"Yazmak, aslında ölmekten daha az can sıkıcı bir yoldur, yeter ki okunmayasın." — Oscar Wilde"

Kur’an’da Şi̇fa Ve Dua Anlayişi: Di̇ni̇ Sömürülere Karşi Akli̇ Ve Vahye Dayali Bi̇r Yaklaşim

Kur'an merkezli İslam anlayışını savunan ve günümüzde yaygın olan hurafe ve dinî istismarları eleştiren bir metin. Yazar, özellikle "şifa ayetleri" ve "kabul edilen dualar" gibi uygulamaların Kur'an'ın özünden uzak olduğunu vurguluyor. Metne göre, Kur'an'daki "şifa" kavramı fiziksel hastalıklardan çok, kalbi rahatsızlıkların, şirk ve hurafelerden arınmanın tedavisidir.

yazı resim

**Kur’an merkezli bir İslam anlayışı, inanç ve uygulamaların sadece Allah’ın kitabına dayanması gerektiğini esas alır. Günümüzde ise Kur’an dışı birçok hurafe, dua ritüeli ve sözde şifa yöntemleri din kisvesi adı altında yayılmakta, halkın inançları istismar edilmektedir. Özellikle "şifa ayetleri", "kabul edilen dualar", "rızık için Esmaü’l-Hüsna okuma" gibi uygulamalar, Kur’an’ın özünden uzaklaştırılmış, dini sömürüler haline getirilmiştir. Kur’an’da geçen “şifa” ifadesi, bedensel değil, kalbî rahatsızlıkların tedavisine yöneliktir. Örneğin İsra Suresi 82. ayette şöyle buyrulur:
“Biz Kur’an’dan, inananlar için şifa ve rahmet olanı indiriyoruz.” (İsra 17:82)
Bu ayetteki “şifa”, kanser, migren, felç gibi hastalıklar için değil şirkten, hurafelerden, sapkın inançlardan arınma ve doğru yola erişme anlamındadır. Aynı mesaj Yunus Suresi 57. ayette de geçer:
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, kalplerde olana bir şifa, inananlara bir hidayet ve rahmet geldi.” (Yunus 10:57)
Kur’an, fiziksel hastalıklar için bir tıp kitabı değildir insanın ruhunu eğiten ilahi bir rehberdir. Kur’an’da hiçbir ayette “şu ayeti oku, hastalığın geçsin” tarzı bir yönlendirme yoktur. Kur’an’da dua, bir temenni değil, bir kulluk göstergesidir. Dua etmek, tevekkül etmek demektir ancak tevekkül, tedbirin ve çalışmanın yerine geçmez. Örneğin Necm 53:39 ayetinde şöyle denir:
“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm 53:39)
Bu ayet açıkça şunu ortaya koyar: Kişi çalışmadan, üretmeden, emek vermeden sadece dua ederek başarı ya da rızık elde edemez. Rızık Allah’tandır ancak onun dünyadaki karşılığı, emek, bilgi, gayret ve ahlakla elde edilir. Kur’an’da, “rızık için şu duayı oku”, “şu esmayı şu kadar tekrar et” gibi ifadeler geçmez. Toplumda yaygın olan, "başarı için şu duayı oku", "şu esmayı çek, rızkın artar", "şu ayeti oku, iş bulursun" gibi söylemler ne akla ne vahye dayanır. Bu tür inançlar, çalışmadan elde edilecek başarıyı vaat ederek halkın tembelleşmesine ve sömürülmesine neden olmaktadır. Hâlbuki başarı, sistemli ve akıllı çalışmanın zenginlik ise üretimin ve ticaretin sonucudur. Halk arasında “Çalışmadan başarıya sadece tavuk oturarak ulaşır” denilen söz, bu gerçeği esprili bir dille ifade eder. Ancak unutulmamalıdır ki, tavuğun bile yumurtlaması için uygun ortam, beslenme ve zaman gerekir. Bugün bazı kişiler, dini otorite kisvesiyle, “şifa ayetleri”, “duaların kabul saati”, “rızık duaları”, “eş bulma duaları” gibi söylemlerle halkı istismar etmekte, bu yolla maddi çıkar sağlamaktadır. Bu kimseler, Kur’an’ı ticarete alet eden din tüccarlarıdır. Kur’an bu tür bir dini istismarı sert bir dille eleştirir:
“Ve Benim ayetlerimi azıcık bedele satmayın ve Ben'den korkun.” (Bakara 2:41)
Kur’an, insanı düşünmeye, çalışmaya, ahlaklı yaşamaya ve aklını kullanmaya çağırır. Şifayı da rızkı da başarının yollarını da bu prensiplere bağlar. Kur’an’da bedensel hastalıkları iyileştiren özel ayetler yoktur. Kabul edilen dualar listesi de yoktur. Esmaü’l Hüsna’yı belirli sayıda tekrar ederek rızık beklemek, dua ritüelleriyle zenginlik veya şifa ummak tamamen uydurma uygulamalardır. Kur’an merkezli bir inanç, dini sadece Allah’ın indirdiği kitaba göre anlamayı gerektirir. Her türlü dua ve ibadet, samimiyetle yapılmalı ama bunlar birer “dilek formülü” gibi görülmemelidir. Din, aklı devre dışı bırakmak için değil onu rehber kılmak için vardır.

**

Yorumlar

Başa Dön