"Yarının ne getireceği belli olmaz, ama dün de bugün gibi bitmişti ve kimse şaşırmadı." - Douglas Adams"

Deniz...

Sana inat denize beş santim yürüyorum, / Uzunca bir gemiyi / arkasından itekleyen rüzgar / denize şimdilik dokunmuyor. / Otobüsler boş geçiyor. / Yolcuların her biri bir yerde. / Denizi uzakken düşlemek kolay, / dokunmak zaman alıyor. / Oysa sevd

yazı resim

Sana inat denize beş santim yürüyorum,
balık tutanlara,
ayaklarını denize sokanlara,
boğazın tadını
yüzerek çıkaran çocuklara bakıyorum.
Sahil yolu pek dolu sayılmaz.
Uzunca bir gemiyi
arkasından itekleyen rüzgar
denize şimdilik dokunmuyor.
Otobüsler boş geçiyor.
Yolcuların her biri bir yerde.
Böyle yakınken denize,
hem düşlemek istiyorsun,
hemde doyasıya dokunmak.
Aynı
sevdiğini özlediğin zamanki gibi.
Denizi uzakken düşlemek kolay,
dokunmak zaman alıyor.
Oysa sevdiğin...
düşlemek yapabildiğin en iyi şey...
Ama dokunmak,
imkansızdır bazen...
Kesik bir tuz kokusu,
aynı tenindeki gibi.
Belli belirsiz dalgalar
zaten zor tutunan yosunları
oyana buyana sallıyor.
Aynı sevdanın sevdalıyı salladığı gibi.
Gidemiyorsun, mecbursun.
Ya sallanmaya boyun eğeceksin,
yada vazgeçeceksin tuzun kokusundan.
Hatıralarını atacaksın denize
ve yosunlarla dost olacaksın.
Biliyorum çok inatçısın. Ama,
Ya yüzeceksin
ya da boğulacaksın....

KİTAP İZLERİ

Nohut Oda

Melisa Kesmez

Melisa Kesmez’in ‘Nohut Oda’sı: Eşyaların Hafızası ve Kalanların Kırılgan Yuvası Melisa Kesmez, üçüncü öykü kitabı "Nohut Oda"nın başında, Gaston Bachelard'dan çarpıcı bir alıntıya yer veriyor:
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön