýn donmasý. Ötürük: Ýshal
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Veysel Baþer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |