Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Güneþ, görevini icra ederken yakasýnda bir kimliðe hiç ihtiyaç duymuyordu. Bir sürü pencereden kimseye hesap vermeden özgürce girip çýkabiliyordu. Her pencere farklý bir hayata açýlýyordu. Kimi güneþin sarýsýný ruhunun karanlýðýndan dolayý göremiyor kimi görüyor ama görmemezlikten geliyor kimi de güneþi göremeyecek kadar kederde olduðu için hâlâ kýþý yaþýyordu. Egemen ve Serap hayata ayný pencereden bakabilmek için birbirlerine bir ömür evet diyen çiftlerden sadece biriydi. Ayný yürek ve çatý altýnda geçirilmiþ bir gecenin sabahýnda, görev yerlerine gitmek üzere yollarýný ayýrmýþlardý. Fakat gönül pencereleri o gün ortak bir heyecaný taþýyordu. Çünkü bir yýl önce planlamýþ olduklarý yýllýk izinlerine nihayet çýkacaklardý. Onaylanan izin kâðýtlarýný ceplerine koyduklarý andan itibaren kalpleri tatlý bir heyecanla çarpmaya baþlamýþtý. Koca bir kýþýn ve yoðun bir iþ temposunun yükünü artýk bedenden düþmaný denize döker gibi atmak istiyorlardý. Þehri terk edebilme özgürlüðünü kazandýklarýný birbirlerine müjdelemek için telefona sarýlmýþlardý. Bunu ilk baþaran ise Egemen olmuþtu. - Hayatým nasýlsýn? Sana izin aldýðýmý söylemek için aradým. Sen ne yaptýn? Aldýn mý? - Biraz önce þube müdürüne imzalattým. O kadar rahatladým ki anlatamam aþkým! - Sevindim caným. Bavullarýmýz hazýr zaten. Son koyacaklarýmýzý da ekleriz. Olur biter! Ben arabanýn uzun yol bakýmýný yaptýracaðým. Benzini de dönüþte alýrým. Yola, sabah saat dört veya beþte çýkarýz. - Tamam caným! Telaþ etme! Ben daireden biraz erken çýkacaðým. Yol için çocuklara kek, börek gibi þeyler yapmayý planlýyorum. - Ya bana? Hep çocuklarýný düþünüyorsun! - Kýskandýn mý? Tabi ki senin için de yapacaðým. Bir âlemsin! - Þaka yaptým caným! Zaten onlarýn karný doyunca biz de yemiþ gibi olmuyor muyuz? Sana takýlmak çok hoþuma gidiyor. - Ben de sana takýlmayý seviyorum. Hele seyahatlerde! Seninle yolculuk yapmak ayrý bir zevk! Bunu biliyorsun deðil mi? - Teþekkürler caným! Kapatýyorum telefonu þimdi! Yapacak çok iþimiz var! Evde görüþürüz. Öptüm - Ben de caným. Serap, telefonu kapatmýþ ama yüzündeki mutluluk ifadesi hâlâ açýk kalmýþtý. Kara gözlerini sevinç kaplamýþtý. Ýþ arkadaþlarýyla vedalaþma seremonisinin ardýndan çantasýný koluna taktýðý gibi çýkmýþtý. Önünde doyasýya harcayacaðý koskoca yirmi gün vardý ve bunu çok iyi deðerlendirmek istiyordu. Hem gezmek, hem dinlenmek hem de deðiþik yerler keþfetmek istiyordu. En çok da dört duvar arasýna hapis olmuþ çocuklarýnýn deniz ve kumla bütünleþmesi ve açýk havada rahat rahat oynayabilmeleri için bu tatili çok istiyordu. Aðzý kulaklarýnda bir biçimde “Bu tatil herkese þifa gibi gelecek” dedi. Aralarýnda dört yaþ olan Nilgün ve Arda’yý kreþten alýrken, onlardan söylediklerini harfiyen öðretmenlerine tekrarlamalarýný istedi. - Hadi bakalým “Allahaýsmarladýk. Biz tatile gidiyoruz. Sizi çok özleyeceðiz öðretmenim” deyin bakalým. Her ikisi de önce “Yaþasýn” dediler ve ardýndan da annelerinin öðütlediklerini öðretmenlerine ayný þekilde tekrarladýlar. Nilgün’ün doðum hikâyesi oldukça sýra dýþýydý. Anne karnýndaki olaðanüstü geliþiminden dolayý doðumuna daha iki ay gibi bir süre varken suni sancý verilerek hemen doðurtulmaya çalýþýlan ama dört günde zar zor doðan bir bebekti. Etrafýndaki bebeklere bakýlýnca Nilgün, dört buçuk kiloluk haliyle neredeyse üç aylýk bebekmiþ izlenimi uyandýrýyordu. Yani doðumu zor ama büyütmesi kolay bir bebekti. Babasý attýðý tekmelerden dolayý her ne kadar “Kalýbýmý basarým bu bir erkek! Hem de iyi bir golcü olacak!” gibi söylemlerde bulunmuþsa da kýz doðunca küsmeyecek kadar büyük olgunluk göstermiþti. Ýçi hafif de olsa burkulmuþ ama bunu hiç mi hiç dile getirmemiþti. Hatta ilerleyen günlerde böyle düþündüðü için kendinden nefret dahi etmiþti. Henüz iki yaþýndayken hiç akla hayale gelmeyen bir yerinden yaralanmýþtý. Eskiden apartman önlerinde ayakkabý altýný çamurdan temizlemek için konulan keskin demir parçasýnýn üzerine düþmüþ,kulak memesi boydan boya yýrtýlmýþ ve dikiþ atýlmýþtý. O ilk önce doðmuþ olmanýn verdiði avantaj ile ablalýk unvanýný hiçbir sýnava tabi tutulmadan alývermiþti. Arda ise” büyüyünce çok can yakacak!” denilen ama neredeyse soðuk yürekleri bile yakacak kadar sýcacýk bir çocuktu. Dudaklarýndaki gülücükler sanki genetik denecek kadar yüzüne yerleþmiþti. O da ablasý gibi daha küçücükken doktorlarýn iðne ve iplik kullanma becerilerinden nasibini almýþtý. Yaþý henüz iki iken baþýndan sekiz tane saðlam dikiþ geçmiþti. Caný yananýn yaygara koparmasý gerekirken o esnada anne ve babasý feveran ediyordu. Olgun olacak meyve, dalýnda kendini belli edermiþ? Arda’ya bakýnca bu söz anýnda tescilleniyordu. Sanki büyümüþ de küçülmüþ gibiydi. Serap, bir avucuna oðlunun diðerine kýzýnýn küçücük elini sýkýþtýrarak eve doðru yol almaya baþlamýþtý. Kafasýnýn içinde o kadar çok tilki dolaþýyordu ki. Çocuklarýn saðlýk karneleri, oksijen, tentürdiyot, pamuk, sivri sinek ilacý ve koruma jeli, ateþ düþürücü, güneþ yaðý, güneþ yanýðý oluþursa diye her ihtimale karþý yanýk kremi almasý gerektiðini düþünüp unutmamak için hafýzasýna tekrar tekrar göndermelerde bulunuyordu. Çünkü Didim’de yazlýklarýnýn bulunduðu sitede herhangi bir saðlýk kuruluþu yoktu. Bir anne olarak her türlü ihtimali en ince ayrýntýsýna kadar düþünmek zorundaydý. Egemen ise arabasýnýn bakýmýný yaptýrmýþ olmanýn ve benzin doldurmanýn verdiði rahatlýkla eve doðru yol alýyordu. Kafasýndan “yolda dinleyeceðim CD’leri ayýrmam gerek” diye düþünüyordu. Çünkü gideceði yol epeyce uzundu ve yol da müziksiz geçmezdi. “Kesinlikle hareketli müzikler olmalý”dedi içinden. Torpido gözünü açýp kapadý. Harita da içindeydi. Eve gider gitmez biraz atýþtýrýp yolculuk saatine kadar uyumalý diyordu. Çünkü uykusuz yola çýkmak bir þoför için cinayetten farksýzdý. Deliksiz bir uyku, bedenin iliklerine kadar dinlenmesi demekti. Eve iyice yaklaþmýþtý. Fakat içinde tarifsiz bir tedirginlik vardý. Her yolculuk öncesi yaþadýðý þeydi bu! Hedeflediði noktaya kazasýz, belasýz ulaþana kadar bu duyguyu bir türlü ruhundan atamýyordu. Ne zaman ki tekerlek durur o zaman yüzü gerçek anlamda gülerdi. Bu heyecaný yüreðinden atmak elinde deðildi. Ama mümkün olduðunca bunu en alt seviyede tutabilmek adýna büyük bir çaba gösteriyordu. Nilgün, deniz yataðýný annesine þiþirtmiþ bir nevi tatilin ön provasýný yapýyordu. Serap bir yandan gülüyor bir yandan da “kýzým burada olmaz ki bu iþ! Patlatacaksýn þimdi! Hadi yavrum in üstünden de kaldýralým. Sabret! Onun yeri denizin üstüdür. Hadi çocuðum üzme beni! Nilgün, söylenerek inmiþti üstünden. - Anneciðim deniz havlumu, mayomu bavula koydun deðil mi? - Evet güzeller güzeli kýzým! Kardeþininkiler de hazýr! Þimdi babacýðýn gelecek ve yemeðimizi yiyeceðiz. Biraz uyuyacaðýz. Sonra hepimiz arabamýza binip, tatil için yola çýkacaðýz. Hadi bana yardým et bakalým. Gel sofrayý hazýrlayalým. - Tamam anneciðim! Çok sevinçliyim. Arda’nýn tuvaletten sesi yükselmeye baþlamýþtý. - Anne! Bitti! - Tamam oðlum. Hemen geliyorum. Serap, evin içinde koþuþturup duruyordu. Ýçindeki heyecan yerini yorgunluða býrakmýþtý. Bunlar her tatil öncesi yaþanan sýradan telaþ ve yorgunluktu. Arabaya binince, koltuða sýrtýný yaslayýnca biliyordu ki tüm yorgunluðu bir çýrpýda geçip gidecekti. Çalan kapýnýn sesine çocuklar baðýrmaya baþladýlar. - Babam geldi! Ben açacaðým kapýyý! - Hayýr önce ben! - Tamam! Lütfen kavga etmeyin! Hadi bakalým kapýyý hep beraber açalým. Egemen önce karýsýný yanaklarýndan öpmüþ sonra yere çömelerek kýzýnýn ve oðlunun yanaklarýna kocaman bir öpücük býrakmýþtý. Ýkisinin de elini tutarak mutfaða geçmiþti. - Bakalým annemiz neler hazýrlamýþ bize! Açlýktan karným gurulduyor! Duyuyor musunuz içimden gelen sesi! - Hayýr! - Vay üç kaðýtçýlar vay! Ben de sizi tatile götürmem. Hâlâ ayný fikirde misiniz? - Duyuyoruz babacýðým! Hem de çok gurulduyor! - Ýþte þimdi oldu! Egemen, minnettar bir ifadeyle karýsýna baktý. - Caným benim! Çok yorulmuþsun! Ellerine saðlýk! Bir duþ alayým. Hemen sofraya geçelim. Sonra biraz uyuyacaðým. Ne de olsa yolumuz oldukça uzun! - Elbette caným! Allah yolumuzu açýk etsin! - Amin caným! Egemen, duþtan çýkýnca ailece yemek yemiþler ve saatlerini sabah dörde kurarak yatmýþlardý. Saat, kendisine verilen görevi layýkýyla yapmanýn verdiði gururla ötmeye baþlamýþtý. Egemen, esneyerek gözlerini açmýþtý. Ayný anda Serap da kalkmýþtý. Üzerlerini giyerek arabaya götürülecek bavullarý indirmiþlerdi. Serap, çocuklarý öperek uyandýrýrken Egemen bütün odalarýn kalýn perdelerini iyice çekmiþ, son içtikleri çayýn demini dökerek çöp kovasýný kapýnýn önüne koymuþtu. Serap, çocuklar için küçük bir yastýk da alarak dýþarý çýkmýþtý. Egemen, su saatini ve elektriði kapatýp kapýyý kilitlerken “Allah’a emanetsin” diyordu içinden. Hýrsýzlýk olayýna karþý tedbir olarak eski bir ayakkabýsýný evde bir adam varmýþ izlenimi býrakmak için dýþarýya koymuþtu. Artýk hepsi arabaya binmek üzere aþaðýdalardý. Egemen arka kapýyý açarak çocuklarýný arka koltuða oturtmuþtu. Serap da onlarýn yanýnda olmak istemiþti.. Egemen, þoför koltuðuna geçmiþ ve emniyet kemerini besmele çekerek takmýþtý. “Ýyi yolculuklar” temennisi ile birlikte tekerlekler dönmeye baþlamýþtý. DEVAM EDECEK Aysel AKSÜMER
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |