Bizim memlekette
Ne kavruk benizli,
Ne bahtı kara insanlar yaşar.
Geçim sıkıntısıyla eğilmiş başları,
Nasırlaşmış elleri, kamburlaşmış bedenleri;
Nice garip kızlar ve kızanlar yaşar.
Bizim memlekette hilale göz kırpan,
Yıldızı yanına yoldaş yapan nice bahadırlar yaşar.
Azgın sularda seyreden gemilerin,
Köpürerek dalgaları yırtıp yol aldığını
Memleketimin o garip, yağız çehreleri anlar.
Bizim memlekette ekmeğini bölüp
Dostuyla, düşmanıyla üleşen çok olur.
Garibanlığın resmini çizerler her bir bakışta,
Sofrasında acı soğanı bal eyler her daim katığına.
Çığrından kopup gelen o kavruk suretler,
Karanlık gecede kaybolur gider.
Bizim memlekette bahar yağmurları
Çifte kuşak serer ekinlerin üzerine.
Nice mangal yürekli erin sofrasında
Düşen her damla umut olur, sevda olur;
Hayaller varamaz ufkun ötesine,
Yazı kış, baharı güz olur.
Bizim memlekette
Sevgilinin nazarına eremez âşıklar.
Koşarlar bir ömür bir hayalin peşinde,
Susarlar; varamazlar yurduna, hanesine, kapısına.
Özlem yol bulup da geçemez,
Saadet, uzayan gölgesidir, yakalayamaz.
Bizim memlekette sevda her daim baştadır.
Eser deli deli, efil efil dağlarda, ovada, yazıdadır;
Şosede yolunu şaşıran baştadır,
Geçip giden bir yitik zamandadır.
Özlersin,
Seversin,
Gün olur bir ömür beklersin;
Gözyaşı ağırlığınca yol bulup sızar,
Kaderden bir adım öteye geçemezsin.







