"Hayat, iyi bir dramadır; sadece kostümleriniz biraz kirlenir ve son perdede kimse alkışlamaz." - Oscar Wilde (Kurgusal)"

Türkiye de Yargı 27 Mayıs Darbesi İle Birlikte Bir Anda Guguk A Dönüştü ve Meydana Gelen Hasar Bir Daha Asla Tam Anlamıyla Giderilemedi

27 Mayıs Darbe Hukuku

yazı resimYZ

14 Mayıs 1950 günü; Cumhuriyet in kurucu partisi CHP nin kesintisiz, 27 yıllık tek partili iktidarına, yapılmış olan genel seçimler ile son veriliyor ve Demokrat Parti Türkiye nin siyasî yönetimini ele alıyordu.

Bu seçim sonucu, başta Genel Kurmay Başkanlığı olmak üzere, ülkenin, askerî ve sivil bürokrasisince aslâ kabul edilemez bir sonuç olarak düşünülüyordu. Atatürk ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanlığına getirilmiş olan ve o güne kadar 12 yıldır bu makamda oturan, ancak seçimi kaybeden Millî Şef leri İsmet İnönü yü teselli etmek için daha o gün kapısını çalacaklardı.

Seçim sonuçlarından son derece rahatsız olan üst komutanlar sıcağı sıcağına; 12 Mart 1971 muhtırası sonrasında Nihat Erim Başkanlığında kurulacak hükümetin Başbakan Yardımcısı olacak, ancak o gün bir muvazzaf subay olan Sadi Koçaş aracılığıyla, İnönü' ye, 'seçimlere komünistler hile karıştırdı' gerekçesiyle, sonuçlara müdahale edelim mesajını yolladılarsa da, İsmet İnönü bu teklife hayır diyecekti.

Ancak, daha o günlerde, ordu içinde çekirdeği şekillenecek olan darbe hücreleri kıpırdanmaya başlayacak ve 10 yıl sonra, muhalefet partisinin hâris ihtiyar liderinin işaret ve taktikleri, hükümet içindeki sivil unsurların da yardımı ile, 27 Mayıs sabahı kansız bir darbe ile mevcut hükümeti devirecekler, yönetimi ele geçireceklerdi.

Darbe gerçekleşmiş olsa da, darbeciler korku içindeydiler. Çünkü, darbenin ellerinde yazılı bir hukukî gerekçesi yoktu. Her ne kadar önlerinde devasa bir Atatürk İlke ve İnkılâpları külliyatı varsa da; gerek mevcut Anayasa, gerekse ilgili yasalarda buna dair bir hüküm yoktu. Üstelik gerek Türk Ceza Kanunu, gerekse askeri İç Hizmet Yönetmeliğindeki hükümler, tamamen kendi aleyhlerine idi.

Darbeci Cuntanın, Cemal Gürsel den sonraki general rütbeli tek mensubu olan Cemal Madanoğlu, bu konuda rahatsız olan kişilerin belki de başında geliyordu. Darbenin olduğu gün öğle saatleriydi, İktidarın bütün önemli isimleri ve iktidarın çevresindeki insanların hemen hemen tamamı tutuklanmış ve demir parmaklıklar gerisine alınmışlardı. Henüz Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, izinde olduğu İzmir de idi ve Cunta nın başkanı olması için. Ankara ya davet edilmemişti. O saate kadar , gerçekleştirilen darbenin lideri konumundaki Korgeneral Cemal Madanoğlu nun zihninde bundan sonrasının panik atağı başlamıştı. Ülkeyi hangi idarî yapı ile yönetecekler, ya da nasıl bir idarî yapı kuracaklardı?

Ötedenberi, kafasında tasarladığı ve zaman zaman çevresine bahsettiği, darbe sonrası, kurulması elzem düzen olarak ; Danıştay, Yargıtay, Askerî Temyiz Mahkemesi üyeleri ve Üniversite nin hukukçu profesörlerinden teşkil ettirilecek bir kurucu meclise yönetimi devredip, darbeciler olarak kendilerinin kışlalara çekilmesi şeklinde bir tezi varsa da, aynı cunta içinden bazıları ise; DP iktidarının başlangıcından, darbeye kadar amansız düşmanı ve muhalifi olan ve darbe şartlarının olgunlaştırılmasında başrol oynamış olan İ.Ü. Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar ı devlet başkanı, Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalıyı geçici hükümet in başbakanı olarak tâyin edip, kendilerinin aslî görevlerine dönmesini düşünüyordu.
Madanoğlu uzun uzun zihninde beliren bu durumu, doluya koydu almadı, boşa koydu dolmadı. Neticede; Üniversite nin hukukçu profesörlerini çağırarak, onlarla birlikte bu meseleye bir çözüm arayacaktı. Hemen, Sıddık Sami Onar, Tarık Zafer Tunaya, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Muammer Raşit Sevig, Naci Şensoy, Ragıp Sarıca, İsmet Giritli gibi, Anayasa, Ceza, İdare, Kamu hukuku ve Medenî Hukuk dallarında dönemin en popüler 7 hukukçusu, Ankara ya getirilecek ve Madanoğlu ile darbeye meşruluk kazandırma hususunda görüştürüleceklerdir.

Madanoğlu ile Hukukçu akademisyenler arasında yapılan toplantının son safhasına gelinmiştir; bundan sonra, ülke yönetiminde takip edilecek strateji hususunda, Madanoğlu, bir kurucu meclis çatısı altında, kendilerinin ve seçilecek diğer kişilerden meydana gelecek bir Kurucu Meclis eliyle, hemen sivil yönetime geçilmesi hususundaki teklifine karşı, Sıddık Sami Onar söz alır ve Madanoğlu na dönerek: Bu formülün yanlış olacağı, olması gerekenin ise, sizin yasama yetkisini de içinde barındıran bir ihtilal komitesi kurup, ülkeyi yönetmeniz gerektiğidir. fetvâsı ile; askere: sakın gitmeyin, bu ülke size muhtaç. diyecekti . Bundan sonra meydana gelecek bütün darbelerin faillerine de, çakma ve kalıcı bir hukukî fetvâ olmakla kalmayıp; hukukun Türkiye de bir GUGUK a dönüşüp, bundan sonraki 60 yılda, toplumun terbiye edilmesinde ve uyduruk ideolojilerinin jandarması olmasına yol açacaktı.

MBK. Gürsel in başkanlığında; artık, bu GUGUKÇULAR ın kılavuzluğunda, önce , Gürsel devlet başkanlığına getirilir, sonra, Yassıada da kurulacak, Yüksek Adalet Divânı olarak isimlendirilecek , aslında Türkiye nin en alçak Engizisyon mahkemesi olarak tarihe geçecek olan bu ucûbe mahkeme ile bizzat, o mahkemenin başkanlığına getirilecek adama, yargıladığı , ülkenin seçilmiş Başbakanı bir serzenişte bulunur.

Bu serzenişe karşı, hakim cübbeli o soytarı, -Savcılık makamında oturan Altay Ömer Egesel ile birlikte-, olanca cehâlet ve cüreti ile; Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor cevabı, dünyada eşine emsaline rastlanamayacayak kadar, bir abuk subuk lukla, hızlı bir şekilde karakûşî hükümlere imza atacaktı .
Yassıada' nın bütün GUGUK adamları, 1961 Anayasası ile , ülkenin yeniden sözde demokratik rejime dönüştürülmesiyle birlikte ; Anayasa Mahkemesi Başkanlığı ve diğer yüksek yargı başkanlıkları ile mükâfatlandırılacaklardı.
Allah ın bu ülkeye, bir daha böylesine belâ yılları yaşatmasının niyazı ve temennisi ile

Salih Zeki Çavdaroğlu
28 Mayıs 2020

https://ferahnak.wordpress.com/2020/05/28/turkiye-de-yargi-27-mayis-darbesi-ile-birlikte-bir-anda-guguk-a-donustu-ve-meydana-gelen-hasar-bir-daha-asla-tam-anlamiyla-giderilemedi/

Yorumlar

Başa Dön