Dünyada birbirinin eþi ne iki görüþ vardýr, ne iki saç kýlý, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Israrýný çok sevdim, beni çaðýrýþýndaki, beni görmek isteyiþindeki, “göster bana yüzünü” deyiþindeki ýsrarý. Verdiðin deðeri gösteriyordu bu, bana baðýmlý oluþun hoþuma gidiyordu, beni sevmen, tapýnman bana kendimi özel hissettiriyordu. Ve ne çok nefret ettim aslýnda bana “gel” deyiþindeki, “seni çok özledim, ne olur göreyim seni” deyiþindeki ýsrarýndan. Zora soktu beni, gelebilecek durumum olmadýðý halde, sana ait zamanlar yaratmaya çalýþmak, aslýnda senin hayatýndaki asli insanlarý ertelemeni ya da onlarýn zamanýndan çalmaný gerektiriyordu çünkü. Hayatýndaki birincillerden deðildim biliyordum, bana bu þekilde algýlatmaný hem çok sevdim, hem bu yalansýdan nefret ettim. Seninki acýtan, kanatan bir baðýmlýlýktý. Louis Althusser "Gelecek Uzun Sürer" kitabýnda karýsýný sabah masaj yaparken boðduðunu anlatýr. Oysa senelerini beraber geçirdiði bir aþktýr ama buna karýsýnýn ses çýkarmadan boyun eðmesi ve hatta çabalamadan ölüp gitmesi gibi, senin bana tutku derecesinde baðlýlýðýn canýmý acýtýyordu, bazen kýskacýnýn etimi kopardýðýný hissediyordum; ama bundan mazoþist bir zevk alýyordum ve ses çýkaramýyordum. Varlýðýn benim için önemliydi. Bu kadar net ifade etmen düþündüklerini, hissettiklerini... Bazen beni kötü etkilese, hatta kendimi deðersiz biri gibi görmeme neden olsa bile, bu denli cesur olduðun için, hayranlýk duymaktan alýkoyamýyordum kendimi. Beni kanatman, hayatýmda bana kimsenin kullanmadýðý kelimeleri kullanman, beni çok sevdiðini söylemen ve hatta tanrýça gibi tapýnman hoþuma gitti. Benimki salt süper egodan baþka bir þey deðildi, bunu da sana defalarca itiraf ettim. Bunu aslýnda çok sevdim, ayný zamanda bundan ölesiye nefret ettim. Senin bana bunca baðlý oluþuna, benim bir tanrýça edasýyla izin verip sessiz kalmam, bundan inanýlmaz derecede zevk alýp, buna neredeyse baðýmlýlýk derecesinde ihtiyacým olduðunu düþünmemden nefret ettim. Kendimi inanýlmaz derecede zayýf, ikiyüzlü ve yalnýz hissettim. Konuþmalarýmýzýn orta yerinde, hele de belki tartýþmanýn en hararetli yerinde, gitmeni sevdim; çünkü kalsaydýn, çok daha kýzdýrabilirdik birbirimizi, sen giderek zaman kazanýyordun, toparlanmamý saðlýyordun, bir anda aslýnda gereksiz bir tartýþmanýn ortasýnda hissediyordum kendimi. Bir yandan da nefret ettim bu halinden bana göre tartýþýlarak çözümlenmeliydi her þey. Seni hastam gibi gördüm, iyileþmen için elimden geleni yaptým ve baþarýlý olduðumu da düþünüyordum; ama sen hastalýktan ne yazýk ki, doktoruna âþýk olarak kurtuldun; belki de daha onulmaz hastalýklarýn pençesine düþtün. Bunu hiçbir zaman söylememeni çok sevdim ama bir yandan da seni onulmaz bir hastalýðýn pençesine atmama izin verdiðin için, nefret ettim senden. Belki söyleseydin ben de kendime çekidüzen verebilirdim, farkýna varabilirdim bazý þeylerin; ama öyle iyiydin ki ben bunu çok sevdim. Bir yandan nefret ettim bu kadar iyi olmandan. Çünkü birden bire “yeter artýk” deyiþini, bana þimdiye dek hiç göstermediðin için bilemedim tahammül sýnýrýný, belki göstersen bu kadar üstüne gitmezdim ben de kim bilir? Ýlk zamanki konuþmalarýmýzdan birini hatýrladým þimdi: —Eskiden farklý biriydim ben. O ben deðildim. Belki bu bile ben olmayabilirim, dedin —Ne demek þimdi bu? dedim. —Derinlerdeki ben ortaya çýkana kadar bu benle idare edeceksin o kadar, ben de onunla idare ediyorum çünkü... Bir an, biliyorum ki zamanýn statükosu paramparça etmeden bulacaðým kendimi bir yerde. —Aradýðýn kendin deðilsin bunu hiç düþündün mü? dedim sana. —Kendimi bulurken benim sürecimi takip eden ve bunu kendi çapýnda yönlendiren arkadaþlara da ihtiyaç duyabilirim elbette. Bunlardan birinin de sen olman belki süreci hýzlandýracaktýr, bu da farklý bir yorum tabii, o aradýðým ben miyim bilmiyorum, ama bu ben deðilim, dedin. —Aradýðýn sen deðilsin, sana benzerler aslýnda. Hep ne kadar biricik olduðumuzu düþünüp sonra da bize benzerler bulduðumuzda þaþýrýyoruz; ama Narkisos’un kendi suretine âþýk olmasý gibi aradýðýmýz aynadaki akislerimiz. Neyi ne kadar yansýtýyorsun sen, asýl onu sorgulamalýsýn. Aþk. Aradýðýn bu belki de; ama aslýnda o da kocaman bir yalan —-Yalan hayata dair en acýmasýz gerçektir aslýnda diye düþünüyorum. Yalanlarý küçümsememek gerek, onlar hayata gerçeklerden daha da hâkim çünkü. —Küçümsediðimi kim söyledi ki, aksine kocaman yapýp bazen beni yiyen canavarlara bile dönüþtürebilirim onu —Söyle beni de yesinler. —Yok, yemesinler, inan bana sevilesi deðil. —Ortada serseri mayýn gibi dolaþmaktan daha anlamlýdýr bir þey tarafýndan tüketilmek. —Yaptýðýn bu aralar kendine acýmak. —Ýlginç bir yorum; ama teknik olarak doðru görünse bile, bu þekilde yorumlamak biraz güç benim durumumu. Ýlk gün konuþmalarýmýzýn üstünden bir yýlý aþkýn zamanýn geçmesine raðmen söylediklerini, hala ayný þekilde, üstelik artan bir tutkuyla söylemeni çok sevdim ben, yalan deðildi çünkü söylediklerin. Her zaman sana “bu kadar iddialý laflar etme inandýrýcý olmuyorsun” dediðim halde aslýnda ayný þeyleri tekrar söylemiþ olmaný çok sevdim ben. Ayný zamanda nefret ettim ayný þeyleri tekrar etmenden. Çünkü senden istediðim benim dostum olmandý, aþýðým deðil. Oysa sen dostluðumu kabul etmiyordun beni âþýk çizgisine oturtmak istiyordun, sana söylemiþtim âþýk olamazdým sana. Dostum olsaydýn, sonsuza dek yanýmda olabilirdin. Senin sonsuza dek yanýmda olmaný istedim ben, âþýk olarak bir son olacaðý açýktý ve bunu esirgedin benden. Aradan birkaç ay geçtikten sonra da tarzýn deðiþmemiþti hatta daha da artmýþtý. Bir keresinde neden bu kadar üstüme geldiðini, neden konuþtuðumuz konunun sadece ben olduðumu ve neden tüm boþluklarýný benimle doldurmaya çalýþtýðýný sorduðumda bana dedin ki: “Elbette tek konu sen olacaksýn. Hayatýmý daha çok kapsayan baþka bir þey mi var yaþamýmda? Elbette varým yoðum, iþim gücüm tek konum sen olacaksýn. Çünkü ben hiçbir þeyi seni istediðim kadar istemedim. Ýstemem de. Sen benim hayatýmýn parçasýsýn artýk, ben senin bir þeyin olmasam da, sen benim her þeyimsin.” Bunun üzerine bu kadar iddialý konuþmamaný söyledim sana yapamayacaðýn þeyleri yapacakmýþsýn gibi ya da öyleymiþ gibi söyleme dedim. “-mýþ gibi duygularým olmadý hiç benim” dedin “çünkü seni tanýyana kadar duygularým yoktu, hissetmedim hiç bu þekilde, sadece sana özgü inançlarým var artýk benim.” Hayatýnýn merkezine beni oturtmaný sevdim. Geçmiþimi, þu anýmý ve geleceðimi sorgulamadan sadece beni ben olarak görmeni sevdim, ben sana göre dünyaydým ama kapsama alaným sadece kendi varlýðým kadardý, dünüm, yarýným yoktu. Olduðum yer kapladýðým alanla sana aittim ve bunun ötesinde hiçbir þeyi görmek duymak istemiyordun. Bir yandan da nefret ettim her þeye gözün kapalý olarak bakmandan, aný görmemenden, dünü reddetmenden ve yarýn olacaklarý farz etmemenden. Beni sadece tapýnýlacak bir beden olarak görmenden, ruhumu anlayamamýþ olmandan, sana baðýmlýlýðýmý aslýnda doldurulabilir bir boþluk olarak görmenden nefret ettim. Seninle her konuþmamda kasýk cinlerimi harekete geçirmiþ olmaný sevdim ben. Sanki senin kelimelerinle harekete geçiyorlardý, sesim çýkmýyordu “haydi devam et” diyemediðim gibi, “durma” da diyemiyordum, seviyordum konuþmaný onlarla, onlar da seni seviyordu. Ama bir o kadar da nefret ettim; kirli hissettiriyordu çünkü bana onlar kendimi. Onlara bu kadar yakýn durmandan da nefret ettim. Nereye nasýl dokunulacaðýný bilmen, tüm vücudumu titretmen, unuttuðum anýlarý hafýzamda canlandýrýyordu, inanýlmaz bir ten uyumumuz olacaktý, bunu biliyordum ve bunu hem sevdim, hem de nefret ettim. Defalarca gittim senden, defalarca kanadý yüreðim her seferinde, “bu kez tamam” dedim “benim etik deðerlerime göre bu iþ burada biter”; ama her seferinde dönüp arkama baktým, her arkama baktýðýmda oradaydýn ve her duraksamamda koþup yakaladýn ellerimi “býrakma” diye ve ben her seferinde kaldým. Bunun için de seni hem sevdim, hem de nefret ettim. Gittiðimde olmasaydýn orada unutmaya çalýþacaktým ve unutacaktým bir yerlerde seni; bu kadar uzamayacaktý, her uzayýþta daha fazla kanamayacaktým; ama anlamadýn sen, bunu anlatamadým sana. “Varlýðýn bile beni mutlu etmezken, yokluðunun nasýl mutlu etmesini bekliyorsun?” dedin ve ben iyileþmen adýna, her seferinde daha fazla sokuldum sana ve her sokulmam aslýnda benden bir parça kopardý attý. Bir gün sana —Hiç vazgeçmiyorsun deðil mi? demiþtim. —Bir þeyi istememin önkoþulu ondan vazgeçmeyi düþünmeyiþimdir aslýnda. Eðer ki; ihtiyacým olan þey eksikse hayatýmda olmasý gereken þeyleri tabi ki sonsuza dek isteyeceðim, dedin sen de. Ama dayanamadýn ve “Benim bir þeyi oldurmaya gücüm olmadýðýný düþündüm, gerisi boþ ve anlamsýz, bir þey bana raðmen oluyorsa, oluyor demektir, yapabileceðim fazla bir þey olmadýðýný görüyorum ve bu kez çok net gördüm. Bende yarattýðýn en güçlü his boþ konuþtuðum düþüncesi oldu en son. Acýmasýz bir rüzgârsýn sen. Daha fazla zayýf kalmak istemiyorum karþýnda. Duygularýmýn beni basit ve hýzlý terk edebilmesini isterdim aslýnda. Ýsterdim ki bir bakayým aslýnda seni sevmiyormuþum. Bir yanýlsamaymýþ tüm hissettiklerim. Ýstediklerim bir yalandan, anladýklarým bir yanýlsamadan ibaretmiþ. Hayatýmýn istediklerime verdiðim emekle geçen döneminin rüyaymýþ gibi geride kalmasýný isterdim aslýnda. Ben bu deðilim. Tanýyorum artýk kendimi. Bu yüzden bir süredir kendim de dâhil kimseyi kandýrmamak için daha çok kendimi tanýmaya adadým kendimi. Özetle eðer bir anlam ifade edecekse, seni seviyorum, ama ikimizin aynadaki yansýmasýndan çok emin deðilim. Sana býrakmaya karar verdim kendimi ve ayna yanýlsamalarýmý. "al beni ne yaparsan yap" hepsi bu kadar aslýnda.” Dedin ve bu kez gitmeme izin verdin ve baktýðým yerde olmadýn, aslýnda sen benden gittin. Sanki bir þarký öyküsüydü yaþadýklarýmýz, gittiðinden beri senin de çok sevdiðin bu þarkýyý, dinliyorum ve mutlu olmaný diliyorum. alev alev yanýyorum buzlarým çözülüyor aþka gardým düþüyor, tutamýyorum korkuyorum bakýþlarýn çarpýnca bana birbirimize birkaç aþk kadar geç kalmýþ olmasaydýk hep yanlýþ gidenlerin ardýndan yorulmasaydýk sen ýþýðýný arayan güzel günebakan ben tozuna dumanýna hasret bir enkaz alev alev yandýðým doðru küllerinden doðar mýyým sana doðru kendimi arýyorken olmaktan korktuðum yerdeyim sendeyim al beni ne yaparsan yap!..
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © rey'an yüksel, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |