..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþama karþý sýmsýcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Türkiye > Celal Odabaþ




1 Mart 2010
Yürek Yarasý  
Erzurum Beni Çaðýrýyor.

Celal Odabaþ


Çok heyecanlýydým. Yýllar sonra ömrümün en güzel yýllarýnýn geçtiði Erzurum’a gidiyordum. Yol boyunca hayatým bir film gibi canlandý zihnimde. Heyecandan tir, tir titriyordum. Aradan çok uzun yýllar geçmiþti. Daha önce de bu yolda çok otobüs yolculuðu yapmýþtým; ama bu kez durum çok farklýydý. Bir taraftan hasretin vuslata dönüþeceði anýn hayaliyle heyecanlanýyor, öte yandan aradan geçen yýllarýn birçok güzellikleri de alýp götürmüþ olabileceðinden tedirginlik duyuyordum. Mutluluðu ve hüznü bir arada yaþýyordum.


:BIFI:
ERZURUM BENÝ ÇAÐIRIYOR.

ERZURUM BENÝ ÇAÐIRIYOR.

Çok heyecanlýydým. Yýllar sonra ömrümün en güzel yýllarýnýn geçtiði Erzurum’a gidiyordum. Yol boyunca hayatým bir film gibi canlandý zihnimde. Heyecandan tir, tir titriyordum. Aradan çok uzun yýllar geçmiþti. Daha önce de bu yolda çok otobüs yolculuðu yapmýþtým; ama bu kez durum çok farklýydý.
Bir taraftan hasretin vuslata dönüþeceði anýn hayaliyle heyecanlanýyor, öte yandan aradan geçen yýllarýn birçok güzellikleri de alýp götürmüþ olabileceðinden tedirginlik duyuyordum. Mutluluðu ve hüznü bir arada yaþýyordum.
Yol uzadýkça uzuyor bir türlü bitmek bilmiyordu. Uyuya bilsem belki zaman çabuk geçecekti ama duyduðum heyecan göz kapaklarýmýn kapanmasýna mani oluyordu. Otobüsün penceresinden sürekli dýþarýyý seyrediyordum ama sanki hiçbir þey ilgimi çekmiyordu. Bakýp ta görmediðini hissettim. Tamamen düþüncelerime yoðunlaþmýþtým.
Otobüs Kýzýldað eteklerinde bir dað lokantasýnda mola verdi. O kadar kaptýrmýþtým ki kendimi geçmiþime ve hayallerime, omzuma dokunan bir elle irkildim.
Muavin:
-     Aðabey mola yerine geldik. Dedi.
Kendimi iyice þartlandýrmýþtým. Lavaþ ekmeðe lor dürecek karnýmý öyle doyuracak, Dabakhane çeþmesinden kana, kana su içerek susuzluðumu öyle giderecektim.
Hiçbir þey yemedim, içmedim. Bir ara bir bardak çay içmek istedim ama ondanda vazgeçtim. Her þeyimi Erzurum’a göre programlamýþtým adeta. Kýsa bir moladan sonra otobüs tekrar yola koyuldu.
Yollar sanki hiç deðiþmemiþti. Virajlarý, köprüleri, hatta kayalarý aðaçlarý tek, tek hatýrladým. Her ayrýntý da bir aný gizliydi.
Ilýca da bir yolcu indi otobüsten. Kim bilir belki o da yýllarýn hasretini bitirmeye gelmiþti. Onun yerine koydum kendimi. Kalbim daha hýzlý çarpýyordu. Kalp atýþlarým duyuluyor mu diye bir ara yanýmda oturan yolcunun yüzüne baktým çekinerek. Allahtan o uyuyordu.
Erzurum Ilýca’ya doðru geliþmiþ büyümüþ. Yeni bir þehir kurulmuþ sanki.
Kýþ kapýda mevsim Sonbahar onun için þehrin üzerinde yoðun bir sis var.
Dýþarýda dondurucu bir soðuk vardý. Kar yoktu ama yerler beton gibi donmuþtu.
23 saatlik bir yolculuktan sonra Erzurum’ a ayakbastým. Taksiye binmedim. Elimde küçük ve hafif bir valiz vardý. Uzun süre kalamayacaðým için fazla bir þey almamýþtým yanýma.
Böyle bir seyahat planlamamýþtým önceden. Bir sabah uyandýðýmda; hemen, hemen her gece gördüðüm bir rüyanýn etkisi ile alelacele yola koyuldum.
Ailemizden kimse kalmamýþtý Erzurum’da. Geçim gailesi dünya telaþý herkes bir yerlere göç etmiþti.
Kardeþim gibi sevdiðim arkadaþlarým dostlarým ve Erzurum’un manevi havasý vardý beni oraya çekip götüren. Gençliðim ve delikanlýlýðýmýn en güzel anýlarý vardý. Hayallerimin ve sýk, sýk gördüðüm bir rüyanýn peþine düþüp gelmiþtim. O yüzden onca iþimi gücümü ailemi býrakýp aniden niçin böyle bir seyahate çýktýðýmý sorgulama ihtiyacý da duymamýþtým.
Oteldeki odamda kaloriferler yanýyor oda sýmsýcaktý. Farkýnda deðildim ama yol hayli yormuþtu. Yolculuk esnasýnda da uyuyamamýþtým. Bu yüzden bitkin bir haldeydim. Duþumu alýp yataðýmýn üzerine uzandým ve derin bir uykuya dalmýþým. Oysa bir an önce giyinip kendimi Erzurum’un caddelerine, sokaklarýna atmak ve anýlarýmla yüzleþmek istiyordum.
Sabah ezaný okunuyordu. Ezan sesi ile uyandým. Yine ayný rüyayý görmüþ kan ter içinde kalmýþtým. Çabucak abdest alýp giyindikten sonra Lalapaþa Camiinin yolunu tuttum.
Erzurum’a geldiðim için artýk o rüyayý görmeyeceðimi düþünüyordum. Rüyamda sürekli beni Erzurum’a çaðýrýyorlar. Acele etmemi söylüyorlardý. Rüyamda bu çaðrý üzerine yalýn ayak baþý açýk yollara düþüyor ama bir türlü gidemiyordum. Bu arada kan ter içinde kalmýþ olarak müthiþ yorgun bir þekilde uyanýyordum. Ayný rüyayý yine gördüðüm için camiye giderken bir taraftan da sürekli gördüðüm bu rüyayý düþünüyordum.
“Sen hayýrlara tebdil et yarabbi” diyerek camiye doðru yürüyordum.
Gün aðarýnca Adrurrahman Gazi Hazretlerini, Ebu Ýshak hazretlerini, Habip Baba Türbesini ve diðer Allah dostlarýnýn kabirlerini ziyaret edecektim.
Hava baya soðuktu yolda üþüdüðümü hissettim. Hazýrlýksýzdým kalýn giysiler ve palto almamýþtým yanýma. Maðazalar açýlýnca giyecek bir þeyler alayým diye düþündüm.
Mimar Sinan’ýn nadide eserlerinden olan Lalapaþa Caminin kapýsýndan içeri adýmýmý attým. Etrafa þöyle bir göz gezdirdim. Hemen, hemen her þey ayný duruyordu mihrap, minber, vaaz kürsüsü, avizeler her þey. Gönlümü bir huzur kapladý. Yanýp tutuþtuðum vuslatýn kapýsý aralanmýþtý sanki. Cemaate þöyle bir baktým hiç tanýdýk sima yoktu içlerinde. Tanýdýk kimseyi göremeyince biraz hüzünlendim. Aradan 20 küsur sene geçti, ne bekliyordun diye kafamý hafifçe saða sola salladým. Adeta geç kalmýþlýðýn piþmanlýðýný yaþýyordum.
Cemaatle sabah namazýný kýldýktan sonra camiden çýktým. Hava aydýnlanmýþtý. Caminin yanýndaki çay ocaðýna gittim. Kendimi yabancý gibi hissediyordum. Henüz tanýdýk kimseye rastlamamýþtým. Otobüste gelirken aklýmdan geçen; bir þeylerin deðiþmiþ olabileceði ihtimalinin hüznünü yaþamaya baþlamýþtým. Bu duygulardan kurtulmak ve özlediðim Erzurum’u bir an önce doya, doya yaþamak için bir parça simitle yudumladýðým mis gibi çayý hýzlý bir þekilde içerek oradan ayrýldým.
Cumhuriyet caddesinden Taþmaðazalara doðru yürümeye baþladým. Dükkânlar henüz açýlmamýþtý ama yolda az da olsa insanlarla karþýlaþýyor ve selamlaþýyordum. Selamlaþýyordum ama henüz bir tanýdýða rastlamamýþtým.
Tanýmadýðým bu insanlarla selamlaþmam bana yýllar önce Erzurum’dan göç ederek yerleþtiðim Akdeniz sahilindeki o zamanýn küçük fakat cennet gibi güzel bir ilçesinde yaþadýðým, içimi burkan bir olayý anýmsattý. O anki duygularýmý hatýrlayýp gülümsedim.
Ailem ve çocuklarýmla birlikte göç ettiðim bu þirin ilçedeki ilk günlerimdi. Yine böyle bir sabah erken vakitte evden çýkmýþ çarþýya gidiyordum. Caddeler tenha ve sessiz. Yürüdüðüm kaldýrýmda karþýdan yaþlý bir adam geliyordu. Karþý karþýya geldiðimizde alýþýk olduðumuz minval üzere yaþlý adama: ”Selamünaleyküm” diyerek selam verdim. Adam hiç beklemediði bir þey duymuþ gibi þaþýrmýþ bir halde bana: “Sen beni tanýyor musun?” Diye karþýlýk vermiþ ve yürüyüp gitmiþti. Onun bu tavrý beni hayretler içinde býrakmýþtý. Daha büyük bir þaþkýnlýk içindeydim. “Allah, Allah ben nereye gelmiþim yahu.. Allah’ýn selamýný vermek için illa tanýmak mý gerekiyor?” Diyerek þaþkýnlýðýmý, biraz da sanki piþmanlýðýmý daha ilk günlerde yaþamaya baþlamýþtým.
Ulu Cami’nin karþýsýna gelmiþtim. Karþý kaldýrýmdan Ulu Cami’yi ve yanýndaki Çifte Minareleri bir süre uzaktan izledim.
Hemen sol tarafýnda kaleye giden sokaðýn baþýnda Ebu Ýshak Hazretlerinin türbesi vardý. O zatý ziyaret edecektim. Bir an kafamdaki düþüncelerimden sýyrýldým ve “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek türbenin kapýsýndan içeri girdim.
Ýçeride aksakallý bir dede vardý o da dua ediyordu Hazretin ruhuna. Ben de bildiðim sureleri okuyup mahrumun ruhuna hediye ettim. Bu ara da onunda hikâyesin de konu edildiði Ketenci Zade hakkýnda yazýlmýþ bir þiiri hatýrladým. Ketenci zade Mehmet Rüþtü Efendi adýnda bir zatýn yaþadýðý bir hadiseyi manzum olarak anlatan bir þiir. O þiiri hatýrlamaya çalýþýyordum.

Erzurumlu Ketenci zade Mehmet Efendi,
Hýzýr aleyhisselamý çok görmek isterdi.

Her daim bu aþk ile yanýp tutuþuyordu,
Dua ederek, bir gün görmeyi umuyordu.

Ýçindeki bu arzu, gün geçtikçe büyüyor,
Ketenci zade bunu hocasýna soruyor.

…………………………………………..
…………………………………………..

Rivayete göre, Hýzýr Aleyhüsselam, Ýlyas Aleyhüsselam ve iskender-i Zülkarneyn, birlikte (Ab-u Hayat) aramaya çýkmýþlar. Ve bir müddet sonra “Karanlýklar ülkesine dalmýþlar”. Hýzýr ve Ýlyas Ab-u hayat suyunun kaynaðýný bulup içmiþler. Fakat iskender’e söylememiþler.
Hýzýr’ýn suyu benem
Ab-ý Hayat Bendedir
Kevserden Ýçen gelsin.
Kadru berat bendedir.
Hýzýr ve Ýlyas’ýn sað olduðuna ve yaþadýðýna inanýlmaktadýr. Hýzýr karada, Ýlyas da denizde, yardýma muhtaç olanlarýn imdadýna yetiþirler.
Anadolu da ’ da halk geleneklerinde yaþamýþ olan Hýdýr Ellez ‘in insanlarýn arasýna karýþarak mucizevi yardýmlarda bulunduðuna her zaman inanýlýr. “ Kul sýkýþmayýnca Hýzýr yetiþmez” veya “Hýzýr gibi yetiþti” gibi söylemler hala kullanýlmaktadýr.
Hýdrellez gecesi Hýzýrýn uðradýðý yerlere ve dokunduðu þeylere feyiz ve bereket vereceði inancýyla, sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme gibi adetler de uygulanýr.
Hýdrellez gecesi bereket vereceði inancýyla yiyecek kaplarýnýn, ambarlarýn ve para keselerinin aðýzlarý açýk býrakýlýr.
Ev, bað-bahçe, araba isteyen kimseler, Hýdrellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlar ya da resmini çizerlerse Hýzýr’ýn kendilerine yardým edeceðine, dileklerinin yerine getirileceðine inanýrlar.
Hýdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygýn olarak uygulanan geleneklerdendir.
Bahtlarýnýn açýlmasý için kýzlar bu geceden gül dallarýna kýrmýzý bezler baðlayýp, gül dibine yüzükler atarlar.
Bunlarý düþünürkenki durgunluðum ve ruh halim yüzüme vurmuþ olacak ki, ihtiyarýn dikkatini çekmiþ.
-     Hayýr mý bey biden bire çok durgunlaþtýn. Rahatsýz mý san? Diye sordu.
Ýhtiyarýn sesi ile irkilerek hayal âleminden sýyrýldým. Biraz kekeleyerek:
-     Yok, dede yok bir þeyim iyiyim. Diye cevap
verdim.
Birkaç saniye sessiz kaldýk. Hatýrlamaya çalýþtýðým bu þiirin gerçek hikâyesini bilmek istiyordum. Aradan çok uzun yýllar geçmiþ. O günleri yaþamýþ insanlar þimdi aramýzda deðiller ama kulaktan kulaða anlatýlmýþ olma ihtimali var. Þu dedeye bir sorayým diye aklýmdan geçirdim ve sordum.
-     Dede, Ketenci zade’yi duydun mu hiç. Onu anlatan bir þiir okumuþtum da…
Daha soruyu tamamlayamamýþtým ki; yaþlý adam tebessüm ederek anlatmaya baþladý.
“Ketenci Zade Mehmet Rüþtü Efendi gençlik yýllarýnda Hz.Hýzýr’ý görmek ve onunla tanýþmak için yanýp tutuþmaktadýr. Bu dileðini hocasýna anlatýr ve ondan yardým ister.
Hocasý da her seferinde oðlum daha çok gençsin elbet görürsün sabret diye cevap verir. Ama onun içindeki bu sevda hiç eksilmez.
Bu isteðini hocasýna her fýrsatta tekrarlar ve ondan yardým etmesini yol göstermesini talep eder. Nihayet bir gün hocasý Mehmet efendiye “ Bek evladým Kýrk gün hiç aksatmadan sabah namazlarýný Ulu Cami de cemaatle birlikte kýlacaksýn. Kýrk gün sonra inþallah görürsün Hýzýr alehisselamý der.
Mehmet Efendi bu cevaba çok sevinir ve sabah namazlarýný her gün cemaatle Ulu Cami de kýlmaya baþlar. Müezzinlik yapar caminin temizliðine filan yardým eder Otuz Dokuz gün böyle devam eder. Kýrkýncý gün geç kalýr bir de uyanýr ki namaz vakti geçmek üzere. Acele edip abdest alýr ve camiye koþar. Cemaat namazý kýlmýþ dua etmektedir. Büyük bir piþmanlýkla arka tarafta tek baþýna sabah namazýný kýlar ve cemaatle birlikte dýþarý çýkar. Tarifi mümkün olmayacak þekilde üzgün ve piþmandýr. Yaþlý bir pirifâni yanýna gelir ve sorar:
-     Evladým hayýr mý neden böyle üzgünsün?
Mehmet Efendi olanlarý anlatýr. Yaþlý adam da onu teselli için:
-     Üzülme elbet görürsün. Þu karþýdaki türbede kimin mezarý var bilir misin?
Ketenci Zade:
-     Ebu Ýshak Hazretlerinin. Diye cevap verir
-     Hadi gidip ona bir Fatiha okuyalým. Kendisi benim asker arkadaþýmdý. Çok muhterem bir zattýr. Der ve birlikte yürür türbeye girerler. Ketenci Zade olanlardan bi haber. Hýzýr alehisselamý göremeyecek olmanýn üzüntüsü ve piþmanlýðýný yaþamaktadýr.
Bir ara yaþlý adamýn söylediði “ O benim asker arkadaþýmdý.” Sözü kafasýnda þimþek gibi çakar. Ýhtiyara doðru döner fakat yanýnda kimseyi göremez. Sokaða fýrlar bir aþaðý bir yukarý ortalarda kimseler yok.
“O günden beri belki bir daha görebilirim diye her sabah namazýndan sonra Ebu Ýshak Hazretleri’ni ziyarete devam etti.” Derler.
Türbeden önce ben çýktým. Bir müddet bekledim. Ýhtiyarýn çýkmadýðýný görünce tekrar içeri girdim. Türbede kimse yoktu. Tüylerim diken, diken oldu. Sanki Ketenci Zade’nin yaþadýklarýný bu kez ben yaþýyordum.
Sarhoþ gibi, nereye gittiðimi bilmeden bir süre yürüdüm.
Bir anda Rüstem Paþa Çarþýsý’nýn Taþ Hanýn önünde buldum kendimi.
Erzurum’a gelirken arkadaþlarýmýn verdikleri Oltu taþý tespih v.s. sipariþler aklýna geldi. Onlarý almak için Taþ Handan içeri girdim.
Hala sarhoþ gibiydim. Zihnim bulanýk anlamsýzca dükkânlarýn vitrinlerine bakýyordum.

“AÐABEY, ÞU KARÞI DÜKKÂNDAKÝ ARKADAÞI TANIYOR MUSUN?”

18 -19 yaþlarýnda bir genç, beni dükkânýna davet etti. Ýçeri girdim. Çayýmýzý yudumlarken bir süre sohbet ettik. Sonra, arkadaþlarýn sipariþlerini almak için listeyi bu genç esnafa verdim.
Delikanlý bir kaç parça malý kendi vitrininden ayýrdý.
Ýþte o an olan oldu. Sanki zaman makinesi çalýþtý. Benim için ikinci þok dalgasý geldi. O yiðit temiz yüzlü delikanlý:
-     Aðabey, þu karþý dükkândaki arkadaþý tanýyor musun?
-     Evet, þahsen tanýyorum.
-     Geçenlerde aðabeyi vefat etti. Altý yetim çocuk onun bakýmýna muhtaç. Son günlerde iþleri de iyi deðil. Belki ekmek parasý dahi yok.
-     Ýstersen senin geriye kalan sipariþleri de ondan alalým. Dedi.
Bu teklif karþýsýnda bütün hücrelerimin titrediðini ve çok þiddetli bir depreme maruz kalmýþ gibi sarsýldýðýmý hissettim. Gencecik delikanlýnýn üstün ahlâký ve asil davranýþý karýsýnda eridiðimi, yok olduðumu hatýrlýyorum.
O birkaç dakika bana Bir asýr gibi geldi. Tabi ki, bu beklenmeyen davete uyarak diðer sipariþleri de iþaret edilen dükkândan aldýk.
Hani kurgu bilim filmleri vardýr. Zaman tünelinden geçirerek kimi zaman 100 yýl geçmiþe, kimi zamanda geleceðe götürürler insaný.
Ýþte böyle bir zaman tünelinden geçerek,100 yýl 150 yýl öncesine uzanan bir yolculuðun baþýnda gibiydim.

“1071 de Sultan Alparslan’la birlikte Malazgirt’te Cuma namazý kýlýp, Bizanslýlara karþý kýlýç sallamak. Söðüt’te Osman Gazi’nin otaðýnda bulunup, koskoca bir imparatorluðun doðuþuna þahit olmak. Þeyh Edebalý’dan feyiz, Taptuk Emre’den ders almak. Yunus Emre’den sevgi ve hoþgörü, Mevlana Hazretleri’nin gönül pýnarýndan su içip, Hacý Bektaþi Veli’nin tasavvuf sofrasýnda karýn doyurmak. Ve silah arkadaþý olup Ulubatlý Hasan’a Fatih Sultan Mehmet Han’la Ýstanbul’u fethetmek. Sonra sade bir vatandaþ olarak Anadolu’dan Ahi Evren Ocaðý’nda peþtamal kuþanýp demir dövmek, ipek ölçmek, þeker tartmak. Kýsacasý Ahi olmak, esnaf olmak. Ama Ýslam ahlaký ile mücehhez “ Komþusu aç iken tok yatan bizden deðildir.”Hadis-i þerifine yürekten baðlý insan olmak.
Müþterisini aldatan deðil, hileli mal satan, eksik ölçen, noksan tartan deðil. Kendi malýný satmak için komþusunun malýný karalayan, kötüleyen deðil. Hele, hele komþusunun dükkânýnýn içinden müþteriyi çalýp kendi malýný satmayý hüner sayan biri olmamak.
Sabah dükkânýný açýp, siftah ettikten sonra kendisine gelen ikinci müþteriyi “ Ben siftah ettim. Komþum henüz siftah etmedi. Ondan alýþ-veriþ yapýnýz.” Diyebilen, imanlý ve ihlâslý bir tüccar olmak. “

Böyle bir zaman tünelinden geçerek, rüyada deðil, gerçek hayatta; asýrlar öncesine giderek geçmiþi yaþýyordum sanki.
Birkaç yabancý lisan bilen uyanýk tezgâhtarlarýn, simsarlarýn, komisyoncularýn; neredeyse birbirilerinin dükkânýnýn içerisinden müþterilerini çalan hanutçularýn cirit atýðý bir turistik ilçeden gelmiþtim buraya.
Þok üstüne þok yaþýyordum. Hiç konuþmadan bir süre oturdum. Bir çay daha istedim. Çayýmý içtikten sonra dükkândan ayrýlýp Taþ Hanýn içerisinde dolaþmaya baþladým.
O tarihi yapýnýn dýþýndaki koþuþan, konuþan insanlarý, gelip geçen otomobilleri görünce tekrar bu güne döndüðümü anladým.
Bir süre Taþ Han’ýn kapýsýnýn önünde bekledim ve düþündüm.
Duygularým karmaþýk. Sanki bir tercih yapmak zorunda hissediyordum kendimi. Kapýnýn bu tarafýnda geçmiþim, diðer tarafýnda geleceðim vardý. “Tercihimi gelecekten yana kullanmalýyým. Geçmiþin güzelliklerini geleceðe taþýmak, yaþamak ve yaþatmak için.” Diye mýrýldandým.
O tarihi yapýdan ayrýlarak bu güne yürüdüm.

Celal Odabaþ





.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Merhaba
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
1 Mart 2010
Paylaþým için teþekkürler...Saygýlarýmla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Globalizm

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
23 Nisan... [Þiir]
Anam Sizi Affetmez [Þiir]
Anadolu Destaný [Þiir]
Ey Oðul [Þiir]
Sessiz Mavi [Þiir]
Dalgalar [Þiir]
Akdeniz [Þiir]
Yürü Türk Evladý [Öykü]
Sevda, Sevgi, Aþk ve Sevgili [Eleþtiri]
Ýmf'nin Günah Galerisinden [Eleþtiri]


Celal Odabaþ kimdir?

Dünya'yý Türk Milliyetçiliði penceresinden izliyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
N.Fazýl Kýsakürek,A.Kabaklý,N.Atsýz,Yunus Emre,Abdürrahim Karakoç


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Celal Odabaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.