|
• ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Toplum ve Birey |
101
|
|
|
|
Sýký durun o zaman açýklýyorum. Araþ, yani Allah Razý Olsun Anonim Þirketi... Yaptýklarý iþi þimdi söylememe bile gerek duymadan, hemen anladýnýz, bildiðiniz dilencilik... En büyük sermayeleri de el açmak ve Allah razý olsun demek... Tabi bu sadece Allah razý olsun ile de kalmýyor. Bu konuda Araþ üyeleri son derecede yaratýcýdýrlar... Örnek mi istiyorsunuz? Ýþte geliyor, bekar bir oðlan gördüler mi ’’Allah sana badem gözlü bir kýz versin abim.’’ ya da bekar bir kýz gördüler mi ’’Allah sana civan gibi pazýlarý þiþkin cebi dolgun bir delikanlý versin de boy boy çocuklarýnýz olsun.’’ Küçük çocuk gördüler mi annesi ile birlikte ’’Allah anana babana baðýþlasýn seni.’’ Yan yana yürüyen karý koca gördüler mi ’’Rabbim evlatlarýnýn mürüvvetini göstersin, boy boy torunlarýn olsun da onlara da bol bol oyuncaklar al.’’ bellidir konuþulan kelimeler üç aþaðý beþ yukarý... |
|
102
|
|
|
|
Ýspanya’da, çok uluslu bir plazanýn toplantý salonunda olduðunuzu farz edin. Ýþi kapmaya çalýþan dört aday var. Diðer üçünü eleyip o çok istediðiniz iþi almanýz lazým. Ama bu sýradan bir iþ görüþmesi deðil. Olay bir iþ görüþmesinden çýkýp bir “yarýþmaya” dönüþüyor. Ýki seçeneðiniz var. “Ben, bu zýrvalýða tahammül etmek zorunda deðilim, canýnýz cehenneme!” deyip orayý terk edersiniz. Ya da baþýnýza neler geleceðini bizzat yaþayarak görürsünüz. Burada adaylar arasýnda “hangimiz daha vahþiyiz?” kývamýnda bir yarýþma söz konusu. |
|
103
|
|
|
|
Þu meþhur Bodrumu hepiniz bilirsiniz. Bodrumda bir lahmacunun fiyatý 200.00 Türk Lirasýymýþ. Buna söylenecek cümle ohaaa ve de çüþþþþ olurdu ama, hadi söylemeyelim yine. Düþünsenize beþ kiþi girmiþsiniz Lahmacuncuya, beþ kiþi, ikiþer lahmacun yeseniz on çarpý, iki yüz, eder 2000.00 Türk Lirasý... Gidin kredi alýn bankadan. Bazý bankalar da varmýþ lahmacun kredisi... |
|
104
|
|
|
|
Böyle beyin yýkaya yýkaya, (Kendi beynim haliyle) seneler önce kurtuldum, bu iþten ki tam da neredeyse bana plaket verecekmiþ Þans Oyunlarý Genel Müdürlüðü... Aman caným istemez plaket milaket, benden uzak Allah'a yakýn olun. Gölge etmeyin yeter...
|
|
105
|
|
|
|
Insanoglu bolunmeyi seviyor ne yazik ki. Yaratilisi bu. Kimi aslandir gucu kendine ister, kimi cakaldir baskalarinin ayagini kaydirir, kimi kurttur otoriteye kafa tutar, kimi de karincadir. Garibim sormaz sorgulamaz onunden yer hatta ogluna da buyuk kiyafet alir ki seneye de giyebilsin. |
|
106
|
|
|
|
Oyunun adý “O YÜZ”. Oyun bir ayna. Kirli hayatlarýmýza tutulan insafsýz bir ayna. Bu aynadan kaçýþ yok. Orada, çokça þiddet, bolca küfür, akýl hastalýklarý, kaybedilen hayatlar, ensest iliþkiler, baðýmlýlýða dönüþen tutku yüklü sevgiler, sevgi yoksunluðunun içini seksle, uyuþturucuyla, alkolle doldurmaya çalýþmalar var. Bu hayatýn ta kendisi. Bin bir tane yüz var bu aynaya yansýyanlarda. O yüzlerden herhangi biri pekala siz olabilirsiniz. Ýnsanlar kendilerine biçilen yüzlerden birini bu oyunda görüyorlar. Peki, sizin yüzünüz hangisi ?
|
|
107
|
|
|
|
Bazý vatandaþlara gerçekten hayret ve ibretle bakýyorum... Her gün ana sayfada bir yazýlarý ve þiirleri var mutlaka... Bu bir yarýþ deðil ki... Neyin peþindesiniz anlamýþ deðilim... Bir de konu çeþitliliði diye de bir þey yok... Sayfasýna bakýn iki bin tane þiir, üç bin tane nesir eser yazmýþ ve hala da yazýyor, okuyunca dönüp dolaþýp ayný yere geliyorsunuz, laf kalabalýðý sadece... |
|
108
|
|
|
|
Zamanýmýzda ne o küçük iki katlý bahçeli evler kaldý, ne de o zaman ki içten samimi komþuluk ve insanlar. Týkýldýk yirmi, yirmi beþ katlý gökdelenlere ve apartmanlara altý yedi sene oturduðumuz apartmanda yüzünü görmediðimiz komþular bile var. Ne yer, ne içer, bir derdi mi var hiç kimsenin umurunda bile deðil. Herkes yaþamýn diþlileri arasýnda öðütülmeme gayreti içerisinde. Bakýyorum çoðu yaþýný baþýný almýþ insan daha sakin ve tabiatýn daha cömert olduðu yerlere gidiyor yada gitme derdi içerisinde. Haksýz da deðiller hani. Büyük þehir düzenliyse de, insandan çok þeyler alýp götürüyor zamanla... Bildiðiniz bir þarkýda geçiyor ya ''Hadi gel köyümüze geri dönelim Fadime'nin düðününde halay çekelim.'' Ýþte ne güzel anlatýyor insanlarýmýzýn halini...
|
|
109
|
|
|
|
Bir mutluluk köþemiz olmalý ve bu köþemizde yalnýz kendimiz olmalýyýz. Ýçinde sevgi çiçekleri olan hayal kurduðumuz bahçemizi, baharýn çiçekleri ile donatmalý, ruhu o çiçeklerin kokularýyla doldurmalýyýz. |
|
110
|
|
|
|
Adam olmasýna yardýmcý olmak için küçükken hiç çocuðunuza vurdunuz mu? Vurmak derken kaba etlerine hafifçe vurmaktan bahsetmiyorum, hani gazetelerde de görmüþsünüzdür, çocuklarýný eþek sudan gelinceye kadar döven, hatta eþek sudan geldikten sonra dövmeye devam eden anne ve babalar bahse konu olanlar...
|
|
111
|
|
|
|
Gelin – kaynana ve de görümce muhabbetlerinden artýk gýna geldi… Bir taraftan da doyum olmuyor bu tarz muhabbetlere… |
|
112
|
|
|
|
Halen üyesi olduðum sitelere bakýyorum. On binlerce üyeleri var. Onlarca yöneticileri var. O yöneticilerin içinde güzel þiir yazanlarý var mutlaka, güzel nesir eserlere imza atanlarý var. Ancak bir türlü arkadaþlarý günün yazýlarý ve þiirlerinde ya göremiyoruz ya da iki kelime ile ''Çok güzel olmuþ Ali þairim, Veli þairim, Ýsmail þairim, Zeynep þairim, harikasýn, beðenerek okudum vb.'' cümleleriyle geçiþtiriyorlar... |
|
113
|
|
|
|
“Münevver Karabulut” filminde madalyonun öteki yüzünü deðerlendirdik. Yorum sizin! |
|
114
|
|
|
|
Namus; muhtemelen Ýbranice'den diðer diller geçmiþ olan bir kelime. Arapça'da nâmûs, Süryanice / Aramice'de nimus, Eski Yunanca'da nomos olarak kullanýlýyor. Namus kavramý her dilde, bir toplumun onurlu yaþamasý, baþkalarýna zarar vermemesi, kadim yasa anlamýnda kullanýlmakta. |
|
115
|
|
|
|
Evvelden mesela vakti zamanýnda, kimi kimi bazý güç sahipleri dýþarý çýkma yasaðý koyduðunda kimi kimi bazý insanlar dýþarý çýkýyor, eleþtiriliyor, hatta ve hatta asalaklýkla suçlanýyordu… Deðiþen ne peki?
|
|
116
|
|
|
|
Boðalarla Ýnsanlarýn güreþtiði bir ülke olan Ýspanya'da bir çoklarý boynuz yemekten kurtulamamaktadýr... Lakin adaletsiz bir karþýlaþmadýr bu, boðalarda silah olmadýðý halde insanlarda kesici aletler vardýr... Arenada ki o boða güreþlerinde ben hep boðalarý tutarým, boðalardan yanayým, öyle de olsa sonunda, hep, elinde kýlýç olan insan kazanýr... Aman kurban kesmeyin diye ayaða kalkan hayvan severler, her ne hikmetse Ýspanya'ya gýklarýný çýkartmazlar... |
|
117
|
|
|
|
Hep derim:’ Ýnsan iliþkileri zor.’ Narsist yanýmýz peþimizi býrakmadýðý sürece belli ki daha çok üzüleceðiz. Soðukkanlý, sað duyulu, sabýrlý, hoþgörülü olmak iþin en can alýcý noktasý. Ölümcül olmayan her þeyin çözümü var. Yeter ki çözmek isteyelim. |
|
118
|
|
|
|
Ýþte gidilmesi istenen süreç bu… Tabularý yýkma… Ýnsanýn hayvan gibi olmasý… Yaratan’ýn yapma dediðini inatla yapma… Sýkýntýnýn ta kendisi |
|
119
|
|
|
|
O kadar yazdýk çizdik, anlattýk, henüz bir katre yok, sonuç alamadýk. Ayný tas ayný hamam... Kalori deðeri bir hiç olan gýda maddelerini verip, "bunlarý çocuklara yedirerek, saðlýklý nesil elde edin," diye diretmeye devam ediyorsunuz. Ben de diyorum ki, nasýl? Ham maddesi odun olan bir malzemeden çelik nasýl üretilir, söyler misiniz Sayýn Bakan? |
|
120
|
|
|
|
Elbette yalnýzca bizi ilgilendiren bir çarpýklýk deðil bu. Alexander Graham Bell’in hikayesini hepimiz biliriz. Telefonun icadýnda bile Hristiyan halk, Ýncil’i bahane ederek karþý çýkmýþ, bugün iletiþim konusunda elimizden düþürmediðimiz böyle bir buluþa. Ýskoç mucit John Logie Baird televizyonu icat ettiðinde önce kimse ciddiye almamýþ onu. |
|
|
|