..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En tatlý sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Kesinlikle Karþýyým! > Kâmuran Esen




16 Eylül 2003
Toplumumuzun Kadýna Verdiði Deðer  
Kâmuran Esen
Özellikle kýrsal kesimde, kadýný toplumdaki yeri.


:ABFFA:
























Zaman zaman gazetelerde, kadýn haklarýna yönelik yeni çalýþmalarýn veya yeni düzenlemelerin yapýlacaðýna dair haberler okurum. Ya da televizyonda dinlerim. “ Kadýnlara yeni ekonomik ve sosyal haklar verilecektir. Kadýn haklarý korunacaktýr, vs.” Bu konu ile ilgili haberlere hiç ama hiç sevinmem. Hatta bu haberlere sinirlenir, kendi kendime söylenirim.

Bu haberler bana havanda su dövmek gibi gelir, ya da su üstüne yazý yazmak. Çünkü bir tasarý halinde olan bu çalýþmalarýn ya kâðýt üzerinde ya da karar aþamasýnda kalacaðýný bilirim. Yaþadýðým tecrübelerle sabittir bu. Kadýn haklarý için çalýþacaklarýný söyleyip, Kadýn Haklarýndan Sorumlu Bakanlýk kuranlar, bu bakanlýðýn baþýna getirecek bir kadýn milletvekili bulamazlar, tutarlar, bir erkek milletvekilini kadýn haklarýnda sorumlu bakan yaparlar. Seçimlerde kadýn milletvekili adaylarýný seçilemeyecek sýralara koyarlar. Bu durumda siz inanabilir misiniz ilgililerin kadýnlara yeni haklar vermekte samimi olduklarýna?

Bildiðim bir þey daha vardýr; o da biz kadýnlarýn, bu haklarý almaya henüz hazýr olmadýðýmýz, çoðumuzun kaderci olduðumuz, kendimizi bildiðimiz andan itibaren erkeklerin gerisinde kalmaya razý olduðumuz gerçeðidir. Biz kadýnlar bu haklarý almak için çaba sarfetmezsek veya verilmiþ olan haklarýmýzý kullanmayý bilmezsek, baþkalarý bizim için hiçbir þey yapamaz. Zaten kimsenin de bir þey yaptýðý yok. Biz kadýnlarýn da aslýnda hak falan istediðimiz yok. Çoðumuz ezildiðimizin farkýnda bile deðiliz. Törelerimizi, geleneklerimizi sürdürmek adýna, hele hele “ Elalem ne der! ” korkusuyla geri planda kalmayý sürdürüp gidiyoruz. Nereden mi bu sonucuna vardým? Anlatayým:

Televizyonda izlediðim bir programda bir köylü kadýna “ Kocanýz sizi döver mi? ” diye sordular. Ne cevap verse beðenirsiniz? Aynen þöyle: “ Kocam deðil mi? Döver de, sever de. ..Bir baþka kadýn da; “ Kocam beni hiç dövmedi. Bir kabahatim olsaydý döverdi.” diye yanýtladý ayný soruyu. Yani bir suç iþlemediði için koca dayaðý yememiþ. Eðer suç iþleseymiþ, kocasý elbette dövermiþ. Böyle düþünen bir kadýnýn nesine kadýn haklarý?

Eþinden dayak yemeyi kendisine yakýþtýrabilen , bundan þikâyeti olmayan bir kadýna ne hakký vereceksiniz ki! O , kendine yapýlan haksýzlýðýn farkýnda bile deðil. Çünkü o ailesinden öyle gördü. Babasý annesini dövüyordu, onu da kocasý dövüyor. Bu duruma yabancý deðil. Kendisi ne ilk dayak yiyen kadýn, ne de son. Bunu belki de bir gelenek sanýyor, töre sanýyor. Hani derler ya “ Elle gelen düðün bayram.” diye, onun gibi. Kendisi gibi yüzlerce, binlerce kadýnýn dayak yiyor olmasý; dayak yiyen kadýnýn içine âdeta su serpiyor. Bir yanlýþýn binlerce kiþi tarafýndan yapýlýyor olmasý, o yanlýþý doðru yapabilir mi? Bir þey ya doðrudur, ya da yanlýþ...Dayaðýný yediði kocasýnýn onu sevmesi ise, bir lutuf. Karýsýný severken iyi de, döverken kötü mü? Böyle düþünüyor...

Yine ayný programda bir erkeðe sordular, “ Karýnýzý döver misiniz?” diye. O da; “ Lâftan anlamazsa ne yapýlýr abi? Arada sýrada oluyor.” diye cevapladý gülerek. Programda ayný sorunun yöneltildiði kiþilerin büyük bir çoðunluðu; erkek iseler, eþlerini dövdüklerini, kadýn iseler kocalarýndan dayak yediklerini söylediler. Kýsacasý, erkeklerin ve kadýnlarýn çoðu, kadýnýn eþinden dayak yemesini doðal karþýlýyor. Hak eden kadýn yer dayaðý, oturur(!).

Eskiden, evlenen kýzlarýna ana-babalar ne söylerlermiþ gelinlikle evden çýkarken? Þunu: “ Gelin gittiðin eve gelinlikle gidiyorsun, kefenle çýkacaksýn.” Bunun anlamý þudur: Öyle kocana, kayýnvalidene kýzýp darýlýp gelmek, hele hele boþanmak yani geri dönmek yok. Mutlu bile olmasan kaderine küsüp, çekeceksin çileni. Ölene kadar katlanacaksýn. “ Kol kýrýlýr, yen içinde kalýr.” , “ Kan kussan bile, kýzýlcýk þerbeti içtim diyeceksin.” falan filân.

Oysa ki, yolunda gitmeyen bir evliliði yürütmenin anlamý yok. Evlenmek kadar boþanmak da doðal olmasaydý, Medeni Kanuna hiç gerek kalýr mýydý? Sýrf baþkalarý ayýplamasýn diye, sýrf alýþýlanlarýn dýþýna çýkýlmasýn diye; kýzlarýmýz ve kadýnlarýmýz çile çekmeye razý ediliyor. Ve bunun adýna “ kader ” deniliyor.

Yurdumuzun birçok yöresinde; düðün gecesi gelinin yataðýnda erkek çocuðu yuvarlarlar. Gelinin ilk çocuðu oðlan olsun diye. Yine bazý yörelerde gelin eve girerken tavuk kesilir. Gelin tavuðun kanýna basar, eve öyle girer. Eðer horoz kesilirse, gelinin evdekilere horoz gibi dikleneceðine inanýlýr. Yani gelin, daha eþinin evine ilk geliþte, kuzu gibi olmaya, her þeye boyun eðmeye yönlendirilir. Ayrýca, ayaðýnýn altýna koyun postu serilir, gelin bu posta basar, öyle içeri girer. Amaç, gelinin koyun gibi uysal olmasý içindir. Kýsacasý, geleneklerimizin, âdetlerimizin bir çoðu, kadýnlarý baský altýna almaya, onun dik baþlý olmasýna (kendini savunmanýn adý dik baþlýlýk) engel olmaya yöneliktir. Ýþte toplumumuzun kadýna verdiði deðer.

Çok sýk duymuþumdur:,kadýnlar eþlerinden bahsederken, memnuniyetle þöyle derler eþleri için: “ Kocam -sað olsun- önüne ne koysam yer.” ...Þu kocadaki anlayýþa, nezakete bakýn (!)...Kim olsa yer, önüne konulan hazýr yemeði. Karýsýnýn , önüne koyduðu yemeði yiyen bir erkek, asla karýsýna bir lutufta bulunuyor demek deðildir. Ama biz kadýnlar eþimizin , önüne koyduðumuz yemeði itiraz etmeden yemesinden mutlu oluyoruz. Eþimizin bu davranýþý, bize bir meziyetmiþ gibi geliyor. Ve de bundan mutlu oluyoruz. “ Gezmeme karýþmaz, tozmama karýþmaz ” diye , eþimizin kendimize büyük bir iyilik yaptýðýný sanýyoruz.

Bizler böyle düþünmeye devam ettiðimiz müddetçe, ezilmemiz, erkeklerin gerisine itilmemiz kaçýnýlmaz. Ama biz kadýnlar, bu kafa yapýmýzý ailemizden alýyoruz. Kýzlar ailede; aðabey veya erkek kardeþe hizmet etmekle baþlatýlýyor, erkek egemenliðine boyun eðmeyi kabul etmeye. Sonra erkek kardeþin yerini eþ alýyor. Baba evinde erkek kardeþ, evlenince de eþ, kadýnýn hep önünde oluyor. Deðiþen bir þey yok velhasýl. Kadýn hep ikinci sýrada.

Toplumuzda, kadýnýn lâyýk olduðu deðeri görmesi gerektiðini bir yana býrakalým; kadýnýn eþinden deðer ve saygý görmesi gerek herþeyden önce. Erkeðin; karýsýný, ev iþlerini yapmaktan , kendisine hizmet etmekten sorumlu olan kiþi olarak görmemesi gerek. Bu durum, kadýnlarýn öncelikli þikâyeti çünkü. Þimdi size kadýnlarýn, bu konuda nasýl yakýndýklarýndan söz edeyim. Arkadaþ toplantýlarýnda sýk sýk duyarým bu yakýnmalarý:

Zaman zaman arkadaþlarla bir araya geldiðimizde, nelerden mi söz ederiz? Rejim veya diyet, ortak konusudur birlikteliklerimizin. Özellikle pastalar yenirken mutlaka rejimden söz edilir. Kimse kilosundan memnun deðildir. Hemen hemen hiç birimiz tipimizi beðenmez, kendimizi kilolu bulur, rejim yapmak gerektiðini söyleriz. Ýkram edilen pastalarý yedikten sonra, rejim yapmaya karar veririz. Rejimler hep yarýn baþlar. Ama her yarýnýn bir yarýný vardýr. Sonra konu döner dolaþýr, eþlerimize gelir. “ Tabak, sevdiði deriyi yerden yere vurur.” Atasözünde olduðu gibi, kadýnlar baþlarlar eþlerinden þikâyet etmeye.

Hemen hepsinin ortak bir derdi vardýr. O da erkeklerin evdeki daðýnýklýklarý ve her þeyi eþlerinden beklemeleridir. Ýþte bir kadýnýn, hem de çalýþan bir kadýnýn eþinden þikâyeti. Çalýþan kadýnlarýn ortak þikâyeti bu aslýnda: “ Eþim bana ev iþlerinde hiç yardým etmez, ama ortalýðý daðýtmak için çok uðraþýr. Bu konuda çok ustadýr. Sabahleyin giyinirken, üç- beþ gömleðin provasýný yapar. Sonuçta birini giyer, diðerlerini ortada býrakýr. Gömleðe uygun bir kravat bulmak için, üç beþ kravatý takar takar, çýkarýr. Beðendiðini takar, diðerlerini oraya buraya atar. Sigara elinde evin içinde dolaþýr, yerlere sigara külü dökülür.

Eve geldiðinde ceketini çýkarýr, kendisine en yakýn sandalyeye takar. Kravatýný da asacak herhangi bir yer bulur. Çoraplarýný çýkarýr, ortaya atar. Gazeteyi okur, sayfalarýný daðýtýr, öylece býrakýr. Lavaboya gidip yüzünü yýkadýðýnda, içeriye havluya silinerek gelir. Ýþi bitince havluyu da bir kenara atar. Sonra efendim, “ Soba da söndü mü ne? Bir bak þu sobaya.” Der. Ya da “ Ýçerisi çok sýcak oldu, sobayý kapat.” emrini verir. Arada bir, “ Bir bardak su ver.” ya da “ Çok hararet bastý. Soðuk bir þey yok mu içecek? Þöyle ayran falan.” der. Beni ayaðýnda döndürür.

Aradan biraz zaman geçer; “ Bir çay demle de, içelim.” emrini verir. Ben mutfakta ertesi günün yemeðini hazýrlama telâþýndayken, içeriden eþimin “ Bir bardak daha çay içeyim.” diyen sesi duyulur. Bu arada çalan kapýya ve telefona bakma görevi yine benimdir. Çünkü eþim televizyon seyrediyordur. Ýzlediði programý býrakamaz. Ayrýca çocuklarýn dersleriyle ilgilenmek, yine benim görevimdir.”

Bir kadýn eþinden saygý görmüyorsa, eþi tarafýndan kendisine deðer verilmiyorsa, bu kadýn toplumdan ne bekleyebilir? Kendisine en yakýn olan kiþi, hayat arkadaþý böyle yaparsa, toplum ona ne yapmaz ki! Her þeyden önce erkeklerin, eþlerine gereken saygýyý, sevgiyi, deðeri göstermeleri gerekir. Ýlk eðitimi aileden alan (erkek) çocuk, evde annesine verilen deðer kadar kadýna deðer verecek; ileride eþine, babasýnýn annesine davrandýðý gibi davranacak, böylece kadýn, ailede gördüðü deðer kadar toplumdan deðer görecektir.

Yýllar önceydi. O zamanlar henüz üç-dört yaþýnda olan kýzýmla beraber bir bayram törenine gidiyorduk (19 Mayýs Atatürk’ü Anma Ve Gençlik Ve Spor Bayramý). Kýzýma bayrak ve balon almak üzere bir bakkala girdim. Kýzýmýn saçlarý kýsaydý. Üzerinde de þort vardý. Ýlk bakýþta erkek çocuðu görüntüsü veriyor olabilirdi. Bakkalda gördüðüm bir teyze, kýzýma bakýp bana sordu: “ Hocaným, oðlan mý? ” Teyzeye “ Hayýr teyze, kýz.” dedim. Üzgün ifadeyle aklý sýra beni teselli etti: “ Olsun. Ne yapacaksýn? Allah’ýn verdiði þey.” Yani teyze þunu demek istiyordu: Oðlan olsaydý iyiydi ama, kýz olmuþ. Elden ne gelir? Atsan atýlmaz, satsan satýlmaz.

Zaten bu sözlere alýþmýþtým. Görenler önce çocuðumun kýz mý, erkek mi olduðunu soruyorlar; “ kýz ” deyince de ,” Olsun, Allah belki bir de oðlan verir.” diyorlardý. (Oradaki “olsun” kelimesi, “üzülme” anlamýna geliyor.) Ya da “ Ýkinciyi düþünmüyor musun? Belki oðlan olur.” diyorlardý. Yýllarca hep baþkalarýnýn öðütlerini dinledim. Kýzýmý görenler, bir çocuk daha düþünmem gerektiðini, belki oðlan olabileceðini söylediler. Ya da kýzýma bakýp, sonra bana dönüp, “Oðlan yok mu?” diye sordular hep. Ýllâ ki bir oðlunuz olmalý... Ýþte toplumumuzda kýz çocuklarýna verilen deðer.

Ýþin daha da acýklý yaný var: “ Kýz ” deyince , insanýn içi –cýz- edermiþ. “Oðlan” deyince de insanýn aðzý dolarmýþ. Ýnsanýn gülesi geliyor. Hatta bazý beddualarýmýz bile bu konu ile ilgilidir. Bir veya iki kýzý olan birine kýzan birisi, ona þöyle beddua eder: “Allah oðlan yüzü göstermesin. Oðlan yüzünü ellerde görsün inþallah.”.............. Demek ki bana da bir beddua eden oldu. Çünkü Allah bana oðlan deðil, kýz evlât verdi. Ve ben oðlan çocuðunu ellerde gördüm(!). Kýz çocuðuna bu anlayýþla yaklaþan bir toplumdan, kadýna deðer vermesi beklenebilir mi?....


Toplumumuzda erkek çocuk istenmesinin nedeni, anne- babalarýn gelecekte kendilerini emniyete almak istemesinden kaynaklanýyor bana göre. Erkek çocuklarýný bir hayat sigortasý olarak görüyorlar. Çünkü kýz çocuðu, zamaný gelince evlenip gidecek, oysa erkek çocuðu evde kalacak, eve bir gelin getirerek, hem kendisi, hem eþi, anne-babanýn hizmetinde olacak. Demek ki; toplum olarak bencil davranýyor, kendimizi güvence altýna almak için erkek çocuk istiyoruz...........( Bu devirde erkek çocuk da baba evinde kalmýyor artýk. )

Erkek çocuklarýmýzýn cinselliðini ön plana çýkarýyoruz. Basit bir sünnet olayýný, bir þölene çeviriyoruz. Buna baðlý olarak da, erkek çocuklarýmýzýn,kendilerini kýz çocuklarýmýzdan üstün görmesine, kiþilikleriyle deðil, cinsiyetleriyle övünmelerine zemin hazýrlýyoruz....Oðlanlarýmýzýn kýzlarla gezip tozmasýný böbürlenerek anlatýyor; ama kýzýmýzýn bir erkek arkadaþý varsa, bundan utanýyoruz. Söylemeye çekiniyoruz. Peki, kýzlarýn duygularýnýn hiç mi önemi yok?....Ýþte toplumumuzun kýzlarýmýza ve kadýnlarýmýza verdiði deðer.

Bir de kadýnlarý ve kýzlarý aþaðýlayýcý sözler vardýr:
“ Kýzýný dövmeyen dizini döver.
(Oðlaný dövmek için telkin eden bir söz yok.)
“ Kadýnýn saçý uzun, aklý kýsadýr.
( Bu sözü, kadýnlarýn erkeklerden daha baþarýlý olacaðýndan korkan erkeklerin, kadýnýn çalýþmasýný engellemek amacýyla söylediklerinden eminim. Ayrýca eðer akýl saçla ters orantýlý olsaydý, tarama özürlüler dünyanýn en akýllý insanlarý olurlardý.)
“Kýzý kendi bildiðine býrakýrsan, ya davulcuya gider,
ya zurnacýya.” ( Demek ki, erkek çocuklarýný kendi bildiðine býrakmakta hiç sakýnca yok. )
Durun, daha bitmedi: ” Kadýn þeytandan üç gün önce dünyaya gelmiþtir.” Maazallah , eðer üç gün sonra dünyaya gelseydik, þeytan olacaktýk. Kýt kurtarmýþýz, çok þanslýyýz(!).
Ýþte diðerleri:
“ Elinin hamuruyla, erkeðin iþine karýþma.”
“ Avratýn sözü avrata geçer.”
“ Kadýna, çocuða, sarhoþa sýrrýný açma.”
" Kadýnýn sýrtýndan sopayý, karnýndan sýpayý eksik etme."
“ Kadýnýn kazdýðý kuyudan su çýkmaz.”
“ Kadýnýn þerrinden Allah’a sýðýnmalý.”
“ Kadýnýn yüklediði göç, þuraya varmaz.”
“ Oðlan doðuran öðünsün, kýz doðuran dövünsün.”
“ Kadýnýn þamdaný altýn olsa, mumu diken erkektir.”
“ Kadýný sýrdaþ eden, tellal aramaz.”
“ Kýzý kýz gerek, çenesini kýr gerek.”

Kadýnlarýn nasýl aþaðýlandýðýný anlýyorsunuz, deðil mi? Çok kiþi bu sözlerin atasözü olduðunu sanýr. Oysa ki bunlar atasözü falan deðildir. Eflatun Cem Güney bu sözleri “ çürük çarýk sözler” diye tanýmlar, Folklör Ve Halk Edebiyatý adlý kitabýnda. Bu sözlerin öðüt vermediðini, her birinin kinayeli olduðunu belirtir. Ama bizler, bu sözleri atasözü gibi kullanýyoruz ne yazýk....

Birkaç tane çürük çarýk söz ( E.C.Güney’in ifadesiyle ) daha söyleyeyim: Sözünde durmayan, döneklik yapan erkeklere de “ Kancýklýk etme “ derler. (Yani kadýn gibi olma.) Ama bir kadýn doðru sözlü ise, “erkek gibi” diyerek onu, -kendilerine göre - onurlandýrýrlar. Sanki doðru sözlü olmak erkeklere mahsusmuþ gibi. Eþini aldatan erkeði kýnamazlar. Bu yaptýðýnýn; ” Erkek için el kýnasý ” olduðunu, hatta “ erkekliðin þanýndan ” olduðunu söylerler. Onun adý kaçamaktýr, çapkýnlýktýr. Sanki küçük çocuklarýn tatlý yaramazlýklarý gibi. Eðer kadýn yaparsa ona, maalesef yazamayacaðým bir argo kelimeyi uygun görürler. Erkek için el kýnasý olan, kadýn için “ Yüz karasý ” oluverir. Peki, erkeklerin eþlerini aldatmasý veya çapkýnlýðý normal diyelim. Üçüncü bir cinsiyet olmadýðýna göre , erkek bu çapkýnlýk macerasýný kiminle yaþayacak? Yine bir kadýnla. O halde, erkeðin eþini aldatmasýný normal görenler, kadýnýn da kocasýný aldatmasýný normal görecekler. Ya da, kadýnýn yaþamasýný normal görmedikleri gönül macerasýný, erkeklere de yakýþtýramayacaklar. Bunun baþka türlü bir açýklamasý olamaz.

Bir gün otobüsle Bolu’dan Mudurnu’ya geliyorum. Bolu’nun hemen çýkýþýnda bir bebek aðlamaya baþladý. Dakikalarca susmak bilmedi. Anne bebeðe su veriyor susmuyor, mama veriyor susmuyor, kucaðýnda sallýyor susmuyor. Yerimden bebekle anneyi izliyorum. Kadýncaðýz sýkýntýdan terlemiþ. Yolcularýn, çocuðun aðlamasýndan rahatsýzlýk duyup duymadýklarýný anlamak için, mahçup bir ifadeyle yolculara bakýyor arada bir. Kadýnýn yanýnda bir erkek oturuyor. Þöyle arada bir baþýný çevirip, bebekle anneye bakýyor. Sonra tesbihini çekmeye devam ediyor. Yanýmdakilere o erkeðin, kadýnýn eþi olup olmadýðýný sordum. Eþi olduðunu öðrenince þaþýrdým. Çocuðuna ve eþine karþý nasýl böyle kayýtsýz kalabildiðine anlam veremedim.

Bir erkek olarak çocuðuyla ilgilenmenin, otobüsü dolduran onca insanýn içinde karýsýna yardýmcý olmanýn ayýp olduðunu düþünüyor demek ki. Öyle ya, çocuða bakmak kadýnýn iþi. Yerimden kalktým. Hiç olmazsa bir eþarba, ne bileyim o anda elime geçirebileceðimiz bir þeyle bebeði sallayalým diye düþündüm. Anneye yardýmcý olmak istedim. Yanýmdaki arkadaþým kolumdan çekip, yerime oturttu beni. “ Boþ ver. Nene gerek?” diyerek.

Bu durumlarda her zaman yalnýz kalýrým zaten. Herkes yaþadýðýmýz olumsuzluklara öyle alýþmýþ veya alýþtýrýlmýþ ki, kimse bunlardan rahatsýzlýk duymuyor. Siz rahatsýzlýk duyduðunuz için, neredeyse kendinizi suçlu bile hissediyorsunuz. Zaten çevrenizdeki birçok kiþi sizi ayýplar, yanlýþlardan rahatsýzlýk duyduðunuz için. Hele bir de alýþýlagelmiþ yanlýþýn doðrusunu yapmaya kalkarsanýz, size çýkýþýrlar. Ya da içlerinden; “Sana kadar kimse yok mu? Eski köye yeni âdet mi getireceksin?” diye homurdanýrlar.

Çoðumuz , daha iyi olmak, bazý yanlýþlýklarý düzeltmek için bir arayýþ içinde bile deðiliz. Sadece bekleyiþ içindeyiz. Bir gün sihirli bir elin gelip, bu olumsuzluklara dokunuvermesiyle düzeleceði günü bekler gibiyiz. Ama boþuna bekleyecek hiç vaktimiz yok aslýnda...Velhasýl o bebek dakikalarca aðladý durdu otobüste. Zavallý kadýn, neden sonra susturmayý baþardý. Kocasý ise, tesbihini çekmeye devam etti. Hiç oralý bile olmadý. Ýþte, erkeðin karýsýna verdiði deðer.

Bu ve buna benzer onlarca örnek yaþadým. Biz kadýnlar bir teslimiyet içindeyiz. Davul boynumuzda, ama tokmaðý hep baþkalarýnýn elinde. Kendi baþýmýzý kendimiz baþkalarýna vermiþiz. Ya da baþýmýzý eðmiþiz. Biz eðildiðimiz müddetçe, daha çok kiþiyi sýrtýmýzda taþýmaya devam ederiz. Önce, hiç kimseyi sýrtýmýzda taþýmak zorunda olmadýðýmýzý öðrenmemiz gerek....

Bilmem anlatabildim mi, kadýnlara verilecek haklarýn biz kadýnlar tarafýndan alýnacaðýna neden hiç ama hiç inanmadýðýmý? Kadýnlarýn her þeyden önce, haklarýný aramayý, var olan haklarýný kullanmayý, daha da önemlisi kendilerine saygý duymayý öðrenmeleri gerek. Kendilerine saygý duymayanlar; baþkalarýndan kendilerine saygý duymasýný bekleyemezler. Hatta eþlerinden bile. Beklemeye de haklarý olamaz. Hak istemeyen kadýna , kimse hak falan vermez. Hak verilmez, alýnýr. Boþuna mý demiþ atalarýmýz “Aðlamayan çocuða meme vermezler.” diye! ..........Evet! Biz kadýnlar önce aðlamayý öðrenmemiz gerek.



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Selam
Gönderen: bee / Ýstanbul/
9 Haziran 2004
Merhabalar Kamuran Haným, aydýn olmak için bilmek yetmez, aydýnlatmak gerek, siz de üzerinize düþeni yapýyorsunuz. Hepimiz yapmalýyýz. Her ahval ve þeraitte:) . Ve ben bu sorunlar hakkýnda yazmanýn nafile olduðunu düþünmüyorum çünkü aydýnlanma zihinde baþlar. Bunun için küçük bir kývýlcým yeter. Ýþte bu yüzden sürekli anlatmak gerek, yazarak, ya da sözle. Elinize saðlýk... sevgiler&saygýlar bee

:: KADIN OLMAK NEDIR?
Gönderen: Nuray Lale / Bielefeld/Almanya
26 Eylül 2003
Sevgili Kamuran, Güzel yazýný okuduktan sonra, kadýn haklarýný savunduðun için sana ilk önce teþekkür dileklerimi sunuyorum. Bir gün Üniverstede bir öðrtmenimle dünyada en çok ezilen halklar kimlerdlr? konusunu tartýþýyorduk. Bana öðretmenim þu cevabý verdi: 'Kýzýlderililer, zenciler, Kürtler ve Kadýnlar... Dünyanýn en çok ezilen milletlerinden biri kadýnlar olduðundan, onlarý ne kadar savunursak, savunalým, bu mekanizma öyle kolay yýkýlmaz. Nasýl ki savaþlar kafada baþlýyorsa, devrimler de ilk önce kafalarda baþlarlar. Baþkaldýran kadýnlar, ne yazýk ki hemen 'Feminist' damgasý yiyorlar. Biraz topluma yön vermeye çalýþan kadýnlarý hemen toplum rencide etmenin yollarýný arýyor. Zor bir iþ, sevgili Kamuran, ezilen insanlara el uzatmak... Ýnsan kendi çapýnda karþý koymaya çalýþsa da, ezilen insanlar uyanmadýkça, ne kadar çabalarsanýz, çabalayýn, birþey deðiþmez, kafalarda... Türk Toplumu 'Patriarchal' bir toplumdur, o toplumda erkeðin sözü geçer... Kadýn hor görüldüðü sürece gerçek anlamda 'Kadýn' olamaz. Çaðýmýzda 'Eþitlik, Kardeþlik, Baðýmsýzlýk' ilkeleri için savaþanlarý artýk kimse takmýyor. Çünkü sistem bu olgulara ters iþliyor. Hele de düþünen bir kadýna rastlarlarsa, onu aþaðýlamanýn bir yýðýn planý yapýlýyor. Bir kadýnýn eðitim seviyesi ne denli yüksek olursa, o denli zorlaþýr hayat þartlarý. Birazdan sayfaya baþarýlý Türk kadýnlarý ve Dramlarý yazýmý ekleyeceðim, dilerseniz bir bakýn... KADIN OLMAK EZILMEK DEÐÝLDÝR... FIKRI HÜR, VICDANI HÜR, DUYGULARI HÜR KADIN OLMAK LAZIMDIR... Sevgilerimle Nuray Lale Eðitim ve saðlýk Bilimcisi

:: Batý Yakasýnda Yeni Bir Þey Yok!
Gönderen: Emin Kaplan / Ýstanbul
19 Eylül 2003
Yazdýklarýnýzý ilgiyle okudum. Fakat yeni birþey bulamadým. Türkiye'de sorunlar üzerine fazlasýyla konuþuluyor zaten. Sizin yazýnýz da olan durumdan fazlasýný anlatmýyor. Toplumumuzun Kadýna Verdiði Deðer konulu bu yazýnýn yerine, Türkiye'de Kadýn Ýçin Yapýlmasý Gerekenler'i yazsaydýnýz daha iyi olurdu bence. Bir kadýný kadýndan daha iyi kimse anlayamaz ve bu sorun için söylenmesi gerekenleri kadýnlar dile getirmeli diye düþünüyorum. Gerçi Türkiye gibi en temel insan haklarýnýn bile zaman zaman rahatlýkla çiðnendiði bir ülkede, bunun bir alt kolu olan Kadýn Haklarý için kýsa vadede nasýl çözüm bulunur? Sabýrlý olmak lazým. Sorunu ortaya koymaktan çok çözüm üretmek lazým diye düþünüyorum.

:: harika bir konu
Gönderen: Orkide / Ýstanbul
18 Eylül 2003
Kâmuran Abla, yine ne güzel bir konuyu ele almýþsýn..Ve ne yazýk ki, diyorum ne yazýk ki çok haklýsýn..! Lütfen susma, yüreðimle yanýndayým yine..! Saygý ve sevgilerimle

:: Yine çok güzeldi...
Gönderen: Serpil Yüzlü / Bartýn
18 Eylül 2003
Merhaba Kâmuran abla, Çok önemli bir konuya deðinmiþsiniz. Ne yazýk ki, yazdýklarýnýzda baþtan sona kadar haklýsýnýz. Öncelikle kafa yapýlarýmýzýn deðiþmesi gerekiyor herhalde. Ve bu deðiþimi -belirttiðiniz gibi- gerçekten istememiz. Görünen o ki, bu uzun ve zorlu maratonu koþmaya hazýr deðiliz hiçbirimiz...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn kesinlikle karþýyým! kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kâmuran Esen Shov (!)
Kitap, Sehpa Olarak Nasýl Kullanýlýr!
Þarký Sözü Yazarý Olmaya Karar Verdim
Bir Köþe Yazarýnýn Özellikleri
Bir Erkeðin Birkaç Eþinden Biri Olmak
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüðü / Ne Günah, Ne Günah Deðil?
Erkekler Þalvar ve Cüppe Giysin
Rtük'ün Saçmalýklarý
Moraliniz mi Bozuk?o Halde Gazete Okuyun!
Hay Sizin Dilinize Deve Dikeni Batsýn Ýnþallah!

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Atatürk'ü Anlatabilmek
Kütüphanelerimizin Hazin Durumu
Ahilik ve Düþündürdükleri
Evli Çiftler Nasýl Piknik Yapar
Bir Ýzedebiyat Yýllýðý Alýr Mýydýnýz?
Dünya Kadýnlar Günü
Alanya'da Turizm Suratýmda Nasýl Patladý!
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüðü / Güle Güle 2014
Yaþadýðýmýz Ama Artýk Alýþtýðýmýz Garip Olaylar
Dün Gece Bir Rüya Gördüm - Oy Arttýrma Taktikleri Kursu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Dönüþü Olmayan Gidiþ [Þiir]
Seni Özlemenin Kitabýný Yazabilirim [Þiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Þiir]
Ýþte Gidiyorsun [Þiir]
Gelseydin Eðer [Þiir]
Ne Zaman Seni Düþünsem [Þiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Þiir]
Çek Beni Ýçine Bir Nefeste [Þiir]
Sýðýnacaðým Baþka Yürek Yok [Þiir]
Uykularýnda Sev Beni [Þiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdýklarýmý okuyucularla paylaþmak amacýyla buraya gönderiyorum. Yýllardýr, yerel bir gazeteye haftalýk köþe yazýyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalýþýyorum. Yayýmlanmýþ Kitaplarým: -Þiirlerle Öyküler - þiir / Milli Eðitim Bakanlýðý Öðretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumaðý - þiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlýðý Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalým Uðurcuðum- deneme , aný / --Senfoni Yayýnlarý ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüðü - Baskýya hazýrlanýyor

Etkilendiði Yazarlar:
Okuduðum her yazardan veya yazýdan etkilenirim. Bende bir etki býrakmayacak, herhangi bir þey öðretmeyecek bir yazý düþünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.