"Küle deðil, ateþe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Yeni Sinemacýlar 1990’lý yýllarýn sonlarýnda ortaya çýkmýþlar ve Türk Sinemasý’na olan ilginin de etkisiyle bir araya gelerek “yeni” bir sinema akýmý yarattýklarýný beyan etmiþlerdir. Manifestolarýný “ekibin ortaya koyduðu sinema ne eski Yeþilçam geleneklerine saplanýyor, ne de Batýlý trendleri kopyalayýp üzerine yapýþtýrýyor. Dolayýsýyla adlarýnýn önüne koyduklarý ‘yeni’, filmleriyle altýný doldurduklarý bir tanýmlama” diye ifade etmiþlerdir. Bu çerçevede Gemide, Laleli’de Bir Azize, Yer Altýnda Dünya Var, Dar Alanda Kýsa Paslaþmalar, Maruf, Takva gibi son dönem Türk Sinemasý’nýn önemli filmlerine imza attýlar. Sinema anlayýþlarýný ise “bu yaklaþýmýn belirgin özelliklerinden bir tanesi, Türkiye açýsýndan toplumsal aðýrlýðý büyük olan ve buna raðmen fazlaca el deðmemiþ ya da kliþe kalýplar içinde ele alýnmýþ konularýn, karakter odaklý dramalarda, rafine biçimde iþlenmesi” þeklinde ortaya koymuþlardýr. Bahsedilen filmlere bakýldýðýnda, iþlenen temalarýn daha önce sinemamýzda yer bulamamýþ olduðu, yaklaþým biçimlerinin ise tamamen özgün olduðu ve tabiri caizse “yeni þeyler” söylediði iddia edilebilir. Ýþçi sýnýfý, Güneydoðu sorunu,12 Eylül’ün sonuçlarý ve Ýslami tarikatlar günlük hayatýmýzda fazlasýyla yer bulan toplumsal sorunlar ya da açmazlar olduðu halde sinema sanatýna konu olamamýþ, dokunulmamýþ mevzular olarak kalmýþtý. Bu durumun sebeplerinin hassas politik duyarlýlýklar olduðu kuþkusuz ileri sürülecektir. Fakat bu konular bir biçimde sinemaya konu olacak ve toplumsal yüzleþmenin ilk adýmlarý atýlacaktý. Kuþkusuz bunu Yeni Sinemacýlar denemiþler ve büyük ölçüde baþarmýþlardýr. Bilhassa Takva, Ýslami tarikatlarýn iþleyiþini, iç iþlerini, topluma bakýþýný, toplumun tarikata bakýþýný içeriden bir anlatým ve yaklaþýmla ele almýþ ve sinemamýzýn bu alandaki ilk filmi, ayrýca son yýllarýn da en önemli filmlerinden biri olmuþtur. Zikredilen filmler iddia edildiði gibi karakter odaklý, içeriden anlatýmlý ve yaklaþým biçimi açýsýndan da özgündür. Yeni Sinemacýlara sonradan dâhil olan Seren Yüce de, Çoðunluk filmiyle, daha önce iþlenmemiþ bir konuyla Türk Sinemasý’na giriþ yaptý. Sosyal bilimlerde yeterince ele alýndýðý kabul edilebilen buna mukabil sinemamýzda özgün olarak hiç deðinilmemiþ bir konu olan ve Türk Kimliði diye ifade edebileceðimiz, toplumu tanýma adýna fevkalade önemli olan bu tema nihayet özgün bir tarzda sinemaya konu oldu. Seren Yüce Türk Kimliði’ni mikro ölçekte yani aileyi merkeze alarak tanýmlamaya çalýþtý. Orta sýnýf, Sünni-Türk muhafazakâr bir ailenin nasýl yaþadýðýný, özellikle nasýl düþündüðünü, Dünya görüþünü, hassasiyetlerini,’hoþgörüsüzlüðünü’ gerçekten çarpýcý bir biçimde gösterdi. Film bu anlamda, sosyolojik analizi izleyiciye görsel olarak gösterme ve düþünmeye sevk etme anlamýnda oldukça çarpýcýdýr. Çoðunluk, aðaçlýk alanda spordan dönen baba ve oðlun art arda yürümesi sahnesiyle baþlar. Baba önde oðul ise arkadadýr. Baba oðluna “haydi oðlum” diyerek daha hýzlý yürümesi gerektiðini ima eder. Filmin açýlýþ sahnesi gidiþat hakkýnda fikir verir. Babadan geride kalan ve yönlendirmeye muhtaç bir oðul portresi. Eve geldiklerinde temizlikçi kadýna karþý hoþgörüsüz ve kaba davranýþlar da ileriki sahnelerde olabilecekler hakkýnda ipucu verir. Mertkan açýk öðretim okuyan amaçsýz ve babasýnýn gölgesinde kalmýþ ve onun istediklerini yapmaktan bunalmýþ bir gençtir. Geleceðe dair bir planý yoktur. Evde annesi ve babasý ile yaþamaktadýr. Babasýnýn annesine karþý ilgisizliði ve Mertkan’ýn da bu durumdan nasiplenmiþ olmasý hemen dikkat çeker. Babanýn otoriter, buyurgan ve disiplinli tavýrlarý Mertkan’ý sýkmaktadýr. Yine filmin baþlarýnda babanýn park yerini kapatan aracýn aynasýný kýrmasý, sorunlarýný nasýl hallettiðini anlatýr niteliktedir. Mertkan’ýn Vanlý bir kýzla iliþki kurmasý, babasýnýn ve arkadaþlarýnýn kýzdan ayrýlmalarý gerektiðini ifade etmeleri ýrkçý yaklaþýmýn tezahürleridir. Annenin kendini duygusuz insanlarýn arasýnda hissetmesi de ailede kadýnýn kendi konumunu sorgulamasýna vesile olmaktadýr. Mertkan’ýn alkollü olarak kaza yapmasý, babasýnýn devreye girmesi, haksýz iken haklý konuma gelinmesi ve bürokrasinin iþleyiþi konusundaki bilgisizliði, babanýn hangi insanlarla iliþki kurmasý gerektiði yolundaki nasihatleri, arabasýnýn yapýlmasýný isteyen taksicinin tekme tokat dövülmesi, taksi parasýný ödeyememesi ve babanýn devreye girerek taksiciyi þiddete de baþvurarak uzaklaþtýrmasý gibi olaylar Mertkan’ýn hayatýnýn akýþýný deðiþtirecek ve babasýnýn yörüngesine girmesini saðlayacaktýr. Filme bütünsel olarak bakýldýðýnda, etnik ve dinsel köken itibariyle Türkiye toplumunun çoðunluðunu oluþturan Sünni-Türk, Dünya görüþü anlamýyla da muhafazakâr ve ekonomik seviye olarak orta sýnýf hatta orta sýnýfýn üzerinde bir yaþam standardý olan bir ailenin hayata hangi pencereden baktýðý ve Dünyayý algýlayýþ biçimi analiz edilmeye çalýþýlmýþtýr. Film oldukça gerçekçidir. Gerçekçiliðe kanýt ise filmi izlerken, bir kurmacayý deðil de gerçeði, günlük hayatta karþýlaþýlan, yaþanan þeylerin izlenildiði hissinin verilmesidir. Ýzleyici kendini filmin içinde bulabiliyor ve özdeþleþme öðesine sýkça rastlýyor. Tabii bu özdeþleþme karþýlaþýlan sorunlar karþýsýnda mutlaka “ben de öyle yapardým” þeklinde deðil de ,”benim tavrým öyle olmaz þöyle olurdu” biçimindedir. Taksicinin arabasýný yaptýrmayýp üstelik de döverek yaka paça dýþarý atma eylemini herkes olumlayamaz ama güçlünün zayýfý ezdiði acýmasýz bir Türkiye tahayyülü maalesef gerçektir. Çoðunluk da bu “kurala” uyar. Çoðunluk, Türkiye toplumunda etnik ve dinsel manada sayýsal çoðunluða sahip Sünni-Türk kitleye ayna tutuyor. Son yýllarda artan toplumsal kutuplaþmanýn günlük hayat nasýl yansýdýðýný ve sirayet ettiðini gösteriyor.”Öteki” ne karþý artýk kanýksanmýþ, sýradanlaþmýþ bir tavýr alýþ þekli olan zenofobinin ( yabancý düþmanlýðý ) korkutucu boyutlara ulaþtýðýný ve toplumu militaristleþtirdiðini sarih bir biçimde ortaya koyuyor. Zenofobiye paralel olarak geliþen ve ‘sýradan faþizm’ þeklinde tanýmlanan günlük hayattaki ýrkçýlýk, dýþlayýcýlýk ve ötekileþtirme gibi tezahürler bütün çarpýcýlýðýyla iþleniyor. Çoðunluk’ta militarizme yapýlan vurgu dikkat çekicidir. Baba’nýn arkadaþýnýn Mertkan ile iki kez karþýlaþmasý ve ikisinde de askere ne zaman gideceðini sormasý, askerde iyi komando olabileceðini belirtmesi, askerliðin “vatan borcu” ndan daha da öte “daðda savaþ”ý çaðrýþtýrmasý manidardýr. Yine babasýnýn Mertkan’a “millet orda vatan için çatýr çatýr geberiyor, paþamýz burada âlemden âleme koþuyor” ifadesi de militarizmin zihinlere yer ettiðinin ispatýdýr. Çoðunluk’ta militarizmle birlikte atbaþý yürüyen erillik de toplumun çoðunluðunun yaþam biçiminin dayanaðý olan bir haldir. Erkek egemen toplumda sorunlarýn þiddetle, tehditle çözülmesine sýk rastlanýr. Filmde parasý çýkýþmayan Mertkan’ý býrakmayan taksicinin eril haliyle, babanýn taksiciye karþý kullandýðý eril hal birbirini tamamlar niteliktedir. Diðer taraftan, Türk Kimliði’nin þekillenmesinde özellikle erkek çocuk ya da genç üzerindeki otoriter baba figürünün baskýn rolü gerçekçi bir biçimde vurgulanmýþtýr. Erkek çocuðun anneye olan kayýtsýzlýðý, kadýnýn konumunun evde oturan ve ev iþleriyle uðraþan eþ ve anne olarak idealleþtirilmesi, aile içi iletiþimsizliðin had safhada olmasý tipik sorunlar olarak öne çýkarýlmýþtýr. Günlük hayat karþýsýnda tecrübesizliði nedeniyle sorunlar yaþayan oðula, babanýn iþbitiricilik konusundaki rehberliði de takdire þayandýr. Haksýz bir konumda iken, edinilen çevrenin yardýmýyla durumun tersine çevrilmesi toplumda oldukça sýk karþýlaþýlan bir olgudur. Toplumda fiziksel gücün de sorunlarýn çözümünde oldukça etkili olduðu, gerekirse baþvurulmasý kaçýnýlmaz olan bir seçenek olduðu da vurgulanmaktadýr. Çoðunluk son yýllarýn en önemli ve en çarpýcý filmlerinden biridir. Bizi bize anlatma, topluma ayna tutma gibi bir iþlevi baþarýyla yerine getirmiþtir. Kanýksanan, içselleþtirilen ve sorgulanmayan önyargýlý görüþlerin nasýl hegemonik bir halde devam ettiðini göstermektedir. Gelecekte nasýl bir toplumun bizi beklediði hususunda da pesimist olmak için yeterince delil gösteriyor. Toplumsal kutuplaþmanýn ulaþtýðý korkutucu boyut çok açýk bir biçimde ortaya konmaktadýr. Türkiye toplumunun çoðunluðunu oluþturan kesimin psiko-sosyal analizinden çýkan sonucun, demokratik bir toplumun oluþmasýnýn önündeki en önemli engel olarak durduðu kötümser ama gerçek bir sonuçtur. 10-11-12 Þubat 2012
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Akakiy Akakiyeviç, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |