"Bugün cuma mı? Ne kadar da şaşırtıcı! Sanki haftada bir oluyormuş gibi..." — Douglas Adams"

Deprem Söylentileri ve Bilim Dışı İddialar: Toplumsal Psikoloji ve Hukuki Sorumluluk

Son dönemde, özellikle 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri sonrasında, kendini "deprem uzmanı" ilan eden kişilerin bilimsel temeli olmayan açıklamaları toplumda panik oluşturmaktadır. Depremler, yerkabuğundaki enerji boşalmasıyla oluşan karmaşık doğa olaylarıdır. Dünya çapındaki tüm saygın kurumlar, mevcut bilim ve teknolojinin depremlerin kesin zamanını tahmin etmeye imkan vermediğini vurgulamaktadır.

yazı resim

Son yıllarda Türkiye'de, özellikle 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrasında, kendilerini "deprem uzmanı" olarak tanıtan bazı kişilerin bilimsel dayanaktan yoksun açıklamalarıyla kamuoyunda ciddi bir endişe ve panik ortamı oluştuğu gözlemlenmektedir. Bu durum, hem toplum sağlığı hem de bilimsel bilgiye olan güvenin korunması açısından önemli bir problem haline gelmiştir. Deprem, yerkabuğunda biriken enerjinin ani olarak boşalması sonucu meydana gelen karmaşık bir doğa olayıdır. Dünya çapında onlarca yıldır süren araştırmalara rağmen, mevcut bilimsel bilgi ve teknoloji depremlerin kesin olarak ne zaman ve nerede meydana geleceğini tahmin etmeye olanak tanımamaktadır. Dünya genelindeki saygın deprem araştırma kurumları - Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS), Japonya Meteoroloji Ajansı, Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi (EMSC) ve Türkiye'de Kandilli Rasathanesi ile AFAD - bu konuda hemfikirdir: Deprem tahmini henüz bilimsel olarak mümkün değildir.
Sahte Uzmanların Toplumsal Etkileri
Psikolojik Tahribat
Bilimsel temeli olmayan deprem tahminleri, toplumda çok boyutlu psikolojik tahribat oluşturmaktadır:
- Hayalet deprem sendromu: Kişinin aslında hiçbir sarsıntı olmamasına rağmen vücudunda veya çevresinde deprem benzeri titreşimler hissetmesi durumudur. Bu his genellikle deprem sonrası dönemlerde, özellikle de artçı sarsıntıların sürdüğü ya da insanlar yeni bir deprem bekler hâle geldiğinde ortaya çıkar.
- Sürekli kaygı ve stres: İnsanlar her an deprem olacağı korkusuyla yaşamaya başlar, bu durum kronik anksiyeteye dönüşür.
- Uyku bozuklukları: Özellikle çocuklar ve hassas kişilerde gece uykusuzlukları, kabus görme artar.
- Ekonomik kayıplar: Panik halindeki insanlar aceleci kararlar alarak gereksiz harcamalara girebilir, işlerini bırakabilir veya evlerini zarara uğratacak şekilde taşınabilir.
- Toplumsal güven erozyonu: Gerçek bilim insanlarına ve kurumlarına olan güven zedelenir.
Paradoks olarak, sürekli yanlış alarmlar insanları gerçek deprem hazırlığından uzaklaştırır. "Kurt gelen hikayesi"ndeki gibi, defalarca yanlış çıkan tahminler, insanların gerçekten yapılması gereken hazırlıkları (deprem çantası, bina güçlendirmesi, aile acil durum planı) önemsememesine yol açar. Bu sorunun çözümü için yasal ve kurumsal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Önerilen tedbirler şunları içermektedir:

  1. Noter Onaylı Sorumluluk Beyanı Sistemi
    Deprem tahmininde bulunan kişilerin, açıklama yapmadan önce hukuki sorumluluğu kabul eden noter onaylı bir belge sunması gereklidir. Bu belgede:
    - Tahmin edilen tarihin ve yerin açıkça belirtilmesi
    - İddianın doğru çıkmaması durumunda "kamuoyunu yanıltma ve toplumda panik oluşturma" sorumluluğunun kabul edilmesi
    - Hukuki ve cezai yaptırımlara razı olunduğunun beyan edilmesi
    Bu uygulama, gereksiz ve sorumsuz açıklamaları büyük ölçüde engelleyecek caydırıcı bir mekanizma olacaktır. İnsanlar gerçekten hesap vermek zorunda kalacağını bilirse, bilimsel dayanağı olmayan iddialarla ortaya çıkmaktan çekinecektir.
  2. "Deprem Algılama Cihazları" için Dolandırıcılık Yaptırımları
    Bazı kişiler, deprem öncesi P dalgalarını tespit ettiğini iddia ettikleri cihazlar geliştirdiklerini ve bu sayede depremleri dakikalar hatta gerçeği yansıtmadığı hâlde saatler öncesinden haber verebildiklerini söylemektedir.
    Sismolojinin temel prensipleri şöyledir:
    - P dalgaları (birincil dalgalar) deprem anında ilk yayılan, hızlı ilerleyen dalgalardır
    - S dalgaları (ikincil dalgalar) daha sonra gelir ve daha yıkıcıdır
    - P ve S dalgaları arasındaki zaman farkı saniyeler veya en fazla birkaç dakikadır
    Eğer bir cihaz "yoğunluk kazanıldı, deprem yaklaşıyor" uyarısı verdikten sonra 5 dakika geçmesine rağmen deprem olmamışsa, bu cihazın gerçekten deprem dalgalarını ölçmediği açıktır. Çünkü P dalgası algılandıysa, ardından gelen S dalgası ve deprem en fazla birkaç dakika içinde mutlaka hissedilir.
    Bu durumda:
    - Cihaz satıcıları noter onaylı sorumluluk beyanı sunmalıdır
    - Aboneler ve ürün satın alan kişiler, yanlış uyarılarda dolandırıcılık suçlamasında bulunma hakkına sahip olmalıdır
    - Sürekli yanlış alarm veren sistemler için yasal soruşturma başlatılmalıdır.
    - Sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar hakkında "halk arasında korku ve panik oluşturma" suçuna iştirak etmiş sayılmalıdır
  3. Medya Sorumluluğu ve Denetim
    Bilim dışı deprem iddialarının yayılmasında medya kuruluşlarının büyük payı vardır. Tıklama ve reyting kaygısıyla, doğruluğu teyit edilmemiş bilgileri manşete taşıyan kanallar ve gazeteler, bu tahribatın ortağıdır.
    Medya kuruluşları için düzenlemeler:
    - Bilimsel dayanağı olmayan deprem tahminlerini yayınlayan medya organları "halk arasında korku ve panik oluşturma" suçuna iştirak etmiş sayılmalıdır
    - RTÜK, bu tür yayınları yapan kuruluşlara idari ve mali yaptırım uygulamalıdır
    - Sosyal medya platformları, sürekli yanlış deprem tahminleri paylaşan hesapları işaretlemeli veya kısıtlamalıdır
    Medya için etik kurallar:
    - Deprem konulu haberlerde mutlaka resmi kurumların (AFAD, Kandilli, üniversiteler) görüşüne yer verilmelidir
    - "Deprem uzmanı" nitelemesi sadece sahayı yerinde görüp kazı yapıp yaptıkları kazılar sonucunda elde ettikleri verileri halkla paylaşıp hakem heyetinden geçmiş çalışmaları olan kişiler için kullanılmalıdır
    - Tahmin içeren haberler "İddia" kategorisinde sunulmalı ve bilimsel temeli olmadığı vurgulanmalı tahminde bulunan kişide sahayı yakından görmüş kazı çalışması yapmış olmalıdır.
    Yasaklayıcı ve cezalandırıcı önlemler tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda doğru bilginin topluma etkili bir şekilde ulaştırılması gerekir.
    Gerçek Bilim İnsanlarının Görünürlüğü
    - Fay hatlarında kazı çalışması yapmış geçmişte oluşan depremler hakkında detaylı bilgi sahibi olup yayın yapmış yaptığı yayında hakem heyetinden geçmiş kişiler daha fazla görünür olmalı kazı çalışması yapmadıkları sahayı yakından görmedikleri yerler hakkında tahminde bulunmalarına izin verilmemelidir.
    - AFAD ve Kandilli gibi kurumlar, düzenli ve anlaşılır bilgilendirme kampanyaları yürütmelidir
    - Eğitim sisteminde deprem hazırlığı ve bilimsel okuryazarlık güçlendirilmelidir
    Halkın Bilimsel Okuryazarlığı
    Toplumun, bilimsel yöntemi ve depremin doğasını anlaması, sahte uzmanlara karşı en güçlü savunmadır. Bu amaçla:
    - İlköğretimden itibaren deprem bilimi müfredata entegre edilmelidir
    - Kamu spotları ve belgeseller ile "depremin tahmin edilemeyeceği" mesajı yaygınlaştırılmalıdır
    - Sosyal medyada doğru bilgi yayan hesaplar desteklenmelidir
    Örnek Uygulamalar: Diğer Ülkeler
    Deprem kuşağında yer alan başka ülkeler bu sorunla nasıl başa çıkıyor?
    Japonya: Deprem tahminleri yasal olarak düzenlenmiştir. Hükümet dışında hiçbir kurum veya kişi resmi deprem uyarısı yapamaz. Yanlış bilgi yayan kişilere ağır cezalar verilir.
    ABD: USGS'nin açık iletişim politikası vardır. Her türlü deprem iddiası bilimsel verilerle yanıtlanır ve medyaya düzenli brifing verilir. Sosyal medya platformları, bilim dışı iddiaları işaretler.
    İtalya: 2009'da L'Aquila depreminde bilim insanlarının yanlış bilgilendirme yaptığı gerekçesiyle yargılandığı tartışmalı bir süreç yaşanmıştır. Bu olay, bilim iletişiminde hem dürüstlük hem de sorumluluğun önemini göstermiştir.
    Deprem, bilimsel olarak tahmin edilemeyen bir doğa olayıdır. Bunu görmezden gelen, popülarite veya maddi çıkar için toplumda korku oluşturan kişilerin hesap vermesi gerekir.
    Acil alınması gereken önlemler:
  4. Yasal düzenleme: Deprem tahmini yapan kişiler için hukuki sorumluluk mekanizması oluşturulmalı, noter onaylı beyan sistemi getirilmelidir.
  5. Cihaz dolandırıcılığı: Bilimsel temeli olmayan "erken uyarı cihazları" satışı dolandırıcılık kapsamında değerlendirilmeli, tüketiciler korunmalıdır.
  6. Medya sorumluluğu: RTÜK ve ilgili kurumlar, panik yayan yayınları denetlemeli ve yaptırım uygulamalıdır.
  7. Bilim iletişimi: Bölgeyi yakından görmüş kazı çalışması yapmış yaptığı kazı çalışması hakkında yayın yapmış ve yayını hakem heyetinden geçmiş gerçek bilim insanlarının görünürlüğü artırılmalı, toplumun bilimsel okuryazarlığı güçlendirilmelidir.
  8. Koordinasyon: AFAD, Kandilli, üniversiteler ve medya arasında düzenli işbirliği protokolleri oluşturulmalıdır.
    Depremle yaşamayı öğrenmek zorunda olan bir toplum olarak, asıl odaklanmamız gereken binaların güçlendirilmesi, afet eğitimi ve gerçekçi hazırlık planlarıdır. Hayali tarihler peşinde koşmak yerine, bilimsel gerçeklere dayalı hazırlıklar yapmalıyız. Sahte uzmanların elinden toplumsal psikolojiyi kurtarmanın yolu, hem yasal yaptırımlar hem de güçlü bilim iletişimidir. Bu konuda geç kalınmış her gün, bir gün daha fazla insan gereksiz kaygıyla yaşıyor ve gerçek hazırlık adımlarını atamıyor demektir.
    Unutulmamalıdır ki: Deprem tahmin edilemez, ama hazırlıklı olmak elimizdedir.

KİTAP İZLERİ

Küçük İşler Büyük Özgürlükler

Mert Başaran

Finansal Özgürlük Arayanlara Bir Dost Tavsiyesi Mert Başaran'ın "Küçük İşler Büyük Özgürlükler" adlı eseri, kişisel finansı karmaşık tablolardan ve anlaşılmaz jargonlardan arındırarak hayatın içinden bir
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön