..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Yeter Özhal




12 Ocak 2016
Ýntikam  
Aþkýn içindeki intikam

Yeter Özhal


Amir þoka girmiþti. Telefonun diðer ucundan ses seda gelmiyordu. Þimdiye dek Okan'ýn böylesine aptalca bir vukuatý hiç olmamýþtý. Okan gibi tecrübeli bir baþ komiser böylesine çocukça bir hata yapabilir miydi? “Alo, amirim? Duydunuz mu beni?” “Yeme lan beni, sen kimi kandýrýyorsun sersem! Neyin peþindesin Okan? Sen deðil miydin bu kýzý kodese týkalým amirim, çeksin cezasýný zilli diyen, ha? Þimdi ne yalanlar sýkýyorsun bana? Bana bak, evin tam karþýsýndaki duraðýn yanýndayýz. Siyah minibüste seni bekliyorum, çabuk buraya gel. Alacaðým façaný aþaðýya, hadi çabuk!”


:AIBH:
Okan’ýn yapmasý gereken sadece bir hamle kalmýþtý. Biliyordu, onu da gözünü kýrpmadan yapabilirdi. Yalnýz bir sorun var gibiydi. Nedense kendine hâkim olamýyordu. Hâlbuki her þeyin kendi ellerinde olduðunu gayet iyi biliyordu. Saçma sapan aþk duygularýna kapýlmýþ olamazdý herhalde? Ya da bunun gibi bir þey? Þu ana kadar hesapladýðý tüm adýmlarý doðru düzgün attýðý için, þu saatte kendinden de þüphelenemezdi. Zaten böyle bir lüksü de yoktu.
O, hâlâ yataðýnda mýþýl mýþýl uyuyordu. Uzun zamandýr yüzüne kilitli bir vaziyetteydi. Onu huþu içinde izlemekle meþguldü. Sonra anlamlandýramadýðý bir þey oldu.
“Ne kadar da güzel uyuyorsun. Az önce boynuma sarýlýp uyurken, kokunu içime çekiyordum. Yüzünden akan masumiyet nasýl da bana ket vuruyor,” dedi.
Bir anda yataðýn kenarýndan fýrladý. Elini baþýna vurdu.
“Ne? Sen ne diyorsun be aptal! Yoksa içimdeki ses mi bunlarý söyledi? Ben bunlarý düþünüyor olamam.”
Evet, içindeki ses durmak bilmiyordu. Dün geceden beri susmak da bilmemiþti. Yatak odasýnda bir o yana bir bu yana gidip gelmeye baþladý. Hemen aklýna örümcekleri getirdi. Zora girdiðinde ilk aklýna getirdiði þey örümceklerdi. Ne güzel að örerdi onlar. Dünyaya üzerinde olmayan, benzersiz bir terzi gibiydiler. Avlarýný yakalamak için ördükleri aðlar, hiçbir makinenin üretemeyeceði kadar kaliteliydi. Sabýrla örerlerdi, sabýrla! Sonra da hoop, avlarý düþerdi aða. O aða düþen hiçbir canlý, canlý olarak kalamazdý. Eninde sonunda örümcek tarafýndan öldürülürdü. Çünkü amaç oydu.
Ayaklarý çýplaktý. Henüz saat sabah 06.00’yý gösteriyordu. Pantolonunu giymiþti ama üzerine giydiði gömleðinin düðmelerini daha iliklememiþti. O ise hâlâ uyuyordu. Yüzünde öylesine masumca bir gülümseme vardý ki, dün gece beraber geçirdikleri aþk dolu saatlerden kalma olmalýydý. Bütün gece söylediði sözler, bir kadýný baþtan çýkarabilecek, ayaklarýný yerden kesebilecek, kalbini titretebilecek ve hatta midesine bir kelebek kolonisini sürebilecek türden þeylerdi.
Bir ara ciddi ciddi düþündü. Yine dayanamayarak yataðýn kenarýna sinerek oturdu. Farkýndaydý, gözleri kaçamak da olsa ona bakýyordu. Kýpkýrmýzý dudaklarýna kilitleniyor, ardýndan uzun kirpiklerine, daha sonra da küçücük yüzüne dalýyordu.
“Yapacaðým þeyi gerçekten hak ediyor mu?”
Dikleþtirdiði göðsü bir anda fos diye söndü. Midesine giren krampla birlikte, dudaklarý titremeye baþladý. Sonuç ne olursa olsun, acý bir gerçek vardý. Bütün bu yaþanan hengâme, onun içinde biriktirdiði intikam için yapýlmýþtý. Ve sonunda almak için dört takla attýðý intikam oyunlarýnýn sonuna gelmiþti. Ya þimdi son darbeyi atacaktý, ya da þuracýkta fýs diye sönecekti.
Ýçindeki saftiriðe kanmamalýydý. Ne diye sürekli konuþup duruyordu ki? Sanki o deðil miydi aylarca acý çeken? Þimdi de aklýný karýþtýrmaya çabalýyordu, geri zekâlý!
Yutkundu. Gözlerini kýsarak þöyle bir etrafýna bakýndý. Odanýn içi darmadaðýnýk haldeydi. Dün gece nasýl geldilerse, her yerde eþyalarý vardý. Aslýnda yapýlacak tek bir þey vardý. Tek sorun, sadece o darbeyi indirip indirmeme konusunda çeliþkiler bataðýnda debelenmesiydi.
Yenilmek mi üzereydi yoksa? Hayýr! Yataðýn kenarýndan usulca kalktý. Hýzlýca gömleðinin düðmelerini ilikledi ve sonra pantolonun kemerini baðladý. Gömleðinin eteðini pantolonun içine sokarken, Beyza’nýn çantasýnýn nerede olduðuna bakýndý. Yataðýn diðer yanýndaki berjerin üstünde duruyordu. Hemen çantanýn yanýna gitti. Beyza’nýn cüzdanýný çýkardý, içini açtý. Bir anlýk Beyza’nýn gülümser vaziyette yatan yüzüne göz ucuyla bakmaya baþladý.
“Zavallý,” dedi içinden. “Zavallý kýz. Benim gibi bir adamla birlikte olduðun için çok üzüleceksin ama yapacak bir þey yok. Senin kaderin de böyleymiþ, ne yapalým!”
Cebinden küçük bir poþet çýkardý. Aðzý kilitli bir poþetti. Avucunun içinde tutup, kýsa bir an poþete baktý. Poþetin içinde 5 gram eroin vardý. Çarçabuk o poþeti Beyza’nýn cüzdanýnýn bozuk para kýsmýna yerleþtirdi. Fermuarýný da çekti. Cüzdaný özenle çantanýn içine koydu. Ayaklarýnýn ucunda etrafta kendisiyle alâkalý bir þeylerin olup olmadýðýný kontrol etti. Ona ait ne varsa dikkatlice yok ediyordu. Sigara izmaritlerini topladý. Islak mendilleri aldý. Ýçki içtiði bardaðýný mutfakta deterjanla yýkadý. Dokunduðu her yeri sildi. Üstünü baþýný aldý. Montunu giydi. Her þey tamamdý. Kendisinden geriye artýk bir kýl bile kalmamýþtý. Mutfaktaki çöp poþetinin içine doldurduðu artýklarý koltuðunun altýna sýkýþtýrdý.
Çoraplarýný giyerken ayaklarýnýn portmantonun üzerine koydu. Ayakkabýlarýný eline aldý, sessizce dýþ kapýyý açtý. Elleriyle ses çýkarmamak için çaba sarf ediyordu. Ayakkabýlarýný paspasýn üstüne yavaþça yerleþtirdi. Son kez Beyza’ya bakmak için geri döndü. Hâlâ uyuyordu.
Yatak odasýnýn kapýsýnda durdu. O an, zaman durmuþ gibiydi. Bakýþlarý ona yoðunlaþtý, gözlerinin önünden dün gece yaþadýklarý geçiyordu. Son kez içine odanýn kokusunu çekti, bu sefer nedensizce içi burkularak gülümsedi. Normalde bu gülümseme hainlik içerirdi. Ama þimdiki öyle deðildi. Ne olursa olsun her þey devam etmek zorundaydý. Hýzla dýþ kapýya yöneldi. Ayakkabýlarýný giydi, tam kapýyý çekiyordu ki içeriden bir ses duydu.
“Sevgilim, nerdesin?”
Bir anlýk, ufak bir duraksama yaþadý. Bu Beyza’nýn uykulu sesiydi. Uyanmýþtý, hemen buradan uzaklaþmalýydý. Ses duyulmasýn diye eliyle kapýyý tuttu. Yavaþça kapýyý kapattý ve usul usul, hiçbir þey olmamýþ gibi merdivenleri inmeye baþladý.
Apartmanýn kapýsýndan çýkarken, bu sefer koþar adýmlarla yürüyordu. Hemen karþý kaldýrýma yöneldi. Beyza’nýn evinin olduðu sokak sessiz sakin bir yerdi. Her yer aðaçlarla çevriliydi. Okan’ýn sol yanýnda çocuk parký vardý. Kafasý önünde yürürken parka gözü iliþti, parkta güvercinlerden baþka kimsecikler yoktu. Adýmlarý gittikçe hýzlanýyordu, içgüdüsel olarak kafasýný çevirip arkasýna baktý. Birden gözünü yukarýya çevirdi. Beyza’nýn oturduðu apartman katýna bakýyordu. Henüz camda belirmemiþti. Soluðunu arabasýný park ettiði ara sokakta aldý. Arabasýný görür görmez, adýmlarýný kocaman kocaman atmaya baþladý. Nihayet arabasýnýn kilidini açtý, kapýsýna elini götürdü ve tek bacaðýný içeriye soktu.
Çok acayip bir duyguya kapýlmaya baþladýðýný hissetti. Ýnce ama çok derin bir duyguydu. Vazgeçti, diðer bacaðýný da arabanýn içine soktu. Kapýyý hýzlýca çarptý. Kontaðý çalýþtýrmadan evvel, birini aramasý gerekiyordu. Çünkü dünden beri ondan haber bekleyen biri vardý. Kesin ondan þüphelenmiþtir de! Elini montunun cebine attý, çýkardýðýnda cep telefonu parmaklarýnýn arasýndaydý. Þifresini girip, arayacaðý kiþiyi buldu. Ön cam hafiften buðulanýyordu. O kadar derin ve hýzlý nefesler alýp veriyordu ki, camýn buharýnýn üzerine “imdat” yazsa gören olur muydu ki?
Planýnýn üçüncü ve en can alýcý kýsmýna geldi. Telefon edecek, narkotik þubeden ekipler gelecek, Beyza’nýn evine baskýn düzenlenecek, bütün komþularý baþýna üþüþecek, sonra o hengâmede evi didik didik aranacaktý. Polisler cüzdanýndaki eroini bulunacak ve en sonunda Beyza, Okan’ýn planladýðý sona doðru, ellerinde kelepçelerle yürüyüp gidecekti. Evet, aynen böyle olacaktý. Telefonun ekranýna baktý.
“Son kararýn mý?” dedi içindeki ses.
“Evet, son kararým,” dedi Okan.
“Peki ya ben?” dedi içindeki ses.
“Sen mi? Ben senin yüzünden yapýyorum bütün bunlarý,” dedi Okan sinirle.
“Hayýr, sen beni bir an bile dinlemedin. Beyza’nýn suçu yok ki. Bütün suç senin,” dedi içindeki ses.
“Sen ne diyorsun ya! Ne saçmalýyorsun? Beyza bunlarý hak etti. Bunlarý o canýmý yakmadan önce söyleyecektin. Sanki 1 sene önce geceleri aðlayýp zýrlayan sen deðildin?” dedi Okan haklý olarak.
Telefonun ekraný otomatik olarak kapandý. Hiç fark etmemiþti. Deli gibi kendi kendine konuþup duruyordu. Birden eli arabanýn kapýsýna gitmeye baþladý.
Ýçindeki ses yine beynini kemirmeye baþladý.
“1 sene önce yaþadýðým acýlarý en derinime kadar yaþadým, hâlâ o yara kapanmadý. Yaramý kapatmak için, bana bu kadar yakýn olduðu zamaný mý kolladýn? Bak, iþte istediðin gibi her þeyi baþardýn. Daha ne istiyorsun?”
Okan, otomobilin kapýsýný bilinçsizce açmaya baþlamýþtý. Kapý azýcýk aralandý. Ne yapýyordu böyle? Kurduðu bu tuzaklý yol onun eseri deðil miydi zaten. Beyza en yakýn dostunu severken, o Beyza’ya âþýk olmamýþ mýydý? Onun dikkatini çekebilmek için bir bordo bereli asker gibi aklýný da gönlünü de kazanmak için savaþ vermemiþ miydi? En sonunda onlarý da ayýrmayý baþarmýþtý üstelik. He, þimdi o günlerde yaþadýðý acýlarýn sorumlusu olarak Beyza’yý görüyordu, o ayrý. Gerçi Kemal için uyguladýðý o acýmasýz plan da haksýz deðildi, en azýndan Okan böyle düþünüyordu.
Asýl þimdi vicdanýnýn sesini duyuyordu. Kapýyý iyice açtý. Dýþarýya bir adým attý. Öylesine bir duvara çarpmýþtý ki, artýk geri dönüþü olur muydu kendisi de bilmiyordu. Kapýyý kilitleyerek koþmaya baþladý. Ciðerleri patlayacak gibi olmuþtu ama o durmuyordu.
“Hamarat Apartmaný” nýn önüne geldiðinde, elinde sýkýca tuttuðu telefonu acý acý çalmaya baþladý. Arayan O’ydu, yani amiri. Telefon ýsrarla çalarken, o apartmanýn kapýsýna dayanmýþtý. Kapýnýn camýndan yansýyan yüzüne baktý. Allak bullak görünüyordu. Telefonu çalýyor, o hâlâ vicdanýnýn onu sürüklediði dibe doðru gidiyordu. Artýk telefonu açmak zorundaydý. Eli istemsizce “Evet” e dokundu.
“Buyurun amirim”
“Okan, neredesin oðlum sen? Senden haber bekliyoruz burada. Bizi telefonun baþýna diktin. Baskýna baþlýyoruz deðil mi?” dedi.
Okan’ýn alnýndan süzülen soðuk terler, kalbinin neredeyse durmak üzere oluþu, vücudunun parkinsonlu bir hasta gibi titremesi, amirine yalan söyleyeceðinin iþaretiydi.
“Þey, amirim… Þu anda baskýn yapabileceðiniz bir durumda deðil. Ben…”
“Lan oðlum delirdin mi sen? Ne demek baskýn yapýlacak durum yok! Dalga mý geçiyorsun lan sen benimle?”
“Hayýr, amirim ne dalga geçmesi. Ben…”
“Ne ben ben ben… Sen ne!”
Okan artýk bir karar vermeliydi. Ya buradan silinecekti, ya da oradan. Ya kalbinin sesini hissedecekti, ya da aklýnýn. Aklý ona diyordu ki, “Býrak Beyza cezasýný çeksin. Sonuçta onun yeri cezaevi. Kemal’le birlikte yaptýklarý âlemler yüzünden az mý canýn yandý. Sen ipini çekmesen zaten bir gün kendi ipini kendi çekecek. Ya þimdi, ya da hiç!”
Kalbi ise çok farklý frekanstan konuþuyordu. “Beyza suçlu deðil Okan. Onu bu bataklýða Kemal itti. Kýz ondan kurtulmak için çok çabaladý. Üstelik Kemal’in polis olduðunu bile bilmiyordu. Sen de biliyorsun, her þey senin gözünün önünde oldu. Sonuçta seninle birlikteyken hiç kötü bir alýþkanlýðý oldu mu? Hayýr! Kemal cezaevinde yatýyor, hem de senin sayende. Narkotik polisinin eroin pazarlamacýsý olduðunu ortaya çýkardýn. En azýndan 20 yýl orada yatacak. Baþka kimseyi de zehirleyemeyecek, buna Beyza da dâhil. Beyza ondan kurtulduðu günden beri doðru düzgün bir hayat sürüyor. Þimdi deðil Okan, þimdi deðil.”
“Amirim, ben poþeti dün gece kulübünde düþürmüþüm. Sabah uyandým, ceplerime baktým ama bulamadým. O panikle uyanýr uyanmaz evden çýktým. Dün gece eðlendiðimiz mekâna gidip poþeti alacaðým. Bugün operasyon iptal, kusura bakmayýn,” dedi.
Amir þoka girmiþti. Telefonun diðer ucundan ses seda gelmiyordu. Þimdiye dek Okan’ýn böylesine aptalca bir vukuatý hiç olmamýþtý. Okan gibi tecrübeli bir baþ komiser böylesine çocukça bir hata yapabilir miydi?
“Alo, amirim? Duydunuz mu beni?”
“Yeme lan beni, sen kimi kandýrýyorsun sersem! Neyin peþindesin Okan? Sen deðil miydin bu kýzý kodese týkalým amirim, çeksin cezasýný zilli diyen, ha? Þimdi ne yalanlar sýkýyorsun bana? Bana bak, evin tam karþýsýndaki duraðýn yanýndayýz. Siyah minibüste seni bekliyorum, çabuk buraya gel. Alacaðým façaný aþaðýya, hadi çabuk!”
Telefon çat diye Okan’ýn yüzüne kapandý. Nasýl fark edememiþti minibüsü, kendisine hayret etti. Okan boðazýnda biriken tükürüðü sessizce yuttu. Tükürük yavaþ yavaþ yutaðýndan geçerken, sakince arkasýný döndü. Evet, siyah minibüs tam da amirinin söylediði noktada bekliyordu. Yapacak bir þey yoktu, ya oraya gidecekti ya da amir söylediklerinin yalan olduðunu çakýp, bir anda Beyza’nýn evine polisleri dolduracaktý. Aðýr adýmlarla minibüse doðru yürümeye baþladý. Kapýnýn önünden ayrýlýrken, elini pantolonun cebine koydu. Kendinden emin görünmek zorundaydý. Ustalýðýný ve hünerini gösterebilmek için, hemen hýzlý bir modda haleti ruhiyesini deðiþtirmeye baþladý. Karþý kaldýrýma vardýðýnda, sokaðýn üst kýsmýndaki ve köþesindeki polis ekiplerini fark etti. Bu kadar da kör olamazdý. Az önce çýktýðýnda niye görememiþti ki onlarý? Amir, emniyetteki en baþarýlý polisleri buraya yýðmýþtý. Karþý kaldýrýmda durup onlara doðru baktý. Köþede bekleyen ekip otosunda devresi Engin’i gördü. Elinde telsiziyle Okan’a sorgulayan bir gözle bakýyordu.
Okan onu umursamadý. Adýmlarýný sýklaþtýrarak amirin olduðu siyah minibüse doðru yürüdü. Minibüsün yanýna geldiðinde birden sürgülü kapý açýlmaya baþladý. Tam ayaðýný atýp içeriye girecekti ki, birisinin ona baðýrdýðýný duydu.
“Okaaan…”
Ýçinden, “Bu ses?” demiþti ki, amiri hemen atladý.
“Bu senin zilli deðil mi?”
Okan kalbinin yerinden çýkacaðýný hissetti. Çabucak arkasýný döndü. Apartmanýn kapýsýnda durmuþ Okan’a bakýyordu. Üzerinde siyah bir kot pantolon ve Okan’ýn çizgili gömleði vardý. Dýþarýsý soðuk olduðu için, ellerini göðsünün üzerinde birleþtirmiþti. Saçlarýný geliþi güzel tepesinde toparlamýþtý. O kadar güzel görünüyordu ki, içi acýyarak ona bakakaldý. Göz göze geldiler. Beyza, Okan’ýn ona baktýðýný fark edince, eliyle “Gel” iþareti yaptý.
Okan ne yapacaðýný bilemiyordu. Amiri koltuktan onu izliyordu. Kapý tamamen açýlmamýþtý, yarým býrakýlarak duraklatýlmýþtý. Amir Okan’ýn bütün mimiklerini kontrol altýna aldý. Okan da bunun farkýndaydý. Amirine döndü, “Ne yapayým?” diye sordu soðukkanlýlýkla.
Okan’ýn gözlerinin içi bir yýlan kadar soðuk görünüyordu. Yüzünde hiçbir mimik belirtisi yoktu. Elleri ve kollarý kontrolü altýndaydý. En azýndan içinde kopan fýrtýnalarý amirine belli edecek, hiçbir yamuðu olmadý. Çok kontrollüydü, amirinin onu göz hapsine aldýðýný ve yapacaðý her hangi bir harekette onu alaþaðý edebileceklerini biliyordu. Amirinin keskin gözlerine baktý. Minibüsün içindeki iki keskin göz, ona “Hadi git ve devam et…” dedi.
Amirinin el hareketi, hiç çaktýrma ve iþi bitir demek anlamýna geliyordu. Okan da itaat edercesine baþýný salladý ve geri döndü. Sokakta konuþlanmýþ ekip otolarýna bakarak Beyza’ya doðru yürümeye baþladý. Ekip otolarýndaki komiserlerin ayný anda telsizlerini ellerine alýp, aðýz hizasýna getirmeleri bir oldu. Bu da þu anlama geliyordu; Bugünkü operasyon iptal oldu. Okan içinden kocaman bir oh çekebilirdi.
Beyza’ya yaklaþtýkça, yüzünde beliren kocaman gülümsemeye odaklandý. Okan yaklaþtýkça, o da kollarýný ona dolamak için iyice açýyordu. Kaldýrým taþýnýn üzerinden bir çýrpýda atlayarak, kendini Beyza’nýn kollarýna býraktý. Ona öyle sarýldý ki, nasýl unuttuðunu anlayamadýðý çizgili gömleðinin içine hiçbir þey giymediðini fark etti. Soðuktan dikleþmiþ göðüs uçlarýný hissediyordu. Beyza yanaðýný Okan’ýn yanaðýna dayadý. Sanki onu kokluyor gibiydi. Okan’ýn kafasýndan sesler yükselmeye baþladý.
“O gömleði 2 gün önce dolapta býrakmýþtýn. Almayý nasýl unutursun?”
Birden Beyza onun elinden tutup, apartmanýn içine çekti. Kapýyý da kapattý. Gözlerine bakarken, göz bebeklerinin büyüdüðü çok rahatlýkla görünebiliyordu. Aþkla ve þehvetle bakýyordu. Okan dayanamadý, tekrar Beyza’ya sarýldý. Az önce yaþadýðý kâbus dolu dakikalarý unutmak istiyordu. Tam da bu esnada, “Operasyon çöpe gitti deðil mi?” diye bir soru geldi.
Okan’ýn kalbi zembereði fýrlamýþ saat gibiydi. Sanki on bin fit yukarýdan aþaðý çakýldý. Beyza’nýn omuzlarýndan tutup gözlerine baktý. Bu kýz ne diyordu böyle? Gözlerinin içindeki çocuksu korkuyu görebiliyordu. Kýpkýrmýzý dolgun dudaklarý aþaðýya sarktý. Upuzun kirpikleri, Okan’ýn vereceði cevaba hazýrlanýr gibi gözyaþlarýný tutuyordu. Bir kelime söylese, karþýsýndaki kýz tir tir titreyen vücudunu soðuk karo taþlarýna býrakýverecekti. Okan’ýn beyninden aþaðýya kaynar sular dökülüyordu.
Beyza onun polis olduðunu nereden biliyordu ki? Ya da operasyonu? Okan, yine usta olduðu yalancýlýðýný konuþturmalýydý. Bütün emniyette, söz ve mimiklerini çok iyi kullanmasýyla ünlüydü. Yalancýlarý çok iyi tanýrdý ama kendisi de inanýlmaz yalan söyleyebilirdi. Fakat bu kez, her nedense vücuduna hâkim olmakta zorlanýyordu!
“Ne?” diyebildi sadece. Beyza’ya söylenebilecek en iyi zaman kazanma kelimesi deðildi elbette.
Beyza titreyen dudaklarýna hâkim olmaya çabalayarak, “Senin polis olduðunu biliyorum,” dedi.
Okan onu ters köþeye yatýrmalýydý. Çünkü þu anda kendisi ters köþeye yatmýþtý. O heyecanla aklýna ilk gelen þeyi yapacaktý. En iyi yöntem kýþkýrtma yöntemi olabilirdi. “Nasýl yani, benim polis olduðumu mu düþünüyorsun?” diyerek tiz bir kahkaha patlattý. Bir iki adým geriye gitti ve ellerini beline koydu. Bu bir meydan okuma þekliydi. Kaþlarýný alabildiðine çatarak, sorgulanan kiþiyken sorgulayan kiþi konumuna yükselmenin derdindeydi. Karþýsýnda þaþkýnlýkla onu izleyen Beyza’nýn ne düþündüðünü anlamaya çalýþýyordu. Eðer onu anlayabilirse, iþi biraz daha kolay olabilirdi. Bu sýrada adrenalini yükselmeye baþlýyordu. Anladýðý kadarýyla Beyza’nýn kafasý karýþmýþ gibi görünüyordu. Evet, þimdi ikinci aþamaya geçebilirdi.
“Sen benimle dalga mý geçiyorsun küçük kýz?” dedi hesap sorar gibi.
Beyza ise onu garip garip izledikten sonra, eline yapýþtý ve asansöre bindirdi. Okan neye uðradýðýný þaþýrdý. Ellerini yine göðsünde birleþtiren Beyza, suratýna sanki hiç onu tanýmýyormuþ gibi bakýyordu. Çok geçmeden dairesinin olduðu 3. Kata geldiler. Beyza kapýyý açtý ve Okan’ýn eline yapýþarak onu evine soktu. Elini býrakmadan birlikte yatak odasýna doðru yürümeye baþladýlar. Okan neyle karþýlaþacaðýný düþünüyordu. Ya bu deli kýz yine seviþmek istiyordu, ya da…
Yatak odasýna girdiklerinde birden Beyza durdu ve Okan’ýn elini býraktý. Uzun dalgalý saçlarýndaki tokayý çýkardý. Saçlarýný savurarak odanýn tam ortasýna geçti. Okan hâlâ kapýnýn eþiðinden biraz içeride duruyordu. Sanki neyle karþýlaþacaðýndan korkar gibi bir hale büründü. Karþýlýklý durmuþ birbirlerine bakýyorlardý. Okan bu duruma daha fazla dayanamadý.
“Beyza, sen iyi misin? Ne yapmaya çalýþtýðýný anlamýyorum,” dedi.
Beyza tükenmiþ gibi bir yüz ifadesiyle, elini çantasýna attý. Ýçinden cüzdanýný çýkardý. Bir iki adým atarak Okan’ýn önünde dimdik durdu. Sonra Okan’ýn gözlerinin içine bakarak, bozuk para gözünü açtý. Okan artýk neyle karþýlaþacaðýný çok iyi anlamýþtý. Yutkunmamak için kendisiyle mücadele veriyordu. Ya vücudunun titremesine nasýl engel olacaktý? Ýþte o an… Beyza para gözünden küçük kilitli poþeti çýkardý. Ýki parmaðýnýn arasýna alýp, Okan’ýn burnunun dibine sokarak sallamaya baþladý.
“Bu poþeti neden buraya koyduðunu biliyorum,” dedi.
Okan, gözlerini kaçýrmadan ona bakýyordu. Karþýlýklý birbirlerini izliyorlar, bir saniyelik mimik hareketini bile kaçýrmak istemiyorlardý. Okan’ýn aklý yine konuþmaya baþladý.
“Sen bu kýzý fazla hafife almýþsýn oðlum. Baksana, her boku biliyor bu!”
Tek kelime etmedi. Ellerini ceplerine koydu ve baþýyla Beyza’ya “konuþ konuþ” iþareti yaptý. Ýçinin yerle bir olmuþ halini anlamasýn diye de yüzüne Beyza’yý umursamýyormuþ gibi alaycý bir gülümseme yerleþtirdi. Beyza hâlâ onun gözlerine bakýyordu. Sonunda dayanamadý.
“Ne oldu, konuþamýyorsun deðil mi? Çünkü aþaðýdaki amirinin karþýsýnda da ayný duruma düþmüþtün.”
Bu kez Okan iyice yerin dibine girdiðini anladý. Nasýl olabilirdi ki bu? Beyza’nýn bunlarý bilmesine olanak yoktu. Hatta imkânsýzdý. Son dakikaya kadar kendisini ele de veremezdi. O yüzden, ne kadar zor durumda olursa olsun her þeyi inkâr etmek zorundaydý.
“Beyza… Sen ne dediðinin farkýnda bile deðilsin. O elindeki þeyi…” Okan daha cümlesini bitirememiþken Beyza boðazýný yýrtarcasýna baðýrmaya baþladý.
“Kes! Kes artýk tamam mý? Ben belki 21 yaþýnda, sana göre saftirik bir kýz olabilirim ama senin bana oynadýðýn oyunlarý göremeyecek kadar da kör deðilim! Þimdi defol git evimden. Bir daha da karþýma çýkayým deme!”
Okan þok geçiriyordu. Elleri çoktan ceplerinden çýkmýþ, kendini korumaya almýþtý bile. Ýçgüdüsel olarak Beyza’yý durdurmaya, onunla ufak da olsa bir temas kurmaya çalýþýyordu. Þimdi içindeki sesten gýk çýkmýyordu, çünkü kalbi asýl þimdi yanýyordu. Üstündeki tortular, yavaþ yavaþ dibine çökmeye baþladý. Gözleri aðýrlaþtý, aðýrlaþtý. Etraf kararmaya baþladý. Aklýndaki sesin son sözlerini duydu, “Bu þekilde olmamalýydý, ben böyle olsun istemedim…”
Aradan 4 saat geçti. Okan gözlerini açtýðýnda mint yeþilli koltuðun üzerinde boylu boyunca uzanýyordu. Ýyice doðruldu, kendini bitkin hissediyordu. Burasý Beyza’nýn eviydi. Ama o neredeydi?
Hemen ayaða kalktý, çabucak yatak odasýna girdi. Orada yoktu. Mutfaða doðru giderken ortalýða seslendi, “Beyza, Beyza nerdesin?”
Arkasýndaki ayak seslerini duydu, bir anlýk refleksle arkasýný döndü. Beyza, tam da karþýsýnda duruyordu. Üstünü baþýný giymiþ, saçýný özenle fönlemiþ, makyajýný yapmýþ kendine gelmiþ görünüyordu. Okan’ý delirten parfümünü de sýkmýþtý. Küçücük, beyaz yüzünün masumluðu daha da belirginleþmiþti. Birbirlerinin yüzüne uzun uzun baktýlar. Beyza þu ana kadar hiç görmediði bir ifadeyle Okan’a bakýyordu. Hissiz, donuk, katý, hayal kýrýklýðýna uðramýþ ve nefret edercesine. Okan’ýn içindeki ses yine konuþmaya baþladý.
“Sen bu kýzý kaybettin Okan! Kaybettin… Bas git oðlum bu evden.”
Hayatýnda ilk defa böyle bir duyguya yeniliyordu. Oysa duygu denilen þeyleri hep kendisi kontrol etmiþti. Hiçbir zaman duygularýnýn kölesi olmamýþtý. Bu yaþadýðý þeylerin Allah’ýn ona verdiði büyük bir ceza olduðunu düþündü. Allah, bu zamana kadar kalbini kýrýp gittiði insanlarýn intikamýný alýyordu. Gözlerinin dolmasýna engel olamadý. 30 yaþýna kadar hiç böylesine delice sevdaya tutulmamýþtý. Kalbi öylesine katýydý ki, þimdiye kadar hiçbir kadýna Beyza’ya hissettiði gibi bir þey hissetmedi. Ama gururuna yenildi. Kendine yenildi. Hiçbir þeyden emin olamamasýna, güvenememesine, þüphelerine ve kýskançlýklarýna yenildi. Aslýnda Beyza’yý deðil, kendini pusuya düþürdü. Kendi kalbine kurþun sýktý. Artýk onun gözlerine bakmamalýydý, bakamazdý da. Sadece ona bir tek soru sormak istedi.
“Nerden biliyorsun bunlarý?”
Beyza o kadar kendinden emin duruyordu ki, ava giderken avlanan Okan’ýn kendini nasýl bir hale soktuðunun farkýndaydý. Canýný bastýra bastýra, kanata kanata yakmak isteyen Okan’ýn içini görebiliyordu. Ondan kurtulmak için, sýrf gözü Beyza’yý bir daha görmesin diye göndermek istediði cezaevini de biliyordu. Kendisini usta bir poker oyuncusu zanneden Okan’ýn, mimiksiz, hissiz, duygusuz, numaracý, canýnýn istediði bütün kadýnlarý, yakýþýklýlýðýný kullanarak, usta yalanlarýyla yataða atmayý baþarabilen þu zavallý adamýn, her gece kendisi için içtiðini ve zýrýl zýrýl aðladýðýný da biliyordu. Kemal denilen hokkabazý kendisinden uzaklaþtýrmak için ne oyunlar oynadýðýný, onu ceza evine týktýrmak için Beyza’yý kullandýklarýný da biliyordu. Kemal ceza evine girmiþti ama sýrf Beyza’dan intikam alabilmek için, onu da içeri týkmanýn peþindeydi. Bahanesi de belliydi, Kemal’in sattýðý eroinden iki kere kullanmýþ olmasý ve onunla iliþki yaþadýðýný düþünmesi. Neyse ki, Kemal’in ona yazdýðý mektupla ceza evine ziyarete gitmiþ ve her þeyi ondan öðrenmiþti. Kemal, ilk önce kendisinin narkotik polisi olduðunu itiraf etmiþti. Sonra Okan’ýn da polis olduðunu, Beyza’yý deli gibi sevdiðini, ikisini hastalýk derecesinde kýskandýðýný, aralarýnda bir iliþki olduðuna inandýðýný, gözünü kör eden intikam hýrsýyla her türlü belayý baþýna açabileceðini söylemiþti. Yani kýsacasý Beyza her þeyi biliyordu. O günden beri de Okan'ýn her hareketini izliyordu.
Okan'ýn en büyük yanýlgýsý, gözünü kör eden aþký ve intikam duygularý olmuþtu. Beyza'nýn her þeyi bildiðini ve onu izlediðini anlayamamýþtý.
Derin bir nefes çekti ve yavaþça dýþarý verdi. Mutfak kapýsýnýn önünde ayakta durmaya çalýþan adama baktý. Gözünü kýrpmadan saatlerce ona bakan adam, suçluluðunu kabul edercesine yüzüne bile bakamýyordu. Galiba bugün gerçek anlamda bir kadýn olmuþtu. Ona bu duyguyu Okan yaþatmýþtý. Kalbini paramparça etmek için yeminler eden adama baðýrmak istiyordu, avazý çýktýðý kadar baðýrmak. Ama yapamadý. Sesi titreyerek ona cevap verdi.
“Bundan sonra karþýndakini aptal yerine koymadan önce, arkanda býraktýðýn izleri iyi temizle. Bu da sana ders olsun. Bir daha ki sefere canýný acýtmak isteyeceðin birini bulursan, benim kadar sevenini bulma, tamam mý?”
Okan, çocuk gibi kalakalmýþtý. Ne yapacaðýný, ne diyeceðini bilemiyordu. Aðýr aðýr bakýþlarýný ona çevirdi. Utangaç, mahcup ve piþmanlýk dolu bir ifadeyle son kez Beyza’ya baktý. Gözlerinin içine kan oturmuþtu. Usul usul gözlerinden gözyaþlarý damlýyordu. Okan bir iki adým attý, Beyza'nýn gözlerinden süzülen yaþlarý silmeye yeltendi. Ama Beyza geri adým atarak, eliyle ona durmasý için iþaret yaptý.
"Dur, bana dokunmaný istemiyorum. Býrak tamam mý, beni býrak. Vazgeç artýk. Çünkü ben öyle yaptým.”
Okan nefessiz kaldý. Hareket edemiyordu. Çýnlamaya benzer sesler duyuyordu. Birden yer ayaðýnýn altýndan kaydý. Eliyle duvarý aradý, tutunmak zorundaydý. Çünkü ensesine yayýlan aðýr bir yük onu aþaðý çekiyordu. Aðzýnýn içinde pas gibi, demir gibi bir tat hissetti. Yavaþ yavaþ dizlerinin baðý çözüldü, ilk önce sol dizinin zemine çarptýðýný algýlayabildi, sonra sol eliyle duvardan tutunma isteði… Uzaklardan, çok uzaklardan sesler geliyordu. Midesinin suyu yutak borusuna kadar çýktý. Kusmak istedi ama artýk çok geçti. Sesler artýk çok yakýndan gelmeye baþladý.
“Hayýr, Okan… Beni býrakma! Yalvarýyorum sana, ne olur kendine gel. Seni çok seviyorum, beni býrakma Okaaannnn…”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gün Doðdu Seherden
Uykunda Bile Dinlemelisin.

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sandýkta Kalan Anýlar
Hikaye Yazmak Ýsteyenlere Sekiz Tüyo
Balta

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zamanýn Boþluklarý [Þiir]
Yokluðun [Þiir]
Kendime Mektup! [Þiir]
Hayýr Desende [Þiir]
Git, Ama... [Þiir]
Unutamýyorum [Þiir]
Dar Sokaklar [Þiir]
Ahhhhhh,yalancý Yarim! [Þiir]
Unuttum [Þiir]
Sinsi Bir Kýþ [Þiir]


Yeter Özhal kimdir?

Yazmak yaþam biçimim, çizmek ise suskunluðumun çaresi.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmiyorum, sadece okuyorum.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeter Özhal, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.