• ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Söyleþi |
61
|
|
|
|
"2008 yýlýnda Cannes Türk filmlerinin gösterim yýlý oldu diyebilirim. O kadar filmin arasýndan “Üç Maymun”un seçilmesi de önemli idi. Önümüzdeki yýl için yine katýlma daveti aldýk, eðer film yapabilirsek yine katýlýrýz."
|
|
62
|
|
|
|
Ý Resimlerimde Anadolu insanýnýn çilesini, derdini, umudunu, beklentisini gündelik yaþam içinde anlatmaya çalýþýyorum. Tabi ki zaman zaman ele aldýðým konular benim yaþadýðým çevreden halk yaþantýlarý olduðu için anýlarý gözümde tekrar yaþama imkaný buluyorum.”
|
|
63
|
|
|
|
"30 yýldan beri tiyatronun içindeyim. Tiyatroyu hep amatör ruhla yaptýk. Fedakârlýklar içindeyiz. Devlet mercilerinin bize yöneldiðini hiç görmedim. Þu ana kadar hiç kimse bize, “Ne yapýyorsunuz? Bir yardýma ihtiyacýnýz var mý? Sizin için ne yapabiliriz?” diyen hiç olmadý. Bu ülkede sanata ve sanatçýya deðer verilmiyor. Sanatsal etkinliklerin çoðu bireysel fedakârlýklarla zoraki yapýlýyor. Herkes kendi imkânlarýný zorluyor. Tiyatro, zor bir sanat." |
|
64
|
|
|
|
Nasýlsýn caným?
-Berbat!
-Aa, neden berbatsýn?
-Ýflas ettim...
-Çok kötü!..Üzüldüm...
-Nasýl mý? Hayatý çok seviyorum, ama hayat beni sevmekten vazgeçti.
-Aaa, bu ne demek oluyor þimdi?
-Duymadýn deðil mi?
-Neyi? |
|
65
|
|
|
|
O yýllar televizyonlarda yayýnlanan ve Mehmet Ali Erbil’in de rol aldýðý bir komedi dizisi vardý. Ýþte biz bu diziden esinlenerek birbirimize “kuzen” demeye baþlamýþtýk.
Uður Dershanesi’de uzun yýllar birlikte ayný odayý paylaþtýk. |
|
66
|
|
|
|
KÖY ÇOCUKLARI KÜTÜPHANELERÝ OLUÞTURMA, KÜLTÜR-SANAT VE DAYANIÞMA DERNEÐÝ adý altýnda köylere ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANESÝ adý altýnda KÖY KÜTÜPHANELERÝ kuruyoruz.
|
|
67
|
|
|
|
Kimse özgürüm diye baþkasýnýn özgürlüðünü çalmaz ve hastalýklý ruhlar akýlcý zenginliðe dönüþür/se bir gün... ve en önemlisi de SAVAÞ lar olmaz..
|
|
68
|
|
|
|
Milli Bütünlüðümüzle Varýz!
01 Adana Ýl Kültür ve Turizm Müdür Sabri TARÝ Ýle Röportaj |
|
69
|
|
|
|
Þoförün hemen yanýnda ki koltuða iliþir iseniz de þoför ile sohbet etme imkanýnýz olacaktýr haliyle... Havadan, sudan, dereden, tepeden konuþsanýz da çok da fazla lafa tutmayýn ki þoför beyin de dikkati daðýlmasýn, sonrasýnda da kaza yapmasýn... |
|
70
|
|
|
|
Ýnsaný ne mutsuz eder?.. Ne çok neden var saymaya kalksak…’Ýnsaný ne mutlu eder ?’sorusunun cevabý ise göreceli. Kiþiden kiþiye deðiþir mutluluðun tarifi. Bu nedenle mutluluðun resmini çizmek çok zor belki de…Beklentilerimiz farklý.
|
|
71
|
|
72
|
|
|
|
Prof Dr Necati Demir, öðrencilere Atatürk’ün “Türk genci atasýný tanýdýkça daha önemli iþler yapacaktýr” deyiþini hatýrlatarak kendimizi tanýmadýðýmýzý, bu nedenle dünyanýn da bizi tanýmadýðýný belirtti. Eðitimimizin daha ziyade medyatik olduðunu, Türk Kültürünü yeteri kadar tanýmadýðýmýzý söyledi. |
|
73
|
|
|
|
Alabildiðine derin bir mavi denizdir, O.
Ama üzerinde gezinen gemileri sýðlýklarýnda yüzdürebilecek kadar da naif bir deniz. Derinliðini gösterirken el veren, bir o kadar da öðretendir. Ama siz ister istemez daha derinlerine gitmek istersiniz.
Bu doðal çekimidir O’nun. Elinizde olmadan kapýlýrsýnýz dalgasýndaki akýntýya. |
|
74
|
|
|
|
Trabzon’da ‘basýn’ deyince akla gelen ilk isimlerden biridir Nevzat Yýlmaz… Çünkü o, Trabzon’un en eski gazetecilerinden biridir. O, çocukluðundan beri gönlünü gazeteciliðe vermiþtir. Ortahisar’daki küçük matbaasýnda büyük iþler yapan bir dost simadýr O…
|
|
75
|
|
|
|
Özdemir Nutku – Bir gün anneannem bana, “sen tiyatro nedir biliyor musun?” diye sordu. Hayýr, bilmiyorum deyince, iþte bu hikayelerde anlatýlanlar insanlar tarafýndan canlandýrýlýyor dedi. Peki, görmek ister misin deyince tabii, görmek isterim dedim. Biz o zamanlar taaa, Kadýköy Acýbadem’de oturuyorduk. Oradan bir arabaya biniyor, Haydarpaþa iskelesine gidiyorduk. Oradan vapura biniyorduk. Karaköy’e geliyor, Karaköy’de tünele biniyor. Tünel’den tiyatroya gidiyorduk yani, yani benim için uzun bir “Ay Yolculuðu” gibi bir þeydi. Ýþte, o ilk tiyatroya gidiþimde, ilk defa Tünele binmiþtim. Orada, Tünel’de çok zangýrtýlý gürültülü bir þeydi, bayaðý korkmuþtum. O da bana ayrý bir serüven olmuþtu. Sonra, gece ayný serüveni ben bir kere daha yaþamýþtým. Daha ilkokul birinci sýnýfa gidiyordum ve benim için çok maceralý bir gün olmuþtu.
|
|
76
|
|
|
|
M. Altan: Samimiyetiniz, manevi güzelliðinizin içindeki onurlu duruþunuz, þiir adýna verdiðiniz emek dolu çalýþmalar size ulaþmam için en güzel ayrýntýlardý... Sayýn Ayþenur Yazýcý çok çok teþekkür ederim verdiðiniz emek zaman ve paylaþým için… |
|
77
|
|
|
|
eþimi hastanede býrakamadýk, hem ölenlerden hemde oradaki hasta yaklaþýmlarý çok fenaydý..üç kez hayata gidip geldi..kanser ilaçlarý zor ilaçlardý..
ve biz doktor la görüþerek eve gelmek istedik ve ona moral kazandýrdýk..
yoksa doktorlar yaþamaz, sayýlý |
|
78
|
|
|
|
"...Belki oturduðunuz yerden dünyayý sarsacak bir müzik eseri besteleyebilir, bir akým açacak resim yapabilir ya da nobel alacak kitap yazabilirsiniz ama sinema yapamazsýnýz...." |
|
79
|
|
|
|
"Kýzý kökten, þarabý küpten alacaksýn!" |
|
80
|
|
|
|
O benim çocukluðumun siyah beyaz filmlerinin vazgeçilmez jönüydü. Kimi zaman mahallemizin harbi delikanlýsý, ailemizin beyefendi oðlu ve çoðunlukla genç kýzlarýn uðruna beyaz mendiller eskittiði yürek deleni. Hangi koþulda olursa olsun hep hayallerimizin kahramaný, filmlerin esas oðlanýydý. Cikletlerden çýkan artist fotoðraflarýnýn en kýymetlisi. Kartlarý deðiþ tokuþ ederken bir yerine üç fotoðraf aldýðýmýz kýymetlimiz. Tabii o zamanlar Yeþilçamýn harbi delikanlýsý Fikret Hakan’ýn þair ve öykücü olduðunu bilmiyorduk. Ýþte çocukluk deyin, cahilliðimizi hoþ görün. Romana soyunduðunu ise yeni öðrendik. |
|