Yalnız bir adam
(İsa Karakaş) 12 Temmuz 2002 |
Soyut |
| |
Düşünceler; /
Ah o içinden çıkılmayan sokak /
Suçlusuyum duygularımın /
|
|
Demanım mı var
(İsa Karakaş) 24 Haziran 2002 |
Halk |
| |
Yalnızlık, yine! çöktün üstüme /
Bana bir kastın bir derdinmi var. /
Hasretlik hançerin vurdun gösüme /
Sana bir borcum, suçum mu var. /
|
|
Esarete Bir Adım
(İsa Karakaş) 31 Mayıs 2002 |
Soyut |
| |
Kavak yelleri esiyordu körpecik beyninde /
Karasızlığın esiriydi elleri kelepçeli /
Kağıttaki nokta bile çok fazlaydı orada /
|
|
Gelde Gülelim
(İsa Karakaş) 31 Mayıs 2002 |
Özlem Şiirleri |
| |
Parmağıma bakınca seni görürüm /
Hasretinle, sokaklarda yalnız yürürüm /
Sen yüreğimde ateş, ben külünüm /
Ağlayan gözlerimi silde gülelim. /
|
|
Adın Seslenir
(İsa Karakaş) 31 Mayıs 2002 |
Özlem Şiirleri |
| |
Yanaklarım gözlerimin yağmur deresi /
Dudaklarım yüreğimin yakın şahidi /
Parmaklarım zihnimin kalem tutan katibi /
Şiirler Sevim'im adın seslenir. /
|
|
Yalnız geceden
(İsa Karakaş) 29 Mayıs 2002 |
Öyküsel |
| |
Ağlamak ne bilirmisin birtanem! /
Bir aşk için... /
Yalançı bir yaz yağmurunun /
Yanaklarına düşüp, /
Kaybolmasına benzer... /
|
|
O Parkın Taburesinde
(İsa Karakaş) 29 Mayıs 2002 |
Klasik |
| |
Ayaklar altında /
Çiğnenmekteyken şiirlerim; /
Hatıraları kaybettim /
O parkın taburesinde. /
|
|
Yıkılana yoldaş şimdi yalnızlık
(İsa Karakaş) 24 Mayıs 2002 |
Halk |
| |
Kurnazlık ayrılığın saf'ında kalmış /
Ortalığı görünmez bir duman sarmış /
İnsafsız mutluluğun ardına varmış /
Yıkılana yoldaş şimdi yalnızlık. /
|
|
Gidişin
(İsa Karakaş) 24 Mayıs 2002 |
Özlem Şiirleri |
| |
Bir hasret akşamı daha /
Sessizce çalmıştı kapımı /
Buyur bile etmeden /
|
|
Aşk
(İsa Karakaş) 21 Mayıs 2002 |
Modern |
| |
Elle tutulmaz, gözle görülmez olsa da! /
Aşk; /
Bir yüreğe düşmeye görsün... /
|
|
Sende Benim Gibi
(İsa Karakaş) 14 Mayıs 2002 |
Taşlama (Kinaye) |
| |
An gelecek sebebsiz bir keder seni kucaklayacak, /
Kaçayım derken daha bir derine düşecek, /
Ağlayacaksın... /
|
|
Seni Seviyorum
(İsa Karakaş) 13 Mayıs 2002 |
Özlem Şiirleri |
| |
Sessizliğin içinde sessiz yaşıyorum yine bugece /
Eylemler düzenliyor yüreğime pankart açmış karanlık /
Nağmertlik kitabı yazarı galip gelmiş yalnızlık /
İsmini bile anmak istemiyorum artık ayrılık. /
|
|
Sevenlerim Bilmeyecekler
(İsa Karakaş) 13 Mayıs 2002 |
Soyut |
| |
Hislerim yine aynı nakaratını yaşar kederin /
Bir çıkmaz sokağa sapmış şaşkın fikirlerim. /
|
|
Sevim Sevim Diye
(İsa Karakaş) 13 Mayıs 2002 |
Halk |
| |
Od düşmüş gönlüme gözlerim kanda /
Mola vermiş bedenim kimsesiz handa /
Bağrımdaki yaraya parmağını banda /
Sızlasın yüreğim Sevim Sevim diye. /
|
|
|

ŞEHİDİME EN BÜYÜK ASKER BİZİM ASKER
Bir sonbahar ayı idi
Teyzem oğlu Ergün asker oldu.
Davullar, zurnalar çalınıyordu peşinden
Hep bir ağızdan bağırıyorduk
En Büyük Asker Bizim Asker.
Yine bir sonbahar ayı idi
Askerimizden bir haber geldi
Arkasından kendisi.
Baktım ellerindeki kınalar kurumamıştı
Ne zurna çalınıyordu nede davul
Ortalık sessizdi.
Siren sesleri sokağı çınlatıyor
İstanbul ağlıyordu sokak, sokak cadde, cadde
En büyük asker bizim asker.
Bir an Ergün doğruldu yattığıyerden
Bu ev diyordu bu ev bizim ev
Konvoyun durmasına bile fırsat vermeden
Bir çırpıda indi arabadan
Oy Ergün oy
Herzamanki aceleciliğin üzerindeydi yine.
Koştu, koştu
Koştukça sırtını saran
Ay Yıldızlı Al Bayrak dalgalanıyordu.
Eşikten içeri girdiğinde kararmış yüzler aydınlandı
İlk önce annesinin sonra babasının eline vardı
Geziyordu evi oda, oda göz, göz.
Balkona çıktı İstanbulu izledi
İstanbul önünde eğilmiş ağlıyordu
Bir bardak çay içti bir lokma ekmek yedi
Sigara uzattım içmedi
Kollarını uzattı gökyüzüne
Parmaklarının ucunda bir ışık vardı
Derin bir nefes aldı ve ağladı
Onun gözyaşları düşmeden toprağa
İnlemeler ağlamalar yükseldi gökyüzüne
Gökyüzü ağlıyordu, toprak ağlıyordu.
Elinin tersi ile sildi gözlerini
Bir annesine baktı bir babasına,
Her ikisinin gözlerindede bayraklaşmış oğulları vardı.
Ufak ve ağır adımlarla indi merdivenleri
Çıktı uzandı arabaya gök yüzünü seyrediyordu
Ortalık sessizdi
Ne davul çalıyordu nede zurna
En büyük asker bizim asker.
Siren sesleri İstanbulu sallıyordu
Binlerce insan ağlarken İstanbul ağlarken
Gökyüzü, toprak ağlarken
Ergün gülüyordu
İçinde anlayamadığımız bir sevinç bir neşe vardı
Bir ara tekrardoğruldu ve atladı arabadan
Koştu koştu bizler kalakalmıştık oracıkta
Sırtındaki Ay Yıldızlı Al Bayrak dalgalanıyor
Sırtındaki Vatan dalgalandıkça o uçuyordu
Bir an gökyüzü karıştı
Kuşlar utandı uçmaktan ve kondular dallara
Çünkü onun gibi kuşlar bile uçamazlardı
Çok değil birde baktıkki gökyüzünde,
Her biri Ergün gibi
Milyonlarca Bayrak Dalgalanıyordu.
|
|