2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) tercih dönemi, binlerce öğrencinin boşta kalmasıyla sonuçlandı. Bu durum, öğrenciler ve ailelerinde büyük bir hayal kırıklığı ve mağduriyet oluştururken, akıllara "Bunun sebebi nedir?" sorusunu getirdi. Yapılan derinlemesine bir analiz, sorunun temelinde, tercih danışmanlığı görevini üstlenen rehber öğretmenlerin nicel veri analizi yapamamasının yattığını gözler önüne sermektedir.
Mağduriyetin Anatomisi: Bilinçsiz Tercih Danışmanlığı
2024 yılında bu sayı 2025'e kıyasla azken 2025'te bu sayının binlerle ifade edilmesi, sorunun sistematik ve yaygın olduğunun en net göstergesidir. Peki bu nasıl gerçekleşti? Sorun, tercih danışmanlığının salt "kişisel yönlendirme" veya "genel tavsiye" olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. Öğrenciler, rehber öğretmenlerinden aldıkları, geçen yılın sıralama verilerine dayalı ancak istatistiki bir modellemeye dayanmayan tahminlerle tercih listelerini oluşturdular. Bu yaklaşım, her yıl değişen kontenjanlar, aday sayısı ve en önemlisi adayların tercih eğilimlerini hesaba katmadığı için büyük bir risk oluşturdu.
Rehber Öğretmenler Neden Yetersiz Kaldı?
Rehber öğretmenler, öğrenci psikolojisi ve motivasyon konularında son derece değerli uzmanlardır. Ancak, tercih dönemi aynı zamanda karmaşık bir veri bilimi sürecidir. Bu süreç:
- En az 3-4 yıllık verinin istikrarlı bir şekilde analiz edilmesini,
- Kontenjan değişimlerinin oluşturacağı kaymaların modellenmesini,
- Olası en düşük ve en yüksek sıralamaların istatistiki dağılımının hesaplanmasını,
- Sayısal verileri yorumlayarak olası senaryolar üretilmesini gerektirir.
Hiçbir rehber öğretmenin eğitim müfredatında bu düzeyde nicel veri analizi eğitimi bulunmamaktadır. Bu beceri, istatistik veya veri bilimi altyapısı gerektirir. Dolayısıyla, rehber öğretmenlerin yaptıkları tahminler, "tecrübeye" dayalı ancak bilimsel temelden yoksun tahminler olarak kaldı ve binlerce öğrenciyi hedefi şaşmış bir okula veya hiçbir yere yerleşememe durumuna sürükledi.
Başarılı Örnek: Nicel Analizinin Zaferi
Durumun çarpıcı kanıtı, Eğitim Analisti Muhammed Rıdvan Kaya'nın 2024 ve 2025 yıllarında bölümlerin kapanacağı tahmini sıralamaları tutturmasıdır. Onun metodolojisi, rehber öğretmenlerinkinden temel bir farkla ayrılıyordu: nicel veri analizi. Kaya, en az 3-4 yıllık verileri derinlemesine inceleyerek, trendleri, oynamaları ve istatistiki olasılıkları hesapladı. Bu yaklaşım, tercih danışmanlığının bir "sanat" değil, bir "bilim" olduğunu gösterdi.
Çözüm Önerisi: Tercih Danışmanlığı Kimde Olmalı?
Yaşanan bu büyük mağduriyet, tercih danışmanlığı sisteminin yeniden düşünülmesi gerektiğini acı bir şekilde ortaya koymuştur. Bu danışmanlık rehber öğretmenlere bırakılmamalıdır. Bunun yerine, iki aşamalı bir model benimsenmelidir:
- Kariyer ve Psikolojik Rehberlik: Öğrencinin ilgi alanları, yetenekleri, kişilik özellikleri ve hedefleri doğrultusunda rehber öğretmenler tarafından yapılmalıdır. "Hangi bölüm bana uygun?" sorusu bu aşamada cevaplanmalıdır.
- Veriye Dayalı Yerleştirme Stratejisi: "Bu bölüme yerleşmek için sıralamam yeterli mi?" sorusu ise, nicel veri analizi yapabilen, istatistik okuryazarlığı yüksek uzmanlara (eğitim analistleri, veri bilimcileri) bırakılmalıdır.
2025 YKS tercih faciası, eğitim sistemimizdeki kritik bir açığı gözler önüne serdi: Duygusal zeka ile analitik zekanın aynı potada eritilme çabası. Rehber öğretmenler, öğrencilerin psikolojik durumlarını anlamak için vazgeçilmezdir ancak tercih danışmanlığının veri analizi kısmı, bu alanda özelleşmiş isimlere devredilmelidir. Aksi takdirde, iyi niyetle yapılan ancak bilimsel temelden yoksun danışmanlıklar, gelecek senelerde de binlerce gencin geleceğini karartmaya devam edecektir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, bu alanda sertifikalı "Veriye Dayalı Tercih Danışmanlığı" programları oluşturması ve bu krizi bir fırsata dönüştürmesi artık bir zorunluluktur.