Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapýsý deðil bu kapý. / Nasýlsan öyle gel. -Mevlânâ |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Obezite ile ilgili sorunlarým vardý. Geceleri uyuyamýyordum. Birçok kez nefessiz kaldýðýmý, yataðýmdan fýrlayarak kalktýðýmý ancak ben bilirim. Nefessiz kalmak, kan, ter içinde kalmak ve boðulur gibi olmak her zaman kötüdür. Bunlarýn yaný sýra obeziteliðin daha baþka olumsuz yanlarý da vardý: Yemek yerken sürekli terliyorsunuz. Sýcaklarda bir þeyler yemek size iþkence geliyor. Kýþ aylarýnda en küçük bir esintide soðuk algýnlýðýna yakalanýyorsunuz. Sýrtýnýz yukarý çekiliverince belinizden soðuk alýp þifayý kapýyorsunuz. Yürüyemiyorsunuz. Üç adýmdan sonra týkanýp kalýyorsunuz. Merdivenleri, yokuþlarý týrmanamýyorsunuz. Kalbiniz adeta sýkýþýyor. Yoruluyorsunuz. Kalp krizi geçirme riskiniz oldukça yüksek. Bütün bunlarla birlikte bir de reflü olayýný yaþýyorsunuz? Yediðiniz yemekler, aðzýnýza kadar geliyor ve sonra ya gaz olarak; ya da kýrýntý olarak dýþarý çýkýyor. Gaz olarak neyse de kýrýntý olarak çýkarsa nefes borusuna kaçma tehlikesi var. O durumda ise ölümle burun buruna kalýyorsunuz. Bütün bunlarý bizzat yaþayan biri olarak her defasýnda “Ölümün kýyýsýndan döndüm.” desem yalan olmaz. Bu durumdan kurtulmam için ne yapmam gerektiðini araþtýrdým hep. Gitmediðim, konuþmadýðým doktor kalmadý. Aldýðým cevaplar ise neredeyse hep ayný idi: “Çok þiþmansýnýz. Kilo vermeniz gerek.” Ben de biliyorum þiþman olduðumu. Ama zayýflayamýyorum iþte. Ne yapsam, ne etsem de kilo veremiyorum. Kaç sefer diyetisyene gittim. Verilen programlarý aynen uyguladým. Hatýrý sayýlýr derecede kilo da verdim. Ama iki-üç ay geçmeden eski kilomdan daha fazlasýný geri alýyordum. Kesin çözüm olmuyordu. Bir arkadaþýmýn önerisiyle Antalya Özel Lara Hastanesi’ni aradým. Üþenmedim numarayý aradým. Kendinden gayet emin olan, kararlý ve karþýsýndakini ikna eden, ona güven veren bir bayan sesi vardý karþýmda. Sordu. Ben de anlattým. “Gelin, sizi, doktorla görüþtürelim” dedi. Kalkýp Antalya’ya gittim. Beni, Þükriye Aydýn Aktaþ Haným’ýn odasýna yönlendirdiler. Telefonda görüþtüðüm bayandý bu. Þükriye Haným, sarý saçlý, uzun boylu, güler yüzlü biriydi. Bizi de sempatik bir hal ve güler yüzüyle karþýladý. Oturup biraz sohbet ettik. Derdimizi, düþüncelerimizi anlattýk. Kendisi “Kýbrýs’ta okuduðunu, Kýbrýs’ý ve Kýbrýslý Türkleri çok sevdiðini” söyledi. Yakýn Doðu Üniversitesi’nde Beslenme ve Diyetetik okumuþ. Yani bizim tabirimizle diyetisyen. Biraz sonra Dr. geliyor. Beni baþtan sona bir kontrol ediyor. Çekap için diðer doktorlara gönderiyor. Neyimiz var, neyimiz yok hepsi ortaya çýkýyor. Tabi Þükriye Haným bizi, bir an olsun yalnýz býrakmýyor ve bizi sürekli yönlendiriyor. Hastanedeki bütün iþlere neredeyse o koþuyor, o bakýyor. Bitmez, tükenmez bir enerjisi var. Doktor ile konuþmamýz sonucu ameliyat kararý alýyoruz. 4 gün bizi misafir edecekler. Dördüncü gün, taburcu olup evimize gideceðiz. Bu süre içinde de Þükriye Haným hep yanýmýzdaydý. Her vakit yanýmýza geliyor, neler gerekli olacaðýný, neler yapmamýz gerektiðini, ne yiyip, ne içmememiz gerektiðini anlatýyor. O gün bize izin verdi. “Eþinizle çýkýn, akþama kadar Antalya’yý gezin. Akþama kadar canýnýz ne çekiyorsa yiyin. Ama akþam 18.00’den sonra hiçbir þey yemeyin ve içmeyin.” dedi. Biz de Þükriye Haným’ýn sözünü dinleyerek akþama kadar felekten bir gün yaþadýk. Soluðu ciðercide aldýk. Akþama kadar ne yersek yiyelim serbestti. Garsona “Masayý donatmasýný, Adana kebap, þiþ kebap ve ciðer getirmesini” söyledim. Biraz sonra masamýz gerçekten çeþitli mezelerle dolmuþtu. Bir tek kuþ sütü eksikti. Büyük bir keyif ve iþtahla yedik yemeklerimizi. Üstüne çay içtik. Karnýmýz doyduktan sonra bir cafeye gittik. Uzun zamandýr gerçek bir salep içmemiþtim. Birer fincan salep söyledim. Tadý hala damaklarýmýzda kaldý. Ýzin saatimiz doldu. Çarþý iznine çýkan askerlerin akþam birliklerine dönmesi gibi geri döndük hastaneye. Þükriye Haným geldi odamýza. “Günümüzün nasýl geçtiðini” sordu. Biz de sayesinde unutulmaz bir gün geçirdiðimizi söyledik. Sevindi. “Çok iyi etmiþsiniz” dedi. O saatten sonra neler yapýlmasý gerektiðini tek tek anlattý. Biz de uyduk anlatýlanlara… Gece yarýsýnda bir kez daha geldi yanýmýza. Yine güler yüzüyle “Nasýlsýnýz? Bir sorununuz var mý? Hazýr mýsýnýz demek için geldim” dedi. Ben, þaþýrmýþtým. Bu saatte hiç beklemiyordum. Evine gitmiþtir diye düþünüyordum. Ama O, böyle durumlarda evine geç gidermiþ. Bütün hastalarý kontrol eder, bir sorun varsa onu halleder ve her þeyin yolunda olduðunu öðrenince gidermiþ. Doðrusu bir insanýn iþine bu kadar baðlý olacaðýný; iþini, bu kadar titizlikle yapacaðýný ve iþine bu kadar sevdalý olacaðýný hiç düþünmezdim. Þükriye Haným’ýn iþine olan baðlýlýðý sevdadan da öte bir tutku idi. Gerek hastalarla olan iliþkisi, gerek orada çalýþan hemþirelerle olan iliþkisi ve gerekse diðer personellerle olan iliþkisi bambaþkaydý. Hepsiyle iyi geçiniyor, sevgi ve saygý içinde hareket ediyordu. Bunlarla da bitmiyordu. Ameliyat sonrasý da bizi hiç yalnýz býrakmadý. Hep yanýmýzda oldu. Durmadan bizi kontrol etti. 4 gün boyunca adeta psikiyatrist gibi beni motive etmeye çalýþtý. Sadece beni deðil, bütün hastalara karþý böyleydi. Eve döndükten sonra da iþimiz bitmedi. Bana her ay bir diyet listesi gönderiyor, nasýl yapmamý ve neler yapmamý söylüyordu. “Her üç ayda bir tahliller yaptýrmamý ve sonuçlarý mutlaka kendisine göndermemi” söylüyordu. “En ufak bir sorun olduðunda veya kafamda bir soru iþareti oluþtuðunda kendisini aramamý, bir telefon kadar uzak olduðunu” söylüyordu. Gerçekten de her aradýðýmda cevap veriyor, o an müsait deðilse de en kýsa zamanda geri dönüyordu. Soruna da mutlak bir çözüm buluyordu. Sabýr ve azimle iþini sürdürüyordu. Þükriye Haným, artýk adeta ailemizden biri olmuþtu. Bizden biri idi. Hemen yanýmýzda olan, bizi gözetleyen, bizi takip eden ve bizi yönlendiren bir kardeþimiz gibiydi. Bir yýl süre sürekli görüþtüðümüz için alýþmýþtýk ona… Dün, Sosyal medyada okuduðum bir paylaþým çok üzdü beni: Þükriye Haným’ýn iþinden ayrýlmak zorunda kaldýðýný öðrendim. Tabi nedenini bilmiyorum. Ne olursa olsun, iþini aþk derecesinde seven, görevini kusursuz yapan Þükriye Haným’a hakkýnda hayýrlý olmasýný diliyor, kendisine sevgi ve saygýlarýmýzý yolluyorum. O, nereye giderse gitsin, nerede çalýþýrsa çalýþsýn, iþini en iyi þekilde yapacak ve kendini herkese sevdirecektir…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Hakan Yozcu, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |