640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Sustu. Bu susuþu kýsaydý: -Bir gün buradan ayrýlmak isteyebilirsin. Ýþte o zaman geldiðinde bize haber vermeden git; haber vermeden git ki biz senin yokluðunu hissettiðimizde gittiðini anlayalým. Bunun farkýna ne kadar geç varýrsak bizim için o kadar iyi olur. Burada istirahat et, kendini dinle, düþün; iþ yapmak istediðinde derviþlere söyle, onlar sana uygun bir iþ hemen bulurlar. -Boþ durmak istemiyorum. Ýþ yaparak da istirahat etmiþ olabilirim. Burada bir iþe yaramalýyým. -Ne zaman iþ yapmak istiyorsun? -Hemen þimdi. -Öyleyse, ilk iþini sana ben veriyorum: Bu akþamki yemeðimi sen getireceksin. Malûm, artýk çok yaþlý bir insan oldum. Yürümekte güçlük çekiyorum. Yoksa toplu halde yemek yeme bana büyük bir haz veriyordu. Pir'in yanýndan ayrýldýðýnda kendini kuþ gibi hafiflemiþ hissediyordu. Bundan sonra, sadece o günkü akþam yemeðini deðil, her gün tüm yemeklerini Pir'e o götürecekti. Her yemeðini götürüp, boþlara almaya gittiðinde Pir, hiç konuþmuyordu, ama mutlaka onun baþýný eliyle birkaç saniye okþuyordu. Bu da onu memnun ve mutlu ediyordu. Kýsa sürede dergâhtaki yaþama alýþtý, uyum saðladý. Onun adýný bilen olmasa da herkes ona Tez-Can diyordu. Çok tez canlý olmasý, herkesten önce uyanmasý, her iþe atýlmasý, bilmediði iþleri öðrenmek için çaba harcamasý ona verilen adýn ne kadar uygun olduðunu gösteriyordu. Sabahleyin erkenden kalkar avluyu süpürür, gelen misafirleri karþýlar, hastalara kalacaklarý yerleri gösterirdi. Dergâh, daha çok hastalarýnýn ruhsal sorunlarýna çare arayanlar tarafýndan ziyaret edilirdi. Þifahaneye yatýrýlan hastalara günün yirmi dört saati su sesi ve neyden üflenen müzik sesi dinletilirdi. Hastalarýn çoðu þifahanede bir ya da iki gün kalýrdý. Daha fazla gün kalanlara çok az rastlanýrdý. Hasta, götürülmeden önce üzerindeki eski giysilerin tamamý çýkartýlýr, yenileri giydirilirdi. Böylece kirli olan her þeyden ve hastalýktan kurtulunduðuna inanýlýrdý. Erkek hastalarýn soyunma ve giyinmelerine de Tez-Can yardým ederdi. Hasta sahiplerinin rýzasýný aldýktan sonra, kirli ve eski elbiseleri alýr, ocaðýn içine atýp yakardý. Dergâhta baðýran ya da yüksek sesle konuþan hiç kimseye rastlanmazdý. En yüksek ses bile neyin sesinden daha yüksek deðildi. Her tarafta rahatlatýcý bir sakinlik ve huzur vardý. Dileyen ney sesini dinleyerek derin bir sessizliðe günün her saati kendini býrakabilirdi. Tez-Can sonunda aradýðý huzuru bulmuþtu. Burada dedikodu yoktu, kavga yoktu, huzursuzluk yoktu, hasetlik yoktu, kötülük yoktu, düþmanlýk ise hiç yoktu. Kardeþlerin, canlarýn birlikte yarattýðý huzur, mutluluk ve sevgi vardý. Tez-Can burada geçen günlerin, aylarýn, yýllarýn farkýnda bile deðildi. Tez-Can bir gün Pir'in yemeklerini götürme iþinde baþkalarýna haksýzlýk yaptýðýný düþündü. Bu bencillikti. Baþkalarýnýn hakkýný gasbetmiþ gibi suçluluk duyuyordu. Çünkü diðer insanlarýn da Pir'in sevgi ve þevkatine ihtiyaçlarý olabilirdi. O bunu engellemiþ, onlarý maðrum etmiþti. Aðlamaya baþladý. Sustuktan sonra Pir'in yanýna gidip yaptýðý hatayý anlatmaya karar verdi. Ýçeri girdiðinde Pir, þiþ olan gözlerinden onun halini anlamýþtý. Yanýna oturmasý için iþaret etti. Oturdu ve anlatmaya baþladý. Anlatýrken gözlerinden yaþlar süzülüyordu. Pir, dinliyordu ve bir elini Tez-Can'ýn çenesi altýna koymuþ akan gözyaþlarýný avucunda topluyordu. Tez-Can susunca Pir konuþtu: -Üzüülme, kendini böyle helak etme. Gerçeði bilmediðin için böyle düþünüp boþ yere kendini suçluyorsun. Bu iþte bir suç varsa, ben de suçluyum yani senin suç orataðýným. Çünkü aradýðýn huzuru buluncaya kadar bu iþi senin sürdürmeni ben söyledim. Seni her gün görmek, ilerleme kaydetip kaydetmediðini anlamak ve içimdeki sevgiden sana vermek istiyordum. Þimdi görüyorum ki, sen aradýðýn huzuru bulmuþsun, mutlusun. Onun için bundan sonra benim yemeklerimi getirme iþi, eskisi gibi yapýlsýn, yani sýrayla olsun. *** Tez-Can buraya geleli kaç gün, kaç ay ya da kaç yýl olmuþtu? Bilemezdi. Býrakýn bunu bilmeyi o gün günlerden ne olduðunu sorsanýz, bunun bile cevabýný veremezdi. Buradaki zaman anlayýþý çok farklýydý, belki de tuhaftý. Kimse zamanla ilgilenmiyordu, zamansa bildiði gibi akýp gidiyordu. Yoo belki de akmýyordu, gitmiyordu; duruyordu olduðu yerde. Ya da o aslýnda yoktu, bir aldatmacaydý; deðiþimin kurnazca kurguladýðý bir aldatmaca... Tez-Can mutlu olduðunun, huzuru bulduðunun farkýndaydý. Onun için zaman problemini de kurcalamaya baþlamýþtý. Geçmiþe gitmek istedi. Ama ne kadar geçmiþe gidecekti? Ýçinde bulunduðu zaman hakkýnda bilgisi olmadýðýndan, kronolojiye uygun bir zaman sýralamasý da yapamýyordu. Galiba en uygunu dergâhta yaþadýklarýndan baþlayýp yavaþ yavaþ geriye doðru gidip düþünmekti. Öyle yaptý. Dergâhta yaþadýklarýný düþünmeyi bitiremeden uykuya daldý. Sabahleyin uyandýðýnda, zamaný düþünecek durumda deðildi; hemen kalkýp avluyu süpürecekti. Sonra da diðer iþler yapýlacaktý. Gece yattýðýnda ancak, tekrar döndü zaman problemine ve geçmiþe... Bu gece de ayný oldu, yani fazla bir ilerleme kaydedemedi. Böyle günler, geceler geçti. Nihayet bir gün, karýsýný, çocuklarýný, arkadaþlarýný düþündü; onlarla yaþadýðý anýlar canlandý belleðinde. Onlarý özlemiþti. Onlarý çok ama çok sevdiðini hissetti. Onlara sevgisini vermek isteði duydu. Onlarýn yanýna, ait olduðu yere gitmeliydi. Yaþadýklarýndan, öðrendiklerinden onlarý faydalandýrmalýydý. Kararýný verdi; dergâhtan ayrýlacaktý. Akþam olduðunda Pir'in yemeðini götürmek istediðini derviþlere söyledi. Sýra onda olmamasýna raðmen bir itiraz gelmedi. Götürdü. Pir'in gözlerinin içine bakamýyordu, onu gözlediðini hissediyor, aðzýný açýp tek kelime konuþamýyordu. Yemekleri býrakýp odadan çýktý. Yarým saat sonra, boþlarý almak için tekrar odaya girdiðinde Pir, yanýna oturmasý için iþaret etti. Suçlu bir çocuk gibi çekinerek oturdu. Pir, konuþmaya baþladý: -Gitmeye karar verdin deðil mi? Hani gideceðini haber vermeyecektin? Konuþmuþtuk bunu. Pir'in sözleri onu utandýrmýþtý, yer yarýlsa da yerin içine girebilseydi. Kýsýk bir sesle hata ettiðini söyledi ve defalarca baðýþlanmasýný istedi. Pir, eliyle Tez-Can'ýn baþýný okþayýp dedi ki: -Suç iþlemedin ki baðýþlanma diliyorsun. Aslýnda gideceðini haber vermekle bir açýdan da iyi yaptýn. Çünkü ben de seni görmek ve bir daha bu dünyada yüz yüze gelemeyeceðiz için senden helallik dilemek istiyordum. Huzuru buldun ve iyileþtin; özlemini çektiðin insanlarýn arasýna dönme zamaný geldi. Onlardan alabileceðin ama bundan çok daha fazla onlara verebileceðin þeyler var. Bana söyledin fakat dergâhtaki diðer insanlarýn haberi olmasýn senin gittiðinden. Yokluðunu hissederler ama inzivaya çekildiðini, çilehanede olduðunu sanýrlar. Karþýlýklý helalleþtikten sonra Pir'in elini öptü; Pir eliyle saçlarýný her zamankinden daha fazla okþadý ve: -Haydi, git artýk! Dedi. Ýçinde boþalan yemek sahanlarýnýn olduðu tepsiyi aldý ve odadan çýktý. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |