Sevginin bulunmadýðý yerde us da arama. -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Adýný Gulit koymuþlardý köpeðin. Tüyleri altýn sarýsýydý. Kulaklarý dik bir Alman kurt köpeði idi. Sadece sahibinin elinden yerdi yiyeceklerini. Baþkasý verdi mi yemezdi; bakmazdý bile. Hiç oralý dahi olmazdý. Sahibi, onu, çok iyi terbiye etmiþti. Ýnsancýldý. Kimseye zarar vermezdi. Ama sahibine zarar vermeye kalkýþan olursa onu kimse tutamazdý. En vahþi köpeklerden bile vahþi kesilirdi. O kadar baðlýydý sahibine. Bu nedenle Burhan’a kimse bir þey yapamaz, kimse bir þey diyemezdi. Sahibinin adý Burhan’dý. Burhan, köpekleri seven biriydi. Onlarý dost bilirdi. Ýnsanlardan ayýrmazdý. Kendisi ne yerse köpeðine de aynýsýný verirdi. Gulit’in ayrý bir yeri vardý yanýnda. Akýllý köpekti. Güzel köpekti. Görenin, ona sahip olmak istediði bir köpekti. Defalarca kaçýrýlmasýna raðmen, tekrar evine geri gelen bir köpekti. Mümkünü yok baþka birinin köpeði olamazdý. Gözünü açmýþ Burhan’ý görmüþtü. Belki de ölene kadar baþka birini görmeyecekti. Köyde çocuklarýn da maskotu haline gelmiþti Gulit. Yoldan geçen çocuklar, ona bakmadan edemiyor, ona dokunmadan, onu okþamadan, sevmeden yapamýyorlardý. Her çocuðun aðzýnda: - Gulit gel! Gulit gel! Gulit! Gulit! Gulit!... gidiyordu. Gulit, arada sýrada koyun gütmeye de giderdi sahibiyle birlikte. Burhan’ýn koyunlarý vardý. Her koyuna gittiðinde Gulit’i de götürürdü. Gulit de sahibiyle birlikte koyun güderdi. Üstelik de çok mutlu olurdu. Gulit olduðu zamanlar, Burhan pek fazla yorulmazdý. Çünkü verilen bütün komutlarý Gulit yerine getirirdi: “Gulit koþ!” Gulit, koþardý. “Gulit, koyunlarý çevir!” Gulit, çevirirdi. “Gulit otur” Gulit, otururdu. Ne denirse Gulit, onu yapardý. Bu yüzden sahibi de fazla yorulmazdý. Onunla koyunlara gitmek, ovada yürümek, kýr havasýný teneffüs etmek daha bir baþkaydý. Ne olduysa o gün oldu. Burhan, özel bir iþi için Maðusa’ya gitti. Koyunlarýna bakacak kimse olmadýðý için annesi ovaya götürecekti. Annesi, sert ve otoriter bir kadýndý. Türk film yýldýzý Aliye Rona karakterinde biriydi. Aklýna düþeni yapardý. Düþüncelerinden kesinlikle taviz vermezdi. Çünkü ona göre en doðruyu, en güzeli kendisi yapardý. O gün koyunlarý aldý, ovaya otlatmaya götürdü. Yardýmcý olur düþüncesiyle Gulit’i de yanýna aldý. Nedense Gulit hiç gitmek istemiyordu. Kulübesinde oturup, sahibinin gelmesini istiyordu. Burhan’ý bekliyordu. Adeta baþýna gelecekleri önceden biliyordu. Zorla götürüldü Gulit. Tasmasý kafasýna geçirildi. Oysa sevmezdi tasmayý. Bundan hiç hoþlanmazdý. Çünkü özgürlüðü elinden alýnýyordu. Her tasmasý baðlandýðýnda Gulit, saatlerce havlardý. Onu susturmak ne mümkündü? Sadece Burhan geldiði zaman susar, ona doðru koþar, yanýna gelince de kuyruk sallardý. Burhan eðilir, elleriyle onu okþar, tasmasýný hemen oracýkta çýkarýverirdi. Çünkü köpeðinin dilinden çok iyi anlardý. Gulit, alýþkýn deðildi böyle baðlanmaya. Esaret demekti bu. Esaret de onun için ölüm demekti. O gün tasmasý boynundaydý Gulit’in. Ne zor durumdu bu, onun için. Koyunlarýn ardýndan giderken usul usul, ayaklarý geri gidiyordu. Çoban köpeði deðildi o. Giderse de sadece sahibiyle giderdi. Alýþmamýþtý böyle þeylere. Hele de þu boðazýndaki tasma denen nesneye. Gýcýk oluyordu. Neden boðazýna geçiriliyordu sanki? Hayvanlarýn da özgür olmak hakký deðil miydi? O da bu dünyanýn bir parçasý deðil miydi? O da Tanrý’nýn yarattýðý mahlûklardan biri deðil miydi? Öyleyse neden bu tasma takýlýyordu? Neden özgürlüðü elinden alýnýyordu? Bu hak mýydý? Bu reva mýydý? Hayvanlara uygulanan çifte standarttan baþka neydi bu? O gün ovada verilen komutlarýn hiç birini yerine getirmedi Gulit. Ne denildiyse yerinden dahi kýmýldamadý. Oturdu öyle miskin miskin. Yediði tekmelere de aldýrýþ etmedi pek. Kafasýna atýlan taþlara da… Kendisine verilen kemiklere de, yiyeceklere de raðbet etmedi. Küsmüþtü iþte kendince. Dünya batsa umurunda olmayacaktý. Sahibi yanýnda yoktu ya; onun da tadý yoktu. Sahibi gitmiþti ya; sanki onun da ruhu onunla birlikte gitmiþti. Ýnadý inattý iþte. Hiçbir þeye karýþmayacak, hiçbir denileni yapmayacaktý. Yapmadý da... Öðle üzeri olmuþtu. Kadýn, torbasýndan azýðýný çýkardý. Domates, peynir, yumurta, zeytin gibi yiyecekler vardý torbada. Bunlar çýkarýldý, yenildi bir bir. Karýn da doyunca bir aðýrlýk çökmüþtü kadýna. Koyunlar da zaten karýnlarýný doyurmuþlar öðle istirahatine geçmiþlerdi. Bazýlarý yatmýþ geviþ getiriyor, bazýlarý da oralarda dolanýyorlardý usul usul. Kadýn da fýrsat bilip uzanýverdi oracýkta. Gözleri gidiverdi. Uyuyakalmýþtý öylece... Biraz sonra baþka köpekler de gelmiþti yanlarýna. Onlar sinsi idi. Düþman idi. Kaç gündür aç geziyorlardý daðlarda. Þimdi karýnlarýný doyuracak et bulmuþlardý ya saldýrvereceklerdi zavallý hayvancýklara. Nitekim öyle de yaptýlar. Saldýrdýlar, nerde güçsüz, körpe hayvancýk varsa üzerlerine. Aman Gulit, yaman Gulit! Gösteriver kendini. Yem etme þu körpecik kuzularý, þu minnacýk yavrularý bu daðda gezen baþýboþ hayvanlara. Durur mu Gulit? Atmýþtýr miskinliðini üzerinden. Yem etmeyecektir sahibinin hayvanlarýný vahþi köpeklere. Saldýrýr o da hemcinslerine. Fýrsat vermez onlara. Ama ne yaptýysa da; ne ettiyse de birini alamaz ellerinden. Kaptýrýr bir körpeciði zalim kurtlara. Aç kurtlar, muratlarýna tam eremeden Gulit’in mukavemetiyle karþýlaþýr. Yenemezlerse de onu, bir tanesini yutuverirler zavallý yavrunun. Arta kalaný býrakýrlar oracýkta. Kaçarlar tekrardan daða. Gulit, zavallý. Gulit biçare. Maðlup saymýþtýr kendini. Þu zavallý körpeciði alamamýþtýr onlarýn elinden. Kuzu leþi yerdedir þimdi. Gulit ise baþýnda nöbetçi. Kadýn, uyanýverir derin uykusundan. Bir de ne görsün. Bir kuzusu yenivermiþ. Yatýyor öyle sere serpe. Gulit, baþýnda, sanki karnýný o doyurmuþ. Kuzuyu oracýkta devirivermiþ. Hain Gulit! Kalleþ Gulit! Kadýn gördüðü manzara karþýsýnda irkildi. Bütün sinirleri baþýna geldi. -Ah Gulit! Zalim Gulit! -Nasýl yaptýn bunu? Nasýl kýydýn bu zavallý körpe kuzuya? -Bu kadar mý cani idin? Bu kadar mý vahþi idin? Yazýk deðil mi idi o, körpe kuzuya? Kadýn sinirini alamadý. Eline ne geçirdiyse savurdu Gulit’e. Gulit’in baþýndan taþlar yaðdý. Sert sert topraklar yaðdý. Kýçýna ardý ardýna tekmeler savruldu. Vurdukça vuruyordu kadýn. Hýrsýný alamadýkça vuruyordu. Hiddeti gittikçe artýyordu. Arttýkça da vuruyordu. Gulit, sessizdi. Masumdu. Anlayamamýþtý neden dayak yediðini. Onca taþý, onca tekmeyi neden yemiþti? Suçu neydi? Nasýl bir kabahat iþlemiþti bilmiyordu. Kalkmak istedi yerinden. Kalkamadý. Bir þeyler anlatmak istiyordu anlatamadý. Acý acý inledi sadece. Kadýn bununla da yetinmedi. Taþ, tekme, sopa ne ile vurduysa alamadý sinirini. Yatýþtýramadý kendini. Öyle ya, her þeyin doðrusunu o bilirdi. Her þeyin en güzelini o yapardý. Þimdi yaptýðý da doðruydu kendince. Ne yaptýysa öfkesini dindiremedi. Atamadý içinden. Soðumasý gerekiyordu. Soðuyamýyordu. Elini torbasýna attý kadýn. Kocaman bir býçak. Deðil bir köpeði, yetiþkin bir insaný bile hemencecik deviriveren bir býçak. Çýkardý. Eline aldý. Din, iman, vicdan yoktu. Hepsi de oracýkta çýkýp gidivermiþti kadýnýn içinden. Acýma duygusu körelmiþti. Sevgi namýna zerre kalmamýþtý içinde. Bir kin vardý. Gittikçe büyüyen, büyüdükçe artan bir kin. En zalim bir düþmana bile gösterilmeyen, en kötü insanlara bile duyulmayan bir kin vardý. O kinin esiri olmuþtu kadýn. Sanki ruhunu þeytana satmýþtý. Önünde yatan bir melek parçasýydý sanki. Sessiz, konuþmayan, hareket etmeyen, mazlum bir melek parçasý. Þeytan emretti kadýna: -Vur! Kadýn, tuttu köpeðin ayaklarýný, vurdu býçaðý boðazýna. Sýcacýk, sýmsýcacýk kan fýþkýrdý boðazýndan köpeðin. Mazlumdu, zavallýydý. Ne yapmýþtý, ne etmiþti de böyle acý bir sonu hak etmiþti? Sahibi geldi gözlerinin önüne. Biricik dostu. Vefalý arkadaþý. Ah ne vardý beni böyle koyup gidecek? Þu zalim kadýnýn eline býrakacak? Ne vardý sanki kendisini de götürseydi gittiði yere. En çok da onu düþündü, þu son anlarýnda. Gözlerinden yaþlar geldi köpeðin. Aðlýyordu. Bir insan gibi aðlýyordu. Ne yapacaktý þimdi Burhan onsuz? Birbirlerine de o kadar alýþmýþlardý ki? Arttýk dünyanýn da bir anlamý kalmýyordu. Peki, öbür tarafta ne olacaktý? Kendisi gidiyordu. Sahibi olmayacaktý. O geride kalýyordu. Gözleri yaþlar içinde kapanmaya baþladý. Daha hiç bu kadar mazlum olmamýþtý. Hiç bu kadar çaresiz, hiç bu kadar kimsesiz, hiç bu kadar sessiz olmamýþtý. Yýðýlýp kalývermiþti Gulit olduðu yere. Oracýkta öyle býraktý kadýn köpeði. Akþama doðru koyunlarýný alýp köyün yolunu tuttu. Burhan, evde bekliyordu. Geldiðinde Gulit’i evde bulamamýþtý. Bulamamýþtý ya içine bir alev düþmüþtü. Neredeydi? Kiminleydi? Ne yapýyordu? Biraz sonra anasý geldi. Öðrendi acý gerçeði: -Anaaaaaaa! diye haykýrdý Burhan. Sen ne diyon? Sen ne yaptýn ana? Arabaya atladý Burhan. Hemen ovaya koþtu. Bir köþede yýðýlmýþ gördü Gulit’ini. Yerde yatan bir köpek deðildi. Burhan’ýn kendi canýydý. Hayatýydý. Þimdi caný da, hayatý da elinden alýnmýþtý. Kývranmýþ yatýyordu yerde Gulit. Belli daha ölmemiþ can çekiþiyordu. Gözlerinde yaþlar vardý zavallý hayvanýn. Belli ki aðlamýþtý. Ýnsan gibi içlenmiþti. Aðladý Burhan da onu öyle görünce. Beddualar etti anasýna. Haykýrdý. Lanetler okudu. -Ellerin kýrýlsýn ana! Dünyan baþýna yýkýlsýn ana! Nasýl kýydýn, nasýl yaptýn bunu ana? -Senin oðluna bunu yapsalar, napardýn ana? -Senin canýný yaksalar ne ederdin ana? Beddualar, beddualar yaðdýrdý. Sonra neden piþman oldu söylediklerinden. Ne de olsa anasýydý. Varlýðýnýn tek sebebiydi. Onu dünyaya getirendi. Analara dil uzatýlmaz, laf söylenmezdi. Özür diledi Yaradan’ýndan. Kendisini affetmesini istedi. Gulit için yapacak artýk bir þey yoktu. Daha fazla acý çekmesini önlemek gerekiyordu. Burhan cebinden tabancasýný çýkardý. Yaþlý gözlerini kapadý. - Affet beni Gulit! diyebildi. Kýsa bir süre sonra gökyüzünün sessizliðini bir el silah sesi bozdu: - Bang!
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |