..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sýrtýnda elbise yok." -Mevlana
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Türkiye > Salih Zeki Çavdaroðlu




20 Mayýs 2020
‘ 2. Adam ‘ Ýsmet Ýnönü’ Nün Cumhurbaþkanlýðý Döneminde Kültür, Sanat ve Musýki  
Salih Zeki Çavdaroðlu
Ýsmet Ýnönü' nün Cumhurbaþkanlýðý döneminde müzik (1938-1950)


:ACBB:
Atatürk’ ün vefatý’ nýn öncesinde, yani hastalýðýnýn had safhaya ulaþtýðý günlerde, 6 Mart 1938 de ilk konsültasyon yapýlýr. Durum hiç de içaçýcý ve ümitvâr deðildir.Üstelik rejimin “tek adamý” ile “ikinci adam”ýnýn aralarý açýlmýþ ve Ýsmet Ýnönü, 20 Eylül 1937’ de Baþbakanlýk görevinden alýnýp, yerine 1 Kasým 1937 günü itibariyle Celâl Bayar Baþbakan olarak atanmýþtýr. Bu durum , kuruluþunun henüz onbeþinci yýlýný yaþayan ve bir anlamda daha kurumsallaþamayan Cumhuriyet’ in tepe noktasýnda bulunan siyâsî, askerî ve sivil bürokrasiyi ”ulus devlet” in geleceði açýsýndan oldukça rahatsýz etmektedir.
Aradan onca yýl geçmesine raðmen, “Kemalist” lik iddiasýnda olan zevât, Atatürk ile Ýnönü arasýnda, bu olayla patlama noktasýna gelen çatýþmayý, neredeyse hiç hatýrlamak istemezler. Yeni siyâsî rejimin (1) ve (2) numaralý þahsiyeti arasýnda yaþananlarý, üstelik de Ýsmet Paþa’ nýn serzeniþini haklý görürcesine “raký sofrasýndan devlet yönetme”ýsrarýna mal ederler. Oysa kazýn ayaðý hiç de öyle deðildir.
Tarihçi Mustafa Müftüoðlu' nun “Cumhuriyet Döneminde Önemli Olaylar-II” kitabýnda aktardýðý anekdota göre: Atatürk; Tarih Kurultayý toplantýsý sonrasý Dolmabahçe Sarayý' nda; Fuad Köprülü, Hasan Reþid, Cevad Dilemre, Ali Canib, Necmi Dilmen gibi devrin önemli isimlerine verdiði ziyafette, gayet ilginç þu açýklamalarda bulunur :
“…Ben bu Ýsmet’ i 20 senedir yola getiremedim. O kadar kararsýz ve müteredditdir ki; Ordu kumandanlýðý edemez. Askerlik mâlumatý þüphe yok ki vardýr. Fakat iþte o kadar. Belki, Erkân-ý Harp reisi olabilir, ama ordu kumandaný asla. Vehim hastasý zannediyor ki; memleketi kendi idare ediyor.Bana dedi ki,’Baþvekil miyim, kýç vekilmiyim, anlayamýyorum, nefes aldýrmýyorsunuz. Kendi düþüncelerimi, kendi nokta-i nazarlarýmý tatbik edemiyorum. Yani demek istiyor ki; ben ona muhtacým, asla..”
Atatürk’ün saðlýk durumu, kendisine ilk konsültasyon yapýlmasýndan ancak 25 gün sonra kamuoyuna duyurulur. Saðlýk durumunun aðýrlaþmasýndan, ölümüne kadar siyaset kulislerinde, yerine kimin Cumhurbaþkaný olacaðý tartýþýlýr. Nihayet 10 Kasým 1938’ de Atatürk vefat ettiðinde, bazý siyasî muarýzlarýnýn itirazlarý olsa da, Mustafa Kemal ile geçmiþte olan yakýn beraberliði ve Ordu komuta kademesinin de desteði sonucu 11 Kasým 1938’ de Ýnönü Türkiye’ nin ikinci Cumhurbaþkanlýðý’ na getirilir.
“…Mareþal Fevzi Çakmak ve Silahlý Kuvvetler, aðýrlýklarýný açýkça Ýnönü’ den yana koymasalardý, acaba Ýsmet Paþa ayný kolaylýkla ‘Millî Þef’olabilir miydi? Halk arasýnda uzun uzun, seçim yapýlýrken, Meclis’ in Muhafýz Alayý tarafýndan kuþatýldýðý bile anlatýlmýþtýr…” 1
Ýnönü Cumhurbaþkanlýðý makamýna seçildiðinde, Avrupa ‘da Naziler, Ýtalya’ da Faþistler, Rusya’ da Komünistler, iktidarlarýnýn en kudretli dönemlerini yaþamakta, birbirleriyle çýkar çatýþmasý ve hakimiyet rekabeti sonucu olarak da, Dünya, ikinci dünya savaþýnýn arefesinde kazan gibi kaynamaktadýr.
“ Türkiye de 1933' ten baþlayarak resmi ideolojiyi, tek partiyi ve 'ebedi þef milli þef' anlayýþýný çelik bir çember haline getirdi. 'Spor bayramý, gençlik' bu baðlamda akýllara geldi…” ve bu durum, 1940’ larda artýk neredeyse kusursuz bir þekilde kurumsallaþacaktýr 2


Atatürk’ ün ölümünün üzerinden henüz bir hafta geçmiþtir. 2000’ li yýllarda Dolmabahçe Sarayý arþivinde bulunan bir belgeye göre, 18 Kasým 1938 günü Atatürk’ ün Saray’ da bulunan bir heykeli, 25 lira 80 kuruþluk bir harcama karþýlýðýnda söktürülerek bilinmeyen bir yere götürülmüþtür. Buna karþýlýk Ýnönü, yerli yersiz bir çok yere kendisinin heykellerini diktirir. Hatta Atatürk’ün henüz cesedi soðumadan Ýnönü’ nün Kâzým Özalp vasýtasýyla Baþbakan Celal Bayar’ a , “Artýk Atatürk’ ten bahsetmek yok!” mealinde bir ültimatom gönderdiðini, Bayar’ ýn kýzý Nilüfer Gürsoy bir vesile ile anlatacaktýr.

14 Ocak 1942 günü Türkiye’ deki insanlara ekmek karne ile verilmeye baþlanýyordu. Kiþi baþýna günde ; eðer çalýþýyorsa 750 gram, diðerlerine ise 375 gram ekmek veriliyordu. Tabii bu karneli dönem sadece “ahali” için geçerlidir. Yoksa aristokrasi ve bürokrasinin böyle bir sorunu yoktur. Bir yolu bulunup onlarýn yokluk çekmemesi için, gerekirse Devlet’ in tepesinde oturan Paþa bile müdahil olmaktadýr ki:
“….Mükerrem Berk, 18 yaþýnda olmasýna raðmen orkestraya (CSO) yeni katýlmýþtý. Solgun ve zarif yapýsýyla bir konserde Ýnönü’ nün dikkatini çekmiþti. Aralarýnda þöyle bir konuþma geçti:
-Sen niye bu kadar zayýfsýn bakayým?
-Bilmiyorum Paþam !
Senin yüzün de sarý. Yoksa ekmek mi az yiyorsun?
-Verildiði kadar yiyorum Paþam.
Bu konuþmadan sonra Ýnönü, M.E.B. Hasan Âli Yücel’ e dönerek:
-‘Bunlarýn kanlý canlý, enerji dolu olmasý lâzým. Bunlara gerekli gýdayý verelim.’ talimatýný verdi.
O yýllarda evin reisi için yarým ekmek, ev halký için de adam baþý çeyrek ekmek tahsis ediliyordu. Ama o günden sonra orkestra üyelerine aile reisi olsun olmasýn, yarým ekmek tahsis edilmeye baþlanmýþtý…” 3
Her ne kadar “imtiyazsýz-sýnýfsýz” kaynaþmýþ bir kitle idiysek de; kanla irfanla bu Cumhuriyet’ i kuranlarýn (!) bu kadar ayrýcalýklarý da olmalýydý. Zonguldak’ ta kömür madeni ocaklarýnda,yerin yüzlerce metre altýnda çalýþan iþçiler, tarlasýnda 40 santigrat derecedeki güneþ altýndaki köylülerin kýsýtlý ekmeði sorun deðildi. Böylesine milyonlarca insan vardý. Ama ; Mükerrem Berk, Suna Kan, Ýdil Biret gibi “Harika Çocuklar” o kadar kolay yetiþmiyorlardý.
Tabii ki onlarýn orkestra arkadaþlarý da çok önemliydi.Biri yer biri bakar, kýyamet ondan kopardý. Ýþte Ýsmet Paþamýz böylesine”sanatsever” di amma velâkin Batý sanatlarýný daha da çok severdi.
Zaten, orkestra mensuplarýna bu ayrýcalýðý niçin tanýdýðýný da dolaylý olarak bir ”On Kasým” yýldönümünde þöyle anlatýyordu:
“…(Batý müziðinde) Þimdiye kadar alýnan neticeler çok ümit vericidir. Ancak bilmeli ki, garp tekniðindeki müziði tanýtmak, onun zevkini tattýrmak ve bu teknik üzerinde Türk Milleti’ nin millî çizgilerini bulup yerleþtimek, yeni müzik sanatkârlarýmýzýn ödevleridir. Onlarýn baþarýsýna yardýmcý olmak hepimiz için borçtur...”
Ýnönü döneminde, özellikle izlenen kültür politikalarý ile, tek tip, itaatkâr, tepkisiz bir “vatandaþ” oluþturulmasý gayreti dikkatleri çeker.
Karþýsýna çýkacak engelleri de, oluþturduðu “Kemalist”ideoloji görüntülü muhalefetsavar silahla yok etmeye yönelmiþtir.

     1926 senesinde Millî Eðitim Bakanlýðý emriyle öðretim programýndan çýkarýlan Türk Musikisi öðretimi, 1940 senesinde yapýlan yönetmelik deðiþikliðiyle ve enstrüman öðretiminin uygulama olmaksýzýn ; sadece kuramsal þekilde öðretilmek üzere , yeniden müfredat programýna alýnýr.
     Konservatuvar bünyesinde kurulan Ýcra Heyeti, Mayýs 1941’ de ilk konserini verir. Koro ‘ yu Ali Rýza Þengel (1879-1953) yönetmektedir.
     Bu safhada bir de Folklor Tatbikat Topluluðu adý altýnda, Halk Musýkîsi korosu kurulur. Koro’ nun þefi Sadi Yaver Ataman’ dýr. Topluluðun öncelikli görevi; ”Anadolu’ dan derlenen türküleri tanýtmak ve genç kuþaklara sevdirmektir” . Kuruluþunun ilk yýllarýnda, Osmanlý mûsýkîsini seslendiren Ýcra Heyeti ile birlikte konser veren Topluluk, daha sonraki yýllarda baðýmsýz konserler verecektir.
     1942 yýlýna gelindiðinde ,”Millî Musiki” yi oluþturma projesinin bütünüyle bir çýkmazýn içinde olduðu anlaþýlacaktýr. O senenin baþlarýnda, bestekâr Sadettin Kaynak da artýk, Devletin müzik politikalarýný eleþtiren yazýlar yazmaya baþlamýþtýr. Ýþte bu yazýlardan birinde; öncelikle, mûsýkîde yapýlacak deðiþiklik için, mevcut durumun ne olduðunun tesbitiyle yola çýkýlmasýný, halkýn isteklerini dinlemek gerektiðini, toplumca kabullenilmeyen bir mûsýkînin belli bir kesime hizmet edecek bir “zümre müziði”olmaktan öteye gidemeyeceðini, Türk mûsýkîsinin sistemi gereði, armonize edilmesini uygun görmediðini, anlattýktan sonra yazýsýný þöyle sürdürür ve bitirir:
     “…Dinleyicisiz musiki, milletsiz kral, müþterisiz metâ, hep ayný derecede birbirine müsavî talihsizlerdir. Bence, evvelâ gayemizi saðlayacak seslerin halka kutsal gelmesini ve bu seslerin halkça kullanýlmasýný temin etmeliyiz...
     Ne yapmalýyýz?
     Maziden ayrýlacaðýz. Maziden ayrýlmak, onu inkâr etmek deðildir. Klâsik ve halk musýkîlerimiz, inkýlâp musýkîmizin yaratýlmasý için yeter bir materyal kaynaðýdýr.
     Musiki yapýcýlarý, inkýlâp yollarý üzerindeler. Bu iþin baþarýsý hakkýnda sakladýklarý fikirlerin muhassalasý olarak yaptýklarý ve yapacaklarý eserlerin randýman vermesi, yani beðenilip benimsenmeleri kaygusuyla yapmaktadýrlar.
     Hükmü verecek büyük jüri,Büyük Türk milletidir.” 4
     Ancak, Kaynak’ ýn bu görüþleri “Çaðdaþ Müzikçilerimiz”ce her zaman olduðu ve olacaðý gibi hiç itibar görmeyecektir. Ýþin uygulamasýnda öncü, yine Kaynak’ýn kendisi olacaktýr. O, yine, Kadim mûsýkî sisteminden hiç ödün vermeden, icabeden sentezleri yapýp, ortaya çýkardýðý o güzel eserler artýk Türk Mûsýkîsi repertuvarýnýn, toplumca en çok sevilen ve dinlenilen bestelerin içine girecektir. Kaynak’ ýn özellikle Hüseynî ve Muhayyer eserlerindeki motifler geleneksel ve halk mûsýkîsinin en güzel sentez örnekleri olacaktýr.
     Kaynak’ ýn bu görüþlerine karþý, Vedat Nedim Tör, konuya daha deðiþik bir açýdan bakmakta, akýl almaz bir tesbit ile, Türk beþlerinin yaptýðý denemeleri, halk indinde kabul görmüþ, zirve besteler gibi tanýtmakta ve þöyle demektedir:
     “…bestekârlýðýmýz da duruluða, berraklýða, sadeliðe, çýplaklýða, kýsaca neo-klâsik bir sanat anlayýþýna doðru içten bir yöneliþ var. Bu büyük deðiþimin en tipik örneði bence NECÝL KÂZIM (AKSES)’ dir. Onun’çiftetelli’ sini tanýyanlar,’Ankara Kalesi’ nde yeni bir oluþun parýltýlarýný sezmiþlerdir…
     …Pek yakýn gelecekte Türk bestekârlarýnýn eserlerini Berlin’ den, Londra’ dan, New York’ dan dinleyebileceðimize inanýyorum…” 5
      Senelerce önce gerçeklerle asla baðdaþmayan bir þekilde yazýlan bu yazýdaki dileklerin hiç birisi gerçekleþmemiþtir. Akses’ in o yýllarda övgü ile bahsedilen senfonik dans ve senfonik þiir türündeki bu iki yapýtý ve diðerleri býrakýn Berlin’ i, Londra’ yý,New York’ u,Türkiye hudutlarýnda bile, bir avuç Batýcý müziksever tarafýndan bile artýk pek dinlenmemektedir.
1943’ de; Hüseyin Sadeddin Arel’ in, Ýstanbul Belediye Konservatuvarý ilmi Kurulu Baþkanlýðýna getirilmesi, kadim mûsýkîmizde, Devlet’ in izlediði politikalar sonucu baþlayan yozlaþmalarýn bir ölçüde önüne geçilmesi için atýlan önemli bir adým olacaktý. Ancak Arel’ in bir takým görüþ ve projeleri Batý Müziði taraftarlarýnca benimsenmemesi ve tehlikeli addedilmesi üzerine 1948’ de Konservatuvar ile yaptýðý sözleþme feshedilir ve görevine son verilir.
Bunun üzerine Arel kendi imkânlarý ile ayný yýl “Ýleri Türk Musýkîsi Konservatuvarý” adý altýnda bir dernek kurar ve bu derneðin yayýn organý olan”Musiki Mecmuasý” ný çýkarmaya baþlar.
Bir kere baþtan þunu bilelim ki Ýsmet Ýnönü bir müziksever idi. Ancak kültürün ve sanatýn her dalýnda olduðu gibi yalnýz ve yalnýz Batý müziði, özellikle de Klâsik Batý Müziði vazgeçilmez “hobi”lerinden belki de birincisiydi.
“…1910-13 yýllarý arasýnda üç yýla yakýn bir süre Yemen’de kalan Ýsmet Ýnönü, anýlarýnda ‘Ben Batý Musýkîsi zevkine orada alýþtým’ diye anlatýr…
…Yemen’ de müzik ihtiyacýna karþý derin bir hasret içindeydik…Gramofon baþýna koþardýk…Senfoni,arkasýndan opera parçasý,serenat…
…Ýçimizdeki en istidatlýsý Saffet Arýkan’ dý….” 6
Yemen’ de, ayaklanmayý bastýrmakla bulunduðu sýralarda, Ýsmet Paþa, bir Fransýz Þirket personelinin kaçarken býraktýðý klâsik batý müziði taþ plâklarýný merak saikiyle dinler ve ondan sonra, batý müziði, onun vazgeçilmez hobisi olur.
Saffet Arýkan (1888-1947) asker kökenli bir siyaset adamýdýr. Garp cephesi Kurmay Baþkanlýðý ve Moskova Askerî Ataþeliði görevlerinde bulunmuþtur. 1925-1931 yýllarý arasýnda, CHP Genel Sekreterliði, 1935-1938 yýllarý arasýnda Millî Eðitim Bakanlýðý, 1940-1941 yýllarý arasýnda ise Millî Savunma bakanlýðý yaptý. Demek ki, Yemen’ de de Ýsmet Paþa ile birlikte görev yaparken, Batý müziði zevkini birlikte paylaþtýklarý anlaþýlýyor.
“…Yemen’ den Ýstanbul’ a döndükten sonra Kâzým Karabekir ile birlikte Avrupa gezisine çýkmýþlardý….
…Berlin’ de en önemli iþ ‘operaya gitmek’olmuþtu…” 7
Ýsmet Paþa’ nýn gençliðinde ve savaþ yýllarýndan gelen batý müziði sevgisi, Baþbakanlýðý’ nýn son yýlýnda bir enstrüman çalma hevesine kadar gider. Bu yýllarda bir süre viyolonsel dersleri aldýðýný, gerek yakýn aile çevresinin, gerekse müzikle haþýr neþir olan kiþilerin aný ve anekdotlarýndan öðreniyoruz.
“…Ýlk (viyolonsel) dersleri Cumhurbaþkanlýðý Senfoni Orkestrasý’ nýn viyolonsel sanatçýlarýndan Edip Tezel’ den, daha sonra konservatuvardaki yabancý hocalardan Zirkin’le devam etmiþtir…
…Dersleri bir yýl kadar devam etmiþti… Erdal Ýnönü’ ye göre ‘çalar duruma’ gelmemiþtir…” 8
Her halde politikanýn gerektirdiði yoðunluktan olacak ki, bundan sonra gerek Cumhurbaþkaný, gerekse muhalefet lideri olarak yaþadýðý yýllarda , artýk Klâsik Batý Musýkîsi’ nin sadece dikkatli ve devamlý bir dinleyicisi olacaktýr.
O kadar ki :”..1940’lý yýllarda halk arasýnda uydurulmuþ þu anonim mâni bile devletin zirvesindekilerin hareketlerinin toplum tarafýndan nasýl dikkatli izlenip algýlandýðýnýn bir niþânesi :
Memur darda
Köylü barda
SARAÇOÐLU hovarda
ÝNÖNÜ Konservatuvarda…” 9
Buna raðmen Türkiye’nin Batý müzikçileri, Atatürk’ün ölümünden sonra,onun “devrim ve ilkeleri”ne ihanet edildiðini, dolayýsýyla müzikte de geriye dönüþün sorumlusu olarak ima yoluyla da olsa Ýsmet Ýnönü’ yü gösterirler.
Buna bir örnek verirsek :
“…1940’ lý yýllarda devreye Devlet Radyolarý girmiþ, sistemli bir þekilde alaturka dediðimiz, meyhâne-gazino türü müziði her gün biraz daha artan bir oranla halkýmýza aþýlamaða baþlamýþtýr. En gözde sanatçýlar, Ýstanbul’ un Kristal, Maksim vb. içkili gazinolarýn hânendeleri, sâzendeleri ve repertuvarlarý da oralarýn gereði meyhâne repertuvarýdýr .O günlerde ünlü halk ozanýmýz Âþýk Veysel tehlikeyi görerek:
Þarký, gazeldir hatâmýz                                                  Türküz, türkü çýðýrýrýz
Dizeleriyle geçeði dile getirmiþ…” 10
Nevit Kodallý, Kongre’ ye sunduðu bildirisinde; yukarýdaki ifadeleri ile tamamen gerçek dýþý, hayalî bir müzik dünyasýný yansýtýr. Bahsettiði yýllarda devletin 15 sene öncesinde yaptýðý “millî mûsýkî” aþýsýnýn toplumun bünyesince kabul görmediðini, radyolarda tekrar geleneksel Türk musýkisi programlarýnýn yapýlmasýnýn ,dinleyici kitlesinin aþýrý talebinden kaynaklandýðýný bilmiyorcasýna konuþuyor. Kendisi dahil, diðer arkadaþlarýnýn da, bu mûsýkîden , melodik ve ritmik alýntýlar yapmalarýna raðmen de itibar görmedikleri de ayrý bir gerçektir. Devlet’ in, neredeyse artýk, bir tek, silah zoruyla, illâ “ Bu garabet müziði dinleyeceksiniz !” dinleyeceksiniz demediði kalmýþtýr. Tabii ki böyle bir imkâný olsaydý, devlet onda da aslâ tereddüt etmeyecekti. Nereden bakarsanýz bakýn, sonunda, Türk halk musýkîsinin bir ozaný olan Âþýk Veysel’ in, duygularýna hitab etmeyen ve aklýnýn ermediði, kadim Osmanlý mûsýkîsine sempati ile bakmamasý gayet doðaldýr. Ancak o kadar rejim yanlýsý tavýrlarýna raðmen, o dönemde kolluk güçlerinin Veysel’in sazýný, ona Ankara Ulus Meydaný’ nda rastladýklarýnda, acýmasýzca kýrdýklarý ve hemen köyüne dönmesi talimatý verdikleri söylenmektedir.
“… Türkiye Cumhuriyeti, 1930’ lu yýllarýn yarýsýndan itibaren bir ‘Tabular Cumhuriyeti’ dir; ülkede her þey bürokrat oligarþinin ‘kabul ettiði’ gibi olmak zorundaydý; onun kabul etmediklerini ele almak,varlýðýný ileri sürmek, hele haklý olabileceðini savunmak, açýkça belâ aramaktý.
Örnek mi? Ondan bol ne var? Türkiye’ de bin yýllýk musýkîsine halkýyla istediði kadar sahip çýksýn,’resmen’ Klâsik Batý Müziði’ ni kabul etmiþti; öz müziðin yetenekleri bir kenarda býrakýldý, devletin-dolayýsýyla kamuoyunun-alâkasý üç beþ Batý müziði marifetlisinin üzerine çekilirdi…” 11
Her ne kadar Ýnönü’nün Cumhurbaþkalýðýnda geçen 12 yýlda devlet müzikteki bütün destek ve imkânlarýný “Çok sesli ulusal müzik” lehine kullansa da, o dönemin sivil toplum kurumlarý, her þeye raðmen geleneksel mûsýkînin unutturularak yok edilme projesine karþý, imkânlarý oranýnda direnirler.
Mesela ; bunlardan birisi 1941 yýlýnda Fulya Akaydýn ve Ercüment Berker’ in öncülüðünde kurulan Ýstanbul Üniversitesi Mediko Sosyal Merkezi Klâsik Türk Mûsýkîsi Korosu’ dur. Koro, önce Dr. Nevzat Atlýð, daha sonra 1964’ e kadar Dr. Abidin Gerçeker tarafýndan yönetilir. 1964’ de yönetimi Süheyla Altmýþdört alýr. Ýstanbul Üniversitesinde okuyan öðrencilerden oluþturulan koro, döneminde mevcut olmayan Türk Mûsýkîsi konservatuarýnýn iþlevini üstlenmiþ ve bir çok ünlü icracýlarý ortaya çýkarmýþtýr.
1947 senesinde Burhanettin Ökte ile Fikret Kutluð “ Türk Musýkisi Dergisi “ni çýkarýrlar. Bu dergi, bir ara ek olarak da iki ciltlik bir Güfte Kitabý da yayýnlamýþtýr.
Diðeri de; Hüseyin Sadettin Arel tarafýndan 1948 yýlýnda kurulan ve günümüzde de halen bir Cemiyet olarak faaliyetini sürdüren Ýleri Türk Musýkisi Konservatuvarý ‘dýr. Bu kurumla beraber, yayýn hayatýna baþlayan, Musýkî Dergisi de , kuruluþundan sonra, yarým asýrdýr mûsýkimize büyük hizmetlerde bulunacaktadýr.
Ýsmet Ýnönü’ nün sanatta, özellikle müzikte tercihi tartýþýlmaz bir þekilde klâsik batý mûsýkîsidir.Devlet adamlýðýnýn gerektirdiði þekilde alternatif müziklere de sempati ile bakmasý uygun olacakken,en azýndan o müziklere antipatik bakmamasý gerekirken , Ýnönü bu konuda pek dikkatli deðildir.
Bu konuda, rahmetli Cînuçen Tanrýkorur’ un iki anýsý, Ýsmet Paþa’nýn Türk mûsýkîsi’ ne yaklaþýmýný net bir þekilde ortaya koymaktadýr:
“…1967 sonbaharýydý yanýlmýyorsam…(uçakta)CHP Genel Sekreteri KASIM GÜLEK. Tesadüfen gelip yanýma oturdu…’Efendim dedim, size özel bir soru sormama müsaade buyururmusunuz?, ’Tabii, buyurun , dedi, ’Paþa (Ýnönü) bizim müziðimizden pek hoþlanmýyor galiba efendim’ dedim. Belli belirsiz gülümsedi ve ,‘Evet, onun öyle bir saplantýsý vardýr. Ankara Devlet Konservatuarý’ na bir Türk musýkisi bölümü ilâvesini ne zaman teklif etseler, ’Bahsetmeyin bana böyle bir þeyden’ diye terlediðine çok þahid olmuþumdur…” ifadelerinden, Ýsmet Paþa’nýn tavizsiz bir geleneksel mûsýkîsi karþýtý olduðunu anlýyoruz. 12
Bu kerre; yýl 1968’ dir. Ankara Millî Kütüphane’ de Tanburî Cemil Bey’ in 52. Ölüm Yýldönümü için bir anma konseri yapýlmaktadýr. Bundan sonrasýný yine Tanrýkorur’dan dinleyelim:
“…Ýsmet Ýnönü, saðýnda eþi, solunda Ali Ýhsan Göðüþ olmak üzere salondan içeri giriyordu. Tabii hemen gidip elini öptüm ve ön sýraya oturttum… Özellikle Atatürk sonrasý dönemin müzik eðitimi politikasýný çok aðýr bir üslûpla eleþtirdiðim konuþmam sýrasýnda, zaman zaman A.Ýhsan Bey’le fýsýldaþýyor, defterini açýp bazý notlar alýyordu.
Türk musýkîsi’ nden hayatý boyunca þiddetle nefret etmiþ olan Ýsmet Paþa, bazen Atatürk’ ün davet ettiði fasýllarýn dahi ortasýnda kalkýp gittiði halde bu konsere niye gelmiþti? Tanburî Cemil Bey’ e karþý duyduðu (hiç ihtimal vermediðim) hayranlýðýndan mý, yoksa politikacýlarýn hangi yaþta olsunlar bir türlü doyamadýklarý alkýþlanma tutkusundan mý?...
…(konserin sonunda) ne beni, ne onlardan (saz heyeti) birini çaðýrýp, nezaketen bile olsa tebrik etmeye lüzum görmeden (ki halka mal olmuþ bir büyüðe yakýþan buydu) aynen geldiði gibi alkýþlar içinde çekti gitti. Efendilik bizde kalsýn diye uðurlamak için arkasýndan kapýya kadar yürüdüðümde, eþine Müjgân Haným’ ý göstererek, zor çýkan boðuk sesiyle, ’Bu kadýn var ya bu kadýn! Bana alaturka konser dinletti!’ diye, (âdeta AÝDS mikrobu bulaþtýrýlmýþ gibi) yakýnýyor, bu sitemiyle Müjgân Haným’ a herhalde büyük bir iltifatta bulunduðuna inanýyordu…” 13


Salih Zeki Çavdaroðlu
20 Mayýs 2020


DÝP NOTLAR :

1 Attila ÝLHAN, Hangi Batý, Bilgi Yayýnevi, Ankara, 1996, s.205
2 Hasan Bülent KAHRAMAN, Dört Kemalizm Bilmecesi, Sabah Gazetesi, 21 Mayýs 2008
3 Þefik KAHRAMANKAPTAN, Ýsmet Ýnönü ve Harika Çocuklar, Ümit Yayýcýlýk, Ankara, 1998, s.80
4 Sadettin KAYNAK, Musýkîmizin Bu Günkü Durumu ve Musiki Ýnkýlâbý, Radyo Mecmuasý, 15 Birinci Teþrîn 1942, sayý:11, s.3
5 Vedat Nedim TÖR, Bestekârlarýmýz Çalýþýyor, Radyo Mecmuasý, 15 Ýkinci Teþrin 1942, sayý:12, s.14
6 Þefik KAHRAMANKAPTAN, ,”a.g.e”, s.58
7 Þefik KAHRAMANKAPTAN,”a.g.e”
8 Þefik KAHRAMANKAPTAN,”a.g.e”, s.70
9 Þefik KAHRAMANKAPTAN, ”Ýsmet Ýnönü ve Harika Çocuklar”, Ümit Yayýncýlýk, Ankara,1998, s.216
10 Nevid KODALLI, Günümüzde Millî Müzik Anlayýþýmýz, Birinci Müzik Kongresi-1988, Kül.Tur.Bk.Güz.San.Gn. Md.yayýný, Ankara, 1988, s.109,110
11 Attila ÝLHAN, Hangi Lâiklik?, T. Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarý, Ýstanbul, 2004, s.87
12 Cînuçen TANRIKORUR, Sâz-ü Söz Arasýnda, Dergâh Yayýnlarý, Ýstanbul,2003, s.153
13 Cînuçen TANRIKORUR, ”a.g.e”, s.154

https://ferahnak.wordpress.com/2020/05/20/2-adam-ismet-inonu-nun-cumhurbaskanligi-doneminde-kultur-sanat-ve-musiki/



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn türkiye kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
‘kemalizm’ Aslýnda Bir ‘ Ýsmet Ýnönü Devleti’ Ýdeolojisidir
Yazýlýþýnýn 940. Yýlýnda : Divân - I Lügât - Ýt Türk "" Ü Hatýrlamak
Vefatýnýn 40. Yýlýnda Dündar Taþer (1925 - 13 Haziran 1972)

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mukaddes Kitabýmýz’daki Âyetler ile Tarihî Veriler Iþýðýnda: Türkiye’de Yahudicilik Hareketleri
Cumhuriyet' Ýn Radikal 'Ýnkilâplarý '' Sürecinde Tarihi Musikimiz de Payýný Almýþtý
Necip Fâzýl" da "Peygamber" Aþký….
2. Adam Ýsmet Ýnönü' Nün Müzik ile Ýliþkisi
Endülüs Ýslam Devleti Medeniyeti Ýçinde Elbette Musýki de Vardý
Bir ‘uç Beyi’ : Münir Nureddin Bey
Osmanlý Düþmanlýðý Cumhuriyet Hükümetine Osmanlý Arþiv Belgelerini Dahi Hurda Kaðýt Deðerinden Sattýrmýþtý
Yazýlýþýnýn 600. Yýlýnda Süleyman Çelebi" Nin "" Mevlîd" Ý
1930’ Lu Yýllarda Musýkimize Yönelik Tasfiye ve Ayar Sonrasý Aralanan Kapý Ýle Tanýþýp Dost Olduðumuz Arap Musýkisi ve Arap Filmleri Maceramýz
Ezan Bundan Tam 70 Sene Önce Tekrar ‘rab’ Ça Okunmaya Baþlanmýþtý.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Vefatýnýn 67. Yýlýnda Ziya Osman Saba’ Yý Rahmetle Anýyoruz... [Þiir]
Ýki Bedene Tek Ruh [Þiir]
Adý Konulmamýþ Duygular [Þiir]
Aþk Bir Terennüm Ýse [Þiir]
Hayal Bazan Gerçeði Aþar [Þiir]
Sensizlik Beyitleri [Þiir]
Yaðmuru Beklerken [Þiir]
Her Þey Geçmiþte Kaldý [Þiir]
Vesvese [Þiir]
"" Mâzi Kalbimde Yaradýr "" [Þiir]


Salih Zeki Çavdaroðlu kimdir?

Otuz yýldan fazla bir süredir Geleneksel Türk Musýkisi eðitimi aldým. Üsküdar Musýki Cemiyeti' nde 20 yýl korist - solist olarak görev yaptým. Bu güz Türk Musýkisi üzerine makaleler yazýyorum. (bkz. www. musikidergisi. com)

Etkilendiði Yazarlar:
N.Fazýl , C.Meriç, B.Ayvazoðlu,


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.