Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Şimdi gelelim sadede, yani Köyümüzün merkezinde bulunan meşhur bir o kadar görkemli HÖYÜĞÜMÜZÜ VE HÖYÜĞÜN ARKASINI anlatmaya... Anlatmak derken Höyüğün arkasında, bu herkes için en anlamlı mıntıkada, Zahmedin'in 'Masalcı Adile Teyzesi' mesabesindeki Merhume Azze Bibi'yi yad edelim öncelikle... Evet hayattayken Onu göremeyenlere görenlerin bir vesileyle mutlaka anlattıkları Azze Bibi tabiri caizse çok tatlı bir insandı. Evde, çeşmede, bahçede özellikle de Höyüğün arkasındaki 'Öz' de yarım dere olan yani tümsekte anlattığı hikayelerin tadına doymak mümkün değildi. Ücret olarak bizden sadece otlattığı kuzular fazla uzaklaşmışsa onları yakınına getirmemizi isterdi. Onu da sırf yaşlılığından dolayı dizlerinin dermansızlığı yüzünden isterdi. Öyle olduğu için de bu istediği bir ücret ve karşılık sayılmazdı haddizatında. Şimdi hafızasında kayıtlı bulunan ve bu kadar hikayeyi nasıl hafızasında tuttuğuna hala şaşırdığım hikayelerinden birini anlatmaya çalışırdım, lakin sizi fazla tutmamak, gözlerinizi yormamak ve hak ihlali olmaması adına ekleyemiyorum bir güzel hikayesini lütfen mazur görün artık... Hayatımıza büyük bir renk katan ve o vakitler 'Masalcı Teyze'ciliğiyle şimdi televizyonlarda çocukların keyif aldığı çizgi filmlerinden tutun da her çeşit çocuk yapımlarının verdiği hazzı masalcı kimliğiyle sağlayan Merhume Azze Bibi ye gani gani rahmet ve mağfiret dileyerek Höyüğün arkasıyla ilgili diğer anekdotlara geçeyim... **** HÖYÜĞÜN ARKASI en belirgin özelliğiyle köyüm mer'a sı olan bir yer... Bu bakımdan küçükbaş, büyükbaş hayvanları olan herkesin istifadesine açık bir alan... İsterseniz orada koyun, kuzu, inek vs hayvanlarınızı da otlatabilirsiniz, isterseniz merkebinizi, atınızı katırınızı da uzun bir zincir veya urganla bir kazığa bağlayıp örükleyebilirsiniz. Tabi bunlar eskidendi, köyde maalesef ne o merada yayılabilecek eski yoğunlukta ve çeşitlilikte hayvanlar kaldı ne de sahibi olan eski köy sakinleri... **** Höyüğün arkası aynı zamanda herkesin, evinde küçük pişirme ve kaynatma işlemlerini halledecek örneğin küçük bir tavada süt pişirmeye veya yumurta kırmaya yarayacak iri otlar, çalı çırpı bağlamında otsu malzemeler de barındırırdı. Kalgan, tirçek vs isimli biraz dayanıklı kuru otlar bir nevi odun görevini görür ve köyümüzün kadınları ellerine birer külünk kazma alarak toplar şelek haline getirir ve evlerine taşırlardı. **** Höyüğün arkası aynı zamanda biz çocukların doyasıya oynadığı yegane oyun alanıydı. Hepimiz sözleştiğimiz vechiyle orada toplanır, çelik - çomaktan tutun da, adlarını şimdiki genç arkadaşların bilmediği, HOL, ZİLEKER, ARA KESME, SEPE adlı ve şu anda bizim de bazılarının adlarını unuttuğumuz nice oyunlar oynardık ve günün nasıl akşam olduğunu bilmezdik... **** Höyüğün arkası demek ayrıca, köye arasıra gelen EDENİN KAMYONUNUN yoğun iniltisi demekti. Tabi o zaman GÜNDELEN güzergahında şu anda işleyen yol yoktu. Ede nin kamyonu taa Kulluk denilen mevkide ağır ağır yol alırken biz tek araba sesi olduğu için oldukça uzak mesafelerde duyar, sevinçten ve heyecandan yerimizde duramazdık. Kuzu otlatıyorsak akşamı adeta iple çeker her dakka gölgelerden anladığımız saate bakardık. Zira Edenin kamyonunun gelmesi Şeherdeki Babamızın, amcamızın, başka bir yakınımızın veya komşumuzun gelmesi ve muhtemelen onların getirdiği filelerin ve torbaların içinde halkalı şeker, sucuk, balon, bilyalı tekerlek, çember, bazen cicili bicili ayakkabılar, kızlara aynalar fistanlıklar, hatta bazılarımız için bisiklet, kısacası bizi de ilgilendirecek, bir şeylerin bulunması demekti... **** Höyüğün Arkası demek, her sabah kimimizin İkizpınar'a, Kimimizin Gündelen'e, Kimimizin Petekliğe, Kimimizin Uzunkulağ'a, kimimizin Mıllamahmud a, Kimimizin Mahmetler'e, Kimimizin Dügürsoğdan'a Kimimizin Ardıç'a ve kimimizin Şeher e gitmesi demekti... **** Höyüğün arkası demek Malatya da veya daha uzak yerlerden köye geliyorsak, birkaç dakika sonra köye gireceğimiz için doruğa çıkmış coşku ve heyecan demekti... **** Höyüğün arkası demek, birkaç küçük cılğaya ayrılmış ama sanki herkesin ruhunda aynı istikamete gidilen kutsi ve şirin bir otoban demekti. Höyüğün arkası sadece kendi gelen birkaç alıç Şillan çalılığından ibaretti ama, dünyanın en güzel sıralı ağaçlarının dizildiği en görkemli yollarla değişilmeyecek değerde bir harikulade çizgi demekti. **** Yusub'e Hicinin oğluna yani Azze'nin Memede her öğlen çıkınla yemek götürdüğü, sadece kendi bahçesinde bulunan hudayı kayısılarını merak ettiği ve onu bu merakına eriştiren bir güzergah demekti Höyüğün arkası, Bir omuzuna kürek diğerine kazma alan Rahmetli Babamın (Bettal E Bekir-i Ferhet) bastığı yeri titretmesi, Rahmetli Emir Amcanın Karabekirler tarafında İkizpınara giden yokuşu ağır ağır tırmanışı, Köyün şek şakrak ve daimi bekçisi, Rahmetli Ussıf Amcanın bize şaka lafları atarak ve kendi söylediklerine kıs kıs gülerek yanımızdan geçmesiydi Höyüğün arkası biraz da... **** Ahh Ah, daha yazılacak neler neler var da bu faslı burada bitireyim artık, daha fazla bir duygu atmosferine batmadan ve gözler sulanmadan. İnşallah beğeneceğiniz umuduyla hepinize hayırlı geceler ve baki selamlar...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |