..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam kýsa, sanat uzun, fýrsat aceleci, deney aldatýcýdýr. -Hippokrates
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Osman Altýnbaþ




21 Aralýk 2014
Gri: Saydam Bölüm 3  
Osman Altýnbaþ
Gece,ucuz ve nahoþ rayihalarla doluyken ay iþveli ve oynak bir kadýn edasýnda tavýrlar sergiliyor ýþýðý müstehcen ve davetkar öpücükleri yolun kývrýmlarýnda arsýz bir sýrýtýþken bir de yaðmurun sesleri rüküþ havanýn kokoþluðunda kendine yer ediniyor anýlarýn fýsýltýlarý rüzgarýn kahkahalarýnda boðulurken adamýn adýmlarý unutulmaya yüz tutmuþ birininki gibiydi.


:AHCE:
Adam geçmiþinin treniyle yolculuðuna devam ederken daha ilk vagonlardaydý…

Ön koltuklardan birine oturmuþ cama yansýyan tezahürünün hayatýný seyrederken odasýnda yanýnda oturan týpký camdaki yüze sahip kendisine dönmüþtü ancak çok öfkeli görünüyordu.Kendisinin yansýmasý bir anda onun bakýþlarýný makas ararken odanýn köþesinde bulunan askýlýða yönlendirdi. Askýlýðý gördüðü anda yanýndaki elindeki makasý aynaya fýrlattý.

Askýlýk, çocukluðunun nefret ettiði dört yýlý misali dört ayaða sahipti ve onlar tabana dokunuyordu.Makas, babasýnýn yaralayýcý sözleri gibi aynaya doðru ok misali ilerleyip çarptýktan sonra askýlýðýn ayaklarýnýn tabana deðen uçlarý yere paralel uzamaya baþladý.

Odasýnýn ortasýnda bulunan rengine baktýkça hem dedesinin hem de kurstaki hocasýnýn sopasýný hatýrlattýðý tahta kanepe tavana yükselirken onun boþaltmaya baþladýðý yere makas çarptýktan sonra parçalanýp daðýlan aynanýn dört parçasý yerleþiyordu.Bunlar tamamen sahiplenince bölgelerini birbirlerine olan uzaklýklarý ilk durumda farklýyken askýlýðýn ayaklarý tabana,duvarlara,tavana sarmaþýk misali uzayýnca yerdeki kýrýk parçalarýn birbirlerine olan mesafeleri eþitleniyordu.Bir süre sonra onlar bir kare oluþturdu.Kýrýk parçalarýn tabana deðen yüzleri parlak ve tavana bakanlar ise mat olup kanepe yükselip tavana vurup daðýldýktan sonra savrulan dört uzun tahta parçasý karenin köþegenlerindeki ayna parçalarýnýn üzerine oturmuþtu.

Askýlýðýn ayaklarý dört taraftan ayna parçalarýnýn üzerinde duran tahtalarýn bulunduðu kareye týpký çocukluðunun kalabalýk yalnýzlýðýnýn çýðlýklarý misali yaklaþýyordu.Tahta parçalarýnýn orta kýsýmlarýnýn dördüyle de ayný seviyede küçük içi oyuk çemberler oluþmaya baþlýyordu.Sanki bir arabanýn park etmesi gibi onlarýn yanýna iyice yakýnlaþýnca durdu askýlýðýn ayaklarý.Yükselerek çemberlere ulaþtý.Oyuk olan bunlarýn içini tahtalarýn dokunan uç kýsýmlarý doldurduktan sonra hem parçalanan kanepenin tahtalarýndan hem de askýlýðýn ayaklarýndan mamul çýkan iplikçikler diðerlerinin ayný seviyesindeki çemberlerine ulaþýyordu.Bu durum arkadaþlarýyla Orhan ve Memduh ile birlikte mahallesinde diðer mahallenin çocuklarýyla futbol maçý yaparken o esnada yaþadýklarý yere taþýnan Derya adýndaki kýzý görüp tekrar tekrar ona bakmasý misali devam etti.

Ayna parçalarýnýn tabana deðen parlak yüzeyleri týpký aþkýna sarýlmak istemeyip de onun baþkasýna kollarýný sarmasý misali tahta parçalarýna dokunup baðlanmaya baþlarken onun dýþý aynanýnki gibi parlak bir yüzeye dönüþüyordu.Öte yandan kopan iplikçiklerin dýþlarý katýlaþtý ve sonra çözündü.Bunlar yere düþerken çocukluk arkadaþlarýyla geçmiþte kopmasý misali küçük parçalara ayrýldý ve karenin merkezine doðru akýþa geçip birbirleriyle týpký gelecekte bir olay sonucu tekrar kavuþacaklarý gibi birleþti.Oluþan birikintinin içinde yavaþ yavaþ görüntüler meydana gelmeye baþlýyordu.

Görüntülerden çýkan saydam yüzleri görünce odasýnýn içinde aðlamaya baþladý.Bunlar o kadar çok canýný acýtýyordu ki daha fazla bakamadý.Tahta parçalarýnýn dýþýný kaplayan aynalara yansýyordu bu saydam yüzler.Bir kez daha baktýðýnda hepsi öfkesinden suçluluðuna dönüþen yanýndaki gibi gitmiþ ve tahtalardaki aynalarýn içine girmiþti.

Adam geçmiþinin treniyle yolculuðunda ilk vagonlarda diðer tarafa geçti.Cam da gördüðü anne ve babasýnýn yüzüydü…

“Kemal, artýk çocuðumuz büyüdü.Ben diyorum ki; Ahmet’ i dini eðitim veren bir kursa verme zamanýmýz geldi.” Dedi annesi.
“Haklýsýn Hatice, ben de sana bu konuyu açmayý düþünüyordum ki sen benden önce davrandýn.Hemen yarýn bu iþe al atayým ve kursu araþtýrayým da oðlumuz dinine baðlý ve Kuran okumasýný bilen biri olma yolunda ilerlesin.” Dedi babasý

Aslýnda çocuðun anne babasýnýn düþüncesi oðullarýnýn ilk önce hafýz olmasý yönündeydi ve aile çevresi de ikisiyle hem fikirdiler. Onun dini kurallara göre yetiþmesini,namazlarýný kýlan ve Kuran okumasýný bilen biri olmasýný,dini vecibelerini tam anlamýyla yerine getirme yolunda ilerlemesini arzuluyorlardý.Yaþý ilkokuldan sonraki dönem olan orta okul evresindeydi ancak ailesi onun okula gitmesini deðil yatýlý kursa gitmesini istiyordu.Öte yandan Ahmet, ailesiyle hem fikir olmayýp onlarýn öngördüðü gibi yatýlý kursa gitmeyi deðil orta okula gidip okumak istiyordu.Ýdealinde aile efradýnýn düþündüðü gibi hafýz daha da ilerisi yüksek bir din görevlisi olmak gibi bir kýsým yoktu.

Çocuðun babasýyla arasýnda sýcaklýktan ziyade biraz mesafe vardý.Bu uzaklýðýn kapsamý ise büyükler ve onlarýn düþündükleri ile davranýþlarýydý.Aile ne isterse çocuk onu yapmak zorundaydý.Bu düþünce ise ailenin büyüklerine saygý ve onlarýn istediklerine söz söyleme ya da onlara karþý çýkmama yaptýrýmýný öngörüyordu.Büyükler söylediklerinin hemen yapýlmasýný ister –küçüðe göre doðru ya da yanlýþ- çocuklar söylenenleri zamanýnda yapmazsa azar yiyerek,kimi zamanda onlarýn tabiriyle ‘beþ parmak’ ile tanýþarak ya da ufak çaplý þiddetle muhabbet ederek onlarý dinlemeleri gerektiðini öðrenirlerdi.Çocuðun geleceði ile kararý aile verecekti þayet uymazsa kendisine ‘manevi yaptýrým’ uygulanacaktý.

Ahmet’ in ailesi akþam yemeðindeydi.Hem yemeklerini yiyor hem de televizyon izliyorlardý.Bütün haberlerde Turgut Özal’ ýn öldüðü söyleniyordu.Babasý yemekteyken annesine;

“Hatice, yatýlý kursa gittim ve sorumlusuyla görüþtüm.Yarýn inþallah Ahmet ile oraya gideriz.” Dedi

Ahmet’ in yüzü kurs lafýný duyduktan sonra ekþidi.Bunun getirisi ise onun yemek yemeyi býrakmasý oldu.Ailesine göstermediði içinde yanan öfkeyle;
“Ben yatýlý kursa falan gitmek istemiyorum.Memduh, Orhan ve diðer arkadaþlarým gibi okula gitmek istiyor—“

“Sus bakayým! Ne demek gitmek istemiyorum. Sen daha yumruk kadar çocuksun,ne bilirsin.Dinini ve Kuraný öðrenmen lazým.Bunun akabinde biz senin yüksek bir din görevlisi olmaný da istiyoruz ki dedenler de bizimle ayný fikirde.” diye baba noktayý koydu.Konunun sonuçlandýðýný sandý;

“Ama baba kuran öðrenmek için neden kursa gidiyorum ki.Ben yüksek bilmem ne görevlisi olmak istemiyorum.Ben okula gidip—“

“Ahmet! Sus artýk zira sabrýmý taþýrýyorsun ve beni sinirlendirmeye baþlýyorsun.Ne zamandan beri büyüklerin dediklerine karþý çýkýlýr oldu.Biz senin kötülüðünü ister miyiz, dini vecibelerini bilen biri olmaný istiyoruz.Bu kursta sana onlarý öðrenme yolunda bilgiler verecekler… Daha fazla söz duymak istemiyorum.Bu konu burada kapanmýþtýr.Büyükler ne derse o olur ve küçüklere laf düþmez!”

“Ama ben—“

Ahmet tamamlayamadan karþýlýk olarak beþ parmakla münasebete giriþti.Eðer biraz daha üsteleseydi babasýnýn eliyle sohbetine belindeki kemer de dahil olup daha da koyulaþabilirdi.

Sonuçta büyüklerin dediði olmuþ ve Ahmet ile babasý yatýlý kursa yaklaþýyorlardý.Önlerinden küçük bir kýz çocuðu ve onu kovalayan diðeri geçti.Kovalayan kýz; ‘Hey Derya! Dur yoruldum.’ diyordu.Onun kaçan kýz çocuðu Derya’ yý bu son görüþü olmayacaktý.Baba, yürürken mutlu mesut diðer taraftan oðlu üzgün ve kýzgýndý.Kursa yaklaþtýkça öfkesi daha da artýyordu.Arkadaþlarýndan Orhan ve Memduh okulun yolunu tutmuþken Ahmet kurs yoluna düþmüþtü daha doðrusu buna mecbur edilmiþti.Binanýn dýþý onu huzursuz ediyor ve itici geliyordu.Yapýnýn þekli kareye yakýndý.Babasýnýn yanýnda ayaklarýný sürüye sürüye týpký bir kaðný gibi ilerlerken ebeveyninin buna aldýrýþ ettiði yoktu.Onun bu ‘büyükler sistemi’ nde elinden gelen bir þey yoktu ve uymak zorundaydý.

Biçimi kareye yakýn yatýlý kurs dini bir gruba aitti.Babasý, oðlunu býrakýp kurstan ayrýldý.Gitmeden konuþtuðu hocaya ‘eti senin kemiði benim’ demeyi de unutmadý.Kursun sabit kurallarý vardý; belli giriþ çýkýþ saatleri olacak,istenilen kýyafetler giyilecek, her zaman namaza kalkýlýp beþ vakit hiç geçirilmeyecek,hocalara karþý saygýlý olunacak ve onlara hiçbir þekilde karþý gelinmeyecekti.

Buraya ebeveynler çocuklarýný belli bir ücret karþýlýðýnda veriyordu zira kursun da belli ihtiyaçlarý vardý. Nitekim onlar dini eðitim alacak ve Kuran-ý Kerim’ i öðreneceklerdi.Öte yandan da o gruba ait bilgiler de bunlarýn yanýnda servis edilecekti.Kursun amacý bilinen itibariyle dini bilgileri örgülerken düzen ve kurallar belirlenen yönde gösterilecekti.Çocuklar dini kurallara göre yetiþmek için filizleneceklerdi.

Ahmet, burada bulunmaktan hiç hoþnut olmayýp kurallarýndan,yaptýrýmlarýndan,hocalarýn konuþmalarýndan ve verilen yemeklerden memnun deðildi.Kendisini kafese kapatýlmýþ gibi hissediyor ve bunun suçunu da anne babasýna ve çevresine buluyordu.Dün hocalarýndan birinin sopasýyla koyu bir sohbete dalmýþtý bile.Yalnýz bu muhabbetten ayaklarý hiç de mutlu olmamýþtý.’Sopa’ açýsýndan ise hangi ayak olursa olsun fark etmiyordu. Ha Ahmet’ in ayaklarý ha Mehmet’ in.

Kursta çok bunalýyordu.Burada olmamasý gerektiðini düþünüyor ve okulda, tahta sýralarda oturmuþ arkadaþlarýna küçük kaðýt parçalarý atarken kendini hayal ediyordu ki buna müdahale hiç gecikmeden gelmiþti.

“Hey çocuk! Dersi dinle uyuma! Burada düþüncelere dalmana gerek yok. Biz sizlerin hayatta en iyi þekilde gidebileceðiniz yolu almanýzý saðlamaya çalýþýyoruz.Bizler sizin yerinize düþünürüz,” demiþti suratsýzca hoca. “Çocuklar bügün ihfa kuralýný öðreneceðiz.Beni dkkatle dinleyin!” diye de devam etmiþti sözlerine.

Ahmet herhangi bir kurala uymamakta kararlýydý.Burada kendini týpký dýþarýda kalmýþ bir evsiz gibi hissediyor ve hocalarýn anlattýklarýný hiç mi hiç önemsemiyordu.Eve gidiþ zamaný geldiðinde ailesi ne derse desin kesinlikle buraya geri dönmeyecekti.Kurstaki bir odadan öyle çok nefret ediyordu ki… Orada dini bilgilerden ziyade ‘baþka bilgiler’ de veriliyordu.Bu anlatýmda din ‘baþka bir yol’ un açýklanmasýnda kullanýyordu.Odanýn kapýsýnýn yanýnda muhafýz gibi duran dört ayaða sahip konuþmacýlarýn anlattýklarýnýn rengi kadar mat olan elbiselerin asýlý olduðu görmekten hazzetmediði askýlýk vardý. Konuþmacýlar dini, amaçlarýna giden araç olarak kullanýyordu.Gayelerinin ne olduðu belliydi: Çocuklarýn beyinlerine küçük yaþta ilerleyen zamanlarda gruba hazýr hale getirmek için onlarýn direktifleriyle büyüyecek ve filiz verecek olan tohumlar atmaktý.Grubun baþý da bu meyveleri menfaatine toplayacaktý.Ahmet, hangi askýlýðý görürse görsün hep buradaki olaný hatýrlayacaktý.

Bu odadan ve cehennemdeki zebanilere benzeyen askýlýktan nefret ediyordu.Onlarýn neye benzediðini bilmiyordu ama içindeki ses öyle olduðunu söylüyordu ki ilerideki yaþamýnda cehennemdeki zebanilerin neye benzediðini yaþadýðý çevreden ve attýðý adýmlardan öðrenecekti.Ayný ses bu odadan hemen çýkýp gitmesini ve bayat yaþ pasta tadýndaki konuþmacýlarýn anlattýklarýný daha fazla dinlememesini söylüyordu.Anlatýlanlarýn hiçbirine kulak vermezken öte yandan diðerlerinin bir çoðu onlarý dinliyordu.Bütün konuþulanlarýn amacý çocuklarýn dini anlamalarý yönündeydi.Dinden yola çýkýlýyordu ama yolun sonu baþlangýçtakinin bitiþi deðildi.Birileri kendi düþüncelerinde köprülerle ve tali yollarla anayolu deðiþtirip baþkalaþtýrýyordu.Gerçek dinden bahsetmek asfalt yol iken ve o þekilde çýkýlmýþken anlatýlanlarla tozlu,topraklý,taþlý ve mucurlu hattý bazý yerlerde çukurlu oluyordu yol.

Kendini mahkum gibi hissediyor görüþ günü geldiðinde yani dinlemek zorunda býrakýldýðý konuþmalar bittiðinde seviniyordu.Kendisine birisinin þunu yap bunu yap demesinden nefret eder bazýlarýnýn söyledikleriyle bir kalýba sokulmayý hiç istemezdi.Bir de bu söküklerin dinle yamanmasýndan hiç hoþnut deðildi.

Ranzada yatarken bu kursa daha fazla dayanamayacaðýný anlayýp içindeki ayný sese uyup kaçmaya yeltenmiþti.Ses karþýsýnda ona ranzanýn parlak demirlerinde yansýyan –eðer buradan kaçmazsan ilerki hayatýn bu þekilde olabilir- kývamýndaki görüntüyü gösteriyordu.Ahmet bir süre izledikten sonra hayatýnýn rotasýný deðiþtirecek o adýmý atmak için hareketlendi…

Ahmet geçmiþinin treninde birinci vagondaki camdan yansýyan görüntülerden gözlerini alýp ikinci vagona þimdiki yaþadýðý zamana gençliðinin ikinci perdesinin ortalarýna doðru ilerledi.Orada bir koltuða oturmak için yürürken tutunmayý saðlayan demirlerdeki görüntülere takýlmýþtý gözleri…

Kendisini kilitli taþlardan yapýlmýþ kaldýrýmlarda yürüdüðünü gördü… Bulunduðu yerdeki kaldýrýmlarýn üzerinden hiç ayrýlmayan kuru yemiþ kabuklarý: fýndýk,fýstýk,ceviz,ay çekirdeði umursamaz insanlar misali sefalarýný sürüyordu.Yürüyenler ellerinde taþýdýklarý kese kaðýtlarýnýn içinden birkaç tane kuru yemiþ alýyor; kimileri sapsarý diþlerinin,kimileri yarý çürük yarý saðlam olanlarýnýn (bu modeller biraz zorlanýyordu), kimileri bembeyaz olanlarýnýn arasýndan yere atýyordu.Kimlerininki ise ünlü bir maðazanýn her zaman temizlenen yerleri gibiydi.Nasýl bazen müþterilerin silik de olsa ayak izleri yerde kalýyorsa yapýþtýðý diþten ayrýlmak istemeyen bazý fýstýk kabuklarý da öyleydi. Nasýl ki yerdeki izlere hizmetlilerden hemen müdahale geliyorsa aðýzda da dil bu pozisyona girip yapýþkanlarý diþten söküp kiþinin dudaklarý arasýndan hýzla kaldýrýmlara defediyordu týpký bir patronun yataðýn ters tarafýndan kalkýp bir çalýþanýný umarsýzca kovmasý gibi.Aðýzdan dýþlanan bu istenmeyen kabuklar bazen arzulanan hedefe ulaþmýyordu.Rüzgar devreye girip bunlarý yere düþmeden kilitli taþlarýn arasýna sýkýþtýrýyordu týpký hayatýný doðru ve yanlýþ kelimelerine indirgemiþ bir insan gibi.

Kaldýrýmlarda ikamet ettirilen baþka bir topluluðun üyesi de sigara izmaritleriydi.Onlar (kavuniçi,beyazý,incesi,kalýný,uzunu,kýsasý…) da bedavacý insanlar gibiydi.

Daha yeni ince ve narin olaný sinirli bir el tarafýndan yere çarpýlmakla kalmamýþ bir de bu yetmezmiþ gibi üzerine basýlmýþtý.Bunu fark eden bir diðer kilitli taþ ilerisindeki komþusu ceviz kabuðu týpký bir çocuðu ezip arkasýna bakmadan kaçan bir insaný gören þahit gibiydi.Kaldýrýmýn üzerindeki diðerleri ise vurdumduymaz duyarsýzlar gibi hallerinden memnundu.Onlara dokunulmamýþtý zira devlet kadrolarýna yerleþtirilen bazýlarý gibi kayrýlmýþtý.Çeþitli renklerdeki bazýlarýnda öpüþünün izi olarak kalan ruj lekesi olan izmaritler seçim öncesi oy kapmak adýna devlete ait arazi üzerine kurulan gece kondular misaliydi.En nihayetinde kaçýnýlmaz olarak onlar da kaldýrýmlardan süpürülüyordu.

Kilitli taþlarýn üzerinden atamadýðý patronuna yað çeken dalkavuk misali bir yapýþkan vardý ki o da tükürüktü.Neyse ki rüzgar onu kurutuyordu.Bazý yerlerde ise atýlma tarzý benzer, rengi ve kývamý daha yoðun bir yapýþkan olan sümkürüðün savruk serpintileri bulunuyordu ki bunlar yüzsüz insanlar gibi her yerde karþýna çýkýyordu.Birkaçýnýn üzerinde ise yýpranmýþ,hiç acýmadan buruþturulmuþ içi boþ ambalajlar vardý ki bunlar daha fazla yer kaplýyordu týpký içi boþ beyinler gibi.Bir çikolata ambalajýnýn üzerine sakýz yapýþmýþtý ve poþet bu sakýz sayesinde ayakkabýya tutunarak ilerliyordu birilerinin fikirlerini çalýp kendi düþüncesiymiþ gibi geçinenler misali.O yoldan gelip geçenler buraya atýlanlara hiç dikkat etmiyor yürüyordu.Bazýlarý onlara vuruyor ve nesne yine ‘bazýlarý’ gibi kývýrýp tekrar taþlarýn üzerine düþünüyordu.Bazýlarýysa bu müdahale sonunda kaldýrým taþlarýndan dýþlanýp yol kenarýna konuyordu týpký…

Teni soðukla titreyen bir gece aralýðýn koynunda hüzünlü bakýþlarý ile yatýyordu.Mahsun bedeninin titreyiþi sadakati unutulmuþ dost gibi olan hislerini barýndýrýrken son ayýn kesif suskunluðuna koynundaki gecenin kýrýk yaþlarý sarýlýyor ve yüzü neþesi satýlýk eskici hatýrasýna dönüyordu…

Ahmet,kaldýrýmýn sonundaki marketin birine girerken ufak ufak damlalar havada yol almaya baþlýyordu.Oradan sigara alýp çýktýktan sonra damlalar biraz daha fazla taraftar toplayarak onunla beraber kýrýk bir düþ patlamasýndan yeni dönmüþ tavýrlarý hiç arkadaþ canlýsý olmadýklarýný belli etmesine raðmen naçar yýldýz ýþýltýlarý da onu karþýladý.Bundan memnun olmadýðýný sigarasýný yakarken biraz zorlandýðý için aðzýndan çýkan birkaç kelimeyle dile gtirmiþti.Sigarayý içiþinden sýkýntýlý oladuðu anlaþýlýyordu.Mutsuz bir görünüme sahip gözleri yürürken etrafa boþ boþ bakýyordu.Damlalarýn artýþýndaki yoðunluk gittikçe çoðalýyorken uzun saçlarý da bu artýþýn getirisinden nasip alýyor yüzüne yerleþmeye çalýþan bir an kaçmayý baþarabilmiþ gülüþlerini de defediyordu somurtkanlýðý.Kot pantolonu dört gündür yýkanmýyor ve üzerine yaðmur damlalarý düþtükçe daha da kötü bir görünüm alýyordu.Sonunda yürüyüþüne bir otobüs duraðýna sýðýnarak son verdi.

Oradaki gri renkteki banka oturdu.Ahmet, yere bakarken ‘benim ruhumda böyle gri ve yaptýklarým da üzerinde…’ diye düþündü.Hüsranla sarmalanmýþ anýlarýnýn deposu misali sigara paketinden bir sigara daha aldý ve bu sefer ki kolay yandý.Külü pejmürde pantolonunun üzerine düþtü ve ýslaklýkla oraya yapýþtý.’Hay kahrolasý!’ diye görünüþü alçak ve kaypak patronunun yüzüne benzeyen duraktaki camda bulunan afiþteki yüze söylenip dumaný savururken duraða bir bayan gelmiþti.Bankta oturdukça ayaklarýný sallayýp ucu sivri ayakkabýlarý yere deðerken ses çýkaranýn üzerinde koyu renk deri bir ceket vardý. Bir anda kaþlarý çatýldý, bu kadýnýn ayakkabýlarýný yere vurdukça çýkan sesin tonu ona ne kadar da tanýdýk gelmiþti.Kadýnýn ýslanmýþ saçlarýnýn ucundaki damlalar koyu mavi ceketine düþüyor ve anýnda buharlýþýyordu sanki.Kadýn bir anda yüzünü dönünce Ahmet þaþaladý bulunduklarý yolda in cin bile gönlünü eðlendirmezken.’Bu kadýn,bu kadýn…’ diye dili tutulmuþtu adeta.Hemen yerinden kalkýp hýzla oradan kaçtý.Kadýnýn o yalvaran sesi uzaklaþýrken hala aklýndaydý.Koþarken düþtüðü zaman otobüs üzerine çamur birikintisi boca ettikten sonra duraðýn önünden geçip gitmiþti.Aracýn arka camýndan bakan kadýnýn saydam yüzü gözlerini acýtýyordu.

Islaklýða aldýrmadan yol kenarýndaki duvardan birine dayandý.Ay bile çoktan þavkýný yüklenmiþ tüyerken kadýnýn ona baktýkça deðiþen yüzü aklýna geldikçe çýldýracak gibi oluyordu.Kadýnýn yüzünün derisindeki býçak kesikleri kabuk baðlamýþ ve onlarýn üstü çorak topraklar misali çatlamýþtý.Kýrýklarýn içinden çýkan kanlý iðrenç sývýlar yüzünün coðrafyasýnda ilerleyip dudaklarýndan aðzýna ve burnuna girmiþti.Kanlý, pis sývý akmýþ ve lapalaþmýþ gözlerinin içindeki göz bebeklerinden dýþarý çýkmýþ ve saçlarý matlaþýp parçalanmýþtý.Daðýlanlar kanlý sývýnýn oluþturduðu arkýn içine düþmüþ ve sal misali yol almýþtý.Ahmet, bu arkýn içinde kareye yakýn bir binanýn penceresinden kaçan bir ocuk görmüþtü.Kadýnýn yüzü baktýkça ona iþkence etmiþti.

Baþka þeyler düþünüp kadýnla ilgili aklýna gelenlerden kurtulmaya çabalarken karanlýðý yaran, yaðmur sularýný etrafa saça saça hýzla gelen yarýþ yapan iki arabanýn farlarý gözlerine çarptý.Onlarý görünce hýzla oradan kaçtý ama yakýn zamanda bu arabalarý kullananlarý bir kez daha görecekti.Bilinçsizce koþa koþa eski, görünüþü terk edilmiþ olan bir binaya benzeyen deponun yanýna gelmiþti.Hiç vakit kaybetmeden herhangi bir düþünce barýndýrmadan hareketi nefes nefese kapýsýný açýp içeri girdi.Deponun tavanýnda bulunan kýrýk lambalarýn karanlýkta sinir bozucu sallanýp duran seslerini duydu.Cebinden çakmaðý çýkardý telaþla bir sigara daha yaktý ve sakinleþmeye çalýþtý.Etrafý yoðun karanlýkla çevrilmiþti ama ikinci sigarayý yakarken gözleri endiþeli bakýþlar yaymýyordu artýk.Oturduðu yerden kalktý ve çakmaðýyla yürümeye baþladý.O esnada çakmaðýn cýlýz ateþiyle yerde birkaç cam kýrýðý ve rastgele savrulmuþ gazeteler olduðunu gördü.Ateþi biraz yaklaþtýrýnca gazeteye, çakmaðý yakýnlaþtýrýp okudukça ilerleterek ruh ve sinir hastalýklarý hastanesinden kaçan bir hastanýn Üsküdar’ da geçirdiði kazadan bahsedildiðini gördü. Kazazede hastaneye kaldýrýlmýþtý.Ahmet yazan ismi görünce oldukça üzüldü. ‘ Ben dedim sana Orhan, Ezgi denen o kýzýn peþinden Ýstanbul’ a gitmeyecektin , týmarhaneye düþmekle kalmadýn bir de kaza yaptýn,’ diye düþündü yüzünde acýyla.

Sigarasýndan bir nefes daha çekip yerden bir baþka gazeteyi alýrken deponun içine týpký geçmiþi gibi zemheri bir soðuk hücum etti.Bir kýsmý dudaklarýna sýrnaþýrken kalaný karanlýða kapýlýp giderken içindeki karamsarlýðý yüklenmiþ sigaranýn dumanýnda bir anda asap bozucu saydam yüzler süzülmeye baþladý.Bunlardan bir tanesi yerdeki bir cam kýrýðýný ona gösterdi.Yansýyan görüntüde bir akþam vakti yaðlý ve pis bir yolda bir kadýn ve bir adam ele ele tutuþmuþ gidiyordu.Onlarýn biraz gerisinde de bir baþkasý takip ediyordu.

Ahmet kýzgýnlýkla saydam yüzlerin parlak gözlerinin rahatsýz edici ýþýðýnda görünen cam kýrýðýný tekmeledi ama görüntü deðiþmedi ve yansýmaya devam etti…

Kalbinin parçalanmýþ hayal kýrýklýðýndan mamul kapýsýndan kayýp ruhuna yol alýrken kendisinin bir baþka tezahürünün gri gözlerinin bakýþlarýna yansýdýðýný gördü.Her attýðý adýmla ona yaklaþtýðýný düþünürken yankýsý uzaklardan gelen aðlayan bir çocuðun hüsranlarýný yüklenmiþ hüzünlü yaþlarýnýn, yakýnlardan týnýsý büyüdükçe duygusal bir yalnýzlýða götürdüðü, hayatý hiç anlayamadýðý bir kapýdan, geçmiþti.Aslýnda isimsiz korkularýnýn çizdiði çemberin merkezinde dolanýp durmuþtu.Gittikçe büyüttüðü korkularý ona yollar çizmiþti ve cam kýrýðýndan yansýyan da onlardan birisiydi.

Gece,ucuz ve nahoþ rayihalarla doluyken ay iþveli ve oynak bir kadýn edasýnda tavýrlar sergiliyor ýþýðý müstehcen ve davetkar öpücükleri yolun kývrýmlarýnda arsýz bir sýrýtýþken bir de yaðmurun sesleri rüküþ havanýn kokoþluðunda kendine yer ediniyor anýlarýn fýsýltýlarý rüzgarýn kahkahalarýnda boðulurken adamýn adýmlarý unutulmaya yüz tutmuþ birininki gibiydi.

Yürüdükleri zamanýn dili yaþý geçgin pavyon þarkýlarý gibi pörsümüþ, eskimiþ gürültüleriydi adeta etrafta duyulan kulaklarýnýn kapýsýna vuran sesler.Arkalarýnda ise onlarý takip eden gölgemsi bir þekil vardý.Adamýn bir sonraki adýmlarý anlýk bir mutluluða kapýlmýþ birininkine dönüþürken yanýndaki kadýn onun yürüyüþündeki karaktere göre ilerliyordu.Takip eden ikisine yakýnlaþmaya baþlayýnca onun yürüyüþü yavaþladý.Halinden yorgun,üzgün,kýrgýn ve karamsar olduðu anlaþýlabiliyordu.Ayný zamanda yanýndakinin yürüyüþ karakteri de onunla ayný seyirdeydi.Kadýn onlarý takip eden yaklaþtýkça saydamlaþmaya baþlýyordu.Arkadakinin yaklaþma hýzýna göre deðiþmeye baþlayan saydam kadýn bir kristal vazo gibi parçalandý.Adamýn yürüyüþü ayný seyrinde devam ederken saydam kýrýk parçalar da onunla beraber ilerlerken gölgemsi þekil yani duygusal yalnýzlýðý bunlarýn içine girdi.Kadýn ise cisimleþtirdiði avuntulardan birisiydi.Saydam kýrýklar birleþip bir bütün oldu.Onun psikolojisine göre duygusal yalnýzlýðý bazen uzaktan takip eder,bazen çok yakýnlaþýr, bazen de avuntusunun yansýyan yüzü olarak kimi zaman da yanýnda giderdi.Cam kýrýðý ise onun kýrýk gözyaþlarýndan birisiydi.

Deponun dýþýndan ayak sesleri geliyordu.Ýçeri giren tanýdýk narin ayak sesleri Ahmet’ e kimi zaman renkli,kimi zaman siyah beyaz çoðunlukla gri anýlarý getiriyordu.

Derya deponun karanlýðýnda adýmlamaya baþladý. Arkadaþý Orhan’ ýn kazasýný haber almýþ ve Ýstanbul’ a gelmiþti…



Ben, sen olduðumu kendimde olmadýðýmda anladým,Ne olduðunu kendimden sana kaçarken kavradým...

Birinci Ana Kýsým Sonu

Eylül 2009

SAVRUK BULUTLARIN YAÐMURLARI: BÝRÝNCÝ KÝTAP GELGÝT
BÝRÝNCÝ ANA KISIM: AHMET
ALT BAÞLIK GRÝ



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gri: Kaplumbaða Bölüm 2
Gri: Su Bölüm 1

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Doðum Günü Hediyesi: 3
Doðum Günü Hediyesi: 2
Ýlk Aþk: 3
Doðum Günü Hediyesi: 1
Ýlk Aþk: 2
Ýlk Aþk: Bölüm 1

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sökük: 3 [Þiir]
Bütün Dillerime Aykýrýsýn Sen [Þiir]
Bana Bir Sen Ismarlarsýn [Þiir]
Üç Yamalý Bohça [Þiir]
Sensin Yar [Þiir]
Gözyaþý Kýrýklarý [Þiir]
Kaygan Yol [Þiir]
Perde [Þiir]
Bað Bozumu [Þiir]
Gül (S) Açýmý Bahar Bir Buket Hüzün [Þiir]


Osman Altýnbaþ kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Osman Altýnbaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.