Yüz kiþinin içinde aþýk, gökte yýldýzlar arasýnda parýldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Descartes,”Düþünüyorum;o halde varým” ünlü vecizesiyle ontolojinin cevherini deþifre etmiþti; Düþünce-varoluþ,cevher ve a’raz olarak birbiriyle mündemiç iki deðerdi. Atomun parçalanmasý mümkündü ama düþünce ve varlýðý birbirinden ayýrmak ve parçalamak mümkün deðildi… Bu vecize sadece varoluþun gizemi altýnda yatan cevherin keþfi olduðu kadar düþünceyi beyinlerde mahkum,vicdanlarda mahpus kýlan Avrupa skolastiðine karþý bir manifestoydu ayný zamanda. Semaviyetini papazlarýn kaleminde kaybeden dini dogmalarla monarþinin kanatlarý altýnda beslenen bu rejimin yýlmaz bekçileri ve hukuk tanýmaz hakimleri düþünceyi engizisyon odalarýnda idam ediyorlardý;Yedikule zindanlarýnda boðulan düþüncenin kaderi Batý’da daha bir karanlýktý þüphesiz. Düþünmek ve düþündüðünü ifade etmek “toplumsal barýþ ve uzlaþý”yý alenen tehdit eden en büyük tehlikeydi;rejim için ise en büyük tehdit!!.. Toplumsal barýþ ve uzlaþý onlarýn çizgisinde hareket etmeniz,onlarýn dogmalarýný deðiþtirilemez yasalar kabul edip boyun eðmenizle mümkündü ancak!.. Düþünce serbestisi dünyanýn dönmesi kadar tehlikeli,özgürlükler ise Cennet’in kapýsýný açmak kadar pahalýydý… Kendi saraylarýnda,mahkeme salonlarýnda ve ibadethanelerinde “tartýþýlamamazlýk”ýn saltanatýný süren kiralýk beyinler için düþünce serbestisinin bedeli Bastille meydanýnda damarlarýndan boþalan kanlarla ödendi;düþünce ve inanç hürriyetinin kazanýmý çok aðýr ve pahalýya mal olmuþtu,hem kazananlar hem de kaybedenler için!.. Toplumdaki dengesizlik ve yozlaþmayý,çatýþmalarý sadece Þeytan’ýn hilelerinden varsayan bir dogmalar zincirinden Descartes’e uzanan bu tarihsel çizgide “düþünce” büyük bir evrim geçirmiþ ve arkasýndan önce Avrupa’dan baþlamak üzere tüm dünyada “reform rüzgarlarý” estirmiþti…Bizim topraklarýmýzda “Statüko”’nun güçlü direniþine raðmen zaman zaman askeri ve siyasi hatta hukuki alanda Tanzimat ve Islahat Fermanlarý,Yeniçeri Ocaklarý’nda deðiþimlerle,cýlýz da olsa,kendini gösteren bu reform rüzgarlarýnýn akamete uðramasý yaþlý ve yorgun Ýmparatorluðu Avrupa ile rekabette geri býrakacak,”Hasta Adam” yaftasý ile tarihteki misyonunu tamamlayacaktý… Peki bugün onun halefi olarak dünya coðrafyasý ve siyasetinde yeni bir kisve ve imajla sahne alan çocuklarýnýn sergilediði “medeni performans” nasýl?.. Ýlk zamanlarýnda Cumhuriyet’in erdemleriyle yeni tanýþan bu neslin zaman içinde demokrasinin gerekleri karþýsýnda zorlanmasý o meþhur “kendi iç dinamikleri!!”nden kaynaklanan sosyal bir yara olarak devam ede gelmiþtir… Bu sosyal yaranýn en büyük çýbaný ise malum “türban” ya da nam-ý diðer “baþörtüsü” olmuþtur… Dindar ve muhafazakar kesimin “baþörtüsü”,sosyal demokrat ve liberallerin ise “türban” söylemini tercih ettikleri bu kavramýn kaynaðý dinsel vahiydir;karþý tezde olanlarýn iddia ettikleri gibi geleneksel bir tercih deðil. Tartýþmanýn ana ekseni baþörtüsü ve türbanýn varlýðý deðil;o zaten yadsýnamaz toplumsal bir realitemiz olarak önümüzde duruyor,türbanýn eðitim ve kamuda serbestinin getirdiði rejim tehdidi ve tehlikesi!..Yani rejimimiz o kadar naif ve yumuþak ki,bir üniversite öðrencisinin veya bir öðretmenin,bir doktorun türbanýyla bir anda yýkýlabilir,hem de bu türbanlýlarýn sayýsal oraný diðerlerine göre yüzde ikilerle ifade edilirken… Peki nedir türban serbestisinin talep edilme nedeni? -din ve vicdan hürriyetinin gereði!. -demokratik bir hak.. Bir þey ya bilimdir ya dindir ya da felsefedir;dördüncü olma þansý ve ihtimali yoktur. Bilimin reddi ve tenkidi mümkün deðildir zira o artýk ispat edilmiþ ve benimsenmiþ bir “kurallar bütünü” olarak insanlýðýn ortak deðeri olmuþtur… Felsefe ise fizik ve metafizik alemde sýnýrlarý belli olmayan düþünceler yumaðýdýr ki, bilimsel düzeye çýkmadýðý müddetçe bu düþünceler insanlar tarafýndan sorgulanabilir, kabulü veya reddi bireysel tercih meselesidir. Dine gelince;.. ister semavi (Yahudilik,Hýristiyanlýk veya Müslümanlýk gibi…) isterse beþeri kaynaklý olsun (Budizm,Hinduizm,Taoizm gibi…) imani ve vicdani bir tercih olduðundan bireyin özgür iradesi dahilinde dokunulmazlýðý,masumiyeti vardýr.Ne özgür iradenizle tercih ettiðiniz kendi inancýnýzý ne de Dalaylama’nýn inancýný sorgulamak ve tenkide tabi tutmak lüksüne sahip deðilsinizdir. Bunun en güzel açýlýmýný;.. -Bunun neresi akýl ve mantýkla baðdaþýyor,diyerek dinin bir kuralýný eleþtiren kiþiye Hz.Ali’nin verdiði þu cevapta görürüz;.. -Eðer akýl ve mantýkla hareket edecek olsaydým ayaðýmýn üstünü deðil altýný mesh ederdim!.. Yani burada dinin emri ayaðýn üstünü mesh etmeyi gerektiriyorsa üstünü mesh edeceksiniz yoksa ayaðýn altý fazlaca yýpranýp kirlendiði için altýný mesh etmek aklen ve mantýken daha uygundur diye düþünüp bu dini kuralý kendinize göre deðiþtiremezsiniz!.. Milattan yaklaþýk dört asýr önce Upanishadlar’dan aldýðý ilhamla Budizm’in temellerini atan Buda’nýn,Konfüçyünüs’ün ve onlara tabi olanlarýn inançlarýný bir felsefi akýmý sorgular gibi sorgulayamazsýnýz.Giydiði geleneksel kimonosuyla yaktýðý tütsünün dumanlarý eþliðinde aþk ve vecdle “nirvana”ya ulaþmaya çalýþan bir Budist, inancý gereði cadde ortasýndan geçen ineði kutsayan bir Hindu hatta inandýðý gizli güçlerden totemi vasýtasýyla yiyecek talep eden Afrikalý bir klan üyesi sizin kendi koyduðunuz yasalar ve kurallar doðrultusunda yargýlayabileceðiniz,kendi akýl ve mantýk silsileniz içinde deðer atfedebileceðiniz profiller deðildir… Baþýnda beresi,elinde kutsal Tevrat’ý ile Kudüs’te aðlama duvarýnýn karþýsýnda zikir çeken, Notre Dame’ýn loþ ve mum kokulu devasa binasýnýn küçük odalarý ve hücrelerinde günah çýkaran,beyaz ihramý içinde Kabe’nin etrafýnda Rabbi’ne ta’zimde bulunan insanýn iç dünyasýnda yaþadýðý dinamizm “mahremiyet” le kuþatýlmýþtýr ve bu kuþatmayý ancak onu koyan “Kudret” açabilir.Dýþardan girilmesi ve müdahale edilmesi bu mahremiyetin ihlali ve kiþinin doðuþtan getirdiði haklarýna tecavüz demek olur!.. Bir Çinli’nin,bir Japon’un ürettiði tv’yi,telefonu,otomobili beðenip beðenmemekte özgür olduðunuz gibi istediðiniz eleþtiriyi getirmekte de özgürsünüzdür çünkü burada insanýn ortaya koyduðu ve tamamen kendi enerjisinden sadýr olan maddi bir eylem söz konusudur;isterse o eylemini kendisi de beðenmeyip derhal deðiþtirebilir,yeni model bir ürün ortaya koyabilir. Ama sizin o Çinli ve Japon’un tapýnaðýnda geleneksel kýyafetleri içinde icra ettiði dini ritüellerini eleþtiri ve deðiþim talep etme özgürlüðünüz ve lüksünüz olmadýðý gibi Çinli ve Japon’un da buna selahiyetleri yoktur!..Bir Fransýz restoranýnda Çin yemeklerini tadabilirsiniz ama Notre Dame kilisesine bir Fransýz’ý kimono içinde Buda heykelleriyle sokamazsýnýz;sokmaya çalýþýrsanýz bir zamanlar Hitler ve Mussoli’nin “makyavelist” düþüncenin rehberliðinde kiþilerin hak ve özgürlüklerini yok sayarak yapmaya kalkýþtýklarý “toplum mühendisliði”ne soyunmuþ olursunuz.Dahasý insaný kainatta en yüce ve deðerli varlýk kýlan hukuk-i maneviyesini yok ederek onu diðer varlýklarýn düzeyine indirgersiniz!. Yeniden sadede gelecek olursak;.. türban veya baþörtüsü insanýn sonradan ortaya koyduðu“siyasi” ya da “geleneksel-kültürel” bir tercih deðildir,olmamýþtýr da hiçbir zaman.O,kendi inanç sisteminde Yaratýcý tarafýndan yine kendisine tanýnan bir “ayrýcalýk” olarak kazanýlmýþ haktýr;yaþama,mal edinme,ibadet etme,evlenme,miras gibi… Kiþinin kendi inanç sisteminde kendisine tanýnan haklarý yaþama ve icra etme özgürlüðünü yasaklama,sýnýrlandýrma yahut yeniden þekillendirme ve dizayn etme teþebbüsü esasen toplumsal barýþ ve huzuru tehdit eden baþ faktördür. Yasak;nefret ve intikamý körükleyerek kiþilerin birbirine ve kurumlara olan saygýsýný,, Sýnýrlandýrma;kiþinin ve toplumun kendini ifade etme ve geliþtirme dinamiðini yok eder,.. Yeniden þekillendirme ve dizayn etme çabalarý ise kimlik zafiyeti doðurur,toplumun ve neslin bekasýný tehlikeye atar,hür teþebbüsü öldürür!.. Buna sadece inanç özgürlüðü açýsýndan deðil “inançsýzlýk özgürlüðü” açýsýndan da bakmak ve deðerlendirmek lazým.Kutsal Kitap’ýn ifadesiyle;.. -“Sizin dininiz size,benim dinim bana!”.. Konjonktürel yapýnýn periyodik olarak sizin lehinizde olmasý karþý safta gördüðünüz insanlara baský ve þiddeti doðuruyorsa tersi bir periyotta da sizin baský ve þiddete maruz kalacaðýnýzý kabullenmeniz gerekir ki,bu insanlarda ve toplumlarda yalnýzca “rövanþ duygusunu” körükler,nefret histerisini besler ve büyütür…O halde Ýslam Peygamberi;nin;.. “Kendiniz için istediðinizi baþkasý için de istemelisiniz ki,geliþmiþ bir insan ve toplum profili ortaya çýkarabilesiniz”...uyarýsýný deðerlendirmeye aldýðýmýz takdirde Jung veya Durkheim sosyal psikolojisinin ortaya koyduðu sakat ve hastalýklý yapýyý ortadan kaldýrabiliriz!.. Ýstemek ve kabullenmek ama hoþgörüyle kabullenmek arasýndaki hassas dengeyi kuramadýðýmýz için kavram kargaþasýnda boðuluyor ve onun getirdiði kaotik ortamda yaþamaya mahkum oluyoruz.Paris’li bir Fransýz sizin hýristiyan olmanýzý ve kendisiyle noel cýngýlý eþliðinde Isevi bir kutlama yapmanýzý ister,Tokyo’lu bir Japon’un sizin kendi inancýný tercih edip bir Budist tapýnaðýnda “nirvana” ayini yapmanýzý istemesi gibi… Bir Müslüman olarak sizin de Hýristiyan,Budist veya bir baþka din mensubunun ihtida edip yanýnýzda secdeye gitme istek ve temennisinde bulunma hakký vardýr;vardýr ama Kutsal Kitap’da da iþaret olunduðu üzere asla “Dinde zorlama yoktur!”.Bu hak ne size ne de dinin en yüksek otoritesi olan Ýslam Peygamberi’ne tanýnmýþtýr.O halde her inanç mensubu(ki ateizmi bir inanç ve ateistleri de inanç sahibi kabul edersek…) için istek ve temennileri dýþýnda kalan ve var olan diðer inanç mensuplarýyla barýþ içinde yaþama ve onlarý olduðu gibi kabullenme tek seçenektir.Bu seçenek insanlarýn kendileri ve kendi dýþýndakilerle barýþýk yaþamalarýný saðladýðý gibi ürettiklerini de paylaþma ve geliþtirmelerini saðlar!..Siz petrol ve fýndýðý insanlýða sunarken kimonolu bir Japon da size teknolojinin en son ürünü olan otomobilleri sunar… Kendi coðrafyasý dýþýnda beþeri hukukun nimetlerinden istifade eden insanýn kendi coðrafyasýnda bundan mahrum kalmasý ve ayrýma tabi tutulmasý “ulusal bir ayýp” deðil “insanlýk ayýbý”dýr,hem de 21.asrýn eþiðinden adým attýðýmýz þu zaman diliminde… -Sadece benim çizdiðim sýnýrlar içinde hareket edeceksin,.. -Benim çýkarlarým yürürlükte oldukça seninle barýþ içinde yaþarým ve toplumda huzur olur,.. Çalýþacaksýn,.. Üreteceksin,.. Devlete ve millete karþý borcunu ödeyecek,vergini vereceksin,.. Vatan için,gerektiðinde,gözünü kýrpmadan canýný feda edeceksin,.. Ama inancýnýn gereklerini benim sana tanýdýðým hak kadar yaþayacak,yerine getireceksin,aksi takdirde rejim tehdit altýna girer!.. Rejimi tehdit eden inanç deðerleri deðil aslýnda;rejime tehdit kýlýfý giydiren ve bundan rant saðlayan mutlu bir azýnlýk yoksa ayný çatý altýnda hatta ayný aile içinde türbanlý-türbansýz olarak birbirini seven ve hayatý paylaþan insanlarýn rejim sorunu olmadý zaten… Pazar günü istavrozuyla rabbine dua eden Normandiya* köylüsünün nefis peynirlerini büyük maðazalarýn gýda reyonundan alýp tadan bir insanýn kendi kardeþinin türbanýyla ne gibi bir sorunu olabilir ki?.. “Olduðu gibi görünen karakterler”in çokluðu bizim toplumumuzun kalitesini artýracak,medeniyet yarýþýnda ön saflarda tutacaktýr;aksi durumda Nürnberg’de inþa ettiði hapishanelerin gaz odalarýnda intihar eden ve yýkýntýlar altýnda kalan “totaliter düþünce”nin akýbetine uðrarýz!.. Ýnsanýn doðuþtan getirdiði ve Ýlahi Kudret tarafýndan kendisine tanýnmýþ haklarýn belli bir zümre tarafýndan yasaklanmasý,sýnýrlandýrýlmasý veya kendilerine göre dizayn edilmeye çalýþýlmasý kiþiyi “kimlik metamorfozu”na sokacak,kendini istemediði ortama uymaya zorlayacaktýr… Ýnanmadýðý halde inanmýþ gibi görünen,toplumdan dýþlanacaðý endiþe ve korkusu taþýyan ve bu korkusunu karþýsýndaki çoðunluðun inandýðý deðerleri baský altýna alarak yaþadýðý iç sýkýntý ve buhraný bastýrmaya çalýþan “statükonun þýmarýk çocuklarý” ile,.. Sahip olduðu çoðunluðun sayýsal olarak iktidar yaptýðý ama “muktedir!!” olamayan,sayýsal olarak iktidar olup “siyasal!!” olarak hep dýþarýda kalan,kendi deðerlerini yaþama taþýyamayan ve vicdanýnda tutsak kýlan ,Cumhuriyet fazilettir deyip cumhuriyeti kuran ama bir türlü “Cumhur!!” olamayan“fatalist(kaderci) ekseriyet”… Düþünemeyen,.., Üretemeyen,.. Ýnandýðý deðerleri hayata geçiremeyen,.. Sadece þarkýlarýnda deðil sürdüðü yaþam ve tavýrlarla da “Arabesk!!” olan bir toplumda rejimin saðlýklý iþleyiþi ve hayatiyetinin hatta toplumun terakkisinin kadýnýn baþýndaki örtüden geçtiðini düþünen ve bunun kavgasýný veren farklý saflarda insanlar… Haydi “hiciv ustasý” Nasrettin hocanýn torunlarý olarak bir hiciv örneðiyle sizleri biraz gülümsetip biraz düþündürelim;.. Çocuðunuza oyuncak almak için ToysRus(biraz reklam oldu ama…) gibi bir oyuncak maðazasýna giriyorsunuz,elinize aldýðýnýz her oyuncakta istisnasýz þu yazýlarý görüyorsunuz;.. Made in China,Made in Korea,Made in Hong Kong,Made in Taiwan vs… Þimdi benim için öncelikli sorun insanýmýn kýyafeti deðil bu oyuncaklarý üretebilmek,bu oyuncaklarý üretmektir… Düþünen,icra eden,üreten insanlar ya da “emek ile inanç iþbirliði”… Galiba ben çok þey istiyorum,evet çok þey! Oyuncak üretmek gibi zahmet ve meþakkate ne hacet,türban etrafýnda “oyun oynamak” gibi kolaycýlýk dururken!.. Hem müthiþ bir rant kapýsý benim bereketli topraklarýmda bu oyun! Samimiyet örtüsünü yýrtmýþ sosyal demokratlarla liberal muhafazakarlarýn rant kavgasýnda ve siyasal oyunlarýnda hedef tahtasý olmak ya da çocuklarýnýn eline oyuncak üretip vermekten aciz beyinlerin elinde “oyuncak!” olmak… Bakalým kim onu 12’den vuracak! Zavallý Sokrates! 2500 yýl önce inandýðý deðerlerden taviz vermediði için Yunanlý aristokratlarýn zalim savcýlarý tarafýndan baldýran zehriyle öldürülmüþtü;halbuki bugün bizim aramýzda yaþasaydý en azýndan farklý bir kimlik dayatmasýný kabul etme þartýyla havayý teneffüs etme þansýný yakalardý!.. Ne demiþtik;.. “Düþünüyorum,o halde varým” diyerekten yola çýkan ve kimliðini ortaya koyarak geliþimi saðlayanlarýn inadýna biz hala;.. “Ýnanýyorum;o halde yasaklýsýn!!” çizgisinde patinaj yapýyoruz!.. Selam ve sevgiler, Lütfi AKARÇAY ………………………………………………… *Normandiya,Fransa’nýn kuzey batýsýnda ürettiði peynirlerin kalitesiyle ünlü bir bölgedir…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |