..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam kýsa, sanat uzun, fýrsat aceleci, deney aldatýcýdýr. -Hippokrates
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Yeter Özhal




14 Aralýk 2019
Balta  
Yeter Özhal
Elektrik direðinin az ilerisinde, az önce nefesleri kesilircesine koþtuklarý sokaðýn bitiminde elinde kanlý baltayla onlara bakýyordu. Avazý çýktýðý kadar baðýrmaya baþladý, “Kaç Nazlýcaaaann kaaaççççç!”


:ACGF:

Çýplak ayaklarýyla Arnavut kaldýrýmýn üzerinde koþturuyordu minik kýz. Küçük su birikintisini fark edememiþti, üstüne bastý geçti. Nazlýcan ablasýnýn sesini duydu, uzaktan baðýrarak ona doðru koþuyordu. “Nazlýcaaaannnn beni bekleee!” On iki yaþýndaki ablasý ellerinde iki çift plastik ayakkabýyla Nazlýcan’a yaklaþmak üzereydi. Dokuz yaþýndaki Nazlýcan hýzýný düþürüp ablasýna döndü. Arkasýna döndüðü o an gözlerinin önünde ömrü boyunca hiç unutamayacaðý manzara duruyordu. Ahþap, eskimiþ, yýkýlmakla ayakta durmak arasýnda gidip gelen yorgun evlerinin bütün ýþýklarý yanýyor, annesinin kendi elleriyle diktiði beyaz tülleri rüzgârdan savruluyor ve dýþ kapýsý sonuna kadar açýktý… Yýllar geçse de bu gece yaþadýklarýný ve son kez evine baktýðý bu aný asla unutamayacaktý. Ablasý elindeki plastik ayakkabýyý yere fýrlattý. Önce kendi ayakkabýsýný giydi, ardýndan kardeþine “Hadi sen de giy, kaçalým buradan,” dedi. Nazlýcan ablasýnýn getirdiði ayakkabýyý ayaðýna geçirirken yine aðlama krizine girdi. Narin daha fazla dayanamadý, aþaðýya eðilip kardeþinin ayaðýný giydirip omuzundan tuttuðu gibi onu çekiþtirerek ana caddeye doðru koþturmaya baþladýlar. Ýkisinin de gözleri aðlamaktan þiþmiþ, sesleri baðýrmaktan kýsýlmýþtý. Üstlerinde baþlarýnda hiçbir þey yoktu. Ýnce giysileriyle evlerinin bulunduðu sokaðý koþarak bir hayalet gibi geçip gittiler.

Sokaðýn karanlýðý, insanlarýn korkaklýðý ve sessizliði delinmedi. Kýzlar can havliyle arkalarýna bile bakmadan kaçarken, (ana caddeye çýkmalarýna çok az kalmýþtý) son bir gayretle caddeye ulaþmaya çalýþýyorlardý. Arkalarýndan bir arabanýn geldiðini duydular. Gelen eski püskü bir arabaydý, aðýr aðýr yanlarýndan geçti, yüz metre ilerideki elektrik direðinin önünde durdu. Böylece gecenin karanlýðýndan çýkan külüstürün rengini ve içindekileri de görebilmiþlerdi. Narin, kýz kardeþini hemen yanýna çekti, “Sen yanýmdan gel,” dedi fýsýldayarak, çünkü o sýrada külüstürün içinden aðzýnda sigara olan sarhoþ bir adam çýkmýþtý. Bordo arabadan sallanarak çýkan seyrek saçlý adam pis pis iki kýz kardeþe bakýyordu. Ayakta durmakta zorlanan bu adamýn arabayý bu halde nasýl kullandýðýný anlayamamýþtý Narin. Ýki tane ufak kýzý gecenin kör karanlýðýnda bu halde görünce sýrtlan gibi fark etmiþ, hemen ataða geçip aðýna düþürmek istiyordu. Narin, kardeþi Nazlýcan’ý koruma içgüdüsüyle kollarýný kaldýrýp sýkýca sarýldý. Yavaþça karþý kaldýrýma doðru yürümeye baþladýlar. Beþ altý metre yakýnýndan geçince, külüstürün içinde bir kiþinin daha olduðunu fark etti Nazlýcan. Adam arabanýn içinde uykuyla uyanýklýk arasýnda sallanýp duruyordu. Nihayet karþý kaldýrýmdaydýlar, arkalarýna bakmamalarý gerekiyordu. Tam bu sýrada sarhoþ sürücü aðzýnda yamuk tuttuðu sigarayý eline aldý, böðüre böðüre kýzlara laf attý, “Nereye kýz bu saatte? Evinizden kovulduysanýz hadi bize gidelim.”
Nazlýcan yaþýna baþýna boyuna posuna bakmadan sarhoþa kükredi, “Sana ne be pis sarhoþ! Defol git baþýmýzdan!” Narin içinden kardeþine verip veriþtiriyordu. Þimdi ne gereði vardý ki adamla laf dalaþýna girmeye? Nazlýcan’ý tutup karþýdaki sokaða girmeleri için çekiþtirecekken bir anda babasýný gördü!

Elektrik direðinin az ilerisinde, az önce nefesleri kesilircesine koþtuklarý sokaðýn bitiminde elinde kanlý baltayla onlara bakýyordu. Avazý çýktýðý kadar baðýrmaya baþladý, “Kaç Nazlýcaaaann kaaaççççç!”

Kardeþinin giysisinden tuttuðu gibi karanlýk sokaða daldýlar. Nefeslerinin son damlasýna kadar koþuyorlardý. Tam bu sýrada külüstür arabanýn içindeki diðer sarhoþ da dýþarý çýktý. Kýzlarýn babasýný görmediler, onlar da kýzlarýn girdiði sokaða girdi. Nazlýcan aðlamayý ve titremeyi kesmiþ, ikide bir ablasýnýn pijamasýna dokunarak yanýnda olduðunu hissetmeye çalýþýyordu. Sokaðýn sonuna geliyorlardý. Nazlýcan hangi tarafa koþacaðýný bilmediði için bir an ablasýna baktý. Narin hem koþuyor hem de kardeþine “Karakola gidelim Nazlýcan karakola…” diyordu. Nazlýcan karakolun nerede olduðunu biliyordu. Karakol okula giderken önünden geçtikleri, ellerinde silah olan polis amcalarýn olduðu bir yerdi onun gözünde. Ablasýna tamam der gibi baþýný salladý. Bu esnada yönlerini saða çevirmek için hamle yapmýþlardý ki sokaðýn sonuna geldiklerinde karþýlarýna yine babalarý çýktý. Elindeki baltadan sýzan kanlar yere damlýyordu. Bacaklarýný iki yana açmýþ, yollarýný týkamýþtý. Bir anda Narin ve babasý göz göze geldiler. Öyle bir andý ki o, babasý deðildi karþýsýnda duran adam, bir caniydi, kendini kaybetmiþ, insanlýk duygularý alýnmýþ, sadece elindeki baltayla onlarý parça parça doðrayabilecek bir katildi! Kaçmalarý gerektiðini anladýðý andý, üçü de koþmaktan nefes nefese kalmýþtý. Ya onu ezip geçeceklerdi ya da kan sýzan baltayla paramparça edileceklerdi. Narin hemen karar vermeliydi, saniyeler içinde kardeþi ve kendi hayatýnýn geri kalaný için þimdi bir karar vermeliydi. Nazlýcan’ýn elinden sýkýca tuttu, onu arkasýna sakladý, kendisi bir adým öne çýktý. Baþýný iyice dikleþtirdi, karþý koymak üzereyken sokaðýn öteki ucundan iki sarhoþun boðuk naralarýný duydular.

Sarhoþ sürücüydü bu, sallana sallana baðýrdý, “Heyyyyt ulannn, bizden kurtulabileceðinizi mi sandýnýz küçük or**lar…”
Narin ve Nazlýcan ayný anda arkalarýna döndü, iki sarhoþ adam pantolon kemerlerini çözmeye baþlamýþtý. Baba, iki sarhoþun soyunmaya baþladýðýný görünce tek eliyle tuttuðu baltayý bir anda iki eliyle iyice kavradý. Kýzlar iki taraftan da kuþatýlmýþtý. Bir yanda evde az önce katliam yapan babalarý, diðer yanda gözleri dönmüþ iki sarhoþ. Ýki kötülüðün ortasýnda durup birbirlerine sarýldýlar. Nazlýcan kaçmaya yeltenince, üç dört metre ileride duran sarhoþ adamlar sokaðýn baþýnda duran baltalý adamý fark ettiler. Yakasý baðrý açýlmýþ, üstü baþý kan revan içinde kalmýþ gözü dönmüþ adamý görünce neye uðradýklarýný þaþýrdýlar. Kýzlarýn bu adamýn elinden kaçtýklarý gün gibi ortadaydý. Bu sýrada kýzlar da son dualarýný ediyorlardý. Ya baltayla parçalanacaklar ya da tecavüze uðrayacaklardý. Nazlýcan babasýnýn baltayý havaya kaldýrdýðýný gördü. Baþýný ablasýnýn koynuna gizleyip içli içli aðlamaya baþladý. Az önce annelerini gözlerinin önünde parça parça eden adam, þimdi onlarý doðrayacaktý. Kaderleri buraya kadarmýþ demek ki. Derken bir baðýrtý koptu ýssýz sokaðýn ortasýnda…

“Ulannn köpeklerrrr, siz benim kýzlarýma tecavüz mü edecektiniz laaannnn!”
Arabadan sonra inen sarhoþ adam var gücüyle pantolonu toparlayýp gerisin geri kaçmaya baþladý. Kargaþadan yararlanan diðeri de toparlanýp geldiði yöne doðru kaçýyordu. Baba ise karanlýk sokaða dalýp elindeki kanlý baltayla onlarý kovalamaya baþladý. Sarhoþlar önde, baltalý baba arkada adamlara aðza alýnmayacak en aðýr küfürleri savurarak ortadan kayboldular. Kýzlar tehlikeyi atlatýnca yine hareketlendiler. Ýkisinin de tek hedefi vardý, bir an önce karakola varýp canlarýný kurtarmak, annelerine ve küçük kardeþlerine yapýlan kötülüðü polislere anlatmak. Nazlýcan ablasýnýn elini sýkýca tuttu, koþar adýmlarla karanlýk sokaktan sýyrýlýp çýktýlar. Karakolun olduðu caddeye girdiler. Kapýda elinde silahýyla polis duruyordu. Ýki küçük kýzý görünce baþlarýna bir þeylerin geldiðini hemen anladý. Onlarý yetkili arkadaþýna teslim etti. Yetkili kiþi de amirlerine haber verdi. Amir yoldayken kýzlara sýcak tutsun diye battaniye verildi. Karýnlarý açtýr diye çay ve poðaça ikram edildi. Yaklaþýk bir saat sonra da amirleri karakola geldi. Amir çocuklarý odasýna çaðýrdý. Yanlarýnda psikolog ablalarýyla amirin odasýna girdiler. Ýkisi de tir tir titriyordu. Ýkisi de korkmuþ, ikisi de travma geçiriyordu. Komiser sordu onlar anlattý. Evlerinin olduðu sokaðý tarif ettiler, amir polislere talimat verdi. Daracýk sokak ana baba gününe döndü. Sabahýn karanlýðýnda her yer ýþýl ýþýl polis ve ambulans çakarlarýyla aydýnlandý. Camlar, pencereler, balkonlar meraklý insan kaynýyordu. Ýbretle olan biteni izliyorlar, kendi aralarýnda küçük gruplar yapýp bilip öðrenmeden yorumlar yapýyorlardý. Halbuki çok deðil yaklaþýk bir iki saat önce o köhne evden hayvan boðazlamalarýna benzer sesler duymuþ, kýzlarýn yardým feryatlarýný kendi kulaklarýyla iþitmiþlerdi. Kopan kýyamete, çýkan aile faciasýna karartýlmýþ odalarýndan perde arkasýndan bakýp, elleriyle aðýzlarýný kapatýp ibretlik suskunluða bürünmüþlerdi. Hatta kapýsýnýn önünde ambulans görevlilerinden bilgi almaya çabalayan meraklý kadýn, iki kýz kardeþin aðlaya aðlaya evlerinden yalýn ayak kaçýþlarýný kendi gözleriyle görmüþtü. Sokaðýn az ilerisinde, balkondan balkona konuþan ve olayýn geliþimini analiz eden iki sýký fýký dost komþu þunlarý söylemiþti, “Mukadderat iþte, onun da kaderi böyleymiþ…”
Kendi vicdanlarýný rahatlatma derdine düþen mahalleli birkaç saat önce yaþanan vahþeti sanki hiç duymamýþlar gibi davranýyorlardý. Halbuki canýna kýyýlan Fehime’nin evine çay içmeye gidenleri vardý içlerinde, yemeðini yiyen, gülen yüzüyle tatlý sohbetlerine bayýlanlar da vardý. Birkaç saatin sonunda gün aydýnlanmýþ ve sabah olmuþtu. Maktul nihayet siyah bir ceset torbasýyla çýkarýlýyordu. Yalnýz, bir insan vücudu deðildi dýþarýdan görünen, görevliler siyah ceset torbasýný taþýrken içindekinin normal bir beden olmadýðý belli oluyordu.

Aniden bir kadýn çýðlýðý duyuldu! Ambulansýn dibinde bekleyen meraklý komþunun çýðlýðýydý bu. Birkaç saat evvel perdesinin arkasýndan olaylarý izleyen kadýndý yani.
“Çekil teyze,” diye azarlanmýþtý ambulans görevlisi tarafýndan ama bu sýrada gerçeði de öðrenmiþti. Fehime, kocasý tarafýndan bir hayvan gibi doðranmýþtý. O incecik narin vücudu on parçaya bölünmüþtü yirmi yýllýk kocasý tarafýndan. Sonra bir ceset torbasý daha çýktý o evden. Küçücük bir torbaydý çýkan, evin en küçüðü Nusret’in cansýz bedeniydi. On aylýk bebeði de katletmiþti babasý. Meraklý komþu bebeði görünce olduðu yere düþüp bayýldý. Diðer komþularý onu tuttu ve kalabalýðýn içinden çýkardý. Ayýldýðýnda aðlaya aðlaya anlattý duyduklarýný.
“On parçaya bölmüþ kýzý cani herif on parçaya. Almýþ eline nacaðý, her yerini kesmiþ. Kafasýný ayrý yere, kolunu ayrý yere fýrlatmýþ. Ne istedin be canavar adam ne istedin. Karýsý ayrý, þu sabi sübyan ayrý. Þu masumcuðun ne suçu günahý vardý!”
Kendini tutamýyordu, sürekli diller döküp, sayýp sövüyordu Fehime’nin kocasýna. Kýzlarýn evden kaçarak kurtulduðunu söylüyordu, baðýrýþlarý duyduðunu, kýzlarýn yalvarýþlarýný yakarýþlarýný duyduðunu anlatýyordu. O, salya sümük aðlarken hýrkasýný göðsünün üstünde birleþtirip sessizce aðlayan kadýn, sokaðýn en baþýnda oturduðu için olanlarý duymamýþtý. Bunlarý duyunca kýzmýþtý meraklý komþusuna. Gözyaþlarýný silip, “Madem bunca baðýrtýyý duydun da ne diye polisi aramadýn be kadýn! Ýlle de zavallý Fehime’yle küçücük bebeðin ölmesi mi gerekiyordu? Niye çýkýp bizi ayaklandýrmadýn? Niye kýzlarý evine almadýn ha!”
Bu sýrada Narin ve Nazlýcan babalarýnýn kendilerini öldürmek için peþlerine düþtüðünü ama iki sarhoþ adam onlara tecavüz etmek için peþlerine düþünce babalarýnýn sarhoþlarý kovaladýðýný söylemiþlerdi polislere. Baba Necati her yerde aranýyordu. Anlat dedi amir Narin’e, anlat nasýl oldu bu olay? “Baban niye böyle bir þey yaptý evladým?”
Altý kiþilik porselen tabak için olduðunu öðrenince yanlarýndaki polisler hayretle birbirlerine bakýndýlar. Amir duyduðuna hiçbir anlam veremedi.
“Kýzým, bir adam porselen tabak için cinayet iþler mi yahu? Doðru düzgün anlat þu iþi?”
Narin yemin billah etti.

“Vallahi polis amca, yemin ederim ki böyle oldu.”
Fehime, henüz otuz altý yaþýnda gencecik bir kadýndý. Kocasý ilk okul mezunu, inþaat iþçisi biriydi. Çalýþtýðý zaman var, çalýþamadýðý zaman da yoktu. Kadýn evini geçindirmek için annesinin köyden gönderdiði parayý biriktirmiþ, gidip pazardan tavuk almýþ yumurtalarýný satýyordu. Paspas dokuyor, arka bahçesinde komþularýnýn halýlarýný yýkýyor, yorgan döþek sýrýyor, kanaviçe iþliyor, küçük bahçesinde sebze yetiþtirip satýyordu. Kýzlarýný okula gönderebilmek için okul kýyafetlerini buralardan kazandýðý parayla almýþtý. Defter, kitap, kalem parasý hep sattýðý yumurtalardan, sebzelerden, yýkadýðý halýlardan gelirdi. Köyden annesinin gönderdiði nohut, mercimek ve fasulyeden kendilerine yetecek kadarýný saklar, gerisini de satardý. Böyle böyle evini geçindirirdi Fehime. O akþam kahvehaneden eve gelen Necati önüne konulan tabaðýn deðiþtiðini fark etmiþti. Her gün yemek yedikleri kahverengi kilim desenli melamin tabaklar gitmiþ, yerine kenarý gül desenli beyaz porselen tabak gelmiþti. Ýþte bu, Necati’nin tepesini attýrmýþtý.
“Benim verdiðim paralar bu porselenlere mi gidiyor kahpeeee!” dedikten sonra olayý alevlendirmiþti.

Nazlýcan polis amirine altýný çizerek söyledi, “Annem o tabaklarý sattýðý kanaviçe parasýyla aldý. Tuhafiyeci Lale ablayla öyle anlaþtýlar, ben þahidim. Bana altý kanaviçe getir, sana en son gelen porselen tabaklarýmdan vereyim demiþti. Annem gece gündüz o kanaviçeleri yaptý bitirdi. Okuldan çýktýðýmýzda Lale ablaya beraber gittik…”
Ablasý Narin aðlayarak araya girdi, “Evet polis amca, Lale ablayla annem öyle anlaþmýþtý. Annem ona kanaviçe yatak odasý takýmý yapacaktý o da anneme yeni gelen porselen tabaklarýndan verecekti. Yemin ederim babamýn beþ kuruþu geçmemiþti o tabaklara, babamýn kazancýna annem hiç el sürmedi, tabaklarý kendi el emeðiyle aldý.”
Amir bunlarý duyunca artýk nefes alamýyordu. Bu muydu yani? Bir kadýnýn on parçaya bölünerek vahþice öldürülmesinin sebebi, on aylýk masum bir bebeðin boðazýný baltayla kesmek bunun için miydi? Kenarý gül desenli beyaz porselen yemek tabaklarý…
Amir, psikolog ve amir yardýmcýsý sigara içmek ve biraz kendilerine gelebilmek için dýþarý çýktýlar. Amir yardýmcýsý, “Amirim cinayetin sebebi olarak porselen yemek tabaklarýný mý göstereceðiz yani? Basýn bu olayý öðrenirse ne diyeceðiz onlara?”
Amir sessizdi, sigarasýný içine çekti, dumanýný havaya üfürdü. Psikolog kadýn merakla amirden gelecek cevabý bekledi. Amir ýsrarla konuþmuyordu, bu sessizlik ve düþünme hali sinirlerini bozdu.
“Ne yani, basýn öðrenirse ne diyeceðinizi mi düþünüyorsunuz gerçekten?”
“Düþünmek lazým doktor haným,” dedi amir.
“Neyi düþünmek lazým anlayamadým?”
Amir yine sessizliðe büründü. Ayak uçlarýna bakýyordu ama hiçbir þekilde konuþmuyordu. Psikolog yine dayanamadý, “Amirim, gerçekten bu katilin karýsýný öldürme sebebini basýndan saklamayacaksýnýz deðil mi? Porselen tabak yüzünden, kýytýrýk bir porselen tabak yüzünden kadýncaðýzý ve küçücük bebeði öldürmüþ ya! Siz bu saçma sapan sebebi kamuoyundan niye saklama gereði hissediyorsunuz ki?”

Amir yine cevap vermedi. Onun bu sessizliðinden cesaret alan yardýmcýsý psikoloða cevap verme gereði hissetmiþti.
“Siz hayatýnýzda böyle bir saçmalýk duydunuz mu? Bir insan evladý porselen tabak aldý diye niye eline baltayý alýp karýsýný ve çocuðunu parçalasýn ki?”
“Kýzlar yalan mý söylüyor yani?”
“Ben yalan söylüyorlar demiyorum.”
“Ne diyorsunuz o halde?”
“Onlar çocuk, belki göremedikleri bir þeyler olmuþtur.”
Amir, yardýmcýsý ve psikolog bir süre sinir harbi yaþadýktan sonra saatler hýzla geçti. Necati kýskývrak yakalandý. Baltayý polislere teslim etti, suçunu da itiraf etti. Savcýlýk olayý çarpýttý, “Cinayet iþten eve aç gelen koca, eþinin yemek yapmadýðýný öðrenince bir anda cinnet geçirmesi yüzünden gerçekleþti” diye kayýtlara geçirilmeye çabalandý. Psikolog kadýn karakolda kýzlarýnýn anlattýklarýný hâkime bir bir anlattý. Kravat takýp takým elbise giyerek hâkim karþýsýna çýkan Necati’nin gözlerinin içine baka baka, “Bu resmen aþaðýlýk komplesinin vermiþ olduðu eziklikle iþlemiþ bir cinayettir hâkimim, ne cinneti!” dedi.

“Evine, karýsýna ve çocuklarýna olmasý gerektiði gibi bakamayan, yeteri kadar çalýþýp para kazanamayan, aylak aylak kahvehane köþelerinde sürekli batak oynayan bir adamýn yaþadýðý ezikliðin geldiði son noktadýr. Katil, karýsýnýn emeðini ve verdiði hayatta kalma mücadelesini kýskanýp aþaðýlýk kompleksine kapýlmýþtýr. Fehime’nin çocuklarýný kocasýndan hiçbir yardým almadan tek baþýna okutmasýný, eve bakmasýný, kursaklarýndan geçen iki lokma yemeði getirmesini hem ev iþlerini hem çocuklarý hem de maddi iþleri tek baþýna üstlenmesini kendine boþ bir gurur yapmýþtýr.”
Komþularýn verdiði ifadeler, polislerin gördüklerini anlatmasý, adli týp uzmanlarýnýn açýklamalarýndan sonra sýra kýzlara geldi.
O vahþet gecesini anlatma sýrasý Narin ve Nazlýcan’daydý.
Narin, babasýnýn kahvehaneden gelip yemek yemek için sofraya oturduðunda bir þeyler olacaðýný hissettiðini söyledi. Annesini nasýl gözlerinin önünde paramparça ettiðini tek tek anlattý. Beþiðinde uyuyan bebeði bacaklarýndan tutup tek hamlede kafasýný uçurduðunu hýçkýrýklara boðularak ifade etti. Duruþmayý izleyen anneannesi kan donduran sözleri duyunca aðlama krizine girdi.
Onun ardýndan Nazlýcan geldi.

En son sözleri þunlar oldu; “Ýki gün önce soðuk evde oturmayalým diye annem kömür döktürmüþtü. O gün akþam olmadan kömürlüðe gidip bir teneke kömür kýrdým. Tenekeyi getirdim sobanýn yanýna býraktým. Onu kömür dolu tenekenin içinde unutmuþum. Annem bize köyden gelen tarhanadan yapmýþtý. Tarhana tenceresi sobanýn üstündeydi, çorbayý karýþtýrýrken bana dönüp, “Baltayý niye getirdin Nazlýcan, Allah korusun kýzým, tenekeyi getirirken düþürüp bir yerini yaralasaydýn ne yapardým ben?” dedi. Ýþte benim kömürlüðe koymayý unuttuðum, annemin uyarýsýyla üþenip geri götürmediðim o balta var ya, iþte o baltayla doðradý annemi ve kardeþimi þu adam!”
“Yaz…”

Necati Semiz, canavarca hislerle karýsýný ve on aylýk çocuðunu öldürmekten, iki çocuðunu da öldürmeye teþebbüsten ömür boyu aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis cezasý aldý. Hapse girdikten üç ay sonra þiþlenerek öldürüldü. Nazlýcan ve Narin, Tokat’a anneannesinin yanýna gönderildi. Yasal olarak anneanneleri onlara bakmakla yükümlendirildi. Sekiz ay sonra anneanneleri kalp krizi geçirdi ve vefat etti.

     Narin üniversiteyi kazanana kadar dedesi ve kýz kardeþi Nazlýcan’la birlikte Tokat’ta yaþadý, Üniversite’yi kazanýnca Ankara’ya taþýndý. Nazlýcan, dedesi ölene kadar onunla yaþadý. Liseyi bitirdiði sene dedesi vefat etti. O da üniversiteyi kazandý. Ýstanbul Üniversitesi Týp Fakültesini kazanmýþtý. Çocukken acýlarla ayrýldýðý Ýstanbul’a seneler sonra geri dönmek onun için çok zor oldu. Ablasý Narin sevdiði adamla niþanlandý, birlikte Nazlýcan’ý ziyarete geldiler. Annesi ve kardeþinin öldürüldüðü o kara günün yýl dönümünde, olayýn geçtiði sokaða gittiler. Þimdi o ahþap evden eser yoktu, seneler içinde yýkýlmýþ virane olmuþtu. Tinercilerin, ayyaþlarýn, madde baðýmlýlarýnýn mekâný haline gelen yýkýk dökük ev tüm acý geçmiþiyle karþýlarýnda duruyordu.

Nazlýcan, yalýn ayak koþtuðu Arnavut kaldýrýmlarýna baktý. O gün hissettiði soðukluðu hâlâ içinde hissedebiliyordu. Gözlerinden süzülen yaþlara hâkim olamadý. Babasýnýn elinden kurtulabilmek için evden kaçtýklarýnda arkasýný dönüp son kez baktýðý aný hatýrladý. O gözlerinden hiç silinmeyen, ilk seneler her gece rüyalarýna giren, olur olmadýk zamanlarda kursaðýný düðümleyen, bazen sessizliðe gömülmesine sebep olan, aðlamalarýnýn sebebi olan o an…
Ahþap, eskimiþ, yýkýlmakla ayakta durmak arasýnda gidip gelen yorgun evlerinin bütün ýþýklarý yanýyor, annesinin kendi elleriyle diktiði beyaz tülleri rüzgârdan savruluyor ve dýþ kapýsý sonuna kadar açýktý…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gün Doðdu Seherden
Sandýkta Kalan Anýlar
Hikaye Yazmak Ýsteyenlere Sekiz Tüyo
Uykunda Bile Dinlemelisin.
Ýntikam

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zamanýn Boþluklarý [Þiir]
Yokluðun [Þiir]
Kendime Mektup! [Þiir]
Hayýr Desende [Þiir]
Git, Ama... [Þiir]
Unutamýyorum [Þiir]
Dar Sokaklar [Þiir]
Ahhhhhh,yalancý Yarim! [Þiir]
Unuttum [Þiir]
Sinsi Bir Kýþ [Þiir]


Yeter Özhal kimdir?

Yazmak yaþam biçimim, çizmek ise suskunluðumun çaresi.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmiyorum, sadece okuyorum.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeter Özhal, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.