..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Þahin bakýþlý, ahu gözlü, þirin davranýþlý ve tatlý sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Hakan Yozcu




6 Nisan 2022
Köy Öðretmenleri  
Hakan Yozcu
Okula geldiklerinde þaþkýnlýklarý bin kat daha arttý. Okul demeye bin þahit isterdi. Býrakýn duvarlarýn boyasýný, sývalar dökülüyor, demirler pas tutmuþ, iskelet gibi görünüyordu. Sýnýflara üç beþ masa konularak bir sýnýf havasý verilmiþti. Duvarda bir kara tahta bile yoktu. Kara tahta olmayan bir yerde tabii ki tebeþir olmasý beklenemezdi. Ne yapacaklardý? Bu kadar yoklukta nasýl eðitim verebileceklerdi? Okul sorumlusu Koray öðretmenle görüþtüler. O da göreve baþlayalý birkaç gün olmuþtu. Ýþleri çok zordu. Ama umutluydular. Ýyimserdiler.


:FAG:

“Asla unutamadýðým köy öðretmenlerim
Sayýn Fevzi Derat ve Sayýn Mukaddes Derat Hocalarýma”

Her ikisi de öðretmendi. Yeni mezun olmuþlar, öðretmenliðe ilk adýmlarýný atmýþlar ve hemen evlenmiþlerdi.
Öðretmenlik yapmak için ilk nakillerini almýþlar, yeni okullarýný görmek için yola düþmüþlerdi.
Güvercinlik adýnda bir köyün ilkokulu idi yeni görev yerleri. Güvercinlik, Gazimaðusa’nýn 12 km kuzeyinde Lefkoþa Anayolu’nun biraz içerisinde bir köydü. Yerleþime yeni açýlmýþtý. 1975 yýlýnda Türkiye’den gelen göçmenler ikamet ediyordu burada.
Öðretmenlerimiz, bu köyü hiç bilmiyorlardý. Ýlk defa geliyorlardý buraya. Sadece Gazimaðusa’ya yakýn olduðunu duymuþlardý. Ýkisi de Lefkoþalýydý.
Lefkoþa Maðusa yoluna girip ilerlediler. 45 dakika sonra Maðusa’ya yaklaþtýlar. Þehre 8-9 km uzaklýkta yol kenarýnda Güvercinlik levhasýný gördüler. Yavaþlayýp sað tarafa doðru döndüler.
Yol, toprak ve taþlý bir yoldu. Adanýn yolu asfalt olmayan ender köylerden biriydi. 3 km kadar toprak yolda ilerlediler. Taþ dolu yolda yavaþça ilerlediler. Köy, nihayet göründü. Bir tepenin üzerine kurulmuþtu.
Köy giriþinde bir yokuþ vardý. Yavaþ yavaþ bu yokuþu çýktýlar. Yol, küçük bir yarým daire çiziyordu. Yokuþu çýkar çýkmaz köyün ilk evleri görünmeye baþladý. Kerpiç evler, beton evler iç içe geçmiþti. Bakýmlý bir köy görünümü yoktu. Köy yolu toprak olmasýna raðmen, köyün içi tamamen asfalt kaplý idi. Bu güzeldi. En azýndan kötü bir görüntü yoktu.
Sokaklar neredeyse ýssýzdý. Arada sokakta oynayan yalýn ayaklý çocuklar görünüyordu. Bazen de ellerinde kovalarla su taþýyan kadýnlar görünüyordu. Bunlar köy meydanýna gelen ve halka su daðýtan tankerden su alýyorlardý. Demek ki köyde su sýkýntýsý yaþanýyordu.
Köy meydanýna geldiler. Birkaç tane genç meydanda sohbet ediyorlardý kendi aralarýnda. Onlara okulu sordular. Gençler, okulu tarif ettiler. Az ileride köyün sonuna doðru ilerleyeceklerdi. Okul karþýlarýna çýkacaktý.
Köyün hiçbir alt yapýsý hazýr deðildi. En baþta su yoktu. Temizlik için su gerekti. Býrakýn temizliði, içmeye su bulamýyordu köylüler. Haftanýn belirli günlerinde Gazimaðusa Belediyesi’nin gönderdiði su tankeri ile idare ediyorlardý. Hatta su alýrken, bazen kavga dahi çýkýyordu.
Köyde hiçbir vasýta yoktu. Þehre gidecek olanlar, erken kalkýp 3 km yürüdükten sonra anayola varýyor, oradan bulduklarý araçlarla þehre iniyorlardý. Peki, acil hastasý olanlar ne yapýyordu? Durum onlar için çok zordu. Bu nedenle mümkün mertebe hasta olmamaya dikkat ediyorlardý.
Köyde bir binayý kahvehane yapmýþlar, akþamlarý orada toplanýyorlar, köyün sorunlarýný tartýþýp çözüm bulma yolunu arýyorlardý. Köyde televizyon da yoktu. Adeta dünyadan uzak bir þekilde yaþýyorlardý. Medeniyet, sanki bu köye uðramamýþ, hiç selam vermemiþti. Köyde henüz bir düzen saðlanamamýþtý. Herkes sefil, herkes yoksuldu.
Köy, ikamete yeni açýldýðý için köylülerin bir iþi de yoktu. Göçmen olduklarý için, ayýn belirli günlerinde hükümet, bu insanlara yiyecek yardýmýnda bulunuyordu. Yað, un, þeker, pirinç, makarna, fasulye, nohut, konserve balýk ve süt gibi erzak daðýtýyordu. Ama bu durum nereye kadar sürecekti?
Fevzi Bey ile Eþi Mukaddes Haným, köye girdiklerinde adeta bir harabe köy ile karþýlaþtýlar. Þaþkýnlýktan ne yapacaklarýný bilemediler. Çünkü köy bakýmsýzdý. Yokluk her haliyle köyde kendini gösteriyordu. Biliyorlardý ki bu durumun düzelmesi uzun sürerdi. Neticede kendileri de bu köyde yaþayacaklar ve bu köyün bir parçasý olacaklardý. Hele de köyün bu kötü durumunu görünce iyice þaþkýna dönmüþlerdi. Bu sýkýntýlara, dertlere ve yokluða kendileri de katlanacaklardý? Buna nasýl göðüs gereceklerdi bilmiyorlardý.
Okula geldiklerinde þaþkýnlýklarý bin kat daha arttý. Okul demeye bin þahit isterdi. Býrakýn duvarlarýn boyasýný, sývalar dökülüyor, demirler pas tutmuþ, iskelet gibi görünüyordu. Sýnýflara üç beþ masa konularak bir sýnýf havasý verilmiþti. Duvarda bir kara tahta bile yoktu. Kara tahta olmayan bir yerde tabii ki tebeþir olmasý beklenemezdi.
Ne yapacaklardý? Bu kadar yoklukta nasýl eðitim verebileceklerdi? Okul sorumlusu Koray öðretmenle görüþtüler. O da göreve baþlayalý birkaç gün olmuþtu. Ýþleri çok zordu. Ama umutluydular. Ýyimserdiler. Bu zorluðu aþacaktýlar. Kendilerine güveniyorlardý. Çünkü meslekleri öðretmenlikti. Kutsaldý. Elbette bu güçlüðün üstesinden geleceklerdi. Gelmek zorundaydýlar. Yoksa köy öðretmeni olmanýn hiçbir önemi, hiçbir özelliði kalmayacaktý.
Koray öðretmen, “Ýþlerinin zor olduðunu” söylüyordu. Ama yapacaklardý iþte. Oturup uzun uzun konuþtular. Uzun ve kýsa vadeli plan ve projeler yaptýlar. Bir liste hazýrladýlar. Ýhtiyaçlarý, eksikleri kalem kalem tespit ettiler. Bakanlýða giderek bunlarý temin etmeye baktýlar. Birçoðunu buldular. Bulamadýklarýný da kendi imkânlarýyla hallettiler. Tanýdýklarý iþadamlarýna, ticaret ile uðraþan kiþilere, marketlere, kýrtasiyelere gittiler. Onlardan yardým aldýlar.
Öðrencilerin hiçbirinde okul kýyafeti yoktu. Kimilerinin ayaðýnda terlik vardý. Kimileri kendilerine büyük gelen ayakkabýlar, pantolonlar veya gömlekler giyiyordu. Masum, gariban öylece gelip gidiyorlardý okullarýna. Önce bunlara kýyafet bulunacaktý. Sonra defter, kalem, silgi, çanta gibi zaruri ihtiyaçlar giderilecekti.
Okulun suyu yoktu. Su temin edilecekti. Saðlýklý denebilecek bir tuvalet yoktu. Derme çatma bir tuvalet vardý. Çocuklar saðlýklý deðildi. Öðrencilerin hepsi bir saðlýk kontrolünden geçirilmeliydi. Doðrusu yapýlacak çok, ama çok iþ vardý. Bunlarý hep bir plan çerçevesine koydular. Zamanla hepsini çözeceklerdi…
Koray öðretmen, Maðusalý olduðu için arabasý ile gidip geliyordu. Onun için köyde kalma sorunu yoktu. Ama Fevzi Bey ve Eþi için durum öyle deðildi. Onlar Lefkoþalý olduklarýndan her gün gidip gelemezlerdi. Her ikisi için de bu, zor olacaktý. O nedenle köyde kalmak zorundaydýlar.
Ýlk gün þaþkýn þaþkýn Lefkoþa’ya döndüler. Kendilerine göre ihtiyaçlarýný belirleyip ertesi gün geldiler köye. Muhtarla görüþtüler. Öðretmenlere ayrýlan lojmanýn anahtarýný muhtardan aldýlar. Lojmaný temizleyerek yerleþtiler. Muhtar da onlara köylü birkaç bayan vererek yardýmcý oldu.
O gün için acil ihtiyaçlarýyla birlikte bir de yatak getirmiþlerdi. Diðer malzemeler zamanla taþýnacaktý.
O geceyi gaz lambasý ýþýðý altýnda geçirdiler. Elektriði baðlatamamýþlardý. Bir gün sonra o iþi de hallettiler. Köyde elektrikten anlayan bir genç muhtarla birlikte geldi. Elektrik direðinden bir kablo ile elektrik baðladýlar.
Evde su olmadýðý için temizlik tam anlamýyla yapýlmamýþtý. Muhtar, o konuda da yardýmcý oldu. Bir tankerle eve su getirmiþ ve su ihtiyacý giderilmiþti. Tabii bunlar geçici bir çözümdü. Su, yeteri kadar yoktu. Ancak içmeye, bulaþýk yýkamaya yetiyordu.
Mukaddes Haným, eline süpürgeyi almýþ ve temizliðe baþlamýþtý. Ama istediði gibi temizlik olmuyordu. Çünkü imkânlar yok denecek kadar azdý. Ev, bir türlü istediði kývama gelmiyordu. Etraf, hala toz içindeydi. Mukaddes Haným ne kadar uðraþtýysa da ev, bir türlü temizlenmiyordu. Ýlla da su gerekiyordu. Evin her yerini su ile bir güzel yýkamak gerekiyordu.
“Bizdeki þansa bak” diyordu Fevzi Bey. “Kurada çeke çeke nereyi çektik?”
Mukaddes Haným, onu teselli edercesine:
“Üzülme. Baþa gelen çekilir. Artýk bir sene buna katlanacaðýz. Birkaç gün sonra alýþýr gideriz” diyordu.
Aradan birkaç hafta geçmiþti artýk. Bu düzene iyice alýþmýþlardý. Evi, yavaþ yavaþ tertipleyip kývamýna getirmiþlerdi. Köylüler de onlara iyice alýþmýþlardý. Gelip gidenler oluyor, yardým ediyorlar, evlerine davet ediyorlardý.
Köylüler ile iyi anlaþmýþlardý. Kendilerini sevdirmiþlerdi. Onlardan ayrý, uzak kalmýyorlardý.
Hafta sonlarýnda Lefkoþa’ya gidiyorlar, dönüþte eksik olan ne varsa, onu alýp getiriyorlardý. Bu arada bir de eski bir televizyon uydurmuþlar, eve getirerek dünya ile irtibat kurmuþlardý. Köyde televizyon da olmadýðýndan köylülerden televizyon izlemek için gelenler oluyordu. Kendileri de bu duruma memnun oluyorlardý.
Okulu da hep birlikte düzene koymuþlardý. Sürekli bakanlýk ile görüþüyorlar ihtiyaçlarýný tamamlýyorlardý. Defter, kalem, silgi, tebeþir, boya takýmlarý, cetveller, bol miktarda top tedarik etmiþlerdi. Eðitim, okulda artýk resmen baþlamýþtý. Bakanlýk da öðrenciler için okul kýyafeti göndermiþ, böylece bu eksiklik de giderilmiþti. Artýk her öðrencinin bir önlüðü vardý. Ayakkabýsýz kimse kalmamýþtý. Çocuklarýn yüzü gülüyordu. Mutluluklarý gözlerinden okunuyordu.
Fevzi Bey’in en çok sevindiði olay da öðrencilerinin çok zeki ve çalýþkan olmasýydý. Koray öðretmen de ayný durumdan memnundu. “Bunlarýn içinden ilerde mutlaka önemli mevkilere gelebilecek çocuklar var.” diyordu.
Bir defasýnda okula müfettiþ gelmiþ, okulun durumu hakkýnda bir rapor hazýrlamýþtý. Bu arada birkaç öðrenciye sorular sormuþ, hepsinden de çok doðru, olumlu ve mantýklý cevaplar almýþtý. Sýnýf içinde hepsine birden teþekkür etmiþ, tüm öðrenciler hep bir aðýzdan “Sað ol!” diye baðýrmýþlardý.
Müfettiþ, o kadar memnun kalmýþtý ki tüm okul personeline bakanlýktan bir teþekkür kâðýdý göndertmiþti.
Koray öðretmen, sabah törende bu teþekkür belgesini tüm öðrencilere okumuþtu. Çocuklar alkýþlayarak sevinçlerini ortaya koymuþlardý. O gün bambaþka bir ders iþlemiþlerdi hep birlikte.
Günler gelip geçiyordu. Köylüler de bulunduklarý ortamý en iyi þekle getirmeye çalýþýyorlardý. Önce köyde bir kooperatif kurmuþlar ve kalkýnmaya baþlamýþlardý. Köye bir otobüs alýnmýþtý. Kooperatif adýna birkaç tane traktör alýnmýþtý. Bir de kooperatif kalkýnma bakkaliyesi açýlmýþtý. Köylüler, ufak tefek ihtiyaçlarýný buradan gidermeye baþlamýþlardý. Artýk yok kelimesiyle karþýlaþmýyorlardý.
Köyde, gençler arasýnda, üniversiteye giden bir iki kiþi de vardý. Bunlar, liseyi Türkiye’de bitirmiþler, sýnava girerek okul kazanmýþlardý. Tüm yokluklarýna raðmen aileleri onlarý okutmak için çabalýyordu.
Gençler, köyde bir araya gelip vakitlerini en iyi þekilde deðerlendirmeye çalýþýyorlardý. Aldýklarý bir futbol topuyla kendi aralarýnda boþ bir arsada maç yapýyorlardý. Köyde yapacak baþka bir iþ olmadýðý için genelde herkes top oynuyordu. Bazen de voleybol maçý yapýyorlardý. Neredeyse hemen hepsi iþsiz olduðu için yapacak baþka þeyleri yoktu.
Fevzi öðretmen, kahvehaneye çýktýðýnda bu gençlerle konuþuyor, onlara akýl fikir vererek yol da gösteriyordu. Kendilerine spor yapmalarýný, bol bol kitap okumalarýný, boþ vakitlerini en iyi þekilde deðerlendirmelerini söylüyordu. Hatta bir spor klübü kurmalarýný teklif etmiþ, bunun için de neler yapmalarý gerektiðini tek tek anlatmýþtý. Gençler de kendilerine söylenileni yapmýþ ve köyde bir spor klübü kurmuþlardý. Þehirde kaymakamlýða giderek klübün resmi tescilini de yaptýrmýþlardý.
Fevzi öðretmen, gençlere her türlü konuda yardýmcý oluyor, onlara aðabeylik yapýyordu.
Kýsa bir süre sonra köyde kurulan Güvercinlik Ýdmanyurdu Spor Kulübü adýný tüm adaya duyurmaya baþlamýþtý. Futbol takýmlarýnýn yaný sýra birçok spor faaliyetleri de yapýyorlardý. Bunlarýn baþýnda voleybol, atletizm ve tekvando sporu geliyordu.
Fevzi öðretmen futbol takýmýnýn ilk antrenörü olmuþtu. Haftanýn belirli günlerinde onlara antrenman yaptýrýyor ve futbolu öðretiyordu. Hafta sonlarý diðer köylere dostluk maçlarý yapmaya gidiyorlardý.
Kendi yarattýðý bu takýmý Kýbrýs liglerine sokmayý istiyordu. Ama bu gençler, böyle bir yükün altýndan nasýl kalkacaklardý? Ne araçlarý, ne paralarý vardý. Forma, futbol ayakkabýlarý dahi yoktu. Hakem parasýydý, deplasmana gitmeydi, toptu, formaydý, ayakkabýydý bunlarýn hiç biri yoktu onlarda. Sadece arzu ve istekleri vardý. Ama bunlar da bazen yeterli olmuyordu iþte. Biliyordu ki bu durum, tatlý bir hayal olarak kalacaktý belleklerde… Onlar için imkânsýz olan maddi külfetin altýndan hiçbiri kalkamazdý.
Bu kadarý da yapýlmýþtý ya yeterdi þimdilik bu kendisi için.
Sporun yaný sýra kültürel faaliyetlere de heveslendiriyordu gençleri. Kitap okumalarýný istiyordu. Onlara getirip okuduðu kitaplarý veriyor, deðiþimli olarak hepsinin okumasýný saðlýyordu. Onlar da okuyordu. Þehirden getirdiði günlük gazeteleri okuyunca götürüp kahvehaneye býrakýyordu. Böylece herkes bu gazetelerden faydalanýyordu. Gazeteler, bazen eski oluyordu. Varsýn eski olsundu. Okunmamýþ her gazete yeni sayýlýrdý onun için. Okumanýn sýnýrý yoktu. Ancak okuma ile insan bir yere varýrdý. Bu bilinci aþýladý onlara.
Köyde halk oyunlarý dahi baþlatmýþtý. Bir folklor ekibi kurarak gerek Kýbrýs Halk oyunlarýndan, gerekse Türk halk oyunlarýndan öðretti gençlere. Gençler de becerikliydiler. Her gösterileni hemen kavrayýp yapýveriyorlardý. Gençlerle çok iyi anlaþýyordu. Tüm gençler ona saygý duyuyordu.
Köyde çok sýkýntýlý günler yaþýyorlardý. Ama bu sýkýntýlara alýþmýþlardý. Onlar da köyün bir parçasý olmuþlardý. Köylülerle iyi bir iletiþim kurmuþlardý. Köylüler sevmiþti bu öðretmenleri. Çekilen sýkýntýlar ayný olunca onlar da bu köye baðlanmýþtý adeta.
Öðrencileri de iyi idi. Ama devamsýzlýklarý çok oluyordu. “Nerdesin?” diye sorunca alýnan cevap hep ayný idi. “Goyun güdmeye gettim öretmenim.” Bunu duyunca gülümsüyordu içten. Eh artýk o kadar olacaktý. Köyün baþka geçim kaynaðý yoktu ki. Tek kaynak hayvancýlýktý. Hemen her ailenin beþ on kadar koyunu vardý. Ve bu koyunlar mutlaka ovaya götürülüp otlatýlmasý gerekiyordu. Bunu da genelde çocuklar yapýyordu. Bu çocuklar, daha þimdiden sanki geçim sýkýntýsý nedir biliyorlarmýþ gibi ailelerine böyle de olsa yardýmda bulunuyorlardý. Fevzi Bey, çok iyi biliyordu ki bunlarýn birçoðu yüksek tahsil yapacak ve bir yerlere geleceklerdi. Makam mevki sahibi olacaklardý. O kapasiteye sahip çocuklar vardý. Bu yüzden bunlarla çok yakýndan ilgileniyordu.
Son sýnýfta okuyan 5-6 kiþi vardý ki bunlardan üçü mutlaka baþaracaktý. Hakan, Ekrem, Adnan bu kapasiteye sahipti. Dörde gidenlerden de Burhan, Recep, Zeki, Tahir, Mahmut, Cengiz çalýþkan öðrenci idiler.
Derslerde hepsi istekliydi. Sorulan her soruya cevap veriyorlardý. Elleri havadan hiç aþaðý inmiyordu. Sanki birbirleriyle yarýþýyorlardý. Ýlkokul öðrencileri olmalarýna raðmen kapasiteleri daha yüksekti. Ortaokul ve lise dengindeydiler adeta. Veya öðretmenleri hep öyle düþünüyordu…
Bu çocuklarýn heba olmalarýný istemiyordu Fevzi Bey. Okusunlar istiyordu. Þu köyden, doktor, öðretmen, avukat, polis, subay çýksýndý. Bunlarýn eksik yanlarý yoktu. Mutlaka okumalýydýlar. Bir yerlere gelmeliydiler. Üniversiteye girmeliydiler. Özel bir biçimde ilgileniyordu bunlarla.
Derken koca bir yýlýn sonuna gelmiþlerdi. Son sýnýftaki öðrencilerine evinde özel ders vermeye baþlamýþtý. Her akþam çocuklar evine geliyordu. Fevzi Bey, avluya sandalyeler koyuyor, onlar için özel yaptýðý bir tahta üzerinde ders veriyordu. Çocuklar, utana sýkýla öðretmenlerini dinliyordu. Çýt çýkartmadan sessizce derse katýlýyorlardý.
Fevzi Bey, gerçekten büyük fedakârlýklar yapýyordu. Bu iþe gönüllü olarak soyunmuþtu. Ýþini de sonuna kadar yapacaktý. Eðer çocuklardan biri o akþam derse gelmez de kaytarýrsa evine gidiyor, ailesi ile görüþüp anýnda alýp getiriyordu. Çünkü kolej sýnavlarý yaklaþýyordu. Bütün bu gayreti, çocuklarýn daha iyi bir eðitim yapabilmelerini saðlayabilmekten ileri geliyordu.
Eskiden kolej sýnavlarýnda çýkan sorularý sürekli çözüyor, çocuklarýn pratik kazanmalarýný saðlýyordu. O kadar çok soru çözmüþlerdi ki artýk sorular çocuklara çok basit gelmeye baþlamýþtý. Benzer sorularý anýnda çözüp doðru cevaba ulaþabiliyorlardý. Bunu gören Fevzi Bey, her geçen gün daha çok umutlanýyordu.
Mukaddes Haným da hiç eþinden geri kalmýyor, o yaþanan zorluklar içinde çocuklarla ilgileniyordu. Mola saatlerinde çay yapýyor, çocuklara kendi elleriyle yaptýðý keklerden veriyordu. Usanmadan adeta onlara hizmet ediyordu. Bu durumdan da büyük bir keyif alýyordu. En azýndan evin içi dopdolu oluyordu. Onlarla sohbet ediyor, dertleþiyordu. Derdi olanýn derdine çareler buluyordu. Çocuklar, kendine karþý çok saygýlý davranýyordu. Böylece çektiði sýkýntýlarý da bir nebze unutuyordu.
Bir gün Fevzi Bey, yüzü kýpkýrmýzý gelmiþti eve. Gözleri adeta þiþmiþti. Aðlamýþ bir insanýn durumu vardý yüzünde. Belli ki bir þeye caný sýkýlmýþtý.
Çocuklara “Bu akþam, ders çalýþmaya gelmeyeceksiniz” demiþti sýkýlarak. Bir suçluluk duygusu vardý yüzünde. Sesi bir baþkaydý. Aðlamaklýydý. Ses çýkmýyordu sanki aðzýndan. Sýkýntýlýydý. Ýçi içini kemiriyordu.
Çocuklar sevinmiþlerdi o gün dinleneceðiz diye. Ama ertesi gün de Fevzi Bey, “Derse gelmeyeceksiniz” demiþti. Ertesi gün de… Daha ertesi gün de…
Neler oluyordu? Fevzi Bey, neden derslere ara vermiþti? Neden çocuklarý görünce yüz rengi atýyor, sýkýlýyor, biçimden biçime giriyordu?
Çocuklar anlamýþlardý. Yolunda gitmeyen, ters olan bir þeyler vardý. Kendi aralarýnda konuþsalar da bir cevap bulamýyorlardý. Neydi yolunda gitmeyen bu terslik? Öðretmenleri de bir þey demiyor, bir þey anlatmýyordu. Sanki öðretmenleri kendilerini görünce onlardan yüzünü kaçýrýyor, arkasýný dönüyordu. Bir suç iþlemiþ gibi çocuklardan kaçýyordu.
Hafta sonu idi. Bayrak töreni bitmiþ, herkes evinin yolunu tutmuþtu. Çocuklar, kendi aralarýnda anlaþmýþ, okuldan ayrýlmayýp öðretmenleriyle konuþmak istemiþlerdi. Sessizce Fevzi Bey’in yanýna gelmiþler ve büyük bir saygý içinde ona sormuþlardý: “Neden derslere ara verilmiþti?”, “Kendisi neden kaçýyor bir þey söylemiyordu?” “Bir hata mý yapmýþlar veya bilmeden bir suç mu iþlemiþlerdi?”
Bunlarýn nedenini öðrenmek en doðal haklarýydý.
Fevzi Bey, çocuklarý dinledikten sonra hiç konuþmadý. Uzun bir sessizlik yaþadý. Çok acý düþüncelere daldý. En nihayet konuþmaya baþladý:
“Evet çocuklar. Haklýsýnýz. Ne olduðunu bilmeniz, öðrenmeniz gerekiyor. Hata benim. Hepinizden çok özür diliyorum. Ben, sýnav gününü önümüzdeki hafta biliyordum. Meðer geçen hafta sýnavlar yapýlmýþ. Dolayýsýyla hiçbiriniz sýnava giremediniz. Tüm emeklerimiz boþa gitti. Tekrardan hepinizden özür diliyorum. Çok üzgünüm” dedi.
Çocuklar, büyük bir olgunluk gösterdiler:
“Öðretmenim, siz hiç üzülmeyin. Sizin, bizim için yaptýklarýnýzý biz biliyoruz. Gecenizi gündüzünüze kattýnýz. Bize bir þeyler verebilmek, bir þeyler öðretebilmek için çok çaba harcadýnýz. Adeta yoktan var ettiniz. Yaptýklarýnýzý asla unutamayýz. Burasý olmazsa baþka yer olur. Önemli olan temeli alabilmektir. Siz, bize en saðlam temelleri verdiniz. Sayenizde bilgi daðarcýðýmýz zenginleþti. Çok þey öðrendik. Artýk nereye gidersek gidelim baþarýlý oluruz. Bunu da size borçlu olacaðýz. Her þey için size teþekkür ederiz. Bize çok büyük þeyler verdiniz. Emeðiniz bizde çok büyük. Üzerimizde hakkýnýz var. Biz, sayenizde mutlaka yüksek tahsilimizi yapacaðýz. Size söz veriyoruz.” dediler.
Bu ne yücelikti? Bu ne olgunluktu? Bu ne saygý, bu ne terbiye idi? Fevzi Bey, gururla çocuklarýna baktý. Çok duygulandý. Gözünden küçük küçük zerrecikler akmaya baþladý. Ama çocuklarýn önünde aðlamak istemiyordu. Kendine hakim oldu. Onlara “Size güveniyorum. Mutlaka baþaracaksýnýz. Yolunuz açýk olsun.” dedi.
Artýk Fevzi Bey’in tek arzusu, bu çocuklardan hiç deðilse bir ikisinin yüksek tahsil yapmýþ olmalarýný görmekti.
Okullar kapanmýþ, Çocuklarý mezun etmiþlerdi. Bunlar, köyün dalýndan düþen ilk meyveleriydiler. Gerçekten farklý düþüncelere, farklý yapýya sahiptiler. Mükâfatsýz kalmamalýydýlar.
Fevzi Bey, onlara bir sürpriz hazýrlamýþtý. Zengin bir hayýrsevere rica etmiþ, çocuklarýn bütün masraflarýný karþýlatarak onlarý Girne’de yaz kampýna göndermiþti. Böylece onlara hayatlarý boyunca unutamayacaklarý bir yaz tatili hediye etmiþti.
Tatil bitince de çocuklar için son görevini yerine getirmiþ, onlarý yanlarýna alarak ortaokula kayýtlarýný kendi elleriyle yaptýrmýþtý. Çünkü ailelerinin imkâný olmayacaktý. Belki de götürüp kayýt yaptýran biri çýkmayacaktý. O nedenle iþi þansa býrakmak istemedi ve bunu onlara karþý son bir görev olarak kabul etti.
Sýkýntý, dert yüklü bir ders yýlýndan sonra tayini Lefkoþa’ya çýktý. Baþlarda zor bulduðu ama zamanla bütünleþtiði ve çok sevdiði köyü þimdi geride býrakmýþtý.
Bu köye bir daha 15 yýl sonra gelecekti. Bu defa Milli Eðitim Bakanlýðý Ýlköðretim Dairesi Müdürü olarak ziyarete gelecekti.
Ýlkokul, hala ayný idi. 15 yýl önceki anýlarý gözlerinin önünden film þeridi gibi geçti. Hemen öðrencilerini sordu.
Hakan, Edebiyat öðretmeni olmuþtu. Bu satýrlarýn yazarý olarak öðretmenine þükranlarýný sunuyordu. Ekrem, biyolog, Adnan, Mahmut, Burhan, Tahir astsubay, Cengiz polis, Recep Doktor, Zeki de profesör olmuþtu. Buradan mezun olan daha birçok öðrencisi üniversiteyi bitirmiþ ve devletin önemli mevkilerinde görev almýþlardý.
Fevzi Bey, hani ayýp olmasa, hani utanmasa bu duyduðu haber karþýsýnda çýðlýk atacaktý. Sadece içinden: “Biliyordum, biliyordum. Hepinizin okuyacaðýnýzý, bir yerlere geleceðinizi biliyordum. Bana verdiðiniz sözü yerine getirdiðiniz için size çok teþekkür ediyorum. Azmin karþýsýnda hiçbir engel duramaz. Aferin size.” dedi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kadirli'de Bir Gece
Iskadro (Siðil)
Kýbrýs Ada Kýþý
Cassandra Hotel Bodrum
Güzel Bir Dünya
Futbol Maçý
Lahmacun
13. Maaþ
"Kuzucuk Köyü"nde Sabah Kahvesi
Halý

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dut Aðacýna Asma Aþýsý
Nur - Iþýk
Ritsa Gölü Efsanesi
Güle Güle Omarým
Sevgisiz Sevgi
Gulit
Ýran’dan Acý Bir Aþk Hikâyesi
Sevginin Adý Baþka
Emanet
Aksilikler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.