..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > osman demircan




11 Nisan 2010
Aydýnlýk1  
osman demircan
Ayak altýmdaki köpüklü suyun ve burnumdaki iyot kokusunun artmasýndan, dünyaya yaklaþtýðýmý anladým. Peki dünya bana göre neydi? Bu soruyu sordum kendi kendime. Cevabýný yine kendim verdim. Dünya incik boncuk dükkanýydý fikrimce. Bazen inci bir kolye olurdu sevgilinin beyaz gerdanýnda bazen ise, ipi kopmuþ incileri saða sola daðýlmýþ bir gerdanlýk olurdu; ama deniz ve sedef olmazdý asla. Dünyanýn da derinliði vardý; fakat o derinlikte kimse yaþamazdý. Ýnsanlar sýð býr hayat sürerdi yeryüzünde.


:CAAE:
Ayak altýmdaki köpüklü suyun ve burnumdaki iyot kokusunun artmasýndan, dünyaya yaklaþtýðýmý anladým. Peki dünya bana göre neydi? Bu soruyu sorarken, cevabýný yine kendim verdim. Dünya incik boncuk dükkanýydý fikrimce. Bazen inci bir kolye olurdu sevgilinin beyaz gerdanýnda, bazen ise ipi kopmuþ incileri saða sola daðýlmýþ bir gerdanlýk olurdu; ama deniz ve sedef olmazdý asla. Dünyanýn da derinliði vardý; fakat o derinlikte kimse yaþamazdý. Ýnsanlar sýð býr hayat sürerdi yeryüzünde. Aklýmdan böyle düþünceler bir tren gibi geçerken ve nerede durduracaðýmý bilmezken, uzakta bir aydýnlýk gözümü kamaþtýrdý. Yolun sonu gözüktü dedim sevinçle.
Aydýnlýk iyice büyüdüðünde, ayak altýmdaki sularýn etkisiyle tabanlarým kaydý. Yeni doðmuþ bir çocuk gibi fýrladým yeryüzüne. Kendimi bir kumsalda buldum. Yeniden baþlayacaktým her þeye. Dünya bir istiridye, ben ise bir inci tanesi olabilecek miydim, sabýrla ve özveriyle?
Kumsala vuran kocaman dalgalarýn ve denizin sesiyle çabuk toparlandým. Gökte yýldýzlar ihtiras ateþiyle yanýp sönüyordu. Deniz rüzgarý yüzümü okþadýkça, tenimdeki sertlik ve aðrýyan yanlar gevþiyordu. Sabah olmak üzereydi. Günün aðaran bu saatlerinde, dünya renklerin cümbüþüyle gökyüzünün duvarlarýna, kýzýl renkte tablolar asýyordu. Beni dünya hiç böyle büyülememiþti? Hayat yaþamaya deðerdi?
Dünyaya yeniden gelen bir insan ne yapardý? Hiç kuþkusuz önce neredeyim diye sorardý. Cevap arayan bakýþlarla etrafýma bakýnýp dururken, sahilin az ilerisinde bir deniz kasabasý karanlýðý yaran býçak gibi keskin ýþýklarýyla gözümü aldý. Dünyayý ben yaratmadýðýma göre asla özgür olamayacaktým. Sadece yumurtanýn içindeki civciv gibi kabuðu kýrabilecektim. Acaba bu yeni yaþantým bana bu imkaný verebilecek miydi?
Üzerimdeki kumlarýn dökülmesiyle ve her yanýma sinen iyot kokusunun kaybolmasýyla tertemiz bir sayfaya dönüþürken, hayat rüzgarýnýn beni savurduðu bu el topraðý nasýl bir hikaye yazacaktý bana acaba.
Üstümü baþýmý kontrol ederken cebimdeki kabarýklýk parmak uçlarýmý rahatsýz etti. Merak edip cebimi yokladýðýmda varlýðým için gerekli bir miktar altýn buldum. O an kendi kendime: ' Önemli olan varlýklý olmak deðil, varlýk olabilmekti. Nice kömür tüccarlarý vardý, nice aðalar, beyler, paþalar vardý. Hiçbiri varlýk gösteremeden silinip gitti. Oysa Diogenes elindeki bardaðý atarak buna ihtiyacým yok avucumla da içebilirim diyerek kendi varlýðýný ortaya koydu.' dedim. Þimdi ise varlýk gösterme sýrasý bendeydi. Alaca karanlýðýn içinde gölge gibi sahil kasabasýna doðru yol alýrken, ayak altýmý gýdýklayan kumlarýn etkisiyle hafiften gülümsüyordum.
Yaþam tüm canlýlýðýyla gözlerimin önünde duruyordu. Sanki gözlerimi ilk defa kullanýyordum. Görüyordum yýldýzlarý ayý, denizi ve en önemlisi insanlarýn yemek yediði, uyuduðu, dertlendiði, çalýþtýðý Tepeköy kasabasýný. Ýþte burasý... Benim için yeni bir hayatýn baþlayacaðý nokta olacaktý. Bir iki adým atacaktým. Sonra yürüyecektim yepyeni bir hayata. Rüzgarýn saçlarýmý okþadýðý anda þiirler söylemem gerekirken þu sözler döküldü dudaklarýmdan: 'Ne olursan ol bir davanýn adamý ol. Neyin olursa olsun; ama bir de kavgan olsun. Hiçbir þeysiz yaþa; ama amaçsýz yaþama...' Havada yumruðumu salladým. Köleler tarihinden bir kiþi bileðimdeki prangayý söküp attý. Hayat bir kadýndý artýk koluma giren. Yaþamak askýlarýný söküp atarak omuzlarýndan, beni ihtiraslý öpüþlere davet ediyordu. Hayatla burun burunaydým, dudak dudaðýydým. 'Ey hayat divaný kur, yastýklarý yorganlarý, gül kokut. Geliyorum seninle kucaklaþmaya ve sarýlýp koklaþmaya..' diyerek beylik düþüncelere daldým.
Tepeköy bir yamaca kurulmuþtu. Osmanlý mimari tarzýndaki evlerinin beyaz boyalarý gün ýþýðýnda parlýyordu. Kasabanýn sahil yolu denize paralel uzanýyordu. Sahil yolunun deniz kesiminde kumsallar, parklar yer alýyordu. Kasaba, sahilden itibaren yamaca sýrtýný veriyordu. Caddeleri denize diklemesine uzanýyordu. Bir caddeyi takip ettiðinde, kasabayý kucaklayan yamacýn en yüksek yerine çýkýyordun. Arkadaki yemyeþil bir yamaç, öndeki masmavi deniz, kasabanýn ruhunu oluþturuyordu. Evler bahçe içerisindeydi. Burada müstakil bir hayat yaþanýyordu.
Sabahýn ilk ýþýklarýyla kasaba halký avlularda kahvaltýsýný yapmaya baþlamýþtý. Bir pansiyon dikkatimi çekti. Giriþ kapýsýndaki levhada " Altýn Pansiyon" yazýyordu. Bu bir iþaret olabilir diyerek giriþ kapýsýndan duygularýmý ayaklandýrarak içeri girdim. Pansiyon taþ avluyla ve iki katlý bir konaktan oluþuyordu. Ev sahibi aðaçlýklý avluda masa kurmuþ kahvaltýsýný yapýyordu. Beni görünce ayaða kalktý.
_Günaydýn hoþ geldin.
_Hoþ bulduk efendim.
_Yardýmcý olabilir miyim?
_Uzun süre kalacaðým bir pansiyon arýyordum.
_Teksiniz galiba.
_Evet tekim. Umarým bir sakýncasý yoktur.
_Yok caným.
_Sevindim.
_Kaydýnýzý almadan önce beraber bir kahvaltý yapalým istersen.
_Teþekkür ederim.
_Rice ederim buyurun.
Masada yerimi aldým. Ev sahibi kýrklý yaþlarda, kumral, yeþil gözlü, bakýmlý bir beydi. Burayý eþiyle beraber iþlettiðini söyledi. Ýki garson bir de temizlikçisi vardý. Çok kazanamýyordu ama geçinip gidiyordu. Çocuklarý eðitim dolayýsýyla baþka þehirlerdeydi. Müþterilerine bu yüzden çocuklarý gibi bakýyorlardý.
Masanýn üzerinin dolu olmasý ne güzeldi. Sandalyelerin sahipsiz kalmamasý ne güzeldi. Bütün materyaller insan içindi. Hiçbir þey insandan daha deðerli deðildi. Tepeköy ve bu pansiyon bana insanlýðýmý hatýrlattý. Kahvaltý bitiminde ev sahibi garsonlardan birini çaðýrdý.
_Nail buraya gel.
_Buyurun efendim
_Beyefendiye yardýmcý ol.
Bana dönerek:
_Adýnýz neydi?
_Erhan
_Erhan Bey, þuraya bir imza atar mýsýnýz.
_Niçin ki...
_Hani bir söz vardýr, bir insandan söz almaktansa imza almayý tercih ederim diye. Üstünüze almayýn sadece prosedür.
_Tamam, sorun deðil.
Ýmzayý atmamdan sonra ev sahibi tekrar garsona dönerek:
_Erhan Bey'i beþ nolu odaya götürün lütfen. Biraz dinlensin.
_Tamam efendim.
Nail, Bursa 'nýn bir köyünde doðmuþtu. Bal gözlü, buðday tenli, uzun boylu, sýska bir gençti. Yüzünün sað tarafýnda derin bir yanýk izi vardý. Bu iz soluk çehresinde allýk gibi durur, hemen fark edilirdi. Bu yara iki sene öncesinden kalma bir hatýraydý.
Bir gece, ahþap evlerinde çýkan yangýný fark etmeleri uzun sürmedi. Herkes can havliyle kendini dýþarý attý. Oysa küçük Yasemin ortalýklarda yoktu. Rüzgar alevleri körükledikçe ailenin korkusu bir kat daha artýyordu.
Nail, kardeþini kurtarmalýydý. Aniden alevlere dalarak biricik kardeþini kurtardý. Ýþte bu yara o günün hatýrasýydý. O günden sonra köylerinden ayrýlýp þehir merkezine yerleþtiler. Nail, okula devam edemiyordu. Tek kardeþi olan Yasemin henüz altý yaþýndaydý. Babasý Mustafa, tekstil fabrikasýndan emekliydi. Annesi Seval ise, temizlik yaparak ailesinin geçimine katkýda bulunuyordu.
Bir akþam yemeðe oturduklarýnda sofrada bulgur pilavý ve çorba vardý. Köydeki yangýndan sonra ekonomik sýkýntýya girmiþ bu aile, oturduklarý evin kýrasýný bile ödemekte zorluk çekmeye baþlamýþ; kýt kanaat geçinir olmuþtu. Nail bu yüzden bu pansiyonda iþe baþlamýþtý.
Birden aklýma çocukluk günlerim geldi. Ayakkabý resimleri yapardým. En çok da spor ayakkabýlarý çizmeyi severdim. Giyecek bir spor ayakkabým olmasa da odam ayakkabý resimleriyle dolu olurdu.
Onlarý çizerken koþtuðumu ve sonra bulutlara uçtuðumu görürdüm. Hýz alýrdým hayal ülkelerine. Özgürlüðü tadardým çizdiðim her ayakkabý resmiyle.
Yaþamak adým atmaktý ve kimseyi incitmeden, kimseyi ezmeden baþý dik yürüyebilmekti benim için.
Nail ile beraber pansiyonun merdivenlerinden üst kara çýkarken, benimle konuþuyor olmasý ona bir kitap havasý katýyordu. Kelimelerin ve cümlelerin topraðýnda sýnýrlarý daha çok ünlem iþaretleriyle çizilmiþ bir ifadeler ülkesine benziyordu Nail. Sýnýrlarýný zorlamamak için sustum.
_Odanýz burasý efendim.
_Teþekkür ederim Nail.
Nail yanýmdan çekip gittikten sonra kapýyý açtým. Odaya girdiðimde lavanta kokusuyla gevþedim. Zaten uzun süredir sinir uçlarýmla Ýstanbul trafiðine baðlanmýþ gibiydim. Uzun kuyruklar, korna sesleri, baðrýþmalar, firen sesleri omuriliðimden baþlayarak beynimin en uzak köþelerine kadar gitmiþti. Saklanacak ve kaçacak bir delik ararken kendimi bu pansiyon odasýnda bulmuþtum.
Duygularýmýn en koyu olduðu anda, odanýn sarýya boyanmýþ duvarlarý içimi aydýnlattý. Tek yatakli odada bir komodin, bir elbise dolabý, bir de küçük bir masa vardý. Yatak odanýn saðýný kaplarken, solunda elbise dolabý çýrýlçýplak duruyordu. Masa pencerenin hemen dibimde dururken, üzerindeki vazoda çiçekler içeri sýzan aydýnlýkta boy gösteriyordu. Pancereyi örten perdeyi aralayýp dýþarý baktýðýmda günlük güneþlik bir hava içimi doldurup bir balon gibi beni gökyüzüne yükseltmeyi bekliyordu.
Yataðýn kenarýna oturdum. Üzerimde yoðun bir uyuþukluk vardý. Bazen kalmak da zordu gitmek de. Ne yapacaðýmý bilmediðim bu pansiyon odasýnda, çok þey yaþamýþlýðýmdan olsa gerek hiçbir þeye hevesimin kalmadýðýný düþündüm bir an. Bir resim yapsam yapraklar gecenin karanlýðýndan daha kara olurdu tualimde. Hayatýn kül yaðmuru altýnda Pompei insanlarý gibi donup kalmýþtým. Tanrý benim için bir Vezüv müydü? Sürekli bana cehennemi hatýrlatan, kaçacak bir liman býrakmayan bir güç müydü? Hayatýmda sürekli bir sarsýntý, þaþkýnlýk, panik, olup sürekli önümü dev dalgalar kesmekteydi. Dev dalgalar bindiðim tüm gemileri bir çöp gibi kaldýrýyordu. Gökten de iri kum taneleri büyüklüðünde, çok kýzgýn taþlar üzerime yaðýyordu. Heman ardýndan da gaz yüklü kocaman taþlar baþýma düþüyordu. Sonra bu kül bulutu üzerimi yorgan gibi örtüyordu. Bunlarý düþünce yataða yatmaktan, üzerime yorganý çekmekten vazgeçtim.
Tanrý'm dedim. Bana ateþin içinde bir göl býrak. Bana yaþamak için gül tadýnda, çiy düþmüþ taptaze bir dal uzat.
Yataðýmdan doðruldum. Perdeyi aralayarak yine dýþarý baktým. Bir süre öyle kalakaldým. Arabalar yollardan akýp gidiyordu. Ýnsanlar meþru hayatýn monotonluðunda herkesin yaptýðýný yapýyordu. Kaldýrýmda bir saða bir sola giden insanlar, vitrinlere bakýp dükkanlarýn içine dalýyordu. Ben de dýþarý çýkmak istedim. Elimdeki altýný bozdurup, üstüme baþýma bir þeyler almak ve pansiyon ücretinin birkaç aylýk aidatýný ödemek istiyordum.
Odamýn kapýsýný örtüp merdivenlerden aþaðý indim. Salonda ev sahibi beyle eþi, günün sýcaðýndan kaçmýþlar koltuklara oturup dinleniyorlardý. Beni görünce ayaða kalktýlar ve yanlarýna çaðýrdýlar.
Akabinde hep beraber oturup konuþmaya baþladýk.
_Nasýlsýnýz Erkan Bey, umarým odamýzý beðenmiþsinizdir.
_Ýyiyim, odanýzý beðendim. Siz nasýlsýnýz?
_Ýyiyiz. Oturup soluklanýyorduk.
_Bu arada benim adým Faik. Bir durum olursa beni adýmla çaðýrabilirsiniz.
O an aklýma dünyada ne kadar da unvan olduðu geldi. Ýnsanlar birbirlerini bey, beyefendi, bayan, öðretmen, doktor, subay, baþbakan, müdür diye çaðýrýrdý. Sanki unvanlar kiþiliklerin ve insanlarýn önüne geçen, onlardan farklý varlýk kazanan kavramlardý. Nasrettin Hoca: " Ýltifat insana deðil, unvanlarýnaydý. " demiþti. Ne kadar unvanýnýz varsa o kadar egemendiniz, üstündünüz, öncelikliydiniz. Eðer unvanlar varsa sýnýfsýz bir toplum iddia etmek yüzyýllarýn en büyük sahtekarlýðýdýr. Çünkü, demokrasi toplumlardaki sýnýflarý kaldýrmamýþ, unvanlarýn arkasýna saklamýþtýr. Ayný sihirbazlarýn var olan þeyleri yok olmuþ gösteren göz aldatmacalarý gibi.
_Daldýnýz Erhan Bey.
_Hým evet. Bir þey düþündüm de.
_Ben artýk kalkayým. Daha yapacak çok iþim var.
_Buyrun ne demek.
Dýþarý çýkmak için hareket ettiðimde, salona þöyle bir göz gezdirdim. Salon daha çok bir lobiye benziyordu. Ortada oturma grubu, saðda ve solda kitaplýklar, salonun baþ köþesinde bir televizyon vardý. Üst kata çýkan bir merdiven salonu klasik bir hayal gücünün dýþa vurumu olarak gösteriyordu. Salon barok ve rokoko tarzý bir mimari ile yapýlmýþtý. Duvarlar alabildiðine tablolarla süslenmiþti. Ben de ressamdým. Yeþili yaprakta, maviyi denizde ve gökyüzünde, sarýyý buðday tarlasýnda, beyazý kar yaðýþýnda arýyordum.
Bu arayýþ duygusuyla sokaða çýktým. Arabalar, insanlar yollarý doldurmuþtu. Sanki dünya çürük bir diþti de insanlar o çürükleri doldurarak kapatmaya çalýþýyordu. Tanrý dünya diliyle insanlarla konuþmaya çalýþýyordu. Bana da söyleyecek bir güzelliði vardý elbet. Fakat ben bu bolluk ve kalabalýk içinde daha çok yalýn ifadeler istiyordum Tanrý'dan.
Yürüyordum sokak boyu. Nasýrlaþmýþ yüreðimle acýlara, sevinçlere yürüyordum. Ayaðýmý ayaðýma çarparak saygý duruþu yapýp hayata selam vermek istiyordum. Merhaba hayat, merhaba yol arkadaþým demek istiyordum hayatýn saygýya layýk tüm güzelliklerine. Çirkin bir kýzýn sevgi görme adýna, ilgi görme adýna bedenini yol geçen hanýna çevirmesi gibi çirkinleþmekten korkup yürüyordum. Aþký güzellikte arýyordum ve anca aþký güzellerin ve kendini güzel hissedenlerin yaþayacaðý inancýyla Tepeköy'un ana caddesindeki kaldýrýmlarý arþýnlýyordum.
Tepeköy'un bu ana caddesi geniþ kaldýrýmlarýyla, lüks maðazalarýyla, nezih ve hijyenik yapýsýyla insanda görsel bir þölen sunuyordu. Ýnsanlar birbirine çarpmadan, göçebe bir millet gibi daðýnýk yürümeden, iþlerine gidip geliyorlardý.
Burada öyle zenginlik vardý ki ne kimse kimsenin hayatýný çalýyordu ne de kimse kimseyi kullanýp atýlacak bir mendil sanýyordu.
Az ileride bir kuyumcu dikkatimi çekti. Hemen hýzlandým. Dükkan vitrin ýþýklarýyla sokaðý kuþatan bir aydýnlýktaydý. Ýçeri adým atar atmaz iki kiþi beni yaldýzlý gülüþleriyle karþýladý. Bir gülüþ karþýsýnda bön bön bakan aðýr abi takýmýndan olmadýðýmdan, yüzümde güneþin sarý ýþýklarýnýn bir nevisi oluþtu. Ýnsanlar güzel konuþma adýna seri cümleler kurar iseler de ben kelimeleri sürçerek söyledim. Konuþmalarýmdaki iniþler çýkýþlar dikkatlerini çekince kuyumculardan birisi:
_Abi sanatçý mýsýnýz?
_Çok þaþýrdým. Nasýl anladýnýz.
_Abi sanatçýlarýn beynine bir anda birçok düþünce girer. Onlar kafasýndakileri toparlamaya çalýþýrken, genelde dilleri sürçer, ondan anladým.
_Ne yani dili pürüzsüz olan sanatçý olamaz mý?
_Hayýr olamaz. Kelimelere anlamý sanatçýlar, yüreklerini katarak verirler. Sanatçýlar bir þeyi çok tekrar etmezler. Örneðin, bir þey çok tekrar edilirse hiçbir önemi kalmaz. Aþk, aþk, aþk, bak hiç önemi kalmadý. Önemli olan aþkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk diyebilmek tek seferde. Buna da kimsenin nefesi yetmez. Sanatçýlarýn nefesi kuvvetlidir oysa. Onlar bir kelimeyi inceltir, kalýnlaþtýrýr, kýsaltýr, uzatýr... Sende de böyle bir ifade tarzý görünce sanatçý olduðunu anladým.
_Hýmm, evet ben bir ressamým. Hiç böyle yakalacaðýmý düþünmemiþtim.
_Biz polis deðiliz. Biz yakalarsak el öpmek için yakalarýz; bileklere kelepçe takmak için deðil.
_Affedersiniz adýnýz ne bu arada.
_Adým, Mahmut. Ortaðýmýn da adý Ali...
_Demek ki insanlarýn yaptýklarý iþler yüreklerine de yansýrmýþ. Altýn gibi bir kalbiniz varmýþ. Benim de adým Erkan.
_Memnun oldum.
_Ben de.
_Bir çay içer miydiniz.
_Yok teþekkür ederim. Elimde bir miktar altýn vardý onu bozduracaktým.
Elimdeki altýný uzatýp bankonun üzerine koydum. Þaþkýnlýk içinde öyle bakakaldýlar. Bir miktar altýn dediðim uzun süre hayatýný idame ettirecek kadar büyüktü.
Parayý alarak dükkandan uzaklaþtým. Bazen kalmak zordu, gitmek ise daha zordu. Zar zor duygular içinde kalmamak için yüreðimi aygýrlara çektirerek dörtnala dükkandan ayrýldým.
Sokaktaydým artýk. Hayatýn boyunca doðru yoldan gittiðini sanarsýn da, sonradan geriye dönüp baktýðýnda birçok zikzaklar çizdiðini anlarsýn. Gezdiðim sokaklarýn kavislerle dolu olduðunu görünce hafif gülümsedim. Dünya bir deveydi aslýnda, hiçbir yeri doðru olmayan. Biz insanlar bir hörgüce tutunmuþ gidiyorduk. Yaþamak deve tüyü gibi kýl ediyordu bizi. Savrulup duruyorduk kum fýrtýnalarýyla.
Tepeköy insan yumaðýydý. Karmakarýþýk iliþkiler içinde, insanlarýn düðümlerle birbirine baðlandýðý bir sahil kasabasýydý. Aslýnda kasabalar hep canýmý sýkmýþtýr. Caný sýkýlan her insan gibi telefon manyaðý, televizyon manyaðý olmak istemiyordum. Hem canýmýn sýkkýnlýðýna iyi gelir düþüncesiyle hem de üstüme baþýma bir þeyler alýrým diye bir konfeksiyon maðazasýna girdim.
Tanrý'ým maðazanýn içinde tam bir algý bombardýmaný yaþadým. Her yer pantolon, gömlek, tiþört ve ceket doluydu.
Ýnsanýn her zaman kabuk deðiþtirmeye ihtiyacý vardýr. Artýk üzerimdekileri sýyýrýp kendime yeni bir renk, yeni bir kalýp biçmenin zamaný gelmiþti. Raflara epeyce göz gezdirdikten sonra, kendimi bir iki gömlek ve pantolon beðendim. Onlarý alarak pansiyona doðru yola çýktým.
Dünya taþ kadar sert ve merhametsizce, onun yosun tutmuþ yüzeyinde bir merhamet bir þefkat bulabilecek miydin? Týkýþ sýkýþ dünyada ekmek arasý peynire dönüþürken, annemin beni okula uðurlarken süt kokan sabahlarýný yeniden görebilecek miydim? Dünyaya tekrar gönderilmiþtim. Peki niçin? Ölümümün izini sürmek ve özümü bulmak için mi? Özümü bulmak istiyorsam, doðal bir insan olmalýydým. Yasal olan insan, kendi özüne aykýrý, yalnýzca toplumun ve toplumsal uzlaþýnýn sonucu olan bir bireydi. Dolayýsýyla yapay ve kötüydü. Devlet de yapay, insan elinden çýkma kurumlarýn baþýnda geliyordu. Öyleyse ben emitasyon bir ürün olmak istemiyordum. Peki benim özüm neydi?
Ýnsanýn özü, insanýn yaratmadýðý her þeydi. Ýnsan kendini yeniden yaratmasý, özüne darbeydi. Sonradan kazanýlmayan bütün bileþkeler insanýn öz doðasýydý. Bir doðal göl ile yapay göl arasýndaki farktý insanýn özü. Öyleyse ben doðal olmalýydým. Bütün maskelerden, bütün kalýplardan, bütün öðrenilmiþ davranýþlardan, bütün rollerden uzak durmalýydým. Týpký otoyol kenarýnda denize çýrýlçýplak giren bir kiþi gibi açýk bir insan olmalýydým. Bugüne kadar dünyamýzla tanýþmaya koymamýþlardý beni. Geceyi, gündüzü, çiçeði, kelebeði, dayanýlmaz kokusunda diþ çürüðüne raðmen nefes nefese tanýmak istiyordum yeniden dünyayý. Yaþamanýn her bir yerinde olamasam da Çinliyi, Japonu, Eskimoyu tanýmak istiyordum. Saçlarýn alýnlarýn üzerine düþtüðü bir yerden silmek istiyordum terleri. Þakaklardan çekmek istiyordum dayatýlmýþ tüm zorbalýklarý. Bir rüzgar gibi esmek varken, kasýrgaya benzemek de neydi? Hayatta tozu dumana katanlar, insan olabilir miydi?
Pansiyona geldiðimde, saat gece ona yaklaþýyordu. Kimseye belli etmeden odama çýktým. Kafamý kurcalayan onca soru içerisinde uzanýp yattým. Sonra odamdan dýþarý çýktým. Gece þaþýrmamýþtý. Yýldýzlarý gökyüzüne dizmiþti. Üþüdüðümü hissettim. Avludan salona geçtim. Hýrçýn hýrçýn bir koltuða oturdum. Ah gecelerimin ninni tadýnda, masal tadýnda olmasýný dilerdim. Yataðýmýn yanýndaki bir demet gülün bana pespembe þarkýlar söylerken uyumayý ve tüm acýlarýn yiðitçe davranmasýný isterdim. Uykum bir türlü gelmiyordu. Görecek rüyasý olmayanýn uykusu gelmezdi tabi. Herkes derin bir uykuya dalarken, ben titreyen kirpiklerimin üzerine yýldýzlarý koymaya çalýþýyordum.
Gün aðarýrken gözlerimde þafak vaktinin kýzýllýðý oluþtu. Yerimden doðrulduðum anda Faik ile karþýlaþtým.
_Günaydýn
_Günaydýn Faik.
_Gece uyuyamadýnýz galiba.
_Uyuyamadým. Gözlerim bir yarasa gibi gökyünde asýlý kaldý. Gece boyu yýldýzlarý seyrettim.
_Uyuyacak mýsýnýz? Ýstersen kahvaltýyý hazýrlatayým.
_Olur, sýcak bir çay iyi gelir.
_Tamam.
Nail masayý iyice donattýktan sonra bizi çaðýrdý. Mutfakta güzel bir kahvaltý yaptýk. Sonra Faik'e dönerek:
_Efendim! Ben bugün Tepeköy'de dolaþmak istemiyorum. Bana gezip dolaþabileceðim bir yer söyleyebilir miydin?
_Tabi! Tepeköy'den kuzeye doðru uzanan bir yol var. Oraya " Altýn Yol " derler. Orada yürüyüþ yapabilirsin.
_Çok teþekkür ederim. Gün biraz daha aydýnlansýn, o tarafa giderim.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aydýnlýk9
Aydýnlýk7
Aydýnlýk8
Aydýnlýk4
Aydýnlýk6
Aydýnlýk3
Aydýnlýk (Giriþ)
Aydýnlýk5
Aydýnlýk2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
En Ateþli Anýmda Gel Yanýma [Þiir]
Öperek Beni Öldür [Þiir]
Cayýr Cayýr [Þiir]
Kar Yangýnlarý [Þiir]
Söyle Neden Konuþmuyorsun [Þiir]
Gözlerim Kan Davalýdýr Her Geceye [Þiir]
Kefenden Çiçekli Elbise [Þiir]
Martý Beyazý [Þiir]
Gül Þarabý [Þiir]
Varlýðýn Sevda Yokluðun Fýrtýna [Þiir]


osman demircan kimdir?

Yüreðimin ve beynimin tavanýnda buluyorum, tozlu mýsralarý. Aklým bir çatý katý. Gözlerim yýldýzlarla dolduðunda, bakýþlarýmýn ýþýltýsý vurur satýrlara. Ýþte o zaman, þiirler bir Samanyolu olur. Mehtaplý gecelerimi vururum gözyaþlarýmla biriktirdiðim göllere. Her mýsra bir dal gibi düþer, þiir denizlerine. Kýzýl bir duyguya boðulurum o an. Akarým ellerinize.

Etkilendiði Yazarlar:
Herkes


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © osman demircan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.