Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Eeee bu kadar kanal olur da dizi olur da saçmasap.... yok canım, bu birbirinden mükemmel dizileri, bizler kadın, erkek, çoluk çocuk seyretmez miyiz hiç? Yazık olur vallahi! O kadar artize, o kadar figürana, o kadar set işçisine, senaryo yazarına, onların yardımcılarına, onların yardımcılarının yardımcılarına, çarkçıbaşılarına, yalakalarına, ibibiklerine, çanakyalayıcılarına, daha ne sayayım... Kan gövdeyi götürüyor dizilerde, figüranlar her bölümde patır patır eşek cennetini boyluyor, kahramanlara her ne hikmetse hiç bir şey olmuyor, dokuz canlılar mübarekler... İlahi Ahmet sen de, kahraman öldü mü dizi bitti demek... Vadisinde o Aç Gurtların gezdiği diziyi bayıla bayıla izledi senelerce benim saf halkım. Dizide ölen adama cenaze namazı bile kıldılar gıyabında... Vah ki vah! Kimlerle nelerle uğraşıyoruz... Sekizde başlayan dizi, bir saat özet veriyor. Dokuzda start alıyor 23.30 a kadar devam son hızla... Reklamda kaptı mı, biraz da tutuldu mu, değmeyin keyiflerine... Prıme Tıme da kaç izlenme oranını yakalamış, normal zamanda kaç izlenme oranına gelmiş, en büyük onlarmış o gece... Kime sormuşlar bu anketleri belli değil... O arada kaç çocuk kitaptan başını kaldırıp da diziye dalmış, kaç çocuk ya da yetişkin insan Yaşar Kemal'in ya da Aziz Nesin'in kitabını bırakıp televizyon karşısına geçmiş, bir de bunun saptamasını yapsınlar bakalım... Geçmiş zamanlarda vardı bir röportajda ''Üç tane klasik roman ismi söyleyin?'' diye soran spikere adam ''Anna Karanina bir, Anna Karanina iki, Anna Karanina üç'' diye cevap veriyor, ben de arkamı dönüp, sadece gülüyorum başka bir tarafımla... Cin Ali'den başka kitap okumadın mı evladım sen? Tarih tekerrürden ibaret olmasın keşke... Tito'dan sonra Yugoslavyayı da aynen böyle uyuttular ve parçaladılar... Şimdi altı yedi tane ülke var yugolardan ayrı ayrı... ''Biz televizyonlara dalmış dizi seyrediyorduk, sonra baktık ki bir gün ülke de kan gövdeyi götürüyor, sonra baktık ki bölünmüşüz.'' Durum çok vahim çok! Okuyalım ve okutalım ki kafalar bilgi ile dolsun... Hurafeler de yok olsun... Ender de olsa metroda okuyan insanlara, genç, yaşlı rastlıyorum bazen. Çok hoşuma gidiyor eğer ki hava atmak için okumuyorlar ise... Hakeza öyleleri de var, saatlerce aynı sayfaya bakan tipler işte canım... Dizilerin büyük çoğunluğunda hiç bir İslami motif ya da onu az çok çağrıştıran bir şey arasanız da bulmazsınız. Senaryo yazarları adeta sözleşmiş gibi, nerede birbirine kazık atmaya, boynuzlamaya meyilli tipler varsa, hep onları getiriyorlar önümüze... Adamların elli tanesi birden aynı anda birbirine silah çekiyor, ondan sonrada bana masal anlatıyorlar ''Türkiye'nin gerçekleri imiş bunlar.'' Haaasssti....diyeceğim, sonrada ağzımı bozduracaksınız bana... Okuyun kardeşim okuyun, bana mı okuyorsunuz sanki, kendiniz için okuyun, mumla aramayalım okuyan insanları...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |