Aðlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Sawnhall, Liando ve Kaimeld tünelin çýkýþýnda geniþ ve ýþýksýz bir alanla karþýlaþtýlar. Büyücü yamaðý, asasýnýn ýþýðýyla etrafý gezmek babýnda dolaþmak için adým attý. Duvarlara yaklaþtýkça meþalelerin olduðunu gördü. Diðerlerine de iþaret etti ve üçlü onlarý bir þekilde yakarak bulunduklarý yeri araþtýrmaya koyuldular. Ateþin ýþýðý bir nebze olsun karanlýðý kovuyordu. “Tüneldeyken duyduðumuz seslerin sahipleri ejderha mýydý sizce,” dedi elf “Belki… Hiç duymadýðýmýz bir dil ve çatallanmýþ konuþma tarzý. Ýyi de gördüðüm kadarýyla burasý geniþ te olsa onlarýn sýðabileceði giriþ ya da çýkýþ yok,” “Zaten öyle olsa þimdiye kadar buradan kurtulmuþtuk,” diye cevabý yapýþtýrdý Sawnhall, tünele yakýn giriþe bakan ilk kolona dokunurken. “Bence þekil deðiþtirmiþlerdir. Buralarda bir yerdeki kapýlardan girip çýkmýþlardýr. Alanda gerçek þekillerinde konuþurken, giderken de bizim gibi cýlýz bir forma dönmüþlerdir,” dedi Kaimeld duvarlarýn yakýnýnda yürümeye devam ederken. Sawnhall, ateþin ýþýðýnda dokunduðu kolonun doðrultusunda ilerledi ve giriþ yaptýklarý yöne yakýn duvardaki kýsýmda yukarýya doðru çýkan merdiveni fark etti. Oradan çýkarken; “Tamam, dediðin gibi olsun da ben kapý falan görmüyorum. Þu an taþtan yapýlmýþ yedi sekiz basamaktan oluþmuþ bir merdivendeyim. Siz ne yapýyorsunuz,” “Ben de ortadaki kalýn kolonun ardýndan gelen öndeki gibi ondan daha ince olanýnýn duvara baðlantýsý dar ve kýsa yoldayým. Buranýn ortasýnda bir kapak var ve aþaðýya doðru inen kýsa sütunun içinde yine ayný yöne giden o kýsma perçinlenmiþ demir merdiven var,” “Aynen, benim bulunduðum giriþte de benzeri var. Ayrýca bu yolun kolon baðlantýsýna varmadan bir düzlem olduðu görülüyor. Sað ve soldaki duvarlardan da bu sütuna tutturulan yollarla beraber ortada yarým çember þeklinde bir platform var,” “Söylediklerinin týpkýsý benim kolonun olduðu yerde de var,” dedi elf “Giriþteki sütunun üstteki platforma ulaþmasý adýna bir kez dönen sarmal merdivendeyim. Buradaki i yarým çember sahanlýk da aþaðýdaki ile ayný þekilde yapýlmýþ. Yukarý baktýkça böyle devam ediyor, ateþin ýþýðýnýn izin verdiði kadarýyla sonu görünmüyor gibi, ki elimdeki de sönmeye yüz tutmuþ durumda,” “Aynen! Benzer þekilde devam edip gidiyor burasý da, ben de senin gibi iniyorum,” Kaimeld ise bütün yönlerdeki duvarlarý tek tek yoklamýþ, araþtýrmýþ ancak kapýya benzer hiç bir þeye rast gelmemiþti. Alanýn ortasýndaki sonu yokmuþ gibi görünen oldukça kalýn kolona doðru yaklaþýrken Sawnhall da duvarlarýn köþesinde bulunan dört tane hemen hemen kareye yakýn iki normal insan boyu yükseklikteki yere ulaþmak için baðlantý merdivenlerini kullanýyordu. Elf de Kaimeldin yanýndaydý. Demirci köþedeki bir nevi basamaðýn üstünde iken duvara dokunacaðý sýrada büyücünün sesi geldi.“Sawnhall, bizim yanýmýza gel. Ortadaki sütunda kazýnmýþ bazý iþaretler var.” Üçlü, kolonun yanýnda birbirlerine bakarken yüzlerinin bir kýsmý -ellerindeki meþalelerin inayetinde- aydýnlýkta bir diðeri karanlýkla yýkanýrken ‘çýkýþ yok’ cümlesi aralarýnda süzülüyordu. Bulunduklarý yerde biri önde biri arkada ayný kalýnlýkta kolon, onlarla birleþmeyi saðlayan duvarlara bir nevi yapýþmýþ yollar, iki sütunda da üçer tane baðlantý yolu vardý. Onlarýn hepsinin ortasýnda bulunan kapaktan aþaðýya inen kýsa sütunlar görünüyordu. Bu yollar kolonlara baðlanarak yarým çember þeklinde platform oluþuyordu önde de arkada da. Yukarý bakýldýðýnda bu düzenleme kendini tekrar edip sonu yokmuþ gibi tepeye yükseliyordu. Bulunduklarý alanýn yukarýsý var olan ýþýðýn yardýmýyla da olsa da seçilemiyordu. Onlar kolonun üç tarafýndaki kazýnmýþ þekillere bakarken Sawnhall da yanlarýna doðru geliyordu. “Ne oldu?” “Merkezdeki ana kolonun üç tarafýnda bazý çözemediðimiz þekiller var. Sanki-” “Dur! Hançer de titreme var,” diyerek þu an alalade görünen kýlýfý çýkardý. Silahýn üzerine asanýn büyülü ýþýðý gelince yeniden dýþý çözündü ve kristallerle yazýlarý ortaya çýkardý. Hançerin ucundaki mavi ýþýltýlarýn yansýmasý aralarýnda boþluk olarak kolonun bulunduklarý yerinde çember oluþturan kazýnmýþ þekillerin ,kendilerine bakan kýsýmdakilerinin üstüne gelince onlar iyice belirginleþti. Sapýndaki kristaller oyulmuþlarýn birer birer þekline bürünmeye baþladý. Ýlk þekil bir kýlýçtý ve mavi kristaller hareketlenerek silahýn formuna yakýn bir biçim aldýðýnda üç taraftaki bütün kýlýç kazýntýlarý sütunun içine doðru kat ederek orada birleþti. Yol arkadaþlarý, açýlan yollara þaþkýnlýkla bakarak kolonun ortasýnda küçük bir boþluk olduðunu gördüler. Üç katmanlý kýlýç birleþimini tamamladýktan sonra o aralýktan aþaðýya düþtü. Hançerdeki kristaller fal taþý gibi açýlmýþ gözlerle izleyenlerin eþliðinde sahneye bu sefer ikincisi olan baltayý çýkarýp formuna döndü. Üç taraftaki baltalarda týpký kýlýç gibi içe kat ederek orada üç katmanlý olarak birleþip önceki gibi tabana indi. Diðer oyuncular ise kalkan, ejderha pulu, kendisi gibi hançer ve bir asaydý. Bunlar da ayný gösteriyi sergileyip boþlukta bütünleþip üç katlý ya da katmanlý hale gelerek aþaðýya kendilerini býraktýlar. Kolonda, içe doðru bölünmüþ yollar oluþtu. Nesnelerin tamamý alta ulaþtýðýnda hançerdeki kristaller kapý þekline döndü. Sawnhall ne olduðunu diðerleri gibi anlamasa da kulp yerindeki kristale dokununca sütunun bulunduklarý kýsmýnda bir yer açýldý. Oradan baktýklarýnda kenarý metal bir merdivenle tutturulmuþ deliði görüp hiç vakit kaybetmeden indiklerinde, silahlarýn yerde durduðu, oda gibi bir bölmede olduklarýný anladýlar. Kýlýç ve hançeri elf, balta ve kalkaný insan, asa ve siyah renkli ejderha pulunu da diðeri aldý. Bulunduklarý yerin köþesindeki kapýyý açtýlar ve yukarýya doðru sarmallar çizen merdivenlerden sonra girdikleri maðaranýn çýkýþýný buldular. Önlerinde yoðun aðaçlarla örülmüþ gibi görünen bir orman vardý. “Tünellerden sonra ormaný mý görüyorduk daha da yol var mýydý? Biz þimdi doðu da mýyýz? Arkadaþýnýn anlattýðý mý bu? Bizim yaþadýklarýmýz neydi dostum, bizi neye bulaþtýrdýn?” diye soru yaðmuruna maruz býraktý Sawnhall, arkadaþýný “Al benden de o kadar,” “Hiç bir fikrim yok! Kafam tamamýyla karýþtý. Bu yaþadýklarýmýz gerçek miydi ki taþýdýklarýmýz asýl boyutlarýnda ve maddesel gerçi de. Bu gördüðümüz gideceðimiz yer mi, içinde bizi bekleyen var mý hiç bilmiyorum?” Üçü de sorgulayýcý gözlerle önlerinde görünen yola, ormana bakýyordu. Nitekim yapacaklarý bir þey yoktu bu maceraya baþlamýþlardý bir kere. Onlar yaklaþtýkça aðaç topluluklarýna, içlerinde garip bir his doðmaya baþladý. Bir çok tür aðaca ev sahipliði yapýyordu orman. Ýnce yapraklýlarýndan kalýnlara, girintili çýkýntýlý olanlarýndan düz olanlarýna, alçak dallýlarýndan yüksek olanlara, geniþ gövdelilerden incelere, uzunluklarý yüksek olanlarýndan düþüklere, genç olanlarýndan yýllanmýþlara vs… þeklinde çeþitler vardý. Ormanýn baþlangýcýnda duruyorlar ve iki taraflý sýk þekilde daðýlmýþ aðaçlarýn arasýndalardý. Onlarýn bulunduðu zeminde çürümüþ çalýlarla doluydu. Ortama uzaklardan yavaþ yavaþ sýzan sisin görüntüsü bakýþlarýnýn mesafesine girdi. Yol arkadaþlarý sahip olduklarý yeni silahlarýný incelerken Kaimeldin, kenarlarý girintili çýkýntýlý gri renkte asasýnýn tepesindeki çift taraflý pençelerin sivri uçlarý yarým çember þeklinde ona dokunuyordu. Uzaktan bakýnca sanki þeklen olmasa da biçim olarak iki göz boþluðuna benziyordu. Elindeki pul ise siyah renkteydi. Sawnhall, üç katmanlý baltasýna bakarken sað taraflarýndan bir mýrýltý duyuldu. Yönlerini o tarafa çevirdiklerinde gövdesi geniþ sanki yapraklarý küf rengine dönmüþ yeþillikte olan aðacýn dalýnda üstünde kirli ve sökük açýk kahve renginde bir giysi olan, ayaklarý çýplak bir þekilde sallanan, kýsa, küt soluk sarý saçlý bir insan çocuðu fýsýldýyordu. “Teni, elzem soðukla titreyen bir gece, korkunun koynunda çaresiz bakýþlarýyla yatýyordu. Lime lime bedeninin sarsýlýþý sadakati unutulmuþ dost gibi olan hislerini barýndýrýrken dehþetin kesif çýðlýklarýna koynundaki gecenin kanlý yaþlarý sarýlýyor ve yüzü, mutluluðu satýlýk eskici hatýrasýna dönüyordu.” þeklinde Üçlü bu berbat sözlere kulak kesilmiþken ve söylenirken sol taraflarýndan bir diþi insanýn çýðlýklarý hayýflanmalarýný sona erdirdi. Onlar sese doðru hýzlýca giderken dönüp baksalardý artýk daldaki çocuðun orada olmadýðýný göreceklerdi. Neyin ne olduðunu tam kavrayamadan son nefesini verecekmiþ gibi soluyan aðaçlarýn arasýndan feryat edene ulaþtýlar. Çýðlýk atan diþi, yapraklarý gri renkte üstünde cerahatli benekler bulunan bir aðaç tarafýndan sarýlmýþtý. Onlar eðilip bükülürken ve acý içinde feryat etmeye devam eden insanýn üzerindeki açýk yeþil elbisenin üst düðmeleri parçalanýrken, içinden çýkan minik böcekler onun bedeninden aþaðýya inip yerdeki çürümüþ çalý parçalarý üzerinde hareket etmeye baþladý. Yürüdükçe yaratýklarýn gövdesi ve ayaklarý büyüyüp kollarýndan ve onlardan baðýmsýz iskelet gövdelerine dönüþtü. Aðaç dallarý kollara ayrýlýrken ucube uzantýlarýyla kadýný sýkmaya devam ediyordu. Kendisi, kurtulmak için ne kadar debelense de aðacýn iskelet parmaklarýyla dolu kökleriyle týrpan gibi tutuluyordu. Yer bir anda bazýlarýnýn etlerinin sarktýðý, bazýlarýndaki gözlerin aklarýnýn alýnlarýna yapýþtýðý ve bir kaçýnda sadece kandan kararmýþ ufak parçalara ayrýlmýþ çatlak derilerin bulunduðu kuru kafalarla doldu. Kurbanýn yüzü deðiþim halinde farklý bir mahlukun simasýna doðru baþkalaþým geçirirken o bölge kanla doluyordu. Kuru kafalar böceklerden oluþmuþ gövdeleri orta kýsým niyetine baþlarýyla bütünleþtirip aðacýn köklerini parmaklarý babýnda birleþtirip dallarýný da ayaklarý yerine koyup doðruldu. Kadýndan bozma yaratýðýn dolgun vücudu deðiþip elbiseleri de ufak parçalara ayrýlýp atýldý. Kumaþ paçavralarý oluþan iskeletlerin kemiklerine yapýþýrken gitgide büyüyüp yayýlarak onlarýn derilerini oluþturdu. Ne idiðü belirsizin bedeni çorak topraklar misali çatladýktan sonra aralarýna kokuþmuþ aðacýn gövdesinin içinden gelen iðrenç görünen bir sývý doldu. Onun dudaklarý ve çatlak teni lapa olup dökülürken bu kötü kokulu akýþkan madde kuru kafalara ulaþýp oradan bütün bedenlerine yayýldý. Çok kýsa bir sürede gerçekleþen korkunç ve neye benzedikleri belli olmayan oluþumlarý izleyenler adeta donakalmýþtý. Sanki tokat gibi çarpan rüzgarýn uðultusu onlara ‘uyanýn’ diyordu. Nitekim iskeletler ucube parmaklarýndan keskin týrnaklarýný ayný anda fýrlattý. Çaðrýyý duyan ve kulak veren yol arkadaþlarýndan Sawnhall, üç katmanlý kalkaný kaldýrdý ve onlar üçe ayrýlýp havada önlerini kapatarak atýlanlardan ve gönderilmeye devam edenlerden hepsini korudu. Demirci hemen akabinde üç katmanlý baltasýný ortaya çýkarýp karþýlarýndakilere atýnca üçe ayrýlan nesneler iskeletlerin kafalarýný, gövdelerini ve bacaklarýný oldukça seri bir biçimde dolaþarak kesti, parçaladý ve görevini yaptýktan sonra insanýn ellerine tek parça olarak geri döndü. Ardýndan Liando, üç katmanlý ve keskin kýlýcýyla tarumar olanlarý en küçük ayrýntýsýna kadar biçti. Kendilerine gelen üçlü, birbirlerine ‘bunlarda ne’ þeklinde þaþkýn bakýþlar attý. Hiç vakit kaybetmeden oradan ayrýldýlar. Giderken onlarý takip eden kalan sivri parmaklar tamamýyla parçalandý. Onlar geldikleri yola ulaþtýklarýnda oluþumlarýn hepsi eriyip, sývýlaþýp topraða karýþtý. Maceracýlar ne konuþacaklarýný bilemez bir halde, yolda gözlerinde filizlenip bakýþlarýndan meyve veren endiþeyle karýþýk korkuyla ilerlemeye gayret ederken sis ormaný daha da sarýp tümüne yayýlmaya çalýþýyordu. Adýmlarýnýn sesleri daha fazla uzaklaþmadan silahlarý ellerinde dikkatli gözlerle etrafý dinlerken önlerinden biri gelmekteydi. ”Bu ürpertici ormanda diþi bir elf, ne kadar ilginç,” diye fýsýldadý demirci diðerlerine. Sözü edilen yol arkadaþlarýna doðru yakýnlaþýrken üçlü hazýr durumda önlerindeki sahne ne ise ona uyum saðlamaya kararlý bir þekilde bekliyorlardý. Karþýdan onlara doðru gelmekte olan saçlarý altýn sarýsý, omuzlarýndan aþaðýya doðru salýnan, ince yapýlý ve uzun boylu olan üzerinde donuk yeþil renkte bedenini saran elbisesi ile gülümseyerek narin ellerini uzatacak kadar yakýnlaþmýþtý. Önceki tuhaf olaydan dolayý þüphe içinde kalýp o þekilde davranýþ sergileyen arkadaþlar, yaklaþmasýyla paralel geri çekildi. “Bu tuhaf ormanda güzel bir elf kýzýnýn ne iþi olabilir. Arkadaþlar, hazýr olun,” diye diðer ikisini fýsýltýyla uyardý Kaimeld. Nitekim gelen ’ merhaba’ þeklini ellerinden çýkan sivri uzantýlarla onlara ifade etti. Teyakkuz halindeki elf kýlýcýyla kendilerine doðru gelenleri kesip biçerek karþýladý. Sawnhall elinde baltasýyla saldýrýya geçerek elbiseleri yýrtýlýp atýlýp tüylü derisini ortaya çýkaran ve yüzü de deðiþen ‘konuk’, darbeleri kollarýna ve bacaklarýna yemekten kurtulamadý. Ancak uzuvlar ne kadar kesilirse kesilsin tekrar yenilenip yaratýðý ayakta tutuyordu. Mücadele ettikleri mahluk, vücudunu geriye büküp asap bozucu kahkahasý eþliðinde perdeli ayaklarýný yere sabitleyip kollarýný yanlara açýp sað ve soldaki aðacý uzantýlarla tutup, yerlerinden söküp önündeki üçlüye fýrlattý. Altýnda ezilmelerini umduðu hareket ,büyücünün asasýný yere vurup tepesindeki boþ göz yuvalarýndan çýkan ýþýn demetlerinin sayesinde, onlarýn üzerinde bir kalkan oluþturmasýyla boþa çýktý .Dolayýsýyla beklediði olmadý ve aðaçlar temas edince parçalandý. Elf, hemen yayýna ok sürüp kalkanýn içinden yaratýða doðru defalarca fýrlattý. Uçlarýnýn koruyucu tabakanýn gücünü yüklenmesiyle düþmanlarýna çarptýkça, ucube bedenine sersemletici dalgalar gönderdi. Bu esnadan yararlanan maceracýlar, yaratýk kasýlmalarla mücadele ederken ayný anda keskin silahlarýyla dikkatlice doðrusal ve seri hareketlerle onu parçalara ayýrdýlar. Ufak tanelere bölünen varlýk yenilemedi ve çöplük misali yol arkadaþlarý tarafýndan kenarlara atýldý. Harcadýklarý enerjiden kaynaklý soluk almalarla ‘sýrada ne var’ þeklinde önlerine bakýyorlardý. Hareketlerine göre burasýnýn ne olduðu, kendilerinin özellikle büyücü yamaðý arkadaþlarýnýn bunu nasýl yaptýðýný ve silahlarýn nasýl bu hale geldiklerini anlamlandýrmaktan vazgeçtiler. Birbirlerine soru sorsalar bile cevaplayamayacaklardý. Onlar düþmanlarýyla savaþýrken sis ormana tamamýyla sahip oldu. Arkalarýna baktýklarýnda yoðun dumanýn elleri bunlarý karþýlarken önlerine döndüklerin de ise ikizi ayný koyulukta ‘hoþ geldiniz’ diyordu. Birbirlerine göz attýklarýnda bile görmeleri zorlanýrken korku içinde olsalar da biraz dinlenme anlamýnda sað taraftaki aðaçlardan birine yaslanmak için harekete geçtiler ancak tonu aðýr ayak sesleri sisin içinden onlara doðru hücum ediyordu. Kenarda durup beklerken pusun içinden iki tane dev rast geldi kendilerine. Bahtsýz üçlü, saklanma çabasýnda bir aðacýn arkasýna gizlenmiþken kocaman burunlarýyla onlarýn kokusunu alarak korunduklarý yerin önünden onu söken iðrenç suratlý devlerin görüþ mesafesine girmiþ oldular. Hýzlýca yerlerinden hareket ederek kaçma gayretiyle ilerlerken yaratýklardan biri demirciyi yakalayýp uzaða fýrlattý. Diðeri de net görmeyen gözlerle Kaimeld ve Liandodan birini tutup atmak istedi ancak ikisi de yoðun sisin yardýmýyla bundan kaçýnarak kurtuldu. Aðacýn birinin koyu gri gövdesine bindiren Demirci, çok çaba harcamadan ayaða kalktý. Kalkanýný önünde tutarak devin birinin ayaklarýyla baltasýný defalarca buluþturdu ancak kalýn deriye çok da zarar veremedi. Koca ayaklara sahip olan ezme çabasýyla hareket ederek insana yeniden saldýrdý. Sawnhall, yana yuvarlanarak bundan sakýnabildi. Neresi olursa olsun nefes nefese derin pusta saklanarak kaçmaya çalýþtý. Diðer ikisi ise, öbür devle zor da olsa yana kaçma, ayak hareketine doðru öne, arkaya yuvarlanma, elle tutma saldýrýsýndan korunma þeklinde hýzlý hýzlý soluklarla püre olmamaya ve koca parmaklarýn içinde sýkýlmamaya çalýþýyorlardý. Devler, aðaçlarý fýrlatarak, çalýlarý ezerek, hayvanlarýn etrafa kaçmalarýna neden olarak, ufaklýklarý arayýþ içindeydi. Yine ayný rüzgarýn fýsýltýsý Kaimelde altýgen pulu ve asayý kullanmasýný arzu ediyordu. Büyücü soluk alabilse… Nitekim ormanýn içinde koyuluðun bir nevi korumasýnda saklana saklana, oradan oraya, kaça kaça düþmanlarýndan uzaklaþmýþlardý. Üçü de farklý yerlerdelerdi .Kaimeld, ejderha pulunu üçe ayýrarak ortasý açýk olacak þekilde birleþtirdi. Sonra birinin koluna bilezik takar gibi asayý içinden geçirdi. Bu þekilde yukarýya doðru attýktan sonra pullar her birinin üstünde deðnek üçe ayrýldý. Büyücü, avucunu kapattýðýnda pullar eriyerek üç asanýn tamamýnýn üstünü kapladý. Sað ve soldaki sopalar iki kanada, ortadakinin alt ucu kuyruða, orta kýsmý gövde ve ayaklara, uç kýsmý kafaya dönüþtü. Havada sisin kucaðýnda kapkara gözleri aç bir þekilde bakan simsiyah pullara sahip bir ejderha meydana geldi. Kaimeld, bu oluþaný el hareketiyle devlere gönderdi. Ejderha, orta büyüklükteydi normallerine göre ve aðaçlarla beraber devlere ateþ kustu… Ýki canavar, yeni geleni yakalamak için kollarýný savurdu ancak rakipleri kurtuldu. Bir kaç kaya fýrlattýlar fakat yine beceremediler zira taþlar eritilmiþti. Sýra kendine geldiðini düþünen simsiyah pullu olan, önce onlarý yaktý sonra da dondurdu. Hareket edemez hale gelen devleri de büyük bir keyifle elf ve insan öncekiler gibi lime lime etti. Diðeri ise ejderhayý tekrar çaðýrdýðýnda elinde asa olarak geri gelmiþti. Pullarda eski halindeydi. Üçlü tekrar yolda yorgun argýn buluþtu. Sis önlerinde biraz açýlmýþtý. Devlerin parçalarý da diðerleri gibi sývýlaþarak topraða karýþtý. Arkalarýna hiç dönmeden yoldan devam ediyorlardý. “Bu artýk adlandýramadýðým çarpýk ormanýn bizden istediði ne? Yoksa rüyada mýyýz? Büyücünün deney tabaðýnda birer böcek miyiz? Yalnýz, ejderha gerçekten iyi numaraydý.” "Bana kalýrsa dostum biz tünelde kaldýk, kurtulamadýk sanrýlar görüyoruz. " “Arkadaþlar yapacak bir þey yok! Bu lanetlenmiþ ormana girdik bir kere ,illa ki çýkýþý vardýr. Önümüzde bir nehir var,” “Sence oraya gitmek iyi bir fikir mi. Dinlemeye hayýr demem de sudan canavar falan çýkmasýn,” “Ne oldu elf. Hani cairacocas adýndaki göl hikayesini anlattýðým yaratýðý hatýrladýn mý? Ne düþünüyorsun þimdi, gerçek olabilir mi?” “Bu yaþadýklarýmýzdan sonra kuvvetli bir þekilde olmaz diyemeyeceðim,” Nehrin kenarýnda oturdular ve biraz soluklanmaya çalýþtýlar. Sawnhall ýn sýrtý aðaca atýlýp ona vurduðundan dolayý biraz acýyordu, diðerlerinde bir sorun yoktu. Yine mýrýltý duydular zira nehrin ortasýnda çýplak ayaklý ayný çocuk oturuyor ve; “Karanlýðýn koyu dokusunu yoðun sis kaplarken içinden simalarý parçalanmýþ kurumuþ yaralarla dolmuþ çarpýk ve uðursuz bakýþlarýn katliama sevk almýþ görünüþleri süzülüyordu. Soluðunda rüzgar ýlgýt ýlgýt esmiyor, kanlý bir düþ patlamasýndan yeni dönmüþ yýldýzlarýn canilikle yüklü ýþýltýlarý ise acýmasýzdý. Tavýrlarý arkadaþ canlýsý olmadýklarýný açýkça belli ediyor zalim yüzlerine yerleþen ölenlerin feryatlarý ise deliliðe çaðýrýyordu.” “Bu aðaçta oturan uðursuz çocuk deðil mi! Sustur þunu Liando!” Elf okuyla vurup sesini keseceði sýrada yumurcak çoktan tüymüþtü. Onlar asap bozan çocuða söylenirken arkalarýndaki aðaçlardan onlara doðru gelen yolcular vardý. Yýlanlar önce bir iki taneydi, sonra kendilerine üç beþ tane daha katýlýp kafile halinde sinsice týslayarak avlarýna yaklaþýyorlardý. O esnada ganimetlerinin bulunduðu yere bir kaç tane sivri uçlu ok saplandý. Kurbanlarý hemen kalkarak geriye doðru kaçarak üç tane kalkanýn ardýna saklandý. Hayvanlar yandan aðaçlara daldan dala sürünerek yol arkadaþlarýnýn yanýna daha da yakýnlaþtý. Kaimeld, nehrin karþý tarafýndan onlara doðru ok atmaya devam edenlere asasýný gönderdi. Sopa üçe ayrýldý ve birer mýzraða dönüþerek elfin attýðý oklarla beraber düþmanlarýndan üç tanesine teker teker saplandý. Liandonun hýzlýca gönderdiði oklar da bir kaçýný düþürmüþtü, arkadaþlarýnýn artýk inanarak büyücü olarak gördüðü, tekrar elini geri çekip mýzraklarý çaðýrdýðýnda üçü tekrar asaya dönüþtü. Kaimeld ardýndan yeniden gönderdi ve üçlü, mýzrak þeklinde yere düþüp sendeleyenleri de halletti. Kalan iki kiþi de nehre adým attýðý anda, Sawnhall onlarý baltasýyla karþýlayýp hizmette kusur olmaz düsturuyla bir kaç darbeyle yere yapýþtýrdý ve ikisinin kanýný nehre akýttý. Elf ise bu hengameden yararlanmaya çalýþan yýlanlarý ayný oranda keserek yolculuklarýna son verdi. Üçü de sýð olmasýna raðmen nehirde bir dalgalanma gördükleri anda karþý tarafa doðru hýzlýca sývýþtý. Onlar kaçarken bir kaç balýk, suyun yüzeyinde zýplamýþtý. Yýlanlarýn parçalarý ve ölen diðerleri de sývýlaþýp topraða karýþtý. Yol arkadaþlarý bu korkunç ormandan çýkýþý bulmak için hýzla koþuyorlardý. Arkalarýna bir an bile bakmadan nefes nefese hýrýltýlý hýrýltýlý kaçarken üstlerine kocaman bir gölge düþtü. Sis, ortadan kalkmýþ, hava biraz daha açýlmýþtý. Sawnhall, Liandoya iþaret ederek akbabaya benzeyen fazlaca þiþmanlamýþ kuþu yayýyla vurmasýný istedi. Ayný anda ormanýn çýkýþýndan onlara doðru gelen üç tane diþleri kanla lekelenmiþ, çeneleri oldukça saðlam görünen kurttan devþirme yaratýk gelmekteydi. Onlar görüþ alanlarýna girdikleri anda elf, büyücüden fevkalade numarasýný yapmasýný istedi. Asa üçe ayrýlýp önceki gibi dönüþtü ve ejderha, yol arkadaþlarýnýn pençelerinden sakýnmaya çalýþtýðý kuþla ilgilenirken elf ve insan da kýlýç ve baltayla gelenlerle alakadar olacaktý. Yerdeki mücadele de Sawnhall üzerine atlayan ve çeneleriyle yakalamaya çalýþandan ani hareketle kaçýnýp üç katmalý baltasýnýn üç katý keskinliðiyle bacaklarýný kesti. Daha sonra da hiç vakit kaybetmeden kafasýný koparttý. Elfe yardým ederek diðer ikisini de hiç yara almadan kestiler. Ejderha ise havadakini çok çaba harcamadan yakarak küle döndürdü. Üçlü artýk sýkýlmaya baþlýyordu. Ormanýn çýkýþýndan sonra gelen düz ve tozlu bir ovada ilerliyorlardý. “Çok yoruldum, bunaldým… Nereye gidiyoruz biz,” “Ýleride bir yapý var. Keskin gözlerime güvenerek söylüyorum ki kale olabilir,” “Elflerin görme yeteneklerine kesinlikle güvenirim. Hava iyice kararmýþken daha da güvenirim,” Onun haklý olduðunu yaklaþtýkça iyice anladýlar. Görünen sað ve solda iki kule ve ortalarýnda büyük bir kapý ve surlar. Kapýnýn iki yanýndaki duvarlardan saðdakinin üstünde daha önce gördükleri ve artýk sýkýldýklarý garip çocuk yine onlarý karþýlamýþtý. “Sessiz ve bir o kadar tekinsiz fýsýltýlar ormanýn patikalarýný haraca baðlamýþ, hoþ beþ etmeye çalýþan bir kaç narin ve zarif, çürük diþli, yamuk suratlý ve feryatlarý korkunç, kafataslarýný kaybetmiþlere bile kimi zaman geçit vermiyordu. Bu küçük uðursuz yollarýn halefi sisin nefret yüklü ellerinde kanlý yaralardan akan sývýyla kaplý kamçýlar korkunun koynundan koparýlmýþ gecenin tenini amansýzca yaralýyor ve onun boðuk boðuk uðultularla acý acý çýðlýk atmasýna neden oluyordu.” þeklinde de onlarý selamlayýp surlarýn arkasýna doðru kaçtý. Üçlü, bu konuda daha fazla kafa yormadan, hiç zorlanmadan kapýyý açýp kaleye girdi. Biraz iç tarafa ilerledikten sonra beklemedikleri þekilde yürüdükleri yer tabana doðru bir anda açýldý ve yere düþtüler. Kendilerini geniþ bir kafesin içinde daha doðrusu hücrenin içinde buldular. Etrafa, loþ ýþýðýn eþliðinde göz gezdirdiklerinde üç kafes daha olduðunu ve karanlýk köþelerinde hiç de hoþlarýna gitmeyecek yaratýklar bulunduðunu gördüler. Geniþ odadaki önlerindeki kafeste iki ayaklý ve kanatlarý küçük, kuyruðu oldukça uzun, dýþý pullu ýþýltýlý gözlerle onlara bakan, saðdakilerin de gereðinden fazla büyümüþ yarasanýn emici türü ve soldakinde de koyu gri renkte bir kürke sahip onlara göre biraz uzun, ayaklarý pençeli, üstünde akreplerin kol gezdiði kafasý sýrtlana benzeyen bir diðeri. “Aman ne güzel!” dedi Sawnhall ve “Yeni arkadaþlarýmýz ne kadar da sevimli ve þirin görünüyorlar.” diye devam etti býkkýn bir þekilde. Kalenin altýndaki oda baya geniþti. Nitekim çok fazla beklemediler ve parmaklýklar kaldýrýlýp duvarlar da açýlýnca kendilerini ve yeni çirkin arkadaþlarýný arena da buldular. Seyirci bir taneydi, o lanet çocuktu. Gösteri baþladý. Sawnhall’ a küçük kanatlarý olan uzun kuyruklu sürüngen düþerken, elf çirkin suratlý akrep severle eþleþirken Kaimeldde de aþýrý büyümüþ yarasa türü olan emici kaldý. Kendisine doðru ataða geçen sürüngene karþý demirci, kalkaný karþýsýndaki kuyruðunu salladýðýnda kaldýrdý. Silah üçe ayrýlarak ve ilki darbe alýrken ikincisi sürüngenin kafasýnýn arkasýnda basitçe durarak, üçüncüsü de düz bir þekilde kuyruðuna saplanarak yaratýðý yere sabitledi. Rakibi elini kapattýðýnda arkadaki kalkanla elindeki arasýnda kalan yaratýðýn kafasý arasýna sýkýþtý. Diðer elini açýp ta baltayý aldýðýnda kalkanlar ayrýlýrken insan da sürüngenin ayaklarýný kesip onu yere yatýrdý. Elf ise kendisine doðru aðzýndan akrep fýrlatýp duranýn gönderdiklerini, üç katý keskinliðindeki kýlýçlarýyla ayný sayýda bölerek parçaladý. Ona doðru yaklaþan böceklere ise oklarýnýn sivri uçlarýný batýrýp yayýyla havadakine atýyordu. Kaimeld ise fýrlattýðýnda ayrýlýp üç tane mýzraða dönüþen silahlarla yarasayý ayný sayýda yerinden yaralamasýna raðmen kanatlý aþaðý düþmüþ deðildi. Demirci, yerde kývranan sürüngeni tuhaf gülüþlerle keyifli bir þekilde baltasýyla derin derin kesiyordu. Onunla iþi bittikten sonra elfe yardým ederek hýzla gri kürklü sýrtlan kafalýya doðru ayaklarýnýn altýnda akrepleri eze eze ve ona fýrlatýlanlardan sakýna sakýna kalkanýyla üç katý sertlikte aðzýna vurdu. Elf, bu darbeden dolayý yaylýmdan kurtularak kýlýcýyla önce yaratýðýn ayaklarýný kesti ve son atýþý da arkadaþý baltasýyla kafasýný kopararak gerçekleþtirdi. En son kalan ise elfin üstüne attýðý akreplerle cebelleþirken defalarca mýzrak yemesine raðmen kanatlarýnda yaralar olmasýna raðmen yok edilmiþ deðildi. Demirci elfe iþaret ederek elinde tuttuðu kalkanlarý basamak olarak kullanmasýný ve yýrtýcýya doðru zýplamasýný iþaret etti. Liando, dediði gibi yapýp yarasanýn artýk daha da güçsüzleþmiþ kanatlarýndan birine tutundu. Havadaki gelenin aðýrlayla fazlaca aþaðýya doðru çekilerken Kaimeld, daha net bir þekilde görüþ alanýna giren varlýðýn kafasýna mýzraðý sapladý. Üçü de yere düþene çöreklendi ve onu da ortadan kaldýrdýlar. Onlarý izleyen seyirci alkýþ tutuyordu. Yol arkadaþlarý öfkeyle çocuða doðru dönüp koþarken yaratýklardan kalan parçalar da eriyip topraða karýþtý. Kovaladýklarý arenada izleyicilerin oturduklarý yerlerin arasýndaki kapýdan girip kayboldu. Onu takip edenler de ayný yere girdiler ve önlerinde tek bir masa ve üstünde de üç tane kara zýrh ve de ayný renkte miðfer vardý. Yol arkadaþlarý giydikleri yýpranmýþ, yýrtýlmýþ ve hýrpalanmýþ elbiselerden kurtularak zýrhlarý giydiler, ardýndan miðferleri de taktýlar… Sawnhall, Liando ve Kaimeld uyandý. Ejderhalarýn seslerini duyduklarý tüneldeydiler. Etraflarýnda kara renkli ve üç katlý kýlýç, hançer, balta, kalkan, asa ve ejderha pulu vardý. Üstlerinde kapkara zýrhlar ve de kafalarýnda miðferler bulunuyordu. Ayaða kalkarak þaþkýnlýkla birbirlerine baktýlar. Hemen üzerindekileri çýkarmaya çalýþtýlar ancak baþarýya ulaþamadýlar. “Bir daha bunu denemeyin. Onlarý çýkaramazsanýz zira bunlar artýk sizin gerçek deriniz,” diye zihinlerinde ayný anda bir ses duydular. “Yerdeki ormanda kullandýðýnýz size uygun olan silahlarý alýn ve tünelden ilerleyin, geçince de çýktýðýnýz geniþ alanda büyük bir kapý göreceksiniz!” diye de devam etti. Üçlü sesi duyduktan sonra korkuyla etraflarýna baktýlar. Ne kadar uðraþýrsa uðraþsýnlar zýrhlar çýkmadý. “Dediðim gibi denemeyin, ben sizin zihninizdeyim. Öncelikle yerden silahlarý alýn zira onlar da sizin zýrhýnýzdan yapýlma. Üçünüzde bilinç altýnýz da bir savaþ verdiniz. Onu düzenleyen bendim. Oradaki ormanda ve kalede öldürdüklerinizin hepsi sizin sahip olduðunuz içinizdeki bütün iyi duygular. Onlarý maddesel anlamda katlederek ruhunuzda ve kalbinizdekilerin tamamýný temizlediniz. Bundan sonra sadece kötülüðe aitsiniz. Üzerinizdekiler gerçek deriniz olan zýrhlarýnýz ve silahlarýnýz katlettiklerinizden yapýlma. Onlarýn güçlerini kullanabileceksiniz. Yani sizin iyi duygularýnýzýn yok edilip benim tarafýmdan çarpýtýlmýþ maddesel hali onlar ve o derece de kötüler.” “Sen de kimsin. Ne saçmalýyorsun. Biz-” diye devam edecekti ki kara zýrhlýlardan biri ses onu susturdu. Bomboþ alanda ilerleyip büyük kapýya yaklaþýyorlardý. “Ben ölümlülerin yaþadýðý dünya, boyut, düzlem her neyse ona ait deðilim. Ben kendi boyutumda yarý tanrýsal olan ve efendisi Asdachen adýndaki tanrýya hizmet eden bir varlýðým. Yaþadýðýnýz dünyadaki ahmak bir insanýn teki kolye þeklindeki bizim düzlemimize ait tanrýsal bir nesneyi kullanarak boyut kapýsýný açtý. Böylelikle diðer karanlýk varlýklarýndan, boyutlarýndan da artýk geçiþler olabilecek ki onlar en tehlikeli düþmanlarýnýzdan olacaktýr. Herhangi bir tanrýsal varlýðýn dünyanýza giriþ izni yok ama zihninizde sizi yönlendirebilirim ve de güçlerimi bu sayede kullanabilirsiniz. Üstünüzdeki zýrhlar ve silahlar dahil.” “Biz kimiz ki? Açýkçasý þaþýrmak içimden gelmiyor,” “Dünyaya açýlan geçitten ölümlülerin tabiriyle baktýðýmda ilk sizi gördüm. Bilinç altýnýzda sýnavý geçtiniz diðer türlü baþkalarýný bulmam gerekecekti. Benim yardýmcýlarým daha doðrusu efendimizin bir nevi havarisisiniz. Sizden istediklerim onun istedikleri olacak. Daha fazla söze gerek yok silahlarý taþýmak istemezseniz zýrhýnýza gömebilir istediðinizde oradan alýp kullanabilirsiniz. Kara zýrhlarýn yüzeyi sizin daha doðrusu benim düþüncemle deðiþkenlik gösterebilir. Yani yüzeyini yumuþatabilirsiniz, sertleþtirebilirsiniz, düzleþtirebilirsiniz… sonuçta sizin deriniz. Kapýdan çýkýn, dýþardaki üç tane kapkara ata binin ve dünyanýn batýsýna doðru gidin. Yolda kalanlarýný beyninizde duyacaksýnýz.” Artýk miðferlerinden sadece gözleri görünen ve dýþ görünüþü tamamýyla insanlýkla alakasý olmayan bu kara zýrhlýlar atlara binip yol aldýlar.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Osman Altýnbaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |