..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kendinden daha uyanýk insanlarý iþe aldýðýn zaman, senin onlardan daha uyanýk olduðunu kanýtlamýþ oluyorsun. -R. H. Grant
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Ýliþkiler > Banu Conker




19 Eylül 2008
Ben Onu Tuz Kadar Sevdim  
Banu Conker
Çocukken hayallerinin kurulduðu evlilik çatýsýnýn çatýrdayýp, üzerine yýkýlan bir kadýnýn deneyimlediði öfke, kýzgýnlýk ve umutlarýn günbegün yaþanmasý üzerine kýsa notlar...


:AJJIC:
Tarih: kitap yazma isteðimin doðduðu zamandan yýllar sonra, isteðimin icraata dönüþtüðü ilk gece


‘ keþke þimdiki aklým olsaydý’ diye bir radyo programý vardý eskiden öðle kuþaðýnda, reklamlar arasýnda verilirdi. Ben de reklamlarý sevdiðim için onu da arada dinlerdim, ama þimdi aklýma gelen hiçbir þey yok o dinlediklerimden. Yine de ‘keþke þimdiki aklým olsaydý’ dediðim çok þey var.

Bu aralar kendimi yine kötü hissediyorum. Keþke’ler ve iyi ki’ler arasýnda gitgeller yaþayarak günlerimi idame ettirme modundayým.

Bugün kýzým yeðenimi severken kýskandý. Artýk yeðenim kýzým olmalýymýþ ona göre.Artýk ben onunla oynamýyormuþum. En son onunla dört yaþýndayken oynamýþým. Herhalde insanýn tek çocuðu olmasýnýn en zor yanlarýndan biri de bu. Paylaþýlmak istenmemek. Bu durumun üstüne gitmek gerek. Yoksa ne yapacak bu çocuk büyüdüðünde? Sürekli mutsuz yaþanmaz ki, kimseyi kimseyle paylaþmadan.

Nuran teyze demiþti ki, kýzým kocaný ailesiyle paylaþmayý bilmen gerek Ben de onun öðüdüne uydum, ama ben paylaþýmý biraz abarttým sanýrým ve herkesle paylaþtým. Hatta kendimden baþka , baþka herkese býraktým onu. Sonuç: þimdi yalnýzlýðýmý paylaþmam gerek.

Günün tavsiyesi: her þey kararýnda güzel, azý karar, çoðu zarar...


Tarih: yaþasýn, kendime ilk giyiþte pantolon almayý becerdim mutluluðunu yaþadýðým gün

Bugün alýþveriþe çýktým. Daha çýkmadan kanter basmýþtý, o ‘giy-çýkar, yine üstüme olmadý’ stresi yok mu? Alýþveriþ’i sadece sinir alýþýna çeviriyor. Ama ama ama bugün giydim ve oldu.
Ben de bu mutlulukla kilo vermeye karar verdim. Kararý vermek kolay tabii. Birþeyi insanýn yaþam tarzý yapmasý için çoooook uðraþmasý gerekli. Maalesef her þey hemen olmuyor.

Bugün deniz kenarýnda çay bahçesinde oturdum arkadaþýmla. Yine farkettim, hep bir ‘haydi kalkýp gideyim’ durumundayým. Kucaðýmda çanta, ha kalktým, ha kalkýyorum, evet, þimdi gidiyorum durumu....neden ya, neden??? Arkamdan koþturan mý var ya da gitmem gereken bir yer mi var? Bir bekleyen mi var? Ölüm kalým meselesi hiç deðil... neden ben böyleyim? Neden hep bir acele, eve geleceðim de ne olacak??? Otur oturduðun yerde, denizin tadýný çýkar, dalgalarý seyret, içine dön, aktif meditasyon yap, aný yaþa... aaaa, olur mu hiç?

Ama ben biliyorum bunun niye böyle olduðunu. Annem eskiden alýþveriþe çýkacaðýmýz zaman, bir önceki akþamdan baþlardý, yarýn sabah erken gidelim, erken dönelim nutuklarýna. Sanýrsýnýz, dünyanýn öte taraflarýndaki diyarlara gideceðiz. Alt tarafý minibüse binilecek, en fazla yarým saat gidilecek, iki-üç saat maðazalara girilecek, o maðazalar da bellidir zaten baþtan. Ama erken dönmeliyiz. Neden? Çünkü ev kaçýyor.

Ýþte bu evin kaçma hali benim içime iþlemiþ. Bir yerlerdeyken sürekli içimde bir eve gitme isteði ki, kimse tutamýyor beni. Bazen de haydi, haydi diyip de kendimi zorlayýp da bir yandan da kendimi o ortamdan uzaklaþtýramayan bir zevk alýyorum, ama nafile, hep bir yarýmlýk yaþamaktayým.

Anne- babalara tavsiyem ve vasiyetimdir: çocuklarýnýza vereceðiniz en büyük armaðan içinde olduklarý anýn tadýný çýkartmalarýný öðretin. Aný yaþayan her þeyi baþarýyor, þimdiden gelecekteki fotoðrafýnýn rengini bile...

Tarih: yýllar yýllar sonra bikini aldýðým gün

Bugün tarihi bir karar ile bikini aldým, hem de iki tane birden. Bakalým tatilde nasýl dolaþacaðým ortalýkta?

Bu neden böyle? Kendimle ilgili çözemediðim bir konu daha: ben neden normal kadýnlar gibi süsüme düþkün deðilim? Neden illa da güzel olayým diye uðraþamýyorum? Neden ? Neden? Neden?

Ben de istiyorum, bir elimde cýmbýz bir elimde ayna, umurumda mý dünya dolaþmayý, ama bir oluyorsa iki olmuyor. Ýki gün güzel giyiniyorsam neden üçüncü gün boþluyorum? Neden kendimi sürekli bakýmlý olmaya bir türlü alýþtýramýyorum?

Sanýrým bende östrojen eksikliði var. Baþka ne nedeni olabilir? Bilen varsa bir zahmet bana bilgi versin.

Bugün ay küçülüyor ve ben bugün 10 kilo vermeye karar verdim. Ýnadým inat, bir kitapta okuduðum gibi, eðer intikam almak istiyorsam artýk bunu ancak ve ancak daha iyi yaþayarak yapabilirim. Neden bedenime sürekli bir þeyler týkýyorum? Sanki bedenimin her tarafýndan gözyaþlarý dökülecekmiþ gibi, sanki ben sürekli yersem o delikler týkanacak da o yaþlar dökülmeyecekmiþ gibi geliyor galiba... ne çare, o delikler kapandýðýnda baþka delikler açýlýyor, piþmanlýk delikleri, neden yedim, yemeseydim...vs, vs, vs...

Ne var ki, hiçbir þey doyum noktasýna gelmeden bitmiyor. Doyum noktasýna gelen aþk da bitiyor, açlýk da.

Ah, bir de bugün kýzým kýz arkadaþýyla seks yapmýþ. Oyunun ismini de tepeleme koymuþlar. Horoz gibi birbirlerini tepelediler herhalde. Bu konuyu biraz deþmek mi gerekli, yoksa oluruna mý býrakmak? Ne kadar zor kararlar bunlar? Ben isterim ki, kýzým ileride seksi sevsin, seksten zevk alsýn. Bedenini sevsin, göðüslerinden utanmasýn, onlarý benim gibi yaz sýcaðýnda sarýp sarmalayýp gizleme gereði duymasýn.

Herkes bir þekilde büyüyor, ama büyürken iç fanuslarý ne kadar kýrýlýyor, kimse bilmiyor. Hatta kendileri bile... biraz farkýndalýk yaþayabilirlerse hayatýn bir basamaðýnda, yakalýyorlar o kýrýlma noktasýný, ama bakan bir körlük varsa nafile, kaç hayat da geçse, ortada kuyu var, yandan geç misali farkýndalýðýn farkýna varýlmadan geçiyor günler...

Hala çok heyecanlýyým aldýðým bikiniler yüzünden...

Tarih: sadece güzel bir gün

Bugün pek bir þey olmadý.

Çalýþtým, çalýþtým, çalýþtým...

Akþam kýzýmla arkadaþýma gittim. Bahçede güzel bir yemek yedik, ama en güzeli sohbetti. Eþzamanlýlýk, kader, alýnyazýsý, rüyalar...insan düþündükçe nasýl çýkmaza girer? Ýnsan hayatý neden bu kadar allengirli? Düþündükçe neden daha çok karýþýyor?

Hangi iþareti dikkate alsaydým bugün hayatým nerelerde olurdu?

Hamileyken býrakýp tatile giden bir kocadan sorumluluk sahibi bir baba, ailesinin yanýnda olacak bir adam çýkmayacaðý belliyken yýllar sonra, ama sen bana izin vermiþtin, neden þimdi bunu konu ediyorsun ki, diyebilenin sorumluluðunu niye iþaretleri görmeden üstüme aldým sadece? Sevgi bu mudur?

Baðlýlýk, baðýmlýlýk... dahilik ve delilik...normallik ve anormallik.. sadece incecik bir çizginin üstünde yürüyoruz. Biraz yalpalayýp denge gidince, her þey mahvoluyor. O dengeyi tutturabilen var mý?

Ýçimdeki hýnç ne zaman bitecek? Ne zaman geçmiþ aklýma geldiðinde sadece dudaklarýmýn kenarýnda hafifçe bir kývrýlma olacak? Gözlerimdeki hüzün sönecek mi? Ya da aðlama isteðim kendini hiçliðe býrakacak mý?

Zaman her þeyin ilacý ise demek ki, benim yasým hala bitmedi. Ben bu yasý sonuma kadar tutmak istemiyorum, ama sonuna kadar tutmadan da sonlayamam.

Tarih: tatil bitti, bir sürü de iþ birikmiþ, of kim uðraþacak modunda olduðum gün

Gidiyoruz, gideceðiz, az kaldý derken tatili yaptýk da geldik sonunda...

Hiçbir þey yapmadan geçen beþ gün, kýzýmýn peþinde, aman ya baþýna bir þey gelirse diye geçirdiðim beþ gün geçti. Bazen gerçekten çok pimpirikli olduðumu düþünüyorum. Ya düþerse, ya kaybolursa, ya uyanýr da beni göremezse, korkarsa diye diye yanýndan hiç ayrýlmadým neredeyse...

Tatilde sadece etrafý gözledim. Turistlerin çocuklarýyla ne kadar ilgili olduklarýný, fazla yemek yemediklerini, sakin sakin oturduklarýný gördüm ve nasýlsa sakince anýn tadýný çýkartabildim.

Tatilin en güzel yaný bol bol yüzmekti. Suda olmak benim için ne kadar güzel bir terapi...susuz bir yaþam düþünemiyorum.

Tarih: astroloji öðrenmeye baþladýðým ilk gün

Bugün astroloji seminerine baþladým. Bu harika bir olay. Sembolleri okuyabilmek ve gezegenlerin hayatýmýza getirdiði enerjileri bilerek ve bilinçli olarak yönetebilmek, kýsaca hayatýný yönetebilmek. Kýsa yoldan eksik yönlerini tanýyarak, onlarý geliþtirmek. Bu durumda aslýnda her psikoloðun da biraz astrolog olmasý hiç fena olmazdý.

Akþam eve gelince sembolleri biraz yazarak çalýþtým. Kýzýma sürekli yazarak çalýþmasýný salýk veriyorum. Bu sefer de ben uyguladým, yanyana oturarak ders çalýþtýk. O da umarým artýk okul baþlayana kadar çarpým tablosunu ezberler.

Ýnsan çocuðu olmadan neler hayal ediyor? Akýllý olacak, beni yormayacak, derslerini þöyle güzel yapacak, iþlerini böyle halledecek...sonra da gelen varlýðý yeterince kendimize göre yoðuramayýnca sinirleniyoruz. Neden bu kadar haksýzlýk yapýyoruz? Bize yapýlanlarýn acýsýný mý çýkarmaya çalýþýyoruz?

Aborijinlerle ilgili bir kitap okumaya baþladým ve insanlýk olarak ne kadar geride olup, ne kadar komik olduðumuzu farkettim? Bazý uygarlýklar nasýl da herþeyi biliyorlar? Kýzýlderili olmayý da isterdim. Eðer kýzýlderili olsaydým, adým ne olurdu acaba? Sýkýntýlý anýnda dünyalarý yiyen pisboðaz kadýn mý yoksa ayýþýðýnda yanaklarý ýþýldayan güzel mi? Ya da boynuzlu kalbi kýrýk, hýncýný kendinden alan kadýn mý? ...... kim bilir??

Tarih: kýzýmýn 8. yaþgünü

Kýzýmýn 8. yaþgününü kutladýk bu akþam. Babasýyla birbirimizi yok sayarak, ayrý odalarda oturarak...

Kýzým akþam uyumadan, ben babamý istiyorum dedi, iki gözünde yaþ vardý.

Bu da onun bana doðum armaðaný oldu.

Tarih: herhangi bir gün...

Aslýnda senden niye nefret ediyorum, biliyor musun? Kendime kýzgýným da ondan...

Neden seni hala seviyorum diye, neden hala seni düþünüyorum diye. Ýçimdeki yaralara parmak basýyorsun diye. Benim yapamadýklarýmý yapýyorsun diye. Benden önce Atina’yý (yýllarca gitmeye çalýþtýðým halde) ve Amsterdam’ý ve Kýzýl Meydan’ý gördün diye.
Telefonun benimkinden çok çalýyor diye, seni beni arayandan çok arayan var diye.

Diye, diye, diye....içimdeki yaþanmamýþlýklarýn yerini dolduramadýðýmdan hýncým aslýnda.

Þimdi isterdim ki, yatakta sana sarýlayým, bir de öpeyim üstüne, sonra da bütün hücrelerimi yataða serip uyuyayým. Uykumun arasýnda parmaklarýmýn ucunda hissedeyim...

Onun yerine yataða serilip kitap okuyacaðým. Uyku gözümden akarken, uyuyacaðým.

Yarýn okullar açýlýyor. Gazetelerin ve haberlerin manþeti gibi: Maraton baþlýyor...

Tarih: okulun ilk günü...

Hava açýk ve güneþliydi. Okul yolu harikaydý. Yine çok bekledik. Yine çok konuþuldu. Yine organizasyon kötüydü, ama ...yine kýzýmýz aðlamadý. Bugün sýnýfýna daha özgüvenli girdi.

Ýkinci sýnýfa nasýl baþladýðýmý hatýrlamýyorum, ama birinci sýnýfýn ilk günü beyaz rugan ayakkabýlarýmýn ayaklarýmý nasýl sýktýðýný hala hissedebiliyorum.

Maalesef ayaklarým taraklý. Bir ara herkesin ayaklarýma bakýp da, aman aman ne tombul ayaklarýn var, demesinden gýna gelmiþti. Hatta öyle sinirleniyordum ki, ayaðýmýn üstündeki eti çimdirip, hayýr bak iþte, sadece kemik diyordum. Kime neyi kanýtlýyorsam??? Herkes inanmak istediðine inanýyor. Herhalde diðer herkese göre de ben kendimi kandýrmýþ oluyordum! Ne komik!

Tarih: itiraf gecesi

Yýllar önce bir itiraf okumuþtum. genç bir adam, ölmüþ eþinin 5 yýllýk evliliði boyunca, her yýl çekilmiþ fotoðraflarýnýn konduðu çerçevelerin içinde, eþi tarafýndan yazýlmýþ o yýla ait mektuplarý bulmuþtu. Birinde adamýn bir 14 mart günü kadýna her zamankinden farklý baktýðýný yazmýþtý. Meðer o gün adamýn kadýný tek aldattýðý gecenin sabahýymýþ. nedense ben bundan çok etkilenmiþtim. herhalde aldatýlmalarýmýn çoðunu anlamadýðýmdan. Þimdi o kadýn rahmetli, adam nerelerde ve ne yapýyor diye merak ediyorum. Ve o kadýnýn yerinde olmayý istiyorum.

Tarih: bilmem, bugün ne günü olsun? Günü

Bugün kýzýmý okula gitmeye razý etmeye çalýþarak baþladým güne. Sonra kan ter içinde kalarak, iþe gittim ve tabii ki trafikle boðuþtum.
Kafamda binbir tilki dolaþýp kuyruklarý birbirine dolanmýþ ve birbirleriyle kavga ederken, ben de kendimle kavga ettim. Nedir bu geçmiþten çektiðim? Daha doðrusu,nedir bu kendi kendime çektirdiðim? Öðrendiklerime göre kendi yaptýklarýmdan sorumluyum. Bu bir yerde iyi, insana güç veriyor, bir yerde de dayanýlmaz kötü. Kimseyi suçlayamýyorum artýk, baþýma gelenlerden,çünkü her þey öyle ya da böyle benim seçimim. Artýk seçimlerimi de ona göre yapmaya çalýþýyorum.
En yakýn arkadaþýmýn mail þifresi kýrabildiðini öðrendim. Artýk ben de þifre kýrmayý öðrenecegim. Ýçimde kalan bir þeyleri halletmenin zamaný þimdiymiþ demek ki, þimdi çýktý karþýma bu fýrsat. Bundan üç yýl önce þifre kýrdýrmaya çalýþýyordum halbuki...acaba çok acý çekecek miyim?ya da becerebilecek miyim bu iþi demek daha doðru....

Tarih: yaðmurlu bir gün.
Kadýn eline adamýn sevdiði vazoyu aldý. Önce yere fýrlattý. Vazo kýrýldý.
Kadýn gidip tamir çantasýndan çekici çýkardý, vazonun büyük kýrýk parçalarýný kýrmaya baþladý.
Adam þaþkýnlýkla kadýný izliyordu.
Kadýn vurdu, vurdu,vurdu...
Kýrýklarýn üzerine iki damla gözyaþý düþerken, doðruldu kadýn.
Çekici yere attý ve adama döndü.
Bu parçalarý yapýþtýrýp, vazoyu eski haline getirebilirsen birlikte oluruz, dedi.
Ve gitti...
Tarih: Atýlgan’ýn seyir defterindeki en beyaz sayfanýn üstünde þöyle yazan gün: seks kardeþliði
Bugün aylar ve belki de yýllar sonra seks yaptýðým ilk gün olarak yaþam kaydýma geçirildi. Hem de, dünyada bir tek ikimiz kalsak, yine de olmaz dediðim kiþiyle. Olsun, güzeldi.
Ben o oldum, o da ben. Ruhumdan zevk aldým. Çok býrakamadým kendimi, ama isterdim. Belki bir dahaki sefere. En azýndan, hala yapabiliyorum’u keþfettim. Diðer keþifler de baþka zamana kalsýn.

Tarih: kuþ olup uçmaya karar verdiðim gece
Bazen insan kendini þarkýlarda buluyor. Kayýp parçalar yap-bozlarýn üstüne þarkýlarýn dizelerindeki arada kalmýþ sözcüklerden kopup geliyor.
Ayný Göksel’in þarkýsýndaki gibi: ben bu gece karar verdim, kuþ olup gökte uçmaya, gördüðümü, duyduðumu sonunda anlatmaya...hep tutuk kaldý bir yerlerim, hep sustum, ama artýk patlamaya hazýr bir bombayým gibilerinden sözleri var. Ne yazýk ki, þarkýlarý hiçbir zaman ezberleyemedim.
Son günlerde bir de Kýraç’ýn eski þarkýya yeni yorumuna takýk durumdayým: gülmek için yaratýlmýþ gözlerde yaþlar niye, sevmek için yaratýlmýþ kalpler bomboþ niye?
Niye olacak yakýþýklý adam, hiç kimsenin arayýþý bitmedi ki, hep daha iyisi, hep en iyisi derken insanlar ellerindeki bulgurdan olunca, iyisini hala bulamadým’ýn üstüne bir de, elimdekini yitirdim acýsýný ekleyerek yaþadýklarýndan. Maddiyat maneviyatýn önüne geçtiðinden, aç ruhlar aç kurtlar gibi, et peþinde koþtuklarýndan, onun arabasý var, ama ruhu yok söylemini doðrulamak için sabah kalkar kalkmaz banyoya kusmaya koþan ayaklarýnýn üzerindeki zevksiz kalplerine her aldatýþta bir hançer saplandýðýndan...
Bir de Candan Erçetin þarkýlarý var, çok sevdiðim.yaaaalllaaaaan, baþkasý yalan, dünyada ölümden baþkasý yalan...yalan diyen beni karþýsýnda bulur artýk. Eskiden bu þarkýyý karamsar, insaný doðmadan öldüren cinsten arabesk bulurken, þimdi ayrýmsýyorum ki, her gün ölüyoruz ve her sabah tekrar doðuyoruz. Her yaþadýðýmýz aslýnda içimizde bir þeyin ölmesine yol açýyor. Verdiðin gülücük, mutsuzluðu öldürüyor. Verdiðin öpücük sevgisizliði öldürüyor. Verdiðin el, yalnýzlýðý öldürüyor. Eh, ölüm varsa doðum da var. Her þey karþýtýyla olmak zorunda, ne güzel ki...
Yeni Türkü’nün Resim adlý þarkýsýnda hatýrlayamadýðým bir dizede giden mi suçludur her zaman, yoksa kalan mý diyordu...sonra da kafamda nedense bomboþ geçen iki saniyeden sonra, giden de bu yüzden gitmiþtir zaten diyordu þarkýda...fiziksel olarak giden sendin, manevi olarak ise ben gittim, seni ben boþadým. Ama sen o kadar komik bir adamsýn ki, seni boþamamý bile kendine yontup, sana köpek muamelesi yaptýðým bir gün bana, iyi ki senden ayrýlmýþým dedin. Eh, holografik evrende sen bensen, ben de sensem, beni yormadýðýn için teþekkür ederim sana...

Tarih: ne zaman kurtulacaðýz bu trafikten, bacaklarým tutuldu günü(keþke bu bacak tutulmalarý güneþ tutulmasý kadar seyrek olsa...)
Adam dedi ki, bir tek yüreðim kalacak bu diyarlarda.
Belki yanýndan geçtiðin aðacýn titreyen yapraðýnda hissedeceksin onu, belki de bacaðýna konmak isteyip de korkup kaçan kelebeðin kanatlarýnda.
Kadýn dedi ki, yüreðimin çýrpýnýþlarýný armaðan ediyorum sana.
Her nefes alýþýnda içine dolacaðým, hücrelerinde dolaþacaðým kanýnla.
Adam kadýnýn elini tuttu, kadýn adamýn elini öptü. Burnundan çýkan sýcaklýk, adamýn elinden yüreðine ulaþtý, kadýnýn kalbini ýsýttý.

Tarih: senaryolarla tatmin olma modu
Adam gece eve gelmez. Bardan çýkarken koluna giren kadýnýn evinde uyanmýþtýr.
O sýrada kadýn, defalarca aradýðý cep telefonunu son kez çevirir.
Adam uykulu bir sesle telefona çýkar, ne diyeceðini bilememektedir.
Kadýn, çok neþeli bir sesle, günaydýn demek için aradým, der.
Telefonu kapadýktan sonra birkaç giysisini alarak, önce iþe, sonra da adamýn aklýna gelmeyecek bir yere gidecek þekilde arkasýna bakmadan kapýyý yavaþça kapatarak evden çýkar.

Tarih: birden aklýma geldi de, merak ettim doðrusu düþüncesinin aklýmda zalimce uçuþtuðu gece
1)Bir arkadaþým vardý, kýzýmýn doðum annesiydi. Hatta adýný kýzýma göbek adý diye koymadýk da, sonradan çok üzülmüþtüm. Yýllar sonra bu arkadaþ, eline doðan çocuðun yaþgününde, eline doðan çocuðun babasýna sarktý. Neymiþ, her þerde bir hayýr vardýr. Bir þeyler oluyorsa nedeni vardýr, üzülmemek gerekli..
Þimdi ne yapar bu arkadaþ? Acaba bu arada eline baþka çocuklar doðdu da, onlarýn da babasýna sarkmakla mý geçiyor zamaný? Merak ettim.
2)Bir zamanlar genç bir bayan vardý, bir adamý karýsýndan ayýrmaya kalkmýþtý. Allem etmiþ, kallem etmiþ, adama kadýn hakkýnda demediðini býrakmamýþ, adam dediðine göre o genç bayanla hiç birlikte olmamýþtý, bir yemek dýþýnda.
Yine de merak ederim, adam bu kadýnla birlikte oldu mu?
3) Hani arkadaþlar vardýr, içtiðin yediðin ayrý gitmez de, saniye ayrý kalsan özlersin, yýllarca görüþmemiþ gibi. Sonra bir gün bir nedenden görüþmez olursun ve bileyli býçak keskinliðinde biter arkadaþlýðýn. O zaman anlarsýn ki, o arka-daþlýk deðil, yüz-daþlýktýr aslýnda.
Acaba o, hala arkadaþým dediði, yoldan çýkaranlarýyla hala görüþüyor mu? Merak ederim. Hoþ, artýk çýkacak yolu da kalmadý ya..
4) Merak ederim, hayatýma bundan sonra girecek adamýn burnu nasýl olacak? Ya da gözlerinin arasýnýn uzaklýðý kaç cm. olacak? Hatta ve hatta nerede karþýlacaðýz?

Tarih: þifre kýrýldý, kalbimi de kýrdý..gününün üç gün sonrasý..(etki sonucu önce gülme, þok sonrasý aðlama devresi)
Kadýnýn içindeki hain gülüþlü Medusa konuþur:
Uyan da balýða çýkalým be güzelim! Sen de ne salakmýþsýn yahu??? Marka gençliðinin tipik rap hareketi eþliðinde ve melodisinde, yok böyle bir þey yaaaaa....
Adam meðer uzaklara gitmeden kýrmýþ geçirmiþ kendi deyimiyle alemleri...Meðer kafasýnýn içinde beyin yerine porno resimleri doldurmuþ olan sevgili kankasýnýn deyimiyle kýrýklarý’nýn sayýsý, gelmiþ geçmiþ cumhuriyet tarihimizde hiçbir bakanýn ya da baþkanýn alanlarý dolduramayacaðý kadar enginlere sýðmaz, taþar adetteymiþ.
Uyu güzelim uyu. Adam sana duygusal ve fiziki tokatlarý atmasa, zaten harbiden yüz yýl uyuyacakmýþsýn da, hiçbir prens gelip uyandýramayacakmýþ seni.
Pekiyi, bir adam karýsýný bu kadar çok aldatýr ve ihmal ederken; kadýn da salak salak evde otururken, benim de bir arkadaþa ihtiyacým var derse ve bir arkadaþ bulursa kendine (dikkat çekerim, sadece arkadaþ, kýrýk ya da çatlak falan deðil, ama arada tabii seks de konuþulsa..) adam karýsýna hangi yüzle aldatýlmýþ mazlum muamelesi yapar??? Yolu açmýþsýn be adam, karýn da izinden gelmiþ. Ne kýzýyorsun ki?
Eeeey ahali, bundan sonra oturula ve düþünüle ki, penisi büyük-beyni küçük erkekler, ellerindekinin deðerini neden bilemezler?
LCV: www.cokdusun-azkonus.com’u týklayýnýz.
Sevgili erkekler, havalar nasýl olursa olsun, sizin havanýz iyi olsun edasýndaki seksiliðinizle kýrdýðýnýz cevizler gökten üçer beþer kafanýza yaða da, kafanýzda açýlan deliklerden içeriye biraz akýl gire...duasýyla bugünkü programýmýz sona ermiþtir, sevgili okurlar.
Tarih: mevsim dönümünde sabah serin, akþama doðru havasý sýcak bir gün
Bugün iþyerinde gelen bir maile göre,
‘Evlilik yüzügü hep ayni parmagimizdadir , yani isaret parmagi, bas
parmak ya da serce parmak degil de neden yüzük parmagi...

Evlilik yüzügünü ilk defa eski Misir prensesi Nefertiti takmistir...
O yillardaki tibbin ne kadar ilerde oldugu ayri bir tartisma konusudur
ama yüzyillar sonra anlasilmistir ki, direk kalbe giden tek damar
evlilik yüzüðünü taktigimiz parmaktadir...

Baska hicbir parmagimizdan direk kalbe giden bir damar yokmus...’
Bu bilgiden sonra farkýna vardým ki, yýllarca ben yüzük takmayý sevmiyorum diye alyansýný takmayan, ama meyander desenli beyaz altýn yüzüðü özel olarak yaptýrýp, yüzük parmaðýna geçiren adam aslýnda beni hiç sevmemiþtir. Ve sanýrsam o yüzük de baþka biri tarafýndan hediye olarak verilmiþ olup, benim bilmediðim bir kumam vardýr.
Bu bir yarýsý doðru senaryo olabilir ya da tümü doðru bir senaryo ki, ikinci þýk benim için çok yaralayýcý. Yaralayýcý olduðu kadar yaraladýðý yerlerden bütün kanýmýn akmasýna yol açacaktýr. Neyse ki, geçmiþ zaman ve neyse ki, o yüzük sýzdýðý bir akþam onun parmaðýndan çýkarýldý ve ertesi gün büyük bir zevkle denize atýldý.
Bir de þu var ki, ben ona ‘Kaným’ derdim, bana yaþam verendi o çünkü.
Günün tavsiyesi: Erkeðin kalbine giden yol midesinden geçiyor ya, her iki elindeki yüzük parmaklarý yemek yerken kontrol edilmeli. Bunun için de özellikle çatal-býçak bir arada kullanýlacak yemekler ön plana çýkartýlmalý, arada erkeðin yüzük, alyans konusundaki görüþleri alýnmalý, sevdiði modeller üzerinde sakince tartýþýlmalýdýr. Bu yemek sonrasýnda genel bir deðerlendirme yapýlýp erkeðin yeterince sevip sevmediði konusunda karar verilir ve iliþkiye o þekilde yön verilmelidir:
Ya saða sapýlacak ve erkek doðru götürülüp, içeriden açýlan, ama dýþarýdan kesinlikle açýlamayan otomatik kapýda son tekme poposuna vurulacaktýr ya da sola sapýlacak ve üstü beyaz tüllerle kaplý, daha geçilmeden düðün pastasý görünen kapýya götürülecektir.
Tarih: hafta sonu evde geçen bir gün
Bu sabah kahvaltýdan sonra ocaðý temizledim. Tam sarý mutfak bezini ucu sivri býçaða dolamýþ, ocaðýn kenarlarýndaki kirleri temizliyordum ki, bir farkýndalýk yaþadým. (bu da ne güzel bir kiþisel geliþim sözüdür, farkýna varýlmaz da farkýndalýk yaþanýr; ne demekse)
Eðer bu adam bana benim kötülük dediðim, aslýnda sonuç itibariyle büyüüüüük iyilik olan davranýþlarý sergilemeyip, benim gözlerimi açmasaydý, ben hala yýlýn 265 gecesini evde yalnýz, 158 gecesini gecenin üçünde cep telefonundan onu arayarak ve küfrederek, 100 gecesini de salondan gelen kabak çekirdeði çýtlamasýnýn kulak týrmalayan sesiyle geçirecek ve caným kocam, ne kadar da çok çalýþýyor diye düþünüp üzülecektim.
Ýþte bu farkýndalýkla çok ama çok sevindim. Binlerce teþekkür sana...her ne kadar hala sana kötü davransam da, bana yaptýðýn iyiliði hayatým boyunca unutmayacaðým.
Tarih: öylesine bir gün..
Bir mail vardýr, bazen ortaya çýkar ve Buda’nýn sözleri yazýlýdýr o mailde. Der ki, gözleri açýk öpüþene asla güvenme. Uzun bir süre anlamadým, niye öyle olduðunu, ben öpüþürken sürekli gözlerimi kapalý tuttuðum halde...bir gün bir filmde, beyaz adam kýzýlderili sevgilisine sordu, neden gözleri kapalý öpüþmeli insan? Dünya öyle güzel ki...
Kadýn yanýtladý: dünya çok güzel, ama gerçekten sevdiðin öyle güzeldir ki, gözlerini kamaþtýrýr, dünyayý görmez olur gözlerin ve gözlerini açarsan, aslýnda kendini vermiyorsundur sevdiðini düþündüðüne....anladým ki, o beni hiç böyle sevmedi.
Tarih: alelade bir gün
Yarýn ramazan baþlýyor. Ben bu sefer ramazaný tersten yaþayacaðým. Akþam 6’dan sonra bir þey yemiyorum. Çok fena hýrs yaptým. Bir ay sonra bakalým ne olacak? Tabii ki akþamlarý yaþanan hafiflik çok güzel. Umarým gün içinde de hafif olmayý baþaracaðým.
Kendimi seviyorum. Ben süperim. Ooooohhhh, yeahhhhh!!!! Haydi eller havaya, kendimi kucaklýyorum. Doðruyum, kadýným, güzelim, seksiyim, anneyim, çalýþkaným...daha ne olsun ki???
Tarih: herhangi bir gün...
Günün sözü: Her baþarýlý erkeðin arkasýnda bir kadýn vardýr. Her güçlü kadýnýn arkasýnda, onu bir zamanlar çok kýrmýþ bir erkek vardýr.
Bugün liseden arkadaþýmla görüþtüm. Metrocity’de bir kafede oturduk ve içecek bir þeyler ýsmarlarken, bir erkeðin yanýnda yapýlmamasý gereken bir davranýþý öðrendim. Eðer bir þey ýsmarladýysan, bir daha ondan vazgeçme, hele erkeðin ýsmarladýðýný sonradan sakýn sen de isteme, seni kararsýz sanýr.
Sanýrým bundan sonraki iliþkim için bir öðretmen tutmalýyým. Hani eski Türk filmlerinde olur ya, köylü kýzý þehre iner ve kentli zengin ailenin, aslýnda uzaktan akraba olunan ailenin veliaht oðluna ilk bakýþta aþýk olur, ama adam onu görmez bile. Sonra kadýn gözyaþlarý içinde oradan uzaklaþýrken, hýrs yapar ve yoluna bir þekilde dans öðretmeni, çatal-býçak tutma öðretmeni, yürüme öðretmeni ve hatta merdivenden inmeyi öðreten bir insan çýkar. Kadýn günlerce kitaplarý baþýnýn üstünde taþýr (ama arada okur mu, bilinmez). Sonra bir gün bir bakarsýnýz, merdivenlerden aþaðý bir kadýn iniyor, adam ilk görüþte çarpýlýyor, hatta önüne çýkan direðe de çarpýyor.
Ýþte böyle öðretmenler gerek bana. Nedense hayatý kitaplardan ve anlatýlanlardan öðreniyorum.

Tarih: kazanýn ertesi günü
Dün akþam iþ çýkýþý kötü bir araba kazasý yaptým. Neyse ki, kimseye bir þey olmadý. Yani kazayý yaptýran ve kazayý yapan bana. Öndeki hatalý olunca zorunlu olarak, kazayý ben yapmýþ oldum.
Kazadan hemen sonraki anda arabadan çýkýp adama baðýrmaya baþladým, ama adam o kadar þoktaydý ki, bana hiçbir þey diyemedi. Sonra ben de sustum zaten. Hatta adamýn sakinliðini görünce, daha bir utandým. Ama nedense terör anlarý bize hemen baðýrmayý öðretmiþ. Hemen baðýr, hemen baskýn çýk, yoksa yanarsýn.
Neyse ki, kasko denen olay var. Fazla büyütmeye gerek yok. Alt tarafý teneke ve dört teker, ama yokluðu hemen etkiliyor. Bu kadar büyük bir kentte insanýn arabasý olmasý özgürlük veriyor doðrusu. Biraz kolu kanadý kýrýk gibi oldum.
Tarih: güzel ve yorgun bir hafta sonu’nun sonu
Soru: Önce birliktelik varsa, seks sonra gelir. Ama önce seks varsa, sonra birliktelik gelir mi?
Cevap: bilmiyorum.
Bu haftasonu çok yorgun geçti. Ramazan davulcusu sayesinde bölünen uykularým haftasonu bastýrdý. Sonra da alt katta yapýlan pimapenlerin gürültüsü öðlen uykumu böldü. Bölük pörçük, uyuyamadýðým bir haftasonu geçti, gitti. Yarýn sabah yine streslere uyanacaðým. Olsun, kýzým kek yiyecek sabah kahvaltýsýnda. Ben yemek götürebileceðim iþe ve umarým güneþli olacak hava.
Yani yaþamayý seviyorum.
Tarih: ‘üstümden yükleri attým’ günü
Geçen gün onun yaþgünüydü. Birkaç kez ona yaþgününde sürpriz yapmýþtým. Bu sefer de yapmak istedim, ama tam olarak beceremedim. Olsun, yine de amacýma ulaþtým.
Önce aþaðýdaki yazýyý yolladým, sonra da arkadaþým saðolsun hediyesini býraktý. Aslýnda hediyesini aldýðýnda yüzünü görmek isterdim, ne demek istediðimi anladý mý acaba?
Amacým yýllarca taþýdýðým üzüntülerimi, sýkýntýlarýmý anlatmaktý. Aslýnda bir yerde senin yaptýklarýnýn acýsýný, sorumluluðunu, bedelini ben çektim. Kendi kendime eziyet ettim, artýk yeter, al biraz da sen taþý dedim içimden ve þimdi kendimi rahatlamýþ hissediyorum ve öyle bir rahatlamýþým ki, yüzüm sivilce doldu. Biyolojik çözümlenmede yüz öz benlik demek, benim de öz benliðim kendini buldu sonunda.
Ben bu yazýmý çok sevdim:
Hani önemli olaylar olur, insanlarýn hayatý deðiþir. Savaþ gibi, binlerce insanýn öldüðü, geride kalanlarýn hep yarým yaþadýðý ya da depremler gibi, yine binlerce insanýn tüm hücrelerinde hissettikleri sarsýntýlar sonrasýnda öldüðü, geride kalanlarýn yaralarýný sarmakta zorlandýðý gibi. Bazen de bu önemli olaylar trafik kazalarý olur.
Geride kalanlar, acýlarýný baþkalarý da görsün, ama yaþamasýnlar diye anýtlar dikerler. Soðuk, karanlýk, bazen ürperten, bazen göz yaþartan, ama bakýldýðýnda neler yaþandýðýný anlatan.
Silahý omzunda, yaralý arkadaþýný taþýyan yorgun askerin tunçtan heykeli gibi; vataný uðruna ölüme koþan ve birbirini belki de hiç tanýmayacak olan, ama adlarý þimdi bir mermer parçasýnýn üstünde yazan onlarca asker genç gibi; parasýný belki de krediyle ödemiþ, daha borcu bitmeden bir týrýn altýnda kalmýþ arabalarýn yol kenarlarýnda, aman ha hýz yapmayýn, evinize güvenle ulaþýn uyarýsý gibi.
Bazen insanlarýn,diðer insanlarýn farkýnda olmadýklarý kendi savaþlarý ya da depremleri de yaþadýklarý olur.
Ben iþte hayatýmýn üç yýlýný böyle yaþadým. Her gece ayrý bir sarsýntý, her duyduðum yeni cümlede ayrý bir depremle ve en kötüsü de hangisinin doðru olduðunu bilmemekti ve günlerce sadece doðruyu bilmek istedim. Acý verecekti tabii, ama yalnýzca bir kez ve sonunda bitecekti. Hala tam olarak bazý þeyleri bilmesem de artýk gittikçe önemini yitiriyor bunlar.

Sana iþte böyle bir hediye vermek istedim. Bana yaþattýklarýný gözlerinle göresin istedim.

Hediyenin bir tarafýndan baktýðýnda benim yürek kýrýklarýmý göreceksin, diðer tarafýndan baktýðýnda ise bu kýrýklara yol açan, benden uzaklaþmak için, her bahanede ve fýrsatta beni aldattýðýn kadýnlarý göreceksin.

Bundan sonra hangi tarafýndan bakarsan bak, hayat senin, seçim senin, seçim bedellerin seninle olacak.


----------------------------------------------------------------------------------------------------------


Bilemedim, insaný en çok hayal kýrýklýðýnýn, yerine getiremediði ideallerinin yýkacaðýný.
Bir hayalim vardý çocukken, benim evliliðim çok mutlu geçecekti. Ben hiçbir zaman annemin günlerinde konuþulduðu gibi, kocamý kötülemeyecektim. Hiçbir zaman þikayet etmeyecektim benimle ilgilenmediðinden, her akþam kahveye gittiðinden. Bilemedim, evliliðim de kocamýn gittiði barlarýn aslýnda, babamýn gittiði kahveden daha kötü olduðunu.

Yýllar geçti, yaþým büyüdü. Bir adam sevdim, o benimle dansettiði birinci þarkýnýn sonunda beni sevdiðini söylemiþti. Hotel California çalarken, o bana seni seviyorum diye fýsýldýyordu. Ýnanmadým, bu kadar çabuk olmazdý ya. Zamanlar sonra, her gelen mektubunun arkasýndan sevmeye baþladým onu, sonra biraz daha, biraz daha sevdim. Onsuz geçen her dakikamda aslýnda onunla örülmüþ bir hayat vardý. Yaþanmamýþlýklarý hayallerle bezenmiþ bir genç kýz olarak, çevreye sanki onu sürekli öpermiþ gibi gözleri kapalý bakarken geçti yýllar.

Bir gün Beyoðlu’nda ona dedim ki, ben yaþlanacaðým ama asla büyüyemeyeceðim. Bilemedim, büyümeden yaþlanýlmayacaðýný. Bilemedim, herkesin kendi öyküsü olduðunu ve hepsinin de bir yerlerinde acý ile bezenmiþ mihenk taþlarý olduðunu. Bilemedim, benim öykümdeki taþlarýn kalbime yumruk yumruk çakýlacaðýný ve hatta kafama yaðacaðýný.

Sandým ki, benim sevdiðim kadar beni sevecek. Sandým ki, benim deðer verdiðim kadar deðer verecek. Sandým ki, kendimi arkaya atarsam ve onu önüme katarsam, beni yanýnda isteyecek. Sandým ki, hayatýný benimle paylaþacak.

Varsayýmlarýmýn bilimsel doðruluðu kanýtlanamadý maalesef. Hatta beþeri ilimlerden sýnýfta kaldým. Sanýlarýmla çalýþtýðým derslerden öðretmen karneme hep kýrmýzý bir çizik attý. Olmamýþ, git bir daha yaþa, iyi çalýþmamýþsýn, aç gözlerini artýk. Bir dahaki hatamda sesi daha sert çýktý öðretmenin, ama ben hep gözlerimi yumdum, kulaklarýmý týkadým. Hayýr, olamazdý, benim sevdiðim, hayallerimin adamý böyle bir adam olamazdý.

Hayallerimin adamý beni aldatmazdý, hayatýmýn adamý hep doðruydu, hayatýmýn adamý her þeyin en iyisini, en doðrusunu bilirdi. Hayatýmýn adamý benden çok hayatýn içindeydi. Bense fanusun içinde hayatý kitaplardan öðrenmeye çalýþan, pratiði olmayan, ama teorik bilgilerde sýnýr tanýmayan inek bir öðrenciydim. Peki, neden bu kadar kýrmýzýydý karnem?

Ve artýk þimdi...

Anladým ki, sadece bakmak yetmiyor. Görünen iþaretleri doðru zamanda, doðru yerde deðerlendirdin deðerlendirdin, en baþarýlý öðrenci sensin. Çalýþmasan da olur aslýnda. Sadece an’ý yaþa, o anýn söylediklerini dinle.

Ve þimdi biliyorum ki...

Adam seni hamileyken, arkadaþýnýn yaþgününden arkadaþýyla Taksim’e uðurlayýp, hala barda eðlenmeye devam ediyorsa, o adam düzgün bir aile babasý olamaz demektir.

Adam evliliðinin ilk baþýnda, iþyerindeki telefonda flörtöz bir sesle biriyle konuþurken, sen içeriye girdiðinde sesini çýkartmamaný söyleyip seni yok sayýyorsa, sana deðer vermiyor demektir.

Adam seni hamileliðinin son ayýnda, tek baþýna býrakýp tatile gidiyorsa, o adam sorumluluk nedir bilmiyor demektir.

Adam sigarayý býraktým yalanýnýn üstüne, her akþam atletini çýkartýrken, ne iðrenç kokuyor diyerek yüzünü buruþturuyorsa ve iki gün sonra elinde sigara ile yakalanýrsa, çok iyi rol yapan bir yalancý demektir. (ve hatta kendisini ‘and oscar goes toooooooooo .......’ cümlesiyle þereflendirip, gazoz kapaðý bir madalya takmak gereklidir böylesine)

Bütün izin aldýðý dönemleri, senin yeni iþe girdiðin ve izin alamayacaðýn zamanlara denk getirebiliyorsa, eþten kaçmanýn binbir yolu kitabýný yazmýþ demektir.

Kürtaj olduðun gün, ilaçlarýný alayým gerekçesiyle evden çýkýp, kardeþine evden çatal-býçak taþýyýp bir de üstüne saatler sonra dönen adamdan köy bile olmayacaðý aþikardýr.

Hayatýmýn sonuna kadar bu þirkette düz bir eleman olmak istemiyorum, benim ilerlemem gerek diye konuþmasýna baþlamasýna, sen gözlerin yaþararak, evet hayatým, ben senin her zaman yanýndayým diye karþýlýk vermene, ben Amerika’da dil kursuna gitmek istiyorum, ama sizin gelmenizi istemiyorum, yoksa bu normal bir aile hayatý olur diyerek devam eden adama kim, ah ne kadar da ailesine baðlý bir adam diyebilir?

Görmek istemedim, hep daha fazla yumdum gözlerimi. Akþamlarý iþ çýkýþý saatinde, evde beklerken, çalan telefonlarýn onun akþam programlarý olduðunu çok kýsa sürede öðrendim. Ýçimden evine gel, benimle ol diye baðýrmak gelirken, kursaðým kilitlenir ve kalbim acýrken, aðzýmdan hep, tamam çýktý. Tam-am...bilemedim, onun erkek erkeðe diye tanýmlamasýnýn içinde gizli sýfat tamlamasý olarak, güzel ve çekici, bu akþam birlikte olacaðý kadýnlar’ýn olduðunu. Sandým ki, ben evde yalnýz, çocuðumuzu uyutup, televizyonun karþýsýnda yalnýzlýðýmý 70 kare renkli camla paylaþýrken, o da erkek arkadaþlarýyla sohbet ediyor, iþin stresini atýyor. Bilemedim, aldatýldýðýmý.

Hiç düþünmedim, yýllar sonra maillerimi gizlice taaa Amerika’lardan okuyup da, kendime onun deyimiyle sevgili, benim deyimimle yalnýzlýðýmý paylaþmaya çalýþtýðým arkadaþ bulduðumu bileceðini. Ve kendi yaptýklarýný, beni býrakýþlarýný göz ardý ederek, nedenini, niçinini anlamadan, Sherlok Holmes edasýyla özelimin içine dalarak, beni çaresizlik okyanusunda boðulmaya býrakacaðýný hiç mi hiç düþünmedim.

Ýstemiþtim ki oysa, aramýza giren kopukluðu giderip, evliliðimize, yýllar önce, balkonda mum ýþýðýnda yaptýðýmýz sohbetlerin ýþýltýsý geri gelsin. Çocuðumuzla bir üçgen olalým ve üçgenin her kenarý diðerlerini kapsasýn gönlünde.

Ýlkokulda teyzemin Almanya’dan getirdiði kalp biçimindeki silgilerin üstünde ‘ Liebe ist...’ diye yazýlar yazardý. Anlamazdým o zamanlar aþký nasýl tarif ettiklerini. Þimdi sorsalar derim ki, aþk birbirinin gözlerinin içine bakmak deðil, birlikte ayný hedefe bakmaktýr

Bilemedim, aslýnda onun beni ne kadar çok aldattýðýný, benim kazanmadýðým için kendime harcayamadýðým paralarý, barlarda belki de sadece et olarak baktýðý kadýnlarýn içkilerine ve yemiþlerine yatýrdýðýný.

Ýstedim ki, sevsin beni, gözlerimin içine, içinden çýkan sevgi oklarýyla baksýn. Oklarý kalbimde her daim güller açsýn istedim.

Yýllar sonra bana attýðý tokatlarda, kýrdýðý tabaklarýn parçalarýnda aradým sevgisini, ama bulamadým.

Anladým ki, iki kiþilik iliþki tek baþýna olmuyor. Onun ‘kýrýklarý’ benim kalbimi kýrýyor her seferinde; o sayýsýný bilmese de ‘kýrýklarýnýn’, ben yalnýzlýðýmýn gecelerinde, gökteki yýldýzlarýn yalnýzlýðýný paylaþmak için uçurduðum yüreðimde aslýnda hep hissetmiþim kýrýklarýný, ama kapatmýþým bütün düðmelerini algýlarýmýn.

Yýllarca kendimi suçladým, daha mý kadýnsý olmalýydým, daha mý iyi yemek piþirmeliydim, yatakta daha mý iþveli, cilveli olmalýydým, nerede hata yaptým, ne olsaydý da böyle olmasaydý? Onlarca soruyu binlerce kez kafamýn içinde evirip çevirdim, ama bir sonuca varamadým. Bilemedim ki, birinin yüreði ve gönül gözü sana dönük deðilse, sen aðzýnla kuþ tutsan da yaranamazsýn. Bilemedim, sevdiðim adamýn gözünün bu kadar dýþarýda olduðunu. Oysa bilmeliydim, pasaportuna ‘bekar’ diye yazmalarýný sevinçle anlatýþýndan, nüfus kaðýdýný deðiþtirmeye gerek görmemesinden.

Ve aslýnda bütün yaþanmýþlýklarýn hesabý bir gün verilecekse, o hesabý çocuðumuz çýkartacak bize.

Anladým ki, ben deðer vermezsem kendime, baþkasý hiç vermiyor. Anladým ki, insan ne yapýyorsa, kendine dönüyor. Aldattýðýný düþünüyorsan, aslýnda aldatýlýyorsun demektir. Yalan söylüyorsan, aslýnda en büyük yalan kendi kulaklarýnýn duymasý için söylenendir.

Veee, aslýnda sana yapýlaný kaldýramýyorsan, kendi yaptýklarýnýn sorumluluðunu alamadýðýndandýr.

Bildim ki, eðer birine ders vermek ve empati kurmak istiyorsan, onun sana davrandýðý gibi davranacaksýn. Ýntikam almaya çalýþmadan, sadece duygularýný ve acýyan duyu organlarýnýn kanser gibi çoðalan hücrelerini yüzüne fýþkýrtarak, bak ben neler hissettim diyebilmeli insan.

Sonra fark ettim ki, aslýnda ben bunu yapmýþým. Aslýnda istemediðim halde, hayatýmda bir kez gördüðüm bir erkeðin sularýmý dizlerime kadar akýttýðýný, zevkini daha fazla çýkartmak için sularýmý silmeden dolaþýrken ve ben onun bunu bildiðini bilmezken, son karne günlerime yaklaþmýþým.

Ben, çocuðunun annesi; doðumdan sonra bedenimdeki enerjiyi seninle paylaþmak istediðimde, süt kokuyorsun, seninle olamam diyerek bana ineklik duygusunu tattýran adam tarafýndan, yalnýzlýðýmda boðulmadan az önce maillerimde hala nereden olduðunu tam bilmediðim bir nedenden karþýma çýkanla yatmayý düþündüðüm, ama her þeye karþýn yapmadýðým halde sonra, tanýmadýðým adamlarýn içinde kaltak diyerek tokat atýlan ben, aslýnda o tokatlarla uyandým, bunlar olmasaydý yüz yýl sürecek uykumdan.
Öðrendim ki, her yapýlanýn bir nedeni varsa, bir sonucu da var. Sonuçlarýna katlanacaðýn þeyleri yapacaksýn ki, bir sonraki dersten de geçebilesin.
Sevgili öðretmenim Hayat bilge, göremediðim halde her fýrsatta ve durumda bana tekrar tekrar gösterdiðin için, ben öðrenene kadar yýlmadýðýn için, hatalarýmdan aldýðým derslerin karnelerine iyi not verdiðin için, karþýma çýkardýðýn iyi insanlarýn bana doðru yolda destek olmalarýna fýrsat verdiðin için teþekkür ederim.

Ve bir zamanlar yaþamýma ýþýk olan, kalbimi ona duyduðum sevgiyle ýsýtan, bir daha böylesini tadamayacaðým aþkýmýn fiziksel hali, çocuðumun babasý, beni bu kadar üzdüðün ve zorla bana gerçek insanlarý tanýþtýrdýðýn için, iyi dediklerimin kötü olabileceðini, doðru bildiklerimin yalan olabileceðini, sevmenin tek baþýna yeterli olmadýðýný, evliliði yürütmek için hayatý paylaþmayý istemenin dýþýnda aslýnda biraz da dýrdýr yapýlmasý gerektiðini, almadan hep verilemeyeceðini ve bir tarafýn sadece aldýðý, diðer tarafýn ise talep etmeden sadece verdiði bir evde aslýnda bir birliktelik yaþanmadýðýný, sürekli verenin talep etmek istediðinde, bir þeyler almaya çalýþtýðýnda iliþkinin temelden çatýrdadýðýný ve korkunç bir gürültüyle yýkýldýðýný öðrettiðin için teþekkür ederim.

Biliyorum ki, ‘kýrýk’larýnýn hayatlarýnda da zaman gelecek, ‘kýrýk’lar olacaktýr. O ‘kýrýk’lar yüzünden paralar ezilecek, kimse hak ettiðini alamayacaktýr. Herkes yüreðindeki ‘kýrýk’ fayý baþkasýnýn kalbini kýrarak onarmaya çalýþacaktýr. Bu öyle bir çað ki, insanlar baþkalarýnýn iyi durumda olmasýný asla istemezken, kendilerine yaptýklarý kötülüðün içinde iyi bir yer açmaya çalýþýyor.

Diliyorum ki, bir gün beni anlayasýn ve bir zamanlar hayatýmdan bir kadýn geçti ve ben onun deðerini bilemedim diye geçiresin içinden. Diliyorum ki, kýzýmýzýn doðumunda parmaðýma takmaný istediðim tek taþ yüzüðü, kýzýna mezuniyet töreninde takasýn. Diliyorum ki.....
O kadarý da bende gizli kalsýn....

Tarih: 3 saatte eve gelinen gün

Ýþte sýkýcý bir gündü. Herkes sinir küpüydü ve günün sonunda eve üç saatte varabildim. Bütün stresimi yýkanarak attým neyse ki, ya sular da kesik olsaydý... düþünmek bile istemiyorum.

Þimdi gidip sevdiðim diziyi seyredeceðim. Bakalým ne olaylar olacak? Yarýn da artýk bugünün ve dizinin tartýþmalarý yapýlýr.

Yorgunum...
Tarih: bugün de bir saatte eve geldim, yaþasýn duygularýyla dolu bir akþam
Bugün fazla iþ yoktu. Biraz miskinlik çöktü. Neden bilmiyorum, bu sabah çýkardým. Gözlerimin üstü kendimi kasmaktan kýrmýzý noktalarla doldu. Neyse ki, çabuk geçecek gibi.
Bu aralar caným yazmak istemiyor. O yüzden saçmalýyorum. Gidip yatayým en iyisi.
Þu anda saat 22.22. seviyorum bu saati. Birden gözüm bilgisayarýn saatine takýldý. Hala ayný, aslýnda zaman o kadar da çabuk akmýyor galiba.
Evet, hala ayný...acaba deðiþene kadar kaç nokta geçer?
Saat: 22.23 yatmaya gidiyorum (tek rakamlarý sevmiyorum)
Tarih: sýkýcý bir hafta sonu’nun son saatleri
Bugün kursa gittim. Kafam karýþtý. Sonra pizza yedim. Ve akþam tartýldým. Herkesin bana kilo verdin demesine karþýlýk daha çok vermeyi düþünüyorken sadece bir kilocuk vermiþim.
Bu ay daha deðiþik bir strateji uygulamalýyým. Bu konunun üstüne en az iki gün yatmalýyým sanýrým.
Yatmaya gidiyorum. Daha fazla esneyemeyeceðim.
Tarih: ödemelerin baþlayacaðý aydan iki ay öncesi bir akþamüstü
Televizyon hafta sonu çalýþmadý. Sürekli üstten ve yanlardan vurmak gerekiyordu. Ben de zaten kýsa bir süredir televizyon alma isteði doðmuþtu. Televizyonun bozulur gibi olmasý bu isteðe bal kaymak oldu adeta. Bu akþam iþten erken çýkýp da, televizyon bayiini açýk bulunca, isteðimi sonuçlandýrdým. Bir de üstüne üstlük video kamera ve fotoðraf makinesi bir arada olan bir alet daha aldým. Neymiþ, ödemeler iki ay sonra baþlýyormuþ.
Sonra gittim, bozulmakta inat eden telefonumu sattým. Aldýðým parayý giderek direkt atm’den kredi kartýna yatýrdým. Hesabýma binen faiz kaç kuruþ azalýr diye merak ettim.
Eve geldiðimde televizyonu çalýþýr halde görünce, içime bir sýkýntý girdi. Of ki ne of, gittim yine masrafa girdim. Ne vardý sanki, gittiði yere kadar gidecekti. Sonra durumu tekrar gözden geçirecektik. Ama içimdeki Polyanna dedi ki, kendine haksýzlýk etme; istediðin gibi bir þey alýyorsun iþte sonunda. O senin zevkin deðildi, hele altýndaki dolap hiç senin zevkin deðildi. Biraz rahatlar gibi oldum, ama iki ay sonrasýný düþününce hala içime sýkýntý giriyor. Acaba nefes alamamamdaki neden bu mudur?
Daha sonra kýzýmýn babasýnýn, kýzýna oyun oynamasý için verdiði ve benim radyasyon tehlikesine karþý el koyduðum hiç de fena olmayan telefona sim kartýmý taktým ve onbeþ dakikanýn sonunda fark ettim ki, gerekli tüm cep numaralarý sattýðým telefonda kayýtlýydý ve þu anda elimde tuttuðum telefon sudan çýkmýþ balýk halini yansýtmaktaydý. Kafamý vuracak bir duvar aradým, sonra da iþ baþa düþtü, herkesi ara sor, numaralarý toparla. Akýlsýz baþýn cezasýný þu ev telefonunun tuþlarý çekecek diye hayýflandým.
Sanýrým teknolojiyle hiç ilgim yok. Belli de deðil mi zaten? Sadece tuþa basmayý, arabanýn kontaðýný çevirmeyi, çamaþýr makinesinin düðmesini çevirmeyi biliyorum ve kendimle gurur duyuyorum.
Tarih: 18 yýlýn üstüne yeniden Trabzon nostaljisinin yaþandýðý 3 günün sonu...
Trabzon’a inerken üniversite görülüyor. Ýlk o zaman aðladým.
18 yýl önceydi, onu üniversitenin araba yolu üzerindeki refüjün kenarýna ayaðýný dayamýþ haliyle görmüþtüm. Üstünde kot pantolon, o zamanýn modasý kahverengi bir Shetland kazak ve ayaðýnda da lacivert spor ayakkabýlarý vardý. Adýný söyledikleri ve beni tanýþtýrdýklarý anda ilk aklýmdan geçen ‘demek sözünü ettikleri o, buymuþ’ oldu.
O günden sonra onsuz bir günüm bile geçmedi.
Sonra onu yaþgününde hayatýma girmemek üzere çýkardým geleceðimden ve son bir ritüel olarak, onu ilk gördüðüm yerde bir kibrit kutusunun içinde çizilmiþ bir çöp adam olarak gömdüm. Üstüne sararmýþ bir meþe yapraðý koydum, nedense yaprak aklýmda, kalp biçiminde olarak kaldý. Onun gerçekten öldüðünü hissettim en derin yerimde ve öldüðü için aðladým.
Trabzon’dan ayrýlýrken de aðlayacaktým, biliyordum kendimi tutamayacaktým. Yanýmdaki bebek benim yerime aðlayýnca, bana onu eðlendirmek kaldý sadece.

Tarih: tatilden sonraki ilk iþ günü...
Kýzým kesinlikle benim öðretmenim olarak geldi dünyama. Bundan eminim. Bir zamanlar bunun olabilirliði üzerine kafa patlatýyordum, ama artýk biliyorum.
Her akþam yataðýna yattýðýnda beni yanýna çaðýrýyor. En tatlý sesiyle diyor ki, anne biraz konuþalým. Biraz sohbet ediyoruz. Bazen sýkýntýlarýný paylaþýyor benimle kendiliðinden ve inanýlmaz mutlu oluyorum.
Onunla kötü þeyler yaþadým, ama kýzýmýn dünyaya gelmesi için bir vesile idiyse, görevini iyi yaptý en azýndan bir seferlik.
Tarih: çok yaðmurlu bir gün...
Çok yaðmur yaðan iki günün ardýndan gelen yaðmurlu bir gün daha...iþ sýkýcýydý, nedense caným hala çalýþmak istemiyor. Tam kapasiteye ulaþamadým henüz.
Yeni aldýðým kitaplarý okumalýyým. Çok kitap aldým yine ve ne zaman bir kitapçýya girsem tutamýyorum kendimi, en az iki kitapla çýkýyorum. Neyse ki, on beþ kitaptan ikiye düþebildim. Umarým yakýnda evdeki kitaplarý bitirmeden almamayý da baþaracaðým.
Þimdi yaðmur sesinde kitap okuma zamaný... bir de çay koyayým kendime, dumaný üstünde tütsün ve kokusunu içime çekeyim. Birden keyiflendim, gidiyorum ben...
Tarih: yaðmur sonrasý güneþli bir gün…
Geçmiþe baktýðýmda hep aklýma gitmem gereken zamanlar geliyor. O zaman gitseydim, sonrasý nasýl olurdu? Aklý baþýna gelir miydi?
Gitmedim, gitmedim; sonunda gittim, çünkü bittim, kalmadým, kalamadým.
Tarih: hafta sonuna giriþ zamaný...
Bugün bir dilekler günü olsaydý, yeni bir aþk dilerdim. Onunla arkadaþýmýn yaþ gününü kutlamak için gittiðimiz lokalde karþýlaþmak isterdim. Ben dans ederken yanýma gelsin ve benimle dans etsin isterdim. Bedenimin hiçbir yerine dokunmadan, ama gözlerimin içinden en derin yerime bakarak. Onunla hiç konuþmamayý isterdim o sýrada. Müzik bittiðinde oturduðumuz masalara ayrý ayrý dönmeyi ve sonra gözlerimiz buluþtuðunda sýrtýmýn ürpermesini isterdim.
Müzik sona erip de gitarist ve vokalist enstrümanlarýný toplarken, yanýma gelmesini ve beni elimden tutup, yapraklarýn hafif rüzgarda dans ederek yere düþtüðü, hafif yaðmurun çiselediði, arnavut kaldýrýmlý sokaða çýkýp birlikte yürümeyi isterdim. Hiç teklifsiz ve çok sessiz...
Konuþmak öyle gereksiz olmalýydý ki, sadece parmaklarýnýn elimi sýkýþýndaki ritmden ne dediðini anlamalýydým. Ve o benim yürürken topuklarýmýn çýkardýðý seslere göre, nefes alýp vermeliydi.
Bu iþte o aþk olsun isterdim.
Tarih: eþzamanlýlýk üzerine düþünme günü
Geçen gün kahvemi içerken farkettim, üstündeki köpükler yanlara gitmiþti ve ortadaki þekil tam bir kalbe benziyordu. Çok heyecanlandým.
Dün yýkanýrken farkettim, fayansa yapýþmýþ saç telim ucunda ipi sallanan kalp biçiminde bir balona benziyordu. Çok heyecanlandým.
Ne demek þimdi bu?
Ýstediðin gibi bir aþk yaþayacaksýn, a þýkký olsa.
Aslýnda aþk yok da, iþte böyle þeylerle avut kendini, b þýkký olsa.
Daha çok beklersin, böyle balon gibi uçtu elinden, c þýkký olsa.
Ben a’yý seçerdim.
Tarih: seçme sözler günü...
Bir insanýn fikri neyse zikri de odur. (sanýrým anonim)
Ýki monolog bir diyalog etmez. (anonim)
Tek kiþilik yalnýzlýk da artabilirsin, iki kiþilik yalnýzlýkta sadece eksilmek vardýr. (benim)
Tarih: þirketçe gönüllü olma günü...
Bugün iþ çýkýþý, sürekli yaðan yaðmur altýnda ve sýkýþýk trafikte arka arkaya arabalarla ‘baðýmlý çocuklar’ derneðine gittik. Yaklaþýk 20 gençle tanýþtýk. Hepsi sokaklardan gelmiþ, bir zamanlar belki hala tiner baðýmlýsý olan gençler. Bir tanesi sürekli gülüyordu, espriler yapýyordu. Bir tanesi ‘ben aslýnda kimseyle konuþmam, dýþarýda dururum’ dedi. Hiç caný sýkýlmazmýþ, aðaçlara, kuþlara bakarmýþ. Bir de karakalem yaparmýþ, malzemesi olsa, yazý da yazarmýþ. Onu çok sevdim o yüzden. Söz verdim, haftaya malzeme götüreceðim.
Yaþam hengamesi içinde sadece çocuklarýmýzý düþündüðümüzü söylüyoruz. Aslýnda çocuklarýmýz için de pek bir þey yapmýyoruz. Ya yýllar boyu bütün paramýzý dökerek, kendimizden ve hayatýmýzdan vererek büyüttüðümüz, yatýrým yaptýðýmýz çocuðumuz bir tinercinin gaspýnda ölürse ya da bir baðýmlýnýn krizi sýrasýnda hayatýný kaybederse...
Her þeyin ucu bize dokunuyor, o yüzden ya hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için ilkesi. Ama biz bu cümlenin hala ‘üç silahþörler’e ait olduðunu sanýyoruz.

Tarih: stresli bir iþ günü baþlangýcý…
Sabah gözlerimi bir numunenin numarasýný söyleyerek açtým. Sanýrsýnýz zikir çekiyorum. Zikir olsa iyi, ama iþ bazen çile çektiriyor. O sinirle kalkýp iþe gittim ve herkese son stres katsayým konusunda bilgi verirken cep telefonum titredi. Hiç mesaj beklemiyordum, gelen olsa olsa bir kampanya mesajý olabilirdi. Silmek için mesaja baktýðýmda ilk baþta kötü bir haber olduðunu düþünerek okumaya devam ettim. Sonra da yanýmdaki herkese gülerek okudum:
Son dakika haberi
Ispanak ilinin maydanoz ilçesine baðlý domates köyünde acýbiberlerin pusu kurarark þehit ettiði 17 patlýcan törenle mutfaða verildi. Ayrýca yaralanan 25 tane dolmalýk biber tencere devlet hastanesi kaldýrýldý. Köy muhtarý karpuzun verdiði bilgilere göre 8 uzun namlulu pýrasa 3 gözyas……(devamý yok).
Numarayý tanýmýyorum, ama ben bana böyle mesaj çeken bir adama aþýk olmak istiyorum.
Böyle esprili olsun, cývýk olmasýn.
Böyle zor zamanlarýmda Hýzýr gibi yetiþsin, yoluma taþ olmasýn.
Böyle zeki olsun, zekiyim diye dolanmasýn.
Böyle kendine aþýk etsin, sýrnaþmasýn.
Tarih: Türk filmlerinden enstanteneler zamaný...
Televizyonda bir Türk filmi, yüzlerce kez tekrarlanan fakir kýz-zengin erkek aþký. Önce adam sevmez kadýný, aþaðýlar. Kadýn boynu bükük kalýr, sonra kadýnýn haline üzülen yakýnlarý adamý baþtan çýkarmasý için onu revizyondan geçirirler. O boynu bükük kadýn bir anda gider, bir baþka kadýn gelir, omuzlarý dik, giydikleri son moda, hem de ne güzel taþýr o giydiklerini. Adam tabii ki böyle bir kadýna aþýk olur. Tam mutluluðu bulacakken birtakým kötü olaylarla hooop yine ayrýlýk...bu sefer adam hayatýnýn aþkýndan nefret eder. Nefret nedir? En çok sevdiðin tarafýndan kýrýlmak ve yaralanmanýn adýdýr.
Adam kadýna olan sevgisini, ben onu aþklarýn en güzeliyle sevdim diye nitelendirir.
Allahým, çirkin aþk var mýdýr? Aþklarýn en güzeli nasýl olur? Sonunda duyulan nefretin ölçüsüyle doðru orantýlý olarak mý hesaplanýr? Aþklarýn en güzeli yarýþmasý yapýlsa, ortalýk sidikten geçilir mi, geçilmez mi?
Bu sorular bir tarafa pek tabii ki , filmin sonunda mutluluk olmalýdýr ve aþklarýn en güzeliyle nefretlerin doruklarýnda zigzag yaparak dolanan erkek, kadýna üç numaralý Clark Gable bakýþýný atar ve kadýn günlerce çölde susuz kalmýþ da, sonunda vaha bulmuþ gibi adama koþar. Kadýn ve erkek yanak yanaða gülümserken ekranda ‘SON’ yazýsý belirir.
Ben de bir zamanlar bazý kararlar almýþtým. Hep gezecektim, evde oturduðum zamanlarýn acýsýný çýkartacaktým. Yaptým mý? Hayýr, yine evdeyim. Nedense evde oturup kitap okumak ve televizyon seyretmek daha cazip geliyor. Yalnýzlýðýmý özlüyorum. Kendi kendime kalmayý seviyorum. Neden intikam alacaðým diye sevmediðim bir þeyleri yapayým ki?
Tarih: herhangi bir iþ günü sabahý...
Saatin çalar’ý iþbaþý yaptýðýnda daha gözlerimi açmadan, göz kapaklarýmda bir resim belirdi: siyah-beyaz, savaþýn nefesini üflediði yýkýlmýþ evlerin önünden yürüyen bir erkek çocuðu.
Neden olduðunu bilmiyorum, öyle bir film seyretmedim ne zamandýr, öyle fotoðraflara bakmadým ne zamandýr?
Ruhumdaki yaralarýn izdüþümüyse gördüðüm, neden yürüyen bir erkek çocuktu? Daha önceki hayatýmda ben bir erkek miydim? Savaþ zamaný yýkýlmýþ kentindeki evine doðru giderken, yaralý bir düþman askerinin korkusundan fýrlayan bir mermiyle mi son buldu hayatým?
Ýnsanlar ölümden önce tüm hayatlarýný film þeridi gibi izlerlermiþ ya, ben de bunlarý düþünüp, sanki ölüyormuþum gibi sýcacýk yataktan evin soðuðuna attým kendimi.
Pencereden baktýðýmda hayatýn renklerini gördüm. Henüz yeþil yapraklý aðacýn yanýndaki tümüyle sararmýþ yapraklarýyla diðer aðacý, ikisinin de üstüne düþen kara bulutlarýn aksini, bulutlarýn arasýndan sanki olasý bir kavgayý ayýracakmýþ gibi süzülen güneþ ýþýklarýný ve hayatý düþündüm: iki farklý insan, birbirinden farklý renkleriyle kiþiliklerinin ayný yere düþen gölgelerinde gülümseyerek yaþarken, bulutlarýn gölgesiyle birazcýk kararan hayatlarýný bir anda kavgaya dönüþtürüp, onlarý doðru yolu gösterecek güneþ ýþýklarýna hiç düþünmeden baktýklarý için geçici körlük yaþayýp, çözümleri gözden kaçýrmýyorlar mý ve sonrasýnda üzüntüleri onlarý,sonbaharý bedenleri topraða kavuþana dek yaþamaya mahkum etmiyor mu?
Bizimki de biraz öyle oldu galiba...zamanýn tüm acýlarý yüreðimden silmesini bekliyorum, geçmiþ aklýma geldiðinde hiçbir þey hissetmeyeceðim baharlarýn gelmesini bekliyorum.
Tarih: gazete okudum....
Psikolojideki ‘algýda seçicilik’ olayýna bayýlýyorum. Sen neysen karþýndaki de o, diðerleri sadece yanýndan giden çizgiler gibi...ben hamileyken gördüðüm bütün kadýnlar hamileydi. Sonra hamile kadýnlar minicik ellerinden tuttuklarý tatlý mý tatlý çocuklarýyla yürüyen anneler oluverdi. Yani ben...
Þimdilerde sadece çalýþan kadýnlarý görüyorum, akþamlarý yorgun argýn evlerine dönerken ellerinde poþetleriyle. Çocuklarý tabii ki evde, ders yapýyorlar. Yani biz...
Bir de sürekli aldatýlmýþ kadýnlar, aldatan erkekler, kaþar kadýnlar, testislerindeki spermleri oraya buraya daðýtmaktan kendilerini sorumlu tutan erkekler, kocalarýný sýrtlarýnda taþýmaktan býktýðý için boþanan ve çocuðunu görememekle cezalandýrýlan kadýnlar’ý okuyorum orada burada. Yani hepimiz...
Çocuðu doðduktan kýsa bir süre sonra, çok sevdiðini söyleyen ve hamileyken kendisini çok sevdiði için kendisini hiç aldatmayan kocasýndan boþanan çok ünlü bir kadýn yazarla, karýsýnýn hamileliðinde kendini de hamile hisseden, çok ünlü bir erkek yazar birlikte olmuþ. Adam karýsýný býrakmýþ.
Bu konuda bir þeyler düþünmek istedim? Onlarý yargýlamak istedim, hep kötü þeyler gelsin istedim aklýma. Ama hiçbir þey gelmedi. Bir yerlerim nasýr mý tuttu, yoksa yaþadýklarýmdan sonra her þeyi kafamda ‘olabilir’ kýldým da, onun yargýsýzlýðý mý var üzerimde?
Zaten benim bir þey düþünmem gerekli mi? Bu konuda yorum yapmam gerekli mi? Olay iki kiþi arasýndaysa, bu iki kiþi erkek ve diþiyse (iki erkek ya da iki diþi olmalarý da bir þey deðiþtirmeyecek zaten) ve seks normalde iki kiþi arasýnda yapýlýyorsa, ne diye bizim yorumlarýmýza gerek var? Olayýn toplumsal bir yaný var mý? YOK. Bizi ilgilendiren bir tarafý var mý? VAR. Olmaz olur mu? Bir yatak olayý var, ülkenin namusu elden gidiyor, Atatürk Kurtuluþ Savaþý’ný niye baþlattý? Bu yatak olaylarý çoðalsýn diye mi? Paparazzi ulusumuz iþ baþýnda, bu olay gazetelerin ilk sayfasýnda, hemen göze çarpan üstle orta arasýnda bir yerde mizanpajda yerini almýþ. Demek ki, önemli bir olay.
Sadece terkedilen kadýnýn, kendini toplumun adlandýrmasýyla ‘zavallý terkedilmiþ kadýn’ olarak görmemesini, terkedilmiþ olmanýn acýsýný en kýsa sürede üstünden atmasýný, güçlü ve güçlü, hatta daha da güçlü olmasýný dilerim.
Tarih: iþe gidiþ zamaný, trafikte…
Eskiden bowlinge gittiðimiz ve artýk kapanmýþ olan yerin önünden geçtim bugün. Birden onun kafasýný 10 tane lobut olarak hayal ettim ve bowling topunu ona doðru attýðýmý, sonra da beyninin moleküllere ayrýldýðýný…
Çok hoþuma gitti.
Tarih: gelen bir mail sonrasý düþünceler
Þöyle yazýyordu:

‘Bir babanýn çocuklarýna verebileceði en güzel hediye annelerini sevmektir. ‘
Benim kýzým en güzel hediyeyi almadý. Keþke alsaydý, bu bana da yarardý.
Üniversiteden kankamýn dediði gibi :
‘kendim için bir þey istiyorsam namerdim, sadece anneme güzel bir gelin istiyorum.’
Ben de babasýnýn kýzýma en güzel hediyeyi vermesini isterdim, kendim için bir þey istiyorsam namerdim.
Tarih: tarih dediðimiz rakamlarýn en büyüðündeki deðiþime az kala...
Yine stresli günler geçiriyorum. Takvimin son sayfasýný yýrtýp atacaðýmýz günün gecesinde neler yapacaðým? Nerede ve kiminle olmak istiyorum?
Aslýnda gitmek istediðim ve birlikte olmak istediðim biri vardý, ama o yalnýzlýðýný rafa kaldýrdý. Benim de planlarým rafa kalktý. Onun için seviniyorum, ama yine de bencillik de var serde.
Sanki öðrenmedim, zamanýndan önce yapýlan planlarýn günü geldiðinde 40 takla atmýþ kadar deðiþebileceðini; sanki bilmiyorum, hayatýn plansýz gittiðini, planlarýn hýzla akan nehirde tutunmaya çalýþan küçük aðaç dallarý gibi olduðunu...
Yine de eskiden kalma alýþkanlýkla plan yapmaya çalýþýyorum, olmayan kiþiler ve olmayan yerlerde. Hayal kurmaktan kim ölmüþ? Bir de stres yapmasam...
Tarih: istiyorum… günü
Ölmek istiyorum.
Ruhum bedenimden ayrýlsýn, kuþ gibi göklerde uçsun istiyorum.
O kadar hafiflesin ki ruhum, ellerinle tutmak istediðinde parmaklarýnýn arasýndan kayýp kaçayým istiyorum.
Peter Pan gibi olayým, hep oyun oynayayým istiyorum.
Tarih: haftasonuna giriþ öncesi…
Aðlamak istiyorum. Gözyaþlarým pýnarlarýnýn kapýsýnda duruyor. Kapýyý açmak için parmakla dokunmak yeterli. Lütfen kimse dokunmasýn!
Neden olduðunu bilmiyorum. Bilmek isteyip istemediðimi de bilmiyorum.
Nedensiz, sebepsiz olur ya bazen. Aynen öyle iþte…
Tarih: hafif bulutlu soðuk bir gün baþlangýcý…
Bu sabah anlamsýz isteklere isyanla uyandým.

Geçmiþi tekrar tekrar çiðneme hastalýðýndan kusarak,
Yaþanmamýþlýklarýn keþkelerinin baþaðrýsýndan kurtulmaya çalýþarak,
Yaklaþan yýlbaþýnýn önce evdeki aðaçta hissettirdiði yalnýzlýk duygusunun altýnda ezilerek,
Hiç olmayan sevgilimin olamayacaðýný anlayarak…
Tarih: ýslak bir sabah…
Ýse gidiyordum. Kendi kendime arabada çýðlýklar atarak giderken yandaki arabanýn da benimle gittiðini fark ettim. Sonuç olarak kapýþtýk, sabah sabah uyanmak için iyi bir yöntem olmasa da zevkli oluyor.
Arabanýn kapýsýnda eski kocamýn adýna bir inþaat firmasý yazýyordu.
Eðer bu eþzamanlýlýk ise, bunun anlamý ne?
1.) Eski kocam kendine yeni bir hayat kuruyor.
2.) Artýk yeni bir hayat kurma zamaným geldi.
3.) Bu firmanýn yaptýðý inþaatlar malzemeden çalýndýðý için yýkýlmaya mahkum.
4.) Eski kocam çeþitli yollarla ruhuma baský yapmak istiyor.
Cevabýný bulamadan, yeni bir soru takýldý aklýma:
TEM’de farklý yönlerden gelen iki arabanýn iki gün üst üste karþýlaþma olasýlýðý yüzde kaçtýr? Bunun hesaplamasý nasýl yapýlýr?
Çözümü bu konuya fazla kafayý takmamakta buldum.
Akþama þirketteki arkadaþa fal baktýrdým. Ufukta yeni bir aþk yokmuþ, sonunda yine kürkçü dükkanýna dönecekmiþim. Düþüncesi bile mahvetti sinirlerimi. Ruhumu ezen adama dönmek...yine de büyük lokma ye, büyük konuþma dedim. Hiçbir zaman asla deme, dedim. Ya kýzýmýzýn baþýna gelecek bir þey yüzünden bir araya gelmek zorunda kalýrsak...ya kýzým bana , anne benim için derse..
O zaman hayatýmda ilk ve son kez kýzýma, beni seviyorsan diye baþlayan bir cümle mi kurarým yoksa baþýmý öne eðip verdiðim bütün savaþlarýn kurduðu ‘ben’ binalarýnýn yýkýlýþýný mý hissederim içimde, yoksa kýzýma düþman mý olurum? Kim bilir, belki de adamý bir gece uykusunda býçaklar, hayatýmýn geri kalanýný dört duvar arasýnda racon icabý volta atarak mý geçiririm? Kim bilir....(bilen de söyler mi sanki?)
Tarih: karlý ve soðuk bir gün sonu, karanlýkta...
Bu akþam yedim. Nasýl?
Domuz gibi...
Bu akþam buzdolabýný karýþtýrdým. Nasýl?
Fare gibi...
Sonra piþman oldum. Nasýl?
Köpek gibi...
Herhalde birazdan uyuyacaðým. Nasýl?
Tavþan gibi...
Bütün bunlarý ruh ve tarz-ý tavýrlarýmýz için kullanýyorsak, biz nasýl bir insan oluyoruz?
Ayrýca tilkinin dönüp dolaþýp geleceði yer kürkçü dükkanýysa, o tilki, bense kürkçü dükkaný mý oluyoruz?
Eðer öyleyse ben þimdi gidip tabela sipariþi veriyorum: devren satýlýk dükkan.
Tarih: Noel babanýn gelmesine az kaldý...
Yýlbaþý aðacýnýn ýþýklarý yanýp sönerken gözlerimi kapadým. Iþýklar kapalý göz kapaklarýmdan içime yansýyordu. Kýrmýzý ýþýk yavaþça yanýp sönerken Noel baba oldu. Yanýma yaklaþýp, tuttu elimden. Ben ayaða kalkarken, müzik duyulmaya baþladý: Hotel California...
Noel baba çuvalýndan küçücük bir kutu çýkardý. Benim gözlerimi kapalý tutmam gerekiyordu.
Kutunun içindeki sihirli tozu baþýmdan aþaðý döktü. Iþýklarýn rengi mavi oldu.
Boyumun uzadýðýný hissettim ve göbeðimin içeri girdiðini. Parmaklarýmýn daha düzgün, týrnaklarýmýn çok hoþ bir renkle ojeli olduðunu gördüm.
Iþýklar sarý oldu.
Üstümde çok hoþ, siyah bir elbise ve ayaklarýmda topuklu, ince bantlý ayakkabýlar oldu birden.
Sonra çok yakýþýklý bir adam belirdi. Gözlerimi açtým, ýþýklar hýzla yanýp sönüyordu artýk. Renkler birbirine karýþýrcasýna hýzlýydý.
Tuttu benim ellerimden, yumuþak elleriyle. Gözlerimin içine bakarak dansa davet etti.
Kollarýnda eriyebilirdim...
Kalbim titriyordu, baþým dönüyordu...
Bir sarsýntýyla kendime geldim:
-Anne, anneeeeeee, ne düþünüyorsun? Acýktým ben.
-     Tamam kýzým, þimdi hazýrlýyorum yemeðini.

Ben de acýktým, aþka ve deðer verilmeye. Ama bana ve beni hazýrlayan yok ki...
Tarih: haftasonuna baþlangýç öncesi iþ saatleri...
Aþaðýda okuyacaklarýnýz, Musevilerin, Tanrý ile insanýn konuþmasýný
anlatan kitaplarý Talmud'dan alýnmýþtýr ve þöyle biter:
"...bir kadýný aðlatýrken çok dikkat edin, çünkü Tanrý
gözyaþlarýný sayar!
Kadýn erkeðin kaburgasýndan yaratýldý...
Ayaklarýndan yaratýlmadý,öyle olsaydý ezilirdi.
Üstün olmasýn diye baþýndan da yaratýlmadý.
Ama göðsünden yaratýldý, eþit olsun diye;...
Kolun biraz altýndan korunsun diye....
Kalp hizasýndan SEViLSiN diye........................ "
Sevgili eski kocacýðým, bu durumda Tanrý’ya borcunda boðulacaksýn.
Tarih: biyolojik çözümlenememe günü…
Dudaðým uçukladý.
Sol göðsümün yaný sürekli kaþýnýyor.
Beynimizde çözemediðimiz sorunlar ilgili organlardan kendini dýþarý atýyor. Bedenimizi dinleyip sorunlarýmýzý çözünce bedenimizin sorunlarý da kendiliðinden geçiyor.
Bu durumda dudaðýmýn uçuklamasý benim konuþmayla ilgili bir sorunum olduðunu gösterir. Ama ne?
Hele de göðsümün yanýndaki kaþýntýnýn ne olduðunu aylardýr bulamadým. Bir bulsam kalp aðrým da geçer mi acaba?
Tarih: isimler günü...
Karar verdim, ben isim takýntýlýyým. Ýnsanlarýn ismi ruhunu yansýtýyor. Ýsimlere çok dikkat etmek gerekli. Tabii ki soyadýnýn da ayrý bir önemi var. Ýsim insanýn kendisiyse, soyadý da ailesinden taþýdýklarý. Bu yüzden býrakamadým evlenince soyadýmý. Bir türlü kabul etmedim, nikah masasýna oturduðum insanýn ailesine girmeyi, kendi ailemi tümüyle býrakýp. Bu yüzden bana bazýlarý ‘feminist’ dedi. Ne ilgisi varsa?? Bu tümüyle benim kiþiliðimle ilgili verdiðim bir karardý. Evleniyor diye niye kadýnlar ailelerini terketmek zorundalar, erkek iç güveyi gelse bile?
Ben, benim adým ve kocamýn soyadýyla seslenilince asýl ben olacak mýydým? Halbuki kadýn kendi soyadýnýn yanýna eþinin soyadýný koyduðunda, der ki, ben varým ve seni kabul ediyorum, olduðun gibi ve seni seviyorum ve seni sayýyorum ve soyadýna layýk olacaðým.
Ailesinin soyadýný býrakýp kocasýnýn kütüðüne koþa koþa sadece ismiyle yazýlan kadýn bence þöyle der: ‘baðýmlýyým sana ben, artýk sýrtýnda taþýdýðýn küfede yer alacaðým, benim konaðýmdýr orasý, ailemi terkettim, artýk beni terketsen de onlara dönemem, o yüzden de bana yaptýklarýna istesem de istemesem de katlanacaðým artýk. Bu benim seçimim!’
Türkiye’de kadýn-erkek arasýnda soyadý seçimini serbest býraksalar, erkekler de kadýnlarýn soyadýný alabilse, acaba kaç erkek buna gönüllü olurdu ve kaç çift bu nedenden dolayý çýkan kavgadan dolayý ayrýlýrdý?
Birinci soruya cevap, kýlýbýk olarak adlandýrýlmayý göze alacak %1, ikinci sorunun cevabý ise, bu tarz bir tartýþmadan dolayý sevdiði erkekten ayrýlmayý göze alacak kadar kendini seven %1 kadýnýn diþi tarafýný oluþturan çift sayýsýnýn dýþýnda kalan %99.
Bir de benim isimlerde takýntýlý olduðum baþ harf konusu var. Erkeklerin isimleri kývrýmlý harflerle baþlamamalý, çizgilerden oluþmalý. Onlarýn esnek olmayýþlarý, her þeyi kendilerine yontmaya kalkýþmalarý en çok çizgili harfle baþlayanlarda kendini gösterir gibi geliyor bana. Örneðin bir erkeðin ismi ‘S’ ya da ‘C’ ile baþlamamalý. ‘K’ olmalý örneðin ilk harfi ya da ‘F,E,T,H,I’ olmalý, hiçbir yere baðlanmamalý, hep düz olmalý, direkt olmalý.
Acaba benim bilinçaltým mýydý, ilk sevgilimin ‘S’ harfi ile baþlayan adýný, hayýr bu sana yakýþmýyor, diyerek, ‘K’ ile baþlayan bir isim ile deðiþtirmem?
Tarih: karlý bir gece...
Ben bugün yine bir farkýndalýk yaþadým. Seviyorum ya bu sözcüðü, düþündüm onu. Kökü ‘fark’. Hayat içindeki ayrýntý, bizi diðerlerinden ayýran, bizi daha bir biz yapan.
Sonra fark+ý oldu. Neyin farký? Okumanýn mý, daha çok mu çalýþmanýn, hayata daha çok tutunmaya çalýþmanýn mý? Kim bilir o farký?
Daha sonra ise farký+n. Senin farkýn nedir diðerlerinden?
Yok aslýnda bir farkýmýz, ama biz Osmanlý bankasýyýz mý cevabý?
Daha daha sonra oldu farkýn+da. Neyin farkýnda, nasýl farkýnda? Hayatýn çarklarý arasýnda ezilirken, her sabah yürüdüðün yolda kaldýrým taþýnýn arasýndan tüm zorluklara karþýn çýkýp da yeþeren çimenlerin farkýnda mýsýn?
En sonunda farkýnda+lýk. Ýþte farkýnda olma durumu. Farkýnda durabiliyor muyuz? Bir öðle ezanýnda gittiðimiz cenazede düþündüðümüz ‘iþte son durak karatoprak, bugün annemi boþuna kýrdým, ölümlü dünya, biraz sonra gidip onu öpeyim, farkýndalýðýnda ne kadar durabiliyoruz? Cenaze bitip de ölü, toprakla kaplanýnca, bizim de farkýndalýðýmýzýn durumu ölmüyor mu, içinde bulunduðumuz durumun farkýndalýðýyla sürüklendiðimiz otobüse binme çabasýnda yoðrulmuyor mu hayatýmýz?
Tüm bunlarý düþününce yaþadýðým farkýndalýðý unuttum, iyi mi?
Tarih: o sitedeki üyeliðimin bitmesine az kala...
Ýlgi ve bilgilenme alanýmla ilgili bir siteye üye oldum. Her akþam giriþ yapýp, yazýlarý okurken üyeliðimi görünür yaptým. Baktým ki, katýlan oldukça yoðun bir grup var. Bu insanlar ne konuda yazýþýr, tartýþýrdý acaba? Elbet bir gün birileri seslenecekti, ben ses vermedim.
Bir gün birinden bir mesaj geldi: ‘çok ilgimi çektin? Seni merak ettim, yazýþalým.’
Vaaaaay, meðerse burada da komedi filmleri çekiliyormuþ. Ben ilgisini çekmiþim... bak sen!
El yazýsýyla giriþ yapsam ve o da el yazýmý görse beðenebilir, belki karakter tahlili yapýyordur diye düþünebilirim.
Fotoðraf koymuþ olsam yüzümdeki anlam ve önem ilgisini çekmiþ diye düþünebilirim.
Profil diye de adlandýrýlan kendim hakkýnda þahsen ve bizzat bilgiler yazmýþ olsam, ilgisini çekmiþ diye düþünebilirim.
Þýk ‘d=hiçbiri’ olduðundan neyimi merak ettiðini sordum.
Meðerse kadýn ve sadece oradan geçiyor oluþum ilgisini çekmiþ. Beni diðerlerinden ayýran hiçbir özellik yok bu durumda. Tabii ki ayný þey beyefendinin kendisi için de geçerli. Bu tür ve her tür siteye girip her yazýþtýðý kadýný yataða atabileceðini düþünen ve düþünmekle de kalmayýp, ben süpermenin seks þubesinin istanbul ayaðýyým diyerek, kendine güvende sidik yarýþýnda kýrmýzý kurdeleyi göðüslediðini düþleyen erkeklerden hiç farký yok kýsaca.
Ben de tabii ki sazanýmýza, oh, yatakta iyi olduðumu mu farkettin yoksa diye olta attým.
Bu kadar da olmaz ki, anýnda oltada sallanmaya baþladý. Kim kime kuyruk sallýyor, belli deðil.
Bu kadar sallanma yeter diyerek, olaya son noktayý koyarak, uzun süreli bir iliþkisi olup olmadýðýný sorduðumda, evli olduðunu öðrendim.
Pek sayýn evli erkekler, ona buna kendinizi kanýtlayacaðýnýza, eþinizi bir gül gibi koklasanýz nasýl olur? Yoksa sizin derdiniz tüm kokulu güller içinden kokusuz olan gülü mü seçmiþ olmaktýr?
Velhasýl kelam, evli sazanýma bir güzel nutuklar atýp, benim evli bir adamla birlikte olmak gibi bir isteðim olmadýðýný, eðer kendisinin eþi yerine deðiþiklik arýyorsa diðerlerine bakmasý gerektiðini uzunca ve melodramatik bir þekilde yazdým. Bakalým ne cevap verecek?
Yoksa ona eski kocamýn, çocukluðumdaki telefon rehberleri kalýnlýðýndaki kýrýklar listesinin telefonlarýný yýlbaþý hediyesi olarak mý verseydim?
Tarih: yargýlama günü....
En sonunda suçluyu ortaya çýkardým. Bütün suç romantik komedi filmlerinde. Hani þu sevdikleri kadýn uðruna , izleyen kadýnlarýn ‘ah ne kadar hoþ!’ diyerek, sahip olamadýklarý, ama bir gün karþýlarýna çýkacaðýndan emin olduklarý adamlarýn bir sürü salaklýk yaptýklarý, kadýnlarýn uzun, ince bedenleriyle ortalýkta gizli kraliçeler gibi salýndýklarý filmler...
Çoðunun ortak özelliði, aslýnda kadýnla erkeðin gerçek hayatta hiçbir zaman sevgili olarak iki saatten fazla kalamayacaklarý iken, bütün film boyunca birbirlerine ulaþmaya çalýþmasý ve ulaþtýklarý anda da filmin bitmesidir. Tabii ki, seyirci onlarýn film bittikten sonraki iki saat içinde yaptýklarý kavgalarý, iletiþim kopukluklarýný ve kaçýnýlmaz son ‘ayrýlýk’larýný göremedikleri için bu imkansýz çiftin sonsuza kadar mutlu yaþadýklarýný hayal ederler.
Sonra da hayallerinin içinde boðulmuþ gencecik insanlar bu tarz iliþkiler peþinde koþarlar, daha doðrusu kaçýnýlmaz sona doðru...
Eðer kadýn gündüz insanýysa ve adam gece insanýysa...
Eðer kadýn sabahýn köründe kalkýp yürüyüþe çýkmayý istiyor , güneþin ilk ýþýklarýný yüzünde hissetmeyi seviyorsa ve adam her gece barda, gönlüm hovarda yaþayýp, sabahlarý da geç saatlere kadar uyumayý seviyorsa...
Eðer kadýn evinin içinde mutlulukla oturabiliyor ve huzuru hissediyor ve adam evi hapishane gibi görüp her fýrsatta kendini evden dýþarý atýyorsa...
Bu iliþki ne kadar yürüyebilir?
Arkadaþ olarak sonsuza kadar...
Kardeþ olarak sonsuza kadar...
Anne-çocuk ve baba-çocuk olarak sonsuza kadar...
Sevgili olarak aþkýn ateþi ikisinin yorgunluk denizinde cozurdayarak sönene kadar...
Evli olarak iki güne kadar...
Böyle olduðunu anladým. Tam tamýna on yedi yýlda. Ne kadar akýllýyým, deðil mi????
Tarih: sazaným cevap verdi...
Eþiyle duygusallýðý, benimle cinselliði yaþamak istermiþ.
Artýk benim bu arkadaþa ‘SA-SA’ diye seslenme zamaným geldi. Yanlýþ anlaþýlmasýn, Sabancý’larla ilgisi yok. Ýlk SA salak, ikincisi sazan oluyor uzun olarak.
Ben beni kullanmana izin verir miyim, bu bir.
Neden hiç tanýmadýðým ve hiçbir þey paylaþmadýðým seninle yatarken kendime yabancýlaþayým, bu iki.
Bu cümlenin altýndaki anlam ve önemi benim hayatým açýsýndan anlayamayacaðýn bu kadar aleni ve aþikar iken, niye seninle zaman kaybedeyim, bu üç.
Daha sayayým mý?
Amaaaan, boþuna zaman kaybý.
Bu tarz erkekler ne yazýk ki, kadýný yatakta en mutlu eden þeyin aslýnda ruh birliði olduðunu bilmediklerinden sadece penis gücüyle kadýný fethetmek isterler. Gri hücre sayýlarý fýþkýrttýklarý sperm sayýsý kadar olsa onlar açýsýndan ne kadar iyi olurdu? Vah garibanlar...
Bu tarzýn dýþýnda kalanlardan biriyle tinsellikte ve cinsellikte bir aþk yaþamak isterim. Mümkün mü?
Tarih: SA-SA’ya mektup yazdýðým gün...
‘Sevgili SA-SA,
Duygusallýðý eþinle, cinselliði benimle yaþama isteðin beni çok üzdü. Prensip sahibi 36 yaþýnda, taþ(!) gibi bir hatun olarak, haline çok üzüldüðümden aþaðýdaki satýrlarý tuþlamayý uygun gördüm.
Senin gibilerin cinselliðin tadýný alabilecekleri mallar Avrupa yakasýnda Etiler, Levent, Niþantaþý ve Asya yakasýnda Baðdat caddesi, Fenerbahçe’deki pazarlarda (barlarda) bulunmaktadýr. En çok tadýný çýkaracaðýn mal türü kaþarlardýr. Kaþarlarý da türlerine göre sýnýflandýrmak yararlý olur. Örneðin sarý kaþarlar en eskileri olup deneyim açýsýndan aþmýþ, ama fiziki olarak pörsümüþ olabilirler. Kaþarlar koyulaþtýkça kokularý rahatsýz edici olduðundan en açýklarýna gitmesen bile orta renklerde karar kýlman tadýna varman açýsýndan yeterlidir sanýyorum.
Bu pazarlara gitmeden önce bir çay kaþýðý zeytinyaðý içmeni ortamýn getirdiði içkisel boyutuna kolaylýkla uyum saðlaman açýsýndan öneririm.
Kaþarlarýn paketlemelerine de ayrýca dikkat etmelisin. Bazýlarý dýþarýdan güzel gözükse de pakedini açtýðýnda içinden çýkacak olanlarýn ayrýntýsýnýn þokunu yaþamaman açýsýndan çok katlý paketleri es geçmeni, sade paketlerin yanýnda konuþlanmaný da öneririm.
Son olarak her zaman yanýnda seni yüzyýlýn hastalýðýndan koruyacak küçük baloncuklarý da bulundurmanýn ne kadar önemli olduðuna parmak basmak isterim.
Sana bundan sonraki aktif cinsel yaþamýnda mutluluklar, yaþlýlýðýnda ise bugünlerini özlemle anarken acýdan öleceðin bol prostatlý günler dilerim.’
Evet, biraz aðýr yazdým. Özellikle hemcinslerime karþý...ne yapayým, eski kocam benim karþý ve hem olarak tüm cinslere karþý cins bir yaklaþým içine girmeme neden oldu. Hele ki, erkeklerin yaþlýlýklarýnda prostat oluþlarýndan bir kadýn olarak inanýlmaz zevk alýyorum. Hepsini sýraya dizip, karþýlarýna geçip, ‘gençken eþinizi aldatmak nasýldý, hiç eþinizin de yüreðinde þimdi sizin uçkurunuzda yaþadýðýnýz acýyý hissettiðini aklýnýza getirdiniz mi?’ demek istiyorum. Hani Münir Özkul’un ceza için bahçede dizdiði Hababam Sýnýfý öðrencilerinin karþýsýna geçen minik öðrenci gibi gülmek istiyorum.
Bu bir geçici sendrom da olabilir, ama sanýrým her yeni tanýþtýðým insaný zevkle aþaðýlamama bakýlacak olursa kalýcý.
Þikayetçi miyim? N’asla...
Madem tensel bir orgazm yaþayamýyorum, bari dalga geçerken çalýþan gri hücrelerim orgazm olsun. Sürekli tatlý tüketip serotonin salgýlayacaðým da mutlu olacaðým diye çabalamaktan daha az kalorili hiç olmazsa.
En kötü tarafý belki de karma yaratýyor olmam. Eski kocama hala küfredip, saçlarýný cýmbýzla yolduðumu, kafasýný lobutlarla daðýttýðýmý, parmaklarýnýn mengenede çýkardýðý sesi en güzel melodi gibi tasavvur ederken, yüzündeki kýl dönmelerini çýkartýp burnundan soktuðumu hayal ederken ne kadar zevk alýyorsam acaba ayný oranda karma yaratmýþ oluyor muyum? Yoksa daha önce yarattýðým karmalar mý temizleniyor?
Ben baðýþlama konusunda neden bu kadar zayýfým?
Sanýrým unutamadýðým sevgimin üzerindeki nefret ateþini söndürmediðinden ve ondan uzakta durmamý saðladýðý için.
Ama bir yandan baðýþlamanýn getirdiði son göbek baðlarýný koparma olayý da var. Ýþte içimde nefret olduðu sürece baðýþlayamýyorum, baðýþlayamadýkça göbek baðlarým kopmuyor. Kopmadýkça içimdeki yakýcý nefret kendime dönerek büyüyor, beni kavuruyor.
Bütün bunlardan zararlý çýkan kim? BEN!
Sonuç: ben kendimi sevmiyorum. Bu durumda kendimden nefret ediyorum. Kendimden nefret ettikçe kendimi affedemiyorum. Affedemedikçe kendimden uzaklaþýyorum. Uzaklaþtýkça kendime yabancýlaþýyorum. Yabancýlaþtýkça istemediðim þeyleri yapýyorum.
Eveeeet, biraz daha bu irdeleme iþini sürdürürsem, kýzý evde býrakýp, düþünen adamýn yanýna ot yolmaya gideceðim.
Þimdi gidip tv’deki diziyi seyredeyim: aþk oyunu
Hayat da bir oyun deðil mi zaten ve biz birer piyon deðil miyiz? Hepimiz birbirimize baðlý, yaþamdan en büyük payý almak için, ama farkýnda olmadan birbirinin ayaðýný kaydýran, üstüne basan ve mutsuzca ayný yolda yürüyen...
Ne zor iþ yaþamak?
Tarih: yeni takvim kullanmaya üç kala...
Yalnýzlarýn bir yýl içinde en sevmedikleri üç gün vardýr:
1.)     doðumgünleri
2.)     yýlbaþý
3.)     sevgililer günü

Doðumgünleri sevdikleri arkadaþlarla hafif buruk olsa da geçer, sadece insanýn gözü arada partiye çift olarak gelmiþlerin birbirlerine dokunuþlarýna, gözlerinin içi gülerek bakmalarýna takýlýr ve kiþi pastadaki mumlarý üflerken, içinden tez vakitte bir sevgili duasýný eder.
Yýlbaþý yalnýzlar için en stresli ikinci gündür bir yýl içinde, ama bunu tek bir gün deðil de bir zaman dilimi olarak adlandýrmak daha doðru olur. Yýlbaþýna bir süre kala stres baþlar, herkesin programý dinlenir, programsýzlara, benim de programým yok denerek psikolojik destek saðlanýrken, kiþi kendine ayakta duracak lojistik desteði saðlamaktadýr. Yýlbaþýna az bir süre kala, kiþi bedenine aynada göz gezdirerek geçen yýlbaþlarýnýn bir muhasebesi yapýlýr, göbek, kalça, sýrtta konuþlanmýþ yað hücrelerine kötü kötü bakýlarak, yeni yýl için en azýndan bir diyet programý kararý alýnýr.
Yýlbaþýna çok az kala stres gittikçe týrmanýr. Hala program yoktur, artýk yavaþ yavaþ programsýzlýðý paylaþacak kiþi azalmakta, bununla ters orantýlý olarak stres anbean artmaktadýr.
Yýlbaþý geldiðinde her þey sona erer. Cips, mayonezli sos, soda ve çikolata ile televizyon karþýsýna geçilerek kumandayý tutan elin baþparmaðýna bol miktarda egzersiz yapýlýr. Televizyonda hiç tanýmadýðý insanlarýn, aslýnda günler öncesinden yapay olarak zamaný ileri alarak yaþadýklarý yýlbaþý gecesi ateþine bile dayanýlamayarak, televizyon gözlerde iki damla diyerek uyumaya çalýþýr.
En korkuncu sevgili olunmasý gereken zamanlarda yalnýz olmaktýr. Kan kýrmýzý güllerin fiyatlarýnýn tavana vurduðu bu tek günde sokaklarda, algýda seçicilik hep çiftleri seçer. Soðuk þubat akþamýnda kadýnlar daha da üþürler ki, sevgililerinin kollarýna daha sýký sarýlýp, dünyaya, iþte bu adam benim, yaklaþaný yakarým mesajýný inceden inceye yollayabilsinler. Erkekler de daha fazla üþüyüp, ellerini ceplerine koyarlar ki, bu kadýn cepte’yi kendilerine tekrar hatýrlatabilsinler. Hatta anýnda ateþ açabilmek için elleri silahlarýna yakýn durabilsin.
Bazen insanýn kendine kýrmýzý bir gül alasý gelir, ben varým, bir kazma ile olacaðýma sevgim bana yeter diyebilmek için. Sonra güllerin dikeninin yüreði kanatacaðý akla gelir, seyredilen gül hiçbir zaman bülbülü kanatmamýþtýr.
Ben sana hep kaným dedim. Sen kanýmý bir daha yüzünü görmeyeceðin, adýný bile hatýrlamadýðýn kadýnlara içirdin.
Ben sana her zaman destek olmak istedim. Sen desteðimi, bar masalarýnýn altýnda hafiften kanýrtarak, çökerttin.
Ben seni hep sevdim. Sen sevgimi, baþkalarýnýn kahkahalarýna meze yaptýn.
Deðdi mi?
Biliyor musun, benim yalnýzlýðýma deðiyor, kendimle tanýþtýðým için sadece.
Tarih: adet oldum...
Þimdi kýsa bir hesap yapalým: bir kýz çocuðu yaklaþýk ortalama 11 yaþýnda adet olur ve kadýn olarak ortalam 55 yaþýnda menopoza girip orkidlere veda edene kadar 44 yýl geçer.
Her yýlda 12 ay olduðuna göre ortalama aylýk adet dönemini de 5 gün olarak alýrsak sonuçta ortaya yýllýk 60 günden toplam 2640 gün yani 88 ay, yani 3,66 yýl çýkar.
Bir de tabii ki, adet öncesi dönemleri de ýzdýrap dolu günler olarak saymak gerekir. Vücut su toplar, gözlerinde önünde çikolata paketleri durmadan salýnarak dans eder, çikolatalar yorulduðunda sahneye parlak giysileriyle cipsler çýkar ve kafalarýný sosa batýra batýra cha cha yaparlar. Bu gösteriden gözleri kamaþan her kadýn soluðu marketteki abur cubur kýsmýnda alýr ve ýzdýrap dolu günler’i vücudundaki suyu, þiþkinliði atmýþ, ama yerini anýnda yaðlarla doldurmuþ olarak sonlandýrýr.
Adet baþlangýcý aðrýlarýný da unutmamak gerekir.
Bütün bunlarý çeken bazý kadýnlar vardýr ki, onlarýn aslýnda dillerinin kesilmesi gerekmektedir, çünkü bu kadýnlar bu kadar durumu çekip de ödül alýnmasý gerekirken, ‘kirlendim’ gibi ucube bir söz kullanarak, kadýnlýk vasfýný aþaðýlýk bir konuma getirirler.
Böyle kadýnlarý boðasým geliyor. Ne demek ‘kirlenmek’? Sen insanlýðýn devamýný saðlayan üreme iþlemini sonuçlandýran cinsiyetsin ve bunu yapman için sana verilmiþ yumurtalarý kullanmayýp da atma zamanýn geldiðinde nasýl ‘kirleniyor’ olabilirsin. Kirlenme o zaman! Ýlk adet döneminden itibaren menopozuna kadar çocuk doður! Bak o zaman, kirleniyor musun?
Þimdi bir de erkeklerin durumuna bakalým: erkekler hayatlarý boyunca bir sefer olmak üzere, en fazla 15 ay askerlik yaparlar. Hatta devletin kasasý boþaldýðýnda, paralý olanlar sadece bahçelerde sigara tüttürerek, iki aylýðýna yaparlar askerliði.
Ama sonuçta ne olur? O askerlik hayatlarý boyunca anlatýlýr. Askerlik arkadaþlarýnýn onlarýn hayatýnda ayrý bir yeri vardýr, falan...
15 ay nire, 88 ay nire? Ama hangi kadýn adet döneminin incelik ve ayrýntýlarýný, çektiði aðrýyý, göðüslerindeki acýyý askerliðinden söz eden bir erkek gibi anlatýr?
Bir de erkeklerin sünnet olayý vardýr. Erkek çocuk giydirilir, paþalar gibi gezdirilir, fotoðraflarý çektirilir. Ne o? Alt tarafý saðlýk açýsýndan önemli bir et parçasý alýnacak ve zat-ý muhterem ‘erkek’ olacak! Bir tantana, bir tantana.
Ben küçükken komþumuzun oðlu böyle bir tantanayla sünnet oldu. Sünnet yataðýnýn üstü oyuncakla doldu ve aramýzda sadece bir yaþ vardý. Benim hiç o kadar çok hediye oyuncaðým olmamýþtý. Ben de sünnet olmak istedim. Ama Kenya’da yaþamadýðýmýzdan allahtan, böyle bir þey olmadý, ama ben bir – iki yýl sonra külodumda gördüðüm kan lekesiyle karþýlaþýp, bana ne oluyor, þokunu atlatmam günler sürdü. Bütün gün üstümde küçük sonbahar yapraklarý olan geceliðimle yataðýmýn üstünde oturup, neler olduðunu düþünmüþtüm. Annem ise, benim onun gibi suratýmda sivilce çýkmamasý için tokat yemediðim için þanslý olduðumu söylemiþti. Ne þansý, ne tokadý, ne oluyor????
Ýþte bütün bunlara isyanýmla kýzým adet olduðunda, kýrmýzý davetiyelere ‘kýzým xyz kadýnlýk yolunda ilk adýmý attý ve ../../.... tarihinde ilk kez adet oldu, bunu kutlamak üzere, þu gün þu saatte, þurada toplanýyoruz’ diye yazdýrmak ve büyüüüüük bir parti yapmak istiyorum.
Bu fikrimi söylediðim kadýn arkadaþlarýmýn tepkisi aþaðýda sýralanmýþtýr:
-Saçmalama!
-Kýzý utandýracaksýn!
-Baþka iþin mi yok senin?
Bu söylenenlere benim antifikirlerim de aþaðýdaki gibidir:
-Niye saçma olsun? Muhteþem bir fikir
-Utanýlacak bir þey deðil ki, son derece normal.
-Baþka iþlerim de var tabii.
Ama bu arada benim muhafazakar kýzým daha 8 yaþýndayken sýrtý açýk t-shirt giymez ve benim dekoltemi sürekli kapatýrken, bu durumdan pekala utanabilir, bu durumda ben de toplum karþýsýnda ‘Aysel Gürel’in genç versiyonu olarak kalabilirim.
Yine de param olursa çaktýrmadan bu partiyi yapmak niyetindeyim. Allahým duy sesimi ve bana o zamana kadar bir bilet aldýrýp, bir de o bilete partiye yetecek kadar ikramiye çýkmasýný saðlar mýsýn lütfen? Vallahi, ben kýzýmý kraliçeler gibi giydirip ortalýklarda adet oldu diye dolaþtýrmayacaðým.
Tarih: þarkýlardan kader tahlili...
Benim gönlüm sarhoþtur yýldýzlarýn altýnda...
Duydum ki unutmuþsun gözlerimin rengini...
Gökte yalnýz gezen yýldýzlar, yeryüzünde sizin kadar yalnýzým. Ben yalnýzým, ben yalnýzým, ben yalnýzým...
En sevdiðim üç tane sanat müziði þarkýsý, hem de ben bu þarkýlarý çocukken bile severdim.
Geleceðimi mi bildim acaba?
Astrolojiye bu kadar ilgi duyacaðým yýldýzlarýn beni etkisine aldýðýndan mý?
Gözlerimin kahve tonunu açýklayamayacak bir adama sevdalanacaðýmý mý bildim?
En kalabalýkta bile kendimi bir þekilde yalnýz hissedip, bir kenara çekileceðimi, uzaydan gelmiþ gibi onlarý seyredeceðim nereden belliydi?
Bizi þarkýlara çeken bilinçaltýmýz olabilir mi? Ýnsanýn aslýnda en sevdiði þarký, kendini o sözlerde en çok bulduðu þarký deðil mi?
Eðer böyleyse, kýzýmýn en sevdiði þarkýlara dikkat etmem gerekli.
Tarih: evden çýkmadan geçen hafta sonundan sonraki gün...
Bütün hafta sonunu yiyerek geçirdim. Ruhum o kadar aç ki, midem doymadý bir türlü.
Tarih: güneþli bir kýþ günü...
Ýsterdim ki, o saçlarýmý parmaklarýnýn arasýnda gezdirirken, benimle birlikte siyah beyaz çocukluk fotoðraflarýma baksýn.
Ama onun yerine ben sadece televizyona baktým.
Tarih: ýslak bir iþ günü...
Sanýrým iþ hayatýmdaki eski ben geri geliyor. Bugün koleksiyon çalýþtýk. Numunelere dokundum, kumaþlarý parmaklarýmýn ucunda hissettim, aksesuarlara dokundum. Dokunmatik olarak ne yapabiliyorsam hepsini yaptým. Hayalgücümü kullandým.
Akþam neredeyse iki saatte geldim eve. Arabada müziði sonuna kadar açtým. Baðýra baðýra þarkýlar söyledim. Dans etmek istedim, ama yerim dardý.
Bu aralar ‘içerideki ses düzeyi geçici saðýrlýða yol açar’ yerlere gitmek istiyorum. Ýçimin sesine karþý biraz saðýr olmak istiyorum. Ýçime ‘için çýksýn, baðýr baðýrabildiðin kadar’ demek istiyorum. Acaba baðýrýrken, içimin ateþi de çýkar mý dýþarýya, yüreðim soður mu biraz? Kanýmýn kaynamasý durulur mu ? dallarda beyaz çiçekler açtýðýnda ne yapacaðým ben?
Tarih: trafik cezasý yedim...
Sabah daha bir erken çýktým evden. Ýþe geç kalmayayým, ama bankadan maaþý da çekeyim diye. Her zaman gittiðim yönün tersine gittim bu sabah, bankadan maaþý çekeyim diye.
Trafik polisi selektör yaptý, kenara çektim. Farým yanmýyormuþ. Evraklar tamam ya, bir fardan taktý. Ceza kesecekmiþ, kes dedim köpeðe. Keserse arabayý da baðlarmýþ. Araba yerine basiretim baðlandý. Sabah sabah tek açýk yerim gözlerimmiþ, ama beynim deðilmiþ. Polise oracýkta peþin ceza diye rüþvet vermiþim. Kendi kendime þaþýrdým.
Arabaya bindiðimde kendime küfrediyordum. Sonra trafik polisi dönülmez yerden döndü. Ve ben plakasýný almayý beceremedim. Kendime küfrettim yine.
Nedir bu üniforma sendromu? Ciðeri beþ para etmezlerin üstündeki üniforma nasýl da bir anda insanlarý onlara karþý zaafkar yapýyor? Boyun eðiyorsun, itaat ediyorsun, sözlerini dinliyorsun. Ama biliyorsun, üniformalarý yüzünden. Acaba akþamlarý pijamalarýný giydiklerinde kendilerini nasýl hissediyorlar?
Tarih: kendimi kötü hissediyorum...
Gitmiyor üstümden þu kendini kötü hissetme durumu. Üstümden gitse de þöyle bir hüzünlü bir sonbahar esintisi gibi, içimden çýkmýyor. Ýçimin kancalarý aðýrlaþtý bu aralar, yüreðimi buruyorlar.
Saldýracak yerim bile kalmamýþ, zorla gülmek bile hafifletmiyor kancalarýn aðýrlýðýný. Her tarafým kitapla dolu, dakikalarca ayný satýrlara bakarak geçse de zaman, sadece geçiyor. Hüzün ve sýkýntý, geçiyordum, uðradým demiyor. Geldim, buradayým, bir süre burada dinleneceðim diyor sanki, kovsam da gitmiyor yüzsüzler. Bazý þeylerin ilacý olamýyor mu geçen zaman?
Aþýk olmak istiyorum. O da bana aþýk olsun istiyorum.
O zaman gider mi hüzün?
Tarih: uzun tatil öncesi bir geceyarýsý...
Bugün üç tane film izledim, birbirinden romantik. Her seferinde de filmdeki kadýnýn yerinde olmak istedim. Hele bir film tam bana göreydi. Evden gitmiþ bir erkek, geride kalmýþ bir kadýn ve kýzý. Yalnýz bir adamýn oyununda yer alýrken hayatýna giriverirler ve gerisi...
O kadar istiyorum ki dokunulmayý, yarýn otobüste kursa giderken birine bu isteðimi söyleyebilirim belki...
Ve içtim bu akþam, iki kadeh raký, kýzýmla bizde kalan yeðenimden gizli. Görecekler diye korktum. Þimdi de rakýnýn üstüme saldýðý mahmurluk gözlerimden akýyor.
Uyusam da güzel rüyalar görsem...
Kurstan arkadaþým aþýk olmuþ ve aþkýnýn ruh eþi olduðuna inanýyor. Yýllarca ruh eþini çaðýrdýðýný, bunu nasýl yaptýðýný yazdý bana. Onun için en iyisi olmasýný diliyorum ve kendilerini arayanlarýn yoluna onlar için en uygun kiþilerin çýktýðýna inandýðým için onun mutlu olacaðýna inanýyorum.
Ben de dün akþam gelirken, kendim için dua ettim ve ruh eþimi çaðýrdým. Birden yan tarafta bir havai fiþek patladý. Kaza yapmamak için önüme de baktým, ama bir yandan bir havai fiþek daha patlamasýný bekledim. Patlamadý. Bu tek havai fiþek ruh eþimin olduðunun, ama henüz ortaya çýkmadýðýnýn iþaretiydi bence. Zamaný geldiðinde bütün renkleriyle karþýma çýkacak, ama lütfen evli olmasýn.
Tarih: özür, teþekkür ve keþke günü...
Senden özür diliyorum, beni aldatmayacaðýný düþündüðüm için, her söylediðine inandýðým için.
Senden özür diliyorum, senin her zaman doðruyu yaptýðýna inandýðým için.
Senden özür diliyorum, yanýmdaki yokluðunda, olmadýðýn ve aslýnda sahip olmadýðýn özellikleri sana yüklediðim için.
Senden özür diliyorum, þimdi çok sevdiðin ve kendini adadýðýn kýzýmýzý aldýrmamý istediðin halde doðurduðum için.
Senden özür diliyorum, kýzýmýzý büyütürken üç yýl evde oturup, dýþarýda ezeceðin paralarýn bir kýsmýný benim yerime su, elektrik, mama ve bebek bezlerine yatýrmak zorunda kaldýðýn için.
Senden özür diliyorum, anneannemin ‘erkeðin iki kaþýðý varsa birini kýracaksýn; yularýný sýký tut’ öðütlerine sýrt çevirip, modern, mutlu bir evlilik hayali kurduðum için.
Senden özür diliyorum, bir gün kendi farkýma vardýðým için.
Ve sana teþekkür ediyorum, þimdi her þeye karþýn kýzýmýzla ilgilendiðin için, iyi bir baba olduðun için.
Teþekkür ediyorum, sana köpek muamelesi yaptýðým halde alttan aldýðýn için.
Teþekkür ediyorum, artýk hayatýmdan çýktýðýn için.
Keþke bu kadar duygusal olacaðýna biraz daha duyarlý olsaydýn ve ben bu kadar feda-kar olmasaydým.
Tarih: itiraf gecesi...
Aslýnda kendime güvenim yoktu. Baþa çýkamýyordum otoriteyle. Kendimi savunamýyordum dýþ dünyada. Kabuðum o kadar güçlüydü ki, kimse anlamýyordu kýrýlganlýðýmý. Kýrýldýkça daha güçlü yapýþtýrýcýlar kullandým yaralarýmýn kabuklarýna.
Aslýnda , her seni serbest býrakýþým biraz kendim içindi. Ben oralara ait deðildim sanki ve sanki yanýnda yerim yoktu. Bunu senin davranýþlarýn mý yarattý yoksa ben mi böyle olmasý gerektiðini düþündüm, artýk hiçbir þey net deðil. Uzaklaþtýkça flulaþan bir film gibi artýk geçmiþim. Eskisi gibi acý duymayýþým da o yüzden. Okuduðum onca kitaptan öðrendiðim gibi, yaralarýmýn fotoðrafsal anlarýný önce siyah-beyaz, sonra da gittikçe silikleþen izdüþümlere döndürdüm. Sanýrým sonucu gittikçe iyi oluyor.
Kendimi layýk göremediðim her an, sonradan bana acý olarak geri döndü. Sonunda öðrendim ki, her þeyin bedelini ben ödüyorum, en çok da kendi kendime çýkardýðým hesaplarýn. Hiçbir þeyin seninle ilgisi yok. Bu savaþta tüm ödülleri senin boynuna taktým, ceza puanlarýný ben topladým.
Seni hala seviyorum ben, ama neyini seviyorum bilmiyorum. Sadece alýþkanlýk mý bu, yoksa yýllarýn getirdiði hayatýmdaki tek erkek olduðun gerçeði mi?
Seni düþündüðüm ve içimin burulduðu her anda, seni içkili düþünüyorum ve bana hakaretler yaðdýrýrken, evde tabaklar havada ‘Star Wars’ gemileri gibi uçarken, ben sinirimden Pazar sabahlarý bardaklarý bahçedeki duvara fýrlatýp kýrarken ve hiç piþman olmuyorum verdiðim karardan. Þimdi daha hafifim.
Eðer bu ömürde bize en çok acý çektiren kiþi, karmik dengeleri bozmak uðruna sadece bunu bizi sevdiði için yapýyorsa, biz birbirimizi çok sevdik demektir. Her kaybedilenin deðerinin sonradan görülmesi gibi, içinden çýkýnca anladýk aslýnda her þeyin daha iyi olabileceðini ne yazýk ki.
Tarih: Kel Mahmut öldü...
Bir mail aldým, baþlýk ‘vefat’tý. Tabii ki tanýmadýðým birinin ölüm haberini alacaktým. Silmedim, kimmiþ diye bakmak istedim. Lisedeki edebiyat öðretmenim Mahmedet hanýmmýþ vefat eden. Biz ona Kel Mahmut derdik okulda. Saçlarý ön kýsýmda biraz azdý. Bana edebiyat dersini sevdiren öðretmendi o. Hem ilgili hem arkadaþ hem de karizmasýyla saygý uyandýran bir kadýndý. Tezer Özlü’nün de öðretmeni olmuþtu bir zamanlar.
Lisenin ikinci sýnýfýnda gelen edebiyat öðretmeniyle yýldýzým barýþmamýþtý, dersten soðumuþtum ve ikmale kaldým. Bütün okul hayatým boyunca kaldýðým iki dersten biri edebiyat oldu. Bütünleme sýnavýna Mahmedet hoca girmiþti, onu görünce orada bulunmaktan utanmýþtým ve o da beni görünce çok þaþýrmýþtý.
Bir ‘Strudeltag’ günü ona rastlayýp hatýrýný sormuþtum ve onu daha sonra aramak için telefon numarasýný almýþtým. Kýzýmla ziyaretine gitmek istemiþtim. Bir türlü olmadý ve ben vicdan azabýný hep hissettim bunun için.
Cenazesine gideceðim, ruhunu uðurlayan cemaat arasýnda olmak istiyorum.
Allah rahmet eylesin.
Tarih: cenaze günü...
Artýk yaþlanýyor olmamdan mý bu dünyadan göç edenleri uðurlama isteðim, bilmiyorum, ama her bedensel ölünün cemaatinin çok olmasýný istiyorum.
Benim de cemaatim çok olur (mu acaba?) inþallah.
Cenaze fazla kalabalýk deðildi, kalabalýktý, ama daha da kalabalýk olabilirdi, çoðu kiþinin uzun tatil dolayýsýyla yurt dýþý ya da kayak merkezlerine gittiði düþünülürse...
Umarým beni görmüþtür gittiði yerden ve onu ne kadar sevdiðimi hissetmiþtir. Ne mutlu ki, gelen öðrencileri vardý ve çoðu karþýsýndakine onunla bir anýsýný anlatýyordu.
Mahmedet hoca, yeni mekanýn cennet olsun ve rehberliðimizi býrakma lütfen.
Tarih: soðuk, karla karýþýk ýslak bir gün...
Yalnýzlýk bazen o kadar çok koyuyor ki, ne kadar sýký giyinsem de üþüyorum.
Kendimi keþfetme yolunda gittiðim astroloji kursu için zor diyince annem, gitme o zaman dedi ve çýktý iþin içinden. Hani nerede destek? Doðru ya, unuttum, iki ayaðýmdan baþka desteðim yok ki benim. Bir de bana dayanan bir kýzým var, ayakta durmamý zorunlu kýlan. Yanlýþ anlaþýlmasýn, çok mutluyum varlýðýyla. Bazen sadece ona doðru örnek olmak için bile doðru olmaya çalýþmak kendimi iyi hissettiriyor.
Bazen iyi bir liseden ve üniversiteden mezun olmuþ olup da geldiðim yerlerin daha ötesinde olabileceðimi düþünüp neyi yanlýþ yaptýðýmý sorguluyorum. Hele ki, benden sonraki iki kýzý liseden sonra okumamýþ ve hemen evlenmiþ olan annemin, bir müdür bile olamadýn, lafý o kadar çok koydu ki, çoðu zaman iþ yerinde yaptýðým iþleri iþten bile saymýyorum. Ama onlarý da birinin yapmasý gerekiyor.
Bende eksik olan hýrs mý, isteksizlik mi, ya da kýsaca ne? Sanýrým sadece baþkalarýnýn ayaðýný kaydýrma dedikleri þeyi ben beceremedim bu kurtlar sofrasýnda. Ýþler iyi yürüsün, herkesin iþi olsun derken, insanlarýn nasýl kuyu kazdýklarýný göremedim. Ama dendiði gibi aslýnda her þerde bir hayýr vardýr ve geldiðim noktalar beni aslýnda yýðýnlarca kazalardan koruduysa bu iyi bir þeydir.
Tarih: uzun bayram tatilinde bir gün...
Amaçsýz geçen bir haftalýk tatilin içindeki bugünde uzun süredir görmediðim arkadaþlarýmý gördüm ve yedim ve yedim ve yedim ve yedim....
Tarih: sýkýcý bir gün...
Ýlham perisi, ilham perisi, nerelerdesin? Kaç gündür yolunu gözlüyorum. Peter Pan’ýn sýrtýnda uzaklara mý gittin? Aslýnda uzak diye bir yer de yok ya günümüzde...
Ýlham perisi, ilham perisi, zaten caným çok sýkkýn, bari sen gel, sað omzuma kon da güzel bir þeyler fýsýlda. Az biraz romantik olsun, bu aralar üst üste beþ kez izlediðim film gibi koksun.
Bu gece pencereyi açýk býrakýyorum, belki gelirsin diye...
Tarih: uzun tatilin son akþamüstüsü...
Dokuz gün nasýl geçti, kimse anlamadý. Herkesin ayný andaki iki tatilinden biriydi ve uzundu, ama yetmedi. Daha bir hafta olsa, uyusam ve uyusam...
Yarýn büro soðuk olacak, bilgisayarý açýnca birbiri ardýna gelmiþ maillerin sayýsý ufaktan bir panik krizi yaþatacak. Ama þimdi buradayým, bu andayým, sakin kalmalýyým.
Belli mi olur, belki de yarýn sabah büroya giderken bir trafik kazasýnda gözlerimi kapatýr, o mailler yerine allahýn benim hakkýmda yazdýðý sonu okurum.
Tarih: gazete okudum...
Gazetede bir araþtýrma sonucu: boþanan kiþiler bir daha asla eskisi gibi mutlu olamýyormuþ.
Bu kadar yalan bir araþtýrma nasýl olabilir?
Sen iki kiþilik evde tek kiþi gibi yaþa, bir de diðerinin sorumluluðunu üstüne al, tek iletiþim kurabildiðin duvarlar olsun, otur sadece televizyon izle, ama boþanýrsan asla böyle mutlu olama.
Ýnsanlar kendilerini kandýrmak için aslýnda araþtýrma yapmaya gerek duymamalý.
Bir haber daha okudum: çocuklu kiþiler daha depresif oluyormuþ. Bak, bu çok normal. O kadar büyük sorumluluk ki bu, hakkýnca taþýyabilen zaten çok az. Bir de taþýyorum sanýp taþýnanlar var, onlarýn durumu zaten vahim. Bir de boþanmýþsa çocuklular depresiflik durumu daha da artýyormuþ. Eh, bu da çok normal.
Bunun için de aslýnda araþtýrmaya gerek yoktu, sorsalar söylerdim ben.
Tarih: öylesine bir gün...
Kadýn, kendine yöneltilmiþ mikrofonlarýn önünde durdu, derin bir nefes aldý ve :
-     hayat baþarýsý olan kadýn, dünyada oynadýðý her rolde sadece iki ayaðýný saðlam
kullanabilen ve yere iyi basabilen kadýndýr, dedi.
Aðzý açýk kalmýþ insanlarýn arasýndan hafifçe gülümseyerek geçip gitti.
Tarih: öylesine bir gün...
Öylesine deðil, boktan bir gün aslýnda. Caným sýkýlýyor, nedeni yok. Hayýr, nedeni var.
Hayat elimden kaçýp gidiyor gibi. Bir yerlerinden tutmaya çalýþýyorum. Kaçtýkça kovalanan ateþ böceði gibi...tam tuttum diyorum, dönüp dil çýkarýyor. Dilini kopartmaya kalksam caným acýyor. Bu aralar ne o kaçýyor, ne ben kovalýyorum. Ama hep dili dýþarýda, ben sadece omuz silkiyorum.
Akþam eve gelirken, eski bir þarký çaldý. ‘küçük bir aþk hikayesi’
Bir zamanlar bu þarký bizi anlatýyor, iyi dinle demiþtin, tabaklar evdeki dövüþsel yörüngelerini tamamlayýp çöpü boyladýktan sonraki dingin dönemde.
Anýlar canlandý yine gözümde ve yoðun trafikte, yanýmdan geçen her arabanýn içinde sanki hayatýmýn bir sahnesi oynanýyordu, tek perde halinde.
Neyse ki, gözümden fazla yaþ akmadý.
Eve geldiðimde masanýn üstünde yýrtýlmýþ bir hediye pakedi gördüm. Kýzým, babam gönderdi dedi. Nasýl göndermiþ’in cevabý postaydý. Niye ki dedim içimden. Meðer gönderen yýllardýr Amerika’da yaþayan eski dostlarmýþ. Çok güzel yýlbaþý hediyeleriydi. Kýzýma çaktýrmadan aðladým bu sefer. Onlara sarýlmak istedim ve böðüre böðüre aðlamak.
Onlara mail yazalým dedik, ama internete de giremedik.
Dedim ya, boktan bir gün bugün.
Tarih: soðuk bir gün...
Geçen gün gittiðim cenazeyi düþündüm. Eski koca benden önce ölürse cenazesine gider miyim diye düþündüm. Simsiyah giysiler içinde, taktýðým siyah güneþ gözlüklerinin arkasýndaki gözlerimde yaþ olur mu acaba? Elimde kýrmýzý bir gül tutar ve son bir dua okuyarak mezarýna koyar mýyým? Her hafta mezarýna ziyarete gider, topraðý okþar mýyým? Onunla konuþup aðlar mýyým hýçkýrarak...
Ben ondan önce ölürsem o gelir mi? Omuzlarý çökmüþ, üzerinde gri balýksýrtý desenli bir paltoyla durur mu mezarýmýn baþýnda? Aðlar mý biraz? Bana karþý yaptýklarý bir film þeridi gibi gözünün önünden geçerken, döktüðü yaþlarla yýkanýr mý?
Ama ben mezarým olsun istemiyorum ki. Ben yakýlayým, beni sokmasýnlar topraðýn altýna.
Ýþte böylece, yine onu bir sürü þeyden kendiliðimden kurtarmýþ oluyorum. Ben böyle salaðým iþte.
Öl adamdan önce, bak bakalým ne yapýyor? Hatta þanýna yaraþýr bir mezar yaptýr, lüksünden gözleri dýþarý uðrasýn. Ýki tane erkek melek heykeli baþýmda bekliyor olsun. Birinin elinde güvercin olsun, bana yazdýðý mektuplarý yollamak için, diðerinin elinde bir kitap olsun, her gece bana bir masal okumak için.
Tabii ki, gerçekten ölürsem böyle bir durumda ne yaptýðýný bilemem. En iyisi ölmüþ gibi yapmak. Bir mezar yeri alýp, mezarý yaptýrýp bir de cenaze töreni düzenletmek.
Kýzým çok küçük olduðundan bu plandan elli yýllýðýna vazgeçiyorum. O zaman da zaten emekli maaþýyla sürünüyor olacaðýmdan þimdiden bu plandan vazgeçsem daha mantýklý olacak.
Ne olacak iþte, iki dakikalýk duygusal orgazm yaþadým.
Tarih: iþten dönerken....
Arabada müzik vardý yine, zapladýðým kanalda eskilerden bir þarký yeni bir sesle yankýlandý. Bu þarkýnýn tadý çok acý aðzýmda. Yine ayrýlmýþtýk ve üniversitedeki arkadaþlarla köprü altýnda kafalarý çekiyorduk. Þimdi varolmayan birahanede bu þarký çaldýðýnda aðlamýþtým ve özlemine dayanamayýp, barýþmýþtým onunla.
Ne komik, bugün ‘dünya ayrýlmýþ sevgililerin barýþma günü’ymüþ.
Tanrým, lütfen yine bir eþzamanlýlýk olmasýn, yine tarih tekerrürden ibaret olmasýn. Asla demediðim, ama en içten dileklerimle asla(!) olsun dediðim þeyler olmasýn.
Kararlýyým daha iyi yaþamaya, daha kendim olmaya ve kendim için bu ömrü son damlasýna kadar içmeye.
Tarih: bir gece...
Caným sohbet istiyor, kimse yok.
Caným içmek istiyor, eþlik edecek adam yok.
Caným tiyatroya gitmek istiyor, çaðýrabileceðim uygun bir arkadaþ yok.
Ýþe gidince , departmana giren ikinci kiþi soruyor: Kimse yok mu?
Cevap: ben yokum.
Tarih: kar yaðmadan önce...
Bu akþam sulu kar yaðýyordu. Meteoroloji bas bas baðýrýyor, haftaya kar geliyor diye. Herkes önlemini alýyor þimdiden.
Bugün fark ettim ki, meteoroloji de astroloji gibi çalýþýyor aslýnda. Önünde bir veri var ve onun üzerinden tahmin yapýyorsun, ama önündeki veri son anda bir deðiþiklik yaparsa bütün tahminler alaþaðý oluyor. Yeniden tahmin etmen gerekiyor, elindekilere göre. Potansiyelin neyse o, daha fazla istersen, istersen ýkýn sýkýn, gerisi yok.
Aslýnda ayný þeyler yaþam için de geçerli deðil mi? Bu durumda meteoroloji ve astroloji birer bilim dalý olduðuna göre hayatýn da bir bilim dalý olmasý gerekmez mi? Adý da olsa olsa, yaþamoloji, hayatoloji ve toplamýnda ömüroloji olabilir.
Evet, yarýn için elimde potansiyel olarak ne var? Ýþe gitmek için bir araba, arabanýn gidebilmesi için yeterli benzin, kar için önlem olarak kar lastiði ve cam suyu antifirizi, bunlar harika. Gidilecek bir iþ olmasý ve ayýn sonuna az kalmýþ olmasý harika bir hayat için potansiyeli arttýrýyor. Ýþ ortamýnda arkadaþlar tarafýndan sevilme ve sýkýntýlý zamanlarda ilgilenilmesi sevilme gereksinimi karþýladýðýndan, ego tatmin potansiyeli yükseklik gösteriyor. Koleksiyon zamaný olduðundan, kumaþlarýn gecikmesi, nakýþlarýn yanlýþ gelme olasýlýðý ve aksesuarlardaki olasý eksiklikler beyinde mutedil dalgalý stres yaratýp konuþmalarda parazit olarak ortaya çýkabilir. Yenilecek yemeklerin strese baðlý olarak hýzýnýn ayarlanmasý hazým açýsýndan da saðlýklý sonuçlar doðurup, doðal gaz endiþelerini ortadan kaldýracaktýr. Vs, vs, vs....
Bütün bu potansiyellere bakýldýðýnda ben yurdum insanlarý arasýnda þanslý kesimden olmakla birlikte aþaðýdaki potansiyel durumu beni kadýn kýsmýnda hangi kesime sokmaktadýr, henüz bilemiyorum.
Eve geldiðimde ya da ben geldikten sonra, elime deðecek bir erkek elinin olmayýþý, yýkanacak ve ütülenecek erkek gömleklerinin eksikliði, sadece benim tepemde dolaþan bir çocuðun sorumluluðunu günlük olarak paylaþamayacaðým biyolojik babanýn kýrdýðý kalbi hala onarmak için bulunamamýþ yapýþtýrýcýyý arama çabalarýnýn yorgunluðu, gece yatakta yalnýz olmak ve dokunacak bir omuz olmamasý. Vs, vs, vs, vs....
Hayatoloji her sabah yeniden yeni potansiyellerle baþlýyor ve gece yataða baþýmýzý yastýða koyduðumuzda günün tüketilmiþ potansiyelleriyle günlük olarak sona eriyor. Ve bir sonraki sabah yeniden baþlýyor. Bu kadar çok baþlangýç ve bitiþ olmasý mý insanda, neden yaþýyorum ben, sorusunu uyandýrýyor?
Her neyse, ben þimdi potansiyellerimi uyutmaya gidiyorum.
Tarih: hafta sonunda bir gün bir yaþam merkezinde...
Çaðýmýzýn iðrenç tanýmlamasý: yaþam merkezi. Tüketim toplumunun gereði olarak daha fazla, daha fazla ve daha fazla tüketmek için gittiðimiz, yavaþça adýmlarýmýzý sürüyerek, mutlu aile tablolarý çizdiðimiz ve gerçekten de kendimizi mutlu sandýðýmýz içi boþ, paketleri herkesin aðzýný sulandýran çok katlý alýþveriþ merkezi...
Çocuk tiyatrosuna diye niyetlenerek çýkýp da tarihini yanlýþ gördüðümüz için, kýzýmýn kültür alýmýna bir yarar saðlamadan, sadece bir kitapla çýktýðýmýz kitabevinin yanýndaki kafede yemeðimizi yerken geldi babasý.
Yanýmýza oturdu, aþkým depreþmesin diye yüzüne ve gözünün derinliklerine bakmadan aðzýmýn içinden bir merhaba dedim.
Salatamý yerken kaþýmýn kenarýna ne olduðunu sordu. Geçen akþam iþ dönüþü kaþýmýn kenarýnda çýkmýþ kýlý yolma çabamýn sonucundaki kabuðu kastetmiþti. Yanýtým yine kýsa oldu: ‘yara’ (ne anlamsýz bir cevap oysa ki, yaradan baþka bir þeye benzemiyordu zaten, ama tabii bir yandan anlamý kendi içinde saklý: neye benziyor, niye soruyorsun ki, seni ne ilgilendirir, ne olduðunu söylesem ne olacak ki???)
Bak sen, aslýnda hiç de yaraya benzemiyor ya, diye mi düþündü acaba?
Aylardýr görmediði eski eþinin yüzündeki en ufak deðiþimi anýnda anlayacak kadar ince ve ilgilenerek ne olduðunu soracak kadar nazik olan adam, nasýl oldu da yüreðimde bu kadar derin yaralar açacak kadar ve bütün ruhumu saran nefret sarmaþýðýnýn tohumunu ekecek kadar kaba olabildin?
Cevabý bildiðini hiç sanmýyorum, ama galiba ben biliyorum. Sadece senin de yaralarýn da vardý, onlarý sarmak yerine beni kýrarak kaþýdýðýn...
Tarih: gazete okudum...
Üniversiteden tanýdýðým biriydi. Rüya gibiydi, güzeldi yani. Çok hoþ giyinir, giydiðini yakýþtýrýrdý. Halk oyunlarýna giderdik birlikte, ayrý gruplarda olsak da arada sohbet ederdik. Sakin, dingin konuþurdu. Ailenin tek kýzýydý bildiðim kadarýyla ve ailesinde mutlu olduðunu sezerdim.
Sonra bir gün televizyonda gördüm, sunucu olmuþtu. Baþarýlýydý.
Bir gün bir kýzý olduðunu okudum. Sonra da bir bebek dergisinin kapaðýnda gördüm ve ikinci çocuðuna hamile olduðunu.
Doðumdan sonra yine televizyondaydý, bir ara doðum kilolarýyla, sonra da doðum kilolarýný vermiþ olarak.
Kafede oturmuþ, önümdeki salatanýn görüntüsünün tadýný ve biraz sonra aðzýmda daðýlýrken bana vereceði hazzý düþünürken elimdeki gazetede onunla ilgili bir haber gördüm:
Eþinin dayaklarý nedeniyle karakola gitmiþ. Hem de bu ilk deðilmiþ.
Nasýl olabilir bu? Üniversite mezunu, baþarýlý bir kariyeri olan bir kadýn, iki çocuk annesi nasýl böyle bir durumu sineye çekebilir? Nasýl çekebiliyoruz? Bize el kaldýran bir erkekle evli olmayý, onunla ayný yataða girmeyi nasýl hazmedebiliyoruz? Hiç anlayamýyorum. Ama anlamamakla birlikte yapmýþ da bulunuyorum. O zaman da anlamýyordum, ama yaptým. O da mý ayný þeyleri yaþadý? Sonra o da mý benim nedenlerimle ayný nedenlerden ayrýlmayý düþündü?
Nedir bizim, lohusayken dedemden dayak yiyen anneannemden farkýmýz?
Sanýrým sadece üniversite yýllarýnda çürüttüðümüz dirseklerimiz, baþka hiçbir fark yok, yaþadýklarýmýza bakýlýrsa.
Tarih: her yerde kar var...
Kalbim senin bu gece...
Çok baktým pencereden, karda sana ait ayak izlerini görebilmek için...ama yoklardý. Varolan sadece, kalbimdeki ayazda kalmýþ kar taneleri...
Tarih: yine her yerde kar...
Ýþe gidemedim bu sabah. Yattým, kalktým, kar durumunu aldým, çözüm aradým. En sonunda pes ettim, sen gelme diyenlerin ýsrarlý tonlamalarýyla vicdan rahatlýðý yaþadým ve tam sabah uykusu için yatmýþtým ki, kýzým uyandý.
Kombi þiddetli rüzgardan çalýþmaz durumda iken ilaç olan sýcak yatak efsanesi bir süreliðine yine kullanýlmadan rafa kalktý.
Tarih: bir karakýþ günü...
Soðuktan þiþtim. Kendimi davul gibi hissediyorum.
Teoman’ýn bir þarkýsýnda ‘babamýn öldüðü yaþtayým’ demesinin diþi versiyonu ‘annemin göbeðinin selülitlendiði yaþtayým’ ben de.
Kendime beþ yýllýk kalkýnma planý yaptým. Nlp gereði kendimi beþ yýl sonraki halimle canlandýrýyorum gözümde. Þimdiki halimden beþ kilo daha zayýf, kendi iþini yapan, iþ zamanlamasýný kendine göre ayarlayan, kýzýyla daha iyi zaman geçiren, sevgi ve saygý dolu bir erkekle hayatýný paylaþan bir kadýn...
Çok beðendim bu kompozisyonu.
Tarih: hafta sonuna giriþ...
Stresli bir hafta bitti. Eski ofis müdürü bayan on altý yýldan sonra iþten ayrýldý. Onun yerine on üç yýlýný bir þirkete vermiþ baþka bir bayan göreve baþladý. Bu bayan benden sadece bir yaþ kadar büyük. Tabii ki, bu ne ya, nasýl olur durumunu yaþýyorum ve için için baþarýsýz olsun isteði duyup kendimden utanýyorum. Ama bu yaþta da bu baþarý olmaz ki caným. Baþarý, ama neye ve kime göre? Göreceðiz, bekleyelim lütfen.
Çok isteksiz çalýþýyorum. O kadar isteksizim ki, ortaokuldaki öðretmenimizin dediði söze uyamýyorum: kýrbaçsýz çalýþmayý öðrenin çocuklar!
Artýk kendimi kýrbaçlamaya baþladým.
Neyse, yarýn evin tadýný çýkaracaðým. Miskin ve sakin olacaðým. Hayaller kuracaðým, yün öreceðim, film seyredeceðim, kahve içip fal kapatacaðým, hatta arkadaþlarý eve davet edeceðim. Belki biraz da dýþarý çýkacaðým.
Çok uykum geldi. Þimdi kafamý yastýða koymaya üç milim kala uyusam, rüyamda da benim için dünyalar güzeli bir adamýn gözlerindeki onun için dünyalar güzeli olan yansýmamý görsem, içim bir hoþ olsa gibilerinden bir þeyler mi görsem, yoksa sadece uzun bir kumsalda, masmavi denizin çýrpýntýlarýnýn ayaklarýmý ýslattýðý, yalnýz yürüdüðüm bir zamaný mý görsem?
Bilmem...
Tarih: buzlu bir gecenin ardýndan...
Karlar bitti, buz zamaný baþladý. Sabah arabayý ýsýtýp camdaki buzu çözdürdükten sonra güzel, uzun bir çatlakla karþýlaþtým. Henüz yaptýramadýðým için, aman çatlamasýn diye dua ediyorum þimdi. Masraf hiç bitmiyor ki...
Tarih:’of’ bir gün...
Artýk iþime dayanamýyorum. Bir zamanlar ne kadar mutlu çalýþýyormuþum meðerse. Hatta her sabah nedense, trafikteyken hep ayný yerde ne kadar þanslý olduðumu düþünür, þükrederdim iþim ve çalýþýrken tattýðým zevk için, þimdi ise o iþten çýkarýlmama neden olan kiþiye ah’lar ediyorum.
Tarih: yine elimi tutamadým...
Bana bir mail yollamýþ, kanserden ölen bir kadýnýn hayatýndaki piþmanlýklara dair, hayatýnýn keþke’leriyle ilgili. Ýki gece uyuyamadým sinirimden. Niye bana bunu gönderdi,bana ne demek istiyor diye...en sonunda tutamadým kendimi, yazdým içimdekileri. Sonra da öyle güzel uyumuþum ki, þaþýrdým kaldým.
Neymiþ, içimde tutmamalýyým hiçbir þeyi, atmalýyým, tutan ve yakalayanýn seçimi ne yapacaklarý. Beni hiç ilgilendirmiyor.
Tarih: þiþkinlik günleri...
Bazen kendimi ayaklý bir kevgir gibi hissediyorum. Her tarafýmda delikler var ve sanki ruhum o deliklerden kaçmak ister gibi. Yalnýzca ruhumu bedenime hapsetmek için yiyorum. Adeta týkýyorum o delikleri. Nefes almadan yiyorum, midem doluyor, ben hala yiyorum. Yediðimin ne olduðuna bakmadan, sadece yiyorum. Yaptýðým tek jimnastik ise aðýz hareketi oluyor. Sonra da zavallý organlarým, yediklerimi (týktýklarýmý) hazmetmeye çalýþýrken aþýrý efordan yorgun düþüyorlar. Sonunda elimi kaldýracak halim olmuyor. Elimi kaldýramayýnca içimden hiçbir þey yapmak gelmiyor.
Zayýf olmak istiyorum. Bugünden yarýna olsun istiyorum. Tabii ki olmayýnca salýveriyorum çayýra, mevlam da kilolarýmý kayýrýp, onlarýn bedenime daha iyi yerleþmesini saðlýyor. Bir güncük de beni kayýrýp, kovsa ya þu kilolarý misafirlikten. Yesem, yesem, zayýf kalsam...
Tarih: yýlýn ikinci iðrenç günü yaklaþýrken...
Soðuk þubat ayýnýn sevgilisi olanlar için içleri ýsýtan günü yaklaþýyor.
Karar verdim. Sadece sevgililer gününe özel, yakýþýklý ve komik erkek kiralanýr kampanyasý düzenleyeceðim. Hem de Bonus’a on iki taksit. Böylece bütün yýl her ekstre geliþinde o günü hatýrlarýz. Artýk hayýflanýr mýyýz, piþman mý oluruz ya da aslýnda aþýk mý oluruz, orasý meçhul.
Tarih: yýlýn ikinci iðrenç günü yaklaþýrken...
Vazgeçtim fikrimden. Þimdi o gece için uygun adamý bulsam, kiralasam ve memnun kalsam bile, bir gece için on iki ay ödeme yapamayacaðým.
Yeni projem, o gece sarýlýp yatmak için peluþ bir ayý ve bir þiþe Jean Paul Gaultier erkek parfümü. Nasýl olsa bütün erkeklerde bir ayýlýk yok mu? Sýkarým ayýnýn üstüne parfümden, sarýlýr uyurum. Hem de bütün bir yýl boyunca kullanýrým.
Evet, tuttum bu fikri...
Tarih: hafta sonunda bir gün...
Ve kadýn dedi ki:
-     seni çok sevdim, biliyorsun bunu.
Ve adam cevap verdi:
-     biliyorum.

Ve kadýn dedi ki:
-     peki neden kýrdýn beni bu kadar, nasýl bu kadar çok yalan söyleyebildin?
Ve adam cevap verdi:
-     bilmiyorum. Sadece bir içgüdü herhalde.

Ve kadýn dedi ki:
-     bu kadar güçsüz müsün?

Ve adam cevap verdi:
-     bilmiyorum.

Ve kadýn gitti.
Ve kadýn kustu. (çünkü hazmedemiþti)
Ben kusamadým hiç. Sanýrým benim midem sadece içini boþça ve bolca doldurduðum bir sandýk gibi, giren hiç çýkmýyor, ama her þeyi yüreðim taþýyor. Yüreðim acýyor, batýyor, kanýyor.
Tarih: çok karlý bir gün...
Karla ve arabayla boðuþtuðum günün ardýndan gelen ikinci karlý günde iþe arkadaþýmla gittim. Daha rahattý tabii.
Akþam erken çýktýk ve kolayca geldik. Trafik rahattý. Gelir gelmez arabayý temizlemek için kýzýmla dýþarý çýktýk. Önce arabayý temizledik. Sonra da kartopu oynadýk. Karlara yattýk, dizimize kadar karýn içinde koþtuk. Eve gelince buz tutan uzuvlarýmýzý ýsýtmak için hemen banyoya girdik. Kýzýma kese yaptým, kýzaran derisini görünce ve caný acýyýnca çýðlýklar atmaya baþladý. Eski annesini istiyormuþ, eski annesi canýný acýtmýyormuþ. Ben artýk kötü bir anneyim yani...
Yemekten sonra kahve içtim, yorgunluk çýkaran cinsinden. Sonra da fal baktým tabii, kaçar mý?
Fincanda gördüðüm her þekil seviþen ve öpüþen çiftlere benziyordu. Abaza mýyým, neyim?
Tarih: iþe giderken...
Kar durumlarý devam ediyor. O yüzden yine bu sabah minibüse bindim. Ayakta yolculardan biriydim. Benden sonra biri bindi. Boyu boyuma, posu posuma uygun...önce çantalarýmýz arkadaþ oldu, biz yanyana durduk. Hoþ bir elektrik verdi bana, en azýndan evin bir haftalýk aydýnlanma’sýný çýkarabilirim bu elektrikten.
Bir ara gözümün ucuyla, gözünün ucuyla baktýðýný farkettim, içim güldü.
Sonra oturan yolcu mevkiine eriþtim. Hemen kitabýmý çýkardým, küçük bir ders el kitabýný. Dikkatimi vermeden okur göründüm. Maksat, bak ben okuyorum havasý yaratmak.
O altta kalmadý. Bir baktým, ne zaman çýkarttýðýný görmediðim bir kitap elinde. Ben ayakta da okurum, seni gidi kolaycý havasý...hem de kitabýn adý, ayaz gecenin sonunda buzlanmýþ yollara uygun ‘don hikayeleri’...
Vaaaay, ortama uygun giyinir, ortama uygun okurum...
Sonra inmem gereken duraða geldim. Ve indim.
Ben aslýnda bugün kýsacýk bir aþk yaþadým.
Baþladý ve bitti, hiç acý vermedi.
Tarih: öylesine bir gün...
Gazým var. Öleceðim baskýsýndan. Yoðurttan mý, sýkýntýdan mý, yalnýzlýktan mý? Çok þiþtim.
Tarih: öylesine bir gün daha...
Gözlerim yanýyor. Caným çok sýkýlýyor. Hiçbir þey yapmak istemiyorum.
Sorun ne?
Bilmiyorum.
Tarih: bir haftasonu...
Yemekler yaptým, kafadan atarak...
Arkadaþýmla kahve içtik karþýlýklý, parasýzlýðýn gözüne gözüne vurduk ve parasýzlýk kör kaldý. Bizi görmesin istedik.
Ben bir de evdeki toz oranýna bakmadan geçtim salondaki biblolarýn yanýndan, mutfaktaki bardak yaný tozlarýna ise gözümü yumdum, yaramaz çocuðunun yaptýklarýný yorgunluktan ses çýkaramayan anne gibi...
Þimdi de ütü yapmam gerekli. Ütü masasýný televizyon karþýsýna konuþlandýrýp, ütünün sýcaklýðýna sýðýnacaðým.
Tarih: yýlýn istenmeyen ikinci günü (bekarlar ve yalnýzlar için)...
Bugün arkadaþlara aþaðýdaki duayý yolladým.
Eller saat: 12.21’de, öðle ezanina mütakiben ayalari yukari bakacak sekilde kaldirilacak (hepinizin saat ayarlamasi yapip, ayni anda amin demeniz sinerji yaratilmasi ve duanizin cabucak kabul edilmesi acisindan büyük önem arzetmektedir)
Okunacak dua:
Yüce rabbim, bu mübarek 14 subat sevgililer gününde fani kulun bendeniz icin karsisina bilerek ya da bilmeyerek cikacak, kalbi temiz, gözleri icindeki sevginin atesiyle cakmak cakmak yanan, eli ayagi düzgün olmasa da davranislari düzgün, saygili ve saygi duyulacak, karakterli, sadik (sadik kalmama ya da kalamama durumunda penisi aninda kökten kopup, boynuz parlatmaya yarayacak güderi bir beze dönüsün insallah), en az bu fani kulun kadar komik, sohbeti hos, dansi iyi, fani kulunun sevebileceði, içini pýrpýr ettirecek ve onu cok sevecek, boyu boyuna, posu posuna uygun, fani kücük ve kaprisli, karakedi kimligine hemen bürünebilecek minik kizinin da kalbini bir agabey sefkatiyle fethedecek, cocuk oyunlari oynamaya uygun, hayalgücü ‘kücük kizin günlüklerini’ onbeþ cilt icin tefrikalar halinde yayinlayacak kadar genis fani bir kul cikarmani can-i gönülden dilerim.
AMÝN
Tarih: çocuktan al haberi günü...
Bugün eski kocam kendine bir yüzük almýþ. Yýllarca, ben yüzük takmayý sevmiyorum diyerek, alyans takmayý reddettikten sonra aslýna rücu etti sonunda.
Kýzýmýn yüzüne kýzgýn bir suratla , sor bakalým baban olacak o herife, neden hiç annenle evliliðini ortaya koyacak alyansýný bir gün bile takmadý, diye haykýrmak istedim.
Ama yapmadým. Kendimle gurur duyuyorum.
Tarih: arkadaþýmýn yaþ günü...
Bazý günler vardýr, baþtan sýkýntýlý baþlar ve sýkýntýlý biter. Bugün de öyle bir gün. Sabaha karþý kötü bir rüyanýn ortasýnda, çiþini kaçýrmýþ kýzýmýn çaðrýsýyla uyandým. Sonra zar zor uyudum tekrar.
Ýþe giderken rüyanýn etkisiyle kaza yaparým diye çok korktum. Sonra þirkette bazý sýkýntýlý anlar yaþandý. Sonra arkadaþýmýn baþý yaþ günü için yapýlan sürprizden haberi olmadýðý halde, kaprisli bir arkadaþý yüzünden aðrýdý. Sonra Tem’de bir kaza gördüm, üstü örtülmüþ bir ölü vardý.
Akþam o kadar sýkýldým ki evde, içimin acýdýðýný hissettim, yüreðim yerinden çýkmak için çýrpýndý.
Ýzlediðim ve her zaman zevk aldýðým televizyon dizisi bile bu akþam kusturucu sýkýcýlýktaydý.
Çok sýkýldým akþamlarý yalnýzlýktan. Paylaþacak birilerini istiyorum, sofrada yemeði, kýzýmla sohbeti, film arasý reklamlarda yorum yapmayý, koltukta baþýmý kucaðýna koyup saçýmýn okþanmasýný istiyorum. Of ya, neden hiçbir þey tam olmuyor?
Tarih: öylesine bir iþ günü...
Kafamýn içi bomboþ, ben bizzat olarak ben bomboþum, sanki boþlukta sallanýr gibiyim, kendimi akýntýya býraktým, salýnýyorum, salýndýkça boþalýyor çevrem.
Nereye kadar böyle yaþanýr ki, nereye kadar salýnýr insan?
Henüz cevabýný bulamadým.
Tarih: o itirafý buldum...
Sadece sýkýntýdan her akþam güncellenen üç sayfasýný okuduðum o siteye tekrar girdim. Arþiv kýsmýna girdiðimde ilk aklýma gelen tarihi yazdým. Ýçimden bir ses, bir zamanlar okuduðum ve çok etkilendiðim ve sonralarý zaman zaman bulmaya çalýþtýðým o itirafý göreceðimi söyledi.
Ýçimdeki ses bir gün de yanýlsa ya, ne iyi olur:
benimhayatým; Cinsiyet: Erkek; Yaþ: 41; Ýl:Ýzmir 28.01.2002
1998'in sonbaharýnda eþimi kaybettim. 7 senelik evliliðimizin 2 senesini kanser tedevisi için hastanelerde geçirdik. Eþim her evlilik yýldönümümüzde ikimizin fotoðrafýný çekip çerçeveler, "Bunlar bizim hayatýmýzýn gölgeleri" derdi. Öldüðünde 7 tane çerçeveli resmimiz vardý. 97'nin bir gecesinde onu aldattým. Ona sürekli, onu çok sevdiðimi ve hep sadýk kaldýðýmý söylerdim. Ölmeden 2 hafta önce bunu tekrarladýðýmda acý bir gülümsemeyle bana baktý ve sadece, "Biliyorum" dedi. 1 ay önce Ýzmir'e kar yaðdýðý gün evdeydim. Resimlere bakýyordum yine. Her çerçevenin altýnda bir harf olduðunu ilk defa o gün farkettim. "A-r-k-a-s-ý-n" Gerisi için yýllar yetmemiþti. Hemen çerçevelerin arkasýna baktým. Hiçbi þey yoktu. Sonra hepsini söktüm. Herbirinin arkasýndan bir mektup çýktý. Geçirdiðimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmýþtý. 1997'deki resmimizin içinden çýkan zarf ise siyahtý. Þu sözler yazýlýydý: "14 Mart 1997. O sabah bana gözlerin baþka birine dokunmuþ gibi baktý, biliyorum." Ýçim kanýyor. Sadece paylaþmak istedim.
Yine aðladým tabii okuyunca. Þimdi ne yapýyordur bu adam? Evlenmiþ midir, her ölüm yýldönümünde, bayramda karýsýnýn mezarýna çiçek koyuyor mudur, ondan çocuðu var mýdýr, karýsýnýn ailesini arayýp soruyor mudur?
Bana da ne oluyorsa, merak ediyorum iþte. Acaba kaderimde bu adamla tanýþmak mý var?
Aman tanrým, onun eþini kaybediþ tarihi benim kýzýmý doðurduðum zaman. Acaba onun karýsý þimdi benim kýzým mý oldu da o yüzden kendimi bu adama bu kadar yakýn hissediyorum?
Kafayý yemeye yer mi arýyorsunuz? O yer benim beynim...
Tarih: eski kocayla yumuþak konuþmalar zamaný...
Eski kocam aradý, kýzýmýza köpek bulmuþ. Düþüncelerimizi paylaþtýk. Bir iyi konuþtuk, bir iyi konuþtuk, içim kan aðladý. Çok özlüyorum onu bazen.
Ýlk evlendiðimizde birkaç ay sonra televizyon alýrýz demiþtik. O birkaç ay, kýzýmýzýn doðumundan sonra benim evde oturmaya baþlamama kadar beþ yýl sürdü. Beþ yýl boyunca gelsin yap-bozlar, gitsin dergiler, kitaplar. Bütün arkadaþlarýmýz bizi bütün arkadaþlarýna örnek olarak parmaklarýyla gösterir, bunlarýn televizyonu yok, derlerdi.
Sonra eve televizyon girdi, internet girdi, ama adam dýþarý gitti. Ýletileþilemeyen ortamlarda zýt kutuplar oluþtu.
Sonuç bilinen, standart evlilik düzeyi, sonuç gittikçe standarta dönüþen boþanma.
Telefonu kapatýnca hemen kaç dakika konuþtuðumuza baktým. Dört dakikayý geçmiþti. Bizim seslerimiz yükselmeden, stres katsayýmýz günlük iþ stresi katsayýsýnýn bile altýnda kalmýþ olarak...sonra kaçar mý, aðladým tabii, niye biz böyle olduk diye.
Cevabýn basitliði içimi yakýyor: salaklýk
Tarih: bir haftasonu...
Eski kocamla bu aralar çok yumuþak konuþmaya baþladým. Hiç hoþ deðil, aslýnda hem hoþ hem deðil. Benim onunla bu sesle konuþmaya baþlamam onu affetmeye baþlamam demektir. Bu da ona kötü davranmayacaðým demektir. Ama benim içim hala acýyor, bu acýyý nasýl çýkartacaðým? Rüyalarýmda onun kafasýný kýrarak mý?
Tarih: kurs sonrasý eve gidiþ...
Otobüs bekliyordum. Arkamda çok þirin bir kýz çocuðu annesiyle sayý sayýyordu. Duraðýn hemen dýþýndaki ayný yaþlardaki kýz çocuðu da onlara yanaþtý. Belli ki, hoþuna gitmiþti oyun. Bunu fark eden þirin kýzýn annesi, istersen sen de katýl dedi. Birden sahneye diðer kýzýn annesi girdi. Kýzgýn bir sesle, sen uzaklaþ yanýmdan, bak ben de seni nasýl býrakýp gidiyorum dedi. Kýz da tabii ki, aklý þirin kýzýn oyununda annesinin tarafýna doðru gitti. Halbuki kötü anne, kýzýný olduðu mesafeden görebilirdi, yani kontrol edebileceði uzaklýkta, kýzýna özgürlük tanýyabilirdi.
Sahne deðiþti, bu sefer ilgi alanýma kötü anne ve kýzý girdi. Kadýn yanýndaki poþetleri kýzýna verdi, daha doðrusu kýz boyunca poþetlerin tutamaçlarýný sýký sýkýya tuttu ve düþmesinler diye onlara yaslanýrcasýna eðildi. Kadýn ona bir þeyler söyleyip bir yere gitti. Sadece ve sadece üç tane poþeti taþýmamak için, kýzýný oracýkta býrakýverdi.
Ýçimden doðal olarak kötü anneyi alýp önce bir evire çevire dövmek, saçýný baþýný yolmak geldi. Sonra da yanýmdaki þirin kýzýn annesine, þeytan diyor ki, götür kýzý karakola, geldiðinde arasýn dursun kýzýný, dedim. Kýzýn psikolojisini düþünmek onu da yapmama engel oldu.
Sonra otobüsüm geldi. Normalde bir saate yakýn bekleyeceðim halde bu sefer erken geldi ve bindim, tabii aklým da kýzda kaldý. Orada ne kadar bekledi, kadýn kýzýný nasýl býrakmaya cesaret etti, bir anne kýzýnýn psikolojisiyle niye oynar sorularýný da yanýmda taþýyorum otobüse bindiðimden beri ve acaba beklese miydim diye de hala kendime kýzýyorum.
Hiç tanýmadýðým bir insan benim hayatýmý bu denli rahatsýz ettiðinin farkýnda mý, bu hakký niye ona veriyorum? Hem benim yanýmdan bir yere gitme diyip, sonra da burada bekle, ben geliyorum demek nasýl bir ‘bu ne perhiz bu ne lahana turþusu’ çocuk yetiþtirme stilidir? Bunlarý yaþayan bir çocuðun kafasýndan ve yüreðinden neler geçer?
Tarih: herhangi bir gün’lerden bir gün...
Bu aralar hiçbir þey olmuyor gibi sanki, her gün bir öncekinin aynýsý gibi.
Gece oldu, yat; sabah oldu, kalk, giyin, iþe git, gel...
Herkesin hayatý gibi bir hayat iþte.
Þimdi hiçbir þey yapamýyorum, iþ çýkýþý eve koþuyorum, evde beni bekleyen minik yatýrýmýmý yalnýz býrakmak istemiyorum, ama o biraz büyüsün, beni fazla yanýnda istemediðinde þimdi gitmek isteyip de gidemediðim ne kadar kurs varsa gitmek istiyorum: yemek kursu, bilumum kiþisel geliþim kurslarý ve yüzme.
Gözümün önündeki kýzýmýn mezuniyet günündeki fotoðrafýmý deðiþtirmeye uðraþýyorum þimdi kafamda. Daha önce kollarý hafifçe þiþman, dizüstü siyah bir elbise giymiþ, omuzlarýnda þalý olan þimdiki kilomda bir kadýný hayal etmiþtim kendim için.
Sonra dedim ki kendime, salak mýsýn sen? Neyi hayal edersen o olur. Neden kendini zayýf olarak görmek istemiyorsun? Yine kendime bir þeyleri yakýþtýramýyorum galiba.
Þimdi içimden kýrk kere kýrk kez ‘sen her þeyin en iyisine layýksýn zayýf ve çekici kadýn’ cümlesini geçirmem gerekiyor.
Tarih: geleneksel istek günü...
Hafta içi bir gün evde oturup etamin yapmak istiyorum.
Sabah deniz kýyýsýnda kahvaltý edip sonra sinemaya gitmek istiyorum.
Akþam sevgilimin yanýnda uyumak istiyorum.
Sabah kalktýðýmda beþ kilonun bedenimi terketmiþ olduðunu görmek istiyorum.
Tarih: bir haftasonu sonu...
Kýzýmý okuldan almaya karar verdim. Okuldaki eðitim sistemi, reklama yönelik çalýþmalarýn yoðunluðu, bir çok okulu bir anda almalarý beni okuldan soðuttu. Bu sefer de tekrar hangi okul iyisidir,ne yapsam, nasýl yapsam sorularý beynimi yemeye baþladý.
Bu stresi bir de kýzým ilk doðduðunda hangi doktora götürmeliyim sorusu karþýma çýktýðýnda yaþamýþtým. Eski kocamýn iþ arkadaþý bir doktor tavsiye etmiþti. Randevusuz hasta bakýldýðý için iki saat bile beklediðimiz oluyordu ve tabii ki ben beklemekten sinir krizi geçiriyordum. Bir de bir gün duvarda doktorun pratisyen hekim olduðunu okuyunca, o dakika oradan ve o doktordan soðumuþ, baþka doktor arayýþlarýna girmiþtim. Kardeþimin kýzýnýn doktoru, bir arkadaþýn çocuðunun doktoru derken iki üç doktor dolaþtýk. Biri kýzýmýn göbek fýtýðý yüzünden ameliyat olmasý gerektiðini, çok geç kaldýðýmýzý söyleyip iki günü aðlayarak geçirmeme yol açtý. Halbuki pratisyen hekim sadece kesenin büyük olduðunu, fýtýðýn küçük olduðu için iyileþeceðini söylemiþti. Daha sonra alelacele gittiðimiz cerrah pratisyen hekimle ayný þeyi söyleyince yüreðime tonlarca su serpilmiþti.
Bir diðer uzman doktor, kýzýma bir kan testi yapsak, gözlerinin altý mor ve sürekli yorgun dediðimde, onun tipi öyle demiþti; sanki dört yýllýk çocuðumu benden iyi tanýrmýþ gibi. Sonunda pratisyen hekime götürdüðümde testler yapýlmýþ ve kýzým had safhada kansýz çýkmýþ ve demir almaya baþlamýþtý.
Diðer uzman doktor kýzýma obez teþhisi koyup az kalsýn tarafýmdan boðularak öldürülecekti ki, sadece bir daha ona gitmeme kararý vermeme neden olarak halen hayatýný sürdürüyor.
En sonunda genel denetim, test ve onaylamalar sonunda kýzým halen bir derdimiz olduðunda, pratisyen hekime gidiyor.
Öðrenilen ders nedir? Bir þeyin ya da kiþinin sýfatý, markasý deðil, içeriði önemlidir.
Bu durumda ben nasýl okul seçeceðim? Birinin bahçesi kötü, diðerinin öðretmenleri kötü, biri çok iyi ama çok pahalý, birinin adý, diðerinin tadý... þu anda bir of çeksem karþýki daðlar yýkýlýr kývamýnda debelenip duruyorum. Umarým iyi okulu seçmek için kýzýmý okul okul dolaþtýrmak ve her öðrenim yýlý baþýnda ayný þeyi yaþamak zorunda kalmam.

Tarih: saatler, günler, haftalar, aylar, yýllar sonra...

Artýk geçti, öfke, kýzgýnlýk, hayalkýrýklýðý, ah'lar, keþke'ler... hepsi birer birer silindi.

Þimdi geçmiþ ince bir tül perde gibi, bir sis perdesi sanki, gittikçe inceliyor...

Sadece iyi anýlar kaldý içimde.

O'na teþekkür ettim içimden, kazandýðým kendim için, yaþadýðým acý deneyimin sonunda artýk kendime verdiðim deðerler için, önce ben demeyi öðrendiðim için.

Artýk kendimi tuz kadar seviyorum.








.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Burasý Muþ'tur,Ýþimiz Çok Zordur...
Gönderen: YETER ÖZHAL / , Türkiye
22 Eylül 2008
Yaþadýðýn acý deneyimi o kadar yalýn ve samimi duygularla kaleme almýþsýn ki,yaþamayan insanlar bile,sanki bu deneyimleri yaþamýþ gibi oluyor. Evlenmek deðil sorun,insanýn kendini olgunlaþtýran duygular,geliþtiren,yenileyen,etkileyen,sarsan ya da olduðundan daha fazla büyüten þeyler.Edebiyatýn en saf hali,cümlelerin en temiz,en en en..Çok beðendim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Banu Conker kimdir?

kitap okumayý seviyorum. yazmayý da çok seviyorum. yazarken düþüncelerin nasýl oluþtuðuna dikkat etmek de ayrý bir keyif. . .

Etkilendiði Yazarlar:
John Steinbeck, Marguerite Duras, Erendiz Atasü, Buket Uzuner , Alain De Botton, George Orwell


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Banu Conker , 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.