Düþünce dilden, dil düþünceden doðar. -Platon |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Çok ilginçtir ki, tam bir yoðunlaþma ile çalýþabilmiþ ekiplerde hamur konumundaki kiþinin kendi bedenine verilmiþ þekle oldukça uygun olacak biçimde davrandýðý görülür. Tam da kendisine yüklenen temaya ve onun yarattýðý psikolojiye çok yakýn bir öyküyü barýndýran tutumlar sergiler, o kiþi. Farklý olma durumunda ise, bu o kadar da önemli mi sizce? Bu durumda hamurun düþüncesi mi gerçek olandýr, heykeltraþýnki mi; yoksa o çalýþmayý izleyen çalýþtýrýcýnýn gözünde canlanan öykü mü? O safhada hangi öykünün gerçek olduðuna kim karar verecektir? Konuya somut olarak bakýldýðýnda; ortada sadece netleþmiþ bir beden duruþu vardýr ve sonrasýnda söylenmiþ birkaç cümle. Ýþte oradaki duruþlarda, gülümseyiþlerde, alýndaki bir çizgide, kaldýrýlmýþ bir kolun havadaki edâsýnda þiirsellik vardýr. Duruþun içinde þiir, o þiirin içinde gizli öyküler vardýr. Tanýmlanmamýþ, sýnýrlarý çizilmemiþ bir aralýkta dans eder, orada sanat. Bu örneði edebiyat üzerinden düþünürsek, edebi form veya belli akýmlara göre beklentisini önceden belirleyen okuyucuda ürüne karþý doðal olarak oluþan ön yargý yoktur bu aralýklarda. Dolayýsýyla “ Tanýmla ve sýkýþtýr”larýn daraltýlmýþ bakýþý da. “Düz yazý kolonyaysa , þiir parfümdür” denir. Doðrudur, ancak bu noktalarda öyle ince bir ayar var ki. Bir ürüne baktýðýmýzda bunun biçiminin sorgulanma noktasý birincil bazý oluþturuyorsa özü kaçýrmak, mümkün olabiliyor çoðu kez. Edip Cansever’in yer yer epik tiyatro gibi süren, yer yer yunan tregedyalarýna benzeyen “Ben Ruhi Bey, Nasýlým” isimli þiirini nereye koyacaðýz bu ölçütlerin süzgecinden bakarsak? Ya da Ýsmet özel’in “Ils Sont Eux” isimli þiirini okudukça þiirde Andrei Tarkovsky tarafýndan çekilmiþ bir filmin karelerini görür gibi olmaz mýyýz?. Peki buna dayanarak “Bu þiir deðildir, açýkça öykü anlatýr” mý diyeceðiz? Amaç, yaþama deðen ürünleri paylaþmaksa, deðdiði noktayý býrakýp bunun anlatýldýðý þeklin adýný mý tartýþacaðýz, edebiyat çevrelerinde? “Güzelmiþ ama doðrusu; bu duyguyu böyle anlatmanýn modasý geçti artýk ” mý diyeceðiz? Hala Karacaoðlan’ýn sözlerinden için için etkileniyorken, bir yandan da riyâkarlýk takýnýp onu demode mi bulacaðýz? Oysa yanýt açýk: Bütün içinde parça, parça içinde bütün vardýr.Yargýlarýmýzdýr düþünme süzgecinden geçip dilimize düþen cümle. Bakýþ açýmýzýn derecesidir, beðenilerimizi oluþturan. Elbette sözün hangi biçimde ve o biçim içinde ne yetkinlikte kullanýlacaðý önemli. Ancak önem ölçüsü, sözün belirlenmiþ bakýþ açýlarý içinde ne ölçüde yer aldýðý deðil, derdini insana deðme noktasýnda en etkin nasýl anlattýðýdýr.Öz ve biçim arasýndaki iliþkiyi doðru yerden tanýmlamak gerekir bu noktada. “Öz biçimi belirler, biçim özü etkiler. ” Edebiyata, hayattan damýttýðýmýzý harflere akýttýðýmýzdýr, diyebilir miyiz? Dersek, hayatla kurduðu iliþkisi içinde kendini nasýl açýmlar edebiyat? Bazen sýkýþtýrýlmýþ bir disket görüntüsünde, bazen sadece ayna, bazense olanlarý seyreltip aralarýný açan bir büyüteç gibi mi iþlev görür? Hayat açýsýndan “aslý” ve “gibi”si arasýndaki farklarý ne kadar bünyesinde taþýr? Hangi noktalarda kesiþir yolu birbiriyle, hangi noktalarda uzaklaþýr? Sanýrým, yan içindeki ying, akla karanýn kardeþliði, zýt kutuplarýn birbiri içindeki uyumu, bütünselliði gibi olur edebiyata gerçek yaþamlardan yansýyan da. Edebiyat tarihine göz attýðýmýzda akýmlarýn var olaný kendince bir adým daha ileri götürmek için oluþtuðunu fark ederiz. Ve görürüz ki; eklektik çýkýþlar hariç her akým, çoðu kez ilk iþ olarak, yeniyi kabul ettirebilme adýna eski kurallarý yýkmasý gerektiðini düþünmekle baþlar iþe. Ama bu kez de o, yeni kurallar koyar. Ve zaman içinde, onun koyduðu kurallar edebiyat dünyasýný baðlayýcý iþlevler yüklenir. Sonuçta formatlarýn ne þekilde olursa olsun kýsýtlayýcý etkisinden tamamen kurtulmak için sýnýr olabilecek her faktörü iyi incelemek ve bu bakýþla düþünce üretmek, yapýlabilecek en uygun yaklaþým olacaktýr. Yazýmýn çýkýþ noktasýna dönersek; formatý ister sinema olsun, ister tiyatro, ister edebiyat; sanatýn ortak paydasýný bulmaya kalktýðýmýzda tek bir þeyle karþýlaþýrýz. O ortak payda, “insan”dýr. Bu yüzden sýnýrlarý insanýn çaðlar boyu geliþim / dönüþüm çizgisinin ele avuca sýðmaz zikzaklarýnda aramak gerekir. Nasýl demiþti hem; Martý Jonathan zirveyi zorlarken: “Özgürlüðü kýsýtlayan ne varsa kaldýrýp atmak gerek” Aynur Uluç Karþýn 2008 / Sayý 7
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Aynur Uluç, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |