..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Olgunluða eriþmemiþ þairler ödünç alýr, olgunluða eriþenler çalar. -George Eliot
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Tarihsel Roman > Tuna M. Yaþar




27 Mart 2019
Çok Eskiden 2  
Ana Tanrýçanýn Ýnsanlarý

Tuna M. Yaþar


1. “Çok Eskiden” adlý kitabýn konusu: Çatalhöyük’ün neolitik çaðýnda yaþayanlarýþahýslar ve konuþmalarý ve olaylar ile anlatýlýyor. Ýnsanoðlunun yeryüzünde evi icat etmesi tesadüflere baðlý deðildi. Abraka araþtýrmalarýnýn sonucunda killi topraðý buluyor ve deneme yanýlma yöntemi ile kili güneþte kurutarak saðlam bir tuðla elde ediyor. Tuðlalarla evini yapýnca sorunlar peþ peþe geliyor. Bölgede yaþayan diðer bir kabile ile çýkan savaþta Abraka ve mahiyeti üstün geliyor. Abraka ve mahiyeti ruhlarýnda, akýllýca þeylere açýk olduklarý için maceralar onlarý bekliyor. Roman Neolitik çaðda Çatalhöyük halkýnýn yaþadýklarýný ve olaylarýný anlatýyor. 2. “Çok Eskiden” isimli eserim arkeoloji sevenlere ve gençlere hitap ediyor. 3. Bu tarzada hiç basýlmýþ kitap yok.


:ABBC:

Çatalhöyük'te gece vaktiydi. Þiddetli bir rüzgar çýkmýþtý. Kent halkýnýn deriden kurduðu çadýrlar darmadaðýn oldu. Evlere hiçbir zarar gelmedi. Baþýný damýn giriþinden çýkaran Tecavat Mitu'ya seslendi.

"Sesimi duyuyor musun. Çadýrlara bak yýkýlmýþ."

Mitu rüzgarýn çýkardýðý sesten Tecavat'ýn çaðrýsýný duyamýyordu. Ona el ve kollarý ile karþýlýk verdi.

Tecavat baðýrýyordu. "Akilan amca nasýl iyi mi. Ona çadýrlarýn yýkýldýðýný söyle."

Mitu yine bir þey anlamadý. Bu sefer hareketsizdi. Karþýlýk vermedi. Bu hengamede Sabet þiddetli rüzgara raðmen damlarda konuþulanlarý duymuþ baþýný damýn giriþinden uzatmýþtý. Sabet önce el salladý. Tecavat ayný þekilde karþýlýk verdi. Sonra Tecavat ona eliyle yýkýlmýþ çadýrlarýn olduðu yeri gösterdi. Sabet bir süre çadýrlara baktý. Ardýndan dam giriþinde baþýný içeri çekti. Az sonra Hublada'nýn baþý göründü. Etrafýna göz gezdirdi. Yýkýlmýþ çadýrlara baktý. Sonra kendini içeri çekti. Yaðmur yaðacaðýný tahmin etmiþ olmalý ki, dam giriþini deri ile kapattý.

Sabet babasýnýn otoriter tutumuna biraz içerledi. O da kuzenleri gibi rüzgarýn tadýný çýkarmak iþitiyordu. Kurallara uymak zorundaydý. Bunun için babasý onu birkaç kez hýrpalamýþtý. Birinde avladýklarý geyiðin etini kemiðinden iyi ayýrmadýðý için babasý, yüzüne þiddetli bir tokat atmýþtý. Diðerini ise Sabet aklýna bile getirmek istemiyordu. Hublada yemek vakti ailenin hep birlikte yemek yemesini isterdi. Sabet bu kuralý bozmuþ yemeðe erken yumulmuþtu. Tüm kentin önünde babasý onu tekme tokat dövmüþtü. Sabet'i babasýnýn elinden zor kurtarmýþlardý.

Þiddetli rüzgarýn ardýndan saðanak halinde yaðmur yaðmaya baþladý. Tecavat baþýný içeri çekti. Kardeþi Menda onun yüzüne dikkatle bakýyordu.

Dikkati fark eden Tecavat kardeþine bakarak "Dýþarýda neler oldu neler. Ama sen haylaz olduðun için söylemeyeceðim."

Anne Nemengen "Tartýþmayýn bakayým. Babanýz gelirse söylerim. Durdu ekledi. Babanýzýn erken gelmesi için dua edin. Fagým Tanrýçaya. Bir de akrabalarýný ikna etmiþ olsun."

Tecavat "Anne akrabalarýmýz gelirse düþmanlarýmýzla savaþacak mýyýz?"

Nemengen "Orasýný bilemem. Savaþ kararýný baban akrabalarý ile gelince onaylanmýþ olacak. Eli boþ dönerse onlarý ikna edememiþ demektir."

Tecavat "Sizler de savaþa katýlacak mýsýnýz. Çünkü siz kadýnlar ölürseniz bizim gibi çocuklar dünyaya gelmez."

Nemengen "Savaþa ben de katýlmak isterim. Ama kentimizin kadýnlarý geride kalýrsa erkeklerin aklý bizde kalmaz. Daha iyi savaþýrlar. Biraz durdu ekledi. Demek sizi kesip yiyeceklerdi ha?"

Tecevat "Babam öyle konuþunca çok korktum. Ellerim titremeye baþladý. Oradan kaçarken en hýzlý ben koþuyordum. Beni o an tutabilene aþk olsun."

Araya Menda girdi. "Seni bir düþman korkutur bir de canavar. Ama ben korkunca hiç belli etmem. Bu yüzden ben senden daha cesurum."

Düþman kabile ortaya büyük bir ateþ yakmýþtý. Çevresinde kabile reisi ve avcý savaþçýlar vardý. Tutsaklarý konuþuyorlardý. Kabile reisi "Dört nöbetçiyi esirleri ellerinden kaçýrdýðý için piþirip yememiz gerekiyor. Ama nöbetçileri þimdilik affettim. Çünkü kaçan tutsaklarý arayacaðýz. Bunlar yedi kiþiydi. O kadar olduklarýna göre gerisi de vardýr. Belki bizi bir savaþ bekliyor. Sizlere þu an emrediyorum. Hemen savaþ aletlerinizi hazýrlayýn. Mýzrak uçlarýnýzý kontrol edin. Sopalarýnýzýn ucundaki keskin taþlarý kontrol edin."

O an büyük hep bir aðýzdan büyük bir nida geldi. "Kaçaklara ölüm. Kaçaklara ölüm." Dediler. Kabile reisi ayaða kalkar kalkmaz tüm avcý savaþçýlarda aynýsýný yapýp ayaða kalktý. Kabile reisi sýra ile yan yana dizilmiþ savaþçýlarýný kontrol etmeye baþladý. Ardýndan,

"Ubra saman kuna." Diye baðýrdý.

Savaþçýlar ellerinde mýzrak, kimisinin elinde sopa Çatalhöyük istikametine doðru yürüyüþe geçti.

Abraka gecenin geç vakitlerine doðru akrabalarý ile kente vardý. Soluk soluðaydýlar. Vaziyet koþarak gelmiþlerdi. Kardeþleri kalabalýðý görünce ellerinde mýzrakla damdan savaþ çýðlýðý attý. "Azum munta. Azum munta." Akrabalarda ayný þekilde çýðlýk attý. "Azum munta. Azum munta." Bu "Zafer bizim. Zafer bizim." Demekti.

Çatalhöyük sakinleri savaþ nizamý aldý. Reisleri Abraka "Yürüyün." Dedi. Kafile stratejik olan kente giriþin tek yolu olan yere geldi. Beklemeye koyuldular. Uzaklardan baðrýþmalar geliyordu.

Ýki grubun karþýlamasý çetin ve kanlý bir savaþ baþlatacaktý. Elbet savaþ yerine barýþ ta olabilirdi. Bu avlanma alanýnýn ortak kullanýmý gibi önemli bir antlaþmayla olabilirdi. Eðer düþman kabile bunu kabul ederse. Ama beklentiler istedikleri gibi olmadý.

Karanlýk içinden düþman bir anda saldýrýya geçti. Çatalhöyük savaþçýlarýnýn yaþlýlarý en önde mýzraklarý ile düþmaný kolladý. Ucu sivri mýzraklar bedenlere saplanýyor, kan revan içinde çýðlýklar atýlýyordu. Çýðlýðý iki tarafta çýkarýyordu. Bu cesaretlerini artýrýyor, düþmana gözdaðý veriyordu.

Tecavat üzerine gelen sopalý birinin elini yakaladý. Ardýndan düþmanýn kafasýna sopayla hýzla vurdu. Düþmanýn kafasý delindi. Tecavat sopasýný kafadan zorlukla çýkardý. Düþman öldü yere düþtü. Beklemedi. Babasýna saldýranýn arkasýna sinsice geçti. Onun kafasýna da ucu sivri taþlardan oluþan sopayý vurdu. O düþman da yere düþtü. Tecavat durmuyordu. Böyle beþ düþman daha yere serdi.

Düþman kabilenin reisi "Hucu danan." Diye baðýrdý. Birden düþman kabile savaþý býraktý. Hýzla alaný terk ederek ormanýn içinde kayboldu.

Zayiat hiç yoktu. Yerdeki ölü düþmanlarýný sayýnca gerçekten zafer kazandýklarýný fark ettiler. Yerde otuz yedi düþman saydýlar. Zaten savaþta onlar elli kiþi kadarlardý. Bu durumda düþman bir daha asla kendilerine saldýramazdý.

Hublada savaþta yara almýþtý. Ayaðý ve omzu delinmiþti. Abraka çok telaþlýydý. Ýki de bir Hublada'nýn yarasýna bakýyor onu omzunda merhametle taþýyordu. Ama Hublada kente kadar zor dayandý. Kente varýnca Hublada kendini yere býrakýverdi.

Diðer taraftan kadýnlar zafer çýðlýklarý atýyordu. Kadýnlar "Hulu hulu bagu." Diye baðýrdýlar. Bu "Yaþasýn yaþasýn kazandýk." Demekti. Kente gelen ve savaþa katýlan akraba sayýsý kýrk kiþiydi. Ufak tefek yaralananlar vardý. Abraka da elinden yaralanmýþtý. Yaralýlara þifalý ot tedavisi yapýlmaya baþlandý.

Hublada ise kötü durumdaydý. Karýsý baþucunda o sanki ölmüþ gibi aðýt yakýyordu. Akrabalardan þifa vermeyi iyi bilen biri Hublada'nýn yaralarýný iyice kontrol ettikten sonra yaralarý þifalý bir ot ile dezenfekte etti. Hublada inliyor ve aðzýndan hýrýltýlar çýkarýyordu. Kýsa bir süre sonra sesi ve soluðu kesildi. Þifacý Hublada'nýn öldüðünü söyledi.

Kent halký ölünün baþýna toplandý. Daha önceleri bu avcýlar ölülerini ormanýn içinde bir aðacýn dallarýna terk ederdi. Þimdi Abraka daha iyi bir yöntem buldu. Hublada'nýn karýsýna onu evin içine gömmeyi teklif etti. Zavallý kadýn aðlayarak söylenenleri kabul etti. Bunun için Tuluþka, Mitu, Sabet ve Tevacat damdan hýzla içeriye girip Hublada'nýn evinde büyük bir çukur açtýlar. Bunun için aðaçtan yapýlmýþ kazýklarý kullandýlar. Hublada'yý çukurun içine dikkatlice koydular. Sonra çukurdan çýkan topraklarý ölünün üzerine yýðdýlar.

Hublada için yas tutacaklardý. Ama bu morallerini bozacaðý için vaz geçtiler. Kadýnlar savaþtan dönen erkekler için ziyafet hazýrlamýþtý. Onlarýn savaþý kazanacaklarýný tahmin ettikleri için önceden hazýrlýklýydýlar. Hublada'nýn yasý sonraya býrakýldý. Yas yarýna kalmýþtý.

Büyük bir ateþ yakmýþlardý. Ziyafete geçildi. Ýki geyik kente gelen akrabalar tarafýndan getirilmiþti. Avcýlar ete iþtahla yumuldu. Ziyafetten sonra gençler ateþin etrafýnda dans etmeye baþladý. Kadýnlar ise hep bir aðýzdan þarkýlar söylüyordu. Tanrýça Fagým heykelciði ise ziyafettekilerin elinden bir bir geçti. Kimi onu öpüyor, kimi onunla konuþuyordu. Heykelciðine bu ilgiyi gören Tecavat ise yerinde duramýyordu. Çok seviniyordu. Ýlk defa büyüklerin arasýna heykelcik sayesinde katýlmýþ oluyor, kendini kocaman adan yerine koyuyordu.

Abraka akrabalarýnýn en büyüðü Samatta'ya "Sizin burada uzun süre kalmanýzý istiyorum. Buraya yerleþin. Size de ev yapalým." Dedi.

Samatta topraktan evlere baktý. "Bunlarýn içinde mi yaþayacaðýz."

Abraka bir evin insana ne tür faydalarýn olduðunu uzun uzun anlattý. Vahþi hayvanlardan dem vurdu. Yaðmurlardan bahsetti. Bir evin soðuktan veya güneþten korunurken ne kadar elveriþli olduðunu anlattý.

Sattama "Madem öyle diyorsun yarýndan itibaren burada beþ ev daha yapacaðýz."

Abraka bunu duyunca sevinç içinde coþtu. "Senin gibi insan yoktur þu topraklarýn üzerinde. Hem düþmanlarýmýz olmayacak hem avlanýrken zorlanmayacaðýz."

Kentin avcýlarý son fasýl olarak kavunlarýný yemeye baþladý. Bunu hiç tatmamýþ olan yeni avcýlar, aðýzlarýndan tuhaf sesler çýkararak kavunlarýna yumuluyorlardý.

Sattama ""Buna ne isim koydunuz?"

Abraka Buna aðaç kavý gibi güzel koktuðu için kavun dedik. Buradan uzak yerlerden getirdik."

Sattama "Bunun çekirdeklerini topraða ekin. Burada büyüyecektir. Bir daha uzaða gitmenize gerek kalmayacak."

Abraka bunu hiç düþünmemiþti. "Tabi ya. Dedi. Çekirdekler bitkilerin çocuðudur. Þimdiye kadar hep hazýra kondum. Bitkilerin neden meydan geldiðini biliyordum. Ama onlarýn çocuklarýný topraða ekmek hiç aklýma gelmedi."

O an Tecavat ile Sattama reisin oðlu Tuluþka güreþe tutuþtu. Ateþin etrafýný sarmýþ avcýlar ilgiyle izlemeye baþladý. Tecavat zorlandý. Rakibine el ense çekti. Tuluþka'nýn bir bacaðýný havaya kaldýrdý. Onu yere düþürünce üzerine çýktý. Güreþi kazanmýþtý.

Tecavat oturan gençlere meydan okudu. Karþýsýna Telenge isimli bir genç çýktý.

Zayýftý Telenge "Beni yýkarsan boynumda asýlý olan gergedan kolyesini sana vereceðim. Ben kazanýrsam senden Tanrýça Fagým heykelciðini alacaðým."

Tecavat biraz düþündü. Heykelciðin nasýl yapýldýðýný biliyordu. Çok kolaydý. Heykelciðin deðeri azdý. Kazanacaðý gergedan kolyesi daha deðerliydi. Gergedaný avlamak, boynuzunu kesmek, ona þekil vermek kolye kemik olduðu için zordu.

"Tamam dedi Tecavat. Gel" diye Tuluþka'ya el ense çekti. Ve Tecavat kendini bir anda yerde buldu. Üzerine çýkan Tuluþka "Azum munta." Diye baðýrdý. 'Zafer bizim' diyordu. Yerde oturan avcýlar çýðlýklar attý. Tuluþka'yý kutluyorlardý. Tecavat mahcuptu.

Babasý Abraka Sattama'ya döndü. "Benim oðlum zekidir. Bu, ödül ortaya koyuþundan belli. Tuluþka'nýn kolyesini yapmak heykelcik yapmaktan zordur." Dedi.

Sattama buna þaþýrdý. "Abraka söyle bana bir taþý yontmak zor deðil mi?"

Abraka "Tecavat'ýn vereceði heykelcik çamurdan yapýlma. Onu Tecavat ateþte kýzdýrýnca taþ oluyor."

Sattama þaþkýn. "Hangi çamurdan?"

Abraka "Zaten savaþa neden olan da bu çamur. Biz bu çamura ulaþmak için düþman bölgesine girdik. Ama düþman boynunun ölçüsünü alýnca bölgelerini terk etmiþtir. Yarýn oraya bakmaya gidelim. Sonra oradan çamur getireceðiz. Ve sen yaptýðýmýz evi beðenmiyorsun ama buranýn topraðý kilden oluþmuþ. Toprak ev yapmaya oldukça müsait."

Sattama "Bu akýllarý kimden öðreniyorsun?"

Abraka "Her þeye hata ile baþlayarak öðrendim. Bir ara kil olmayan ev yaptým. Yaðmur yaðýnca eriyiverdi. Buraya geldiðimizde buranýn çamurunu avucumda sýkýþtýrýp güneþte kuruttum. Sonra onu suyun içinde uzun süre beklettim. Kurumuþ çamurun suda erimediðini görünce 'buldum' dedim. Bazen taþlara bakarým. Onlarýn da çamurdan olduðunu düþünürüm. Ama o çamurlarýn nasýl oluyor da taþa dönüþüyorlar bir türlü bulamýyorum. Evlerimiz taþtan olsa derim. Ama kullandýðýmýz toprak bize istediðimizi yeterince veriyor."

Hublada'nýn eþi Yamça baþýna ördüðü çiçekten tacý takmýþ yas tutuyordu. Ýki gündür tek bir kelime bile konuþmadý. Ne iþ yaptý ne bir þey. Ya oturuyor ya yerde yan vaziyette kara kara düþünüyordu. Hublada ölmemeliydi. Baþkasý ölmeliydi. Kýzý Kalet bu zaman zarfýnda evin bütün iþlerini yükünü omuzuna almýþtý. Akþam çanaktan yedikleri piþmiþ yemek bile onun keyfini getirememiþti.

Kalet gecenin geç bir vaktinde dama çýkmýþ hüzünle iç geçiriyordu. Babasýný çok seviyordu. Babasý ile çocukluðunda ilk defa ava çýkmýþlardý. Bir kurt sürüsü ile karþýlaþýp hemen saklanmýþlardý. Kurtlar vahþiydi. Ellerindeki mýzrakla mücadele edemezlerdi. Babasý o karþýlaþmada hemen orayý terk edip kýzýný, geriye kente götürmüþtü. Tekrar ava çýkmýþtý

Kalet akþam avdan akþam dönen babasýna soruyordu. Baba niye avlanmadýn. Kurtlardan mý korktun?"

Hublada Evet kurtlardan korktum. Ama bana saldýracaklarýndan deðil. Avýmý elimden alacaklarýndan korktum. Yine kurtlarý gördüðümüz yerde av peþindeydim. Geyikler vardý. Birini avladým. Yine kurtlar çýktý karþýma. Saklandým. Avýmý geri alamazdým. Yine avlanmak için baþka yere gittim. Etraftan yine kurt sesleri duyunca artýk avlanmaktan vaz geçtim. Boþa avlanmak akýl karý deðildi. Ýþte kurtlar bu kadar zeki. Ama bizler akýllanýrsak mutlaka kurtlarla baþa çýkabiliriz."

O gün Sabet araya girmiþti. "Baba bizler mi akýllýyýz kurtlar mý?"

Hublada "Kurtlar bu akýllýlýðý sayesinde hiç aç kalmaz. Þöyle bir þey anlatayým. Kurtlar avlandýðýnda hiyerarþi üzerine yerler. Önce lider kurt karnýný doyurur. Sonra diðerleri. Kurt yerken hýrlar. Ýþte o hýrlayan kurt arkadaþýna blöf yapar. Arkadaþý blöfü yer yemeðini ona sunar. Bu haksýz kurt, bölgelerinde yaþadýðý bir olay için hýrlamýþtýr. Diðer kurtlar hýrlamanýn özelliðinden 'Mesela ben çok koþtum, avý ben çok korkuttum, veya heyecana ben çok katký yaparak avýn yakalanmasýný saðladým' þeklinde anlarlar. Oysa hýrlayan kurt hiçbir þey yapmamýþtýr. Onu rahat býrakýrlar. Hýrlayan kurt otoritesini korumak için hileye yine baþ vurur. Ve bunu ziyafet boyunca veya bir dahaki ava kadar devam ettirir. Ta ki haksýzlýðý hak kazanana kadar."

Kalet heyecanlanmýþtý. Babasýna sarýlarak "Babacýðým benim. Sanki sen kurtsun. Bütün bunlarý kurtlar mý söyledi?"

Hublada "Bunlarý akýllý olmak için uydurdum. Çünkü uydurduðum bazý þeyler iþime yarýyor. Mesela kurt sürüsünü korkutmak onlara býktýrýcý þeyler yapmakla mümkün. Avýný yiyen kurtlarý bir akbaba gibi rahatsýz edersem kaçýp gideceklerini düþünürüm. Hýrlayan kurt gibi kararlý olmak gerekir bazen." Diye karþýlýk vermiþti.

Þimdi babasý, üzerinde oturduðu zeminin altýnda, hayattan yoksun bir þekilde yatýyordu. Keþke çok akýllý olsa da babasýnýn kaybolan hayatýný geri verseydi.

Diðer taraftan Tecavat'ý düþünüyordu. Kara kaþlý kara gözlü Tecavat. Üzüntüsü biraz hafifler oldu. Tecavat'ý annesinin babasýný sevdiði gibi seviyordu. Þimdi gidip Tecavat'ýn uzun saçlarýndan çekiþtirip yanýna getirmeyi çok istiyordu. Onunla öpüþtüðünü düþündü. Belki ondan bir çocuðu olabilirdi. Ýkisi de çocuk yapacak çaðdaydý. Ama kentin bir geleneði vardý. Kalet'in evlenmesi için avcý bir erkeðin akýllýca bir þey yapmasý gerekiyordu. Çünkü Tanrýça Fagým böyle istiyordu. Mesela Abraka amca gibi bir ev yapmak.

Ayný gönlü yaþayan Tecavat sýkýntý ile yerinden kalktý. Kalet'i düþünüyordu. Dama çýktý. Hislerinde yanýlmamýþtý. Ýþte Kalet damýn üzerindeydi. Düþük bir sesle ona ýslýk çaldý. Kalet karþýlýk verdi. El salladý. Bir süre ne yapacaklarýný bilemediler. Tecavat babasýndan, Kalet'te annesinden ve abisinden çekiniyordu.

Tecavat kendi damýndan içeri girdi. Kalet için uzun süre uðraþýp bitirdiði mücevher kutusunu ona verecekti. Tekrar dama çýktý. Merdivenle dýþarýya aþaðý indi. Kalet evine yaklaþtý.

"Kalet bunu senin için yaptým al. Beni hiç unutma. Sen benimsin. Mitu ve Sbet'le de bir daha konuþma." Dedi.

Kalet "Sen ancak akýllýca bir iþ yaparsan bütün dediklerin olur. Sen beni merak etme. Hep seni düþünüyorum. Sabet ve Mitu benim arkadaþým. Onlara seni sevdiðim gibi davranmýyorum. Çok kýskançsýn."

Tecavat "Kentimizde akrabalarýmýzdan gençlerde var artýk. Ne yap et anneni ve abini benimle evlenmene ikna et. Dayanamýyorum acý ve ýstýraba."

Kalet güldü. Tecavat'ta geri damýna döndü.

Gökyüzünde göçmen kuþ sürüleri vardý. Çýðlýklarý kentte neþe içinde dinleniyordu. Böylesi þeyler her zaman yaþanýrdý. Kenti çýkýnca sazlýk alan baþlýyordu. Oraya beslenmek ve yuva yapmak için gelen kuþ türleri Çatalhöyük'e zenginlik getiriyordu. Kadýnlar kuþ yumurtasý topluyordu. Onlardan ya beslenmek ya da süs yapmak için yararlanýyorlardý. Kadýnlar deriden torbalarýna doldurabildikleri kadar yumurta dolduruyordu. Onlar avcý ve toplayýcýydý. Yumurtalar önce evde birikir ve bir gecede tüketilirdi. Henüz çanak yeni bulunmuþtu. Ve bundan sonra yumurtalar çanakta haþlanýp uzun süre çürümeden dayanmalarý saðlanacaktý.

Tecavat ve kuzenleri, yeni gelen akrabalar Abraka'nýn önderliðinde örgü sepetlerle çamuru kalýba alýyorlar içinde düzeltiyorlar, sonra güneþe kurumaya býrakýyorlardý. Beþ bölgeye çok miktarda çamur tuðla gerektiði için canla baþla çalýþýlýyordu. Akþama doðru kent için çalýþanlar acýkmaya baþladý. Kadýnlar boþ durmamýþ avladýklarý, iki geyiðin etlerini kemiklerinden ayýklamýþ, ateþte þiþ kebap yapýyorlardý. Mangalýn kokusu avcý erkeklerin aðýzlarýný hayli tahrik ediyordu. Kimisi kokuya dayanamadý iþi býraktý. Abraka buna ses çýkarmadý. Az sonra yönettiði iþçilerine paydos çaðrýsý yaptý. "Afta yabab." Diye baðýrdý. Bu 'yemek baþý' demekti.

Ýþçiler iþini býrakýp süratle ziyafet alanýna geldi. Abraka'nýn karýsý Nemengen ekmek yapmasýný biliyordu. Evinde bol miktarda buðday vardý. Yeteri kadarýný kadýnlarla taþ havanda aðaçtan yapýlma tokmaklarla dövdüler ve un haline getirdiler. Unu su ile yoðurdular. Hamura tuz da atmýþlardý. Henüz her þey yeniydi. Ekmek bir sene önceye kadar bilinmiyordu. Tuz ise hakeza. Ekmeðin tadýna ilk önce kadýnlar baktý. Çok sevdiler. Kocalarýna verdiler. Ekmeði yiyen avcý erkekler bunun et, kavun ve diðer meyvelerden daha güzel olduðunu gördüler. Aðýzlarýndan keyifli homurtular çýkardýlar.

Tecavat elindeki çanak ile avcýlara seslendi. "Ey büyüklerim ben Kalet ile evlenmek istiyorum. Hep yeni þeyleri sizler icat ediyorsunuz. Diðer taraftan bizim akýllýca davranýp evlenmemizi istiyorsunuz. Ama bu kýsýr döngü sona eriyor. Ben yeni bir yiyecek keþfettim. Adýna bal dedim. Yiyin ve tadýn. Artýk Kalet ile evlenmeye hak kazandým."

Avcý erkekler balýn tadýna bakar bakmaz kendilerinden geçtiler. Balý ekmek ile yediklerinde ise Abraka "Ben de yeni bir þey icat ettim. Bu güzel bal nedeniyle, bu topraklarýn güzelliklerle dolu haline 'Cennet' dedim." Avcýlarýn arasýnda homurdanmalar baþladý. Abraka devam etti. "Cennet demek Fagým Tanrýça'nýn geldiði yer demek. Bizim yiyemediklerimiz tüm yiyeceklerin orada toplanmýþ olduðuna inanýyorum. Tanrýça Fagým ihtiyacýmýz olduðunda cennetten her gün bir tane yiyecek getiriyor."

Sattama çok þaþkýndý. "Söyle bana Abraka. Bütün bunlarý nerden öðreniyorsun?"

Abraka "Akýllýca yaptýðým iþlerden öðreniyorum. Ben ev yapmadan önce yemek nedir bilmezdim. Ben ev yapmadan önce rahat uyku nedir bilmezdim. Ben ev yapmadan önce güvenlik nedir bilmezdim. Ýþte yaþadýðým bunca akýllý þeylere karþýn Tanrýça Fagým bana bilmediklerimi öðretti."

Sattama "Artýk akýllýca þeyleri oðluna býrak. Bak bize bal verdi. Ve Kalet ile evlenmeye hak kazandý."

Kalet kadýnlarýn arasýndan çaðrýldý. Ama annesi ve ve diðer kadýnlarla beraber geldiler.

Abraka "Ey kent halkým kýzýmýz Kalet'i oðlumuz Tecavat ile evlendiriyoruz. Bunun Tanrýça Fagým'a mesaj olmasý için Kalet'le Tecavat'ý bir gün boyunca ellerini, ayaklarýný, bedenlerini birbirine aðaç sarmaþýklarý ile baðlayýp, benim evime hapsedeceðiz. Biz ise Akilan'ýn evine geçip yeni evlileri yalnýz býrakacaðýz. Ne zaman iki evli baðlarýndan kurtulur, iþte o zaman evlenmiþ olacaklar."

Ýki gencinde hoþuna gidiyordu. Birbirine baðlý olup sürtünmek. Biraz utanýyorlardý. Evliliklerine tam hakim deðillerdi. Tecavat'ýn dili tutulmuþtu. Kalet ise sarmaþýk düðümlerinden caný sýkýlýyordu. Tecavat'ýn gözüne yerdeki taþtan keski iliþti. Kalet'i ayaða kaldýrdý. Keskinin yanýnda kendi ile beraber yere oturttu. Zorlukla taþ keskiyi aldý. Küçük bir uðraþtan sonra tüm düðümlerini kesti. Kalet'i de kurtardý.

Ne yapacaklarýný bilemediler. Tecavat "Ýstersen biraz öpüþelim."

Kalet "Olur." Demekle yetindi. Tecavat deriden giysisini çýkardý.

Kalet "Abo." Diye utancýný dile getirdi. Kalet soyunmak istemiyordu.

Tecavvat'ýn cesareti gelmiþti. Kalet'i yere yatýrdý.

Çatalhöyük'te þiddetli bir yaðmur yaðýyordu. Dere taþmýþ, sel topraktan evleri yutmuþtu. Evdekiler damda mahsur kalmýþtý. Depoladýklarý yiyecekler su içinde kalmýþtý. Kuru yiyeceklerin hali içler acýsýydý. Bakliyatlar ve tahýllar ýslandýðý için yakýn zamanda çürüyeceklerdi. Ama onca darbeye raðmen bir milim bile evin toprak tuðlalarýna zarar gelmemiþti. Saðlamca sele direniyordu.

Yeni yapýlan Sattama ve mahiyeti cesaretlerini yitirdiler. Baðýrýp çaðýrýyorlar, telaþ ve korku içinde tepiniyorlardý. Koca koca avcý erkekler evin, yýkýlacaðýný, yüzme bilmediklerinden boðulup gideceklerini zannedip aðlýyorlardý. Onlar çocuk ruhluydu. Çünkü henüz akýllýlýklarýný yeni þeylere satmamýþlardý. Þimdiye kadar ne evi biliyorlar, ne suda piþen yiyecekleri, ne de çanak çömleði. Onlar kendilerini doðanýn kucaðýnda, Tanrýça Fagým'ýn merhametine terkedildiklerini zannediyorlardý.

Abraka aðlayanlara doðru "Niye aðlýyorsunuz. Biraz çýðlýk atýn. Biraz gülün. Yakýnda göreceksiniz Tanrýça Fagým'ýn oðlu Tanrý Hirkese bize akýl verecek, suyun üzerine kurulacaðýz."

Aðlayanlar biraz sakinleþir gibi oldu. Ama Abraka konuþmakla yetinmedi. Evin içinde yüzen aðaçtan kanoya uzandý. Dama çekti çýkardý. Ardýndan iki adet kano küreðini aldý. Kanoyu suya indirdi. Ýçine bindi. Aðlayanlarýn yanýna doðru kürek çekmeye baþladý.

Sattama ve mahiyetinin aklý baþýndan gitti. Sattama içinden "Acaba Tanrýça Fagým bu kentte mi yaþýyor. Yaþýyorsa ben niye görmüyorum." Diye kanoya hayran hayran baktý.

Abraka ise kanosunda aðlayanlarý kendi damýna götürürken "Her þey hata ile baþlýyor. Hatayý Tanrýça Fagým düzeltiyor." Diye düþünüyordu. Sattama'nýn gözlerinden okuduðunu iyi anlýyordu. Abraka onun daha, hiç bir akýllýca þey görmediðini biliyor ve mutlu bir kent oluþturmaya çalýþmanýn, bir sürü hata meydana getireceði için de seviniyordu.

Çatalhöyük halký yeni gelenlerin becerisi ile daha kolay hayat yaþamaya baþladýlar. Avcý erkekler ne zaman ava çýksalar elleri boþ dönmüyordu. Geyik en çok avlananlardandý. Çevredeki avýn kýsa bir süre bitme endiþesi baþ gösterince, yazýn depoladýklarý kurutulmuþ etlerden ve tahýldan faydalanma yoluna gittiler. Kýþ mevsimine girdiklerinde onlarý çetin bir imtihan karþýladý.

Kent halký mevsimin çok soðuk zamanlarýnda dama çýkýp, ateþ yakýyor, etrafýnda ýsýnmaya çalýþýyorlardý. Ateþ bitince biraz ýsýnmýþ þekilde içeriye geçiyorlardý.

Evin içi de soðuktu. Ama dýþarýsý gibi deðildi. Tüylü hayvanlarýn derilerinden yapýlma, palto þeklindeki giysileri ile evin içinde de soðuktan korunuyorlardý.

Sattama bu mevsimde yaþadýðý konforu karýsý ile konuþuyordu. "Þu Abraka olmasa açýk alanda çadýrlarýn içinde yaþayacaktýk. Baksana sel oldu. Evi su bastý. Duvarlar sapasaðlam ayakta durdu. Ben Abraka'nýn daha ne kadar çok akýllýca iþler yapacaðýný tahmin edebiliyorum. Eminim ki daha bir sürü akýllýca þey yapacak. Abraka'nýn içine bindiði aðaçtan kano ile ilk kez karþýlaþýyorum."

Karýsý "Biz kadýnlarda Abraka'nýn karýsýna hayran kaldýk. Ekmek dediði þeyi önce ezdik sonra su ile karýþtýrýp hamur yaptýk. Hamurun ismini de kendisi bulmuþ. Ekme bir hoþuma gitti ki sorma gitsin. Nemegen bize buðday toplamaya gideceðimizi söyleyince sevindim. Nemengen buðday toplamaya da isim koymuþ. Ona 'hasat' ismi vermiþ. Biz kadýnlar sabahtan akþama kadar torbalarýmýza buðday baþaðý doldurduk. Þimdi bizim evde de buðday var artýk. Þu Nemengen ne akýllý kadýn?"

Sattama "Orasý öyle ama kýþ olduðu için av hayvanlarý az oluyor. Çoðu sýcak bölgelere göç ediyor. Yiyecek bir þey bulamazsak birbirimizi yeriz. Hadi birbirimizi yiyelim."

Karýsý Kankura "Sus çocuklar uyanacak. Tuluþka uyanmasýn."

Karý koca birbiri ile yerde uzanarak öpüþmeye baþladý. Kankura bir süre sonra "Þu Tuluþka'ya da bir ev yapsak da orada yaþasaydý, rahat rahat öpüþürdük."

Sattama "Ne gerek var. Gece uyanýr oðlun uyurken seviþiriz."

Kankura "Ya bizi Tuluþka yakalarsa.?"

Sattama "O zaman ona aldýrmayýz. Tuluþka görmemiþ gibi yapýp tekrar uyuyacaktýr."

Abraka'nýn içinde bir sýkýntý vardý. Ýçinden "Ya yiyeceklerimiz azalýrsa. Ya bir daha avlanamazsak. En iyisi bir inek bulup getirmek. Onlar uysal oluyor. Ýnekler ve yiyecekleri için bir korunak yapmak en iyisi" diyordu. Abraka sütü çok seviyordu. Bir de bozulmuþ sütün baþka bir þey haline gelmesi çok enfesti. Tadý ekþi olduðu için yedikçe yiyesi geliyordu. Bir isim bulmuþtu. Ona 'yoðurt' demiþti. Bunu en kýsa zamanda yapmalýydý.

Abraka sabahý zor etti. Fikrini Sattama'ya açtý. "Ey amcaoðlu Sattama, ben büyük bir korunak yapacaðým. Ýçine inekler koyacaðým."

Sattama "Ýnekler için korunaða ne gerek var. Zaten canýmýz çekerse avlar getirir yeriz."

Abraka "Ýnekleri yemek için getirmeyeceðim. Onlarýn memelerinden süt saðacaðým."

Sattama "Süt lezzetliidir. Ama onlara yiyeceði bu kýþ mevsiminde nereden bulacaksýn?"

Abraka "Yazdan kalma toprakta kurumuþ otlar var. Gerekirse her birini tekr teker toplarým."

Sattama'nýn bu fikre aklý yattý. "Ben senden her þeyi beklerim. Dur bakalým daha ne akýllýca iþler çýkaracaksýn?"

Ve hemen kocaman bir ahýr yapmaya giriþtiler. Gökyüzünde bulut olmadýðý için güneþ kalýptan çýkan kil çamurunu çok çabuk kuruttu. Hepsi saðlam tuðlalara dönüþtü. Kocaman bir ahýr için beþ gün uðraþtýlar. Giriþ kýsmýný dama deðil aþaðýya yaptýlar.

Sattama "Nihayet bitti. Bunun þerefine ben bir ziyafet vereceðim. Akþama hazýr olun." Diye avcýlara konuþtu.

Ziyafet neþe içinde geçiyordu. Ziyafette hep ineklerden konuþuldu. Abraka ineðin sütünden nasýl yoðurt yapýldýðýný anlattý. Sattama ineðin kemiklerinden yaptýðý kolyelerin hikayesini anlattý. Boynundaki kolyeleri göstererek "Bunlar Tanrýça Fagým'ýn gözleridir. Ben bunlar ile karanlýkta hiç düþmem ve yolumu rahatlýkla bulurum." Diyordu. Ýlgiyle kendisinin dinlendiðini görünce devam etti. "Bir iþi Tanrýçamýza baðlarsanýz o iþiniz rast gider. Ben bunu yaþamýþ biriyim. Bir kurttan kaçýyordum. Tam ben yakalanacaðým. Fagým Fagým diye avazým çýktýðý kadar baðýrdým. Diðer taraftan da kaçýyordum. Ne göreyim kurt peþimi býrakmýþ. Benim baðýrmamdan mý yoksa Fagým'ýn ismini duymasýndan mý kurt görünürden kayboldu?"

Abraka "Kurtlar zekidir. Ama son zamanlarda onlardan korkmak gerekiyor. Kýþ mevsiminde olduðumuz için yiyecek bulmak için bizim buralara mutlaka geleceklerdir. Bunun için damýnýzdaki giriþi sürekli kontrol edin. Kurdun zeki olduðunu hepiniz bilirsiniz. Onlarý korkutal yegane þey onlarýn kafa karýþýklýðý yaþamasý. Bunun için bir kurt görürseniz ve yalnýzsanýz ve size saldýracaksa sürekli koþun ve baðýrýn. Týpký Sattama'nýn yaptýðý gibi. Kurtlarý tespit etmek için bir yöntem keþfettim. Kurt gibi uluyunca mutlaka kurtlar karþýlýk veriyor. Onlarýn orada olduðunu ve ne kadar uzaklarda olduklarýný anlayabiliyorsunuz. O yüzden kýþýn ava çýkarken iki kiþiden aþaðý olmamak gerekiyor. Yalnýz bir insan her zaman potansiyel bir avdýr."

Ziyafet öðlen doðru bitti. Abraka damdaki kalabalýða ayaða kalkarak "Bütün kadýnlar ve erkekler beni dinleyin. Biz bugün erkekler inek yakalamaya gideceðiz. Siz kadýnlar ise torbalarýnýza doldurabildiðiniz kadar yazdan kalma, kuru ot toplayýn. Otlar karlarýn içinden çýkarýrken 'ne iþe yarayacak bu. Ýnek yer mi bunlarý' Diye düþünmeyin. Biz avcýlar biliriz ki hayvanlar aç kalýnca yiyecek her þeye yönelirler. Bir aslan ot yiyebilir, bir inek te et yiyebilir."

Konuþmadan sonra kalabalýk daðýldý. Kadýnlar kollarýnda ikiþer, üçer, beþer deriden torbalarla iþe çýktý. Erkek avcýlarda üçer kiþilik beþ grup halinde ormanýn derinliklerine daldý. Hepsi ayrý istikametlere yöneldi.

Avcýlarýn ellerinde aðaç sarmaþýklarýndan yapýlmýþ birer kement vardý. Avcýlarýn hepsi kement atmayý biliyordu. Bunu büyüklerinden öðrenmiþ çocuk yaþta alýþtýrmalarla oynamýþ ve büyüdüklerinde yakaladýklarý ile tecrübe kazanmýþlardý.

Abraka tipik avcý pozisyonuna geçti. Eðildi. Elinde kementle sinsice bir grup ineðe yöneldi. Amcasýnýn yanýnda Sabet ve Tecavat'ta gözlerine birer inek kestirdi. Kementlerini kusursuzca attýlar. Boyunlarýna geçen halatlar inekleri kargaþaya sürükledi. Avcý grup kementleri sýkýca zapt etti. Ýnekler uzun bir mücadele sonucu sakinleþti. Kementi tutanýn çekiþtirmesi ile istenen yöne doðru sürüldüler. Abraka Tecavat ve Sabet inekleri çamurlarýn içinden, dikenlerin arasýndan kente nihayet getirdiler.

Ýnekleri gören kadýnlarýn bazýlarý dilleri ile "Lu l ulu." Diye zýlgýt çekti. Akþama doðru diðer avcýlarda döndü. Yakaladýklarý inekleri ahýra koydular. Avcýlar toplamda altý inek yakalamýþtý. Kadýnlar da daha önceden otlarý istiflemiþti. Avcýlar ahýrýn içinden uzun süre çýkmadý. Ýneklere ve ot yiyiþlerine bakýyorlardý. Avcýlar çok sevinçliydi. Kolayca elde ettikleri zenginlik onlarý mutlu etmiþti.

Kadýnlardan biri ahýra girmiþti. Avcý erkeklere "Sizi inekler mi doðurdu. Ýneklere yapýþýp kaldýnýz. Ahýrdan hiç çýkmýyorsunuz. Eþleriniz sizi çaðýrýyor." Diye çýkýþtý.

Ýlk sütü Abraka þafak sökmeden saðmaya baþladý. Sütü küçük çömleklere saðýyor, sonra onlarý içi oyulmuþ aðaçtan kütüklerin içine boþaltýyordu. Saðma iþinde üç saate yakýn uðraþtý. Aðaçtan küpler altý adetti.

Abraka baþýný küpe eðip sütten yudumladý. "Nefis. Bir de yoðurt oldunuz mu?" diye söylendi. Ýnekler mutlu mutlu otlarýný yiyorlardý. Þimdiye kadar hiö zorluk çýkarmamýþlardý. Abraka ahýrdan keyifle çýktý.

Sütün kendi kendine mayalanmasý için yedi gün gerekiyordu. Abraka bunu tecrübe etmiþti. Sütün uzun sürede yoðurt olmasý can sýkýcýydý. Bir an önce yoðurt yapmak ve yemek istiyordu. Düþündü taþýndý. Aklýna bir fikir geldi. Yerinden kalktý. Bir kaba evindeki yoðurttan doldurdu. Evden dýþarý çýktý. Ahýra girdi. Ýçi süt dolu küplerin içine eþit miktarda yoðurttan döktü. Ahýrdan çýktý. "Bakalým bu benim akýllýca fikrim iki gün sonra ne olacak." Diye söylendi. Abraka iki günü zor geçirdi. Acaba süt mayalanacak mý. Lezzetli olacak mý? Diye aklý hep sütteydi.

Sonunda diðer avcýlarla birlikte ahýra girdiler. Abraka seviniyordu. Ona soru sorulmadan konuþmaya baþladý. "Anne sütün yavrusu yoðurttur. Yoðurdun süt ile daha mutlu olacaðýný düþündüm. Sütlere yoðurt karýþtýrdým. Ýþte gördüðünüz gibi her þey ortada. Ve ben yaptýðým iþe bir isim buldum. Yoðurt ile sütü karýþtýrmama 'mayalama' diyorum.

Avcýlar yoðurdu elleri ile yemeye baþladý. Bir kaçý keyiften küçük çýðlýklar attý. Abraka onlarýn yemeyi býrakmadýðýný görünce evden tahta kaþýklar getirdi. Kaþýðýn nasýl kullanýlacaðýný öðretmek için kaþýðý yoðurda saldýrdý. Aðzýna götürdü. Diðerleri onun gibi yapmaya çalýþýyor ama beceremiyorlardý. Kaþýk sapýnýn en ucundan tuttuklarý için elleri titriyoýr ve yoðurdu yere döküyorlardý. Uzun bir uðraþtan sonra yoðurdu yere dökmeden yemeyi baþardýlar.

Sýrada kadýnlar vardý. Onlarý Tecavat gidip çaðýrdý. "Babam sizi çaðýrýyor. Yoðurt yiyeceksiniz." Dedi.

Kadýnlar ahýra girdiklerinde yoðurdu tattýlar. Bu hoþlarýna gitti. Hep et yiyen avcý kadýnlar Abraka'ya "Bu nedir böyle. Nereden buldunuz?" diye sorular sordular.

Abraka "Bu yoðurt hiçbir bitkiden çýkmadý. Hiçbir aðaçtan alýnmadý. Bu þu gördüðünüz ineklerin sütünden yapýldý."

Kadýnlar yoðurdun tarifini baþtan sona Abraka'dan ilgiyle dinledi.

Nemengen araya girdi. "Kadýnlar, istersek bu yoðurt ile yemekte yapabiliriz. Nasýl mý? Anlatayým. Evimizdeki buðday ile yapacaðýz. Kýrýlmýþ buðdaylar..."

Abraka kadýnlarý orada yalnýz býrakmak için avcý erkeklere . iþaret verdi. Dýþarý çýktýlar.

Sattama çok þaþkýndý. Amcasýnýn oðlu Abraka'ya övgü olsun diye yere eðildi. "Sen Tanrýça Fagým'ýn oðlusun. Sana sýðýnýyoruz." Diye ellerini uzatarak yere kapandý.

Abraka onu yerden kaldýrdý. "Yanlýþ þeyler yapýyorsun. Bu akýllýca þeyleri bana taþlar, böcekler kuþlar söylüyor. Ben önce yeni bir þey keþfettim mi bulduðum þey bana daha iyisini söylüyor. Eðer ben Tanrýça Fagým'ýn oðlu olursam taþ gibi olur yerimden kýmýldayamam. Bildiðin gibi evimde ki Tanrýça Fagým taþtan yapýlma."

Sattama durmuyordu. Abraka'a ha bire eðiliyor saygýsýný ifade ediyordu. Diðer avcýlarda onun gib yapmaya baþladýlar. Birlikte Abraka'nýn önünde eðilerek ellerini yere uzatýyorlardý.

Baktý ki bunun sonu gelmeyecek Abraka'da onlarýn yanýna geçip yere eðilip ellerini yere kapatýyordu. "Birden "Buldum." Dedi. Avcýlar ona baktý.

Abraka "Ýçimizde ki coþkuyu Tanrýça Fagým'a dökmek için benim yerime bir kap yoðurt koyacaðým. Yere kapanýrken Tanrýçamýza kutsanmýþ sözler söyleyeceðiz." Dedi. Abraka yerinden kalkýp ahýra gitti. Elinde bir kap yoðurtla geri döndü. Yoðurdu önlerine koydu. "Tanrýça Fagým bizim mesajýmýzý almasý için 'Tanrýça Fagým, oðullarýn ve kýzlarýn için' diyeceðiz. Yere kapanacaðýz. Bu vahþi avcýlarýn hoþuna gitmiþti. Beraberce defalarca eðilip kapandýlar.

Tuna M. Yaþar


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Roman
Gönderen: Tuna M. Yaþar / , Türkiye
30 Mart 2019
Çok güzel bir roman.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihsel roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Göbeklitepe 5
Göbeklitepe 4
Göbeklitepe 3
Göbeklitepe 2
Göbeklitepe 1
Çok Eskiden 9
Çok Eskiden 4
Çok Eskiden 8
Çok Eskiden 6
Çok Eskiden 5

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dünya Taþýnýyor 3
Dünya Taþýnýyor 8
Dünya Taþýnýyor 7
Dünya Taþýnýyor 6
Dünya Taþýnýyor 1
Dünya Taþýnýyor 2
Dünya Taþýnýyor 5
Dünya Taþýnýyor 9
Dünya Taþýnýyor 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Masa [Þiir]
Reptilian 1 [Öykü]
Reptilian 2 [Öykü]
Reptilian 3 [Öykü]
Reptilian 4 [Öykü]
Reptilian 5 [Öykü]
Savaþ Trafiði 2 [Öykü]
Savaþ Trafiði 1 [Öykü]
Savaþ Trafiði 3 [Öykü]
Aðaçlara Fýsýldayan Adam [Öykü]


Tuna M. Yaþar kimdir?

Voltaire


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Tuna M. Yaþar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.