Yaþam baþlangýcý olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Sözünü ettiðim bu safhalarý yaþadýktan sonra, kitabýn ilk sayfasýný aralýyorum ben de. Ýçindeki bölüm isimlerinin olduðu bir liste ile karþýlaþýyorum ilkin. Hiçbir kitabý ilk sayfasýndan baþlayarak sýrasýyla okuma alýþkanlýðý olmayan ben, “çerçeve “ isminin biraz önceki sýnýrsýzlýða davet edilmiþ düþüncelerime çeliþki oluþturan dokusundan mý nedir, ilk bölüme göz atývermek isteði duyuyorum hemen. Doðrusu, ilk paragrafý okur okumaz düþündüðüm þey þu: Belli ki yazar, okuyucunun merakýný kamçýlayan bir yerden giriþ yapmayý tercih etmiþ kitabýna. Aslýnda bu aný, merakýmýzý gýdýklayan giriþinin dýþýnda bir öyküye evriliyor az sonra. “Þiir aslýnda kimindir?” sorusunun sorulmak zorunda kalýndýðý bir anýnýn paylaþýmý var içinde. Tekin Gönenç’e ait bir þiirin Bodrum’daki bir kafede çerçeveye alýnmýþ bir halde baþka bir imzayla duvarda asýlý olduðunu öðreniþi ile þekilleniyor anýnýn örgüsü. Sayfalarý çevirdikçe yýllar önce izlemiþ olduðum Michael Radford’un Il Postino ( Postacý ) isimli filminden sahneler canlanýyor gözümde. O filmde de Þilili ünlü þair Pablo Neruda’nýn Ýtalya’nýn küçük bir kasabasýna sürgüne gittiði dönemde mektuplarýný getiren postacý Mario ile kurduðu mesafeli dostluk içindeki konuþmalarýný anýmsýyorum özellikle. Postacý Mario’nun, güzeller güzeli Beatrice’e olan aþkýný ifade etmek için Neruda’nýn þiirlerinden yararlanýp sonra da þöyle söyleyiveriþi þaire: “Þiir, ona ihtiyacý olanýndýr.” O zamanlar aklýmý epey kurcalayan bu tümce, þimdi de Tekin Gönenç’in anýlarý içinde karþýma yeniden çýkýveriyor iþte. Kitapta bir sonra gelen paylaþým ise yine þiirle ilgili. Ahmet Muhip Dranas’ýn ünlü Fahriye Abla’sý ile yazarýn Ýstanbul’da bir kültür merkezinde sürpriz karþýlaþmasýný anlatýyor bu bölüm. Katýldýðý bir söyleþi sonrasýnda konuk olacaðýný öðrendiði Fahriye Abla için biraz daha orada kalan yazar, o gün gözlemlediklerini sýrasýyla paylaþmýþ okuyucu ile. Öðreniyoruz ki; Fahriye Abla artýk doksanlarýna geldiði bu günlerde þiir kahramaný bir kadýn olarak insanlarla buluþturulmuþ, kültür merkezi tarafýndan. Þiire olan vefayý göstermek, halkýn þiirle yakýnlaþmasýný saðlamak adýna etkinlikler düzenlemesi gereken kültür merkezlerimizde yaþanan bu etkinliðin ayrýntýlarýný okudukça içimin burulduðunu söylemeliyim. Sorulan sorularýn merkezi, bir türlü sýyrýlan eteklerden, söylenen açýk saçýk þarkýlardan, Fahriye ablanýn çapkýnlýðý ve Dranas’la yakýnlýk derecesinin sorgulanmasýnýn ötesine gidemiyor. Her ne kadar konunun akýþ þekli, beni üzse de “þiir”in bugün götürülmeye çalýþýldýðý yöne ayna tutmasý açýsýndan yararlý bir paylaþým olmuþ bu bölüm. Günümüzde kullanýlabilir her olgu, magazine dönüþtürülüp kitlelere sunuluyor. Görünen o ki; deðil günümüzde yapýlan üretimler, yýllar öncesinin güzel deðerleri bile bundan payýný almadan rahat býrakýlmayacak. Þarkýlar hatta türküler bile popüler kültürün bir parçasý olma yolunda çoktan yerini aldý. “Þiirde de bu yaklaþýmýn etkileri baþladý” denilebilir, yeni örneklerinin sunumunu düþündüðümüzde. Ancak, hiç deðilse eski deðerlerimizin daha fazla korunacaðýný ummak istiyor insan. Zaman içinde yavaþ yavaþ edebiyat yayýn organlarýndan internet sitelerindeki akýþa doðru kayan “þiir”in bugün içinde yaþamaya çalýþtýðý ortam (birkaç yüksek düzeydeki siteyi tenzih ederek söylemek gerekirse); arkadaþ bulma sitelerinin þiir bahanelisi gibi iþlev gören alanlar. Ve bunlarýn bazýlarý, þimdilerde “ paylaþtýðýnýz þiirin öyküsünü de þiir altýna ekleyin” bölümü açtý bile. Size yazýmýn baþlangýcýnda söylemiþtim hatýrlarsýnýz, gizdüþümler içinde gizli düþünümler saklý diye. Bir sonraki aný, bu ülkede aðýzdan kaçýveren sözcüklerin sadece günlük jargonu deðil bir kitapevi sahibinin dahi kitabýný sattýðý yazar, dolayýsýyla satýþýný yaptýðý kitaplara dair düþüncesini de açýk eden bir pencere sunabiliyor bize. Gönenç’in paylaþýmý, bu yanýyla ilgimi çekiyor ancak beni asýl derinden sarsacak bir öykünün ileriki sayfalarda gizlendiðini henüz bilmiyorum. Baþlangýçta da söylediðim gibi özellikle okuduðum kitap, farklý bölümler içeriyorsa onu verili sýralamaya uymayarak okumaktan kendini alamayan ben, hizaya girmiþ bir okuyucu gibi paylaþým sýrasýný izleyerek okumuþ olduðumu ancak kitap bitince fark ediyorum. Belki de beni o kýrmýzý bavul böyle yaptý. Yolculuklarýn bir sýralamasý olur ya, ileri giderken birdenbire dönüp bir önceki duraða geri dönmez, sýradakini atlayarak da bir sonraki duraða varamazsýnýz. Böyle konuþuyorum diye sanmayýn ki, elime alýp tek defada okuyup bitirdim Gizdüþümler’i. Aslýnda istenirse o denli hýzlý okumaya da uygun bir dil ve akýcýlýkta kaleme alýnmýþ kitap. Ancak ben onu gittiðim her yere yanýmda götürmeden, parmaklarýmla sayfalarý arasýnda yakýnlýk kurmadan yol arkadaþý olarak göremem ki. Bu kitapta da öyle yaptým. Benimle birlikte deniz kenarýnda güneþten, hastane koridorlarýnda ilaç kokularýndan payýný aldý. Hâl böyle olunca “Remzi” isimli öyküyü okumak, yollara denk geldi. Ama hesaplamamýþtým, beni bu denli kavrayýp yolda izde aðlatývereceðini bu öykünün. Neyse ki güneþ gözlüklerim yetiþti imdadýma. Yazarýn duyarlý yüreðini en çok bu paylaþýmýnda hissettim ben. Baþka bir kanaldan iþledi içime anlattýklarý bu öyküde. Bir süre sonra gözlükten aldýðým desteði bile boþ verip býrakýverdim göz yaþlarýmý. Þimdi iyi bir molayý hak etmiþtim. Önce ihtilâl günlerinden anýlar, sonra Remzi, daðlamýþtý yüreðimi. Günler sonra yeniden elime alabildim kitabý. Derken, bir dünya turuna çýktýk, biz de yazarla birlikte. Gittiði her ülkeyi bize de yaþatýyordu Tekin Gönenç sayfalarýnda. Kenya, Küba ve Amerika günlerinden aktardýðý paylaþýmlar olduðu gibi aklýmda. Hatta öylesine aklýmda ki, evime davet ettiðim dostlarýma onun bu anýlarýný satýr satýr anlatýr buldum kendimi bir gün. Bunun üzerine dostlarým, o an az ilerdeki sehpanýn üzerinde durmakta olan kitabý göstererek dediler ki; “Bu kadar çok þeyi bu ince kitaptan okumuþ olamazsýn” Benimse yanýtým net oldu: “Unuttuðunuz bir þey var; bu kitap bir þairin elinden çýkmadýr. Ve þairler, az sözle çok þey anlatmayý iyi bilirler” Aynur Uluç Not: Yazar, daha önce yine Varlýk Yayýnlarý tarafýndan yayýmlanmýþ olan “Gönlü Güvercinli Kadýn” ve “Aþk Konuþur Bütün Dilleri” isimli þiir kitaplarý ile okuyucuyla buluþmuþtu. Damar / 2006 sayý 187 2007 sayý 197
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Aynur Özbek Uluç, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |