Zar zor ayaklandım. Nankör kader bir ileri bir geri. Yapılacaklar var, yapılmışlar var. Belirlemeye gerek yok. Kaldırımların taşları sıra sıra. Biri bitiyor öbürü başlıyor. Arada boşluklara da rastlanıyor. O veya bu sebepten sözü geveliyorum. Sizi belki zaman kaybına uğratıyorum. Böyle düşünenleriniz vardır. Ama o kadar çok adaletsizlik var ki. Adalet aramak niyetinde değilim. Yola çıkmışız bir kere. Belki burası dinlendiğim bir durak. Sizin için de böyle olabilir. Olmayabilir. Beklenti içinde, hayatı bir alışveriş olarak yaşayanlar düşünecektir belki zaman kaybı olarak bu yazıyı okumayı. Çok şey var. Örneğin yolda gidiyorsun. Bir tanıdığa rastlıyorsun gelip geçiyor. Bunun gibi şeyler. Hep başka bir otorite arama durumu filan diyenler çıkabilir. Ben de şöyle çıkayım; düşünüyorum: Tuvalete gitsem mi, az sonra mı gitsem diye. Zamanınızı çaldığını (bu yazıyı okumanın) düşünüyorsanız, kafanızı başka yöne çevirebilirsiniz. Aynı bir tanıdıkla yolda rastlaştığınızda yapabileceğiniz gibi. Şimdi bir iki. Bir şeyler geliyor, gelecek. Kaldırım taşları gibi, sıra sıra. Aslında ne yaptığımı bilmiyorum.
KİTAP İZLERİ
Nohut Oda
Melisa Kesmez
Melisa Kesmez’in ‘Nohut Oda’sı: Eşyaların Hafızası ve Kalanların Kırılgan Yuvası Melisa Kesmez, üçüncü öykü kitabı "Nohut Oda"nın başında, Gaston Bachelard'dan çarpıcı bir alıntıya yer veriyor:
İncelemeyi Oku

