..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam baþlangýcý olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Politik Roman > Bahattin YILDIZ




22 Þubat 2005
Istakoz Büyüsü / 15. Sayfa  
15.sayfa

Bahattin YILDIZ


Organýndan çýkan hafif nemlenme, organýnýn külotla temasýnda kayganlýk bile saðlamýþtý... Beyninde güzel bir tat oluþmuþtu; Amerikan çikolatasý yerken oluþandan... Ýçini sýcak bir serinlik kaplamýþtý; týpký bir Amerikan kolasý içimi esnasýnda elde ettið


:CHAI:
Atýlan bir bombayla bir evin yanmasý, giysilerinden ABD’li olduklarý belli askerlerin gruplar halinde saldýrýsý, kucaðýnda beþ yaþýnda bir kýz çocuðuyla sýðýnaktan panikle çýkan bir kadýnýn kaçýþý ile kadýnýn yüzü ve gözleri...
     Kadýn, Fatma’ya ne kadar da benziyordu...
Kucaðýnda bulunan çocuðu taþýmakta güçlük çekiyordu.
Kaçma esnasýnda hýzýný düþürmeden, kýz çocuðunu ayaklarý üzerinde durabilecek þekilde yere indirdi.
El ele tutuþmuþ, birlikte koþuyorlardý...
Ufacýk kýz çocuðu, her adýmda büyümeye, serpilmeye baþladý.
     Genç bir kýz olmuþtu.
Çevirdiði yüzünü görünce titredi Özdal.
     Bu da Fatma’ydý...
     
Sürek avý devam ediyordu.
     ABD askerleri peþlerindeydi…
Ýleriden gelmekte olan bir baþka ABD askeri grubu ise onlarýn önlerini kesecekti...
     Ýlerideki grupla yüzleþme anýydý...
     Öne çýkan iki amerikan askeri ‘Stop!' diye baðýrdý...
     Her iki kadýn baðýrmaya baþladý. Büyük olaný, "Medet Ya Allah!" diye baðýrýrken, daha genç olaný, "Ýmdat! Yok mu bizi kurtaracak!" diye baðýrýyordu.

Her ikisinin sesleri birbirlerine karýþýrken, ABD askerleri beyinlerini hedefleyerek silahlarýný ateþlediler.
Her iki kadýnda; anne ve kýzda beyinlerinden vurulmuþtu.
Yere yýkýlýþlarý için çok süre gerekmemiþti.
     
Vuran askerlerden birinin kahkahasý kulaðýnda çýnladý. Tanýdýk gelmiþti. Yüzünü seçebiliyordu. Yabancýsý deðildi... ‘Hayýr!...’ diye baðýrdý.
‘Hayýýýýr!... hayýýýýr!... Hayýrýýýrrrrr!...’
     Kafasýný saða sola salladý.
Yere uzanýp, kafasýný sokaðýn taþlarýna vurmak, elbiselerini yýrtmak geldi içinden.     
     ABD askerinin yüzü; kendi yüzüydü.
Kendi olamazdý.
Ýnsanlar çift yaratýlmýþtý.
Tesadüfi bir benzeþmeydi.
Saçma bir görüntüydü.
Kokainin uyarýsýyla beyninin var ettiði hayali kötü sahnelerdi...
     Benzeyen ABD askeri kendisine bakarken, ikide bir yerde yatan iki cesede ayaklarýyla da vuruyordu...

     "Mr.özdal!" diye kendisine seslendi.
     Özdal, seslenene nasýl hitap edeceðini kestiremedi.
Aðzýndan, "Bizim çocuk!... Bizim!... Çocuklar!... Benim çocuðum!..." kelimeleri döküldü.
     "Allah’ým çýldýrýyor muyum?... Katil bir askere nasýl oluyor da, ‘Bizim çocuklar!’ diye hitap ediyordum?..."

     "My name’s Yankee Özdal!"

     Ýsmi... Ýsmi de... Aynýydý.
ABD’de Özdal ismi kesinlikle kullanýlmazdý.
ABD’yi okuduðu kitaplar, yazýnsal ve görsel basýndan dýþýnda, tüm giderleri bir ABD medya þirketince karþýlanan bir davet üzerine bir süre ABD'de kalarak ta tanýyan biriydi...
     Ama; Özdal diye tanýtýyordu...
‘Yankee!... Yankeee!... Yankeeeee!!!!...’ diye baþlangýç yapýyordu…
‘Yankee Özdal! Yankeee Özdal!...’
     Olsa olsa devþirme bir askerdi...
Lejyonerdi...
Ülkede aç insan çoktu....
Parasý olmayan iþsiz güçsüz bir Türkiye’li, lejyoner olarak ABD ordusuna katýlmýþ olamaz mýydý?...

     Kokaini bu kadar çekmeyecekti...
Önceleri ufak tefek kokain kaynaklý sanrýlar görürdü.
Ama ilk kez bu kadar karmaþýk, gerçek izlenimi yaratan hayaller görüyordu.
     Alný darbe almýþ gibi de sýzlýyordu.
     Hala bir aðýrlýk hissediyordu alnýnda... Aðrý geçmemiþti.
     Sanki bir þey, aðýr bir þey yapýþýktý...
     
Bir ayna bulmalýydý... Üzerinde ömrü boyunca hiç ayna taþýmamýþtý...
Sürekli gýrgýra aldýðý amelelerin, horozlu aynalarýndan birini cebinde bulundurmadýðýna hayýflandý...
     Sokakta park halinde bulunan bir arabanýn sol aynasýna yüzünü yaklaþtýrdý.
      Mühür biçiminde bir kabartmayý andýrýyordu.
Yazýyý okudu: ‘Zalim’ yazýyordu. Zalim!... Zalim!... Zalim!...
Diþiyle dudaðýný ýsýrýp kanattý...
     Zalim deðildi... Kimseye zulüm etmemiþti... Görevini yaparak ekmeðini kazanmýþtý... Profesyonel bir medya mensubuydu. Kimin tavuðuna kýþt demiþti... Kimi zorlamýþ, namusuna göz dikmiþ, tecavüz etmiþti?.... Hýrsýzlýkta yapmamýþ-tý... Alt elemanlarýna daima iyi davranmýþtý... Eklembacaklýlardan’s Istakoz Lokantasýndaki en alt seviyede çalýþan bir komi dahi kendisinden memnun deðil miydi?... Her gördüklerinde gözleri ýþýldamaz mýydý?...
     
"Ben Zalim deðilim!" diye baðýrdý....
Sesini, 'Sokak' kýsmen yankýlattý...
     ‘Zalim! zalim!... Zalim!...’
     Kabartmayý alnýnýn ortasýndan çýkarmaya çalýþtý.
Týrnaðý ile kazýyordu...
Çaba sonuç vermiþti...
Týrnaklama sonucu alný kanamýþtý...
     Hala, 'Zalim! Zalim!... Zalim!...' akisleri kulaklarýnda çýnlýyordu.
     
Zalim deðildi... Fatma’yý kendisi öldürmemiþti...
Irak’taki Fatma’ya benzeyenleri de kendisi öldürmemiþti...
ABD askeri deðildi... ABD askeriyle isim, yüz, tip benzerliði vardý... Hem Fatma’yý öldürenleri yakalatmak için 111.sýnýf Emniyet
Müdürüyle randevu ayarlayan kendisi deðil miydi?...
Birden anýmsadý…
     Cep telefonuna sarýldý, yürümesini sürdürerek...
Yeniden yürümeye baþlayan kadýnýn kuyruðuna takýlarak...
     111.Sýnýf Emniyet Müdürü, Lokantaya varmýþsa özür dileyecek beþ-on dakika gecikeceðini söyleyecekti...
     "Alo!... Efendim!..."
     
Devamýna fýrsat tanýnmamýþtý.
     "Özür dilerim, Özdal bey!... Bir kundaklama olayý için acilen merkezden çaðrýldým. Yarýn görüþsek...."

     "Körün istediði bir göz..." atasözünü söylemek ayýp kaçacaktý...
     Kafasýný toparlamadan Emniyet görevlisiyle görüþmesi olumsuz sonuçlar doðurabilirdi...
Çýldýrdýðýný düþünmesini istemezdi...
Ne anlatacaðýna önceden diri kafayla hazýrlanmalý ve aklý baþýndayken konuþmalýydý...

     Yürümek sonsuzlukla alakalýydý. Yürümekle yollar aþýlmýyor, bitmiyordu...
     Bu kadar uzak bir yer için neden arabasýna binmemiþti önündeki kadýn...
     
Özdal, bunlarý düþünürken, sokakta artýk yalnýz olmadýklarýnýn farkýnda deðildi...
     Özdal, kadýný takip ederken, iki tinerci de belli etmemeye çalýþarak Özdal’ý takibe baþlamýþlardý.
Biri uzun boylu, diðer kýsa boyluydu...
     Uzun boylu kýsýk sesle, yanýndakine:
     "Yav Bu adam manyak mýdýr, nedir?... Deli deli hareketler yapýyor..."
     "Akýllý olsa deli karýyý niye takip etsin!"
     "Önüne çýkalým mý?..."
     "Az bekle! Þu sokaðý da dönsün!..."
     
      Gördüðü; gerçek yaþama geçiþler yapan sanrýlarýn zararý olabilirdi... Hala alnýndaki yazýyý yok edememiþti...
     Kadýnýn sürekli bir þey konuþmadan yürümesi de canýný sýkmýþtý.
Üç beþ adým öteden yürümekle, yan yana yürümek arasýnda fazla bir farkta olmayacaktý, bu ýssýz sokaklarda...
     
Özdal, saatine baktý...
Bir buçuk saati aþkýndýr kadýný takip ediyordu.
     Sokaklar ýssýzlýðý dýþýnda korkuyu yeniden sarmýþtý içine...
     Önemli bir görevi vardý. Yarýn çok geç olabilirdi... Cesi ile Ýmece’nin güçlerini ve baðlantýlarýný biliyordu. Bu akþam 111.sýnýf Emniyet Müdürüyle görüþme imkaný olmayacaktý. Ahtapotun Kollarý’s dergisinin editörü, ayný zamanda arkadaþý olan Gazi ile görüþmeli, CD’nin bir kopyasýný da ona vermeliydi.
     Fatma Cinayetinin Sýrrýný baþkalarýyla paylaþmak güvenlik supabý olacaktý.
     Ne idüðü belirsiz bir kadýný takip etmek, zaman kaybýydý...
     Vazgeçmeliydi...
     Sokak, yankýsýný verdi. "Vazgeç! Vazgeç!"
"Sizi takipten vazgeçiyorum!" diye baðýrdý...

Kadýn yüzünü dönmemiþ, seste vermemiþti.
Bir yýlan týslamasýna benzer bir ses duydu..
Sokak'tan gelmiyordu.
Uzaklardan mý geliyordu?...
     Hayali görüntü ve seslerde deðildi.
Galiba, önündeki kadýndan geliyordu.
     "Tas- ip es me li ssssiiinnnn! De vam etme lis sin!"
     "Takip etme zorunluluðum mu var?"
     "Was!... Waaasss!... Wasss!..."
     "Lanet olsun!"
     Lanet olsun, dua gibi gelmiþti sanki. Yýlan týslamalý ses sona ermiþti...
     
     Kadýn döndü.
Çevresi kapüþonlu karanlýk yüzünü gördü...
Gözleri sarýmtýrak renkte ve ýþýltýlýydý...
     "Takip etmelisin?..."
Ses yumuþakça ve güven vericiydi...
Etkileyiciydi, erotikti, çekiciydi... Uyarýcýydý... Damarlarýndaki soðuk kaný ýsýtýcýydý...
Isýnan kanýn seri pompalamasý cinsel organýna dahi baský yapmýþ, organý kýmýl kýmýl olmuþtu...
Organýndan çýkan hafif nemlenme, organýnýn külotla temasýnda kayganlýk bile saðlamýþtý...
Beyninde güzel bir tat oluþmuþtu; Amerikan çikolatasý yerken oluþandan...
Ýçini sýcak bir serinlik kaplamýþtý; týpký bir Amerikan kolasý içimi esnasýnda elde ettiði serinlikten...
     Sokak, "Fatma!... Fatma!... Fatma!..." diye üç kez tekrarladý...
     
Var edilen etki; Sokaðýn sayesinde, Fatma’nýn etkisine býrakmýþtý yerini....
Fatma’yý öldürenlerden hesap sorulmalýydý...
Hesap sormak için yarýn geç olabilirdi...
Fatma’nýn öldürülmesi sýrrýný baþkalarýna aktaracaðýný düþünerek, kendisine yönelebilirlerdi...
Acele etmeliydi…
     Özdal, geri döndü. Kadýný takipten vazgeçmiþti.
Ters istikamette panik hareketlerini bastýrmaya çabalayarak hýzlý adýmlarla yürümeye baþlamýþtý.
     
Kadýnýn ayak seslerini beyninin içinde hissediyordu...
"Týs!... Týs!... Týs!..."

Kendisine ait, "Tak Tak Tak..." ayak sesleri dönüþüme uðradý.
"Fa-tý-ma!... Fat-ma... Fat ý ma!"
Daha hýzlý adýmlarla yürümeye baþladý.
"Fat!... Fat!... Faaatttt!"
Bozacýnýn uzaktan sesi geldi. "Fatýýýmaaaaaaaaa!"
Bozacý artýk "Bozaaaaaaa!" baðýrtýsýný býrakmýþtý.

Ýçinde dayanýlmaz bir istek oluþtu. Kadýna, 'Defol!' diye baðýrmak
istiyordu.
Zapt etti kendisini. Ses çýkarmamalýydý... Daha hýzlý adýmlarla bir an
önce iþlek caddelerden birine çýkmalý, bir ticari taksiye atlamalý, arabasýný bulunduðu yerden alarak, çok önceleri kaldýðý ve hala yeri deðiþmeyen Gazi’nin evine gitmeliydi.
     Kadýnýn týslamalý soluk seslerini ve ayak seslerini ensesinde hissediyordu.
Korkudan buz tutmuþ boynunu geriye çevirdi.
Aralarýnda belirli bir ara mesafe vardý. Endiþesi yersizdi...
     Ayak sesleri birbirini takip ediyordu…

     Kadýnýn ayak sesleri uzaklaþmaya, kesilmeye baþladý.
Baþýný geri çevirdiðinde kadýný göremedi.
Havayý ‘Oh’ lu çekip býraktý.
     Kadýn, takipten vazgeçmiþti.
Buna raðmen hýzýný kesmemeliydi.
Ana caddeye çýkýncaya kadar kendisini iyi hissetmeyecekti.
     Birkaç adým öteden koþar adýmlý sesler gelince durdu.
     Ýrkildi.
Sesin geldiði yöne bakmasýna gerek kalmamýþtý...
     Biri uzun boylu, diðeri kýsa boylu iki yetiþkin insan karþýsýndaydý.
Uzun boylu olaný, bir adým öne çýktý. Diðeri ise, sað tarafýna geçti...
     Özdal’ýn gözleri saniyelik oynamalardaydý...
Önünde duran adamla, saðýna geçen adam arasýnda kýsa gözsel mekikler dokuyordu...
     Uzun boylu adam, takým kýyafetliydi... Kravatý dahi vardý.
     Sokak lambasý yakýnlardaydý. Yüzlerini seçebiliyordu.
Onlarýn gözleri güven vermiyordu.
     "Beyefendi?..."
     "Kusura bakmayýn ama... Acil bir yere yetiþmem gerekiyor... Ýzninizle!..."
     Saðdaki þahýs, kolunu sýmsýký tuttu. Hareketsiz kalýnca býraktý.
Uzun boylu adam, kýmýldamadan konuþtu.
     "Beyfendi!... Fazla zamanýnýzý almayacaðýz... Bizimde zamanýmýz sizinki kadar möhim..."
     "Evet, buyurun!... Sizi dinliyorum..."
     "Beyfendi!... Biz bu sokaðýn sorumlu tinercilerdeniz... Gazetelerde çýkan yazýlarý okumuþ olmalýsýnýz... Bir tinercinin ne demek olduðunu biliyorsunuz-dur..."
     En az tiner kadar etkili uyuþturuculardan olan, kokainden kullandýðýný söyleyecekken vazgeçti.
"Eeeee?...."
     "Sokaktan geçiyorsunuz..."
     "Sokaklar kimseye ait deðil ki..."
     "Biz sokaða emek veriyoruz..."
     "Ne emeði..."
     "Sokaðýn güvenliðini saðlýyoruz..."
     "Size bu görevi kim verdi?..."
     "Halkýmýz verdi, " diye yanýtladý kýsa boylusu....
     "Çocuklar saçmalamayýn... Ýþim var... "
     "Sokak aþýndýrma vergisini öde... Ýþine gidebilirsin."
     "Ben vergimi ancak Devlete öderim.... Vergimi de kuruþu kuruþuna ödüyo-rum."
     "Bizde bu sokaklarýn devletiyiz."
     "Hah! Hah!... Hah!... Güldürmeyin beni..."
Kýsa boylu adam da gülmeye baþladý. Ama, bozulma gülmeleriydi.
O, bozaný bozmayý çok severdi.
     "Hadi devlet baba gelsin de, seni bizden kurtarsýn! "
     Kýsa boylu tinercinin bu lafý, uzun boylusunun hoþuna gitmiþti.
Ekleme yaptý. "He! Arkadaþým doðru söylüyor... 'Devlet' diye baðýr bakalým, devlet seni elimizden kurtarabilecek mi?..."
     "Ne istiyorsunuz?..."
     "Vergi!"
     "Haraç deyin anlayalým"
     "Eskidendi o..."
     Özdal, onlarla dalaþmanýn yararsýz olduðunu düþündü.
     "Ne kadar istiyorsunuz?..."
     "Aða’nýn eli tutulmaz!"
     Kýsa boylu, görüntüsünden zenginlik aktýðýný gözleyerek, "100 amerikan dolarý olsun en az!" dedi.
     "Çocuklar üzerimde dolar taþýmýyorum."
     "Yüz amerikan dolarý kadar Yeni Türk Lirasý olsun o zaman."
     Özdal, zaman kazanmak istedi.
     "Kaç lira ediyor."
     Kýsa boylusu, cebinden bir gazete parçasý çýkardý...
Anahtarlýðýnýn ucundaki ufak fenerle aydýnlatarak baktý.
Özdal’ýn bakmasý için de yaklaþtýrdý.
     "Tahtakale piyasasýna göre alýþ bi buçuk Yeni Türk Lirasý olmuþ o da yüz elli Yeni Türk Lirasý yapar... Ýnanmazsan bak!... Seni mi kandýracaðýz..."
     Özdal, elini cebine attý.
Sonra çýkardý. Yanýna nakit para almadýðýný anýmsamýþtý.
     Çevreyi, gözleriyle taradý. Ýstikameti belirledi.
Saðýnda duran þahsa dirsek vurdu. Önündekini itekledi.
Koþmaya baþladý.
     Özdal, tabana kuvvet kaçýyordu.
Ayakkabýlarýnýn seri ve sert þekilde sokak taþlarýyla temasýndan makineli tüfek atýþýna benzer sesler çýkýyordu.
     "TakTakTakTak!!! TakTakTak!!!"
     Sokaklar çabuk bitiyordu.
     Peþinden gelen ayak seslerinin uzaklaþmasý, mesafenin lehine açýldýðýnýn belirtisiydi. Bu hayra alametti. Tinercilerden kurtulmak üzereydi. Biraz daha koþmasý gerekiyordu. Ta ki, tinercilerin ayak sesleri iyice duyulmaz oluncaya kadar...
     Þu sokaðý da döndüðünde muhtemelen kurtulacaktý.
Belki de iþlek caddelerden birine açýlýyordu.
     Döndü...
Ayaðýna takýlan bir þey önce sendelemesine sonra yüzüstü kapaklanmasýna neden oldu.
     Burnu kanamýþtý.
Yerde dönüþ alarak ayaðýna takýlan nesnenin ne olduðunu anlamaya çalýþtý.
     Baþýna dikilmiþ birini görünce baðýrmamak içim kendisini zor tuttu.
     Kýç üstü gerisin geriye iki-üç adým süründü.
Ayaða kalktý.
     Takibinden vazgeçtiði kadýn karþýsýndaydý.
     "Kimsin sen?" diye baðýrdý.
     Baðýrtýsý korkudandý. Cesaret toplama, korku verme amaçlýydý.
     "Seni vay edenleye ihanet ettin!..."
Ses buz gibi ve korkunçtu.
     "Ne ihaneti?... Kimsin?... Kimsin?... Kimsin sen?..."
     Kadýn baþýndaki kapüþonu çýkardý.
     Þimdi seçebiliyordu kadýnýn yüzünü ve gözlerini...
     Dudaklarýný kanatýrcasýna ýsýrdý.
     ‘Ýnsanlar çift yaratýlmýþtýr!’ sözü aklýna geldi.
     Dergideki Er Jessica ile Cesi benzerliðini de anýmsadý.
Hayýr! Hayýr!... Ýnsanlar çift deðil üçüz, dördüz... Çoklu yaratýlmýþlardý.
     "Sen! Sen!... Mümkün deðil..."
     "Ne mümkün degil?..."
     "Cesi! Cesi!" dedi birkaç kez, sayýklar gibi.
     "Ýnsanlay cift yaratilmistir dostum. Ben Devil!"
     Özdal, ne diyeceðine ne yapacaðýna karar veremiyordu.
     Kaçmalýydý…
Ama ne tarafa?...
Ýzini kaybettirdiði tinercilerle bir kez daha karþýlaþmak istemiyordu.
     "Ýzninizle ben gidiyorum."
     Kadýn, sað eliyle 'dur!' iþareti yaparak
     "O kaday cabuk degil" dedi. "Sende bizim icin önemli bir sey var. Önce onu vermeli ve evine gidip uyumalisin."
     "Ne?..."
     "Sezer’den aldigin CD!"
     "Siz!... Siz nasýl öðrendiniz?..."
     Kadýn, þuh bir kahkaha attý.
     "Kuslar söyledi."
     "Kimsin sen?..."
     "Çok mu merak ediyosun?...
     "Evet!"
     "Ýyi hatirla... Ac susuz dolastigin bir geceydi. Beni takip etmeni istemistim. Beni takip etmeseydin, Eklembacakliardan’s Istakoz lokantasina gidemeyecek, Patrokoz’la dolayisiyla Körebe Medyasi Genel Müdüyü Cesi hanimla tanisamayacaktin. Bugünkü seviyeye gelmeni bana borclusun."
     "Peki þimdi ne istiyorsun benden..."
     "Seni vay eden ben, varolusuna aykiri hareket etmen nedeniyle sana uyarici olarak geldim."
     "Eeee?..."
     "CD’yi vey ve agzini siki tut!... Önceden oldugu gibi isine devam et."
     
Özdal, elini cebine götürür gibi yapýp, bir ok gibi kendisini geriye atarak, koþmaya, kaçmaya baþladý.
Ömrü boyunca bu kadar hýzlý koþtuðunu anýmsamýyordu.
     Sokaðýn bitimine yaklaþtýðýnda iki tinerciyle göðüs göðüse çarpýþmasýna sadece dört adým kalmýþtý.
     Geriye dönerek koþmaya baþladý bu kez.
     Ýki erkek tinerciyi ezip geçmek zordu.
Cesi’ye benzeyen kadýný savuþturmak daha kolaydý.
     Kadýnda, kendisine doðru koþar adým geliyordu.
Özdal, hýzýný artýrdý.
Ona bir adým kala yükselecek tekmeyle göðsüne vuracak ve hiç durmadan kaçmaya devam edecekti.
     Ona, iki adým kala havaya zýpladý…
Sað ayaðýný kadýnýn göðsüne isabet ettirmeyi baþaramadý.
Kadýn, yana çekilerek saldýrýyý boþa çýkarmýþ ve bir anda elinde varolan uzun býçakla omzuna sert bir darbe indirmiþti.
     Havada vurulan bir kuþ gibi yere yýðýlmýþtý...
Sað eliyle, sol omzunu tuttu.
Ýsabet alan kýsým alabildiðince kanýyordu.
Kesik; derin ve uzundu.
     Kadýn elindeki kýlýca benzer býçaðýn kabzasýný her iki eliyle kavrayarak baþýnýn üzerine kaldýrdý.
     Özdal, gözlerini yumdu.
Ömrünün son anýný gözlerini kapayarak geçirecekti.
     Ayak seslerini ve sonrasýnda kadýn ile tinercilerin karþýlýklý baðýrtýlarýný duydu.
Gözlerini araladý.
     Ýki tinercinin yetiþmesi ve kadýný yere yýkmalarýyla ikincil ölümcül darbeden kurtulmuþtu.
     
"Lan! Amerikan oruspisi!... Irak’a sýçtýnýz, batýrdýnýz. Burasý mý kaldý lan!"
     Diðer tinerci, sürünerek sýrtýný duvara vermiþ Özdal’ýn yanýna vardý.
Önce ürkmüþtü Özdal.
     "Yaran çok kötü yav!" dedi kýsa boylu tinerci... Doktora gitmen lazým."

     Kadýn, düþürüldüðü yerden doðrulmuþ, uzun boylu tinerciyle pazarlýk yapýyordu.
     "Ýstediginiz kaday para veyeyim... Cekin gidin."
     "Siktir!..."
     "Bes yüz dolay?..."
     "Siktir git isine..."
     "Bin dolay?...
     "Yok yav!... Bir milyar dolarda versen boþ... Senin paran geçmez burada... Çek git kafamý bozma..."
     "Sizi de öldüyüyüm."
     "Ulan!... Amerikan manyaðý karý... Senin de, senin ananýnda (.............!) Siktir git... Lan türkçe anlamimisin?... Go hom! lan… Go Hom!..."
     
     "Benden günah gitti." dedi kadýn.
Elindeki uzun gövdeli býçaðý kaldýrdý. Salladý.
Uzun boylu tinerci saldýrýyý savdý. Karþý saldýrýya geçti…
Uzun boylu tinercinin elindeki kesici ve delici alet, kadýnýn elindekinin ancak yarýsý kadardý…
     Bir süre sonra kadýn, uzun boylu tinerciye baskýn gelecekti.
     
Uzun boylu tinerci baþýný çevirmeden; Özdal’ýn cebinde bulduðu mendille, omzuna tampon yaparak kanamayý engellemeye çalýþan kýsa boylu tinerciye, seslendi.
"Lan olum! Bu manyak karý zorluyor beni. Yardýma gel!"
     Kýsa boylu tinerci, istemi emir telakki etmiþti.
Özdal’ýn yanýndan kalkarak, belinden uzun býçaðýný çýkardý. Arkadaþýnýn yanýnda yer aldý.
     Kadýn gözlerini, her ikisinin gözlerinde gezdirdi.
     "Cocuklay! Yapmayin… Size iki bin dolay veyeyim burayi teyk edin!"
     Uzun boylu tinerci haykýrdý.
     "Senin dolarýna sýçayým. Lan bu adamdan ne istiyorsun... Siktir git."
     "Onda bize ait olan biy sey vay."
     "Ne?..."
     "Biy CD."
     "Lan bütün kavga bir CD için mi?"
     "Evet!"
     Kavga yarým kalmýþtý.
Uzun boylu tinerci, kadýna ‘bir dakika izin ver’ iþaretini, iþaret parmaðýný göstererek verdikten sonra, Özdal’ýn yanýna vardý.
     "Ya! Bu kadýn ne CD’si istiyor?... Þarký türküyse verelim kurtulalým."
     
Özdal, kan ter içindeydi. Aðzý kurumuþtu. Yutkunmakta dahi zorluk çekiyordu. Kendini konuþmaya zorladý.
     "Amerika’dan al-dýk-larý par-a karþý-lýðýn-da, Irak iþ-galini öven, yalan ha-ber yaz-an ba-zý is-imler var..."
     Uzun boylu tinerci anlamýþtý.
     'Amerikanýn adamlarý ha!’'
     Hiddetlenmiþti.
     "Yedim seni lan avrat! Iraklý gariplere nasýl çuval giydirmiþseniz, seni çuvallayýp Beyoðlu’nun arka sokaklarýnda dolaþtýrmazsam þerefsizim!..."
     Kadýn, yüksek sesle baðýrdý.
     "Besbin ameyikan dolayi?...."
     "Bizi satýn alamazsýn. Biz þerefsiz miyiz lan! Biz puþt muyuz?... Namussuz, orispi çocuðumuyuz!... Veledi zina mýyýz lan!... a… koyduðumun kadýný!..."
     
Çatýþma yeniden baþlamýþtý.
     Özdal, damarlarýndaki kanýn tümden boþaldýðýný, gücünü yitirdiðini ve gözlerinin kapanmak üzere olduðunu hissediyordu.
     Uyuþukluk hissediyordu. Gözlerinin kapanmasý, bir daha gözlerini açamama yolunu açacaktý. Gözlerini açýk tutmalý, uyumamalýydý.
     Ya tinerciler, kadýna yenilirse?...
     Sýra kendine gelecekti...
     CD’yi ele geçirecekti...
     En iyisi Sezer’i aramalýydý. Sað eliyle cebindeki telefonu zar-zor çýkardý.
     Aradý. Uzun bir süre çaldýrdý.
     Telefondan aðlamaklý bir ses geldi.
     "Alo, buyurun!"
     "Alo be en Öz dal"
     "Özdal bey buyurun ben Sezer. Sesin hiç iyi gelmiyor. Bir sorun mu var?... Ne oldu?..."
     "Sen in de ses in hiç i yi gel mi yo…"
     "Haklýsýn! Baþýmýza bir felaket geldi. Biz yokken evimizi kundaklamýþlar"
     Özdal, ne diyeceðini þaþýrdý.
     "Geç miþ ol sun siz e bi þey oldu mu?"
     "Cana bir þey olmadý. Ama evimizin içi harap oldu... Her þey kül oldu."
     "Peki C D?..."
     "Sanýrým oda yanmýþtýr. Niye sordun?"
     "Sal dýr ýya uð radým. C D’yi gerek li yer lere ulaþ týra maya bilirim..."
     "Kim saldýrdý? Polisi aradýn mý?.. Þimdi ne durumdasýn?"
     Özdal, yanýtlamadý. Konuþmakla, kalan gücünün tükendiðini hissediyordu.
     "Benim yapmamý istediðin bir þey var mý?... Ýstiyorsan yanýnýza gelebili-rim."
     "Yo yo ..."
     "Ha CD’yide merak etme.... Ýçindeki bilgileri her olasýlýða karþý internet ortamýnda dosya olarak saklamýþtým."
     "Gaz i ye… Gazi ye ulaþ týr CD’yi…"
     "Anladým. Sen merak etme! Sesiniz hiç iyi gelmiyor. Orada neler oluyor?..."
     
Özdal, yanýtlayamadý. Elindeki cep telefonu yere düþmüþtü…
Civardaki evlerin birinde ikamet eden, emniyetten emekli bir polis, nihayet polislere haber vermiþti.
Hatta 155’de bulunan görevli, az önce ayný mahallede oturan birinden de ihbar aldýklarýný ve olay yerine polis ekibinin hareket ettiðini belirtmiþti.
     
     Özdal, gözlerindeki aðýrlýðý kaldýramýyordu.
     Daha fazla engelleyemedi. Kapandý.
     Kulaklarý ise kapanmamýþtý.
     Kadýnla tinerciler arasýnda süregelen küfürlü kavgayý duyabiliyordu...
     Bir süre sonra kulaklarý da kapandý.
     Þimdi, geniþ bir banyodaydý.
     Kaç gecedir sürekli gördüðü banyoda...
     Fatma’nýn ayrýntýlarý belirsiz çýplak bedenini görebiliyordu.
     Fatma duþ alýyordu.
     Saçý topuz þeklinde...
     Þampuan reklamlarýndaki kadýn gibi güzel ve çekiciydi.
     Fatma, kendisini fark etmiþti. Alnýný iþaret ediyordu.
     Karþýda bulunan lavabo aynasýna döndü yüzünü...
Alnýnda "Mazlum" yazýlýydý… "Zalim" yazýsý silinmiþti...
     Neþesinden kahkaha atýyordu.
     Sesi banyoda yankýlanýyordu.
     Özdal, alnýnda hoþluk hissediyordu.
Alnýndan tüm bedenine sýcak duygular yayýlýyordu.
     Artýk 'zalim' deðildi... Alnýndaki kara leke silinmiþti.
     Ses ve hayali görüntüler yok olmuþtu.
     Fatma ile yalnýz kalmýþlardý.
     Fatma, Özdal’ ý yanýna çaðýrdý.
Özdal, büyük bir istekle çaðrýsýna uydu.
Sarýldýlar birbirlerine…
Sarýlmayla, ufak banyo penceresinden yukarýlara, gökyüzüne uçmalarý ayný anda gerçekleþti.
     Aþaðýlarda, Beyoðlu’nun arka sokaklarýnýn birinde, kendi cesediyle uðraþan bir görevlinin, diðer bir görevliye;
"Dostum! Bunun için yapacak bir þey kalmamýþ!" dediðini duyar gibi oldu...


                         ***

Devamý: 16.Sayfada



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Istakoz Büyüsü / 14. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 10. Sayfa
Kimlik No 666 / Kontes Princ - 1
Kimlik No 666 / Kont Drakula - 1
Kimlik No 666 / Arka Kapak Yazýsý
Istakoz Büyüsü /6 Sh.
Istakoz Büyüsü / 13. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 16. Sayfa
Kimlik No 666 / Baþlangýç Bölümü
Istakoz Büyüsü/ 7. Sh.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Saddam, kýzý Irak ve tecavüzcü Bush... [Eleþtiri]


Bahattin YILDIZ kimdir?

Soyutlamalarý seviyorum. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Asimov, King, Kafka, Dostoyevsky...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.